Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Anayasa Mahkemesi 2. Bölüm, Başvuru Numarası: 2013/1582 İçtihat

Üyemizin Özeti
Başvurucunun belirli bir hukuk yolunun etkililiği konusunda sadece bir kuşku duyması, kendisini o hukuk yolunu tüketme yükümlülüğünden kurtarmamakla beraber, somut başvuruda olduğu gibi, şikâyetini özü itibarıyla ilk derece mahkemesi ve temyiz mahkemesi önünde ileri sürmüş olan başvurucu tarafından, usul hükümleri uyarınca olağan bir kanun yolu olduğu kabul edilmekle birlikte etkili görülmeyerek karar düzeltme kanun yoluna başvurulmamışsa, temyiz onama kararıyla başvuru yolları tüketildiğinden onama kararının öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekir.
(Karar Tarihi : 07.11.2013)
I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, idari yargıda açtığı davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 21.2.2013 tarihinde İstanbul 10. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 26/7/2013 tarihinde, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Haydarpaşa Gümrük Saymanlığında görev yapan başvurucu tarafından, Gümrük Kanunu hükümleri uyarınca aldığı fazla çalışma ücretlerinin, Maliye Bakanlığı personeline Vergi Usul Kanunu'nun ek 13. maddesi uyarınca yapılmakta olan ek ödemeden mahsubu uygulamasına karşı ilgili idareye yapılan itiraz başvurusu zımnen reddedilmiştir.

6. Başvurucu tarafından 29/9/2004 tarihinde, belirtilen işlemin iptali ile 19/7/2002 tarihinden itibaren kesilen 6.693,15 TL'nin yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılan dava sonucunda, İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 25/10/2005 tarih ve E.2004/2412, K.2005/2028 sayılı kararıyla, dava konusu işlemin iptaline ve 29/5/2004 tarihinden itibaren hesaplanacak fazla çalışma ücretinin mahsup edilen 1.692,60 TL'lik kısmının başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir.

7. İlk derece Mahkemesince verilen kararın, Danıştay 2. Dairesinin 13/10/2010 tarih ve E.2008/1252, K.2010/3810 sayılı kararı ile kısmen onanmasına ve kısmen bozulmasına karar verilmiştir.

8. Bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde, İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 23/9/2011 tarih ve E.2011/1508, K.2011/1276 sayılı kararı ile başvurucunun davasının kabulüne karar verilmiştir.

9. Karar temyiz edilmekle, Danıştay 2. Dairesinin 7/11/2012 tarih ve E.2012/5192, K.2012/6816 sayılı kararı ile onanmıştır.

10. Onama kararı 8/1/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu tarafından karar düzeltme kanun yoluna müracaat edilmemiştir.

11. Karara 13/2/2013 tarihinde kesinleştiğine dair şerh verilerek, aynı tarihte kesinleşmiş karar sureti başvurucu vekiline elden tebliğ edilmiştir.

B. İlgili Hukuk

12. 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 46. ilâ 50. ve 54. maddeleri.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Mahkemenin 7/11/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/2/2013 tarih ve 2013/1582 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

14. Başvurucu, Gümrük Kanunu hükümleri uyarınca aldığı fazla çalışma ücretlerinin, Maliye Bakanlığı personeline Vergi Usul Kanunu'nun ek 13. maddesi uyarınca yapılmakta olan ek ödemeden mahsubu uygulamasına karşı 10/7/2004 tarihinde ilgili idareye yaptığı itiraz başvurusunun reddedilmesi akabinde 29/9/2004 tarihinde idari yargıda açtığı davanın sekiz yılı aşkın süre sonra neticelendirildiğini beyan ederek, Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

15. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

16. 30/11/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un, "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir"

17. 6216 sayılı Kanun'un, "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya reddeder."

18. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."

19. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Belaousof ve Diğerleri/Yunanistan, B. No: 66296/01, 27/5/2004, § 38).

20. Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Bu yönüyle başvuru yollarının tüketilmesi ve başvuru süresine ilişkin koşullar arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olarak anlaşılması gerekir. Olağan başvuru yollarının tamamının tüketilmesi ibaresinin katı bir şekilde yorumlanması, bir takım başvurular açısından bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmayan neticelere yol açabilecektir. Bu nedenle, olayın özel şartları içinde etkisiz ve yetersiz olan bir kanun yolunun tüketilmesi şartı aranmaksızın, her bir başvuru yolunun somut başvurular açısından etkili olup olmadığının münferiden denetlenmesi gerekmektedir.

21. Bireysel başvurunun, başvuru yolu öngörülmüş olması halinde bu yolun tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerektiği belirtilmekle beraber, başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi hususunda başvurucunun nihai karardan yeterince bilgi sahibi olması aranacaktır. Bu noktada, nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hallerde tebliğ tarihinin, tebliğ şartı öngörülmeyen hallerde ise başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz Worm/Avusturya, B. No: 22714/93, 29/8/1997, § 33; Papachelas/Yunanistan, B. No: 31423/96, 25/3/1999, § 30).

22. Başvuruya konu uyuşmazlığın idari yargıda açılmış olan bir davaya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. 2577 sayılı Kanun'un 46. ilâ 50. ve 54. maddeleri uyarınca, idari yargı alanını ilgilendiren bir uyuşmazlığa dair kararın şekli anlamda kesinleşmesi için olağan kanun yolları olan temyiz ve karar düzeltme kanun yollarının tüketilmesi aranacaktır. Ancak somut başvuru açısından, başvurucu tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmamış olduğu görülmektedir.

23. Başvurucunun belirli bir hukuk yolunun etkililiği konusunda sadece bir kuşku duyması, kendisini o hukuk yolunu tüketme yükümlülüğünden kurtarmamakla beraber (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Epözdemir/Türkiye, B. No: 57039/00, 31/01/2002; Pellegriti/İtalya, B. No: 77363/01, 26/5/2005), somut başvuruda olduğu gibi, şikâyetini özü itibarıyla ilk derece mahkemesi ve temyiz mahkemesi önünde ileri sürmüş olan başvurucu tarafından, usul hükümleri uyarınca olağan bir kanun yolu olduğu kabul edilmekle birlikte etkili görülmeyerek karar düzeltme kanun yoluna başvurulmamışsa, temyiz onama kararıyla başvuru yolları tüketildiğinden onama kararının öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekir (B. No: 2013/1936, 18/9/2013, § 23-24).

24. Başvuruya konu yargılamaya ilişkin olarak, Danıştay 2. Dairesinin 7/11/2012 tarih ve E.2012/5192, K.2012/6816 sayılı onama kararının 8/1/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği ve başvurucu tarafından karar düzeltme yoluna gidilmeksizin kararın 13/2/2013 tarihinde kesinleştiği, belirtilen tarihte kesinleşmiş karar suretini tebliğ alan başvurucu tarafından bu tarih otuz günlük sürenin başlangıç tarihi olarak değerlendirilerek, 21/2/2013 tarihinde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.

25. Yukarıda belirtilen tespitler uyarınca başvurunun, 2577 sayılı Kanun'un 50. maddesi gereği tebliğ şartı aranan Danıştay onama ilamının başvurucuya tebliğ edildiği tarih olan 8/1/2013 tarihinden itibaren otuz günlük bireysel başvuru süresi içinde yapılmadığı anlaşılmaktadır.

26. Açıklanan nedenlerle, Danıştay 2. Dairesinin onama ilamının tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük başvuru süresi içinde yapılmayan başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "süre aşımı" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Başvurunun, "süre aşımı" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 7/11/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 148 :Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler(Ek İbare: 7.5.2010 5982/18) ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.
Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def'i yoluyla da ileri sürülemez.
Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını,(Ek İbare: 7.5.2010 5982/18)-Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını-, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.
Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.
Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.
(Değişik Fıkra: 7.5.2010 5982/18) Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 24-12-2013

THS Sunucusu bu sayfayı 0,01658607 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.