Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

YARGITAY 13.HD.2009/8618 E.-2009/15266 K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Artezyen suyu kullanıldığından bahisle,abonesiz olarak atıksu tahliyesi yapıldığına ilişkin tutanağa karşı menfi tespit isteminde, her ne kadar artezyenden çıkan suyun tahliyesi için davalı tarafından sunulmuş bir hizmet bulunmayıp, suyun tahliyesi işyerinin yanından geçen dereye yapılmakta ise de, 20.11.1981 gün ve 2560 sayılı İSKİ'nin Kuruluş Yasası'na eklenen Ek madde uyarınca tüm Büyükşehir belediyelerinde bu yasa hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alındığından ve MESKİ tarifeler Yönetmeliği'nin 15.maddesinde her abonenin tükettiği kadar suyu kirleteceği kabul edildiğinden, davalı kurumun hizmet verip vermemesinden bağımsız olarak ,atık su bedeli (ksub)talep hakkı bulunmaktadır.(Ayrıca bknz:Yargıtay HGK. 5.3.2003 T., 2003/13-139 E.,2003/142 K.)
(Karar Tarihi : 23.12.2009)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR

Davacı, davalı kurum tarafından hakkında abonesiz düz borudan artezyen suyu kullandığından bahisle 28/08/2007 tarihli tutanak düzenlenip bu tutanağa istinaden atık su bedeli tahakkuk ettirildiğini, kullandığı artezyenden çıkan suyun tahliyesi için davalı tarafından hizmete sunulmuş herhangi bir kanal bulunmadığını, suyun tahliyesini işyerinin yanından geçen dereye yaptığını, bu durumda davalı tarafından kendilerine ait kanala abonesiz olarak atıksu tahliyesi yapıldığı iddiasının yersiz olduğunu, bu nedenle bu tutanağa istinaden davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalı kurum tarafından atık su bedeli tahakkuk ettirildiğini, oysa kullandığı artezyen suyunun tahliyesi için davalı tarafından verilmiş bir hizmet bulunmadığını, bu nedenle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, yapılan keşif ile aldırılan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle, davacının kullandığı artezyen kuyu suyunu oto yıkama yağlama işinde kullandıktan sonra yaklaşık 15 mt. güneyinde geçmekte olan dereye boşalttığı, bu dereden de doğal yollarla denize boşaldığı, davalı tarafından davacı tarafa verilmiş herhangi bir kanalizasyon hizmetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bilirkişi raporunda, rapor ekindeki krokide işaretli sondaj kuyusunda elektrik motoru ile çekerek temin ettiği suyu, oto yıkama yağlama işinde kullandıktan sonra üretmiş olduğu atık suyu, MESKİ'nin kanalizasyon şebekesi olmaması nedeniyle sondaj kuyusunun yaklaşık 15 mt güneyden geçmekte olan dereye boşalttığını, bu atık su ise doğal yolarla buradan denize boşaltılmakta olup, boşaltım yerine (denize) ulaştırılmasında MESKİ'nin hiçbir şekilde (yönetim, işletme, personel) gideri olmadığını açıklamış ve bu rapora dayalı olarak davacını borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

Ne var ki, MESKİ tarifeler Yönetmeliği'nin 15.maddesinde her abonenin tükettiği kadar suyu kirleteceği kabul edilmiş ve o miktarda da atık su bedeli ödemekle yükümlü tutulmuştur. Davacıya ait işyerinde kuyu suyu kullanıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Nitekim Davacı artezyenden çıkan kuyu suyunu kullandığını açıklamaktadır.

Uyuşmazlık kanalizasyon tesisi bulunmayan dava konusu yerde MESKİ'nin atık su bedeli (ksub) alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır. 20.11.1981 gün ve 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ)'nin Kuruluş Yasası'na eklenen Ek madde uyarınca tüm Büyükşehir belediyelerinde bu yasa hükümleri uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda da, Davacı'nın artezyen suyu kullandığı ve böylelikle atık su da ürettiği anlaşıldığından, MESKİ Tariflere Yönetmeliği'nin ilgili hükümleri uyarınca sorumludur. Davalı İdare'nin tesisinin olup olmaması sonuca etkili değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 5.3.2003 gün ve 2003/13-139 Esas ve 2003/142 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. Öyle olunca, mahkemece MESKİ tarifeler yönetmeliği uyarınca hesaplama yaptırılıp tahakkukun bu tarifeye göre doğru olup olmadığı araştırılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

KARAR : Yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 122.00 TL temyiz harcının istek halinde iadesine, 23.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : İcra ve İflas Kanunu MADDE 72 :(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/43 md.)

Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.

İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare: 6352 S.K.-02.07.2012/m.15) "yüzde yirmiden" aşağı tayin edilemez.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare: 6352 S.K.-02.07.2012/m.15) "yüzde yirmisinden" aşağı olamaz.

Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.

Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mehmet KARAUSTA
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 08-08-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02157497 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.