Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/44817 Esas 2015/618 Karar İçtihat

Üyemizin Özeti
Avukatlık Kanunu’nun 172. maddesine göre iş sahibi, ilk anlaşmayı yaptığı avukatın yazılı muvafakatı ile, başka avukatları da işin kovuşturma ve savunmasına katabilir. Buna göre iş sahibi, ilk avukata göndereceği bir yazı ile en az bir haftalık süre vererek, bu duruma muvafakat edip etmeyeceğini bildirmesini ister. Bir haftalık süre içerisinde avukat cevap vermez veya olumlu bir cevap verirse, her iki avukat işi birlikte yürütür. İlk avukatın, müvekkilinin bu talebine bir haftalık süre içerisinde muvafakat etmediğini açıkça beyan etmesi durumunda ise, iş sahibi ile aralarındaki vekalet akdi kendiliğinden sona erer. Bu halde vekaletin sona erebilmesi için, avukatın muvafakat vermediğine dair beyanının iş sahibine ulaşması yeterlidir. Karşı tarafın kabulüne ise gerek bulunmamaktadır. Görüldüğü üzere, Avukatlık Kanunu’nun 172. maddesinde vekalet ilişkisinin, vekilin istifası ile sona ermesine benzeyen yeni bir sone erme biçimi öngörülmüş olup Kanun, vekalet konusu işi başka bir avukatla birlikte takip etmek istemeyen avukata vekaleti sona erdirme hakkı tanımaktadır. Nitekim iş sahibi, ikinci avukatın görevlendirilmesine muvafakat etmeyen ilk avukata ücretinin tamamını ödemekle yükümlüdür. İkinci bir avukatın görevlendirilmesi konusunda kendisine böyle bir bildirimin yapılmamış olması halinde ise avukat durumu öğrendiği andan itibaren ikinci avukata muvafakat etmediğini iş sahibine bildirerek vekalet aktini sona erdirebilir. Aksi halde, yasa hükmüne göre buna muvafakat etmiş sayılır. Başka bir ifade ile kendisine, ikinci bir avukatın görevlendirilmek istendiği yazılı olarak bildirilmese de, ikinci bir avukatın iş sahibince kendisinin yanında görev yapmak üzere görevlendirildiğini öğrenen avukatın, öğrenme tarihinden itibaren makul süre içinde bu durumu kabul etmediğini iş sahibine bildirmesi gerekir. Bildirmediği takdirde, artık daha sonra bu konuyu ileri sürerek haklı sebebe dayalı istifa hakkı bulunduğunu ileri süremez.(Bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 27.12.2006 tarihli 13581/16718 esas ve karar sayılı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.5.2007 tarihli 2007/13-305 /313 esas ve karar sayılı ilamları)
(Karar Tarihi : 20/01/2015)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı şirketin vekili olarak, ____ İcra Müdürlüğe ait 2008/6399 esas sayılı icra dosyasını takip etmekte iken, davalı şirket tarafından muvafakati alınmadan başka bir avukatın vekil tayin edildiğini, bu durumda gerek akdi gerekse yasal vekalet ücretine hak kazandığını, ancak 18.2.2011 tarihli ihtarla talep etmesine rağmen, ücret alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 6.500,00 TL akdi, 1.500,00 TL karşı taraf vekalet ücreti olmak üzere toplam 8.000,00 TL vekalet ücreti alacağının tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı şirket, davacının bilgisi dahilinde başka bir avukata daha vekalet verildiğini, nitekim davacının bu duruma itiraz etmeyerek zımnen muvafakat ettiğini, ancak gerek avukat-müvekkil ilişkisinde olması gereken güven ve sadakate aykırı söz ve davranışları, gerekse mesleki hata ve kusurları nedeniyle davacının haklı olarak azledildiğini, kaldı ki davacının vekaletten çekilerek istifa ettiğini, her iki nedenle de ücrete hak kazanamayacağını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, "davacı avukat tarafından takip edilen icra dosyasına 4.8.2010 tarihinde başka bir avukata ait vekaletin sunulması, bu konuda davacının muvafakatinin alındığına dair herhangi bir delilin bulunmaması nedeniyle davacının vekalet ücretine hak kazandığı, öte yandan davalının, haklı azil ve haksız istifa nedeniyle ücret talep edilemeyeceği yönündeki savunmalarının da yerinde olmadığı" belirtilerek, davanın kabulüne, 320.482,58 TL ücret alacağının, 8.000,00 TL'lik kısmının faizsiz olarak, geriye kalan 312.482,58 TL'Lik kısmının ise ıslah tarihi olan 11.7.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, vekalet ücretinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, davacı eldeki davada, vekil olarak takip etmiş olduğu ____ İcra Müdürlüğe ait 2008/6399 esas sayılı icra dosyası nedeniyle akdi ve karşı taraf vekalet ücretlerinin tahsilini istemiştir. Davacının, davalı şirketin avukatı olarak dava ve icra dosyalarını takip etmekte iken taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin sona erdiği uyuşmazlık konusu değildir. Az yukarda da özetlendiği üzere davacı, söz konusu icra dosyasında muvafakati alınmadan başka bir avukata vekalet verilmiş olması nedeniyle ücrete hak kazandığını iddia ederken, davalı ise, davacı avukatın bilgisi ve rızası ile başka bir avukata daha vekalet verildiğini, ancak davacının, sadakat ve özen borcuna aykırı davranması nedeniyle haklı olarak vekaletten azledildiğini, kaldı ki davacının ücret talep ettiği icra dosyasını takipten kendi isteği ile istifa ettiğini belirterek, herhangi bir ücrete hak kazanamayacağını savunmuştur.

Görüldüğü üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık, öncelikle "vekalet ilişkisinin hangi nedenle sona erdiği ve buna bağlı olarak da davacının ücrete hak kazanıp kazanamayacağı" noktasında toplanmaktadır.
Davacı iş bu davada, talep konusu ücret alacağını, "muvafakatı alınmadan başka bir avukata vekalet verilmesi" hukuki sebebine dayandırmıştır. O halde öncelikle davacının dayandığı "İş Sahibinin İşi Başka Bir Avukata Vermesi" başlığı altında düzenlenen Avukatlık Kanunu'nun 172. maddesinin somut olay itibariyle irdelenmesi gereklidir.

Avukatlık Kanunu'nun 172. maddesine göre iş sahibi, ilk anlaşmayı yaptığı avukatın yazılı muvafakatı ile, başka avukatları da işin kovuşturma ve savunmasına katabilir. Buna göre iş sahibi, ilk avukata göndereceği bir yazı ile en az bir haftalık süre vererek, bu duruma muvafakat edip etmeyeceğini bildirmesini ister. Bir haftalık süre içerisinde avukat cevap vermez veya olumlu bir cevap verirse, her iki avukat işi birlikte yürütür. İlk avukatın, müvekkilinin bu talebine bir haftalık süre içerisinde muvafakat etmediğini açıkça beyan etmesi durumunda ise, iş sahibi ile aralarındaki vekalet akdi kendiliğinden sona erer. Bu halde vekaletin sona erebilmesi için, avukatın muvafakat vermediğine dair beyanının iş sahibine ulaşması yeterlidir. Karşı tarafın kabulüne ise gerek bulunmamaktadır. Görüldüğü üzere, Avukatlık Kanunu'nun 172. maddesinde vekalet ilişkisinin, vekilin istifası ile sona ermesine benzeyen yeni bir sone erme biçimi öngörülmüş olup Kanun, vekalet konusu işi başka bir avukatla birlikte takip etmek istemeyen avukata vekaleti sona erdirme hakkı tanımaktadır. Nitekim iş sahibi, ikinci avukatın görevlendirilmesine muvafakat etmeyen ilk avukata ücretinin tamamını ödemekle yükümlüdür. İkinci bir avukatın görevlendirilmesi konusunda kendisine böyle bir bildirimin yapılmamış olması halinde ise avukat durumu öğrendiği andan itibaren ikinci avukata muvafakat etmediğini iş sahibine bildirerek vekalet aktini sona erdirebilir. Aksi halde, yasa hükmüne göre buna muvafakat etmiş sayılır. Başka bir ifade ile kendisine, ikinci bir avukatın görevlendirilmek istendiği yazılı olarak bildirilmese de, ikinci bir avukatın iş sahibince kendisinin yanında görev yapmak üzere görevlendirildiğini öğrenen avukatın, öğrenme tarihinden itibaren makul süre içinde bu durumu kabul etmediğini iş sahibine bildirmesi gerekir. Bildirmediği takdirde, artık daha sonra bu konuyu ileri sürerek haklı sebebe dayalı istifa hakkı bulunduğunu ileri süremez.(Bkz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 27.12.2006 tarihli 13581/16718 esas ve karar sayılı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.5.2007 tarihli 2007/13-305 /313 esas ve karar sayılı ilamları)
Bu bilgilerin ışığında somut olaya bakıldığında; davacı tarafından vekalet ücreti talep edilen Eyüp 3. İcra Müdürlüğüne ait 2008/6399 esas sayılı icra dosyasına, 4.8.2010 tarihinde başka bir avukat tarafından şirkete ait vekalet ve protokol sunulduğu anlaşılmaktadır. İkinci bir avukatın dosyaya vekalet sunmasının ardından, ilk avukat olan davacı tarafından bu duruma muvafakat etmediğine ilişkin bir bildirimin yapıldığı iddia ve ispat edilmemiştir. Eldeki dosyada, söz konusu icra dosyası mevcut olmayıp, sadece bir kısım sayfalarının fotokopisi bulunduğundan, net ve kesin olarak ifade edilememekle birlikte davacı avukatın, ilk avukatın dosyaya vekalet sunmasından sonra da bazı takip işlemleri yaptığı, örneğin 23.8.2010 ve 16.9.2010 tarihlerinde alacaklı müvekkili adına dosyaya dilekçe ibraz ettiği, 21.9.2010 tarihinde de hacze katıldığı görülmektedir. Nitekim davalı taraf da cevap dilekçesinde, dosyaya başka bir avukat tarafından vekalet ve protokolün sunulmasından sonra, herhangi bir talimatları olmadığı halde davacı avukatın birtakım takip işlemleri yaptığı ve bu durumun şirketin zararına neden olduğu belirtilmiş, hatta bu husus avukatın haklı olarak azledilmesine ilişkin sebeplerden biri olarak gösterilmiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki, söz konusu icra dosyasına başka bir avukat tarafından vekalet sunulmuş olmasına rağmen, bunu öğrenen davacı avukatın, makul sürede bu duruma muvafakat etmediğini bildirmemesi ve sessiz kalması, aksine takip işlemlerine devam etmesi durumunda, vekalet konusu işte kendisi ile birlikte ikinci bir avukatın görevlendirilmesine muvafakat etmiş sayılacağının kabulü gerekir. Mahkemece açıklanan hususlar göz ardı edilerek, bu hususta gerekli inceleme ve değerlendirme yapılmadan sadece, "davacıdan muvafakat alınmadan icra dosyasına vekalet sunulduğu" gerekçesiyle davacının ücrete hak kazandığının kabul edilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme sonunda, icra dosyasına ikinci bir avukat tarafından vekalet sunulması üzerine ilk avukat olan davacının buna muvafakat etmediğini makul bir süre içinde bildirmediğinin, dolayısıyla ikinci avukata muvafakat etmiş sayılacağının kabul edilmesi halinde, taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin bu nedenle sona ermiş sayılamayacağı kuşkusuzdur. Bu durumda ise davacının 25.2.2011 tarihinde azledilmiş olması nedeniyle azlin haklı olup olmadığının incelenmesi gerekecektir. Zira haklı azil halinde avukat hiçbir vekalet ücreti talep edemezken, ancak haksız azil halinde ücrete hak kazanabilmektedir.

Her ne kadar davacı avukat tarafından azil tarihinden önce icra dosyasına 1.2.2011 tarihinde "Dosyanız alacaklısı ____ vekilliğim 31.12.2010 tarihi itibariyle sona ermiş bulunmaktadır. Keyfiyetin şirkete tebliği" açıklamasını içeren bir dilekçe sunulmuş ise de, davacı iş bu davada "istifa ve azlin bu dava ile ilgisi olmadığını, istifa olarak adlandırılan yazıyı, sözleşme süresi bittiğinden, asile tebligat yapılması için dosyaya sunduğunu" ifade etmiştir. Yine, aynı taraflar arasında ve aynı vekalet ilişkisi kapsamında davacı tarafından iş hukuku kapsamında tazminat talep edilen ve iş mahkemesi sıfatıyla ____ Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2011/144 esas sayılı dosyası üzerinden açılan davada, "taraflar arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğundan" bahisle davanın reddine karar verilmiş olup, davacı söz konusu dosyadaki dava dilekçesinde, "25.2.2011 tarihinde azledildiğini, sözleşme ilişkisinin bu şekilde sona erdiğini" belirtmiş, vekaletten istifa ettiğinden ise söz etmemiştir. Tüm bu nedenler ve taraflar arasındaki 31.12.2007 tarihli hukuk müşavirliğini de kapsayan sözleşmenin varlığı karşısında, olayda gerçek bir istifa iradesi mevcut olmadığından vekalet ilişkisinin istifa ile sona erdiğini kabul etmek de mümkün değildir.

O halde mahkemece, az yukarda açıklanan hususlar dikkate alınarak, yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirmelerle, "taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, davalı tarafından başka bir avukata vekalet verilmiş olması ve davacının bu duruma muvafakatı olmadığından bahisle sona erdiğinin ve davacının tüm vekalet ücretine hak kazandığının" kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
KARAR : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 2.bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 5.474,00 harcın istek halinde iadesine, 20/01/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Avukatlık Kanunu MADDE 172 :İş sahibi, ilk anlaşmayı yaptığı avukatının yazılı muvafakatı ile, başka avukatları da işin kovuşturma ve savunmasına katabilir.
       İş sahibi, ilk avukatın muvafakatını kendisine tevdi veya tebliğ edilecek bir yazı ile en az bir haftalık süre vererek talep eder. Avukat bu süre içinde cevap vermemişse muvafakat etmiş sayılır.
       İlk avukatın muvafakat etmemesi halinde, vekalet akdi kendiliğinden sona erer. İş sahibi, muvafakat etmiyen avukata ücretin tamamını ödemekle yükümlüdür.
       İlk avukatın muvafakatı ile işin başka avukatlar tarafından da takibi halinde iş sahibi, ilk avukatın ücretinden kısıntı yapamaz. Bu halde avukatların müvekkile karşı sorumluluğu konusunda 171 inci maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.M.Mustafa ÖZKUL
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 02-04-2019

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03130698 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.