Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2013/14-385, Karar: 2014/100 İçtihat

Üyemizin Özeti
Dava; davalılar arsa sahibi kooperatif ile yüklenici şirket arasında akdedilen kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre davalı yükleniciye bırakılacak bağımsız bölümlerden birinin, davalı yüklenici tarafından davacıya satılıp bedeli tahsil edilmesine rağmen tapu devrinin verilmemesi sebebiyle ikame edilen tapu iptal ve tescil; ikinci kademede bağımsız bölümün rayiç değerinin tahsili ve ıslahla talep edilen gecikme tazminatı istemidir.

Davalı müteahhit henüz davalı arsa sahibine karşı yükümlülüklerini ifa etmediği ve inşaatı gerekli seviyeye getirmediği için yüklenicinin halefi sıfatıyla davalı arsa sahibine karşı ikame edilen tapu iptali ve tescil davası erken açılmış olması sebebiyle davanın reddine; yani hukuki nitelikçe davacının dava tarihi itibariyle görülmekte olan davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığından, dava şartlarındaki eksiklik sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) sebebiyle usulden reddine dair kararda da, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez.
(Karar Tarihi : 12.02.2014)
"Taraflar arasındaki "tapu iptali tescil ve gecikme cezası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7. Tüketici Mahkemesi'nce davalı Tasfiye Halinde SS T____ Arsa Tahsis Konut Yapı Kooperatifi yönünden husumet sebebiyle reddine, diğer davalı O____ A.Ş. yönünden ise kısmen kabulüne dair verilen 14.6.2011 gün ve 2011/115 E-2011/740 K. sayılı kararın incelenmesi davalı kooperatif vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 12.3.2012 gün ve 2012/2822 E., 2012/3648 K. sayılı ilamı ile;

(... Dava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescil, 2. kademedeki istek bağımsız bölümün rayiç değerinin tahsili, ıslah yolu ile öne sürülen talep ise sözleşmede öngörülen gecikme tazminatı tutarı 36.520 Amerikan Dolarının tahsiline ilişkindir.

Davalı yüklenici iddianın yerinde olduğunu belirtmiş, diğer davalı kooperatif ise sözleşmedeki edimlerinin yerine getirilmediğini, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davacının tapu iptali ve tescil istemi yasal koşulları bulunmadığından reddedilmiş, gecikme tazminatı talebi ise hüküm altına alınmıştır.

Hükmü davalılardan kooperatifin avukatlık ücreti takdir edilmemesi sebebiyle temyizi üzerine dairemizce vekille temsil olunan davalı kooperatif yararına avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekirken bu yönün gözden kaçırılması sebebiyle hükmün BOZULMASINA karar verilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda Tasfiye halinde S.S. T____ Arsa Tahsis Konut Yapı Kooperatifine yönelik dava husumet sebebiyle reddedilmiş, davalı O____ A.Ş.'ye yönelik tapu iptali ve tescil istemi yasal koşulları bulunmadığından reddedilmiş, gecikme tazminatı talebi ise hüküm altına alınmıştır.

Hükmü davalılardan kooperatif lehine nispi avukatlık ücreti takdir edilmemesi sebebiyle temyiz etmiştir.

Dairemizin 24.10.2010 tarihli bozma ilamına uyulmuş, ilk kararda davanın yasal koşulları bulunmadığından reddine karar verilemesine rağmen, 2. kararda temyiz eden arsa sahibi kooperatif aleyhine açılan dava husumet sebebiyle reddedilerek maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.

Mahkemece, davanın bozma ilamı öncesindeki karar gibi davalı kooperatif yönünden yasal koşulları bulunmadığından reddiyle taşınmazın dava tarihindeki değeri tespit edilerek kendisini vekille temsil ettiren davalı kooperatif lehine nispi vekalet ücretinin takdir ve tayini gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HGK'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescil, 2. kademedeki istek bağımsız bölümün rayiç değerinin tahsili, ıslah yolu ile öne sürülen talep ise sözleşmede öngörülen gecikme tazminatı tutarı 36.520 USD'nin tahsiline ilişkindir.

Davacı vekili, davalılardan müteahhit olan O____ A.Ş. ve diğer davalı arsa sahibi kooperatif arasında Ankara 3. Noterliğinin 3.6.1998 tarih ve ____ yevmiye numaralı Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmeyle müteahhidin Çankaya, Y____ Mah., 7765 ada 13 parselde kat karşılığı inşaat yapmayı taahhüt ettiğini, müvekkilinin 27.3.2002 tarihi sözleşmeyle davalı müteahhit firmadan B Blok, 10. kat, 42 numaralı daireyi satın aldığını, müvekkilinin sözleşme gereği üstlenmiş olduğu edimlerini eksiksiz olarak yerine getirmiş olmasına rağmen, davalı müteahhit firma tarafından dairenin teslim edilmediğini belirterek, davaya konu 42 numaralı dairenin davalı kooperatif adına olan tapu kaydının terkin edilerek, müvekkil adına tapuda tesciline; tapuya tescil talebinin herhangi bir sebeple kabul edilmemesi halinde, rayiç değeri olan 550.000 YTL ile sözleşmenin ifa edilmemesi sebebiyle müvekkilinin uğradığı zararla cezai şartın faiziyle birlikte davalı müteahhit firmadan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili, 29.3.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile, mahkemece tapu iptal ve tescil talebinin kabul edilmemesi halinde, taraflar arasında akdedilmiş sözleşme ayakta olduğundan, davalı taraf aleyhine 36.520 USD cezai şartın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı yüklenici, iddianın yerinde olduğunu belirtmiş, diğer davalı kooperatif ise kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, davalı müteahhidin sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediğini, halen kendisine de borcu bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacı tarafın öncelikle tapu iptali tescil olmadığı taktirde kira tazminatı talepli terditli dava açtığı, davaya konu 42 numaralı bağımsız bölümün yükleniciye özgülendiği, satış protokolü ile bu yerin davacıya satıldığı, bedelin ödendiği, dava tarihi itibariyle binada iskan bulunmadığı, eksik ayıplı işlerin tamamlanmadığı, tapu iptal tescil koşullarının oluşmadığı, davacının ek 2 protokol hükmü uyarınca 36.520 USD tazminat talep etmekte haklı olduğu gerekçeleri ile, davacı tarafın tapu iptali ve tescil isteminin yasal koşulları bulunmadığından reddine, davacı tarafın cezai şarta dair tazminat talebinin kabulüne, 36.520 USD'nin davalı O____ A.Ş.'den tahsiliyle davacı tarafa ödenmesine karar verilmiş, davalı kooperatif vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece davalı kooperatif hakkındaki dava reddedildiğine göre kooperatif yararına vekalet ücreti taktir edilmesi gerektiğine işaretle bozulmuştur.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak, "...tapu iptal tescil koşulları oluşmadığından yasal hasım olan davalı kooperatif yönünden açılan davanın reddine, diğer davalı O____ A.Ş. yönünden açılan davanın kısmen kabulüne, bilirkişi tarafından hesaplanan aylık 600 USD hesabı ile 5 yıl 26 günlük süre için 36.520 USD tazminat talep etmekte haklı olduğu anlaşıldığından davacı tarafın yasal koşulları oluşmayan tescil talebinin reddine, terditli dava ve ıslah dilekçe kapsamına göre hesaplanan tazminatın davalı yükleniciden tahsiline karar vermek gerekmiştir. Davalı arsa sahibi kooperatif bu davada yasal hasım olup, tescil koşullarının bu aşamada gerçekleşmediği anlaşıldığından, vekalet ücretinin maktu olarak tayin edilmesi usul, yasa ve hakkaniyete uygun görülmüştür..." gerekçeleriyle davalı kooperatif hakkında davanın husumet sebebiyle reddine ve davalı kooperatif yararına A.A.Ü.T.nin 3 ve 12. maddeleri uyarınca hesaplanan 550,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile, davalıya ödenmesine dair verilen karar, davalı kooperatif vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece, metni aynen yukarıda başlık bölümünde yazılan sebeplerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece; önceki karardaki gerekçelere ilave olarak, "Yükleniciden alacağın temliki hükümlerine göre bağımsız bölümü devralan davacının arsa sahibiyle doğrudan herhangi bir hukuki ilişkisi veya sözleşme ilişkisi yoktur. Yükleniciden bu şekilde bağımsız bölüm satın alan 3.kişi alacağın temliki hükümlerine göre yüklenicinin halefi olarak arsa sahibi adına kayıtlı bağımsız bölümün tapu kaydının iptaliyle kendi adına tescilini isteyebilir. Normal şartlarda davacıyla arsa sahibi arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunmamasına rağmen tapu kaydının arsa sahibi üzerinde bulunması sebebiyle açılacak davada davalı arsa sahibi zorunlu hasım olarak gösterilir. Bir an için davanın açıldığı tarihte tescil koşullarının oluştuğu veya dava devam ederken eksiklikler tamamlanıp tescil koşullarının oluştuğu kabul edilecek olursa bu halde arsa sahibi üzerinde bulunan tapu kaydının iptali sebebiyle karar verilmesi durumunda yerleşik Yargıtay uygulaması uyarınca arsa sahibi aleyhine vekalet ücreti hükmedilemez. Aynı şekilde açılan davada henüz tescil koşullarının oluşmadığının anlaşılması durumunda da açılan dava bir nevi husumet yönüyle reddedilmiş olacağından arsa sahibi kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olsa bile bu halde ancak maktu ücreti vekalet takdir edilmesi gerekir. Yüksek Yargıtay 14. Hukuk Dairesi uygulamaları aksi yöndedir. Ancak mahkememizde oluşan vicdani kanaat açılan davanın niteliği ve aynı davanın daha sonra davacı tarafından koşullar oluştuğunda tekrar açılabilme imkanı nazara alındığında tapu iptal tescil koşullarının oluşmaması durumunda arsa sahibi lehine nispi vekalet ücreti tayin edilmesi hakkaniyet ve adalete uygun olmaz..." denilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davalı kooperatif vekili temyize getirmektedir.

Direnme yoluyla HGK önüne gelen uyuşmazlık; davalı kooperatif lehine maktu vekalet ücretine mi, yoksa nispi vekalet ücretine mi hükmedileceği noktasında toplanmaktadır.

Davanın erken açılması, dava şartlarından olan "hukuki yarar" kapsamı içerisinde değerlendirilmelidir.

Nitekim HGK'nun 25.5.2011 gün ve 2011/11-186-352 E., K. sayılı ilamında da aynı ilke benimsenmiştir.

Hemen burada, "hukuki yarar' ve "dava şartları" üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.

Dava şartları, HUMK.da açıkça düzenlenmiş değildir. Ancak, ilk itirazlar bölümünde, "hakimin re'sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar saklı tutulmuştur (m.188 c.2). 6100 sayılı HMK.nun 114. maddesinde ise dava şartları açıkça sayılmış ve anılan maddenin h bendinde ise davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması gerektiği belirtilmiştir.

Bir hususun dava şartı olup olmadığı onun niteliğinden anlaşılır. Bir hususun varlığı veya yokluğu, mahkemenin davayı esastan inceleyip karara bağlamasına engel oluyor ve hakim o hususu kendiliğinden gözetmekle yükümlü ise, o husus bir dava şartıdır. Dava şartları, medeni usul hukukuna ait bir kurumdur.

Bunun amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır.

Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller, dava şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela, kesin hüküm gibi).

Dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir.

Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hakim tarafından kendiliğinden gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür. Dava şartları mahkemeye, taraflara ve dava konusuna (müddeabihe) dair olmak üzere, üçe ayrılarak incelenebilir. Buna göre; mahkemeye dair dava şartları: "yargı hakkı, yargı yolu, görev, kamu düzenine dair yetki halleri"; taraflara dair dava şartları: "davada iki tarafın bulunması, taraf ehliyeti, dava ehliyeti, davaya vekalet ehliyeti ve geçerli vekaletname, davayı takip yetkisi"; dava konusuna dair dava şartları ise: "kesin hüküm bulunmaması ve hukuki yarar (menfaat) bulunması" olarak sıralanmaktadır.

Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani, dava hakkı, hukuki yararla sınırlıdır. Dava açmakta hukuki yararı olmayan kişi, Devletin mahkemelerini gereksiz yere uğraştıramaz. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır.

Bilindiği ve 7.12.1964 gün ve 3/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da belirtildiği üzere; dava, mahkemeden verilecek bir hükümle, bir iddia üzerinde hukuki korunmanın sağlanması dileğidir.

Eski kanunda açıkça yazılı olmayan, hukuki yararın dava şartı olduğu, Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul edilmişti. Bu şart, "dava konusuna dair genel dava şartlarından biri" olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan "olumlu dava şartları" arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, hukuki yarara (menfaate), "davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı" da denilmektedir (Hanağası, Emel, Davada Menfaat, s.19, 20,21, dipnot 73, 85, 86 ve 87'de belirtilen).

Nitekim, aynı görüş, HGK'nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K; HGK'nun 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; HGK'nun 5.2.1997 gün ve 1997/18-797 E.-53 K.; HGK'nun 11.3.1998 gün ve 1998/8-176 E.-217 K.; HGK'nun 20.10.1999 gün ve 1999/14-840 E.-859 K.; HGK'nun 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K.; HGK'nun 30.5.2001 gün ve 2001/14-443 E.-458 K.; HGK'nun 29.5.2002 gün ve 2002/2-401 E.-451 K.; HGK'nun 17.3.2010 gün ve 2010/3-119 E.-159 K. sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.

Davacının dava açmaktaki yararı, hukuki olmalıdır; ideal veya ekonomik yarar yalnız başına yeterli değildir. Davacı, hakkına kavuşmak için mahkemenin kararına muhtaç bulunmalıdır.

Davacının dava açmaktaki hukuki yararının, korunmaya değer bir yarar olması gerekir. Dava edilen alacak miktarının çok az olması halinde de, davacının dava açmakta korunmaya değer bir hukuki yararı vardır.

Hukuki yarar dava açıldığı anda var olmalıdır; ilerideki bir yarar yeterli değildir. Bu nedenle, muaccel olmayan alacak için dava açılamaz; açılırsa, dava hukuki yarar yokluğundan (usulden) reddedilir. Fakat bu durum, alacağın muaccel hale gelmesinden sonra yeniden dava edilmesine engel değildir.

Davayla erişilmek istenen amaç, aynı güvenle ve fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecekse, o konuda dava açılmasında hukuki yarar yoktur.

Dava açılmasında olduğu gibi, mahkemeye yapılan her talep için, talepte bulunanın hukuki yararının varlığı şarttır. Aksi halde mahkeme, böyle bir talebi inceleyip yerine getiremez.

Dava şartları, dava açılmasından hükmün verilmesine kadar var olmalıdır. Davanın açıldığı anda var olan bir dava şartı (mesela hukuki yarar) sonradan ortadan kalkarsa, o zaman dava esastan değil, dava şartı yokluğundan (usulden) reddedilecektir. Dava şartı yokluğundan dolayı davanın (usulden) reddi kararı, nihai karar olması sebebiyle temyiz edilebilir (m 427). Böyle bir karar, ancak dair olduğu dava şartının yokluğu hakkında kesin hüküm teşkil eder (m. 237,1).

Bu nedenle, dava şartı yokluğundan reddedilen dava, noksan dava şartı tamamlandıktan sonra yeniden açılabilir ve davalı bu yeni davaya karşı kesin hüküm (m. 427) itirazında bulunamaz. Çünkü ilk karar, davanın esası hakkında verilmiş olmayıp, yalnız belli bir dava şartının yokluğuna ilişkindir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Eldeki davada davacı, davalı müteahhitle yaptığı 27.3.2002 tarihli satış sözleşmesine dayanarak, davalı müteahhidin halefi sıfatı ile hem davalı müteahhide hem de davalı arsa sahibine karşı dava açmıştır. Ancak mahkemece, davalı müteahhit henüz daha davalı arsa sahibine karşı yükümlülüklerini yerine getirmediği ve inşaatı gerekli seviyeye getirmediği için tapu iptali ve tescil isteminin bu aşamada kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davalı arsa sahibi kooperatif hakkında açılan tapu iptali ve tescil isteminin husumet sebebiyle reddine ve davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, davacı tarafından, davalı kooperatife husumet yöneltilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Mahkemenin davalı kooperatif hakkındaki davayı husumet sebebiyle reddetmesi yerinde değildir. Ne var ki, eldeki dava henüz şartları oluşmadan yani istenebilir olmadan erken açılmış bir dava olduğu da her türlü duraksamadan uzaktır.

Bu sebeple mahkemece, davanın erken açılmış olması sebebiyle davanın reddine yani hukuki nitelikçe davacının dava tarihi itibariyle görülmekte olan davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığından, dava şartlarındaki eksiklik sebebiyle davanın reddine karar verilmesi; dava şartı eksikliği sebebiyle davanın usulden reddine dair bu karar sebebiyle hükmedilecek vekalet ücretinin tayininin de bu özelliğe uygun olması gerekir.

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi "Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet sebebiyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret" başlığını taşımakta; maddenin 2. fıkrasında ise "davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet sebebiyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere 3. kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur" düzenlemesi bulunmaktadır.

Şu hale göre tarifenin açıklanan 7/2. maddesi hükmü gereğince; konusu para veya parayla değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) sebebiyle usulden reddine dair kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez.

Mahkemece, maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya uygundur.

Açıklanan sebeplerle direnme kararının onanması gerekir.

KARAR : Açıklanan bu değişik gerekçeyle; davalı kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle temyiz olunan direnme kararının ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (148,80 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen " Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.02.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 115 :(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 22-02-2015

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02733588 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.