|
Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için. |
Anket Sonucu: "Devlet alacakları ödemezse Barolar zorunlu müdafi göndermeyi DURDURMALI" görüşünü | |||
Destekliyorum | 36 | 64,29% | |
Desteklemiyorum | 19 | 33,93% | |
Kararsız | 1 | 1,79% | |
Oy Verenler: 56. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 269) | |||
|
26-08-2009, 10:44 | #1 |
|
Avukatların müdafiliik yapmamaları ve Tecavüz Zanlılarının Serbest Kalması
26.08.2009 tarihli milliyet gazetesinde (internet sitesi) yaşı küçük iki kişinin kendilerinden küçük bir çocuğa tecavüz etmelerinden dolayı gözaltına alındıkları ancak ücretleri ödenmeyen avukatların müdafiliik yapmamalarından dolayı savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle serbest bırakıldıkları haber altına alınmıştır. İstanbul barosunun bu tutumunu alkışlıyorum.Avukatlık mesleğinin hayırseverlik mesleği ,avukatlık bürolarının darülacaze olmadıklarını,avukatların kazançlarının önemli oranını devlete vergi olarak verdiklerini ve olmadık harcamalar yapan devletin yargının üç ayağından en önemlisi olan savunmayı temsil eden bizlere ücretlerimizi vermeyerek büyük bir ayıp içinde olduğunu çok güzel yansıtmıştır.Bu tutumun devamını destekliyorum.Üstadlarım görüşlerinizi bekliyorum saygılar.(Bu konu daha önce tartışıldı galiba.Ancak bu tartışmanın sıcak tutulmasını istediğim için paylaştım)
|
26-08-2009, 12:41 | #2 | |||||||||||||||||||
|
Senaryo:
En sevdiğiniz yakınınız kalp krizi geçiriyor ve en yakın sağlık kuruluşuna kaldırılıyor. Doktorlar ve sağlık personeli, devletten alacaklarını alamadıkları için Türk Tabipler Birliğinin tavsiye kararına istinaden müdahalede bulunmuyor ve yakınınızı kaybediyorsunuz. İnternette konuyu araştırırken, "Türk Sağlık Sitesi" (site ismi uydurmadır) diye bir siteye denk geliyorsunuz ve orada bir doktor tarafından yazılmış şöyle bir mesaj okuyorsunuz:
Bu mesajı okuduğunuzda doktorlar için hissettiklerinizi, şüphelilerin tecavüzüne uğrayan kişilerin yakınları ile belki bir kaç gün sonra aynı şüphelilerin tecavüzüne uğrayacak ve google'dan arayıp bu siteyi bulacak ziyaretçilerimizin de aynı şekilde hissettiğine eminim. Kendimize sormamız gereken sorular sanırım şunlar: 1- Avukatların alacak hakkı, adalet arayışından daha öncelikli mi? 2- Bu alacağı almak için herşey yapıldı mı ve "savunmayı durdurmak" ve ciddi suçlar işleyenlerin yargılanmasını önleyecek bir davranış takınmak dışında yapacak başka hiçbir şey kalmadı mı? 3- Dışarı salıverilen bu tecavüz zanlıları, yarın sizin ya da bir avukatın ailesinden birine de tecavüz ederse, İstanbul Barosunun tutumu hakkındaki görüşleriniz aynı kalacak mı? 4- Avukatların bu mağduriyeti kamuoyununda avukatlara karşı kırgınlık, kızgınlık, nefret hislerini körüklemeden nasıl doğru şekilde ifade edilebilir? Naçizane görüşlerimdir.. |
26-08-2009, 12:48 | #3 |
|
Avukatların tutumunda bir yanlışlık göremiyorum.
Yanlışlık bence savcılığın tutumudur.Her sene düzenli olarak ödemelerde sorun çıkaran Başsavcılık bunların olacağını bile bile 1,5 TL gibi alay eder gibi masraf ederse meslektaşlarımız elbetteki görevlendirmeyi bırakacaklardır. Sorun Avukat'ta değildir.Sorun kanun uyarınca çocuğun serbest kalmasıdır.BÖyle bir suçtan dolayı bir kişinin ifadesi alınamaması ve bundan dolayı serbest bırakılması Avukatlara karşı bakış açısını değiiştirmez.İnsanlar o çocuğu serbest bırakan Hakim-Savcıyı suçlar bence.Çünkü bende suçluyorum. |
26-08-2009, 12:50 | #4 |
|
Sayın Admin, can alıcı sorular bunlar. Doktor örneği de durumun vahametini gözümüze sokarcasına dikkat çekiyor... Av.Murat Özyılmaz ın konu başlığını gördüğümde durumu kınayacak sanmıştım, çok şaşırdım
|
26-08-2009, 13:00 | #5 | |||||||||||||||||||
|
İşin etik kısmını bir tarafa koymak gerekirse, şu kararın okunmasında fayda görüyorum.
|
26-08-2009, 14:17 | #6 |
|
merak ediyorum yargıtay üyeleri 2 ay maaşlarını alamasalar nasıl bir eylem içerisine girer?
|
26-08-2009, 15:16 | #7 |
|
adalet anlayısınıza sasırmamak elde degıl
magdurun aılesının yerınde olup da avukatlıgı tıcarı kazanc aracı olarak degerlendırmemek elde degıl olan bızım cocuga oldu ne yazıkkı .... |
26-08-2009, 16:28 | #8 |
|
İnsanların emeğinini karşılığını alamaması durumunda hukuken sorumlu olsalar bile eylemsizlik içine girmeleri doğaldır.Harcanan emeğin ve zamanın karşılığı mutlaka alınmalıdır.Tartışmaya açtığım konuda tecavüzcülerin serbest kalması avukatların kabahati değil,zorunlu müdafilik kurumunu getiren,ancak savunmaya gereken önemi vermeyen devletindir.Bazı durumlarda çok kötü sonuçların ortaya çıkması ve toplumda infial oluşturması ilerisi için daha iyi sonuçlar yaratabilir. Toplumun ve devletin avukatların yaptığı görevin ne kadar önemli olduğunu farketmesini ve işe daha ciddi bakılmasını sağlayabilir.Tartışmaya açtığım konuda tecavüzcülerin serbest kalması sonuç bakımından kötüdür;ancak ilerisi için iyi sonuçlar dağuracağına inanıyorum.Adalet Bakanlığı'na baskı unsuru olacaktır.saygılarımla
|
26-08-2009, 22:27 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Sizin adalet anlayışınız nasıldır? Sizin adalet anlayışınıza göre, devlet yasa ve yönetmeliğe rağmen hakedilen ücreti ödemeyebilir mi? Sizin adalet anlayışınıza göre, ücret ve masraf verilmeden insanlar aylarca çalıştırılabilir mi? Sizin adalet anlayışınıza göre, yasayı ve yönetmeliği yapan ama kendi yaptığı yasa ve yönetmeliğe uymayan devlet değil de, "yeter artık aylardır masrafları cebimden yaptığım, almadığım ücretin vergisini verdiğim, cebimde dolmuş parası bile kalmadı" diyenler mi hatalıdır? Sizin adalet anlayışınızı bir öğrensek. Bakalım biz şaşıracak mıyız? |
27-08-2009, 00:48 | #10 |
|
Görevimin özelliği gereği zorunlu müdafi olamıyorum. Başta maddi anlamda bir kayıp olarak görüyordum. Ancak meslekte geçen 9 ayda gördüğüm o ki; zorunlu müdafi olarak görevlendirilen arkadaşlarım kayıp içerisinde!
CMK ödemeleri tam bir çıkmazda; dolayısıyla zorunlu müdafilik kurumu... Benimle birlikte mesleğe başlayan 3 arkadaşım var. 9 aydır girdikleri ifadelerden, duruşmalardan kazandıkları(!) paraların binlerce lira KDV'sini ödediler. Henüz ceplerine girmeyen paraların vergisini... Ağır ceza mahkemelerinde yaptıkları savunmalarda harcadıkları emek ve zaman da cabası. Kırtasiye artık onlar için önemli değil! Bir de ceplerinden vergi ödemeseler! Buna rağmen "savunma hakkı kutsaldır!" diyorlar. Hala ve ısrarla... Ama artık "savunma hakkının kutsallığı" karşısında biraz da "angarya yasağını" hatırlamak; birilerine hatırlatmak gerekiyor! Bir de ne zaman mesleğin kutsallığı; görev bilinci gündeme gelse bizi doktorlarla kıyaslama ihtiyacı hissediliyor. Peki neden sadece görevi ifa zorunluluğu sözkonusu olunca doktorlarla kıyaslanıyoruz da mali ve sosyal haklar sözkonusu olunca kendimizi kıyaslayamıyoruz? Bir doktorun döner sermaye geliri hakkında bilgisi olan var mı? Yada çalışma süreleri... Serbest çalışan bir avukat günde kaç saat çalışıyor? Kamu kurumunda çalışan bir avukat, hem tam maaş alıp hem neden büro açamıyor? Saat 16:00'dan sonra "müşteri" kabul edemiyor? |
27-08-2009, 03:08 | #11 |
|
istanbul barosunun tavrını destekliyorum. desteklemekle kalmıyorum, baroyu kutluyorum. kutlamakla da kalmıyorum, avukatların sömürülmesine HAYIR diyorum. sayın admin bu konuda anket yoksa lütfen bir de anket ekleyin. bakalım sonuç ne çıkar?
|
27-08-2009, 11:08 | #12 |
|
Ben bu tartışmaya Anayasa ve İş Kanunundan alıntılar eklemek suretiyle cevap vermek istiyorum.
ANAYASA II. Zorla çalıştırma yasağı MADDE 18.– Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır. Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz. İŞ KANUNU ÜCRETİN GÜNÜNDE ÖDENMEMESİ Madde 34 - Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz. Not: Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü “vergi borcuna mahsuben müdafi ücretinden kesinti yapılması” konusunda 23.07.2009 günlü ve B. 03.0.CİG.0.00.00.05-659-493-2008/992/41744 sayılı yazı ile ödeme yapılacak avukatların öncelikli olarak vergi borcunun araştırılarak,varlığı halinde bu ödemelerden kesilmesi uygulamasına gidileceğini belirtmiştir. |
27-08-2009, 14:24 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
|
27-08-2009, 14:27 | #14 |
|
Ankete oy veren 2 kişiden biri olmak beni rahatsız etti ama yine de bu durumu desteklemiyorum.
|
27-08-2009, 15:52 | #15 |
|
O halde, levhasına kayıtlı bulundukları D.Barosu tarafından yasal düzenlemelere uygun biçimde müdafi olarak görevlendirildikleri ve bu görevlerinin sona ermesini gerektirecek yasal koşullar da bulunmadığı halde, Baro Yönetim Kurulunun bir meslektaşlarına yönelik davranışı duyurma ve protesto amacı ile aldığı, "kolluk aşamasında CMUK gereği zorunlu müdafilik hizmetlerinin durdurulmasına" ilişkin kararına destek amacıyla hareket eden sanıkların, kolluk tarafından arandıklarında iletişim imkanlarını ortadan kaldırmak ya da çağrıyı reddetmek suretiyle kolluk aşamasındaki zorunlu müdafilik görevlerini yerine getirmemek şeklindeki eylemleri, Avukatlık Yasası'nın 62. maddesi aracılığı ile TCY'nın 230. maddesinde öngörülen görevi savsama suçunu oluşturur.
Ancak, bir kısım sanıkların suç tarihinde nöbetçi olmadıkları, bir kısım sanıkların ise zorunlu müdafilik görevi ile ilgili olarak kendilerine kolluk tarafından haber verilmediği, bu hususta düzenlenen tutanakların doğru olmadığı yolunda savunmada bulunmaları nedeniyle, bu sanıklar yönünden gerektiğinde tutanak düzenleyicileri de dinlenerek bu hususların araştırılıp incelenmesi, yine bir kısım sanıklar hakkında tutanak düzenlenmeden sadece kolluk tarafından yazılan üst yazı ile suç duyurusunda bulunulması karşısında bu hususların da araştırılarak, her bir sanığın eyleminin sübutu ile atılı suçun oluşup oluşmadığının öncelikle Yerel Mahkemece değerlendirilip belirlenmesi gerekmektedir. Bu itibarla, D. Barosu Yönetim Kurulunun, kolluk aşamasında zorunlu müdafilik hizmetlerinin durdurulması yolundaki kararı sonrasında, nöbetçi avukat olan sanıkların kolluk aşaması ile sınırlı olarak müdafilik görevlerinin de ortadan kalktığı, dolayısıyla görevi savsama suçunun unsurlarının oluşmadığından bahisle, sanıkların atılı suçtan beraatine ilişkin Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi; "Yerel Mahkeme kararında gösterilen gerekçenin haklı nedenlere dayandığını" bir kısım Kurul Üyesi ise, "sanıkların eylemlerinde atılı suçun manevi unsurunun oluşmadığını ileri sürerek" karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine 07.10.2003 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi. Bu arada belirtmek isterim ki olayda adı geçen baro bildiğiniz üzere D.Bakır Barosudur. Söz konusu eylem bir meslektaşa yapılan haksızlık sonrasında başlatılmıştır. Daha sonra 2006 ve 2007 yıllarrın türkiye genelinde başlatılan CMK eylemlerinde nedeni ile C.Basşavcılıkları tarafından başlatılan soruşturmaların neredeyse tümü bakanlık tarafından soruşturma izni verilmemesi nedeni ile düşürülmüş ancak yalnızca bizim baronun yönetimine soruşturma izni çıkmıştır. Takdiri size bırakıyorum ...! |
27-08-2009, 15:53 | #16 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Admin; Öncelikle 'avukata saldıran sanığı bir başka avukatın savunması' konulu forumda da "hekim-avukat" benzetmesi yapılmıştı, o forumda da bu benzetmenin doğru olmadığını düşündüğümü yazmıştım. Burada da tekrarlıyorum. Öte yandan "mağdurun veya yakınlarının yerine kendimizi koymak" gibi empatik bir yaklaşımın mesleğimizle de bağdaşmayacağını düşünüyorum.
Devlet eğer müdafiiliği zorunlu kılıyorsa sonuçlarını da önceden planlamalı ki sıkıntı yaşanmasın. "Adalet devletin temelidir" diye duruşma salonlarına ve adliyelere yazan bir devletin, adaletin tecellisi ve işleyişindeki aktörlerin de varlığını ve devamını gözetmesi gerekir, diye düşünüyorum. Saygılarımla... |
28-08-2009, 09:54 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
|
28-08-2009, 09:59 | #18 | |||||||||||||||||||||||
|
|
28-08-2009, 13:22 | #19 |
|
Bende Sn. Özyılmaz'ın görüşüne katılıyorum ve bunda yadırganacak herhangi bir durum görmüyorum. Herkes işini ekmek parası kazanmak için yapıyor. Doktorlar da maaş karşılığında hasta bakıyorlar. Düşünüyorum da doktorların maaşlarının 5 ay değil 3 ay değil 1 aylık bir gecikmesinde bile doktorların hasta bakmayacaklardır. Ve artık doktorlarla avukatların kıyaslanmasına bir son verilmesi gerekmektedir. Çoğunluğu kamu görevlisi olan doktorların sabit bir gelirleri olup belli bir hayat standartları mevcuttur. Ancak birçok avukatın sabit bir geliri bulunmamaktadır( CMK AVUKATLARI DAHİL OLMAK ÜZERE). Kusura bakmayın da en temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeken buna karşılık görevindeki en ufak bir ihmali sonucunda Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanabilecek bir avukatın meslek etiğini düşünmesini beklemiyorum. Eğer bu iş bir gönül(HAYIR) işi ise neden 15-20 yılın üzerinde kıdemi olan hatta ceza hukuku konusunda uzmanlaşmış, iyi bir maddi gelire sahip avukatlar CMK avukatlığı yapmamaktadır? CMK Avukatlarının çoğunluğu mesleğe yeni başlamış avukatlardan oluşmaktadır ki sabit bir gelir olsun dye bu işi yapmaktadırlar. Bir anket düzenlense CMK avukatlığını maddi beklenti olmadan yapan avukat sayısının çok çok az olduğu görülecektir bence. Ayrıca haber konusu yapılan olayda eğer ki sanıklara baroca müdafii atamış olup da müdafiiler tecavüz suçundan sanık olan şahısların avukatlıklarını yapmayı reddetmilş olsalardı belki bunu meslek kuralları yönünden tartışabilirdik . Sonuç olarak eğer CMK ücretleri düzenli olarak ödenseydi şu an bu tartışmayı yapmıyor olacaktık.
Herkese iyi günler... |
28-08-2009, 14:38 | #20 |
|
Hep adaletten dem vuruluyor;Ancak bir soruyu aklımızdan çıkarmamalıyız
Adaletin sağlanması için öngörülen müdafilik kurumu için her türlü fedakarlığa katlanan meslektaşlarımızın emeklerinin karşılığını alamaması en büyük adaletsizlik değil mi? |
28-08-2009, 14:46 | #21 |
|
Merhabalar;
Sayın adminin hekim-avukat benzetmesine katılmıyorum. Zira, ülkemizde hekimlerin avukatlara nazaran durumlarının daha refah içerisinde olduğunu düşünmekle birlikte, hekimlerin yaptığı işin avukatlardan ayrılan yanlarının yadsınamayacak kadar fazla olduğunu düşünüyorum. Hekimlerin dili değişmez, aynı lisanla anlaşırlar. Tıpta uyruk farkından söz edilemez. Kanınız A RH + ise başka ülkede farklı değildir. Ancak avukatın bulunduğu ülkeye göre takip etmek zorunda olduğu mevzuat başka bir ülkeye göre değişkenlik gösterir. Ayrıca; Hekimlerin istihdamının avukatlara göre daha olumlu düzeyde olduğu kanaatindeyim. Hangi hekim işsizlikten dolayı mesleğine küsmüştür? Hangi hekim, işini çevre mesleği olarak görerek, memleketinde iş yapmak zorunluluğuna düşmüştür? Ancak, biz avukatlara gelecek olursak, işimiz kesinlikle çevremizle büyüyen bir meslektir. Hangimiz istihdam edilirken zorlanmıyoruz? Meslektaşlarımız içindeki istisnalar hariç olmak üzere; CMK listelerini eşelemekten, kurum kapılarını teklemekten hangimiz geri kalıyoruz? Hele ki mesleğin ilk senelerinde.. Yukarıda açıklamış olduğum gerekçelerden bahisle Sayın adminin, hekim - avukat teşbihine olumsuz şerhimi koyuyorum. Hangi dönemde olursa olsun, yapılması mutlak gerekli olan yargı reformunun gerçekleştirilmesini beklediğimiz devletin üç ana gücünden biri olan yasama organının; durumun ciddiyetini ve vehametini anlaması için seslerimizin birleşmesinden yanayım. Günler geçtikçe meslektaşlarımız yaralanmakta iken, hatta canlarını meslek uğruna kaybetmekte iken; sahip olduğum mesleğin onurunun ayaklar altına alınmasına neden göz yumayım? Neden ücretsiz işçi gibi görüleyim? Angaryanın mesleğime reva görülmesini neden yadsımayayım? Neden zor bela kazandığım üniversitenin bu güzide fakültesini binbir zorlukla bitirmişken, emeğimin değeri gözetilmeden gözümün içine baka baka benden işimi yapmamı bekleyen, sözümona maaşı aksamayan kişilere karşı ezik durayım. Sözlerime meslek ustamız Av.Ali Haydar Özkent'ten bir alıntı ile son veriyorum. "Yaptığı iş insanlığın üzerinde titrediği adalete yardım olan genç Türk avukatı! Mesleğini sev, yalnız sevmekle kalma, böyle bir mesleğe mensup olduğun için gurur da duy. Çünkü sevilecek ve gurur duyulacak kadar asîl ve güzeldir. Bu mesleği sevmeyen, kalbinde onun (mukaddes ateş)i yanmıyan, asîl ruhlu olmıyan, mesleği bir tezgâhtar, bir tefeci, bir Lonca esnafı gibi günlük rızkı için yapan, mesleğin asîl heyecanını duymayan adam, iyi bir avukat değildir ve olamaz. Haklı gördüğü bir ihtilâfı adalet huzurunda, hasis ve sefil duygulardan uzak, hakkın ve vicdanının emrinden başka hiç bir emir dinlemiyerek ilmin, kanunun ve medenî cesaretin verdiği bir imtiyazla müdafaa eden ancak böyle bir adamdır ki memleketine, mahkemelere, muhitine, müvekkillerine ve hattâ hasmına sevgi ve saygı telkin edebilir, Öyle bir Adam! ki, yalnız doğru söyler ve her söylediği söz doğru görülür." Saygılar sunarım. |
28-08-2009, 14:48 | #22 |
|
konu ile ilgisi yok ama özellikle okumanızı istedim.özellikle 6. satırı okumanızı tavsiye ederim.
|
28-08-2009, 14:57 | #23 | |||||||||||||||||||||||
|
Yazınızın altına izninizle imzamı atıyorum, düşüncelerimi birebir dile getirmişsiniz, Gönülden teşekkürlerimle! |
28-08-2009, 17:33 | #24 |
|
Profesyonellik ve kurumsallaşma nerede?!
|
28-08-2009, 19:11 | #25 |
|
Avukatların her ne sebeple olursa olsun, "zorunlu" müdafilikten kaçınmaması gerektiğine inanıyorum. Maliye Bakanlığının Barolar Birliğine CMUK nedeniyle ayırması gereken ödeneği ayırmaması Barolar Birliğinin sorunudur ve tamamen hukuki bir problemdir. Barolar Birliği Maliye Bakanlığına karşı haklarını hukuki çerçevede takip etmelidir. Gerekiyorsa (ödenek ayrılmaması temelinde) görevlerini ihmal edenler varsa onlara karşı suç duyurusunda bulunmalıdır. Hatta avukatların görevlerini ifa etmesi neticesinde tahakkuk eden alacakları için Maliye Bakanlığına karşı İcra takibi bile yapmalıdır. Ama asla görevden kaçınmamalı, kanunun uygulanmasına engel olmamalıdır.
Avukatlar kanunun uygulanmasına engel olmak için değil, bilakis uygulanmasını sağlamak için vardır! düşüncesindeyim. |
29-08-2009, 01:35 | #26 |
|
Bu konuyla ilgili olarak "mutlaka zorunlu müdafilik yapılmalı,serbest kalan katiller bizi de öldürürse sorumlusu kim olacak gibi" yorum yapan meslektaşlarıma şu soruları da sormak istiyorum ;
1-Siz hiç 1 yıl 1,5 yıl maaş almayan polis yada asker gördünüz mü ? 2-Görevinin başında bulunmayan Temmuz da izne kaçıp ağustosta yatan savcı ve hakimlerimiz için neler düşünüyorsunuz ? 3-Bu grup maaş alamayıp işini yapmadığı için size zarar gelse kime kızarsınız,tepki gösterirsiniz ? Evet; Adalet Bakanlığına tepki yok,Maliye Bakanlığına tepki yok..Ama "vay avukat işini yapmamış"... Adaletin bu mu dünya ;Nerdesin Orhan Baba;batsın mı bu dünya ? Saygılar... |
31-08-2009, 12:06 | #27 |
|
Baronun teşvikiyle 2008 yılında 12 ay boyunca zorunlu müdafilik görevinde bulundum. 12 ay boyunca gerek kollukta, gerek savcılıkta ve gerekse mahkemelerde onca yıllık birikimim ve kariyerimin sıfırlandığını, aşağılandığını, avukatlık yapmaktan öte, zorunlu bir prosedürün tamamnlanması için eksikliğin giderilmesi süreci olarak bakıldığını gördüm. İlk fırsatta bu görevden ayrıldım.
Bu koşullarda zorunlu müdafiliğe kökten karşıyım. Ne avukatın lehine, se sanığın lehine, ne de yargılama makamının lehine. Eğer avukat mesleğin gerektirdiği koşullarda görev yapamayacaksa, bu koşullar sağlanmıyor ve bunda sürekli olarak ısrar ediliyorsa, kurum olarak zorunlu müdafilik -eksiklikler giderilsin, sanığın beraatine karar verilsin, lehine olan hükümler uygulansın- mantığı içinde yürütülecekse; olmaz olsun böyle savunma. Siyasi iktidarlar ve Bakanlık bürokratları zorunlu müdafiliği Modern ve Hümanist hukukun bir gereği olarak değil, yasak savma ve dostlar alışverişte görsün mantığıyla uyguluyorlar.Yargıçların büyük bölümü dahi zorunlü müdafilik uygulamalarında meslektaşlarıma gereken özeni göstermiyorlar, çoğu kez onur kırıcı davranışlara muhatap kaldıklarını gözlemliyorum. Bu ortamda tartışılan konunun pratik bir çözümü yok.Sorun kurumsal ve bakış açısının sakatlığı.Hukuka inanmayan bir toplum ve devlet yapısından kaynaklanan sorunların giderilmesi kolay olmayacak. |
31-08-2009, 13:55 | #28 |
|
Farklı bir başlık altında da belirttiğim üzere; Kendimizi 15 yaşındaki kızın babasının yerine koymalıyız, hatta daha da derinden hissedebilmek için 15 yaşındaki kızın yerine de koyabiliriz; Belki biraz olsun onların duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışırsak yaptığımız eylemin ne kadar yanlış olduğunu anlayabiliriz.
Farklı bir mestleğe mensup olsa idim para ödenmediği gerekçesi ile görevi kabul etmeme şeklindeki eylem biçimi oldukça iyi bir seçenek gibi gelebilirdi. Ancak ben bir hukukçuyum; Olumsuz bir durum karşısında dava açarım, yargı yoluna giderim. Bu yollar tüketildiği taktirde eylem yapma yoluna giderim.Hal böyle olunca da Türk Adaletine güvenilmiyor olduğu izlenimine kapılıyorum. Mevcut durumun bir doktorun başı ağırdığında cin çıkaran hocaya gitmesinden farklı bir şey olmadığı kanısındayım. |
15-11-2009, 18:44 | #29 |
|
Öneri olarak...
Belki, devletin, sınav açarak, zorunlu müdafiilik müessesesini yürütmek üzere kamu avukatı istihdam etmesi düşünülebilir.
Çünkü bu şekliyle hem hakkını alamayan meslektaşlarımız, hem de savunma hakkı kısıtlanan kişiler zarar görmekteler. |
15-11-2009, 21:32 | #30 |
|
Sayın Hülya ÖZDEMİR Anayasa 18 deki 'angarya yasağı' ve İş Kanunu 34 deki maddeleri belirtmiştir. durumu duygusalca ifade eden ADMİN e şöyle bir soruyu da ben sormak istiyorum. BBP Başkanı Muhsin YAZIOĞLU ve gazeteci İsmail GÜNEŞ dağda helikopter düşünce orada kalınca aramaya neden katılmadınız. belki siz katılsaydınız en azından rahmetli Güneş sağ bulunabilirdi. veya Gölcük depreminde yardıma gelmeyen 70 milyonda mı sorumlu. ya da yakalanmış bir sapığın serbest kalacağını öğrenince cezaevi önünde nöbet tutup linç etsek belki toplumu temizleyebiliriz. Bunu yapmazsak sorumlu olurmuyuz. Ya da boğazda bir gemi battığında neden herkes dalgıç elbiselerini giyip arama kurtarmaya gitmiyor. Yapmam gereken varsa elbette yapmak zorundayım. Ancak topluma karşı vazifelerimin hatırlatılıp bedelsiz de olsa hatta paranı almayıp vergini de baştan yatırarak iş yapmamı kimse BEKLEMESİN.
Biz demirden yaratılmış robot veya makina değiliz. Ne olursa olsun herkes hayatını idame ettirmek zorunda, ettirebilmek için iş yapmak zorunda. Devletin ödeme yapmayacağını, angarya yüklediğini bile bile gecemi gündüzüme katıp, o karakol senin bu adliye benim DOLAŞAMAM. Bakıyorum toplum bir araya gelip benim ihtiyaçlarımı karşılamak için birşey yapmıyor. Toplum neden oy verdiklerine bağırıp 'iki kuruşluk işi ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını sormuyor'. Kimse kusura bakmasın Roma İmparatorluğundaki gibi avukatlık mesleği salt 'şan ve şeref' adına yapılmıyor. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
cinsel istismarın teşebbüs aşamasında kalması | av.nesrinzeyneb | Meslektaşların Soruları | 8 | 06-11-2008 15:12 |
nafaka ,davanın müracata kalması | avgubse | Meslektaşların Soruları | 1 | 03-07-2008 13:33 |
barışma ve davamın açık kalması | Konuk | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 2 | 28-11-2007 23:49 |
icra takibinin sonuçsuz kalması | onur lengerli | Meslektaşların Soruları | 6 | 29-10-2007 17:11 |
Serbest çalışan avukatların doğum izni | NURHANOKURÖZCAN | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 2 | 14-03-2007 15:37 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |