.

[SIZE="1"]Ben düşüncenizin çok tehlikeli sonuçlara yol açacağına inanmaktayım. Eğer her suç için 5 yıl kabul edilecek olursa bu hakkın kötüye kullanılmasıdır. Hukuku dolanmaktır. Diktatör yönetim demektir zaten 2005 bu yana Hakimler çoğu zaman HGB olacak yani ertelenecek veya hükmün açıklanması geri bırakılacağı suçlarda CMK kuvvetli suç şüphesi hükmüne dayanarak kişileri tutuklamakta aslında CEZALANDIRMAKTA dır. Bizim ülkemizde tutuklama genellikle cezalandırma aracı olarak kullanılmaktadır. tüm tahliye talepleri matbu gerekçelerle klişe laflarla ret edilmektedir. Yaşadığım tüm olaylarda hem hakimin hemde savcının bakışı bu yöndedir. Bu nedenle ben Tutuklamanın istisnai Adli Kontrol esas olduğu bir sistemin kurulmasından yanayım. Bir insanı ne sebeple olursa olusun 10 yıl tutuklu bırakılamaz. Ayrıca bence 5 yıllık tutuklama bile insan haklarına aykırı bir tutumdur. [/size]

Belirtilen görüşler bir hukukçunun yorumlarıdır. Ancak bu görüşleri meri mevzuatımız açısından isabetli görmek imkan dahilinde değildir. Yasada yer alan "Suç" kelimesinin tekil kullanımına yaslanarak, bu zayıf temelin üstüne önemli ve ağır sonuçları olacak yargı görüşleri bina etmek doğru değildir. Soruşturma ve/veya kovuşturma tekse başvurulacak koruma tedbirleri de (tutuklama da) tektir. Pozitif hukuk metinlerinin, CEZA METİNLERİNİN yargı mercilerince konjonktüel, entellektüel kaygılardan bütünüyle arınık yorumlanıp, dosyalara uygulanması yasal zorunluluktur. Yasa maddelerinin, sanığın salıverilmesini önlemeye dönük, amaçsal yorum kullanılarak uygulandığı izleniminin dahi zihinlere düşmesi, hukuk devleti idealine aykırıdır. Bizim ceza hukuku sistemimiz (Kıta Avrupası Sistemi) "eğitici yargıçlık" modeline kapalıdır.

Asıl vicdanları yaralayan olgu, sebep ne olursa olsun tutukluluğunun uzaması ve infaza dönüşmesidir.
Aykırı her yorum yasanın ruhuna aykırı olacaktır. İlgili yasa metni duru bir akılla, tamamen önyargıdan uzak şekilde okunduğunda çok anlaşılır bir şekilde; ağır ceza mahkemesindeki yargılamada uygulanacak tutukluluk süresinin beş yılı aşamayacağı sonucu ortaya çıkıyor. Kanun yorumlamada tüm hukukçulara Occam'ın usturası denen felsefi yoruma uygun davranmalarını tavsiye ederim. Buna göre bir olguyu açıklamasında en basit yorum hangisiyse doğru olan odur.
Kamu vicdanını yaralayan bazı salıvermelerin (Özellikle Hizbullah davası ile ilgili) olması, bunun yanında sayısı yüzlere ulaşmış olan infaza dönüşmüş haksız tutukluluk hallerinin var olduğu gerçeğini değiştirmez.
Hakimlerin tutukluluk süresini uzun tutma gayretini anlamak da mümkün değildir. Hakimin görevi karar vermek, kolluğun ve savcılığın görevi de infazı gerçekleştirmektir. 5 yıl içinde tutukluluk sebeplerini ortadan kaldıramamak (karartılabilecek delilleri toplayamamış olmak, sanığın yurt dışına çıkmasını ya da kaçmasını engelleyecek tedbirleri alamamış olmak v.s.) yargı ve siyasi otoritenin ayıbıdır. Bu ayıbın cezasını sanıklara yükleyen hakimler hukuk devleti ilkesini ve sanığın masunluğu karinesini tam olarak özümseyememişlerdir diye düşünüyorum.