Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Vekillikten çekilme halinde hükmedilen vekalet ücreti yerinde midir? Müvekkil tahsil edebilir mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-06-2013, 15:12   #1
SUCCEED

 
Varsayılan Vekillikten çekilme halinde hükmedilen vekalet ücreti yerinde midir? Müvekkil tahsil edebilir mi?

Vekillikten çekilme halinde hükmedilen vekalet ücreti yerinde midir?

Taban tabana zıt ,2 farklı Yargıtay kararı var;




T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi

Esas : 2004/12938
Karar : 2005/2259*
Tarih : 01.01.2005

Davacı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.902.582.075 liranın yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davacı Avukatı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacı Kurumun temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Malûliyet aylığı almakta iken çalışmaya başlayan davalının aylığı kesilerek fuzuli ödenen aylıkların tahsiline ilişkin olarak açılan davada Mahkemece; sadece çalışmanın geçtiği ayda alınan aylıkların tahsiline karar verilmiştir.

Davanın yasal dayanağını teşkil eden ve emredici nitelikte olan 506 sayılı Yasanın 58. maddesinde sigortalı olarak çalışmaya başlayanların malûllük aylığının çalışmaya başladıkları tarihten itibaren kesileceği, işten ayrılanların yazılı istekte bulunmaları halinde, isteği takip eden aybaşından başlanarak tekrar aylık ödeneceği hükme bağlandığına göre Mahkemenin bu yasa kuralını göz ardı ederek yazılı şekilde karar vermesi isabetsizdir.*

Kabule göre de; davalı vekilinin istifa ettiği ve bu nedenle hüküm tarihinde vekillik sıfatı bulunmağı anlaşılan davalı vekili için vekalet ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.03.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/9608
K. 2001/10741
T. 20.11.2001
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü.

KARAR : Davacı, davalıya kilogramı 45.000 Tl.den sattığı 13.380 kğ mısır bedeli olan 600.000.000 Tl.nın tahsili için başladığı icra takibine davalı tarafından yapılan itiraz iptali ile inkar tazminatı ödetilmesine karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ise satılan mısırın kendisine ait olan bölümün 6690 kg olduğunu ve alacağının bunun karşılığı bedel olduğunu bildirmiştir.

Davalı, davacı ile ortağından satın aldığı 13380 kg mısır bedelinin tamamını haricen ödediğini, davacının payının 6690 kg olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, borcun 301.050.000 Tl.lık bölümüne ilişkin itirazın iptaline ve davalının kötü niyetli olduğundan hükmedilen miktar üzerinden inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirmiş vekil 30.1.2001 tarihli oturuma katılmıştır. İstifası ile sonraki oturumlara katılmaması vekalet ücreti takdir edilemeyeceğini göstermez. Bu nedenle reddedilen dava miktarı üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu hususun nazara alınmayarak davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK. 438/7 maddesi gereğidir.


SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün 6. bendinden sonra gelmek üzere 7. bent olarak (Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dava tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi gereğince reddedilen dava miktarı üzerinden hesaplanan 29.895.000 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine) sözlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin harcın onama harcından çıkartılmasıyla arta kalan 13.000.000 liranın temyiz edenden alınmasına, 20.11.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Mahkemece bu vekalet ücretine hükmedildi ise müvekkil bunu kendisi namına tahsil edebilir mi?
Old 17-06-2013, 08:25   #2
avukat 27

 
Varsayılan alamazsınız.

Aşağıda belirtilen Yargıtay kararında da ifade edildiği üzere haklı sebep olmadan çekilen avukatın vekalet ücreti isteme hakkı bulunmamaktadır..


T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/9343
Karar: 2010/2815
Karar Tarihi: 09.03.2010
818 S. K. m. 396) (1136 S. K. m. 164, 171, 174) (YHGK23.03.1983 T. 1981/4-562 E. 1983/156 K.)



Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılamasısonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilenhükmün süresi içinde davacılar-karşı davalılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, karşı tarara çıkarılandavetiye bila tebliğ edilmiş ve davacılar karşı davalılar vekili avukat’ının duruşmadan vazgeçme beyanıüzerine incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosyaincelendi gereği konuşulup düşünüldü.



Karar: Davacılar, Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen26.07.2001 gün ve 128-49 sayılı genelgenin yürütülmesinin durdurulması veiptali davası açılması için davalı ile 05.09.2001 tarihli avukatlık ücret sözleşmesiimzaladıklarını, sözleşme gereğince davalı avukata 20.09.2001 tarihli makbuzla 25.000 Dolar ödediklerini,,davacı avukatın Danıştay 10.Dairesi’nde 2001/2811 E. sayılı dosya üzerinden açtığı davada görevsizlikkararı verildiğini, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için davalınıntalepte bulunmadığını, kendileri tarafından dosyanın görevli mahkemeyegönderilmesinin sağlandığını, 25.01.2002 tarihinde davalının tek taraflı olarakvekaletten istifa ettiğini, Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesigereğince, üzerine aldığı işi haklı bir neden olmadan takipten vazgeçen avukat, hiçbir ücret isteyemeyeceğigibi, peşin aldığı ücreti de geri vermek zorunda olduğundan, 04.06.2002 tarihliihtarla peşin olarak ödemiş oldukları vekaletücretinin iadesini talep ettiklerini, ne var ki ihtara olumlu yanıtalamadıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak üzere, 25.000Dolar vekalet ücretinin istifa tarihi olan 25.01.2002tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesiniistemişlerdir.



Davalı, vekalet sözleşmesine konu olan genelgenin iptaliiçin idari ve hukuki başvurularda bulunduğunu, Danıştay'da açılan davadagörevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Ankara 5. İdareMahkemesi’nde davaya devam edildiğini, bu arada davacı şirketlere aityetkililerin, bürosuna gelerek, Sağlık Bakanlığı’nın istediği holigramuygulamasına başladıklarını, dava yolunun uzun bir süreç olması nedeniyledavadan vazgeçeceklerini belirterek, vekaletten çekilmesini istediklerini, bu şekilde davacıların isteğidoğrultusunda vekaletten çekildiğini, davacıların vekalet ücreti olarak sadece 5.601.024,000 TL ödeme yaptıklarını,talep edilen 25.000 Dolar ücretin ise ödenmediğini; savunarak, davanın reddinidilemiş, bu dava ile birleştirilen Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açmışolduğu 2005/522 E. sayılı davada ise, bakiye 60.000 Dolar vekalet ücretinin davalılardantahsilini talep etmiştir.



Mahkemece, peşin olarak ödenen 25.000 Dolar vekalet ücretinin, davacıların istekve rızası ile ödendiği, davalı vekilin dava açmak suretiyle vekalet göreviniilk aşamada ifa ettiği, bu nedenle peşin ödenen vekalet ücretinin iadesinin talep edilemeyeceği, buna karşılıkdavayı belli bir safhaya kadar takip eden davalı vekilinin de bakiye ücretatacağını talep edemeyeceği belirtilerek, asıl ve birleştirilen davalarınreddine karar verilmiş, hüküm, davacılar (birleştirilen davanın davalıları)tarafından temyiz edilmiştir.



Avukatlık Kanunu’nun 171/1 maddesinde düzenlenen <Avukat üzerine aldığı işi kanunhükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.> ve<Avukatlık Asgari ÜcretTarifesi>nin 2. maddesinde düzenlenen <... avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, işve işlemler ücreti karşılığıdır.> Hükümleri gereğince avukat, aksine sözleşme yoksa, işisonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez. (Bkz. Aynıdoğrultuda Bkz. HGK. 23.03.1983 4/562-156; HGK. 03.07.1987 3/92-599; 13. HD.2005/15433 E.2008/3694 K.; 13. HD. 2008/6280 E. 2008/11580) Ancak haksız azilhalinde olduğu gibi, avukatınhaklı olarak vekillikten istifaetmesi hafinde de, işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir.



Borçlar Kanunu’nun 396/1. maddesine göre vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğrusona erdiren bozucu ve yenilik doğuran bir işlemdir. Vekilin istifa hakkını her zaman kullanması damümkündür. Ancak istifa haklı değilve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanununda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden BorçlarKanunu'ndaki aynı konuya ilişkin açıklanan bu düzenlemelere göre daha ağır birsorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de, Avukatlık Kanunu’nun 174/1 maddesinde, <üzerine aldığı işihaklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.> Hükmü mevcut olup, buhükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın,Borçlar Kanunu'ndaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklıolarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğugörülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcutdeğilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibineiade etmek zorundadır.



Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacakolursa; Davacılar, davalı avukatınvekaletten tek taraflı ve haksız olarak istifaettiğini ileri sürerek, peşin ödenmiş olan vekalet ücretinin iadesi için eldeki davayı açmış, davalı isedavacıların isteği ve rızası ile vekaletten istifa ettiğini, bu nedenle peşin ödenmiş olan vekalet ücretinin talepedilemeyeceğini savunmuş, birleştirilen davada da aynı nedenlerle bakiye vekalet ücreti alacağının tahsilinitalep etmiştir. Az yukarda açıklandığı üzere istifanın haksız olması halinde avukat ücrete hak kazanamayacağından, davada öncelikle davalınınvekaletten istifasının haklıolup olmadığının incelenmesi gereklidir. Hemen belirtmek gerekir ki bu konudakiispat yükü, davalı avukataaittir. Başka bir ifade ile, davalı avukat,vekaletten haklı olarak istifaettiğini yasal delillerle ispat etmekle yükümlüdür. Somut olayda davalı avukat, her ne kadar davacımüvekkillerinin, dava yolunun uzun bir süreç olması nedeniyle davadanvazgeçeceklerini belirterek, vekaletten çekilmesiniistediklerini, bu şekilde davacıların isteği doğrultusunda vekalettençekildiğini, nitekim bu hususu, 25.01.2007 tarihli ihtarla da, <...vekilliğinizden isteğiniz üzerine istifaediyoruz.> şeklindeki açıklama ile müvekkillerine bildirdiğini savunmuşsada, vekaletten, müvekkillerin isteği ve talimatı ile istifa ettiğini kanıtlayamamıştır. O halde davalının vekaletten istifa etmesi, <haksız istifa> niteliğinde olup, Avukatlık Kanunu’nun 174/1. maddesigereğince de haksız istifahalinde vekil ücrete hak kazanamayacağı gibi, daha önce aldığı peşin ücreti deiade etmekle yükümlü olduğundan, mahkemece davacı müvekkiller tarafından ödenenpeşin ücretin iadesi konusunda açılan asıl davada, 25.000 Doların iadesinekarar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, yazılışekilde asıl davanın da reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıolup, bozmayı gerektirir.



Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmüntemyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 15.60 TL temyizharcının istek halinde iadesine, 09.03.2010 gününde oybirliği ile kararverildi. (¤¤)




T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/9343
Karar: 2010/2815
Karar Tarihi: 09.03.2010
818 S. K. m. 396) (1136 S. K. m. 164, 171, 174) (YHGK23.03.1983 T. 1981/4-562 E. 1983/156 K.)



Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılamasısonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilenhükmün süresi içinde davacılar-karşı davalılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, karşı tarara çıkarılandavetiye bila tebliğ edilmiş ve davacılar karşı davalılar vekili avukat’ının duruşmadan vazgeçme beyanıüzerine incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosyaincelendi gereği konuşulup düşünüldü.



Karar: Davacılar, Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen26.07.2001 gün ve 128-49 sayılı genelgenin yürütülmesinin durdurulması veiptali davası açılması için davalı ile 05.09.2001 tarihli avukatlık ücret sözleşmesiimzaladıklarını, sözleşme gereğince davalı avukata 20.09.2001 tarihli makbuzla 25.000 Dolar ödediklerini,,davacı avukatın Danıştay 10.Dairesi’nde 2001/2811 E. sayılı dosya üzerinden açtığı davada görevsizlikkararı verildiğini, dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için davalınıntalepte bulunmadığını, kendileri tarafından dosyanın görevli mahkemeyegönderilmesinin sağlandığını, 25.01.2002 tarihinde davalının tek taraflı olarakvekaletten istifa ettiğini, AvukatlıkKanunu’nun 174. maddesi gereğince, üzerine aldığı işi haklı bir neden olmadantakipten vazgeçen avukat, hiçbirücret isteyemeyeceği gibi, peşin aldığı ücreti de geri vermek zorundaolduğundan, 04.06.2002 tarihli ihtarla peşin olarak ödemiş oldukları vekalet ücretinin iadesini talepettiklerini, ne var ki ihtara olumlu yanıt alamadıklarını ileri sürerek,fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak üzere, 25.000 Dolar vekalet ücretinin istifa tarihi olan 25.01.2002 tarihindenitibaren yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir.



Davalı, vekalet sözleşmesine konu olan genelgenin iptaliiçin idari ve hukuki başvurularda bulunduğunu, Danıştay'da açılan davadagörevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Ankara 5. İdareMahkemesi’nde davaya devam edildiğini, bu arada davacı şirketlere aityetkililerin, bürosuna gelerek, Sağlık Bakanlığı’nın istediği holigramuygulamasına başladıklarını, dava yolunun uzun bir süreç olması nedeniyledavadan vazgeçeceklerini belirterek, vekaletten çekilmesini istediklerini, bu şekilde davacıların isteğidoğrultusunda vekaletten çekildiğini, davacıların vekalet ücreti olarak sadece 5.601.024,000 TL ödeme yaptıklarını,talep edilen 25.000 Dolar ücretin ise ödenmediğini; savunarak, davanın reddinidilemiş, bu dava ile birleştirilen Şişli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açmışolduğu 2005/522 E. sayılı davada ise, bakiye 60.000 Dolar vekalet ücretinin davalılardantahsilini talep etmiştir.



Mahkemece, peşin olarak ödenen 25.000 Dolar vekalet ücretinin, davacıların istekve rızası ile ödendiği, davalı vekilin dava açmak suretiyle vekalet göreviniilk aşamada ifa ettiği, bu nedenle peşin ödenen vekalet ücretinin iadesinin talep edilemeyeceği, buna karşılıkdavayı belli bir safhaya kadar takip eden davalı vekilinin de bakiye ücretatacağını talep edemeyeceği belirtilerek, asıl ve birleştirilen davalarınreddine karar verilmiş, hüküm, davacılar (birleştirilen davanın davalıları)tarafından temyiz edilmiştir.



Avukatlık Kanunu’nun 171/1 maddesinde düzenlenen <Avukat üzerine aldığı işi kanunhükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.> ve<Avukatlık Asgari ÜcretTarifesi>nin 2. maddesinde düzenlenen <... avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, işve işlemler ücreti karşılığıdır.> Hükümleri gereğince avukat, aksine sözleşme yoksa, işisonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez. (Bkz. Aynıdoğrultuda Bkz. HGK. 23.03.1983 4/562-156; HGK. 03.07.1987 3/92-599; 13. HD.2005/15433 E.2008/3694 K.; 13. HD. 2008/6280 E. 2008/11580) Ancak haksız azilhalinde olduğu gibi, avukatınhaklı olarak vekillikten istifa etmesi hafinde de, işe devam etme olanağımevcut olmadığından, avukat,haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir.



Borçlar Kanunu’nun 396/1. maddesine göre vekilliktenistifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sonaerdiren bozucu ve yenilik doğuran bir işlemdir. Vekilin istifa hakkını her zamankullanması da mümkündür. Ancak istifa haklı değil ve müvekkil de bu nedenlezarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanununda ise haksız istifa halinde, vekil yönündenBorçlar Kanunu'ndaki aynı konuya ilişkin açıklanan bu düzenlemelere göre daha ağırbir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de, Avukatlık Kanunu’nun 174/1 maddesinde, <üzerine aldığı işihaklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.> Hükmü mevcut olup, buhükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunu'ndaki vekalet akdine ilişkin geneldüzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkilekarşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarakişi bırakan, vekaletten istifa eden avukat,ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşinücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmekzorundadır.



Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacakolursa; Davacılar, davalı avukatınvekaletten tek taraflı ve haksız olarak istifa ettiğini ileri sürerek, peşinödenmiş olan vekalet ücretininiadesi için eldeki davayı açmış, davalı ise davacıların isteği ve rızası ilevekaletten istifa ettiğini, bu nedenle peşin ödenmiş olan vekalet ücretinin talepedilemeyeceğini savunmuş, birleştirilen davada da aynı nedenlerle bakiye vekalet ücreti alacağının tahsilinitalep etmiştir. Az yukarda açıklandığı üzere istifanın haksız olması halinde avukat ücrete hak kazanamayacağından,davada öncelikle davalının vekaletten istifasının haklı olup olmadığınınincelenmesi gereklidir. Hemen belirtmek gerekir ki bu konudaki ispat yükü,davalı avukata aittir. Başka birifade ile, davalı avukat,vekaletten haklı olarak istifa ettiğini yasal delillerle ispat etmekleyükümlüdür. Somut olayda davalı avukat,her ne kadar davacı müvekkillerinin, dava yolunun uzun bir süreç olmasınedeniyle davadan vazgeçeceklerini belirterek, vekaletten çekilmesini istediklerini, bu şekildedavacıların isteği doğrultusunda vekaletten çekildiğini, nitekim bu hususu,25.01.2007 tarihli ihtarla da, <... vekilliğinizden isteğiniz üzerine istifaediyoruz.> şeklindeki açıklama ile müvekkillerine bildirdiğini savunmuşsada, vekaletten, müvekkillerin isteği ve talimatı ile istifa ettiğinikanıtlayamamıştır. O halde davalının vekaletten istifa etmesi, <haksızistifa> niteliğinde olup, AvukatlıkKanunu’nun 174/1. maddesi gereğince de haksız istifa halinde vekil ücrete hakkazanamayacağı gibi, daha önce aldığı peşin ücreti de iade etmekle yükümlüolduğundan, mahkemece davacı müvekkiller tarafından ödenen peşin ücretin iadesikonusunda açılan asıl davada, 25.000 Doların iadesine karar verilmesigerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, yazılı şekilde asıl davanında reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayıgerektirir.



Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz edendavacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 15.60 TL temyiz harcının istekhalinde iadesine, 09.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)



T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/2716
Karar: 2007/7518
Karar Tarihi: 29.05.2007
Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı, avukat olduğunu, davalıların dava dışı şirketler ile aralarındaki uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla aralarında 18.11.2003 tarihinde bir sözleşme düzenlediklerini, sözleşmede dava dışı avukatın da imzasının bulunduğunu, davalıların 22.9.2004 gününde her iki avukatı da azlettiklerini, bu azilden sonra kendisine yeniden 6.10.2004 tarihinde vekaletname verdiklerini, görevini başarıyla yerine getirmiş olmasına rağmen 5.5.2005 tarihli azilnameyle ikinci kez azlettiklerini, azlin haksız oludunu ileri sürerek sözleşmeden doğan alacağından şimdilik 250.000 USD'nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davacının başarısız olduğunu, azil tarihinden önce kendisinin tüm dosyalan tutanak karşılığında teslim ederek
vekillikten çekildiğini, çekilen avukatın ücret isteyemeyeceğini, kaldı ki, azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.



Mahkemece, davacının elindeki tüm davalılara ait dosyalan 2.5.2005 günlü tutanakla teslim ettiğini, bunun zimmen
çekilme anlamı taşıdığı, davalıların sonradan azilname göndermelerinin hukuki sonuç doğurmayacağı, gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delililerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Her ne kadar 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 174/1 maddesinde üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukatın hiçbir ücret isteyemeyeceği belirtilmiş ise de, bu yön yalnızca
çekilme tarihi itibariyle takip edilen dava ve işler açısından hüküm ifade eder. Hal böyle olunca mahkemenin de kabulünde olduğu çekilme tarihi olan 2.5.2005 itibariyle kesinleşmiş dava dosyaları yönünden davacı talepte bulunabilir. Bu durumda mahkemece davacının davalılara vekaleten takip ettiği dava dosyalarından çekilme tarihi itibariyle kesinleşmiş bulunanlar yönünden vekalet ücreti alacağı araştırılıp gerekirse bilirkişi aracılığıyla taraf, hakim, Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı ve bu miktara hükmedilmelidir. Bu hususun gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda birinci bette açıklanan nedenle diğer temyiz itirazlarının ceddine, ikinci bentte açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 29.05.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

Old 26-08-2013, 12:23   #3
SUCCEED

 
Varsayılan

Çekilen vekil ben değilim. Burada sormak istediğim vekillikten çekilme durumunda Mahkemenin çekilen vekil lehine vekat ücretine hükmetmesi doğru mudur?
Old 26-08-2013, 15:35   #4
avukat 27

 
Varsayılan

vekaletten çekilme de Vekalet ücretine hükmedilemez.
T.C. YARGITAY
8.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/3563
Karar: 2012/5322
Karar Tarihi: 05.06.2012
4721 S. K. m. 225, 253, 254)
Dava ve Karar: K. İ. ile Y. Y. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Ankara 5. Aile Mahkemesinden verilen 27.12.2011 gün ve 934/1775 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Doya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.06.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili bizzat ve vekili ve karşı taraftan davalı vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
Davacı K. İ. vekili, dava konusu Ankara Çankaya 2637 ada 7 parseldeki ... numaralı daire ile 06 ... ... plakalı otomobilin evlilik birliği içinde alınarak davalı kadın adına tescil edildiğini, söz konusu malvarlıklarının vekil edenine miras kalan Görele'deki taşınmazın satışı ile elde edilen gelirle alındığını ileri sürerek ev ve otomobilin kayıtlarının iptali ile tamamının olmazsa 1/2 paylarının iptaliyle vekil edeni adına tesciline, bu istekleri de yerinde görülmezse sürüm değerlerinin yarı payının davalıdan alınarak vekil edenine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Y. Y. İ. vekili, dava konusu mal varlıklarının vekil edeninin Ankara Gölbaşı ilçesindeki ve Gaziantep Nurdağı ilçesindeki taşınmazlarının satışıyla elde edilen gelirle alındığını, kaldı ki taraflar arasında düzenlenen sözleşmeyle paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kabul edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemenin, taraflar arasındaki sözleşmeyle paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kabul edildiği, anılan sözleşmeye göre taşınmaz ve otomobilde davacının hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin ilk kararı davacı vekilinin temyizi üzerine araçla ilgili verilen hüküm yönünden onanmış, daire ile ilgili hüküm yönünden ise bozulmuş, her iki tarafın karar düzeltme istekleri de reddedilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda taşınmazın davalı adına alındığı ve paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesi ile davacının bu taşınmaz üzerinde hak iddia etmeyeceğini kabul ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 22.10.2004 tarihinde evlenmişler, Ankara 38. Noterliği'nde düzenledikleri 17.8.2006 tarihli sözleşmeyle <paylaşmalı mal ayrılığı> rejimini kabul etmişlerdir. Daha sonra 16.2.2007 tarihinde açılan dava sonunda boşanmışlar, karar 1.4.2011 tarihinde kesinleşmiştir. TMK. nun 225/1 maddesine göre, sözleşmeyle başka mal rejiminin kabul edilmesiyle önceki mal rejimi sona ereceğinden önceki mal rejiminin tasfiyesi istenebilir. Sözleşme tarihinden önce edinildiği anlaşılan araç bakımından taraflar arasındaki mal rejiminin paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinin düzenlenmesi ile sona erdiği dikkate alınarak ilk karar sonrası temyiz incelemesi yapılarak onama sevk edilmiştir. Ancak dava konusu 2637 ada 17 parselde bulunan binanın 3.kat 8 numaralı çatı katlı meskeni sözleşme tarihinden sonra 26.10.2006 tarihinde davalı adına satın alma yolu ile edinilerek tapuya tescil edilmiştir. Tapunun beyanlar hanesinde 5.7.2007 tarihi itibarıyla aile konutu şerhi bulunmaktadır. Başka anlatımla, sözleşmeyle belirlenen paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş olup, ailenin ortak kullanımına ve yararlanmasına özgülenmiş durumdadır. Taşınmaz bakımından tasfiyenin yapılabilmesi, taşınmazın sözleşme tarihinden sonra edinilmesi sebebiyle taraflar arasında görülen boşanma kararının kesinleşmesine bağlı olduğundan, önceki karar bu yönden bozulmuştur. Bozma sonrası mahkemece boşanma kararının kesinleşmesi beklenerek ön koşul gerçekleştikten, mal rejimi sona erdikten sonra davacının paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinde, bu taşınmaz üzerinde hak iddia etmeyeceğini kabul ettiği gerekçesi ile yeniden davanın reddine karar verilmiştir.
17.08.2006 tarihli düzenleme şeklindeki paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinin 1.maddesinde <sözleşmenin imzalanma tarihinden sonra dahi olsa eşlerden her kim tescil edilmesi yasal zorunluluk olan mal edinildiğinde edinilen mal adına kayıtlı bulunan eşe ait olacaktır.>, 7.maddesinde <Bu mal rejiminin kurulmasından sonra birimizin edindiği ve ailemizin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülediği mallar ile ailemizin ekonomik geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler mal rejiminin sona ermesi durumunda aramızda eşit olarak paylaştırılacaktır>, 8.maddesinde ise <Her birimizin kendisine ait olan manevi tazminat alacakları, miras yolu ile edindiği mallar ile karşılıksız kazandırmada bulunanın açık iradesinden aksi anlaşılmadıkça sağlar arası veya ölüme bağlı tasarruflarla edinilen mallar paylaşma dışı kalacaktır.> yazılıdır. Mahkemece, açık olmamakla birlikte davanın sözleşmenin 1.maddesine dayanılarak reddedildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar bu maddede, <tapuda kayıtlı taşınmazın adına kayıtlı olana ait olacağı> yazılı ise de, bu hüküm genel nitelikte olup, taşınmazın tapuya kaydedilmesi halinde malik sütununda yazılı kişiye ait olduğunun kabul edilmesi yasa gereğidir. Bunun dışında aynı sözleşmenin 7 ve 8. maddelerinde paylaşmalı mal ayrılığı rejimine özgü daha özel düzenlemeler bulunmaktadır. Aile konutu şerhi konmuş bulunan ve aile konutu olarak kullanıldığı konusunda tereddüt bulunmayan taşınmazla ilgili bu maddelerin uygulanma imkanı bulunup bulunmadığı mahkemece değerlendirilmemiştir. Bu nedenle sadece sözleşmenin 1. maddesinden hareketle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Mahkemece yapılması gereken iş; paylaşmalı mal ayrılığı rejimi sözleşmesinin 7 ve 8.maddeleri ile TMK. nun 253 ve 254. maddelerini birlikte değerlendirmek, mahkemenin bu husustaki görüşünü ortaya koymak, ondan sonra oluşacak duruma göre hüküm kurmak olmalıdır.
Kabule göre de; davalı taraf dava açıldıktan sonra ilk karar sonrası ve Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilmiş ise de, davalının vekili 31.10.2011 tarihli dilekçe ile vekillikten istifa etmiş, davalı Y. 15.11.2011 tarihli duruşmada hazır bulunmuş ve davayı kendisinin takip ettiğini ifade etmiştir. Yargılamanın 27.12.2011 tarihli son celsesinde sadece davacı vekili hazır bulunmuş, davalı veya temsilen bir vekil gelmemiş, mahkemece bu oturumda dava ile ilgili hüküm kurulmuş, kısa kararda da hükmün davacı vekilinin yüzünü karşı, davalı tarafın yokluğunda verildiği yazılmıştır. Davalı Y.'in 26.12.2011 tarihli vekaletname ile vekil olarak atadığı avukatlardan Av. S. Ö., mahkeme yazı işleri müdürünce 27.12.2011 havale tarihli dilekçe sunarak başka bir mahkemede aynı saatte yargılaması bulunduğundan duruşmanın yokluğunda yapıldığı, vekaletnamesini de sunamadığını belirtmiş, vekaletnamenin kabulü ile gerekçeli kararın tarafına tebliğini istemiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında davalı vekili lehine 10.050 TL vekalet ücreti takdir edilmiştir. Açıklanan safahat, özellikle bozma sonrası yapılan iki yargılama oturumunda da davayı kendisinin takip ettiğini belirten davalının vekil tayin edeceğine ilişkin beyanda bulunulmaması, vekaletname sunulmaması ve davalı tarafın yokluğunda karar verilmesi karşısında davalıyı yargılama oturumlarında temsil etmeyen vekil lehine vekalet ücreti takdir edilmiş olması da doğru olmamıştır. Diğer yandan ancak taraf lehine vekalet ücreti takdiri mümkün olup, taraf sıfatı olmayan vekil yararına dahi vekalet ücreti takdiri doğru değildir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3.maddesi yollaması ile HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK. nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK. nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 05.06.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vekillikten Çekilme Durumunda Vekalet Ücreti Av.VF-PLN Meslektaşların Soruları 7 10-11-2012 13:48
vekillikten çekildikten sonra davanın müvekkil lehine sonuçlanması-vekalet ücreti Aybüke Kağan Meslektaşların Soruları 12 04-01-2011 15:16
hükmedilen vekalet ücreti (-de) avukata ait midir? namutenahi Meslektaşların Soruları 3 12-09-2008 11:05
vekillikten çekilme durumunda vekalet ücreti sorunu Av.Nilay TOPRAK Meslektaşların Soruları 29 08-10-2007 10:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09080911 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.