Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, Esas: 1994/9723, Karar: 1995/6226 İçtihat

Üyemizin Özeti
3. kişi tarafından 89/1 1. haciz ihbarnamesinin tebellüğ edildiği tarihte asıl borçlu ile 3. kişi arasında herhangi bir alacak mevcut olmadığından, aralarında sözleşmenin mevcudiyetine rağmen, 3.kişinin asıl borçluya borcu olmadığının tespiti isteminin kabulü gerekir.
(Karar Tarihi : 06.07.1995)
"Davacı vekili, davalının dava dışı M____ aleyhine yaptığı ve kesinleşen icra takibi sırasında davacıya 1. Haciz İhbarnamesi gönderdiğini, süresinde itiraz edilmediğinden bu kez 2. Haciz İhbarnamesi gönderildiğini, dava dışı M____ nin davacıya ait tatil köyünün bazı işlerini yapması halinde kendisine villalar verilecek ise de bu hakkın henüz doğmadığını, doğmasının da kuşkulu olduğunu, M_____ nin davacı şirketten bir hak ve alacağı bulunmadığının tespitini istemiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde, davacı yanın 5 adet villa alacağını açıkça kabul ettiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, davacı ile M____ arasında 5 villa alacağı konusunda anlaşma bulunduğu, bilirkişi raporu ile de bu durumun doğrulandığı, alacağın nakdi olmasının zorunlu olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı ile asıl borçlu arasında yapılmış olan sözleşme içeriklerinden İİK m.89 hükmüne dayanılarak çıkarılan 1. haciz ihbarnamesinin davacıya tebliğ edildiği tarihte borçlu M____ nin davacıdan bir alacağının mevcut olduğunu kabul etmek mümkün bulunmadığından Mahkemece, davanın kabulüne karar vermek gerekirken yazılı olduğu şekilde reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.

KARŞI OY:
Dosyaya ibraz edilen ve davacının da karşı çıkmadığı belgelerden davacı ile dava dışı asıl borçlu M____ arasında hizmet ilişkisi olduğu ve davacıya ait tatil köyünde inşa edilecek villaların yapımını taşeron olarak M____ nin yüklendiği, M____ nin taşeronluk hizmeti karşılığı 501.000.000 TL alacağını, bu tutarın 365.000.000 TL si için sözleşmelerde belirlenen vilların verileceği anlaşılmaktadır. Davacı da havuz işlerinin bitmediğini, şu ana kadar yapılan iş ile M____ malzeme temini için nakde ihtiyacı olduğundan bazı villaları devir yetkisi verdiği için devredilip devredilmediği de belli olmadığından, devredildi ise villaların değeri arasındaki farka nazaran alacaklı olduklarını, dava dilekçesinin 3.bendinde açıklamış bulunmaktadır. Bu halde arada bir hizmet sözleşmesi olduğu ve bu vaad edilen hizmetin kısmen yerine getirildiği davacının da kabulündedir.
Bu durumda ortada dava dışı asıl borçlu M____ nin davacıda müstakbel bir alacağı mevcuttur. Diğer bir deyişle aradaki mevcut bir münasebete dayanan, henüz doğmamış olmakla beraber ileride doğuşu muhtemel alacakların dahi haczi kabildir. Esasen müstakbel bir alacaktan bahsedebilmek için bir hukuki münasebetin mevcut olması ve münasebetten doğan alacağın cinsinin ve borçlusunun belli olması yeterlidir. Alacağın miktarının belli olması veya o alacağın doğmama ihtimalinin bulunması da önemli değildir.
Nitekim İİK, doğması muhtemel bu tür alacakların haczine cevaz da vermekte olup, devrevi bir alacak olan taşınmaz kiralarının ve maaş ve işçi ücretlerinin haczi bunun örneklerini oluşturmaktadır. Bu durumda, 89/2 uyarınca oluşan haciz mevcudiyeti koruyacak, davacı ve dava dışı asıl borçlu arasındaki ilişki çözülüp tasfiye edildiğinde ortaya çıkacak sonuç haczin konusunu oluşturacak, davacı da o tutardan sorumlu olacaktır. Aksi halde henüz doğmuş bir alacak olmadığından ileride doğarsa tekrar İİK m.89 uyarınca ihbar gönderebilir düşüncesiyle, maddenin uygulama alanını daraltmak ve sonucu olarak davalının haczini geçersiz kılmak ileride doğması muhtemel bir alacağa bir başka alacaklı tarafından konan hacze öncelik yaratmak sonucunu doğuracaktır ki, para alacağından başka, ihtilaflı olduğu savunulan menkuller için çıkarılacak İİK m.89 ihbarlarını geçersiz kılan bu düşünce o alacaklıyı, menkullerin satışı sonucu yapılacak derece kararlarında sonraki sıralara geçme durumuyla karşı karşıya bırakacaktır.
Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun "ihbarın yapıldığı tarihte doğmuş bir alacağın mevcudiyeti"ni İİK m.89 un uygulanması için şart olduğu görüşüne katılmıyorum, ortada müstakbel bir alacak söz konusu olduğuna, bu halde İİK m.89 gereğince haciz uygulanabileceğine göre mahkemece davanın reddine dair verilen hükmün onanması görüşündeyim.

ÜYE NAİL SUCU
İlgili Mevzuat Hükmü : İcra ve İflas Kanunu MADDE 89 :(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/49 md.)

Hamiline ait olmıyan veya cirosu kabil bir senetle müstenit bulunmıyan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü şahıs elindeki taşınır bir malı haczedilirse icra memuru; borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödiyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir (Haciz ihbarnamesi).Bu haciz ihbarnamesinde, ayrıca 2,3 ve 4 üncü fıkra hükümleri de üçüncü şahsa bildirilir.

Üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borç ödenmiş veya mal istihlak edilmiş veya kusuru olmaksızın telef olmuş veya malın borçluya ait olmadığı veya malın kendisine rehnedilmiş olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise, keyfiyeti, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine yazılı veya sözlü olarak bildirmeye mecburdur.

(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./22. md.) Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106 ncı maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur. Üçüncü şahıs açtığı bu davayı kaybederse, mahkemece, dava konusu şeyin (Değişik ibare: 6352 S.K.-02.07.2012/m.18) "yüzde yirmisinden" aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkum edilir. Bu fıkraya göre açılacak menfi tespit davaları maktu harca tabidir.

Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın 338 inci maddenin 1 inci fıkrası hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini istiyebilir. İcra mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder.

Üçüncü şahıs, kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde haciz ihbarnamesine itiraz etmediği takdirde 65 inci madde hükmü uygulanır. (Değişik cümle: 17/07/2003 - 4949 S.K./22. md.) Her halde üçüncü şahıs, borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın veya teslim ettiği malın iadesini isteyebilir.

Malın teslimi mümkün olmazsa, alacaklı icra mahkemesine müracaatla değerini üçüncü şahsa ödetmek hakkını haizdir.

(Değişik fıkra: 6352 S.K.-02.07.2012/m.18; yürürlük: 6352 S.K. m.106 gereği: 05.01.2013) "Haciz ihbarnamesi, borçlunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bir tüzel kişinin veya müessesenin şubesine veya tüm şubelerini kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilir. Haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği merkez, tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak şekilde beyanda bulunmakla yükümlüdür.”

Üçüncü şahsın beyanı hiçbir harç ve resme tabi değildir.

Bu madde hükmü, memuriyeti hasebiyle hakikate muhalif beyanda bulunan memurlar hakkında da uygulanır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 15-04-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03181505 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.