|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
09-03-2007, 12:30 | #1 |
|
Avukat nasıl davranmalıydı?
Bir hukuk davası..
Davacı asıl, ilerlemiş bir aşamada davayı açmış olan ilk avukatını azlediyor ama bu azli dosyaya bildirmiyor. Bir başka avukata vekalet veriyor ve davayı ikinci avukat takip etmeye başlıyor.. Dava reddediliyor. Davalı vekili kaleme tebligat masrafı bırakıyor. Kalem, gerekçeli kararı azledilmiş olan ilk avukata tebliğe çıkarıyor. İlk avukat bu tebligatı alıyor, iade etmiyor, temyiz de etmiyor ve karar kesinleşiyor. Davalı vekili, karar tebliğe çıktıktan sonra tebligatın ilk avukata çıkarılmış olduğunu farkediyor. Bu arada bu avukatın azledilmiş olduğunu davalı vekili haricen ve tesadüfen öğrenmiş durumda. Yani dosyada buna ilişkin herhangi bir bilgi yok. O da kaleme veya davacının ikinci avukatına herhangi birşey söylemiyor, kararın kesinleşmesini bekliyor. Siz davalı vekili olsaydınız ne yapardınız? |
09-03-2007, 12:45 | #2 |
|
Öncelikle azledilen ilk davalı vekili tebligatı almamalı, sehven alındıysa bile iade etmeliydi. (Sorumluluğu doğar sanıyorum, ancak emin olamadım, araştırmalı.)
Ben davalı vekili olsaydım, ilk avukatın azil nedeniyle davacıyı temsil yetkisi olmadığını bilahare öğrendiğimi içeren bir dilekçe verir, kararın diğer (2.) vekile tebliğini isterdim. Saygılarımla |
09-03-2007, 18:39 | #3 |
|
Ben de Sayın Şehper gibi yapardım.
Saygılarımla. |
09-03-2007, 19:07 | #4 |
|
Azledilen Avukatın Yetkisi
Yasal olarak azledilen avukata yapılan tebligat geçerli değildir. Azilname dosyaya konulmamış olsa da azledilen avukatın temsil yetkisi yoktur. Azilnamenin dosyaya ibrazı ile yeniden tebligat çıkarılması gerekir kanaatindeyim. Ancak bundan doğan zararları karşı taraf öder.
Saygılarımla Avukat Nevzat Kaya |
09-03-2007, 19:15 | #5 |
|
T.C.
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2005/3897 K. 2005/6568 T. 29.3.2005 • VEKALETTEN AZİL VEYA İSTİFA ( Mahkemeye Ulaşıp Karşı Tarafa Bildirilmedikçe Karşı Taraf İçin Hüküm İfade Etmeyeceği ) • TEBLİGAT ( Vekaletten İstifa Ve Azil İcra Dosyasına Bildirilinceye Kadar Tebligatın Vekile Yapılacağı Ve Bu Tebligat İle Sürelerin İşlemeye Başlayacağı ) • VEKİLE TEBLİĞ ( Vekaletten İstifa Ve Azil İcra Dosyasına Bildirilinceye Kadar Tebligatın Vekile Yapılacağı Ve Bu Tebligat İle Sürelerin İşlemeye Başlayacağı - İstifa Ve Azil İcra Dairesine Ulaşıp Karşı Tarafa Bildirildikten Sonra Vekile Tebligat Yapılamayacağı ) 1086/m. 68 ÖZET : Bir tarafın vekilini azletmesi veya vekilin istifa etmesi halinde bu istifa veya azil mahkemeye ulaşıp karşı tarafa bildirilmedikçe karşı taraf için hüküm ifade etmez, hukuki sonuç doğurmaz. Bu nedenle istifa ve azil, icra dosyasına bildirilinceye kadar tebligat vekile yapılır ve bu tebligat ile süreler işlemeye başlar. Buna karşın istifa ve azil icra dairesine ulaşıp karşı tarafa bildirildikten sonra vekile tebligat yapılamaz. DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HUMK'nun 438. ve İİK'nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi: 2- Bir tarafın vekilini azletmesi halinde bu istifa veya azil mahkemeye ulaşıp karşı tarafa bildirilmedikçe karşı taraf için hüküm ifade etmez, sonuç doğurmaz. Bu nedenle vekilini azleden asil, icra dosyasına azli bildirilinceye kadar tebligat azledilmiş olan vekile yapılır ve bu tebligat ile süreler işlemeye başlar. Buna karşılık vekilin istifasının veya azlinin icra dairesine ulaşıp karşı tarafa bildirilmesinden sonraki dönemde azledilmiş olan vekile tebligat yapılamaz. Tebligat var ise geçersiz olur ( Prof Dr. Baki Kuru, Hukuk Usuli Muhakemeleri Kanunu, C. 5. S. 5540 ). Somut olayda ise ilamdaki vekil 16.01.2003 tarihinde İcra dosyasından gönderilen örnek 53 İcra emrini 17.01.2003 tarihinde almıştır. Ancak vekaletten azledildiğini tebliğ mazbatası altına derçetmiş ise de bu hususu 21.01.2003 tarihinde İcra dosyasına ekteki azilname ile bildirdiğinden yukarıda açıklanan kurallar doğrultusunda azledilen vekile yapılan 17.01.2003 tarihli tebliğ işleminin usulüne uygun olduğunun kabulü gerekir. 17.01.2003 tebliğ tarihi esas alındığında da vekil ile takip edilen işlerde tebliğin vekile yapılacağı asıl olduğundan borçlu asil adına çıkarılan ve 22.01.2003 tarihinde tebliğ olunan tebligat şu duruma göre hukuki sonuç doğurmaz. İcra mahkemesince açıklanan nedenlerle icra emri 17.01.2003 tarihinde tebliğ olunmuş sayılacağından şikayetin reddine karar vermek gerekirken kabulü isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 29.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
12-03-2007, 13:30 | #6 |
|
Bütün cevaplar doğru ama hepsi genel kurala yönelik. Olayımızda özel bir durum var. Davayı ikinci bir vekil takip etmiş. Tebligatın da MK.2/1 gereğince ikinci avukata yapılması gerekirdi. Benim cevabım tamamen bu özel hale ilişkindir. İlk avukatın sorumluluğu ve diğer detaylara girmeyi gereksiz buldum.
Saygılarımla |
12-03-2007, 13:53 | #7 |
|
Bu olay, yakın çevremde meydana geldi. Davalı vekili, azil durumunu öğrenmeyebilirdi. Tamamen tesadüf eseri öğrendi. Şimdi, sadece kendinde olan bilgiyi "adaletin tecellisi" için kullanmak zorunda mı avukat? Avukatın mesleki sorumluluğu öncelikle müvekkiline karşı mı, meslektaşına mı karşıdır? Avukatlık etiği ve hukuk etiğinin farklılaştığı bir nokta var mıdır?
|
12-03-2007, 14:20 | #8 |
|
Haricen öğrendiği bir bilgiye göre hareket etmedi diye davalı vekilini sorumlu tutamayız. Kaldı ki; haricen öğrendiğine göre, kendi kabulü olmaksızın öğrendiğini ispat dahi edemeyebiliriz. Hukuk hak ve yükümlülükler üzere denge hesabıdır. Burada davacı vekilinin, davalı vekilinin haricen öğrendiği hususu iddia ve ispata yeltenmesi ve buradan elde edeceği sonuca göz dikmesi yerine; öncelikle kendine düşen yükümlülüğü yerine getirmesi gerekirdi, yani azil durumunu dosyaya bildirmeliydi. Davacı vekilinin, davalı vekilinin durumuyla ilgili çabası fuzuli uğraştır kanımca.
Hukuki anlamda davalı vekilinden böyle bir sorumluluk beklenemez. Davalı vekilinin haricen öğrendiği bilgiyi, "adaletin tecellisi" için, adaletin hizmetine sunup sunmaması tamamen kendi vicdanı, kendi iç huzuru ile ilgili bir durumdur. Ne desek boş, sorunun cevabı kendindedir. Saygılarımla. |
12-03-2007, 14:25 | #9 |
|
Burada sorun öncelikle azil işleminin ne şekilde yapıldığıyla başlıyor.Azledilen avukatın öncelikle usulüne uygun bir şekilde azledilmesi gerekir,avukatın azilden dolayı vekalet ücretinin tam ödenmesi gerekir.Yeni avukatın diğer meslektaşının azledildiğini dosyaya bilgi vermesi gerekir.Bu durumda davacı asilin ,azledilen avukatın ve yeni avukatın birlikte sorumluluğundan bahsedilebilir.Ancak davalı vekilinin böyle bir sorumluluğu yoktur,zira karşı tarafın kendi içindeki içişleyiş ve hukuki ilişkilerine kendini dahil etmek zorunda değildir veya böyle bir müdahaleyi istemeyebilir de.Çünkü karşısında enaz kendisi kadar işin uzmanı bir meslektaşı var ve herkes takip ettiği dosyayı eniyi şekilde takip etmek üzere asıl dava sahiplerince yetkilendirilmiştir.Davacı vekilinin yapacağı işler bellidir davalı vekilinin yapacağı işler bellidir.Adaletin tecellisi için davacı vekilleri açtıkları her davanın açık noktalarını,zayıf noktalarını davalı ve vekiline göstersin mi diyeceğiz? Tabi ki hayır herkes takip ettiği davayı yetki ve sorumluluğu dahilinde takip edecek ihmal ettiği ölçüde de sorumluluk altına girecektir.Aksi halde temsil ettiğin tarafın yanında diğer tarafın da yükünün altına girersen halin nice olur.Bu arada yapılan tebligatın usulsüz olmadığını düşünüyorum zira dosyada azle ilişkin bir bildirim ve karar yok .İyi çalışmalar.
|
12-03-2007, 16:07 | #10 |
|
Davalı vekilinin etik ya da yasal bir sorumluluğu olduğunu düşünmüyorum.
Konunun avukatlık etiği ya da hukuk etiği ile ilgisi olduğunu da düşünmüyorum. Davalı vekilinin azilden hiç haberdar olmadığını kabul ediyorum. Yapılan bu tür bir tebligatın yasal olup olmadığı ve süreyi işletip işletmeyeceği üzerinde duruyorum. Bu olay hukuk sistemimizde tekerrür edebilir. Bu nedenle yasal olarak çözülmesi gereken bir sorun olarak değerlendirmek gerekir. Yani somut olaydan tamamen bağımsız olarak değerlendirmeliyiz. (Bu konuda bir Yargıtay kararı var mı bilemiyorum.) MK md. 2/1, bütün hukuki ilişkilerde dürüst davranma ilkesini koymuştur. (MK md.3'te konumuza esas alınabilir.) Bu kural gereğince bu tür bir davada, kararın, dosyaya vekaletname ibraz etmiş son vekile tebliğ edilmesi gerektiği ve bunun da yasal zorunluluk olduğu kanaatindeyim. Avukatların zaafları ve hataları sonucu uğranılan zararları telafi etmek üzere mesleki sorumluluk sigortasının bir an önce getirilmesi gerektiği bu vesileyle bir kez daha ortaya çıkmış bulunmaktadır. Zira her meslektaşımızın hata yapma riski vardır ve bu nedenle müvekkilllerin uğradığı zararların bu sigorta vasıtasıyla telafisi gerekir. Saygılarımla |
14-03-2007, 16:47 | #11 |
|
Avukat nasıl davranmalıydı?
Ben de sayın Demirel ve J.D. gibi düşünüyorum. Azledilen avukat azledildiğini biliyorsa durumu derhal mahkemeye bildirerek hak kaybına engel olması gerekir di.
Ancak azil ve çekilme dosyaya bildirilmediği sürece süreler işleyeceğinden (kaldı ki birden fazla avukat olması durumunda da avukatlardan birine yapılan tebligat sonuç doğurur) Azledildiğini bilen avukatın tebligatı alarak kesinleşmeyi sağlaması tam anlamıyla kusurlu bir davranıştır ve sorumluluğunu gerektirir. Hele hele avukatlık ilişkisi sürerken bile davayı temyizden vazgeçmek için müvekkilişmizin açık onayının alınması gerektiği düşünülürse. Saygılar. |
06-06-2009, 17:34 | #12 |
|
Benim de buna benzer bir olay var aslında başımda.çok kararsız kalmakla birlikte izleyeceğim yoldan çok emin olamıyorum. olay şöyle;
Müvekkil,7 sene bir avukat arkadaşım ile çalışmış ancak son 2 senedir görevi savsakladığını,kendisini yeterince bilgilendirmediğini,açmasını istediği davaları açtım dediği halde açmadığını vs gibi şikeyetlerle bu meslektaşımı azletmek istiyor. bunu da benim yapmamı istedi ancak etik bulmağım için kendisini yapmasını söyledim.şimdi o avukat arkadaşla kesin olarak çalışmak istemiyor. bana da vekalet çıkartmak istiyor. ancak hangi davalar devam ediyor hangileri etmiyor bilmiyoruz. bu sebeple önce avukat arkadaşımla bir görüşme yapıp ardından müvekkilin ihtar çekmesi yolunumu izlemeliyim yoksa avukatlık kanunumuzun 172.ms si uayrınca müvekkil ilk avukatından bana vekalet çıkartması için muvafakat alması gereken yolu mu seçmeliyim. müvekkil direk vekaletten azletmek istedi ancak bunun doğru olmayacağını söyledim.ilk avukatıyla yapacağı görüşmeye benim de gelmemi istiyor ayrıca |
05-12-2009, 16:12 | #13 |
|
Taraflardan birinin vekilini azletmesi veya vekilin istifa etmesi halinde bu istifa veya azil mahkemeye ulaşıp karşı tarafa bildirilmedikçe karşı taraf için hukuki sonuç doğurmaz. dolayısı ile bahsi geçen olayda davalı tarafın kusuru söz konusu değildir; zira azil mevzuu dosyaya ve/veya davalı tarafa bildirilmemiş olduğundan davalı ve vekili azli bilmediği gibi bilebilecek durumda da değildir.dolayısıyla hüküm kesinleşmiştir. davacı ile eski ve yeni vekili bu durumdan doğan sormululuğu kusurları oranında göğüslemek zorundalardır.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Avukatlar Nasıl Kurtulur? avukatlıkta Kalite Nasıl Artar? işte Bana Göre Çözümü: | ibrahimbey | Hukuk Sohbetleri | 87 | 26-05-2010 22:11 |
Bu Nasıl İş? | Kıvılcım | Meslektaşların Soruları | 5 | 13-09-2006 23:06 |
Noterlik Hakkında Bilgi(Nasıl Olunu,işleyiş Nasıl Vs Vs) | fatih | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 04-03-2002 20:39 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |