Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

YARGITAY CGK. 2009/5-81 E.- 2009/196 K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Hüküm ve kararlarda yasa yolu bildiriminin; yasa yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsayacak şekilde, açıkça ve anlaşılabilir nitelikte olması gerekir.
Somut olayda yasa yolunun türü, süresi ve merciinin yazılmasına karşın başvuru şekli gösterilmemiştir. Yerel mahkemenin bu eksikliği gidermek için yasa yoluna başvuru şekline ilişkin eksikliği gidermeye yeterli açıklamalı tebligat ile hükümlüyü bilgilendirmesini gerekir.Böyle bir bilgilendirme yapılmadan, bildirim ve tebliğin geçerliliğinden, buna bağlı olarakta verilen kararın kesinleştiğinden söz edilemez.
(Karar Tarihi : 07.07.2009)
Hükümlü Ö____;

1- Kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCY'nin 86/2 ve 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis,

2- Reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan 5237 sayılı TCY'nin 104 ve 62. maddeleri uyarınca 8 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, (Ş____ Sulh Ceza Mahkemesi)'nce verilen 11.03.2008 gün ve 35-96 sayılı karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Adalet Bakanlığı'nca 03.12.2008 gün ve 61763 sayı ile; "Kayden 23.04.1989 doğumlu olup, suçun işlendiği 05.12.2006 tarihinde 18 yaşını ikmal etmediği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezalarının 5237 sayılı TCY'nin 50/3. maddesi uyarınca anılan maddenin 1. fıkrası bentlerindeki seçenek yaptırımlarından birine çevrilmesinin zorunlu olduğu" gerekçesiyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurması üzerine, Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi'nce 02.02.2009 gün ve 848-736 sayı ile,

"TC Anayasası'nın 40/2, 5271 sayılı CMK.nun 34/2, 231/3 ve 231/6. maddeleri ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun Dairemizce de benimsenen 30.01.2007 gün ve 2007/9-18 sayılı kararına göre, gerek yüze karşı verilen kararlarda, gerekse gıyapta verilen hükümlerde yasa yolunun, süresinin, merciin ve şeklinin belirtilmesi ve bu hususların karara yazılması zorunlu olduğu halde, yokluğunda verilen hükümde yasa yolu şeklinin gösterilmediği ve bu haliyle sanığa tebliğ edildiği, açıklanan noksanlık CMK.nun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni olduğundan yerel mahkemenin bu eksikliği gidermeye yeterli meşruhattı duyuru ile sanığı bilgilendirmesi üzerine eski hale getirme yoluyla temyiz isteğinde bulunması durumunda temyiz incelemesi yapma imkanın bulunduğu nazara alındığında, hükmün henüz kesinleşmemiş olduğu ve bu aşamada kanun yararına bozma isteğinde bulunulamayacağı anlaşıldığından, kanun yararına bozma istemin reddine" karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 10.04.2009 gün ve 270937 sayı ile;

"...Yerel mahkemenin kararında yasa yolunun türü, süresi ve mercii tereddüde yer vermeyecek bir biçimde gösterilmiştir. Yasa yolunun şeklinin gösterilmemesi; hakkın kullanılması konusunda tereddüt yaratan, hakkın kullanımını engelleyen bir noksanlık olarak görülemez, bu nedenle temyiz yasa yolunun işlemesini önlemez ve eski hale getirme nedeni oluşturmaz. Kararın kesinleştiğinin kabulü gerekir. Ayrıca, söz konusu noksanlığın, ilgilinin yasal başvuru hakkını kullanması konusunda bir tereddüde neden olduğu hususunda dosyaya yansıyan bir bilgi de bulunmamaktadır..." görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire'nin yasa yararına bozma isteminin reddine ilişkin kararının kaldırılarak, istemin esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kararda yasa yoluna başvuru şeklinin gösterilmemiş olması halinde, yasa yoluna ilişkin sürelerin işleyip işlemeyeceği, dolayısıyla da somut olayda hükmün kesinleşip kesinleşmediği noktasında toplanmaktadır.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Sanığın yokluğunda verilen kararda, yasa yolu bildiriminin aynen; "sanık ve müştekinin yokluğunda kararın sanığa tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde ilgili Yargıtay Ceza Dairesi'ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı" şeklinde olduğu ve hükmün sanığa 11.04.2008 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine karşın temyiz edilmemesi üzerine kesinleştirildiği görülmektedir.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 40/2. fıkrasında: "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır" hükmüne yer verilmiş,

Bu düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CYY'nin;

34/2. maddesinde: "Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir",

231/2. maddesinde; "Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir",

232/6. maddesinde ise; "Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir" şeklinde emredici düzenlemeler yer almıştır.

Gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolunun, süresinin, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin hiçbir tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur.

5271 sayılı CYY'nin 40. maddesinin 1. fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, 2. fıkrasında ise, yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde, kişinin kusursuz sayılacağı açıkça belirtilmiştir. Nitekim Ceza Genel Kurulu'nun 30.01.2007 gün ve 9-18 sayılı kararında, yukarıda belirtilen hükümlerle birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Adil Yargılanma Hakkını" düzenleyen 6. maddesi ile bu hakkın kapsamına yeni bir yorum getiren Sözleşmeye ek 7 Nolu Protokolün 2. maddesine de dayanılarak yasa yoluna başvuru şeklinin gösterilmemiş olması, açıkça eski hale getirme nedeni olarak kabul edilmiştir.

Anılan hükümlerden, hak sahibi olanlar bakımından hüküm ve kararlarda yasa yolu bildiriminin; yasa yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsayacak şekilde açıkça anlaşılabilir nitelikte olması, keza her türlü yanıltıcı ifadeden uzak bulunması gerektiği hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın ortaya çıkmaktadır.

Diğer taraftan, öğretide "olağanüstü temyiz" olarak da adlandırılan yasa yararına bozma yasa yolunun koşulları ve sonuçları 5271 sayılı CYY'nin 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiş olup, Yasa'nın 309. maddesinde Adalet Bakanlığı'na, 310. maddesinde ise Yargıtay C.Başsavcısı'na tanınan bu yetki, hakim veya mahkemelerce verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları gidermeyi amaçlayan olağanüstü bir yasa yoludur.

Bu açıklamalar ışığında tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;

Yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminde, yasa yolunun türü, süresi ve merciinin yazılmasına karşın başvuru şekli gösterilmemiştir. Anılan hükümler, yerel mahkemenin bu eksikliği gidermek için yasa yoluna başvuru şekline ilişkin eksikliği gidermeye yeterli açıklamalı tebligat ile hükümlüyü bilgilendirmesini zorunlu kılmaktadır.
Bu itibarla, kesinleşmeyen hüküm veya kararlar hakkında yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulamayacağından, Özel Dairece yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta olup, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul üyesi; "Yerel mahkeme kararında yasa yolunun türü, süresi ve merciinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça gösterildiği, sadece başvuru şeklinin gösterilmediği, hükümlünün süresi içinde herhangi bir biçimde temyiz başvurusunda bulunmadığı, yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminde yasa yoluna başvurma hakkının kullanılması konusunda duraksama oluşturan ya da bu hakkın kullanılmasını engelleyen bir eksikliğin olmadığı, bu nedenle yasa yoluna başvuru şeklinin gösteri/memesinin temyiz süresinin işlemesini önlemeyeceği ve eski hale getirme nedeni oluşturmayacağı, dolayısıyla da kararın kesinleştiğinin kabul edilmesi gerektiği" görüşüme Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü yönünde oy kullanmıştır.

KARAR : Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.06.2009 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 07.07.2009 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Ceza Muhakemesi Kanunu MADDE 232 : (1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi ve varsa karşı oy gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur. (1)
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) (Değişik: 24/11/2016-6763/31 md.) Hüküm sonucu tefhim edildikten sonra gerekçeli karar imzalanmadan hâkim ölür veya herhangi bir sebeple kararı imzalayamayacak hâle düşerse, yeni hâkim, tefhim edilen hükme uygun olarak gerekçeli kararı bizzat yazarak imzalar. Toplu mahkemelerde böyle bir durumun gerçekleşmesi hâlinde, hüküm diğer hâkimler tarafından imzalanır ve başkan veya en kıdemli hâkim tarafından, hükmün altına diğer hâkimin imza edememesinin sebebi yazılarak imza olunur.
(6) Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mehmet KARAUSTA
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 25-08-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,11799598 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.