Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Islahla Yoluyla Yeni Delil Sunma

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-01-2009, 15:33   #1
avfatih

 
Varsayılan Islahla Yoluyla Yeni Delil Sunma

Herkese iyi günler. Islah yoluyla yeni delil sunmak istiyoruz. Araştırdığım kadarı ile buna engel bir durum yok. Ancak bu hususta hiç Yargıtay Kararı bulamadım. Görüşlerinizi ve bildiğiniz içitihatları paylaşırsanız sevinirim. Herkese teşekkürler.
Old 12-01-2009, 20:38   #2
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 1996/4273
K. 1996/4886
T. 9.5.1996
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR : Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 274. maddesi tanık listesinde gösterilmemiş olan kimselerin tanık olarak dinlenemeyeceğini ve ikinci bir tanık listesi verilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Islah yolu ile bile olsa ikinci bir tanık listesi verilemez. (HUMK M. 83) İkinci tanık listesi verme yasağı kamu düzeni ile ilgilidir. Bu yasak yargılamanın süratli bitirilmesini amaçlamaktadır. Karşı tarafın ikinci tanık listesine açık muvafakatının olduğunu bildirmesinin de sonuca etkisi yoktur. Her ne kadar dairemizin 26.2.1971 gün 610/302 ve 18.6.1971 gün 3948/3987 sayılı kararlarında ikinci bir tanık listesi verilmesine imkan tanınmakta ise de bu uygulama devamlılık arzetmemektedir.

Davacı ilk tanık listesinde isimleri geçen tanıklarının dinlenmesinden, vazgeçmiştir. İkinci tanık listesinde gösterilen kişilerin sözlerine değer verilerek hüküm kurulamaz. O halde mahkemece davanın reddine karar vermek gerekirken, yasanın yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 9.5.1996
Old 13-01-2009, 16:33   #3
avfatih

 
Varsayılan

Mehmet Bey ilgliniz için teşekkürler. İkinci tanık listesi verilemeyeceği ve bu listedeki tanıkların dinlenemeyeceği hususu doğru. Ancak bu tanık listesine özgü bir durum. Bizim delilimiz tanık değil, doktrin görüşleri itibariyle tanık olmadığı sürece ıslahla delil ileri sürebiliyoruz. Ancak bu hususta bir karar bulamadım. Teşekkürler.
Old 13-01-2009, 18:04   #4
halit pamuk

 
Varsayılan

Eğer tanık değilse; (iddia ve savunmanın kapsamında ise)diğer delillerin ıslaha bile gerek olmadan hatta bunun iddanın ve savunmanın genişletilmesi yasağına bile aykırı olmadan ileri sürülebileceğini düşünüyorum.

Şu içtihat İşinize yarayabilir:

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/2735
K. 2005/4649
T. 21.6.2005
DAVA : Cavit Liman ile Bahadır Özçelik ve müşterekleri aralarındaki elatmanın önlenilmesi davasının reddine dair Çamlıhemşin Asliye Hukuk HÖkimliğinden verilen 28.12.2004 gün ve 30/59 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.06.2005 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat Memduh Eldeş ve karşı taraftan davalılar vekili Avni Tezcan (dava takipçisi) geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, miras bırakanı Süleyman'dan intikal eden dava konusu taşınmaza davalıların yararlanmasına karşı koyduklarını belirterek, elatmalarının önlenilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekili, dava konusu taşınmazı 1939 yılında vekil edenlerinin miras bırakanının Murat ailesinden satın ve devraldığını, taşınmaza zilyet olduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu taşınmazın davalı tarafça satın ve devralındığı, zilyetliğinde bulundurdukları, davacının davasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davanın reddine ilişkin önceki hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine dava konusu taşınmaz üzerinde geçen zilyetlik yönünden yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının beyanları arasındaki aykırılığın giderilmesi gereğine işaret edilmek suretiyle bozma sevk edilmiştir. Uyulan bozma ilamı uyarınca yerel bilirkişi ve taraf tanıkları yeniden dinlenilmek suretiyle bozmanın gereği yerine getirilmiş ise de, davacı vekili 28.12.2004 günlü yargılama oturumunda dava konusu taşınmazın miras bırakanları adına yazılı bulunan 1321 tarih ve 42 numaralı tapu kaydının kapsamında kaldığını açıklayarak tapu kaydının getirtilip yerine uygulanmasını istemiştir. Mahkemece, davacı vekilinin gösterdiği yeni delil kabul edilmeyerek davanın kanıtlanmamış olması nedeniyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.

Dava dilekçesinin kapsayacağı hususları düzenleyen HUMK.nun 179.maddesinin 3.bendinde "... delillerinin nelerden ibaret olduğu"nun yazılması açıklanmıştır. Davacı, dava dilekçesinde vergi kaydı, tanık beyanı, bilirkişi incelemesi ve her türlü delile dayandığını bildirmiştir. Davacı vekilinin dayandığı ve ileri sürdüğü deliller bozmadan önce ve bozmadan sonra toplanarak yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Bunlardan ayrı davacı yargılamanın son oturumunda tapu deliline de dayanmıştır. Kural olarak taraflar delillerini hasretmedikçe yargılamanın her safhasında yeni delil gösterebilirler. Usulün 75.maddesinin 3.bendinde hakimin davanın her safhasında iki tarafın iddiaları hududu dahilinde olmak üzere kendilerini dinleyeceği ve lazım olan delillerin ibraz ve ikamesini emredeceği belirtilmiş, 244.maddesinde de yargılama bitinceye dek taraflardan herbirinin hakimin kabulüne bağlı olmak üzere yeni delil gösterme isteğinde bulunabilecekleri belirtilmiştir. Dosya içeriğine göre somut olayda davacı taraf delillerini sınırlamamıştır. Hal böyle olunca; yargılamanın sürüncemede kalması amacına yönelik olmamak koşuluyla yeni delil gösterebilir. Yeni bir delilin gösterilmesi iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına da tabi değildir. Somut olayda, mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden davacı vekilinin yargılamanın son oturumunda ileri sürmüş olduğu tapu delilinin kabulü yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden ve değerlendirmeden yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 400 YTL avukatlık ücretinin davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve 13,50 YTL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 21.6.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bir de şu kararları incelemeniz de fayda olabilir:

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/14082

K. 2004/10776

T. 4.11.2004

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Konya Asliye 1.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 22.01.2003 tarih ve 2001/976 – 2003/23 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 02.11.2004 günde davacı avukatı E.Levent Yavuzer ile davalı avukatı davalı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar Arslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın Nalçacı Şubesi nezdindeki 24.12.2001 vadeli mevduat hesaplarının faiz alacağından vazgeçme kaydı ile kapatılması istemiyle 04.12.2000 tarihinde yapılan başvurunun reddedildiğini, böylece o tarihlerde çok daha yüksek olan repo getirisinden yoksun kalındığını ileri sürerek, 57.600.000.000.-TL munzam zararın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin Bankalar Kanunu'nun 10/3 ncü maddesince verilen yetkiye dayanarak vade bozumu isteğini yerine getirmediğini, davacının iyiniyetli davranmadığını savunmuştur.
Mahkemece, karşılıklı icap ve kabulle oluşan vadeli mevduat sözleşmesinin tek yanlı olarak feshinin mümkün olmadığı, bankanın mudinin bu isteğine muvafakat etmemesi halinde Bankalar Kanunu'nun 35/2 nci maddesi uyarınca sorumlu olmayacağı, munzam zarar koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın yasa maddesinin yorumundan kaynaklanmasına, ıslah yolu ile yeni delil bildirme hakkı usul hukukuna göre mümkün ise de bildirilen kanıtların sonuca etkili görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle kararın onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, davalı vekili duruşmaya gelmediğinden duruşma vekillik ücretinin takdirine yer olmadığına, aşağıda yazılı bakiye 2.220.000.-lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 4.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Şu kararın ise muhalefet şerhi dikkat çekicidir:

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/11832

K. 2000/10914

T. 30.11.2000

• BASIN YOLUYLA KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI İDDİASI ( Manevi Tazminat Talebi)

• MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Basın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı İddiasıyla Açılan)

1086/m.75

ÖZET : Kural olarak yayımlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel bir haberin özle biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkar ve basın sorumlu tutulmaz. Bu nedenle, mahkemece, görevinin gereği olarak, yayına konu edilen olgular araştırılmalı, yayının gerçek olup olmadığı incelenmeli ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
DAVA : Davacı Fetullah vekili avukat Orhan ile avukat Hasan tarafından, davalılar B.... Yayıncılık A.Ş. ile Nazire Başak aleyhine 1.7.1998 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı 1 milyar lira manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; istemin kısmen kabulü ile 500 milyon lira manevi tazminat alınmasına dair verilen 27.12.1999 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR : Dava, yayın yoluyla kişilik haklarının saldırıya uğradığı iddiasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacı, Y... gazetesinde yayımlanan haber ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalılar, haberin gerçek olduğunu belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlar; yerel mahkemece istem kısmen kabul edilmiştir. Karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak yayımlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel bir haberin özle biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkar ve basın sorumlu tutulamaz. Somut olayda, davaya konu edilen yazının temel dayanağı MİT raporudur. Bu husus yazı ve dava dosyası kapsamından anlaşılmaktadır. Davaya konu edilen yayının içeriği itibariyle gerçeğin belirlenmesinde kamu yararı bulunmaktadır. Bu bakımdan mahkemenin yayına konu edilen olguları görevinin bir gereği olarak araştırması gerekmektedir. Bunun sonucu olarak da, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 75. maddesi gereğince anılan rapor getirtilerek yayının gerçek olup olmadığı incelenmeli ve varılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece anılan yönün gözetilmemiş olması usul ve yasaya uygun görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle ( BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 30.11.2000 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY AÇIKLAMASI
Davalı taraf savunmasında ve delillerinde raporun getirtilmesi ile ilgili bir talepte bulunmamıştır. Yargılama sırasında davalı tarafa yeterli imkan verildiği halde delininin toplanmadığından sözetmemiş, aksine tüm delillerinin toplandığını belirterek esas hakkında savunmasını bildirmiştir. Habere dayanak yapılan raporun gizliliğinin ötesinde, kamu düzeni ile ilgili olmayan olayda resen araştırma ilkesi değil, taraflarca hazırlama ilkesi geçerlidir. Ancak iki tarafın iddia ve delilleri sınırı içinde yeni delil toplanabilir.
Davalı yazdığı haberin doğru olduğunu kanıtlamadığına ve araştırmaya da taraflarca hazırlama ilkesinin imkan vermemesine göre, bozma kararına katılamıyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Fazlaya İlişkin Haklar Saklı Tutulmadan Müddeabihin Değeri Islahla Arttırılabilir Mi? tufan gürses Meslektaşların Soruları 14 06-07-2010 12:25
Birleşen davada yeni delil listesi verilmesi sorunu A.Fırat Meslektaşların Soruları 3 23-06-2009 09:40
kesin süre iç.de delil listesi verilmemis ise ıslah ile delil sunulabilirmi av.mustafapak Meslektaşların Soruları 12 19-02-2009 12:05
Anlaşmalı Boşanma Olarak Açılmış Dava Islahla Tanımaya Dönüştürülebilir Mi? TRINITY Meslektaşların Soruları 1 26-08-2008 16:45
Islahla ZamanaŞimi Av. C. Erol Bayrakdar Meslektaşların Soruları 2 23-07-2007 14:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05122995 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.