Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Hayaller

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 18-05-2009, 09:36   #1
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan Hayaller

HAYALLER



Köy kahvesinde duydu Ali, dağı deleceklermiş. Muhtar, işçi alınacağını söyleyince adını yazdırdı. 12 gün sonra, Pazartesi işbaşı yapılacaktı. Hayallerle geçirdi o 12 günü Ali. Koca dağı delmek ne demekti? Nasıl kalkılacaktı bu işin altından? Dağ delinip de içinden tren geçtiğinde Demirköy'e de uğrayacak mıydı? Uğrayacaktı elbet. Askere gidenleri trenle yollayacak, gurbettekiler trenle gelecekti, Hayallerinde oracığa kondurup da sarıya boyadığı istasyonda uğurlayacaklar gidenleri, gelenleri karşılayayıp sarılacaklardı.

Çoluğu çocuğu alıp, trenle başka kentlere gittiğini düşledi Ali. Demirköy'den trene binip, delinen dağın içinden geçerken duyacakları ürpertiyi, hatta küçük oğlu Mustafa'nın korkup ağlamasını bile hayal etti. Hep gazetelerde gördüğü kentleri, denizi, eşine alacağı giysileri, çocukların isteyecekleri oyuncakları.
Yalnızca hayaldi belki de, onları biraz çalıştıracaklar, bakacaklar ki dağın delinmesi olanaksız, hesapları kesip vazgeçeceklerdi.

Her gün dağa doğru yürüyüp hayallerini çeşitledi, kimine kendini kaptırıp saati unuttu, kiminde hayalle gerçeği karıştırıp treni görür gibi oldu, kimindeyse tren özlemler getirdi, üzüntüler saçtı etrafa.

Gün geldiğinde sabah erkenden kamyonlara bindirip dağın eteğine götürdüler işçileri. Çantasından Ali'nin o ana dek gördüğü en geniş kağıdı çıkaran bir adam, kağıdı yere yayıp onlara hitaben konuşmaya başladı. Yerdeki kağıdı gösterip proje diyor, proje hesaplarının kaç yılda yapıldığını, dağı nasıl deleceklerini, nereden başlayıp nerede bitireceklerini, onların kazma küreğine neden ihtiyaçları olduğunu, tünel bittiğinde yaşamlarının nasıl değişeceğini ve trenin nasıl mutluluk getireceğini anlatıyordu.

Kendine mühendis diyen adam konuştukça Ali anladı ki, hayaller hesap kitaba dayanırsa artık onlara plan deniyor, proje deniyordu. Bir kişinin hayali, eğer bir başkası tarafından da desteklenir, başka hayallerle beslenirse, hayaller gerçek oluyordu. Tren sadece bir araçtı, önemli olan trenin ne taşıyacağıydı. Dağı delmek, trenin güzel şeyler taşımasına olanak sağlamanın ilk şartıydı. Mutluluk denen şey hayallerin gerçek olması için uğraşmaktan ibaretti.

Daha fazla dayanamadı Ali, herkesin şaşkın bakışları arasında, mühendis ve yanındakilerin kendisine seslenmesine aldırmadan kalkıp yürüdü, tünelin başlayacağı yere geldi, kazmasını kaldırdı ve vurdu dağa. Vurdu sanki tek başına delecekmiş gibi. Vurdu, her kazmanın onu hayallerine kavuşturacağını düşünerek. Terledi, yine vurdu; yoruldu, yine vurdu. Vurdu, vurdu...


***


İki yıl sonra tünel açılınca proje bitti. Büyük adamlardan biri geldi açılış törenine, köylülerin pek fazla anlamadığı şeyler anlattı. Sonra, adı mühendis kalan adam çıktı ortaya. Bu tüneli Ali açtı, dedi. Ali olmasa bu proje, bu hayal gerçekleşmez, bu dağ delinemezdi, dedi. Herkesin gözleri Ali'yi aradı, göremediler.

Ali o sırada kazmasını istasyon binasının temeli için vuruyordu toprağa. Hayalleri için vuruyordu; isteyince her hayalin gerçekleşeceğini bilerek.


18.05.2009
Cengiz Aladağ
Old 21-05-2009, 17:51   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Bu kısa öyküyü e-posta ile gönderdiğim bir dost, bir ağabey, bir üstadımın çok hoşuma giden eleştirisini sizlerle paylaşmak istiyorum:

Alıntı:
Güzel olmuş teşekkürler, ancak ben okurken öykünün sonunun farklı biteceğini düşündüm, açılan tünel hızlı tren güzergahı içinmiş ve bahsi geçen köyde durmak bir yana görünüp kaybolması bir olacakmış. Tabi sonuç olarak kahramanımızın hayal kırıklığı...buna bağlı diğer yan öğeler. Öykülemedeki süpriz öğesi bakımından da böyle olması beklenirdi. Yani umut olmalı elbette ama hayat hayal kırıklıkları ile de dolu. Onları görmezden gelmeli mi bilmem ki. Gerçek hayatta umut motivasyon yaratır bu da başarmanın en azından yarısıdır. Ancak öykülemede okuyanda yapay bir pollyanacılıktan çok daha fazla gerçeklik duygusu yaratacak çarpıcı sonlar yeğlenmelidir. Kahramanın boynunu büküp kalakalması okuyanda daha bir gerçeklik ve özdeşleşme duygusu yaratacaktı ve daha çarpıcı bir son olacaktı gibi geliyor bana...

Teşekkürler....

Old 22-05-2009, 23:50   #3
SINIRSIZ

 
Varsayılan

yeni bir öykü yarışması yapılsa THS de keşke.. çok zevkli ve heyecanlıydı..
Old 23-05-2009, 00:10   #4
Armağan Konyalı

 
Varsayılan


Eser yazarın işaret parmağıyla ortaya çıkar. Yazar eğer hayaller uğruna dağların delinmesini işaret ediyorsa eserin sonu böyle olmalı; okuyucuya hayatın boşluğunu göstermek istiyorsa eserin sonu öyle olmalı.

Eser ile okuyucu başbaşadır ama eserde yazarın parmağı vardır.
Old 23-05-2009, 09:22   #5
Nalan Nagehan ALTUĞ

 
Varsayılan ..

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı

Eser yazarın işaret parmağıyla ortaya çıkar. Yazar eğer hayaller uğruna dağların delinmesini işaret ediyorsa eserin sonu böyle olmalı; okuyucuya hayatın boşluğunu göstermek istiyorsa eserin sonu öyle olmalı.

Eser ile okuyucu başbaşadır ama eserde yazarın parmağı vardır.
Bunu çok sevdim..
Old 23-05-2009, 12:52   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
HAYALLER



Köy kahvesinde duydu Ali, dağı deleceklermiş. Muhtar, işçi alınacağını söyleyince adını yazdırdı. 12 gün sonra, Pazartesi işbaşı yapılacaktı. Hayallerle geçirdi o 12 günü Ali. Koca dağı delmek ne demekti? Nasıl kalkılacaktı bu işin altından? Dağ delinip de içinden tren geçtiğinde Demirköy'e de uğrayacak mıydı? Uğrayacaktı elbet. Askere gidenleri trenle yollayacak, gurbettekiler trenle gelecekti, Hayallerinde oracığa kondurup da sarıya boyadığı istasyonda uğurlayacaklar gidenleri, gelenleri karşılayayıp sarılacaklardı.

Çoluğu çocuğu alıp, trenle başka kentlere gittiğini düşledi Ali. Demirköy'den trene binip, delinen dağın içinden geçerken duyacakları ürpertiyi, hatta küçük oğlu Mustafa'nın korkup ağlamasını bile hayal etti. Hep gazetelerde gördüğü kentleri, denizi, eşine alacağı giysileri, çocukların isteyecekleri oyuncakları.
Yalnızca hayaldi belki de, onları biraz çalıştıracaklar, bakacaklar ki dağın delinmesi olanaksız, hesapları kesip vazgeçeceklerdi.

Her gün dağa doğru yürüyüp hayallerini çeşitledi, kimine kendini kaptırıp saati unuttu, kiminde hayalle gerçeği karıştırıp treni görür gibi oldu, kimindeyse tren özlemler getirdi, üzüntüler saçtı etrafa.

Gün geldiğinde sabah erkenden kamyonlara bindirip dağın eteğine götürdüler işçileri. Çantasından Ali'nin o ana dek gördüğü en geniş kağıdı çıkaran bir adam, kağıdı yere yayıp onlara hitaben konuşmaya başladı. Yerdeki kağıdı gösterip proje diyor, proje hesaplarının kaç yılda yapıldığını, dağı nasıl deleceklerini, nereden başlayıp nerede bitireceklerini, onların kazma küreğine neden ihtiyaçları olduğunu, tünel bittiğinde yaşamlarının nasıl değişeceğini ve trenin nasıl mutluluk getireceğini anlatıyordu.

Kendine mühendis diyen adam konuştukça Ali anladı ki, hayaller hesap kitaba dayanırsa artık onlara plan deniyor, proje deniyordu. Bir kişinin hayali, eğer bir başkası tarafından da desteklenir, başka hayallerle beslenirse, hayaller gerçek oluyordu. Tren sadece bir araçtı, önemli olan trenin ne taşıyacağıydı. Dağı delmek, trenin güzel şeyler taşımasına olanak sağlamanın ilk şartıydı. Mutluluk denen şey hayallerin gerçek olması için uğraşmaktan ibaretti.

Daha fazla dayanamadı Ali, herkesin şaşkın bakışları arasında, mühendis ve yanındakilerin kendisine seslenmesine aldırmadan kalkıp yürüdü, tünelin başlayacağı yere geldi, kazmasını kaldırdı ve vurdu dağa. Vurdu sanki tek başına delecekmiş gibi. Vurdu, her kazmanın onu hayallerine kavuşturacağını düşünerek. Terledi, yine vurdu; yoruldu, yine vurdu. Vurdu, vurdu...


***


İki yıl sonra tünel açılınca proje bitti. Büyük adamlardan biri geldi açılış törenine, köylülerin pek fazla anlamadığı şeyler anlattı. Sonra, adı mühendis kalan adam çıktı ortaya. Bu tüneli Ali açtı, dedi. Ali olmasa bu proje, bu hayal gerçekleşmez, bu dağ delinemezdi, dedi. Herkesin gözleri Ali'yi aradı, göremediler.

Ali o sırada kazmasını istasyon binasının temeli için vuruyordu toprağa. Hayalleri için vuruyordu; isteyince her hayalin gerçekleşeceğini bilerek.


18.05.2009
Cengiz Aladağ

Gayet güzel, elinize sağlık.

Ali, kendini aşmış bir işçi olmalı. "Karnını doyurmakla" sınırlı hayal kurmanın ötesine henüz geçememiş işçilerimiz, bir gün inşallah Ali gibi, başka şeylerin de hayalini kuracak hale gelirler.

Ali, dağları delip Ferhat olurken, bizim işçilerimiz ne yazık ki "hayal pilavı" yiyerek, "Niyazi" olmakta.

Gerçeğe yakın -muhtemel- hayal kurmak, gerçeklerin temelini atar.
Old 24-05-2009, 19:53   #7
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Köy kahvesinde duydu Ali
Ali işçi değil, köylü. İmece geleneğinin evladı. Asıl gerçek bu. Toplum için çalışan insanların gerçeği işçi haklarından çok daha romantik; çiçek gibi ince bir duygu. Yazar eserinde bu duyguyu işlemiş.

Eser vermek çiçek dikmek gibidir. Çiçek yenmez ama sebzeden daha değerlidir.
Old 24-05-2009, 21:37   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Ali işçi değil, köylü.

O zaman durum farklı. Ali, bizim efendimiz.
Old 28-05-2009, 11:45   #9
Av. Ayşe Burcu

 
Varsayılan

Bence ufku dar insanların ve küçük hayatların kol gezdiği çağımızda umudun büyük işlere imza atabilmek için bir nevi enerji olduğu gerçeği çok güzel çarpıcı ve gerçekçi işlenmiş.Eğer eleştirideki gibi salt gerçeklik duygusu yaratmak uğruna sonu Ali'nin boynunu bükerek bitirilse idi istenilen mesaj doğru aktarılamamış olurdu diye düşünüyorum.Zira amaç umudun ve plana -projeye bürünmüş hayalin doğuracağı olumlu sonuçları hatırlatmak olsa gerek ...
Yazarın eline yüreğine sağlık...

Av.Ayşe Burcu
Old 28-05-2009, 12:06   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
HAYALLER



Köy kahvesinde duydu Ali, dağı deleceklermiş. Muhtar, işçi alınacağını söyleyince adını yazdırdı. 12 gün sonra, Pazartesi işbaşı yapılacaktı. Hayallerle geçirdi o 12 günü Ali. Koca dağı delmek ne demekti? Nasıl kalkılacaktı bu işin altından? Dağ delinip de içinden tren geçtiğinde Demirköy'e de uğrayacak mıydı? Uğrayacaktı elbet. Askere gidenleri trenle yollayacak, gurbettekiler trenle gelecekti, Hayallerinde oracığa kondurup da sarıya boyadığı istasyonda uğurlayacaklar gidenleri, gelenleri karşılayayıp sarılacaklardı.

Çoluğu çocuğu alıp, trenle başka kentlere gittiğini düşledi Ali. Demirköy'den trene binip, delinen dağın içinden geçerken duyacakları ürpertiyi, hatta küçük oğlu Mustafa'nın korkup ağlamasını bile hayal etti. Hep gazetelerde gördüğü kentleri, denizi, eşine alacağı giysileri, çocukların isteyecekleri oyuncakları.
Yalnızca hayaldi belki de, onları biraz çalıştıracaklar, bakacaklar ki dağın delinmesi olanaksız, hesapları kesip vazgeçeceklerdi.

Her gün dağa doğru yürüyüp hayallerini çeşitledi, kimine kendini kaptırıp saati unuttu, kiminde hayalle gerçeği karıştırıp treni görür gibi oldu, kimindeyse tren özlemler getirdi, üzüntüler saçtı etrafa.

Gün geldiğinde sabah erkenden kamyonlara bindirip dağın eteğine götürdüler işçileri. Çantasından Ali'nin o ana dek gördüğü en geniş kağıdı çıkaran bir adam, kağıdı yere yayıp onlara hitaben konuşmaya başladı. Yerdeki kağıdı gösterip proje diyor, proje hesaplarının kaç yılda yapıldığını, dağı nasıl deleceklerini, nereden başlayıp nerede bitireceklerini, onların kazma küreğine neden ihtiyaçları olduğunu, tünel bittiğinde yaşamlarının nasıl değişeceğini ve trenin nasıl mutluluk getireceğini anlatıyordu.

Kendine mühendis diyen adam konuştukça Ali anladı ki, hayaller hesap kitaba dayanırsa artık onlara plan deniyor, proje deniyordu. Bir kişinin hayali, eğer bir başkası tarafından da desteklenir, başka hayallerle beslenirse, hayaller gerçek oluyordu. Tren sadece bir araçtı, önemli olan trenin ne taşıyacağıydı. Dağı delmek, trenin güzel şeyler taşımasına olanak sağlamanın ilk şartıydı. Mutluluk denen şey hayallerin gerçek olması için uğraşmaktan ibaretti.

Daha fazla dayanamadı Ali, herkesin şaşkın bakışları arasında, mühendis ve yanındakilerin kendisine seslenmesine aldırmadan kalkıp yürüdü, tünelin başlayacağı yere geldi, kazmasını kaldırdı ve vurdu dağa. Vurdu sanki tek başına delecekmiş gibi. Vurdu, her kazmanın onu hayallerine kavuşturacağını düşünerek. Terledi, yine vurdu; yoruldu, yine vurdu. Vurdu, vurdu...


***


İki yıl sonra tünel açılınca proje bitti. Büyük adamlardan biri geldi açılış törenine, köylülerin pek fazla anlamadığı şeyler anlattı. Sonra, adı mühendis kalan adam çıktı ortaya. Bu tüneli Ali açtı, dedi. Ali olmasa bu proje, bu hayal gerçekleşmez, bu dağ delinemezdi, dedi. Herkesin gözleri Ali'yi aradı, göremediler.

Ali o sırada kazmasını istasyon binasının temeli için vuruyordu toprağa. Hayalleri için vuruyordu; isteyince her hayalin gerçekleşeceğini bilerek.


18.05.2009
Cengiz Aladağ

BU öyküyü kısa film'e dönüştürebilirseniz, çok ilgi çekebilir.
Old 28-05-2009, 14:11   #11
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
HAYALLER



Köy kahvesinde duydu Ali, dağı deleceklermiş. Muhtar, işçi alınacağını söyleyince adını yazdırdı. 12 gün sonra, Pazartesi işbaşı yapılacaktı. Hayallerle geçirdi o 12 günü Ali. Koca dağı delmek ne demekti? Nasıl kalkılacaktı bu işin altından? Dağ delinip de içinden tren geçtiğinde Demirköy'e de uğrayacak mıydı? Uğrayacaktı elbet. Askere gidenleri trenle yollayacak, gurbettekiler trenle gelecekti, Hayallerinde oracığa kondurup da sarıya boyadığı istasyonda uğurlayacaklar gidenleri, gelenleri karşılayayıp sarılacaklardı.

Çoluğu çocuğu alıp, trenle başka kentlere gittiğini düşledi Ali. Demirköy'den trene binip, delinen dağın içinden geçerken duyacakları ürpertiyi, hatta küçük oğlu Mustafa'nın korkup ağlamasını bile hayal etti. Hep gazetelerde gördüğü kentleri, denizi, eşine alacağı giysileri, çocukların isteyecekleri oyuncakları.
Yalnızca hayaldi belki de, onları biraz çalıştıracaklar, bakacaklar ki dağın delinmesi olanaksız, hesapları kesip vazgeçeceklerdi.

Her gün dağa doğru yürüyüp hayallerini çeşitledi, kimine kendini kaptırıp saati unuttu, kiminde hayalle gerçeği karıştırıp treni görür gibi oldu, kimindeyse tren özlemler getirdi, üzüntüler saçtı etrafa.

Gün geldiğinde sabah erkenden kamyonlara bindirip dağın eteğine götürdüler işçileri. Çantasından Ali'nin o ana dek gördüğü en geniş kağıdı çıkaran bir adam, kağıdı yere yayıp onlara hitaben konuşmaya başladı. Yerdeki kağıdı gösterip proje diyor, proje hesaplarının kaç yılda yapıldığını, dağı nasıl deleceklerini, nereden başlayıp nerede bitireceklerini, onların kazma küreğine neden ihtiyaçları olduğunu, tünel bittiğinde yaşamlarının nasıl değişeceğini ve trenin nasıl mutluluk getireceğini anlatıyordu.

Kendine mühendis diyen adam konuştukça Ali anladı ki, hayaller hesap kitaba dayanırsa artık onlara plan deniyor, proje deniyordu. Bir kişinin hayali, eğer bir başkası tarafından da desteklenir, başka hayallerle beslenirse, hayaller gerçek oluyordu. Tren sadece bir araçtı, önemli olan trenin ne taşıyacağıydı. Dağı delmek, trenin güzel şeyler taşımasına olanak sağlamanın ilk şartıydı. Mutluluk denen şey hayallerin gerçek olması için uğraşmaktan ibaretti.

Daha fazla dayanamadı Ali, herkesin şaşkın bakışları arasında, mühendis ve yanındakilerin kendisine seslenmesine aldırmadan kalkıp yürüdü, tünelin başlayacağı yere geldi, kazmasını kaldırdı ve vurdu dağa. Vurdu sanki tek başına delecekmiş gibi. Vurdu, her kazmanın onu hayallerine kavuşturacağını düşünerek. Terledi, yine vurdu; yoruldu, yine vurdu. Vurdu, vurdu...


***


İki yıl sonra tünel açılınca proje bitti. Büyük adamlardan biri geldi açılış törenine, köylülerin pek fazla anlamadığı şeyler anlattı. Sonra, adı mühendis kalan adam çıktı ortaya. Bu tüneli Ali açtı, dedi. Ali olmasa bu proje, bu hayal gerçekleşmez, bu dağ delinemezdi, dedi. Herkesin gözleri Ali'yi aradı, göremediler.

Ali o sırada kazmasını istasyon binasının temeli için vuruyordu toprağa. Hayalleri için vuruyordu; isteyince her hayalin gerçekleşeceğini bilerek.


18.05.2009
Cengiz Aladağ

Tebrik ederim. Bence de çok güzel bir hikaye...Eleştiri yapılacaksa, tünel açılmasına(muhtemelen tren geçmeye başlayacak) rağmen, istasyon binasının henüz temelinin kazılmaya başlaması eleştirilebilir.
Old 28-05-2009, 14:16   #12
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Tebrik ederim. Bence de çok güzel bir hikaye...Eleştiri yapılacaksa, tünel açılmasına(muhtemelen tren geçmeye başlayacak) rağmen, istasyon binasının henüz temelinin kazılmaya başlaması eleştirilebilir.

Ama o bir mühendislik hatası. Ali'nin hayalleri gayet hatadan ari ve mükemmel.
Old 30-05-2009, 14:19   #13
üye25928

 
Varsayılan

Çok güzel, beklenen son işin doğrusu beni şaşırttı. Umarım yazmaya devam edersiniz, çok hoş, sade ve güzel bir anlatım tarzınız var.
Old 12-06-2009, 14:25   #14
eküperi

 
Varsayılan

sayın Aladağ,ben öykünüz hakkında herhangi bir yorum veya eleştiri yapmaksızın,her şeyden önce sizi tebrik etmek istiyorum..hayatın sıkıştırmışlığı,kalabalığı ..vs'i bir yana,mesleğinizin bunaltıcı yoğunluğu,yazıya kağıda olan barışıklığınızı yok etmemiş.hala hayalleri olan ve gerçekliği bir kenara bırakıp,hayal yazmaya yeltenmek benim için takdire şayandır..hayallerinizin devamını dilerim..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07615995 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.