26-01-2007, 18:09 | #31 |
|
Sayın Adil Çelik Giray,
Başlığınız Hukukda Dil Yanlışları.Eğer bu yanlışlık başlıkta değil de yazının içinde bir yerlerde olsaydı dikkatsizliktir deyip geçecektim.Ancak böyle iddialı bir başlık atarken daha dikkatli olmak gerekmez mi?Zaten yapılan hatayı aşağıda düzeltiyorsunuz.Orada hukukta demişsiniz.Doğrusu bu elbette.Kural şöyle:süreksiz bir ünsüzle biten sözcüğe, c,d,g ünsüzleri ile başlayan bir ek getirilince, ekin başırdaki ünsüzler sertleşir. Örnek: atdan=>attan ekmekci=> ekmekçi hukukda=>hukukta Esenlikler dileğiyle Mehmet Seyrek |
26-01-2007, 18:26 | #32 |
|
Sayın mutlakadalet,
Ünlem ve soru işaretleri ayraç içine alınarak şüphe ve alay bildirmek için kullanılırlar. Örnek:Sayın(!) hırsızlar, mesleklerini(?) ilerletecek çareler arıyorlar. Ancak bu işaretler daha çok söylenen söze yazanın da inanmadığını ve katılmadığını belirtir.İroni ise birazcık başkadır.İroni bir şeyin tersini söyleyerek oldukça ince bir biçimde alay etmektir ki burada ünlem ya da soru işaretlerinden medet ummaktan daha çok okurun "ferasetine" güvenmek gerekir.Hani bir söz vardır:"Söyleyenden dinleyen daha arif olmalıdır." diye.İşte öyle.Okuyucunun bu durumu (ironiyi)kendisinin anlaması onun anlayışına bırakılır.Eğer yazar bunu başarabilmişse amacına ulaşmış sayılır.Diğeri ise acemi mizah yazarının yaptığı komikliği bir de açıklamaya kalkmasına benzer ki bu pek "makbul" sayılmaz. Bu kadar ince ayrıntıya ne gerek vardı diye serzenişte bulunursanız bunu anlayışla karşılarım.Çok mu inceldik? Sağlık ve esenlikler dileğiyle... MEHMET SEYREK |
26-01-2007, 22:27 | #33 | |||||||||||||||||||
|
Serzenişte bulunmak bir tarafa, ayrıntıya inip bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim, Mehmet Bey. Daha doğru yazabilmek için üzerinde uğraştığımız cümleyle ilgili, son düşüncelerinizi yazmamışsınız. Ben biraz uğraştım; ancak bir türlü istediğim gibi toparlayamadım. Eğer zamanınız varsa, söz konusu cümleyi tahlil edebilir misiniz? Tekrar teşekkürler. Sizlerde olmasanız bizim gibi basma kalıp, avrupa ile aynı düşünceye sahip, aksine yeşil ışık yakmayan insanlar yüzünden hukuk ve felsefe gelişmeyecek(?) (Orijinal hali) Sizler de olmasanız; bizim gibi basmakalıp düşünen, avrupa ile aynı düşünceye sahip, kendi düşüncesinin aksine düşüncelere yeşil ışık yakmayan insanlar yüzünden hukuk ve felsefe gelişmeyecek. (Tam olarak doğru olmadığını hissediyorum; ancak yazabileceğim şekli bu) Saygılarımla |
27-01-2007, 16:14 | #34 |
|
Sevgili mutlakadalet,
Sözleriniz, tam da küskünlüğe düşeceğim sırada beni yeniden heveslendirdi.Beni yüreklendiren sözleriniz için teşekkürlerimi sunuyorum. Üstünde çalıştığınız tümceyi o kadar iyileştirdiğiniz halde yine de bir rahatsızlık duymanız beni çok gerilere götürdü.Yıllarca önce(kaç yıl olduğunu yazmayacağım)genç bir filoloji öğrencisi iken, bir çeviri öğretmenimiz vardı.Sınıfta çeviri yapardık.Çevirdiğimiz tümceleri bize okutur; doğruya en yakın olanını tahtaya yazdırırdı.Biz:"tamam,oldu; doğrusu bu" dediğimiz anda öğretmenimiz oflayıp puflayarak kendince bir şeyler mırıldanır ve bize dönerek:" Çocuklar bu cümlede beni rahatsız eden bir şey var ama ne olduğunu çıkaramıyorum" derdi.Ben ,içimden "Aman, işte tamam oldu, nesi var?" diye geçirir ; öğretmenimizin bu hassaslığına anlam veremezdim.Çok sonraları, avukat olduktan sonra kimi hukuk metinlerini çevirirken aynı sıkıntıyı duyduğum;"yaptım ama tam olmadı" dediğim çok olmuştur.Bir kez daha beni gençlik yıllarıma götürdüğünüz için size çok teşekkür ediyorum sayın mutlakadalet. Gelelim sorunuza.Bir kez daha, "Yazının tümünü görebilseydim" desem fazla mı mızmızlık yapmış olurum acaba? Her neyse; eldeki verilere göre sizin tümcenizin oldukça uygun olduğunu düşünüyorum.Yalnızca bir tek sözcük ekleyebiliriz belki.Sahip sözcüğünden sonra "olan"sözcüğünü eklesek ne dersiniz? "Sizler de olmasanız;bizim gibi basmakalıp düşünen, avrupa ile aynı düşünceye sahip olan,kendi düşüncesinin aksine düşüncelere yeşil ışık yakmayan insanlar yüzünden hukuk ve felsefe gelişmeyecek." Sağlıcakla kalın. MEHMET SEYREK |
27-01-2007, 16:53 | #35 |
|
Evet Sayın Mehmet Seyrek, belirttiğiniz eklemeyi yaparsak, kendinden önceki kelime ile de bütünlük oluşturmuş olacak.
düşün-en >> ol-an En azından böyle olması içime daha çok sindi. Öğretmeninizin dediği gibi; bazen yanlışın nerede olduğunu tespit edemediğimiz halde, bir şeyler bizi rahatsız eder. Bu şekilde bir rahatsızlığım olduğu anda, sizi de rahatsız edeceğimden emin olabilirsiniz. Yardımınız için teşekkürler. Saygılarımla |
30-01-2007, 11:01 | #36 |
|
HUKUĞUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Hukukçular olarak en çok kullandığımız sözcük değilse bile en çok kullandığımız sözcüklerden biri 'hukuk' sözcüğü.Ne var ki halktan kimselerin yanında kimi hukuçular da bu yanlışa düşebiliyorlar.Belki ağız alışkanlığı; belki değil.Düzeltilmesi gereken bir yanlışlık.Doğrusu elbette 'hukukun üstünlüğü'. Önce kuralı(ayrıntıdan arındırarak) anımsayalım: Dilimizde sözcük sonları 'p,ç,t,k'harflerinden biriyle bitiyorsa bu sözcüklerden sonra ünlü bir harf gelirse bu harfler yumuşayarak 'b,c,d,g(ğ)' harflerine dönüşür. Örnek:ekmek=>ekmeği ağaç=>ağacı Kural bu.Peki bu kuralın 'istisna'ları var mı?Evet.İki ayrıksı durum sözkonusu. 1.Tek heceli sözcüklerde bu yumuşama görülmez. Örnek:top=>topu sap=>sapı (Bunun da istisnaları var ama o kadar derinlere inmek gereksiz) 2.Arapça'dan dilimize geçmiş kimi sözcüklerde bu yumuşama görülmez. Örnek:Hukukun üstünlüğü Cumhuriyetin kazanımları..... Peki hangileri yumuşar; hangileri yumuşamaz?Bu soruya net bir yanıt vermek olanaksız.Peki, ne yapacağız?Bu sözcüklerin herbirinin ek aldığında ne duruma geldiğini; yumuşama olup olmadığını her bir sözcük için ayrı ayrı öğreneceğiz.Zor iş değil mi?Evet, katılıyorum.Kolay değil.Bu hatayı yapanlar için de bir sözüm var.Kabahat onlarda değil.Türkçe'de de değil.Kabahat yabancı sözcüklerde ve yabancı sözcüklerin Türkçe'den atılmasına direnenlerde. NOT:Eksik kalmasın diye ilgisine dayanarak şunu da eklemek zorunluluğu duydum: Özel adların yazımında, özel ad,olduğu gibi korunur.Ancak söylenirken yumuşatılır.(Genel Kural) İzmir'de Konak'ı görmediysen İzmir'i görmüş sayılmazsın. (izmirde konağı görmediysen.......)şeklinde söylenir. Mehmet Seyrek'in yazıları çoğu kez dil üzerinedir. (mehmet seyreğin yazıları........) Kalın sağlıcakla... MEHMET SEYREK |
02-02-2007, 13:56 | #37 |
|
Birlik'le ilgili oylamaya katılıp;oylamadan sonra yazılanları okuyup tam da bir şeyler yazmaya niyetlenmişken aşağıdaki yazıya rastladım.
"istisnalara kaydı bozmasa bile,kayda geçirilir,ama istisnadır sonuçta...ve sonuçta TBB başarısız...görmemek için kör,duymamak için sağır olmak gerek" İstisnalar hangi kaydı bozacak.Kayıt ne?Neden kayda geçirilsin? Doğrusu şu değil mi:"İstisnalar kaideleri bozmaz" Eski bir deyiş vardır söylemeden geçemeyeceğim."Her kuralın bir istisnası ; her istisnanın bir müstesnası vardır." Her neyse gelelim bir başka kurala.Bağlaçlar kullanıldığında artık virgüle gerek yoktur.Hem bağlaç hem de virgül aynı yerde kullanılmaz.Tümceyi ama ile bağladığına göre burada artık virgül koymak gereksiz. Tam olarak bir hata sayılmasa bile zorunlu olmadıkça yinelemelerden kaçınmak gereklidir diye de düşünüyorum.Sonuçta sözünü yinelemeden de anlatılabilirdi söylenmek istenen. Bu arada oylamacının Birlik hakkındaki görüşüne katıldığımı belirtmeliyim. Esen kalın MEHMET SEYREK |
02-02-2007, 14:17 | #38 |
|
1-"Türkçe ve yazım yanlışları üzerinde yoğunlaştığımı ayrımsadım.Bunları orada mı değerlendirsem yoksa Türkçe alanına mı taşısam diye ikilemde kaldım."
2 -"Kötü bir sağlık kazanımı deyişi belki dilbilgisi bakımından yanlış değil gibi görünmekteyse de kazanılan şeylerin genellikle olumlu şeyler olduğu, olumsuz şeylerin kazanılmasından söz edilemeyeceğini düşünüyorum.Buna göre:”İki bin liralık bir borç kazandım” denebilir mi?" 3-"Daha fazla sürdürmek olasıydı." Sayın SEYREK açmış olduğunuz konu gerçekten mühim bir konu.Yalnız bir dilin doğru kullanılması gerektiğini savunmak kadar,o dili doğru kullanmak da,koruma yollarından biridir.Yukarıdaki yazılar sizin konuyu açarken ve düşüncenizi savunurken yazdığınız yazılardan alındı.Lütfen bir kez olsun bakar mısınız? Acaba bir doğruyu savunmak mı daha önemlidir,yoksa bir şeyi savunurken doğru yolu izlemek mi ? Anlatım bozuklukları ve yazım hataları sizin de dikkatinizi çekecektir.İyi günler. ...DOZGER... |
02-02-2007, 14:57 | #39 |
|
Sayın dozger,
Size göre yanlış olanlar hangileridir? Doğrularını da yazar mısınız? Saygılarımla |
02-02-2007, 15:13 | #40 |
|
"Türkçe ve yazım yanlışları üzerinde yoğunlaştığımı ayrımsadım"= burda ne demek istemiş belli değil...ayrımsamak mı,anımsamak mı?
"ikilemde kaldım"= ikilemde kalmak,nasıl bir duygu acaba,ikilem yaşamak olsa gerek... "Kötü bir sağlık kazanımı deyişi belki dilbilgisi bakımından yanlış değil gibi görünmekteyse"= burda yanlış zaten belli düşüncesini savunurken yanlış tekrar edilmiş "Daha fazla sürdürmek olasıydı" = ya sürdürme olasılığı vardı,ya da sürdürme ihtimali de vardı,kelime yanlış ek ile yazılmış bunlara rağmen yaptığım eleştirinin yerinde olmadığını düşünüyorsanız,mesajımı silebilirsiniz.. iyi günler |
02-02-2007, 19:18 | #41 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Dozger,
ayrımsamak
(-i)Bir şeyi anlamak, bir şeyi görmek, fark etmek: İlgili üyeye ait iletinin bütünü değerlendirildiğinde anlaşılacaktır ki bu cümlede kullanılmak istenen sözcük "anımsamak" değildir. Bir şeyin fark edildiği vurgulanmak istenmiştir. Dolayısıyla da "ayrımsamak" kelimesi seçilmiştir. (Not: Dilimizde "burda" sözcüğü mevcut değildir. Kelimenin doğru kullanımı "burada" olacaktır.)
ikilem
isim, mantık1 . İki önermesi bulunan ve her iki önermenin vargısı olan tasım, kıyasımukassem, dilemma. İkilemde kaldım denilerek, zihinde var olan iki farklı düşünce arasında kararsızlık yaşandığı belirtilmiştir. Cümleden, iki düşünce arasında kalındığı anlaşılmaktadır; belli ki bir tercih yapılacaktır. Bildiğim kadarıyla "ikilem yaşamak" da "ikilemde kalmak" da doğru kullanımlar. Yine de bu konuda kesin bir bilgim olmadığını belirteyim.
*** Önemle belirtmek isterim ki, ben de hatalarımı düzeltmek için çabalıyorum. Yanlış anlaşılmak istemem. Birbirimize yanlışları ve doğruları göstererek sahip olduğumuz dilin sonsuz hazinesine kavuşabiliriz. Saygılarımla. |
02-02-2007, 20:29 | #42 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Ya sürdürme olasılığı vardı ya da sürdürme ihtimali de vardı... |
05-02-2007, 14:05 | #43 |
|
Sayın Av.Duygu Işık Poyraz,
Birkaç gün siteye uğrayamadım.İyi ki uğramamışım.Belki sizinki kadar güzel bir yanıtı toparlayıp sunamazdım.Ayrıca böyle güzel bir değerlendirmeden de yoksun kalırdık.Bir kez daha inandım.El elden üstündür.Güzel yanıtınız için sizi kutluyorum.Ayrıca elbette düşüncelerinize de katılıyorum. Sayın mutlakadalet Aynı duyguları sizinle de paylaşıyorum.Dikkatinizden kaçmamış. Esenlikler dilerim. MEHMET SEYREK |
16-02-2007, 09:51 | #44 |
|
İRİTE OLAMADIM
Herkes oldu.Ben olamadım.Oysa ne çok isterdim şöyle göğsümü gere gere bir irrite olayım.Her moda olgu gibi bu da çabuk yayıldı.Hızla yaygınlaştı.Bir de baktım etrafımdaki herkes durmadan irrite oluyor.Aman kimseden geri kalmayayım ben de herkes gibi irite oluvereyim; ne eksiğim var diye telaşlandımsa da başaramadım.Öfkeleniyorum, sinirleniyorum, içtiğim ilaç midemi hafifçe 'tahriş' ediyor ama olmuyor,bir türlü irite olamıyorum. Geçen gün bizim hanın gece bekçesi ile konuşuyordum.Hiç ilgisi yoktu ama yine de bir fırsatını bulup:"İrrrite oluyorum avukat abi" demez mi.Yuh olsun bana dedim içimden.Baksana gece bekçisi bile kolayca irrrite olurken ben bir kez bile irite olamayayım.Çok kızdım kendi kendime.Hiç de yeniliklere açık değilim.Modaya uymakta hep geç kalıyorum.Bu kafayla Avrupa Birliğine girmemiz tabii ki hayal olur. Modaya uymak, yeniliklere açık olmak lazım vesselam. MEHMET SEYREK http//mehmetseyrek.blogcu.com |
24-02-2007, 02:25 | #45 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Ayrı Yazılması Gereken "de" Eki!!!
"de" ekinin yazımına pek fazla dikkat etmediğimizi görmekteyim. Bunun pratik bir çözümü var. Ayrı yazılması gereken "de" cümleden çıkarıldığında anlam bozulmaz; fakat bitişik yazılması gereken "de" cümleden çıkarıldığında anlam bozulur.
http://www.tdk.gov.tr/TR/BelgeGoster...C42C67A356329D Yukarıdaki cümledeki "de"nin yazımı şu şekilde olmalıdır: "Aynı kişiyi tanık olarak da dinlediğinizde hiçbir şey değişmeyecektir." Ayrıca burada yazıldığı gibi "hiçbirşey" değil "hiçbir şey" şeklinde yazılmalıdır. Saygılar... |
24-02-2007, 21:12 | #46 | |||||||||||||||||||
|
Bu Cümleyi Okurken Ağlamamak İçin Zor Tuttum Kendimi!
Türkçeyi yanlış kullanmak için adeta özenle davranılmış gibi. Doğru cümle: " BK m. 113'e göre asli hakların ortadan kalkması fer'i hakları da ortadan kaldırır. Bunun istisnaları ilgili maddede yazılmıştır. Bunlardan biri de kıymetli evraktır. Burada asıl borcun sonra ermesinin fer'i hakları ortadan kaldırmasına bir örnek alabilir miyim?" Saygılar... |
01-03-2007, 19:05 | #47 |
|
peki bunlara ne dersiniz?
Muhattap olmam, ne olurdunuz..
günler, duygular, vs. vs.. adına... yani biri veya kimse adına değil dikkat edin.. adil yargılama adına.. takıldım bir kere.. herkes güzel ve doğru konuşup yazsın artık.. özellikle de hukukçular. birbirimizi uyaralım, düzeltelim. Şu YANLIZ faciası yıllardır bitirdi ben zaten.. konuşmalarda yok derken sonuna g koyan yeni nesil bir tür yaratık... yog ben yaanı... ayyy . yazmasam daha iyi.. bu konulara girince sinirlerim bozuluyor. Bunca aptallık ders verilse tutmaz valla. Haa bu arada " Yokluğumu aradınız mı?" düşünün bakalım. Dil konusunu açan meslektaşıma sonsuz teşekkürler..konu sürerse daha yazılacak yüzlerce örnek var.. biriktiriyorum ... |
04-03-2007, 02:12 | #48 | |||||||||||||||||||
|
Sayın aeyesilkaya, Yukarıda alıntıladığım cümle üzerinde, sayın Kanat'la ortaklaşa eleştirilerinizi, ulaştığınız sonuçları ve bu forumu az önce okudum. Ancak, vardığınız sonuçta da bir hata yok mu? Bence en güzeli: "Amacımız, hataları en aza indirmektir." Ya da "Amacımız, hataları olabildiğince aza indirmektir." şeklinde olmalıydı... "En" ve "Olabildiğince" kelimelerini cümle içinde birlikte görünce, ister istemez aklıma, " Bab-ı Ali’nin yüksek kapısından geçen atlı süvariler " geldi. Saygılarımla... |
04-03-2007, 12:25 | #49 |
|
Ayrıldık izzet-ü ikbal ile bab-ı hükumetten
|
05-03-2007, 12:40 | #50 |
|
'En' kalıpları üzerine
Sn.Demirel,
Edebiyat hocamız öyle 'en' li bir tümceye rastlasın, kompozisyon veya sözlüden sıfır verirdi. Ne yazdığınız, dediğinizle ilgilenmezdi bile; modern matematik hocamız hakeza. Doğru kullanımı hatırlattığınız için teşekkürler. 'en' ile ilgili yapılan yanlışların; 've, veya, ya, ya da' kullanımlarında olduğu üzere; çoğu zaman mantık ve matematik eğitimindeki zayıflıktan ileri geldiğini düşünmüş, bu nedenle de olağanüstü rahatsız olmuşumdur. Çünkü Türkçe' nin istisnaları çok az, mantıksal yapısı çok güçlü olan bir dil olduğu, hemen bütün dilbilimcilerce kabul gören görüştür. Ne zaman yanlış bir 'en' kullanımına rastgelsem, Türkçe katlediliyormuş gibi gelir bana. Hazır siz değinmişken, 'en' kullanım bozukluklarının biraz daha üzerinde durmak isterim; izin verirseniz. YANLIŞLARIN KAYNAKLARI 'Sebeplerden en birincisi ... dir' '... okulumuzun en başarılı bir öğrencisidir.' 'Borsa, serbest ekonominin en önde gelen bir aracıdır.' Bir dönemin Cumhurbaşkanı' nın dilimize kazandırdığı 'Netekim' yetmemiş gibi, ardından Cumhurbaşkanı olan başbakanının da 'en birinci', 'en ... bir ...' kalıplarını yaydığını görünce içim cız etmişti. Haydi, birincisine aksan, ağız, ne dersek diyelim; 'en' kalıplarına ne demeli? Bunu kullanan kişi ABD de üst eğitim görmüş, ülkenin meşhur mühendishanesinden mezun birisi. Yani mantık, matematik bilmediğini varsaymak olanaksız. İşin korkunç tarafı; bir süre sonra yayın organlarına çıkıp konuşan veya kitap yazan hocalarımızın büyük çoğunluğunun da bu 'en' yanlışlarını mümkün olan en uç noktaya kadar götürdüklerini izledim. Artık öyle bir hale geldi ki, olağan kullanımı duyunca insanlar vurguları kaçırır oldular; 'en' in değeri kalmadı. Önceleri; bu yanlış kullanımların sadece konuşmaya özgü olduğunu; cümleye başka birşey söylemek üzere başlayıp, arada değiştirmekten kaynaklandığını düşünmüştüm. Sonradan; resmi yazışmalarda yer almakla kalmayıp köşe yazılarına geçtiğini, hatta bilimadamlarının kitaplarında bile karşıma çıktığını görünce; bunun benim iyimserliğim olduğuna karar verdim. ÇÖZÜM KÜMESİ TEK ELEMANLI OLAN 'EN' NİTELEMESİNİN ÇÖZÜM KÜMESİ ÇOK ELEMANLI OLANLARLA BİRLİKTE KULLANIMLARI 1. MANTIKSAL OLARAK AYNI DOĞRULTUDA OLANLAR 'en birincisidir' olmaz; ya 'biridir' olur, ya da 'birincisidir'. Eğer ille de neyin birincisi olduğunu 'en' kalıbıyla belirtmek isterseniz; 'en iyisidir', 'en güzelidir', 'en hızlısıdır' gibi sıfatları kullanırsınız. 'en başarılı bir öğrencisidir' de dolayısıyla olmaz. 'öğrencilerimizin en başarılısıdır', veya 'başarılı bir öğrencisidir' olur. 'en önde gelen bir aracıdır' olmaz; 'en önde gelen aracıdır', veya 'önde gelen bir aracıdır' olur. Çünkü 'en' demek, eşsiz demektir. Peşinden sıfat kullanırsanız, o nitelik açısından eşsiz olduğunu belirtmiş olursunuz. Yani; zaten birincidir; yeniden 'birincisi' demeniz gereksiz olduğu gibi, anlamsız da kaçar. Ortalıkta birden fazla birincinin bulunduğu durumlar da olabilir. Örneğin, her ilden birincilerin olduğu bir toplantı. Eğer birincilerden belli bir tanesinden söz edecekseniz '... nın birincisi' dersiniz. Hepsinden söz edecekseniz de 'birinciler' dersiniz. İçlerinden birisi yarışarak birincilerin birincisi olduysa, ya öyle dersiniz, ya da sadece 'birinci'. Türkçe' de hiçbir zaman 'en birinci', 'en ... bir ...' diye bir kullanım kabul görmez. 2. MANTIKSAL OLARAK ZIT DOĞRULTUDA OLANLAR Dolayısıyla; benzer nedenlerle 'olabildiğince en aza indirmek' de olmaz; çünkü 'en az' demekle zaten daha azı yoktur diyerek durumu nitelendirmiş oluyor, eşsiz olduğunu belirtiyorsunuz. Beraberinde 'olabildiğince' dediğiniz takdirde, 'en az' ile çelişkiye düşersiniz. Ama 'olabildiğince az' diyebilirsiniz, çünkü o zaman en azdan daha fazla olması muhtemel, önceden ne kadar olduğunu bilemediğiniz bir azlık derecesinden söz etmektesiniz. 'en az' ise bellidir, kesindir, eşsizdir. Eğer söylemek istediğiniz şey; en azın ne olduğunu bilmediğiniz, ama onu hedeflediğiniz ise; 'en az' tanımsızdır, hiç kullanmamanız gerekir. GENEL MANTIK VE SONUÇ Dolayısıyla; '[sıfat][nesne], 'daha [sıfat][nesne]', 'en [sıfat][nesne]' kalıplarıyla derecelendirmekte kullandığımız bir sıralamada; ilkini, nesneyi diğer nesnelerden bağımsız betimlediğimiz; ikinciyi, iki nesneyi birbirine göre değerlendirdiğimiz; üçüncüyü ise, nesneyi bütün diğer benzerleri arasında eşsiz olarak nitelendirdiğimiz hallerde kullanırız. YORUM Bunları söylüyorum; ama Türkçe öğretmeni veya uzmanı değilim. Sadece Türkçe' nin mantık örgüsü zorlandıkça yapısının bozulduğunu ve bunun yabancı sözcük kullanımından çok daha ağır bir yıkım olduğunu düşündüğüm için bunları belirtiyorum. Herhalde insan kendi diline pek titizlenmiyor, olay da buradan kaynaklanıyor. Ancak; yapısının bozulmasına göz yummak, Türkçe' mizin kalıcılığını tehlikeye atacaktır. İsterseniz bütün yabancı isim, sıfat ve yüklemleri kullanın, Türkçe yine Türkçe olarak kalabilme yeteneğindedir. Ama çekimleri, ekleri, kurguyu bozarsanız; yaşayamaz. İşte o zaman 'Türkçe adına' üzülürsünüz; her ne demekse! Saygılarımla, |
14-03-2007, 10:00 | #51 |
|
Özel Adların Yazımı(Kesme İminin Kullanılışı)
Sayın Volkan23, aşağıdaki yazıyı göndermiş.Yazım kurallarının daha özenli kullanılması konusunda kendisini uyardım.Ancak bir konuda kararsız kaldım.Bunu sizlerle paylaşmak istedim. "Bence yavaş yavaş almanlarda türkleşiyor sana katılıyorum Bu konuda almanya da yaşayan türkleri büyük payı var daha önce yanıt veren arkadaşa katılmıyorum" Kural şu:Özel adlar"-li,-ci,-ler,-gil" gibi eklerle kullanıldıkları zaman kesmeyle ayrılmaz:Romalılardan,Avrupalılara,Sabuncugillerde n gibi. Buradaki gibi sözcüğü "eskilerin deyimiyle tadadî mi yoksa değil mi?Yani bunlar örnek olarak mı sayılmış?Yoksa kural,bu dört ekle sınırlı mıdır? Sınırlı ise -leş ekinden önce kesme imi koymak gerekir mi?Türkleşmek olarak yazdım ama emin değilim. Buna benzer başka ekler de varsa bunlar nelerdir?Yoksa kural bu dört ekle sınırlı mıdır? Tüm üyelerin ,'bâhusûs' Sayın Dr.Cem Hekimbaşı'nun görüşlerini bekliyorum. Esenlikler. MEHMET SEYREK www.blogcu.com/mehmetseyrek |
14-03-2007, 12:32 | #52 |
|
Yandı gülüm keten helva
Sn.mehmetseyrek,
Başlığı izlemeden çıkarttığım için davetinizle tesadüfen karşılaştım. Aman ki ne göreyim; görüşümü özellikle (bahusus!) duymak istemişsiniz. Sorumluluk duygusunun altında ezilmemeye çalışarak arayıp bulabildiklerimi aktarmaya çalışayım. Bunların, elinin altında güvenilir birkaç kaynaktan öte birşey bulunmayan, Türkçe seven birine ait olmaktan öte bir iddiası olmadığını gözönüne almanızda yarar var. I. KONU: lı, ci, ler, gil ve diğer bazı ekler ============================================= 1. Öncelikle, özel adlar deyip geçmememiz gerekiyor; birçok türü var. Alman, Türk sözcükleri ulus türünden ve soyut. Ek kullanımı soyutlarda farklı oluyor. 2. Sözünü ettiğiniz eklerin bitişik yazılacağına ilişkin bir kurala rastlamadım. Fakat, şöyle bir ifade var: Özel adlara gelen -i, -e, -de, -den, -in, -le, -ler takıları GEREKLİ GÖRÜLÜRSE kesme imiyle ayrılır. Buradan diğer takıların ayrılmayacağı sonucuna varıyorum. Ayrıca söz konusu gerekliliğin de adın türüyle ilintili olduğu ilerdeki örneklerden az buçuk ortaya çıkıyor. 3. 'ci' eki, addan sıfat veya yeni bir ad üretmekte kullanılıyor ve bitişik yazılıyor. Aşağıdaki anlamlarda olabiliyor: a) Sıfat (1) - işleyen, alıp satan, geçim aracı yapan: Demirci Ali, Kapıcı Hasan b) Sıfat (2) - mesleği yapan, bilimle uğraşan: tarihçi, kimyacı, eğitimci c) Ad (1) - seven, yanlısı: cumhuriyetçi, halkçı, Türkçü d) Ad (2) - huy, alışık: alaycı, kavgacı, inatçı e) Ad (3) - yapan, eden: davacı, şikayetçi f) Ad (4) - değişik nedenlerle: aracı, kiracı, gözcü g) Ad (5) - yer adları: Cebeci, Bostancı h) Deyim - tümce niteliğindeki deyimlerin sonuna konabilir: Ben bazıları gibi ne olursa olsuncu değilim. 'Almancı' sözcüğü bunlardan (a, b, c) ye hem uyuyor, hem uymuyor. Ama kesinlikle kesme imi istemez; çünkü öyle yazılan tek bir örnek yok ve (2) de belirtilen eklerden değil. 4. 'ler' eki, Almanlar, Türkler biçiminde kullanıldığında çoğullama amaçlı olarak değerlendiriliyor ve bitişik yazılıyor. Ama; "Bölükteki Ahmet' ler ayağa kalksın." da olduğu gibi, kesme imi gereken haller var. Ancak, aile, topluluk anlamındaki özel adlarda kesme imi kullanılmıyor. Buradan da 'Almancılar' yazmamız gerektiği sonucuna varıyorum. 5. 'gil' eki, çoğullama sağlayan ve aileyi, topluluğu ifade eden 'ler' ekiyle aynı. 6. 'li' eki, 'Çandarlı Kara Halil', 'Sokullu Mehmet Paşa' örneklerinde olduğu gibi, özel ada bitişik yazılıyor. Bu örnekler somut, yer adı. Somut olmayanlarda ise 'li' ekinin kullanımı tek: 'Osmanlı', 'Akkoyunlu', 'İlhanlı', 'Selçuklu' gibi Türk boyları veya devletlerinden olanları belirtiyor. Onlar da bitişik. 7. 'lik' ekiyle türetilen sıfatların da bitişik yazıldığını görüyoruz: 'Boşnaklık', 'Almanlık' vs. Bu arada, "Almanya' da" yazmamız gerekiyor, çünkü 'Almanya' somut bir yer. II. KONU: leş eki ================= Bu ek, ya adlardan 'leş' ekiyle eylem ya da eylemlerden 'le' + 'ş' ekiyle işteş eylem türetmekte kullanılıyor, 'koklaşmak' da olduğu üzere. Burada tek bir 'leş' eki olduğunu düşünmek zorundayız; çünkü ana sözcük bir eylem değil, ad. Burada ayrı yazılmak veya kesme imi hiç konu bile edilmiyor. Dolayısıyla 'Türkleşmek' yazmamız gerekiyor. Konuşma dilinde sık sık "Sen de iyiden iyiye Ahmet' leştin artık." benzeri kullanımlara rastlıyoruz. Bence özel adın soyutluğu somutluğuna göre kesme imini yerleştirmekte yarar var; ama bu konuda kesin bir ifadeye, örneğe rastlamadım ne yazık ki. Umarım yeterince aktarabilmişimdir. Saygılarımla, |
15-03-2007, 14:25 | #53 |
|
Sayın Hekimbaşı,
Açıklamalarınız için ne denli teşekkür etsem azdır.Sağ olun, emek verdiniz;bizi aydınlattınız.Ancak Türkçe başlığını izlemeden çıkarmış olmanıza üzüldüm.Yeniden izlemeye alırsanız sevineceğim. Esenlikler MEHMET SEYREK |
15-03-2007, 14:45 | #54 | |||||||||||||||||||
|
Sayın mehmetseyrek,
Nereden buluyorsunuz "tadadî", "bâhusûs" gibi sözleri. Yazması da zor; söylemesi de. Hiçbir yabancı dile ayrıcalık tanımak istemem. Bağışlayın. Çoğunlukla tutamıyorum kendimi. Hele de karşımda dil konusunda duyarlı biri varsa. Ayrıca isminizin "Mehmet Seyrek" olarak değiştirmenizi de önereceğim ne dersiniz? Saygılarımla. |
15-03-2007, 17:28 | #55 |
|
Sayın Jeanne d'Arc
Size hak vermemek olası değil.Bu tür eskimiş sözleri bulup çıkarmak yeniden kullanıma sokmaya çalışmak boşuna bir uğraş.Nehirlerin tersine aktığı görülmemiştir.Başkalarının kullanmasına karışırım ne ki ben yaparsam iyidir gibi bir mantık da bağışlanamaz bir kibir değil de nedir.Bana ne söyleseniz yeridir. Yine de bir uzlaşma arayışı içindeyim.Önerim şudur.Siz Jeanne d'Arc olun ben de Mehmet Seyrek.Ne dersiniz? MEHMET SEYREK |
15-03-2007, 17:58 | #56 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın mehmetseyrek,
Esasen kendinize hak veriyorsunuz tabii.
Yok özellikle buna uğraştığınızı düşünmüyorum. Yüzyılların birikimi bir şekilde sirayet ediyordur sanırım.
Estağfurullah efendim. Latife yaptığımı anladınız umarım. Öneriniz kabule değer gözüküyor ancak "Jeanne D'arc'ın", "Jeanne d'Arc'a" dönüşmeme nedeni, tamamen kendime ve site üyelerine yazım kolaylığı sağlamak niyetindendir. Her seferinde Jeanne d'Arc olarak üye girişi yapmak zor olur. Yazık değil mi bana. Küçük harf, kesme işareti, büyükharf, küçük harf zahmetli biraz. Üyeleri de her hitaplarında böyle bir zahmete yükümlememek gerekir diye düşündüm ben naçizane. Yoksa daha üye olurken bu yazımı da biliyordum. Karşıt öneri: Ben Jeanne D'arc kalayım ancak siz istiyorsanız Jeanne d'Arc yazabilirsiniz, sadece size ve Sayın Ayşegül Kanat'a muvafakat ediyorum. Sizin isminiz konusunda benim (koz olarak kullandım ama) bir rahatsızlığım yok. Saygılarımla. Son söz:Özellikle öz Türkçe kullanmaya çalıştım ancak bir iki noktada imkanı yok, öz Türkçe karşılığı aynını karşılamadı. Üzgünüm. |
17-03-2007, 14:07 | #57 |
|
Sayın jeanne d'arc,
Tartışmanın neredeyse bir 'düet' niteliği kazanmış olma tehlikesini gözardı etmediğimi belirterek bir kaç düzeltme yapmama izin vermenizi rica edeceğim. ....... Esasen kendinize hak veriyorsunuz tabii./Aslında kendinize hak veriyorsunuz doğal olarak./Aslında kendinize hak veriyorsunuz elbette. Yüzyılların birikimi bir şekilde sirayet ediyordur sanırım./Yüzyılların birikimi bir biçimde etkiliyordur sanırım. Latife yaptığımı anladınız umarım./Şaka yaptığımı...... .... zahmetli biraz/yorucu biraz/eziyetli biraz. .... sadece size ve Sayın Ayşegül Kanat'a muvafakat ediyorum./Yalnızca size ve Sayın Ayşegül Kanat'a izin veriyorum. Özellikle öz Türkçe kullanmaya çalıştım ancak bir iki noktada imkanı yok, öz Türkçe karşılığı aynını karşılamadı./Özellikle Türkçe kullanmaya çalıştım ancak bir iki yerde Türkçe karşılık bulamadım;bulduklarım aynı anlamı vermedi. Sayın jeanne d'arc, Affınıza sığınarak kimi düzeltmeler yapmayı denedim.Umarım beni bağışlarsınız.Çalışmalarınızda başarılar dilerim. MEHMET SEYREK www.blogcu.com/mehmetseyrek |
17-03-2007, 14:46 | #58 |
|
Sayın mehmetseyrek,
Bağışlanmak ne demek efendim, estağfurullah. Sürekli af dilemenize bir anlam veremiyorum. Yapıcı eleştiriye son derece açığım. Hatta kimse yapmayınca kendi kendimi eleştirmeye başlıyorum. Hatırlarsanız, daha bu foruma yazmaya başladığınız anda, yazılarımı gözden geçirebilirseniz mutlu olacağımı belirtmiştim. Cevaplarımı ya da cevaplarımdaki kinayeyi lütfen bu bağlamda değerlendiriniz. Foruma katkınıza değer verdiğimi bilmenizi isterim. Bu girizgahtan sonra (önsöz mü demeliydim) 1)"Düet" Türkçe midir? Yerine ne kullanılabilir? 2)Çok sesli bir yapı (koro) oluşana kadar, ya tek başına (solo) yada ikili (düet) şarkı söylemenin ne zararı var? Katılım çoğalınca ben kendiliğimden kenara çekileceğim, söz! Zaten sesim kötü çıkar ve tonsuzdur (detone). 3)"Esasen" ile başlıyan cümlemin de denetime takılacağı hiç aklıma gelmemişti. Bu "öz Türkçe" benim sandığımdan daha çetin bir alan. "Esasen-aslında" eşleşti sanırım ancak "tabii ile elbette" aynı hissi vermedi gibi? Neden bilmem! 4)"Biçim-şekilde" de keza sorun yok. Ancak "sirayet ile etkileme" olmadı bence. Sirayet kelimesinde, çok daha uzun dönemde sızarak etki etme durumu söz konusu gibi. 5)Yazarken esas takıldığım husus buydu işte. "Latife" yerine "şaka" kelimesini kullanamadım. Asla olmaz gibi geldi, halen de öyle düşünüyorum. 6)"Zahmet-eziyet" de sorun yok. Ancak yine öz Türkçe açısından fark olacağını hiç düşünmeden kullandığım kelimelerden biri. 7)"Muvafakatın" karşılığını, "icazet, izin, onay" olarak düşündüm. "İcazet" Türkçe değil itirazı ile karşılaşacaktı. "İzin, onayı" da aynen "şaka" kelimesinde olduğu gibi, asla olmaz diye düşündüm. "Size ya da Sayın Ayşegül Kanat'a izin veriyorum." gibi bir ifade -bana göre- çok yakışıksız olacaktı. "Muvafakat", "rıza göstermek" anlamı ile "izine" göre daha kibar bir ifade sanki. 8)"Öz Türkçe"- "Türkçe" ayırd ve hassasiyetinize, saygı ile gülümsüyorum. Sayın mehmetseyrek, Sıkıldığınız ya da önemsemediğiniz anda cevap vermeme hakkınız bakidir. Saygılarımla. |
17-03-2007, 19:30 | #59 |
|
Özleştirmek yalnızca Türkçe söcük kullanımıyla sağlanamaz
Sn.Jeanne D'arc,
1. 'Düet' in Türkçe' si yok. Ama burada 'karşılıklı konuşma' denerek kullanımından kaçınılabilir. 3. 'Esasen kendinize hak veriyorsunuz tabii.' dediğinizde devrik bir tümce var. 'Aslında' da deseniz Türkçe değil, ama hiç olmazsa ses uyumu var. 'Gerçekte' en uygunu gibi duruyor. 'Tabii' yerine 'Elbette' koyunca, o da Türkçe olmuyor; 'Kuşkusuz' demeniz gerek. Yerlerine koyalım: 'Gerçekte kendinize hak veriyorsunuz kuşkusuz.' oluyor. Ama bu da yetmez, 'Hak vermek' de Türkçe değil, 'Doğru bulmak' la değiştirmeniz gerek. Bunun kullanımı da farklı olacak, ve tümceniz: Gerçekte kendinizi doğru buluyorsunuz kuşkusuz. Biçimini alacak. Tümce bu duruma getirilince, bir anlamsızlık beliriyor. 'Kendini doğru bulmak' deyimini kullanmış oluyorsunuz. Nitelendirmeleri doğal yerine, yani tümcenin başına taşırsak: Kuşkusuz, gerçekte kendinizi doğru buluyorsunuz. elde ediyoruz. 'Gerçekte' ile 'doğru bulmak' birarada pek oturmadı. Düzeltirsek: Kuşkusuz, kendinizi doğru buluyorsunuz. dememiz gerektiği ortaya çıkıyor. Bunun söylemek istediğinizi daha açık biçimde sergilediği de kuşku götürmez; değil mi? 4. Sirayet etmek = (1) geçmek, bulaşmak; (2) yayılmak, dağılmak. Sizin kullandığınız tümcede Sn.mehmetseyrek' in belirtimini kullanabileceğiniz gibi; başka bir anlatım da seçebilirdiniz; veya örneğin: a) Yüzyılların birikimi kendini gösteriyor sanırım. b) Yüzyılların birikimi ortaya çıkıyor sanırım. c) Yüzyılların birikimi açığa çıkıyor sanırım. bunlardan birini de seçebilirdiniz. Bence sizin istediğiniz anlamı en iyi (c) verirdi. Vermek istediğiniz artanlamı diğer ikisinden daha çok vurguluyor. 5. 'Latife' de, 'Şaka' da Türkçe değil. Demeniz gereken 'Dalga geçtiğimi anladınız umarım.' idi. 6. eziyetli = üzgülü, zahmetli = yorucu, güç. 7. muvafakat etmek = uygun görmek, onamak, kabul etmek. "Ben Jeanne D'arc kalayım ancak siz istiyorsanız Jeanne d'Arc yazabilirsiniz, sadece size ve Sn.Kanat' a muvafakat ediyorum." yerine: "Ben Jeanne D'arc kalayım; siz ve Sn.Kanat Jeanne d'Arc yazarsanız, ona da karşı çıkmam." olabilirdi. Başka anlatım seçimi, sözcük eşlemekten daha güçtür, ek çaba ister. Ama özleştirmeye gerçekten özen gözterecekseniz, bunu bir alışkanlık haline getirmenizde yarar vardır. Zaman zaman yazılarınızı birkaç gez gözden geçirme gereği bile doğursa, üşenmemeniz beklenir. Türkçeleştirme; DÜŞÜNME DİZGESİNİN Türkçe' ye uydurulmasıyla ilgili bir konudur. Yalnızca yabancı sözcüklere Türkçe karşılıklar bulup yerlerine koymakla olmaz. Biz Türk' üz, Türkçe düşünür, Türkçe konuşuruz demeniz gerekiyor. Yabancı sözcük kullansanız bile, tümcelerinizin Türkçe yapısında olmasına özen göstermek önemli. Dediğiniz çok doğru; bu öz Türkçe işi göründüğü kadar kolay değil. Saygılarımla, |
19-03-2007, 13:54 | #60 |
|
Hayatın tümeli
Sn.Katılımcılar,
"Belki şu olabilir, hayatın tümelinde az yer almaktan kaynaklanıyor denebilir, belki de daha çok çok sebepleri vardır ama sonuçta şairleri-sanatçıları-bilimkadınları azdır yani. (Belki de kadının hayatın tümeline girebileceği elbiseyi dikmemiştir toplum, bu da olabilir)." Buradaki 'hayatın tümeli' tamlamasını ilk okuduğumda 'Hayatın tüneli' diye okudum; malum yaş 45' i aşınca böyle algılama yanlışları oluyor. Sonra bütün yazıyı bir daha okudum. Birkaç kez daha ... ama ne olduğunu tam olarak anlayamadım. Arkadaşımız nasıl bir yazar diye düşündüm. 'Yaşam' dururken 'Hayat' kullanmış, demek ki öz Türkçe konusunda o kadar da özenli değil. Öte yandan 'Tümel' demiş; benim hiç duymadığım bir sözcük. Büyük olasılıkla eğitimimde pek de yer tutmayan bir öğretinin terimi; ama öz Tükçe olması beklenir. Olabilir; sözlük anlamıyla birlikte değerlendirirsem, belki bir yere varabilirim dedim. Tümel = [felsefe ve mantık terimi] belli bir sınıfa bağlı bireylerin tümünü içine alan (önerme). Eee, hayat somut birşey, önerme değil. O zaman, doğrudan yerine koymam gerekiyor: (sadece ikinci tümcede) "Belki de kadının hayatın belli bir sınıfına bağlı bireylerinin tümü arasına girebileceği elbiseyi dikmemiştir toplum, bu da olabilir." Olmadı; gereksiz tekrar var. Düzeltiyorum: "Belki de kadının hayatın belli bir sınıfına bağlı bireyleri arasına girebileceği elbiseyi dikmemiştir toplum, bu da olabilir." Kadın toplumda bir sınıf olmadığına göre; veya öyle olsa bile burada toplumun kadınla ilişkisi konu olduğuna göre; burada kendi içinde çelişen bir anlatım yok mu? Düzeltmek için 'belli bir sınıf' = 'toplum' varsayarsam; ki felsefeyi bilmem ama, mantık açısından bu doğru: "Belki de kadının hayattaki bireylerin arasına girebileceği elbiseyi dikmemiştir toplum, bu da olabilir." 'Hayattaki bireylerin arasına' yerine 'toplum içine' yerleştirirsem, herhalde kimsenin itirazı olmaz: "Belki de kadının toplum içine girebileceği elbiseyi dikmemiştir toplum, bu da olabilir." Olmadı; iki toplum oldu; biri özne, biri tümce içinde. Biraz daha düzeltiyorum: 'Belki de toplum, kadını içine alabileceği elbiseyi dikmemiştir; bu da olabilir." Şimdi de 'içine alan' ve 'diken' toplum oldu. Gereksiz. İki eylemi birleştirmekte yarar var. Biraz daha elden geçiriyorum: "Belki de toplum, kadına uygun bir elbise biçmemiştir; bu da olabilir." Acaba yazar bunu mu demek istedi? O zaman neden bu kadar etken / edilgen, birden fazla özne, nesne kullandı; neden özel terim seçti? Sizce ne demek 'Hayatın tümeli', 'Hayatın tümelinde yer almak', 'Hayatın tümeline girmek'? Bazıları bir yere varmış ki yanıtlar ve yorumlar gelmiş. Benim bilmediğim bir şey mi var, yoksa doğru mu anladım? Doğru anladıysam bile, en önemlisi: bu kadar zahmetime değdi mi? Saygılarımla, |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Sebepsiz zenginleşme davası ve somut örnek üzerinden ispat sorunu | Av.Bülent Özkan | Meslektaşların Soruları | 20 | 13-07-2013 15:11 |
Hukukta Dil Yanlışları | Av. Adil Giray ÇELİK | Hukuk ve Türkçe Çalışma Grubu | 18 | 24-10-2009 08:26 |
Tapuda Ölmüş Kimse Adına Sahte Kimlikle Yapılan Satışlar Ve Sahtekarlıkla Yapılan Kaz | terazinin kefesi | Meslektaşların Soruları | 2 | 26-08-2006 18:09 |
Somut Olarak Kredi Kartları Konusu! | muratozsa | Meslektaşların Soruları | 0 | 20-03-2003 16:27 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |