Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tahkikat aşamasında nafaka isteme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-11-2013, 10:26   #1
av.yağmur deniz

 
Varsayılan tahkikat aşamasında nafaka isteme

Müvekkil kendi açtığı davada nafaka istemediğinden bahsetmiş 10.000 TL manevi tazminat istemiştir.Dava tahkikat aşamasındadır.Islah ile nafaka istemek ve tazminat miktarını artırmak mümkün müdür?Nafakadan bahsetmeyenler için her aşamada nafakada istenebilir fakat müvekkil dilekçesinde "nafaka istemiyorum"dediği için bu feragat anlamına gelmez mi?
Bir de şu aşamada ziynet eşyaları ve çeyiz(ufak mutfak eşyası...vb.)talebi de var.Bunları şimdi mi talep etmemiz uygun yoksa sonradan ayrı dava açarak mı?
Old 12-11-2013, 17:17   #2
Erkan Uygun

 
Varsayılan

Nafaka konusundaki düşüncenize katılıyorum.Nafaka istemiyorum şeklinde beyan olduğu için ıslah ile dahi nafaka istenemeyeceğini düşünüyorum. Ziynet ve ceyiz eşyalarına ilişkin dava boşanmanın eki niteliğinde değildir.Mahiyeti itibariyle bir eda davasıdır.Talep her aşamada ileri sürülebilir. Ancak boşanma davası ile birlikte ileri sürülmemişse ayrı bir dava olarak ileri sürmek gerekir.Sonucu boşanmaya bağlı olmadığından boşanma davasının kesinleşmesini de beklemesi gerekmez.
Old 13-11-2013, 13:28   #3
av.yağmur deniz

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/13579

K. 2009/16394

T. 1.10.2009

• YOKSULLUK NAFAKASI TALEBİNDEN FERAGAT ( Tedbir Nafakası Yönünden Eşlerin Yasal Yükümlülükleri Evlilik Süresince Devam Edeceğinden Dava Dilekçesindeki Beyanın Geleceğe Yönelik de Etkili Olacağının Kabul Edilemeyeceği )

• TEDBİR NAFAKASI ( Yoksulluk Nafakası Talebinden Feragat – Tedbir Nafakası Yönünden Eşlerin Yasal Yükümlülükleri Evlilik Süresince Devam Edeceğinden Dava Dilekçesindeki Beyanın Geleceğe Yönelik de Etkili Olacağının Kabul Edilemeyeceği )

• FERAGAT ( Yoksulluk Nafakası Talebinden – Tedbir Nafakası Yönünden Eşlerin Yasal Yükümlülükleri Evlilik Süresince Devam Edeceğinden Dava Dilekçesindeki Beyanın Geleceğe Yönelik de Etkili Olacağının Kabul Edilemeyeceği )

4721/m.166, 174, 185, 186

ÖZET : Davacı-karşı davalı kadın dava dilekçesinde nafaka talebinin olmadığını açıklamıştır. Dava dilekçesindeki beyan yoksulluk nafakası yönünden feragat niteliğindedir. Tedbir nafakası yönünden ise; eşlerin yasal yükümlülükleri evlilik süresince devam edeceğinden dava dilekçesindeki beyanın geleceğe yönelik de etkili olacağı kabul edilemez.

O halde davacı-karşı davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, tedbir nafakasına ise talep tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- Davacı-karşı davalı kadının babasının; kızının şiddete uğraması anında davalı-karşı davacı kocaya şiddet uygulaması nedeniyle davacı-karşı davalı kadına kusur yüklenemez. Boşanmaya yol açan olaylarda eşine şiddet uygulayan davalı-karşı davacı koca tamamen kusurludur.

Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.

Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( TMK.md. 166/2 )

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davalı-davacı kocanın tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davacı-davalı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle davalı-davacı kocanın boşanma davasının reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış yanlışlığa işaret olunmakla yetinilmiştir.

2- İki tarafın temyizine hasren yapılan incelemeye gelince;

a ) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre iki tarafın aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b ) Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz yada daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi ( MK.md, 4 BK.md.42 ve 44 ) dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

c ) Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı kadının ağır yada eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları ( TMK. md.4 BK. md. 42, 43, 44, 49 ) dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

d ) Davacı-karşı davalı kadın dava dilekçesinde nafaka talebinin olmadığını açıklamıştır. Dava dilekçesindeki beyan yoksulluk nafakası yönünden feragat niteliğindedir. Tedbir nafakası yönünden ise; eşlerin yasal yükümlülükleri ( TMK. md. 185, 186 ) evlilik süresince devam edeceğinden dava dilekçesindeki beyanın geleceğe yönelik de etkili olacağı kabul edilemez.

O halde davacı-karşı davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, tedbir nafakasına ise talep tarihi olan 13.2.2008 tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün; yukarıda 2. maddenin ( b ), ( c ) ve ( d ) bentlerinde yazılı nedenlerle BOZULMASINA, 2/d bentteki bozma nedenine göre davacı-karşı davalı kadının yoksulluk nafakası miktarına yönelik temyiz itirazının incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise yukarıda 2/a bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Farklı tarihlerde yapılan kaydi ve fiili hacizde satış isteme süresi ve menkul satışının kesinleşmesi aşamasında düşen haciz Yasemin Bozkurt Meslektaşların Soruları 1 23-06-2013 19:06
tahkikat aşamasında görevsizlik talebi av.yağmur deniz Meslektaşların Soruları 2 31-10-2012 11:30
Anlaşmalı Boşanma, Davalının Temyizi ve Temyiz Aşamasında Ayrı Bir Nafaka Davası Açması Av.Suleyman.Karadag Meslektaşların Soruları 2 27-09-2012 16:33
soruşturma aşamasında sunulan vekalet kovuşturma aşamasında da sunulması gerekir mi onur_k Meslektaşların Soruları 6 22-05-2012 11:57


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04189992 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.