Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Emeklİ Mehmet Efendİyl Sohbet

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-12-2009, 00:01   #1
Durdu GÜNEŞ

 
Varsayılan Emeklİ Mehmet Efendİyl Sohbet

EMEKLİ MEHMET EFENDİYLE SOHBET

Av. Durdu GÜNEŞ

Bugün yine içimi bir sıkıntı bastı. İç karartıcı haberlerle çepeçevre kuşatıldığımızdan mıdır bilmiyorum.

İnsanın yüreğinden dünyaya doğru etkiler olduğu gibi dünyadan yüreğe çarpan dalgalar vardır. Bu bakımdan dünyadaki olumsuz gelişmelerin gölgesi içimize düşüyor. Bir iç daralması yaşıyoruz.

Sevginin, erdemin, merhametin azaldığı, çıkarcılığın, şiddetin, ahlaksızlığın kol gezdiği bir dünyada kardeşlik ve barış değil düşmanlık ve kavga hüküm sürüyor.

Ülkemizde siyasi rant amacıyla kardeşin kardeşe düşürülmesi, husumetin körüklenmesi, insanlarda güvenin azalması, herkesin birbirine potansiyel düşman gözüyle bakması karşısında geleceğimiz açısından ciddi kaygı taşıyorum.

Bu duygular içinde, yine Emekli Mehmet Efendiyle görüşmek, içimde gittikçe kalınlaşan kara bulutları dağıtmak istedim. Çünkü bazen hikmetli bir söz yüreğe aydınlık veriyor. Açmazlarımız netleşiyor, yeni yollar açılıyor.

Mehmet Efendiye telefon ederek ziyaret edeceğimi bildirdim. Memnuniyetle kabul etti. Her zamanki çay bahçesinde olduğunu söyledi.

Mevsim sonbahar. İnsanı hafiften üşüten bir rüzgar var. Sararan yaprakların dökülmesi hayatın geçiciliğini fısıldıyor ve sanki etrafa sarı bir hüzün yayıyordu.

Yolda yürürken içimdeki daralmanın azaldığını hissediyorum. İnsanların araba içinde hızla geçtiği mekanları ben yavaş yavaş yürüyerek geçiyorum. Hayatı yavaşlatmanın ve sadeleştirmenin mutluluk yolunda önemli adımlar olduğunu düşünüyorum. Yürürken ağaçlardaki yaprakları ve kuş seslerini duyumsuyorum.

Emekli Mehmet Efendiyle görüşeceğim anı düşünmek bile rahatlatıcı geliyor bana. Bazen güzel bir söz yüreği aydınlatır ve şifa verir. Ondan olsa gerek.

Çay bahçesine geldiğimde Emekli Mehmet Efendi dışarının soğuk olmasına aldırmaksızın alışılagelen masasında duruyordu. Mütebessim bir eda ile düşünceler içindeydi sanki.

Radyoda Bayram Bilge Tokel’in “Bosna Ağıdı” türküsü çalıyordu. “Ben Bosnalı bir anneyim/Bilmem ki kimden gebeyim/Kendimi bırakıp Mostar’a öleceğim.” sözleri sonbahar esintisine karışıyordu.

Sohbeti, türküyü ve çayı seviyorum. Sanki bunlardan biri eksik olsa hayatın tadı eksilirdi diye düşünüyorum.

Emekli Mehmet Efendiye selam verip oturduktan sonra bir süre sessizce oturuyoruz. Sessiz konuşma dediğimiz gönül gönüle hemhal oluyoruz.

Gelen çayları yudumlarken “hocam diyorum insanca yaşamak varken neden insanlar birbirini yok etmeye çalışır. Bu kavga bu şiddet niye anlamam.” diyorum.

Mehmet Efendi “Sevginin olmadığı yerde nefret ve şiddet büyür.” diyor ve devam ediyor. “Çocuklarımızı yetiştirirken, onlara ne kadar sevgi verebiliyoruz. Onları batı kaynaklı şiddet filmleriyle avutmuyor muyuz? Onları şiddet içerikli bilgisayar oyunlarıyla baş başa bırakmıyor muyuz? Ne ekersek onu biçeriz. Sebepleri bırakıp sonuçlar üzerinde ah vah ediyoruz. “

Peki hocam sadece eğitim konusu mu şiddet” diye soruyorum.

Mehmet Efendi gülümsüyor ve devam ediyor “Şiddet gücün kötüye kullanılmasıdır. Güç hem yapıcılığın hem de yıkıcılığın kaynağıdır. Eğer güç duygusu küçükten terbiye edilirse şiddet kendine yer bulamaz. Mahatma Gandhi “sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur.” der. Şu bilinmelidir ki şiddet önce kişinin kendisini tahrip eder. Başkalarına kötülük yapabilmek için önce insanın kendi yüreğini karartması gerekir. Sende olmayan bir şeyi başkasına veremezsin çünkü. Sadi şirazi’ de “Öfkenin ateşi önce sahibini yakar, sonra kıvılcımı düşmana ya varır ya varmaz.” der

Onun için zulüm bize önce kendimizden gelir. Bir toplumda şiddet egemense o toplum bir aynaya bakmalıdır. Bir çin atasözünde “işler kötü gidiyorsa bir aynaya bakın” der.

"Peki hocam” diyorum “Kutsal bir dava için insanlar şiddete başvuramazlar mı?” diye soruyorum.

Hoca yine gülümsüyor. “Kutsal amaç için lanetli bir araç kullanamazsınız. Adalete varmak için zulüm yollarından gidemezsiniz. Çünkü o yollar sizi başka zulümlere götürür. Şiddet şiddeti, zulüm zulümü doğurur. Şiddete başvurunca o sizi diğer kötü kardeşleriyle tanıştırır. Acımasızlık, öfke, kin, nefret, düşmanlık, vampirlik, insanlık dışı her türlü hareket. Onun için insan, eğri yola bir sapmaya görsün, eğrile eğrile yılana döner.

"Başlangıçta kutsal bir amaç için şiddete başvuranlar yolun sonunu getiremez mi? yani “ diyorum.

Emekli Mehmet Efendi “İnsan bir davranışı tekrarladıkça o davranış bir karaktere dönüşür. Araç zannettiği davranış amaca döner.” diyor ve devam ediyor.

Bir fıkra anlatılır. Vietnam savaşında Amerikan birliklerine sabotaj yapmak için bir sabotaj ekibi kurulmuş. Ekibin bütün amacı Amerikan askeri tesislerine sabotaj yapmak. Savaşta çok büyük başarı göstermiş bu ekip. Ancak savaş bittikten sonra Vietnam kendi yaralarını sarıp ülke içinde tesisler yapmaya başlamış. Tesisler tamamlanır tamamlanmaz yine sabotajlar devam ediyor. Bu ekip onlara da sabotaj yapıyor. Her ne kadar “savaş bitti artık sabotaj yok” deselerde, bu ekip bunu hayat tarzı haline getirdiğinden önleyemiyorlar.

Sonra bunların liderini kimsesiz bir adaya sürgün ediyorlar. Adam orda çaresiz yaşarken oraya kadınlardan oluşan bir turist kafilesi geliyor. Kadınlar adada yalnız bir erkeği bulunca peşine düşüyorlar. Adam kaçıyor, kadınlar kovalıyor. Derken adam bir uçurumun kenarına geliyor. Başka kaçacak yeri yok. Sonra cebinden bıçağı çıkarıyor. Erkeklik aletini kesip “sabotaj” diye bağırıyor.

Şiddetin içinde yeralanlar farkında olmadan artık onu bir amaç haline getiriyorlar.

"Bir de kardeşlik ve barış adı altında şiddet ve terörü kullananlar var.” diyorum.

Mehmet Efendi devam ediyor. “İnsanlığın kutsadığı kavramları kötüye kullanmak bir insanlık suçudur. Adalet, hukuk, barış ve insan hakları gibi kavramlar bizim nirengi noktalarımızdır. Onların kötüye kullanılmasıyla değer yargıları bulanıklaşır.

Kardeşlik ve barışın kötüye kullanılması bana ayının hikayesini hatırlattı.

Bir gün hayvanlar toplanmışlar. “Bizde kardeşlik ve barış içinde yaşayalım.” diyorlar. Bunu sağlamak için “herkes silahını bırakmalı” diye konuşuyorlar. Kartal aslana bakıp “pençeler kalkmalı” diyor, aslan kartala bakıp “gagalar kalkmalı” diye söyleniyor. Kurda bakanlar ise “dişler de bulunmamalı” diyor. Bu arada ayı keyf içinde söze başlıyor. “ama kardeşlik ve barışın sembolü olan kucaklaşma kalsın.” diyor. Orada bulunan eşek “yaşasın kardeşlik ve barış” diye ayının kucağına atılıyor. Ayı eşeği kollarıyla sıkıca sararak öldürüyor. Arkasından “maksadım kardeşlik ve barıştı ama madem öldü. İzin verin yiyeyim.” diyor.

Tarihte de en büyük zulümler adalet adı altında işlenmiştir. Günümüzde de kitleler demokrasi adı altında imha edilmektedir. Barış ve kardeşlik teraneleriyle şiddet ve terör etrafımızda kol gezmektedir.

İnsan hakları evrensel beyannamesinin son maddesinde,"burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verir biçimde yorumlanamaz.” der.

Maalesef zulüm, şiddet ve terör kamuflaj elbiselerini giyerek insanlığı mahvediyor.

"Peki barış ve kardeşlik içinde bir dünya mümkün olmayacak mı hocam?” diyorum.

Mehmet Efendi “önce şunu belirtmem gerek ki, Benjamin Franklin’in de dediği gibi “ savaşın iyisi barışın kötüsü yoktur.” Ancak şu bir gerçek ki İnsanlık tarihiyle yaşıt olan savaş ve şiddet insanlık varoldukça da devam edecektir. Bizler tarihi öğrenirken savaşlar tarihini öğreniyoruz. Barışlar tarihini değil. Ne zaman insanlık savaşı değil barışı kutsarsa, Şiddeti değil sevgiyi merkez alırsa o zaman kardeşlik ve barış olacaktır. Burda önemli olan bir ütopya olarak nitelendireceğimiz savaş ve şiddetin tamamen yeryüzünden silinmesi değil, onun çok istisnai bir durum olmasıdır. Süreç böyle devam ederse ya insanlık savaş ve şiddetle kendini sürekli imha edecek ya da insan olmayı öğrenecektir.

Mehmet Efendinin sözlerinden bütün meselenin önce insan olmayı öğrenmekten geçtiğini çıkarmıştım.

Bir şeyi anlamak onun doğurduğu sonuçları ortadan kaldırmıyordu. Ama karanlığın sonundaki ışığı farkedip umutlanmamızı sağlıyordu.

Mehmet Efendiye teşekkür ederek ayrıldım. Yoldaki ağaçlarda kuşlar şarkısına devam ediyordu. Bende içimden “Dersini almış da ediyor ezber” diye bir Yozgat türküsünü mırıldanarak yürüyordum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sohbet Tarzı yazışmalara ayrılan özel "THS Sohbet Alanları" Foruma Erişim Admin Site Lokali 0 23-09-2009 09:51
Emeklİ Mehmet Efendİyle Sohbet-2 Durdu GÜNEŞ Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 0 08-05-2009 23:03
Emeklİ Mehmet Efendİyle Sohbet Durdu GÜNEŞ Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 0 02-05-2009 22:20
Emeklİ SandiĞindan Alinan Emeklİ MaaŞina Hacİz MÜmkÜnmÜdÜr? pamuk Meslektaşların Soruları 1 18-11-2008 10:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04185200 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.