Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Emeklİ Mehmet Efendİyle Sohbet-2

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 08-05-2009, 23:03   #1
Durdu GÜNEŞ

 
Varsayılan Emeklİ Mehmet Efendİyle Sohbet-2




EMEKLİ MEHMET EFENDİYLE SOHBET-2
Av. Durdu GÜNEŞ
Emekli Mehmet Efendiyle görüşeceğim günleri iple çekiyorum. Onun dünyaya bakış açısı o kadar geniş ki daralan ufkumu açıp beni rahatlatıyor.
Bu günlerde sorumluluk duygusu kafamı meşgul ediyor. Kamuda işler süresinde çözülmüyor.
Siyasiler söz dalaşını iş önceliklerinin üzerinde tutuyor, kimse geride kalmak istemiyor.
Cennet vatanımız dediğimiz bu güzel coğrafyada insanlığa örnek bir medeniyet inşa edeceğimiz yerde birbirimizin ayağına basmaktan mesafe alamıyoruz.
Emekli Mehmet Efendi bazen Sokrat bazen Yunus Emre bazen Nasreddin Hoca oluyor. Onunla sohbet ederken belki sorunlarımız fiilen çözülmüyor ama konunun çözümsüz olmadığını ve umuda yolculuğun bitmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Emekli Mehmet Efendiyle yine çay bahçesinde mutad masamızda buluşuyoruz.
Onu görmek bile huzur kapısı. Onun dingin ruhsal yörüngesine giriyorum.
Radyoda Neşet Ertaş’ın “Cahildim, dünyanın rengine kandım.” Türküsü söyleniyordu.
İçilen sıcak çayların ardından söze başladım.
-İşlerimizin düzenli yapılmasında sorumluluk duygusunun nasıl bir önemi var? Çocuklarımızı sorumluluk duygusu içinde yetiştirebiliyor muyuz?
- Saint-Exupery "insan olmak her şeyden önce sorumlu olmaktır" der. Cenap Şahabettin’in de çok güzel bir sözü var. “Bir toplumu yükseltmek mi istiyorsunuz, insanların her birine sorumluluk duygusu dağıtınız.”
Sorumluluk duygusundan yoksun kişi işleri hep başkasına havale eder. Sorumluluk duygusu gelişmiş eğitimli insanlarınönemli bir özelliğidir. Aynı zamanda sorumluluk insanı eğiten ve geliştiren de bir özelliktir.
Örneğin çok basit bir sorun “ben bilmez merkez bilir.” Anlayışıyla polis tarafından karakola taşınır. Karakol “ben bilmez savcı bilir.” anlayışıyla savcıya taşınır. Savcı “ben bilmez mahkeme bilir.” anlayışıyla hakime taşınır. Hakim “ben bilmez yargıtay bilir.” anlayışıyla yüksek yargıya taşınır. İşler sorun yumağına döner.
Sorumluluk eskilerin deyimiyle muktezayı hale mutabık hareket etmek demektir. Yani gereken duruma uygun hareket etmek. Sorumluluk içselleşmeyip şekilci kaldığında bir Nasrettin Hoca fıkrasına döner.
Nasreddin Hocaya bir komşusu evinin yandığını haber vermiş. Hoca “evlenirken hanımla bir anlaşma yapmıştık ben çalışıp geçimi sağlayacağım Hanımda ev işlerine bakacaktı. Bu konuda sorumluluk ona ait. Koş şimdi ona haber ver.” demiş.
Sorumluluk almak ve insiyatif kullanabilmek için kişinin kendinden emin, bilgili, akıllı, erdemli ve cesur olması gereklidir.
Herkes yüklendiği görevin hakkını verirse bundan tüm toplum fayda görür.
-Bu konuyu biraz açar mısın? diye sordum.
Emekli Mehmet Efendi her zamanki mütebessim tavrıyla devam etti.
-Hepimiz toplumun bir parçasıyız. Bir yandan kişisel işlerimiz olduğu gibi bir yandanda toplumsal görevlerimiz vardır. Birini yaparken aynı zamanda öbürünü de ahenkli bir şekilde yürütmemiz gerekir. Nasıl dünya bir yandan kendi ekseni etrafında dönerken bir yandan da güneşin etrafında döner. Bu küçük daire ve büyük daire dönüşleri anlamlı bir bütünlük oluşturur. Aynan öyle de insan hem kişisel hem toplumsal rollerini aynı anlamlı bir bütünlük içinde yürütmelidir.
Bir fıkra vardır. Adamın biri yol kenarında oturup şemsiye tamir ediyormuş. Bir gencin şemsiyesini tamir ederken, son derece itina göstermesi karşısında genç sormuş “neden bu kadar titiz davranıyorsunuz. Belki bir daha ki sefer burda oturup şemsiye tamir etmeyeceksiniz.” Tamirci cevaplamış. “ Ben işimi iyi yaparım. Eğer ben işimi baştan savma yaparsam ergeç bu anlaşılacak benden sonra buradaki şemsiyeciye de kimse iş vermeyecektir.
Sorumsuz bir davranış farkında olmadan bir çok insana zarar verir.
Siyasetçilerimizde sık görülen bir sorumsuzluk örneği vardır. Bazan bir siyasetçinin demeci büyük tepki görür. Bizdeki siyasetçiler asla “ben yanlış konuştum.” demez. “Ben yanlış anlaşıldım.” der. Sorumluluğu başkasına atar.
-Yani siyasetçilerimizin sorunlar karşısında sorumlu davranmadığını mı demek istiyorsunuz? dediğimde Emekli Mehmet Efendi sükunetle devam etti.
-Genelleme yapmanın yanlışları vardır. Ancak konuyu belirginleştirme açısından sık başvurduğumuz yoldur. Sorunları çözebilmek için önce sorunlarla yüzleşme cesareti, sonra sorunları teşhis etme yeteneği gerekir.
Bir yerde okumuştum. Diyelim ki bir kaplumbağa caddenin bir tarafından öbür tarafına geçecek, sorun bu. Bu konuyla ilgili siyasiler şu demeçleri verir. “Kaplumbağanın karşı tarafa geçmesine egemen güçler izin vermez. Durumdan ciddi kaygı duyuyorum.” “Kaplumbağa karşı tarafa geçmişse geçmiştir. Geçmemişse geçmemiştir. Binaenaleyh ortada sorun yoktur.” “Kaplumbağa kabuğunu çıkarıp milli görüş gömleğini giymedikçe karşıya geçemez.” “Benim kaplumbağam işini bilir.” “”Kaplumbağanın karşıya geçmesi laik cumhuriyete karşı bir komplodur. Geçmesine izin vermeyiz.” “Kaplumbağa karşı tarafa geçerse teğet geçer. Hamdolsun bir sıkıntı yok.”
Bir kişi bir sorunla karşılaştığında “ben yoksam kimse yok” anlayışıyla çözüm yolunda adım atmalıdır.
Winston Churchil “Sorumluluk büyük olmanın bedelidir.” der. Eğer o bedeli ödemiyorsanız büyük olamazsınız.

-Sorumluluğa bakış açımızdan da sorunlarımız var mı? Diye kafamdaki tereddütleri gidermek istedim.
Emekli Mehmet Efendi güçlü analiz yeteneğiyle anlatmaya başladı.
-Birçoğumuzdaki hastalık, önümüzde sorumlu olduğumuz işi yapmayıp sorumlu olmadığımız alanlarda ahkam kesmektir. Bu davranış dürüst olmayan istikrarsız insanlara mahsus bir özelliktir. Cebindeki paranın hesabını yapamayıp ülkenin ve dünyanın ekonomisini düzeltme formülleri konuşmak atalarımızın deyimiyle “kendi başını bağlayamayıp gelinbaşı bağlamaya gitmektir.”
Bu tür davranışlar sorumluluk bilincinin tam gelişmemesinden ve özgür iradenin oluşmamasından kaynaklanır. Ülkemizde kendini idareden aciz insanların oturup “ne olacak bu memleketin hali! “ diye sızlanması bireysel sorumluluktan kaçmanın en tipik örneğidir.
Bazen de başkalarının olumsuz davranışını kendi sorumluluklarımızdan kaçış için gerekçe olarak kullanırız. Örneğin rafları tozlanmış bir bakkala neden dükkanı temiz tutmadığını söylesen, “sanki belediye görevlerini yerine getiriyor mu?” diye karşılık verir.
-Sorumluluk insana ağır gelen bir şey mi, insanı mutlu eden tarafı yok mu? Diye sorduğumda yine deneyim dolu sözlerle karşılık verdi Emekli Mehmet Efendi.
-Esasında sorumluluk duygusu mutluluğa giden yolda bir anahtardır. İnsanımıza hayatı anlamını ve sorumluluğunu tam veremediğimizden mutluluk unsurları bir külfet gibi algılanmaktadır.
Bir hikaye anlatılır.
Vaktiyle bir hükümdarın oğlu eve kapanır, canı sıkılır, bunalırmış. Oğlunun bu haline üzülen babası saraydaki en bilge kişiyi çağırarak buna bir çözüm bulmasını istemiş. Bir hafta da süre vermiş.
Bilge, gece gündüz düşünmüş, çözüm üretememiş ve korkusundan ülkeyi terk etmeye karar vermiş. Almış başını dere tepe giderken, bir çocuğun koyun güttüğünü görmüş. Biraz sohbet etmiş. Çocuk “köyden azığımı alayım, biraz koyunlarıma bakar mısın?” demiş. Bilgede kabul etmiş. Çocuk gittikten sonra kuzunun biri uçurumdan aşağı yuvarlanıvermiş. Bilge kişi aldığı sorumluluk nedeniyle kuzuyu uzun uğraşlardan sonra uçurumdan yukarı çıkarmış. Çıkarırken sadece onu düşünmüş. Sanki başka hiç sıkıntısı yokmuş gibi. Birden beyninde şimşekler çakmış. Sorumluluk duygusunun insanı can sıkıntısından kurtardığını ve hayatı anlamlı kıldığını keşfetmiş.
Hemen tekrar ülkesine dönüp hükümdara oğlu ile ilgili çözümü aktarmış. “Çocuğun mutlu olmasını, hayata bağlanmasını, yaşama azmini ve mücadele gücünü kazanmasını istiyorsanız ona bir sorumluluk vermelisiniz.” demiş.
Çocuklarımıza sorumluluk duygusunu aşılamalıyız. Bunun için anne ve babalara öğretmenlere ciddi görevler düşmektedir. Sorumluluk duygusu öğrenmekle, işini sevmekle, kültürle, eğitimle yakından ilgilidir.
Ne zamanki sorumluluk bilinci gelişmiş bir toplum oluştururuz o zaman mutluluğu gelişmeyi ve hayatı güzel kılmayı sağlayabiliriz.
Emekli Mehmet Efendi bu gün adeta bir öğretmen gibiydi.
Toplumumuzda önemli bir sorun olan sorumluluk duygusundan kaçış konusundaki sorularıma açıklık getirmişti. İçimde bazı şeyleri öğrenmiş olmanın mutluluğu vardı. Teşekkür ederek ayrıldım.
Yolda kuş sesleri koro halinde geçenlere konser veriyordu sanki. Dudaklarımda Musa Eroğlu’nun “Telli turnam selam götür” türküsünü mırıldanarak yürüdüm.
Hayat öğrendikçe daha bir güzeldi.

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Emeklİ Mehmet Efendİyle Sohbet Durdu GÜNEŞ Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 0 02-05-2009 22:20
Emeklİ SandiĞindan Alinan Emeklİ MaaŞina Hacİz MÜmkÜnmÜdÜr? pamuk Meslektaşların Soruları 1 18-11-2008 10:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04727101 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.