|
Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için. |
Anket Sonucu: Meslektaşım İçin (Hakim-avukat- yada öğrenci-stajyer) | |||
Bu güne kadar olumsuz hiç bir söz sarfetmedim | 9 | 10,59% | |
Arasıra içimden de olsa hakaret-sövme- aşağılama- hakir görme yada benzeri duygu geçirdim.. | 36 | 42,35% | |
Hakaret etmedim ama hak ediyorlar | 35 | 41,18% | |
Bana hakaret eden, saygısızlık eden oldu | 21 | 24,71% | |
Birden Fazla Seçenek İşaretlenebilen Anket. Oy Verenler: 85. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 31) | |||
|
06-07-2002, 08:51 | #1 |
|
Hukuk Fakültelerinde Mesleki Ahlak Dersleri Okutulmalıdır
Hukukçularımız arasındaki diyaloglar, ne yazıkki nezaket sınırlarını zorlamakta, Dünya standartlarının çok çok gerisinde bulunmaktadır. Yaşlı meslektaşlarımız, genç olanları aşağılamakta, gençler yaşlıları fosillikle- dinazorlukla eş tutmaktadır.
Hakim yahut savcılarımız avukat meslektaşlarını dışlamakta, neredeyse aşağılamakta, avukatlar hakeza aynı istikamette fikirler beyan etmektedir. Bu tür yaklaşımlar mesleki değerlerin yok olmasına, ahlak çöküntüsüne giderek adaletin yara almasına nedendir. - Hukuk Fakültelerinde Mesleki ahlak ve görgü kuralları ve psikoloji bir dönem okutulmalıdır.. - Avukatlık ve hakimlik stajlarında mutlaka Örgütsel davranış dersleri verilmeli, meslek etiğinden örnekler verilmelidir. - Barolarımız tebliğlerle mesleki davranış kurallarını hatırtlatmalı, bu yöndeki şikayetlere titizlikle değer vermelidir..Disiplin cezalarını işletmeledir.. Aksi takdirde; - Hukuk öğrencisi yahut stajyeri veya genç avukat meslektaşlarımız, daha yaşlı ve tecrübeli olana '' FOSİL-DİNAZOR-BEYİNSİZ- SABİT FİKİRLİ'' demeye devam edecek, - Yaşlı yahut tecrübeli olan meslektaşımız genç olana ''TOY- ACEMİ- BİLGİSİZ-CAHİL- HATTA SOYTARI'' Demektençekinmeyecek, - Hakim meslektaşlarımız, avukatlara '' KARDEŞİM, ÇIK DIŞARI, KALK ULAN, GİT İŞİNE, TEPEMİ ATTIRMA, BİLGİSİZ, VS. '' demekten çekinmeyecek, - Avukatlar, Hakim ve savcılara '' SÜNEPE, BİLGİSİ OLSA NEDEN HAKİM OLSUN, KAFASIZ, KÜT KAFA '' vs. gibi ahlaksızlık örneği sergilemeye devam edecektir.. Bunlar hakikaten üzücü, meslek adına utanılacak durumlardır. |
06-07-2002, 18:58 | #2 |
|
Çok haklısınız, bir kaç gün önce dilekçesinde müvekkilim için "terbiyesiz, sefil" ve kendisine akıl veren biri tarafından yönetilen" kelimelerini kullanan bir avukatı İstanbul barosuna şikayet ettim bu arada baro başkanını gördüm ve olayı ona anlattım. başkanın bana yanıtı çok ilginçti "hiç kimse avukatın yazdığı dilekçeye karışamaz. avukat dilekçesinde istediği kelimeleri kullanır bu avukatın uslubudur eğer hakaret varsa ona göre dava açarsın." dedi
ben böyle düşünmüyorum avukat dilekçesinde de ahlak, etik kurallarına riayet etmelidir. iyi günler. av. rezzan aydınoğlu |
07-07-2002, 19:44 | #3 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Aydınoğlu;
THS özgün ve seviyeli yazılarınızı izlemekteyiz. Bir meslektaşımızın müvekkilinize yönelik sözlerini üzüntü ile karşıladım. Öncelikle savunma mesleğinin özünü "BAĞIMSIZLIK- ÖZGÜRLÜK" oluşturur. Savunmanlar takip ettikleri davalarda taraf değillerdir. Dava ile özdeşleşemezler. Avukatlık meslek kurallarının yaklaşık 2000 yıllık geçmişi vardır. Eldeki yazılı kaynaklarda meslek kuralları bu derece ayrıntılı ve titiz düzenlenen bir başka mesleğe rastlanamamıştır. Özellikle değerli meslektaşımızın ifadesi Avukatlık Meslek Kuralları 4,5,6 maddelerinin ihlali biçimindedir.
Baro Başkanı olarak kastettiğiniz sanırım İstanbul Baro Başkanı Sayman; Sayın Sayman ın böyle bir ifadeyi sarf etmek istemediğini, ya da o anlık ruh hali ile amacı aşan bir ifade kullandığını düşünmeliyiz. Dünyanın en kalabalık ve saygın bir baronun başkanı hakkında bu olay ve ifadelere karşı başka bir yorum yapılamaz... Selam ve saygılarımla. Av. Adil Giray Çelik |
22-07-2002, 09:46 | #4 |
|
mesleki ahlak dersi
Sayın Tilkici değerlendirmelerinizde çok haklısınız. Ancak “Hukuk Fakültelerinde Mesleki ahlak ve görgü kuralları ve psikoloji bir dönem okutulmalıdır..” öneriniz konusunda kararsızım. Mesleki ahlakın bu çeşit bir ders ile öğrenilebileceğini sanmıyorum. İnsanların mesleki davranış motiflerini kendi kişilik yapıları içinde geliştirip, gerçekleştirdiklerine inanıyorum. Genel olarak insanlara, emeğe ve bilgiye saygı düzleminden bir bakış açısına sahip olabilmek meslektaşlara da saygıyı ve dolayısı ile meslek ahlakını beraberinde getirecektir. Bu yönüyle sanatın çok daha etkili olabileceğine inanıyorum.
|
29-07-2002, 20:29 | #5 |
|
merhaba sayın n.okyay,
Mutlaka Hukuk Fakültesine kabul edilmiş bir aday hukukçuya mesleki ahlak ve görgü kurallarının ders olarak okutulmasının teklifi yadırgatıcıdır. Nevar ki, Birçoğumuz (bazen biz de yapıyoruz) akıl almaz, hatalar içinde oluyoruz. Davada vekil değil sanki taraf gibi davranabiliyoruz, hırsımıza teslim oluyoruz.. Bizden yaşlı olanlara yahut yaşıtlarımıza hakarete varan sözler sarfediyoruz.. yaşca küçük olanları aşağılıyoruz, toy, tıfıl gibi hoş olmayan sözler sarfedebiliyoruz.. Bunlar çok çirkin davranışlardır.. İnsan oğlu, hatasını bilmelidir. Sanat tabidir ki, faydalıdır. Ne yazıkki, mesleki ahlak kurallarını bilmeyen, kavrayamayan bir kişiden, sanat gibi önemli ve üst bir kavramın incelikleri beklenemez.. İşin özü: Çok zamana ihtiyaç var.. |
04-08-2002, 17:39 | #6 |
|
Aslinda olmasi gerekenin ögretilmesi gerekmez...
Evet, görüslerinizde haklisiniz ama bu hukukçularin bizzat tasimalari gereken bir özellik olmali. Bu ögretilmez, süreç içerisinde algilanir ve zaten olmasi gereken ve siradan insanlarda dahi bulunmasi gereken özellikler degil midir?
Hukuk Fakültelerinde okutulan Hukuk Felsefesi, Hukuk Sosyolojisi dersleri içinde, olaylara bir hukukçu gibi yaklasmanin temel ipuçlari verilmektedir. Kisisel görüslerimize aykiri dahi olsa, hukuk bütün toplumlarin ve insanlarin birey olarak kabul ettigi kurallar bütünü ise bu kurallarin yorumlanmasi ve uygulanmasinda da kisisel aczimizden de ayrik olarak davranabilmeliyiz. Çünkü küfür vs. sözcüklerin sarfedilmesi, bireyin aczinin bir ifadesi degil midir? Ama bunun ötesinde, bir yabanci lisan, bilgisayar, daktilo ve yazim dersleri verilmesi gerekirken, beden egitimi dersleri veriliyordu. simdiler de var mi bilmiyorum. |
24-09-2006, 23:40 | #7 |
|
Aslında sorun, sadece hukukçular arasındaki diyaloglar değil; ancak hukukçular taşıdıkları sorumluluk nedeniyle bu konuda daha dikkatli olmalıdır.
Bugün toplumumuzdaki herhangi bir kesimi ele aldığımızda dahi bu tarz diyaloglar ortaya çıkmaktadır. Örneğin; bir aileyi ele alırsak; çocuğunun yaptığı birşeyi beğenmeyen annenin ya da babanın: "oğlum salak mısın sen! böyle şey yapılır mı hiç" sözleriyle karşılaşan çocuk da ilerde meslek hayatında-hangi meslekte çalışırsa çalışsın- karşısındaki kişiye karşı çok rahat bir şekilde bu sözleri sarfedebilecektir. Halbuki, bu kişi zamanında düzgün bir şekilde eleştirilmeyi öğrense idi meslek hayatında da ikili ilişkilerinde daha nazik üsluplar kullanabilirdi. Bu bakımdan Sayın Dikici, serzenişte bulunduğunuz konuda sonuna kadar haklısınız; ama kanımca mesleki ahlak ve görgüye ilişkin olarak ders okutulması bu sorunu çözmede yeterli olmayacaktır. Bu sorun kişinin yetişme tarzına bağlı olarak çözüme kavuşabilir ki; bu noktada da ailelere büyük sorumluluklar düşmektedir. |
25-09-2006, 10:42 | #8 |
|
Sn.Dikici'nin işaret ettiği konuda çok haklı olduğunu düşünüyorum. Ancak, meslek ahlakı ile ilgili konularda okuldan çok stajda tartşma grupları yaratılması daha yararlı olabilir. Bir de yanında staj yapılan avukatın bu konudaki tutumunu çok önemli buluyorum. Çünkü, yeni başlayan meslektaşlarımız açısından rol modeli olarak ilk elde benimsenen tutum, yanında staj yaptığı avukatın tutumu oluyor.
Gerek öğrencilere gerekse stajyerlere, hukuk fakültesi okuyan herkesin bu alanda çalışabileceği, ancak fark yaratmanın düzgün bir tutumla mümkün olduğu bir şekilde öğretilmeli. Biz davalarla ilgilenirken hasım ya da hısım değiliz, meslektaşız. Saygılar. |
27-09-2006, 13:30 | #9 |
|
benim merak ettiğim konu hukuk fakültelerinde mesleki ahlak derslerini kimin vereceği.Hiç avukatlık yapmamış yada mesleki ilişkileri çok iyi bilmeyen bir akademisyenmi yoksa bahsettiğiniz kişilerden biri olabilecek bir avukatmı?benim düşüncem bunun kişisel terbiye ile ilgili olduğudur.hepimiz saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde hareket edersek hukuk fakültelerinde mesleki ahlak derslerinin verilmesine gerek kalmayacaktır.saygılarımla...
|
27-09-2006, 23:16 | #10 |
|
........
Ahlak dersi verilmesi çok zor. Ahlak dersle alınmaz, kazanılır. Gerçekten insan olan hukuk veya başka bir bölüm okusun meslek ahlakını kendi kazanacaktır. Kişi öğrencilik yıllarınsa sahip olduğu doğrularından şaşmasın (ki bir çoğu sapıyor, daha çok para-daha çok imkan gibi şeyler ön plana çıkıyor); insana, bilgiyi öğrenmeye ve doğru olana hizmet etmeyi aklından çıkarmasın meslek ahlakını en kısa sürede kapabilir. Ahlak okuldaki derslerle kazanılsaydı dünyadaki durum şimdikinden çok daha farklı olurdu. Bu yüzden böyle bir derse ihtiyaç yok. Olsa zararı olmaz ama olmaması kayıp değil. Ahlakı insan toplum içinde kazanır. Mesleğe atılıncada yine toplum içinde meslek ahlakını en iyi şekilde kazanır. Tabikide kişiye bağlı.
saygılarımla... |
28-09-2006, 21:45 | #11 |
|
Bu kadar büyügümün içinde affınıza sıgınarak diyorumki hukuk egitimi almaya karar vermiş 18 19 yaşındaki birey belli bir oldunluktadır.VE 4 sene boyunca hukuk egitimi ve kendine vedigi degerle belli bi kademeye ulaşır. Kişiyi dersle otorite altna sokarak ahlaklı yapamayız.
|
28-09-2006, 23:22 | #12 |
|
Sayın Dikici'nin serzenişlerine katılmamak mümkün değil. Ancak sorun sadece kişinin yetişme tarzı, insanlara, mesleğe, meslektaşlara olan saygısı, sevgisi, olgunluğu değil. Sorun rekabet koşullarının oldukça sert ve yıpratıcı olması . Bir meslektaş durup dururken diğer bir meslektaşı hakkında ''çömez , tıfıl, fosil '' gibi sıfatlar kullansın ki ! neden ? Çünkü meslektaşını rakip olarak görmekte . Kişisel bilgisinin, becerisinin, koşturmasının bir işe yaramadığını, yaşlı meslektaşların tercih edildiğini gören genç avukat direkt olarak ona saldırmakta ; aynı şekilde tecrübe ve bilgi birikiminin genç bir avukat karşısında ikinci plana atıldığını gören tecrübeli meslektaş onu hedef almaktadır.Hakimlerin neden böyle saldırgan durumlara girdiğini ise bir türlü anlayamadım. Ahlak dersinden ziyade çalışma psikolojisi,insan psikolojisi ve rekabet koşulları hakkında ders verilse daha yararlı olur. Tabii burada yetiştirme tarzı, yanında staj yapılan avukatın, hakimin vb tutum ve davranışları, staj eğitim merkezlerinde verilecek derslerin önemini yadsımıyorum.Bence örnek olması gereken tecrübeli ve yaşlı avukatlar.Onların genç meslektaşlar yanında bu tür davranışlardan özenle kaçınmaları gerekiyor.
|
30-09-2006, 13:44 | #13 |
|
Esasın abakılırsa fakültenin 2.sınıfında Avukatlık Kanununu incelerken mesleki ahlak kurallarını işlemiştik.Ancak tüm hukuk derleri gibi fakülte bitip de uygulama işine geçtiğimizde de gördük ki yine bu bilgiler kitap üzerinde kaldı.
Duruşma esnasında avukatların birbirine karşı yönelttiği hiç de insani ve etik olmayan davranış ve sözler savunma dokunulmazlığı adı altında yasallaştırıldı ve meslekte genç ve tecrübesiz olan meslektaşlarımızın duruşma esnasında hem duruşma sırası bekleyen avukatlar hem de mahkeme heyeti karşısında ezik ve mahcup duruma düşmesine neden oldu. Mensubu olduğum baroda yapmış olduğum gözlemler neticesinde genç avukat arkadaşlarımın bu tarz durumlarda daha dikkatli ve saygılı olduğu,kendilerinden yaşca ve tecrübe bakımından daha ileri seviyede olan meslektaşlarına daha saygılı davrandığı,tam tersine yaşlı avukatların onlara karşı fazlasıyla acımasız olduğudur. Bu duruma dur demenin yolu insani değerlerin hukuk fakültesinde değilde hayatta alınmış olmasıdır. Güzel bir laf vardır "sokma akıl 40 adım gider"Yani okulda öğretmenin hiç bir manası yoktur.Bu tamamen karakter ve kişilik meselesidir. Saygılarımla.... |
30-09-2006, 15:07 | #14 |
|
Ahlakli olmanin tek basina karakter ve kisilik meselesi oldugu konusundaki yorumlara pek katilmadigimi söylemeliyim.
Ahlak, "dogallikla" icinde oldugumuz bir durum degildir, ögrenmeyle ahlakli olunabilir. Bu nedenle ahlak ile ilgili tartisma gruplarinin yaratilmasi ve meslek ahlaki ile ilgili davranis modellerinin ögretilmesinin mümkün olacagini düsünüyorum. Ahlak, etik gibi kavramlar felsefi olarak bir hukuk fakültesi ögrencisine anlatilabilir, böyle bir nosyon fakültelerde de kazandirilabilir elbette. Ancak staj sirasinda bu konu ( meslek etigi) üzerinde durulmasinin barolarin görevlerinden biri oldugunu düsünüyorum. Bir konu üzerinde arastirma yapmak, düsünmek ve tartismak o konu ile ilgili bakis acisinin zenginlesmesi sonucunu ister istemez doguracaktir. Etik, özlede meslek etigi konusunda hukukcular mutlaka düsünmeli ve söz söylemeli. Bunu sadece karakter meselesine indirgemek sorunun cözümüne olanak saglamadigi gibi, onu kemiklestiriyor. Meslek etigine sahip olmayani " kisilik yapisi buymus,ne yapalim" gibi bir bakisla mazur görmenin bir mantigi olmamali. Meslek etigi önce ögrenilmeli, sonra uygulanmali, daha sonra da ögretilmeli. Bunun icin fakültelere de barolara da usta-cirak iliskisine de ihtiyacimiz var. Saygilar |
17-11-2006, 12:25 | #15 |
|
bende bu kadar buyugumden musade alarak sunu soylemek ıstıyorum hukuk fakultesı 3.sınıf ogrencısıyım.hukuk alanı cıddı bı alandır ve dunyanın heryerınde hukukcular cıddı ınsanlardır.ve hersey okul sıralarında verılmez.hayatın ıcınde alabılecegımız bı cok sey var. saygı da dıger teorık bılgılerden farklı olarak okulda verılmesı gereken bı ders deıldır.herseyden olarak ınsan olarak saygılı olmamız gerekır karsımızdakı ınsana ınsan olarak saygı duymak gerekır
|
21-11-2006, 09:20 | #16 |
|
Toplumumuzdaki ahlak erozyonu..
Selamlar;
Öğrenci olduğum için adliye salonlarındaki ahlak problemlerinden çok fazla haberdar değilim. Ancak toplumun tamamını kapsayacak bir ahlaki çöküşün, her alanda var olduğundan eminim. Dolmuşlarda, otobüslerde, bankalarda, kamu kurumlarında, iş yerlerimizde, arkadaş ortamlarımızda ve hatta evlerimizde... Sayın Dikici'nin mesleki ahlak dersleri önerisine katılıyorum. ANCAK;Ahlak, ÖĞRETİM'le insanlara kazandırılabilecek bir meziyet midir? Benim kanaatimce ahlak EĞİTİM'le olur. Ve bu eğitimin temeli ailede başlar. Büyük bir bozulma yaşadığını düşündüğüm- ki bunun kasıtlı olarak yapılamaya çalışıldığına inanıyorum!!- günümüz türk aile yapısında çocuklarımızı ne derece ahlaklı bireyler olarak yetiştirebiliyoruz?? Bugün hemen her yerde saygısızlık, ahlaksızlık problemiyle karşılaşmamızın nedeni bu değil midir? Mesleki ahlakın temelini oluşturacak bir genel ahlak anlayışı gelişmemiş kişilere mesleki ahlakın verilmesi ne kadar faydalı olur bilemiyorum Bence konuyu öncelikle biraz daraltıp temelden(aileden) tartışmaya başlasak ve yapılması gerekenleri ortaya koyabilsek, mesleki ahlakında bununla birlikte düzelmeye başlayacagına(bu iyileşmeyi bizler göremeyiz sanırım ) inanıyorum. Saygılarımla.. |
21-11-2006, 22:08 | #17 |
|
o kadar gereksiz derslerle uğraşıyoruz ki bir de meslek ahlakı dersiyle mi uğraşalım?
hem ahlak dersle mi kazanılır? bence türk aile yapısı bir an önce eski temiz haline geri getirilmeli... |
22-11-2006, 21:33 | #18 |
|
Sevgili Dikici;
Sezenişlerinde tamamen haklı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak bu sadece hukukçular arasında yaşanan bir problem değil. Genel anlamda ahlak kavramı değerini ve belirleyici olma özelliğini kaybetmiş durumda. Ahlaksızlık, kuralsızlık, benmerkezcilik yaşamın motoru haline geldiği için bundan hukukçuların da paylarına düşeni alması normal gibi görünüyor. Daha kötüsü ahlaklı olmanın özellikle üniversite eğitimi ile öğretilebilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. İlkokuldan önce başlaması gereken ve ilkokulda çerçevesi kalınca çizilebilecek olan bir olgu bu. Yani üniversite ahlak dersi için çok geç diyorum. Bunun yanısıra, bu ülkede hukukçular ahlaklı olmak zorunda da, öğretmenler, mühendisler, doktorlar, mimarlar v.s yani ahlak dersi konmayan diğer guruplar ile üniverste okumadığı için doğal olarak ahlak dersi almayacak olan diğerlerinin ahlaklı olma zorunlulukları yok mu? Ahlak her zaman her yerde lazım olan ama ders olarak öğretilemeyen sadece yaşamı algılamanın bir biçimi şeklinde yaşanabilen bir olgu. Ve hepimize lazım. Saygılarımla |
27-11-2006, 02:58 | #19 |
|
Öncelikle bu tartışma konusunda foruma hakim olan iki görüşten hareketle şu soruyu sormak istiyorum: "öğrenmek ile uygulamak aynı şey midir, veyahut bilmek ile olmak aynışey midir?"
Bu sorular çerçevesinde şu iki görüşe katılamayacağımı belirtmek isterim: Birincisi "mesleki ahlak dersi verilerek mesleki ahlakın öğrenilemeyeceği" görüşüdür. Çünkü meslekte yaşanabilecek hadiselerde nasıl davranılırsa ahlaklı (burada kime göre ahlak sorunu da var tabiki; ancak şimdilik bu sorunu yadsıyarak devam etmek istiyorum)olunabileceği öğretilebilir. Örneğin, bir avukat adayına; müvekkiline karşı nasıl davranırsa ahlaklı bir tutum sergilemiş olacağı öğretilebilir veya bir savcıya; şüpheli bir şahsa karşı nasıl davranırsa ahlaklı olabileceği öğretilebilir keza bir hakime; avukatlara, sanığa, mübaşire... nasıl davranırsa ahlaklı davranmış olabileceği öğretilebilir. Ancak belirttiğim üzere, nasıl davranılması gerektiği, ancak öğretilebilir; bu noktada katılmadığım ikinci görüşü belirtmek isterim ki; o da: "meslekte ahlaklı olabilmek için mesleki ahlak dersleri verilmelidir" görüşüdür. Bu görüşe neden katılmadığımı şu benzetmeyle açıklamak isterim: 00000000'lar başındaki 1 olmadan hiçbir önem taşımaz. Yani bir kişiye mesleki ahlak dersleri verirsiniz, bu konuda seminerler düzenlersiniz, vs... bunların hepsi 0000...'dır. Ancak 1'in sağlanabilmesi; kişilik yapısıyla alakalıdır. Yani bir kişinin karakteri, ahlaka ugun davranışları gösterebilecek yetilere sahipse o kişi en kötü ihtimalle 1'dir. Bu kişi sahip olduğu 1'i, çeşitli faktörlerle (mesleki ahlak dersleri verilerek veya başka türlü yollarla) 10, 100, 1000... yapabilir; ancak karakter yapısı itibariyle ahlaki davranışlar sergileyebilecek kapasitede olmayan kişilere ne yapılırsa yapılsın o kişilerin kazandığı sadece bir avuç dolusu sıfırdır. (lütfen sıfır derken yapılan şeyleri küçümsediğimi anlamayın; yapılan şeyler tabiki etkili ve gerekli şeylerdir, nasıl ahlaklı olunabileceği öğretilmelidir de;ancak bunlar ikincil plandadır) Bu sıfırların değer kazanabilmesi ise yine kişinin karakterine bağlıdır.
Özetle şunu belirtmek isterim ki; bir kişiye mesleki ahlak dersleri öğretilebilir, hatta kişi bu dersleri mükemmel şekilde anlayıp öğrenebilir; ancak iş, ahlaklı olmaya geldi mi, bunu ne ders sağlayabilir ne de başka birşey, bu noktada kişinin karakteri ön plana çıkar. Bir kişiye rüşvet almanın çok kötü birşey olduğunu öğretirsiniz, o da rüşvet almanın çok kötü ve ahlaksız bir davranış olduğunu öğrenir; ancak birisi ona rüşvet teklif ettiği zaman onun rüşvet almamasını sağlayacak olan şey, onun karakteridir. "Pratik yaşama geçildiğinde, bireysel çıkarlar söz konusu olduğunda; insanlar, ahlak normları hakkındaki teorik bilgilerini unutmaz" garantisini verebilecek olan birileri varsa; o zaman mesleki ahlak derslerinin de meslekte ahlakı getireceğini savunabiliriz. Günün yorgunluğu altında ezilmiş bir hakimin; karşısındaki avukatın da aynı şartlar altında çalıştığını, onun da kendisinden farklı halde olmadığını düşünerek, ona, ahlaki açıdan hoş davranışlar sergilemesi, mesleki ahlak derslerini öğrenmesiyle değil, onun karakter yapısıyla ilgilidir. Son olarak şunu da belirtmek isterim ki; hem nasıl ahlaklı davranacağını bilmeyen hem de ahlaklı olmayan bir kitle yerine ahlaklı olmasa bile nasıl ahlaklı davranabileceğini bilen bir kitleyi tercih ederim. Kim bilir, belki birgün, nasıl ahlaklı davranılacağını bilen kişiler, bilmiş oldukları bu davranış modellerinin yüklediği sorumluluk bilinciyle ( ki bu sorumluluk bilinci de kişinin karakteriyle alakalıdır yani öğrenilenlerin uygulanabilmesi, öğrenilenlerin kişi üzerinde psikolojik bir baskı oluşturabilmesi de yine kişilik, karakter yapısı ile ilgilidir) meslekte de ahlaklı davranabilirler. Saygılarımla... |
29-11-2006, 14:58 | #20 |
|
Meslek ahlakının fakültede konacak bir dersle öğretilebileceğinin düşünmüyorum.Sonuçta saygı,ahlak gibi kavramlar insanın içindedir yani ya saygılıdır ya saygısızdır bunu kitaplarla derslerle değiştiremeyiz.Bunun yerine sayın Dikici'nin de dediği gibi şikayetlere daha fazla değer vermeliler disiplin cezaları daha titizlikli uygulanmalı.
|
30-11-2006, 23:17 | #21 |
|
Önemli olan bence ahlaki ve kültürel bilinci çocuğa doğduğu andan itibaren verilmeli..Yani çocuk ailesinde ve ilköğretim hayatı boyunca hangi ahlaksal bilinci aldıysa o çocuk zaten o bilinçle hareket eder....Çocuğa sonradan kalkıpta insan olmasından kaynaklanan ahlaksal değerlerini değiştirmek imksansızdır...Önmeli olan galiba ahlaki,kültürel bilincini,dilini,göreneklerini vs çocuğa okul öncesi eğitimde ve ilköğretim çağında vermek gerekir...saygılarımla
|
01-12-2006, 12:33 | #22 |
|
Ben de sayın Westinglove'a katılıyorum. Ahlak öğretilebilir. Ancak hukuk fakültesinde verilecek bir ahlak dersi çok geç kalmış bir ders olacaktır. Çünkü gencin kişiliği aşağı yukarı oturmuştur artık. Oysa çocukluk yaşlarında hem okul hem ailede verilebilecek uygulamalı eğitimlerle ahlaki değerlerin, erdemin kazandırılması mümkündür. Bunu bazı okullar programlarına aldılar. Yardımlaşma, dayanışma, sevgi, saygı gibi değerleri işleyip, çocuklara konuya uygun uygulamalar yaptırmakta,sosyal yardım projelerine etkin olarak katılımını sağlamaktadırlar.Bu çalışmaların etkili olacağına inanıyorum.Ne yazık ki bunlar sayıca çok sınırlı bir kesimi kapsamakta. Zaten yaşadığımız tüm sıkıntıların temelinde kişiliği oturmamış, ahlaki olgunluğa kavuşmamış,insanlar yetiştirmemiz hatta hiç bu sorumlulukları taşımadan çocuk doğuruyor olmamız yatıyor.
|
01-12-2006, 15:49 | #23 |
|
insan gelişmeye "insanlaşmaya" açık bir varlıktır, hayatının her döneminde yeni şeyler öğrenerek gelişir "insanlaşır".. "kişiliğin oturması" kavramını reddediyorum, bu kavram bizi 25-30 yaşlarında,hayatının büyük bölümünü "kendisinin dahi onamadığı" davranışlarla geçirmiş kimsenin artık ahlaki tutarlılığının oluşmayacağı varsayımına götürür ki; yargısız infazdır.
meslek etiği adı altında da olsa hukuk fakültelerinde ahlak dersi okutulması gereğini savunuyorum; hiç değilse bu dersten geçebilemek için kopya çeken öğrenciler bu esnada birşeyler öğrenirler.. |
02-12-2006, 15:17 | #24 |
|
Meslek ahlakı dersinin sınavlarda kopya çekenler için bir caydırıcılığı olacağını düşünmüyorum.
|
02-12-2006, 15:26 | #25 |
|
O halde mesleki ahlak dersleri okutulmamalı mı diyoruz. Bu mudur? Neden elimizden geleni yaptıktan sonra oturup olacakları seyretmeyi düşünmüyoruz? Okumayı sevdirmekse olay; okuduğunu anlama, hazmetme yetisi kazandırmaksa çaba, ve faydalı olanı okutmaksa, öğretmekse amaç; Neden ahlak dersi okutulmasıN??
zararı var mI? "faydası olmayacaktır" önyargısıyla yaklaşarak çözüm bulabirmiyiz sorunlara? kime hitab ettiği mühim değil,kopya meselesi değil dersin amacı, amaç daha yüce ise neden bu önyargı anlamıyorum:??? |
02-12-2006, 17:02 | #26 |
|
Ahlak üniversite çağına gelmiş belli bir yaştaki insanlara dersle öğretilecek bir şey değildir diye düşünüyorum.Ahlak eğitimi daha çok küçük yaşlarda aile tarafından verilmeli.Üniversite çağına gelmiş insanların düşünceleri,kişilikleri,ahlak anlayışları zaten olgunlaşmış şekillenmiştir,herkesin kendine özgü bir ahlak anlayışı oluşmuştur bunların dersle değiştirileceğini düşünmüyorum ama sizin düşüncenize de saygı duyuyorum
|
03-12-2006, 23:40 | #27 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Alıntıladığım mesajlarda şu iki kanı hakim a. ahlak ve ahlaklılık insanın içindedir, b. kişisel gelişimini tamamlamış olan kimse ahlakını zaten almıştır, onu değiştiremezsiniz. Her iki kanı'da sosyalisasyon teorilerine ve gerçeklere ters düşüyor. İnsan dünyaya, gelişimini tam olarak gerçekleştirmeden gelen bir canlıdır. Gelişimini tam olarak gerçekleştirmeden dünyaya gelen insan, hem biyolojik gelişmesini, hem de psikolojik ve sosyal gelişmesini çevresine borçludur. İnsanı insan yapan toplumdur. İnsanın sosyalizasyonu genelde üç aşamalıdır: 1. birincil(primer) sosyalizasyon: Aileden ve yaşıtlardan alınan sosyalizasyondur. Kişiliğin temelini oluşturan bu sosyalizasyon devresinde edinilen değerler etkilerini tüm yaşam boyunca sürdürürler. 2. ikincil (sekunder) sosyalizasyon: Ailenin, okulun ve yaşıtların etkisiyle edinilen kişiliktir. Toplum içinde yaşamayı öğrenmeye, toplulum değerlerini kişiliğe işleyen sosyalizasyondur. 3. üçüncül (tertiär) sosyalizasyon: yetişkin yaşlarda edinilen sosyalizasyondur. Çevreden, meslekten ve diğer kaynaklardan edinilir. İnsan tüm yaşamı boyunca bir gelişim ve öğrenim içindedir. Kendisiyle devamlı alış veriş içinde olduğumuz çevremizden öğrendiklerimiz ve gördüklerimizi sadece öğrenmekle ve görmekle kalmayız, onları aynı zamanda uygularız. Aileden ve okuldan edindiğimiz değerler sistemi ve değer ölçüleri, yetişkin bir kimse olarak içinde yaşadığımız grubun ve toplumn değer ölçüleri ile uyuşmadığı zaman onları değiştirmek zorunda kalırız çoğu zaman, eğer içinde yaşadığımız toplumda yaşamak ve dışlanmamak istiyorsak. Bu değişim bilinçli olabileceği gibi, bilinçaltından ve kendiliğinden de olabilir. Herkesin toplumsal değerlerin erozyona uğradığını vurguladığı, hakim ve savcıların avukatlara tepeden baktığı bir dönemde(önceden de bakıyorlardı zannedersem), hukuk fakültelerinde okutulacak „Mesleki Ahlak Dersleri“ çok faydalı olur düşüncesindeyim. Staj devresindeki bir ders sadece avukatlar içindir, fakültedeki ders hukuk fakültelerinden mezun olacak herkes içindir. Not: Böyle bir dersin sadece ders olarak okutulması hiç bir sonuca götürmez. Dersin etkisi sadece ve sadece tüm hukuk camiasının meslek ahlakını örnek olarak yaşaması ve uygulaması ile olur. Bu türden davranışlar aykırı hareket etme potansiyeli olanları düşündürür ve uymaya zorlar. Saygılarımla |
26-01-2010, 20:32 | #28 |
|
Hukuk felsefesi ve sosyolojisi dersleri ne yazık ki bazı bilinçsiz insanlar tarafından angarya olarak görülüyor.Halbuki bu dersin içinde ahlak var disiplin var insanlık var.bu insanlar parayı esas alan tacir gibi düşünen hukukun manevi yönünü hissedemeyen kişiler genelde.Ahlaki yönden olgunlaşamayanlar bence kendilerini hukukçu sayamazlar.Ancak çıkarcı basit uygulayıcılar olabilirler.ne yazık ki bunlar yüzünden mesleğin saygınlığı azalıyor.Böylelerine sabahtan akşama ahlak dersi vermek işe yaramayacaktır.Zira bu derslere de ancak geçmek için çalışacaklardır.Çözüm ahlakı yozlaştıranlara meydan vermemektir.yani gerekirse hukuk camiasından izole edilmelidirler çeşitli disiplin cezalarıyla.Zira vatandaşın gözünde özellikle avukatları güvensiz gösteren böyle ahlaktan nasibini almamış sığ insanlardır.
|
26-10-2010, 17:55 | #29 |
|
Evet, günü yine gelmiş...
|
27-10-2010, 18:30 | #30 |
|
Bence bu tip davranışlar görüldüğünde sözlü tepki verilmeli
Tepkiye cesaret yoksa lisan-ı hal ile belli edilmeli |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hukuk Fakültelerinde okutulan Roma Hukuku dersi günümüzde ne kadar gerekli? | vaaely | Hukuk Sohbetleri | 321 | 27-01-2016 00:53 |
Hukuk ve Ahlak | Av. Şehper Ferda DEMİREL | Hukuk ve Felsefe | 53 | 13-03-2015 03:13 |
Hukuk Fakültelerinde Ders Zorunluluğu Olmaması | ilhan | Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi | 24 | 10-12-2011 13:04 |
Bir Hukuk Normu Olarak Genel Ahlak | Gemici | Hukuk ve Felsefe | 12 | 13-01-2007 22:03 |
Yaşam Dersleri... | ege | Hukuk Sohbetleri | 15 | 27-11-2002 09:11 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |