Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aile İçi Şiddet ve Yargıtay Kararları

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 08-04-2004, 23:35   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Aile İçi Şiddet ve Yargıtay Kararları

Sn.Katılımcılar,

Bu sayfalarda kadınlara ilişkin yargıtay kararlarını biriktirmeyi öneriyorum.Belki başlıklandırmak çalışmayı kolaylaştırabilir.

Örnegin 4320-Ailenin Korunması yasası ve kadın

M.K. ve kadın

TCK ve kadın

Uluslararası hukuk ve kadın

gibi.

Önerilerinizi ve katkılarınızı bekliyorum.

Saygılar
Old 09-04-2004, 12:38   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

TCK ve kadın

1 . Y A R G I T A Y

CGK
E. 1990 / 75,K. 1990 / 96,T. 26.03.1990


KOCANIN RESMİ NİKAHLI EŞİNİ ZOR VE NÜFUZ KULLANMAK SURETİYLE PARA KARŞILIĞINDA CİNSEL İSTEKLERİNİ DOYURMAK İÇİN BAŞKA ERKEKLERE TEDARİK ETTİĞİ ANLAŞILDIĞINA
GÖRE, HAKKINDA TCK'NUN 436. MADDESİNİN 1. FIKRASININ 2. CÜMLESİ HÜKMÜ UYGULANMALIDIR.


"İncelenen olayda sanık kocanın, 21 yaşını bitirmiş resmi nikahlı eşini zor ve nüfuz kullanmak suretiyle para karşılığında cinsel isteklerini doyurmak için başka erkeklere tedarik ettiği saptandığına göre TCK.nun 436. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesiyle yapılan uygulama yerinde olup TCK.436/2 ile artırma
yapılmaması isabetlidir. Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına
karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle isabetli bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA 26.3.1990 gününde isteme aykırı olarak oybirliğiyle
karar verildi.


--------------------------------------------------------------------------------
T.C.

Y A R G I T A Y

CGK

E. 1988 / 103,K. 1988 / 207,T. 09.05.1988


765 / TCK. - 80.414.418.

KOCASI TARAFINDAN KIZININ GAYRI RESMİ EVLENDİRİLMESİNDE, EĞİTİM VE KÜLTÜR DÜZEYİ İTİBARİYLE BİR ETKİNLİĞİ OLMADIĞI, EVLENDİRMEYE BİLİNÇLE VE EYLEMLİ OLARAK KATILMADIĞI ANLAŞILAN SANIK HATİCE'NİN BERAATİNE KARAR VERİLMESİNDE
ZORUNLULUK BULUNMAKTADIR.

DAVA : kocanın aile birliğinin reisi, 152. maddesi ise karının, kocanın muavini ve müşaviri olduğunu kabul etmektedir. Türk toplumunun büyük kesiminde kadının müşavir olarak herhangi bir hakka sahip olmadığı da bilinen bir gerçektir.
Kadının bu tür suçlara velayet hakkını kötüye kullanmak suretiyle iştiraki, velayet haklarının tek başına kendisinde olduğu hallerde münhasır olmalıdır.
Sanık Hatice aşamalarda kızlarını gayriresmi olarakevlendirdiklerini
söylemesine karşın temyiz layihasında bu evlendirmede hiçbir hak ve yetkisi sahip olmadığını açıkça belirtmektedir.
Bu itibarla kadın ve erkeğin aynı duruma sahip olmadıkları kabul edilerek, ceza uygulamasında bu özel durumun gözönüne alınması gerekirken, ana olan ve bir köy yerinde sekiz çocuklu bulunan sanık Hatice'nin diğer sanıklarla birlikte aynı şekilde cezalandırılması hak ve nisfet kurallarına ters düşeceği,
adalet duygularını inciteceği görüşünü ileri sürerek Özel Daire onama kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasını istemektedir.
İncelenen dosyaya göre;
Sanığın itiraz kapsamı dışında kalan kocası Kadir Öztürk'le beraber suç tarihinde 15 yaşından küçük kızları mağdure Ayten Öztürk'ü diğer sanık Rafet Balcı ile ilerde resmi nikah yapılacağına inanarak gayriresmu olarak evlendirdikleri ve bu şekildemağdurenin ırzına geçilmesi suçuna iştirak ettiği
iddia ve kabul edilmişse de;
Mağdure anlatımında, kendi isteği anne ve babasının muvaffakatı ile gayriresmi olarak Rafet Balcı'yla evlendiğini, yedi yıl süre ile karı-koca hayatı yaşadıklarını, Rafet Balcının rıza ile ırzına geçip kızlığını bozduğunu bildirmektedir.
Sanık Hatice Öztürk'ün anlatımları değişkenlik göstermekle beraber, sanık baba Kadir Öztürk, tüm aşamalarda kızı mağdureyi kendisinin evlendirdiğini
söylemekte eşinin bu olayda herhangi bir sorumluluğu ve reyi bulunduğunu
belirtmemektedir.
Sanık Hatice temyiz dilekçesinde ise, köy kadını olan kendisinin olayda söz
sahibi olmadığını, tek söz sahibinin eşi Kadir olduğunu kızının evlenmesi olayı
ile iradi olarak ilgilenmediğini ileri sürmektedir.
Yukarıda açıklanan oluş ve savunmalarına göre, sanık Hatice Öztürk'ün kızı Ayten'in gayriresmu evlendirmesi olayına iradi olarak katılmadığı ve olayda kırsal kesim yaşam koşulları, eğitim ve kültür düzeyi itibariyle bir etkinliğinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Sanık Hatice'nin kocası Kadir ile irade birliği içinde olmadığı, gayriresmi
evlendirmeye bilinçle ve eylemli olarak katılmadığı saptandığından
C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Kurul üyelerinden A.Savgili, A.Saysel, V.Safaş, sorunun olaya özgü ele alınmayarak ülke genelinde değerlendirilmesini ve bu meyanda M.K. 263-268. maddelerine göre kadının babayla birlikte velayet hakkına sahip olmasına rağmen anlaşamadıkları takdirde babanın reyinin geçerli olacağı ilkesi karşısında olaydan sorumlu tutulmaması gerektiğini ileri sürerek değişik gerekçe ile
itirazın kabulü yönünde oy kullanırlarken A.Saracoğlu ve M.Gözdemir ise Özel Daire onama kararının haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek itirazın reddi
yönünde oy kullanmışlardır.
---------------------------------------------
Old 13-04-2004, 10:34   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan TCK

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU

E. 2001/4-165
K. 2001/195
T. 2.10.2001

• AİLE BİREYLERİNE KÖTÜ MUAMELE VE TEHDİT SUÇLARININ AYRI AYRI OLUŞMASI ( Eşini Sürekli Döven ve Ölümle Tehdit Eden Sanık )
• TEHDİT SUÇU ( Aile Bireylerine Kütü Muamele Suçunun Unsuru Olmayıp Bağımsız Suç Oluşturması )
• ÖLÜMLE TEHDİT SUÇU ( Aile Bireylerine Kötü Muamele Suçunun Unsuru Olmayıp Bağımsız Suç Oluşturacağı )
765/m.191,11,477,478
ÖZET : Resmi nikahlı eşi katılanı olay günü ve öncesinde sürekli döverek evden kovan ve atmaya çalışan, evin kapı kilitlerini değiştirerek eve girmesini engelleyen, "ölümün benim elinden olacak, başını taşla ezdireceğim..." diye tehdit eden sanığın eylemi ''aile bireylerine kötü muamele" suçundan başka sarfettiği tehdit içeren sözlerini TCY.nın 191/son maddesi ve fıkrasının dışında bir fıkrasına uyması, aile bireylerini korumaya yönelik düzenlemenin aynı fiillere daha az ceza verilmesi ve bireyleri mağdur etme sonucunu doğuracak olması, aynı durumda cezanın ağırlaştırılmasını öngören ya da ailenin korunmasını amaçlayan düzenlemelere ters düşmesi nedenleriyle ayrı bir suç oluşturur.

DAVA : Aile bireylerine kötü muamele ve tehdit suçundan sanık Mehmet'in TCY.nın 478/1-3, 191/1 ve 71. maddeleri uyarınca 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin ( İzmir Onbirinci Asliye Ceza Mahkemesi )nce verilen 21.12.1999 gün ve 1336/1524 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle,dosyayı inceleyen Dördüncü Ceza Dairesince 4.6.2001 gün ve 5698/6932 sayı ile onanmıştır.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise 29.6.2001 gün ve 26028 sayı ile;

Sanığın nikahlı eşini sürekli dövdüğü, tehdit ettiği ve kötü davrandığı konusunda anlaşmazlık bulunmamaktadır.

Aile bireylerine kötü muamele teşkil eden hareketler, tek başına ele alındıkları taktirde bağımsız bir suç teşkil edebilirler, yaralama, ırza geçme, hakaret, tehdit, hürriyeti tahdit gibi, bu taktirde geri kalan hareketler itiyadi suç olan kötü muamele suçunu teşkil etmekte iseler, bu suçlarla içtima ettiklerini kabul etmek gerekir. Ancak sövme, tehdit veya yaralama fiilinin hafiflemiş şeklinin bu suçun unsurunu teşkil ettiği ve bağımsızlıklarını kaybettiklerini kabul etmek gerekir.

Öğretide, yargı kararlarında da tehdit fiilinin aile bireylerine kötü davranma suçunun unsurunu oluşturduğu ve bağımsızlığını kaybettiği belirtilmiştir. Sanığa isnat edilen eylem iki ayrı suçu değil, tek bir aile bireylerine kötü davranma suçunu oluşturmaktadır, gerekçesiyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dosya Birinci Başkanığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Sanık Mehmet'in resmi nikahlı eşi katılan Hafiza'yı olay tarihi ve öncesinde sürekli darp ederek evden kovduğu, evden atmaya çalıştığı, evin kapı kilitlerini değiştirerek eve girmesini engellediği, ölümün benim elimden olacak, başını taşla ezdireceğim, dağa kaldıracağım demek suretiyle tehdit ettiği olayda; Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığın eylemlerinin bir bütün halinde aile bireylerine kötü muamele suçunu mu, yoksa aile bireylerine kötü muamele ve tehdit suçlarını mı oluşturduğu, başka bir deyişle tehdit suçunun aile bireylerine kötü davranma suçunun içinde eriyip erimeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Türk Ceza Yasasının 478. maddesinin birinci fıkrasında; 477. maddede beyan olunan terbiye hakkını ve disiplin yetkisini kötüye kullanma halleri haricinde ailesiyle birlikte yaşayan 12 yaşından aşağı bir çocuğa veya aile bireylerinden birine merhamet ve şefkatle bağdaşmayan kötü muamelelerde bulunan failin cezalandırılacağı öngörülmüştür. Maddede eylemin TCY.nın 477. maddesinde düzenlenen suçu oluşturan haller dışındaki merhamet ve şefkatle bağdaştırılması mümkün olmayan kötü ( fena ) muameleler olması gerektiği belirtilmiş, kötü ( fena ) muamele tanımlanmamış ancak, 478. maddeyi değiştiren 8.6.1993 gün ve 2275 sayılı Yasanın gerekçesinde "fena ( kötü ) muameleden maksadın darp dışındaki fiil ve hareketler" olduğu belirtilmiştir.

Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren kararlarında ( örneğin 14.1.1985 gün ve 2-393/5, 8.12.1949 gün ve 4-389/372, 10.10.1960 gün ve 4/54/54 sayılı kararları ) kötü muamelenin; "müessir fiil oluşturmayan ve aynı zamanda terbiye ve disiplin araçlarını kötüye kullanma biçiminde kendisini göstermeyen, ancak beden bütünlüğüne zarar veren hürriyeti ve haysiyeti esaslı biçimde rencide eden fiiller olduğu belirtilmiş, öğretide de bu ilke benimsenerek, küfür, beden kabiliyetleri ile bir oran halinde bulunmayan ağır hizmetler yaptırmak, çıplak gezdirmek, gece sokakta yatırmak, aç susuz bırakmak, sokakta yatırmak gibi hareketlerin kötü muamele suçunu oluşturduğu, belirli bir muamele tarzının kötü muamele olup olmadığı belirlenirken, yapan ile ona katlanan arasındaki ilişki ve hayat tarzının gözden uzak tutulmaması gerektiği ileri sürülmüş, ( Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 16. Bası, sh. 261, 262, Gözübüyük, Şerhi, C. 4, sh. 504, Erem, Türk Ceza Kanunu Şerhi, C. 3, sh. 2225 ) Önder ise; "mağdura maddi veya manevi bakımdan eziyet veren, bedeni veya ruhsal yapısında zarar veya tehlike meydana getiren her türlü eylemin bu kavrama gireceğini belirtmiştir ( Şahıslara ve Mala Karşı Cürümler, sh. 215 ). Aynı ilkeler TCY.nın öntasarısında da korunarak, konuyu düzenleyen 333. madde gerekçesinde merhamet ve şefkatle bağdaşmayacak yani belirli bir ölçüde ağırlık taşıyan hareketlerin kötü muamele sayılacağı, etkili eylem, fuhşa teşvik, ırza tasaddi, ırza geçmek, terk gibi halIerin bu kavram dışında tutulması gerektiği açıklanmıştır.

Aile bireylerine kötü muamele teşkil eden hareketlerin bağımsız bir suç teşkil etmeleri de mümkündür. Öğretide; Erman; bu hareketlerin tek başına müessir fiil, ırza tecavüz, hakaret, tehdit, hürriyeti tahdit gibi suçları oluşturabileceklerini, bu taktirde geri kalan hareketlerin itiyadi suç olan kötü muamele suçunu oluşturmaları halinde, bu suçlarla TCY.nın 478. maddesindeki suçun içtima edeceğini, ancak sövme, tehdit veya müessir fiilin hafif şeklinin suçun unsurunu teşkil ettiğini ve mürekkep suç kuralları gereği bağımsızlıklarını kaybettiklerini, ( Erman- Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suç sh. 252 ) Erem ise; ''fiillerden biri müstakil suç teşkil etmekte ise bu fiile hükmün uygulanacağı görüşünü ileri sürmüşlerdir ( Erem, TCK. Ö Hükümler C. 3, sh. 2226 ).

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

TCY.nın 191/son maddesinde düzenlenen sair tehdit suçunun aile bireylerine kötü muamele suçu içinde eriyeceğini kabul etmek mümkün ise de, diğer fıkralardaki tehdit eylemlerinin bu suç içinde eridiğini kabul etme olanağı bulunmamaktadır; aksi halde aileyi korumak amacıyla getirilmiş olan bir düzenlemenin, aynı fiillere daha az ceza verilmek suretiyle onları mağdur etme sonucunu doğuracağı, böyle bir düşünce tarzının ise, belirli suçların aile bireyleri tarafından işlenmesi halinde cezasının ağırlaştırılmasını öngören ve bununla da yetinmeyerek ailenin korunması hususunda yeni düzenlemeler getiren ( örneğin, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ) yasa koyucunun amacıyla da bağdaşmayacağı açıktır.

Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Kurulun iki üyesi itirazda belirtilen gerekçelerle kabulü yönünde karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının ( REDDİNE ), dosyanın mahallinden gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 2.10.2001 günü oyçokluğuyla karar verildi.

-----------------------------------------------------------------------
Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır.

www.kazanci.com.tr
-----------------------------------------------------------------------

Av.Habibe Yılmaz Kayar
İstanbul Barosu
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Mal Rejimi / Katkı Payı-Katılım Alacağı/Değer Artış Payı/Yargıtay Kararları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 112 11-11-2019 17:51
Yargıtay Kararları adıge Hukuk Sohbetleri 5 28-07-2007 15:24
yargıtay kararları sedaoner Hukuk Soruları Arşivi 0 17-03-2006 23:30
Yargıtay Kararları onur Hukuk Soruları Arşivi 6 27-02-2002 03:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06363010 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.