Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

maddi -manevi tazminat miktarı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-02-2009, 11:56   #1
Av.Ayşegül Çoban

 
Varsayılan maddi -manevi tazminat miktarı

merhaba;arkadaşlar benim sorum şu;müvekkilimin eşi 5 yıldır kapalı tutulan bir depodan gübre alırken üzerine depo kapısı düşmesi soucu ölmüştür.Ben de bunun üzerine tazminat davası açtım ve manevi tazminat olarak aile fertlerinin her biri için ayrı ayrı 50.000TL istedim .Yargıtay uygulamasına göre bu rakam çok mu fazladır. Konuyla ilgili yargıtay kararı arıyorum.Herkese iyi çalışmalar...
Old 10-02-2009, 12:15   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

Sayın Çoban,
Manevi tazminat miktarına ilişkin aşağıdaki YİBK kararı faydalı olabilir. İyi çalışmalar.


T.C. YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu


Esas: 1966/7
Karar: 1966/7
Karar Tarihi: 22.06.1966


ÖZET: İstihdam edenin sorumluluğu, gibi kusur aranmayan sorumluluk hallerinde, maddi tazminata hükmedebilmek için kusur şart olmadığı gibi, bu durumlarda ölüm veya cismani zarar vuku bulmuşsa ayrıca manevi tazminat istenebilmesi için de yine kusurun mevcudiyeti şart değildir. İstihdam edenin manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için ne kendisinin, ne de müstahdeminin kusurunun şart değildir. Hakim illiyet münasebeti bulunmak kaydıyla özel hal ve şartları takdir ederek manevi tazminata hükmedebilir, varsa, müstahdemin veya istihdam edenin yahut her ikisinin kusurunun ve ölenin veya cismani zarara uğrayanın birlikte sebebiyet verme nispetinin yahut müterafık kusurunun özel hal ve şartlar içinde takdir edilmesi gerekir.


(506 S. K. m. 26) (818 S.K. m. 47, 55)


Dava: İstihdam edilenin eylemi ile işin yapılması sırasında bedence zarara uğrayan kişinin veya ölenin ailesinin, istihdam edenden manevi tazminat isteyebilip isteyemeyeceği, isteyebilmesi halinde müstahdemin kusurunun aranıp aranmAyacağı, müstahdemin kusuru aranacaksa, B.K.nun 47. maddesindeki hususi haller değiminin ağır kusur anlamında uygulanıp uygulanmıyacağı, kusurun ağırlığı sözünün kapsamı, hafif kusur halinde sorumlu tutulup tutulmıyacağı konularında daire kararları arasında içtihat ihtilafı bulunduğundan bahisle itlifatın içtihadı birleştirme yolu ile gidilmesi 4. Hukuk Dairesi Başkanlığınca 1. Başkanlığa gönderilen 24.4.1966 tarih ve 131 sayılı yazı ile istenilmesi üzerine, keyfiyet hukuk kısmı içtihadı birleştirme Genel Kurulunda incelenip, daire kararları arasında, istihdam edilen Borçlar Kanunun 47. maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için bu hükmün uygulama şartlarında, özellikle müstahdemin ağır kusurun aranıp aranmaması konusunda ve zarar görenin olaya birlikte sebebiyet verme nispetinin tazminat istenemeyeceği gibi, aynı kanunun 47. maddesinin de ancak fail hakkında uygulanabilip, istihdam edene bu madde gereğince manevi tazminat yükletilemiyeceği düşüncesi ileri sürülmüştür.


Borçlar Kanununun 47. maddesi, haksız eylemden doğan ölüm veya cismani zarar olaylarında, mesnedi ister kendi hareketi, isterse başkasının hareketi olsun bütün maddi sorumluluk hallerinde uygulanabilecek bir hüküm olduğu için bu düşünce, üç muhalif oya karşı büyük çoğunluk tarafından kabule değer görülmemiştir.


II-Filhakika sözü geçen 47. madde gereğince, hakim hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.


Görüşmeler sırasında beyan edilen bir fikre göre, 47. madde kusura dayanan bir sorumluluk vazeden 41. maddeden sonra gelen maddeler arasında yer aldığından ve kusursuz sorumluluk hallerini derpiş eden 55,56 ve 58. maddeler meyanında bulunmadığından kanundaki yeri itibariyle kusura istinat eden bir hüküm olduğu gibi, madde metnindeki "hususi haler" içinde nazara alınması gereken 1. amilin de kusur olduğu tabi bulunduğundan 47. madde mucibince manevi tazminata hükmedebilmek için tazminatın miktarına tesir edebileceğini ileri sürmüşlerdir.


Görüşmelere katılanların çoğunluğu bu düşünceye iştirak etmemiş ve istihdam edenin 47. madde göreğince manevi tazminatla sorumlu tutulacağı kabul edildiği için, bu maddenin uygulama şartları üzerinde durulmuş ve 47. maddenin kusura veya kusursuzluğa dayanan bir hüküm olmadığı sonucuna varılmıştır.


a) İşviçre Borçar Kanunun 1881 tarihli metninde, hususi hal ve şartlar olarak kasıt ve ağır ihmal zikredilmişti. 1911 yılındaki tadilde "Kasıt ve ağır ihmal" tabirleri, 47. madde metnine alınmıyarak çıkarılmıştır. (Becker, 41. madde şerhi, No. 5; Oser - Sehünenberger, 47. madde şerhi, No. 1.). Bu maddeye tekabül eden eski, 54. maddenin mer'i olduğu zamanda dahi, uygulamada kasıt ve ağır ihmal bir misal oraka telakki edilmiş ve bundan dolayı manevi tazminata hükmedilmesi, hafif kusur hallerinde bile imkan dahiline girmişti.
(Becker, M. 47, No. 5).


b) Esasen isabetli bir neticeye vasıl olabilmek için 47. madde metni incelenirce, bu hükmün uygulama şartları arasında kusurun da bulunduğunu gösteren herhangi bir ibareye tesadüf edilmez. İsviçre metnine göre, bir kimsenin öldürülmesinde veya cismani zarara uğratılmasında hakim, özel hal ve şartları takdir ederek, mutazarrına veya öldürülenin yakınlarına uygun bir paranın manevi tazminat olarak ödenmesine hükmedebilir (O-ser-Schönenberger, Recai Seçkin Tercümesi; Becker Kemal Reisoğlu Tercümesi).


Metindeki "özel hal ve şartlar"dan maksaz, kendine mahsus yani olaya has hal ve şartlar, bir başka olayın özellikleri hususiyetleridir.


c) Her ne kadar görüşmelerde azınlıkta kalan noktai nazara mesnet yapılan V. Turh'un Borçlar Hukuku adlı eserinin Türkçe tercümesinde "Kusurun fevkalade ağır bulunması halinde, iş sahibi manevi zarar namiyle bir tazminat ödemeye de mahkum edilebilir" denmekte ise de (C. Edege Tercümesi, Sah. 422-423), V. Tuhr-Siegwart. ikinci bası Almanca metninde bu cümle, "kusurun özel ağırlığı istihdam edeni 49. madde göreğince manevi tazminatla sorumlu kılabilir" şeklinde ifade edilmiş bulunmakta (Sah. 382-383) ve aynı eserin manevi tazminat başlıklı paragrafında da "bir manevi tazminat hakkı 49. maddedeki genel hükme göre, kanun başka türlü düzenlememişse (Not 4 a: mesela, 47. maddede böyledir. Federal Mahkeme bu hükmünden, kusur olmadan bir ölüm veya cismani zarardan sorumlu olana, manevi tazminat tahmil edilmesinin gayri mümkün olmadığı sonucunu çıkarıyor) yalnız zararın ve kusurun özel ağırlığı haklı kılarsa husul bulur" denmektedir. (sah.117).


İsviçre'de yayınlanmış eserlerden Oser-Schünenbegerin Borçlar Hukukunda "ölümün veya cismani zararın vukuunda kusuru bulunan, 47. madde gereğince manevi tazminatla sorumludur, fakat kusur nazara alınmaksızın bir eylemin sonucunu tekabbül etmeye mecbur olan dahi, manevi tazminatla müvekelleftir, zira zararın tazminine ilişkin hükümler burada da kıyazen uygulama yeri bulur. Şüphesiz kusurun bulunmadığı durumlarda hakimin takdir hakkı, ancak özel hal ve şartlar altında manevi tazminata hükmedilmesine imkan verir" (madde 47, No. 10) dendiği gibi, H. Becker dahi Borçlar Hukuku adlı eserinde 47. maddeye konu olan manevi tazminatın şartlarını anlatırken, "adam öldürmenin veya cismani zararın kusurlu surette yapılmış olmasının şart olmadığını" (madde 47, No. 2), tebarüz ettirmiştir.


47. maddeye dayanan manevi tazminat için kusurun şart olmadığı artık İsviçre Federal Mahkemesinin kararlarında da kabul edilmektedir. (Karl Oftinger, İsviçre Sorumluluk Hukuku, 1. cilt, 1958, sahife 262)


ç) 47. madde gereğince manevi tazminata hükmedebilmek için kusurun aranması, bu hükmün uygulanacağı maddi tazminat sorumluluğunun bütün halleri ile de kabili telif değildir.


Her ne kadar harsız eylemlerde kusur sorumluluğunun temelini teşkil eden 41. madde hükmü için böyle bir durum meydana gelmez ise de, temyiz kudreti bulunmayan şahısların sorumluluğu (madde 54), istihdam edenin sorumluluğu (madde 55), hayvanlar için sorumluluk (madde 56), eser malikinin sorumluluğu (madde 58), hatta aile başkanının sorumluluğu (Medeni K. madde 320) gibi kusur aranmayan sorumluluk hallerinde, maddi tazminata hükmedebilmek için kusur şart olmadığı gibi, bu durumlarda ölüm veya cismani zarar vuku bulmuşsa ayrıca 47. maddeye müsteniden manevi tazminat istenebilmesi için de yine kusurun mevcudiyeti şart değildir.


Bu konuda şu cihete de işaret etmek gerekir ki, mesela ilkokula giden çocuğu bir nakliyat şirketinin kamyonunun ezmesi sebebiyle veya küçük bebeği başkasının köpeğinin ısırması sonucu ölen yahut ta türlü meşakkatlerle yetiştirdiği genç evladı yolu kenarındaki binanın çökerek altında kaldığı için aynı akıbete maruz kalan ana ve baba lehine, Borçlar Kanununun 45. maddesinin 2. fıkrasına göre aynı kanunun sırasiyle 55,56 ve 58, maddesi gereğince maddi tazminata hükmedebilmek için kusur şart tutulmadığı halde, manevi tazminatta kusurun aranması, normal hayat münasebetlerine ve itiyatlara da aykırı düşer.


47. madde, şartları tahakkuk ettiği takdirde, yalnız yukarıda sözü edilen sorumluluk hallerinde değil, özel kanunların sorumluluk yükleyen hükümlerinin uygulandığı yani maddi tazminat hükmedilen bütün hallerde ve bunların yanı başında tatbik yeri bulur (Becker, 47. madde şerhi No. 2; Oftinger, a.g.e. Sh. 262) Bu arada Karayolları Trafik Kanunu zikredilebilir.


d) Borçlar Kanunun (haksız eylemlerden doğan borçlar) kısmında maddi tazminat sorumluluğuna mesnet teşkil eden 41,54,55,56 ve 58. madelere mukabil manevi tazminat talebi hakkını veren 47. maddeden başka bir de 49. maddenin bulunduğu malumdur.


49. Maddeye göre, şahsi menfaatleri ihlal edilen kimse, kusurun mevcudiyeti halinde zararın tazminini; ihlalin ve kusurun özel ağırlığını haklı kılarsa, manevi tazminat olarak bir para miktarının ödenmesini isteyebilir. Hakim bu ödemenin yerine veya onun yanı başında, manevi tazminatın diger bir nevine de karar verebilir.


Demek oluyor ki, 49. madde mucibince maddi tazminat için kusurun mevcudiyeti manevi tazminat için de kusurun bilhassa ağır olması, şarttır.


47. maddede kusur şartının aranmaması, 49. maddenin şahsi menfaatlere, 47. maddenin ise hayata ve vücut bütünlüğüne ilişkin bulunmasının meydana getirdiği sonuçlara da uygun düşer.


47. madde, 41-53. maddelere tanzim edilen genel kurallar arasında yer almıştır. Bu itibarla, 47. maddenin tanzim tekniği bakımından kanunda işgal ettiği yer, bu madde hükmünün unsurları arasına kusuru da ithal etmeğe, hem kifayet etmez hem de elverişli değildir.


III-Borçlar Kanunun 47. maddesi gereğince manevi tazminata hükmolunabilmesi için, bu maddenin metninden doğan özel şartlara birlikte hatta daha önce genel şartların yani olayda maddi tazminata hümedebilmenin tabi bulunduğu şartların tahakkuk etmiş olması lazımdır.


a) Genel şartlar, kusur unsuru istisna edilirse, kusur sorumluluğu ile kusura dayanmayan sebebiyet (illiyet) sorumluluğunun bütün hallerinde aynıdır.


Bunlar, 1) Bir eylem (yahut imtina), 2) Bir zarar, 3) Zarar ile eylem arasında illiyet bağı, 4) Eylemin hukuka aykırı olmasından ibarettir. (H. Becker, m. 41 şerhi, N. 1; Oser Schünenberger, m. 41 şerhi No.2)


Bu şartlardan en önemlisi, zarar ile eylem arasındaki illiyet bağıdır.Eger olayda böyle bir illiyet bağı yoksa, sorumluluk da yok demektir. Genel şartların sorumluluğun nevine göre bazı özellikler arzedeceği tabiidir. İçtihadın birleştirilmesine konu olan istihdam edenin 47. madde gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için 55. maddeye dayanan sorumluluğun tahakkuk etmesi icap eder. Mamafih ölenin yakınları veya cismani zarara uğrayan, maddi ve manevi tazminatı birlikte dava edebilecekleri gibi, yalnız manevi tazminata hükmedilmesini de isteyebilirler. Her iki hal de de 55. maddeden doğan genel şartların hükmedilmesini de isteyebilirler. Her iki halde de 55. maddeden doğan genel şartların yani önce bunlardan müsbet şartların gerçekleşmesi, ondan sonra da menfi şartların tahakkuku, bir başka değişle istihdam edenin ikame ettiği kurtuluş beyyinesinin amacına ulaşmaması lazımdır. (K. Oftinger, a.g.e., cilt: 2/1, 1960, Sah. 142-177; K. Reisoğlu, İstihdam Edenlerin Mesuliyeti, 1958, Sah.30-59).


b) Borçlar Kanunun 47. maddesinden doğan özel şartlara gelince, bunlar başlıca üç gurupta toplanabilir:


1) Bir kimse ölmüş veya cismani zarar uğramış olmalıdır.


2) Davayı ölenin yakınları veya cizmani zarara uğrayan kimse açmalıdır.


3) Özel hal ve şartlar, manevi tazminat hükmedilmesini gerektirmelidir.


Bu şartlardan sonucusu, içtihadı birleştirmenin esas konusunu teşkil etmektedir. Her ne kadar kanunumuzda, İsviçre metninden farklı olarak hakimin manevi tazminata adalete tevfikan hükmedeceği yazılı ise de, hakim esasen özel hal ve şartları takdir ederken Medeni Kanunun 4. maddesi mucibince hak ve nasafet kurallarına tabi olacağına göre, bu hükmü 4. maddeyi tayit edici olarak telakki etmek gerekir.


Özel hal ve şartlar, her olaya göre değişir. Esasen maksat, yukarıda da açıklandığı gibi, olaya has hal ve şartlar, yani olayın özellikleridir. Bu özelliklerin başında, manevi zararın önemli olması gelir. Eli çizilen bir kimseye cizmani zarara uğradığı diye kural olarak manevi tazminat hükmedilmesi icap etmez. Demek ki, cizmani zarara uğrayan kimsede veya ölenin yakınlarında önemli bir manevi zarar (elem, ızdırap) husule gelmeli, yani gerçekten manevi bir tatmin ihtiyacı doğmuş bulunmalıdır. Ölüm vuku'u bulmuşsa, sağlığında ölen ile davacı arasındaki münasebetin mahiyeti ve derecesi bu hususun takdirinde büyük rol oynar.


Bundan başka olayın oluş şekli, nazara alınır. Feci bir olay ile normal şartlar altında meydana gelmiş olan olay bir tutulamaz.


Nihayet ilgililerin yani failin, olaydan başka sorumlu varsa onun, mesela istihdam edenin, ölenin, davacıların içtimai mevkilerinin tahsil ve iktisadi durumlarının gözönünde tutulması lazımdır.


Kısaca kanun vazn, her olayda meydana çıkan ihtiyacı karşılayan kesin bir kural koymaktaki zorluğu düşünerek, 47. madde metnini kasten elastiki bir şekilde formüle etmiş ve manevi tazminat hükmedilmesini gerekli kılan hal ve şartları, hakimin takdirine bırakmıştır. (K. Oftinger, a.g.e. Cilt: 1, Sah. 265). Tabiatiyle bu takdirde, bir yanılma durumu olmalıdır.


Eğer olayda failin veya onun hareketinden sorumlu olan şahsın, mesela istihdam edenin kusuru varsa, bu kusurun veya cismani zarara uğrayan yahutta ölen zarara birlikte sebebiyet vermişse, sebebiyet verme nispetlerinin veya karşılıklı kusurlarının manevi tazminata hükmedilmesinde ve miktarında nazara alınması icap eder. Mücerret müterafik kusur veya birlikte sebebiyet verme durumu, manevi tazminata hükmedilmesine engel değildir. Ancak; müterafik kusur veya birlikte sebebiyet verme nispeti, manevi tazminata hükmedilmesini haksız ve yersiz kılacak derecede ağır ve büyük olursa, hakim manevi tazminata hükmetmiyebilir (H. Becker, m. 47 No.2; Oser-Schönenberger, m.47, No. 12 V. Tuhr-Siegwart, Cilt: 1, Sah. 117, Not:4 B; K. Oftinger, C. I, Sh.269).


İsviçreli Hukukçulardan H. Becker (1942 madde 47, No. 8) ve K. Oftinger'in (1958, cilt: I, Sah. 269) eserlerinde işaret ettikleri gibi, hakim manevi tazminata hükmederken para değerini de düşünmelidir. Hükmettiği meblağ, bir sadaka niteliği taşınmamalı, kısmen de olsa bir manevi tatmin fonksiyonu ifa etmelidir. Mamafih diğer tarafın muzayaka haline düşmesine, onun mahfına da meydan vermemelidir.


Esasen manevi tazminat, ne bir ciza ne de gerçek manasında bir tazminattır. Ceza değildir; çünkü, davacının mefaati düşünülmeksizin, sorumlu olana hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük değildir. Mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği içinde, gerçek manasında bir tazminat sayılamaz. Manevi tazminat, mağdurda veya zarar
uğrayan da bir husur hissi, bir tatmin duygusu tevhit etmelidir. (H. Becker,m. 47,No.1)


Hakimin manevi tazminat miktarını tayin ederken, sborçlar kanunun 43 ve 44. maddelerindeki kuraları, "özel hal ve şartları" takdir ederken kıyasen uygulaması, kusursuz sorumluluk hallerinde ve olayda kusur bulunmadığı takdirde, kusurun dışında kalan amilleri, alelıtlak kusurun mevcudiyeti halinde ise kusur da dahil bütün faktörleri takdirine mesnet yapması gerekir (Oser-Schönenberger, m. 47 No. 12; K. Oftinger a.g.e, cilt 1,sh. 269).


Sonuç: İstihdam edenin Borçlar Kanununun 47. maddesi gereğince manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için ne kendisine, ne de müstahdeminin kusurunun şart olmadığı, hakimin sebebiyet (illiyet) münasebeti bulunmak kaydiyle özel hal ve şartları takdir ederek manevi tazminata hükmedebileceğine, varsa, müstahdemin veya istihdam edenin yahut her ikisinin kusurunun ve ölenin veya cismani zarara uğrayanın birlikte sebebiyet verme nisbetinin yahut müterafık kusurunun özel hal ve şartlar içinde takdir edilmesi gerektiğine, ilk toplantıda üçte iki çoğunluk sağlanamadığından ikinci toplantıda mevcudun yarısını geçen çoğunlukka ve 22.6.1966 tarihinde karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 10-02-2009, 12:17   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi


Esas: 2007/936
Karar: 2007/15087
Karar Tarihi: 29.11.2007


ÖZET: Somut olayda, davacının yaralanma derecesi, olay tarihi, davalının kusur oranı ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı azdır. Ne var ki, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.


(818 S. K. m. 47) (YİBK. 22.06.1966 T. 1966/7 E. 1966/7 K.)


Dava: Davacı Fadime Ö. vekili Avukat A.A.T. tarafından, davalı Mustafa S. ve İsmail K. aleyhine 04.09.2003 gününde verilen dilekçe ile trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.10.2006 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalılardan İsmail K. vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:


Karar: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.


2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri gözönünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.


Somut olayda, davacının yaralanma derecesi, olay tarihi, davalının kusur oranı ve yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde hüküm altına alınan 1000 YTL manevi tazminat miktarı azdır. Ne var ki, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nın 438. maddesi uyarınca manevi tazminat miktarı 3000 YTL takdir edilerek kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.


Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda 2 no.'lu bentte gösterilen nedenle hüküm fıkrasının 2. bendinden ve gerekçeden <1000 YTL> rakamının ayrı ayrı çıkarılarak yerlerine <3000 YTL> rakamının yazılmasına; bu miktarla bağlantılı olarak harca ilişkin 3. bentten <101.25 YTL> rakamlarının çıkarılarak yerine <209.25 YTL> rakamının yazılmasına; yine aynı bentten <6.75 YTL> rakamının çıkarılarak yerine <118,75 YTL> rakamının yazılmasına; davalının tüm, davacının öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddi ile kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalı İsmail K.'ya yükletilmesine ve temyiz eden davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 29.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 10-02-2009, 12:19   #4
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi


Esas: 2007/420
Karar: 2007/1032
Karar Tarihi: 29.01.2007


ÖZET: Dava, davalıların malik ve sürücüsü oldukları araçlar nedeniyle meydana gelen trafik kazasında, araçlardan birinde yolcu olarak bulunan davacıların murisinin hayatını kaybetmesi sonucu maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Olayda, davacıların murisine atfedilecek kusur olmadığı da dikkate alınarak, hükmedilen manevi tazminat miktarı, olayın özelliklerine, davacıların murislerinin ölümünden etkileniş derecesine ve olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşmemekte ve az olup, davacılar yönünden manevi tatmini sağlayacak ölçüde ve adalete uygun, makul bir manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.


(818 S. K. m. 47, 51, 145) (2918 S. K. m. 85) (6762 S. K. m. 806)


Dava: Taraflar arasında görülen davada Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 01.07.2005 tarih ve 2000/120-2005/244 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İ. A. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra, işin gereği görüşülüp düşünüldü:


Karar: Davacılar, davalıların sürücü ve malikleri oldukları araçlardan birinden dökülen mazot nedeniyle murislerinin yolcu olarak içinde bulunduğu diğer aracın kayarak devrilmesi sonucu murislerinin öldüğünü ve bu olay nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek, asıl ve birleşen davada anne için 13.863.862.597.- TL maddi ve her bir davacı için ayrı ayrı 5.000.000.000.-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.


Davalılardan M. ve H., kusurlu olmadıklarını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.


Diğer davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.


Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre; davalı sürücü M.'nin 3/8 oranında, diğer davalı sürücü A.'nın ise 5/8 oranında kusurlu olarak murisinin ölümüne sebep oldukları gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne; davacılardan anne için 13.863.862.597.-TL maddi, 2.000.000.000.-TL manevi, diğer davacıların her biri için 1.000.000.000.-TL manevi tazminatın temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.


Kararı, taraf vekilleri ayrı ayrı temyiz etmişlerdir.


1 - Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.


2 - Dava, davalıların malik ve sürücüsü oldukları araçlar nedeniyle meydana gelen trafik kazasında, araçlardan birinde yolcu olarak bulunan davacıların murisinin hayatını kaybetmesi sonucu maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.


Davacıların murisi, davalılardan M.'nin sürücü ve H.'nin maliki olduğu minibüste yolcu iken, diğer davalıların maliki ve sürücüsü oldukları araçtan yola sızan mazot nedeniyle minibüsün kayması sonucu oluşan kazada hayatını kaybetmiştir.


Alınan bilirkişi raporuna göre, murisin içinde bulunduğu minibüsün sürücüsü M. 3/8, diğer araç sürücüsü A. 5/8 oranında kusurlu bulunmuştur. Mahkemece, davalılar kusur oranlarına göre maddi ve manevi tazminattan sorumlu tutulmuşlardır.


Davalılar, kazaya karışan araçların sürücüsü ve malikleri olup, muhtelif sebeplerle davacılara karşı Borçlar Kanunu'nun 51. madde hükümleri gereğince eksik teselsül hükümlerine göre müteselsilen sorumludurlar.


Davacılar, tam teselsülde olduğu gibi, bütün zararın tazminini müteselsil borçlulardan tümünden isteyebilecekleri gibi birisinden de isteyebilir. Borçlar Kanunu'nun 145. maddesi hükmüne göre, sorumlulardan birinin zararı ödemesi halinde, diğerleri de bu oranda borçtan kurtulurlar. Ancak, müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri, alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması halinde söz konusudur. Bunun aksinin kabul edilebilmesi için ya alacaklının teselsülden açıkça feragat etmiş olması yahut da böyle bir feragatin durumdan kesin olarak anlaşılması lazımdır.


Davacıların murisi araçta yolcu olarak bulunup, kusurundan söz edilmesi mümkün bulunmadığından T.T.K.'nun 806/2. maddesine göre, taşıyıcı sıfatına haiz olan davalılar M. ve H.'nin zararın tamamından davacıya karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Diğer davalılar da, olaydaki sıfatları itibariyle 2918 Sayılı Kanunun 85/1, BK.'nun 41 ve 55. maddeleri icabı olarak sorumlu bulunmaktadırlar. Davalılar, yukarıda açıklandığı üzere somut olayda davacılara karşı muhtelif sebeplere binaen mesul olduklarından, BK.'nun 51/1. maddesi hükmü gözetilerek, zarardan talep gibi müteselsilen (zararın tamamından) sorumlu tutulmaları gerekirken, sorumluların ancak iç ilişkide birbirlerine açacakları rücu davalarında uygulama yeri olan kusur oranında tahsile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.


3- Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır.


Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. ü halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde de, takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça belirtilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.


Somut olayda, davacıların murisine atfedilecek kusur olmadığı da dikkate alınarak, hükmedilen manevi tazminat miktarı, olayın özelliklerine, davacıların murislerinin ölümünden etkileniş derecesine ve olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşmemekte ve az olup, davacılar yönünden manevi tatmini sağlayacak ölçüde ve adalete uygun, makul bir manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.


Sonuç: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 415,00.- YTL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan M. ve H.'den alınmasına, aşağıda yazılı bakiye 157,94.-YTL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan Y. ve A.'dan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz eden davacılar iadesine, 29.01.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 10-02-2009, 14:25   #5
zeliha ert

 
Varsayılan

benim açtığım benzer şekilde bir davada hakim 10.000,00 TL tazminat verdi
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
trafik kazası sonrası maddi ve manevi tazminat miktarı ne olmalıdır av.medine Meslektaşların Soruları 6 23-11-2010 11:41
maddi-manevi tazminat av.efsun Meslektaşların Soruları 1 30-06-2008 18:33
Tek göz kaybından dolayı açılacak manevi tazminat miktarı? chveneburi Meslektaşların Soruları 4 12-06-2008 12:18
0 malüliyette manevi tazminat miktarı madvocate Meslektaşların Soruları 4 16-03-2008 21:40
maddi-manevi tazminat olcsvl Meslektaşların Soruları 5 14-05-2007 13:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03288794 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.