Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2003/14-537E. 2003/597K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi ve gerekse, yukarıda değinilen 4.3.1953 gün ve 1951/10 esas, 1953/2 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, müdahalenin meniyle birlikte kal istemini de içeren bir davada, harç ve vekalet ücretinin, müdahaleye konu taşınmaz ( veya kısmi müdahalede, müdahaleye konu bölüm ) ile, kal istemine konu muhdesatın değerleri toplamı üzerinden hesaplanabilmesi için, her halükarda, kal isteminin ilişkin bulunduğu şeyin, yukarıda açıklanan şekilde bir bütünleyici parça ( mütemmim cüz ) niteliğinde bulunması; yani, taşınmazdan ayrılabilmesinin ancak yok edilmek, zarara uğratılmak veya yapısı değiştirilmek suretiyle mümkün olabilmesi gerekir.
(Karar Tarihi : 22/10/2003)
DAVA : Taraflar arasındaki "müdahalenin meni ve kal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kızılcahamam Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 5.6.2002 gün ve 2002/104-230 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 12.12.2002 gün ve 2002/6450-8389 sayılı ilamı ile;

(... Davacı idare, davalının Kızılcahamam ilçesi, Çalta Köyü, Karacabelen mevkiinde bulunan 305 parsel sayılı mera üzerine baz istasyonu kurarak yaptığı tecavüzün önlenmesi ve üzerindeki tesislerin yıkılmasını istemiştir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyize getirmiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve davalının 305 mera parseline izinsiz baz istasyonu kurduğu sabit olduğundan davalı vekilinin aşağıda yazılı bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarında; davalının 305 parsel üzerinde cep telefon direği 6,40 metrekare, sistem odası 16,81 metrekare, ve tel örgü ile çevrili alan 48.15 metrekare yer işgal ettiği belirlenmiştir. Ayrıca bu yer üzerindeki muhtesatın dava tarihindeki değeri de 173.160.000.000 TL. olarak tespit edilmiştir. Mahkeme harç ve vekalet ücretini bu değer üzerinden hesaplamıştır. Harçlar Kanununun 16 maddesine göre elatmanın önlenmesi davalarında elatılan yerin değeri üzerinden harç alınacağı belirtilmiştir. Mahkemece davalının tel örgü ile çevirip elattığı alanın değer tespiti yapılarak, bu değer üzerinden harç ve vekalet ücreti takdiri gerekir iken yazılı şekilde hüküm kurması doğru görülmediğinden hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, mera vasıflı taşınmazın bir kısmına baz istasyonu kurulmak suretiyle gerçekleştirilen müdahalenin önlenmesi ve yapılan tesislerin yıkılması istemine ilişkindir.

Davacı (Maliye Bakanlığı adına Kızılcahamam Malmüdürlüğü) vekili, Kızılcahamam Çatla Köyü 305 parsel sayılı mera üzerine davalı şirket tarafından cep telefonu baz istasyonu kurulmak suretiyle 150 m2. lik kısmın işgal edildiğini; davalı şirketin bu yerle ilgili kiralama talebinde bulunduğunu, ancak mera komisyonun isteği üzerine Kızılcahamam Kaymakamlığı tarafından idari men kararı verildiğini, infazla ilgili sonuç alınamadığı için dava açılmak zorunda kalındığını ileri sürerek, davalının tecavüzünün menine ve kurulan tesislerin yıkılmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı Türkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. davaya cevap vermemiştir.

Yerel Mahkemece verilen; meraya müdahalenin sabit bulunduğu gerekçesine dayalı, davanın kabulüne, müdahalenin menine ve yapılan tesislerin yıkılmasına; 9.353.124.000 TL. nispi karar ve ilam harcı ile hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 6.003.200.000 TL. vekalet ücretinin davalıdan tahsiline dair karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Davalının, Kızılcahamam Çatla Köyü'ne ait 305 parsel sayılı, mera vasıflı taşınmazın bir bölümü üzerine izinsiz olarak baz istasyonu kurmak ve etrafını tel örgü ile çevirmek suretiyle meranın bu kısmına müdahalede bulunduğu; anılan istasyonun sistem odası ve telefon diğeri olarak iki ana bölümden oluştuğu, sistem odasının 6.40 metrekare, direğin ise 16.81 metrekare yer işgal ettiği, bunların bulunduğu sahanın etrafına çekilen tel örgünün de toplam 48.15 metrekarelik bir alanı çevrelediği, toplanan delillerden anlaşılmaktadır.

Dava dilekçesinde, davanın konusu "150.000.000.000 TL. tutarında meni müdahale ve kal talebidir" şeklinde açıklanmış; davacının sıfatına göre, dava açılırken herhangi bir harç alınmamıştır.

Mahkemece 27.5.2002 günü yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi, baz istasyonunun bulunduğu yerin mera sınırları içinde kaldığını, değerini tam olarak bilemediğini, metrekare değerinin 1-2 milyon TL. arasında olabileceğini bildirmiştir.

28.5.2002 günlü bilirkişi raporunda, mera üzerine davalı tarafından yapılan tesislerin nelerden ibaret olduğu açıklandıktan sonra, kurulan baz istasyonunun 120.000 Amerikan Doları değerinde bulunduğu, bunun da 27.2.2002 dava tarihi itibariyle 173.160.000.000 TL. ye tekabül ettiği bildirilmiştir.

Bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, müdahalenin meni ve kal istemlerinin kabulüne karar veren Mahkemenin, nispi karar ve ilam harcı ile, davacı yararına vekalet ücretini hangi değer üzerinden hesaplaması gerektiği noktasındadır.

Yerel Mahkemenin önceki kararında, hüküm altına alınan harç ve vekalet ücretinin hangi miktar üzerinden hesaplandığı açıklanmamış olmakla birlikte; hükmedilen miktarlardan, bu hesaplamada, mahalli bilirkişice bildirilen zemin değeri ile, bilirkişi raporunda tesislerin değeri olarak belirtilen tutarların toplamının esas alındığı anlaşılmaktadır. Nitekim, direnme kararında da, hesaplamanın bu şekilde yapıldığı açıklanmıştır.

Harçlar Kanunu'nun 16. maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas olacağı; müdahalenin meni tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulun aynına taalluk eden davalarda gayrimenkulun değerinin nazara alınacağı; bu tür davalarda ecrimisil ve tazminat gibi taleplerde de bulunulduğu takdirde, harcın, gayrimenkulun değeri ile talep olunan tazminat ve ecrimisil tutarı üzerinden hesaplanacağı hükme bağlanmıştır.

Konuya ilişkin, 4.3.1953 gün ve 1951/10 esas, 1953/2 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, hem arsaya vaki müdahalenin meninin, hem de arsa üzerindeki binanın yıktırılmasının istenildiği davalarda, görevli mahkemenin, her ikisinin (arsa ve binanın) değerlerinin toplamı üzerinden belirlenmesi gerektiği kabul edilmiştir.

Bu noktada, bütünleyici parça (mütemmim cüz) ve eklenti (teferruat) kavramları hakkında şu genel açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür:

743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 619. maddesindeki "mütemmim cüz" ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 684. maddesindeki "bütünleyici parça" terimleri, yerel adetler itibariyle asıl şeyin temel unsuru niteliğinde olan ve yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe asıl şeyden ayrılmasına olanak bulunmayan parçaları (cüzleri) ifade etmektedir. Paralel nitelikteki her iki yasa hükmünün son derece açık olan ifadelerine göre, bir şeyin bütünleyici parça (mütemmim cüz) olarak kabul edilebilmesi için, öncelikle asıl şeyin temel unsuru niteliğinde bulunması ve sadece yok edilmek, zarara uğratılmak veya yapısı değiştirilmek suretiyle ondan ayrılabilmesi gerekir. Eş söyleyişle, asıl şey ile arasında bu nitelikte bir maddi bağlantı (dış ilişki) bulunan şey, bütünleyici parça (mütemmim cüz) olarak kabul edilebilir. Bunların, asıl şeyin malikine ait olacağı, anılan yasa hükümlerinde öngörülmüştür.

Buna karşılık, 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 621. maddesindeki "teferruat"; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 686. maddesindeki "eklenti" kavramları; işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye onun malikince veya yerel adetlere göre sürekli olarak özgülenen ve kullanılması birleştirme, takma veya başka biçimlerde olabilen şeyleri ifade etmektedir. Bunlar, asıl şeyden geçici olarak ayrılsalar da, bu niteliklerini kaybetmezler ve asıl şeye ilişkin temliki tasarruflara dahil olurlar.

Görüldüğü üzere, gerek 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi ve gerekse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, hem mütemmim cüz (bütünleyici parça) ve hem de teferruat (eklenti) kavramlarını birbirine tamamen paralel biçimde düzenlemiş, sadece kullanılan terimler değiştirilmiştir (Mütemmim cüz ve teferruat kavramları hakkında ayrıntılı bir açıklama için, bkz: Prof. Dr. Kemal T.Gürsoy- Prof.Dr. Fikret Eren- Prof.Dr. Erol Cansel, Türk Eşya Hukuku, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, sh:399 ve devamı).

Teferruat (eklenti) ile mütemmim cüz (bütünleyici parça) arasındaki temel fark, teferruat niteliğini sadece asıl şeyden bağımsız durumdaki taşınır malların kazanabilmesidir. Asıl şeyin temel unsuru oldukları için, taşınmaz mallar asla bu niteliğe bürünemezler.

Bu açıklamaların ortaya koyduğu hukuksal duruma göre; gerek Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi ve gerekse, yukarıda değinilen 4.3.1953 gün ve 1951/10 esas, 1953/2 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde, müdahalenin meniyle birlikte kal istemini de içeren bir davada, harç ve vekalet ücretinin, müdahaleye konu taşınmaz (veya kısmi müdahalede, müdahaleye konu bölüm) ile, kal istemine konu muhdesatın değerleri toplamı üzerinden hesaplanabilmesi için, her halükarda, kal isteminin ilişkin bulunduğu şeyin, yukarıda açıklanan şekilde bir bütünleyici parça (mütemmim cüz) niteliğinde bulunması; yani, taşınmazdan ayrılabilmesinin ancak yok edilmek, zarara uğratılmak veya yapısı değiştirilmek suretiyle mümkün olabilmesi gerekir. Kal isteminin konusunu oluşturan şey, eklenti niteliğinde ise, eş söyleyişle, taşınmazın temel unsurunu oluşturmuyor, yok edilmeden, zarara uğratılmadan ve yapısı değiştirilmeden ondan ayrılabiliyor ise, harç ve vekalet ücretinin hesaplanmasında, sadece müdahaleye konu taşınmazın (veya müdahaleye konu kısmının) değeri esas alınmalıdır; eklentinin değeri hiçbir şekilde dikkate alınamaz.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, bir kısım üyeler orman, mera ve benzeri hukuksal yapıdaki yerlerde ihdas edilen şeylerin bütünleyici parça olarak değerlendirilemeyeceği, bütünleyici parçanın ancak ve sadece özel mülkiyete konu taşınmazlar bakımından söz konusu olabileceği yolunda görüş bildirmişlerdir. Ancak, söz konusu kavram hakkında yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde bu görüş, çoğunlukça kabul edilmemiştir.

Somut olay, bu ilke ve kurallar ışığında değerlendirildiğinde:

Meraya davalı tarafından yapıldığı çekişmesiz olan sistem odası ve telefon diğerinin, açıklanan şekilde eklenti (teferruat) niteliğinde olmaları halinde, Özel Daire bozma kararında da belirtildiği üzere, meni müdahale ve kal istemiyle açılmış eldeki davada harç ve vekalet ücretine ilişkin hesaplamada bunların değerinin dikkate alınamayacağı, dolayısıyla, bu hesaplamaların, sadece, bunların etrafını çevrelediği sabit bulunan tel örgü içerisindeki taşınmaz alanının değeri üzerinden yapılması gerekeceği çok açıktır.

Ne var ki, yerel mahkemece, söz konusu tesislerin, yukarıdaki ayrıntılı açıklamalar çerçevesinde bu kavramlardan hangisine dahil bulunduğu yönünden herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığı gibi, müdahaleye konu mera kısmının değeri de tam bir açıklıkla saptanmamış; 27.5.2002 günlü keşifte dinlenen mahalli bilirkişinin, "...1-2 milyon lira arasında eder..." şeklindeki, alt ve üst sınırları arasında bir misli fark bulunan beyanına itibar edilerek, üstelik, mesaha ile bu miktarlar arasında uyum da sağlanmaksızın değerlendirme yapılmıştır.

Yapılması gereken iş, ek bilirkişi raporu alınmak ve gerekirse yeni bir keşif yapılıp ayrı bir bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle, sistem odası ve direkten oluşan dava konusu tesislerin, üzerine kuruldukları mera bakımından bütünleyici parça mı, yoksa eklenti mi olduklarının tarafların, mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişle bir biçimde saptanması; sonuçta eklenti niteliğinde olduklarının belirlenmesi durumunda harç ve vekalet ücretinin sadece müdahaleye konu taşınmaz bölümünün değeri üzerinden hesaplanması, buna karşılık, bunların bütünleyici parça olduklarının belirlenmesi halinde, zemin ve tesis değerleri üzerinden aynı hesaplananın yapılmasıdır.

Eksik incelemeyle yazılı şekilde direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

KARAR : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığından, 22.10.2003 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Davalı; Çatla köyüne ait 205 parsel numaralı meraya, baz istasyonu kurmak suretiyle elatmıştır.

Davacı, bu elatmanın önlenmesini ve yapılan baz istasyonunun tamanının yıkılmasını istemiştir.

Mahkemece davanın kabulüne karar vermiştir.

Vaki davalının temyizi üzerine yerel mahkemenin kararı, Dairemizce yukarıya aynı alınan kararla, harç ve vekalet ücreti yönünden bozulmuştur.

Yerel mahkemenin direnmesine dayanak olduğu 4.3.1953 tarih ve 1951/10-1953/2 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı; gerekçesinden açıkça anlaşılacağı üzere Medeni Kanununun düzenlediği mülkiyet hakkına dayalı elatma ve yıkım istemlerine ilişkindir ve muhdesat açısından önceki Medeni Kanunun 650., 651. ve 655. maddeleri uyarınca yıkımın fahiş zarar doğurması hallerinde öngörülecek tazminatla dolaylı olarak ilgilidir.

Somut olayda, üzerine baz istasyonu kurulan yer meradır. Meralar özel mükiyete konu olamazlar ve bu nedenle mera üzerine yapılan muhdesatla ilgili olarak Medeni Kanunun 722, 723, 724 ve 729. (Önceki Medeni Kanunun 648, 649, 650 ve 655) maddelerinin uygulanmasına olanak yoktur.

Hukuk Genel Kurulumuzun 2.3.1974 tarih ve 1970/1287 esas, 1974/168 sayılı kararındaki ifadeyle "mera üzerindeki muhdesat bedelini talep hakkı yoktur"

Bu nedenledir ki, davalının mera üzerine yaptığı baz istasyonu nedeniyle anılan maddelere göre temliken tescil ve bir tazminat isteminden söz edilemez.

Bunun yanı sıra keşifte belirlenen durum itibariyle de sökülmesi mümkündür. Bu itibarla bu hususun araştırılmasına gerek olmadığı açıktır.

Yargıtay uygulamasına göre, sökülüp götürülebilen muhdesatın değerinin harç ve vekalet ücretinde dikkate alınmaz.

Baz istasyonunun Medeni Kanunun 684. maddesinin bütünleyici parça (mütemmim cüz) olmadığı da açıktır.Bir eklentidir. (M.K. m.686) Bunun yanı sıra baz istasyonunun davalı tarafından yapıldığı hususu da çekişmesizdir. Çekişmesiz olan bu hususun görev belirlemede dikkate alınması, dolayısıyla harç ve vekalet ücretine dayanak koşuluda olanaksızdır. Nitekim Yargıtayımız temliken tescil istemlerinde yapının niteliği çekişmesiz olduğundan görev saptamasında harç ve vekalet ücreti tayin ve takdirinde bina değerini dikkate almamaktadır.

Bu durum itibariyle de sökülüp götürülmesi gereken bir nitelik taşımaktadır.

Bu nedenle sayın çoğunluğun bu hususun araştırılması gerektiğine ilişkin görüşüne katılamıyoruz. Yerel mahkeme kararı Dairemiz kararı çerçevesinde bozulmalıdır.

14.H.D. Başkanı

Mehmet Handan SURLU

14.H.D. Üyesi

Necmettin COŞKUN

14.H.D. Üyesi

Burhan ÜSTÜN
İlgili Mevzuat Hükmü : Harçlar Kanunu MADDE 16 :Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlere (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır. Müdahalenin men'i tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taallûk eden dâvalarda gayrimenkulün değeri nazara alınır.

Gayrimenkulün aynına taallûk eden dâvalarda ecrimisil ve tazminat gibi taleplerde de bulunulduğu takdirde harç, gayrimenkulün değeri ile talebolunan tazminat ve ecrimisil tutarı üzerinden alınır.

Değer tâyini mümkün olan hallerde dâva dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse dâvacıya tespit ettirilir. Tespitten kaçınma halinde, dâva dilekçesi muameleye konmaz.

Noksan tespit edilen değerler hakkında 30'uncu madde hükmü uygulanır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Can DOĞANEL
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 19-03-2011

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02603197 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.