Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Üçüncü Şahsın Sebepsiz Zenginleşmesi.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-02-2009, 16:54   #1
Av. Banu Akyıl

 
Varsayılan Üçüncü Şahsın Sebepsiz Zenginleşmesi.

Sayın site üyeleri,

Müvekkilim ve kardeşi 2002 yılında halaları tarafından evlat ediniliyorlar. Hala 2008 yılında vefat ediyor ve geriye yasal mirasçı olarak sadece müvekkillerimi bırakıyor. Halanın ölümü üzerine müvekkiller yaptıları araştırmada halalarının tüm nakit parasını MİRASÇI OLMAYAN DİĞER YEĞENİNE verdiğini öğreniyorlar. Müvekkilerden birsinin hala ile bankada ortak bir hesapları varmış. Tesadüfen ellerine geçen bir dekont ile bu ortak hesabın hala tarafından kapatıldığını ve aynı tarihte hala adına aynı bakiye ile bir hesap açıldığını ve bu hesaba da "diğer yeğen" in ortak edildiğini, hesap açılış tarihinden 15 gün kadar sonra da hesaptaki tüm paranın "diğer yeğen" tarafından çekildiğini öğreniyorlar. Diğer bankalardaki müvekkil ile ortak olan hesaplar da çeşitli tarihlerde hala adına tek hesap olarak çevrilmiş ve bu hesaplarda da herhangi bir bakiye bulunmamakta. Müvekkiller halalarının son bir yıl boyunca ağır kanser hastası olduğunu, o kadar parayı harcayamayacağını belirtiyorlar. Sağlık harcamaları için yapılan tüm giderler hastanelerden alınma faturalarda belirtilmiş ve bu harcamalar ile olması gereken nakit para arasında ciddi bir dengesizlik var. Taşınmaz mallar açısından herhangi bir sorun yok fakat ciddi miktarda bir nakit paranın kaybı söz konusu. Mirasçı sıfatına sahip olmayan diğer yeğen in be şekilde sebepsiz zenginleşmesine karşı dava açmayı düşünüyorum. Nasıl bir dava yolu izlemeliyim, bu konu ile ilgili elinizde Yargıtay kararı var mıdır?

Herkese şimdiden çok teşekkürler.
Old 01-03-2009, 00:08   #2
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Aşağıdaki karar, olayınızla farklılıklar içermektedir. Ancak, araştırılması gereken hususlar konusunda bir fikir verebileceğini düşünüyorum.

Miras bırakan tarafından, herhangi bir karşılık olmaksızın, yeğenin hesaba ortak edilmesini ( yeğenin ortaklık payı miktarında ) miras bırakanın bağışı olarak değerlendiriyorum. Diğer şartları da varsa, bu durum tenkis davasının konusunu oluşturabilir.

Öte yandan, yeğen tarafından çekilen ( ve kendi payını aşan ) miras bırakan payı ise tereke alacağı olarak değerlendirilmelidir.

Saygılarımla.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2006/3-517
Karar: 2006/525
Karar Tarihi: 12.07.2006

ÖZET: Taraflara ait bireysel hesaplar dışında ortak hesapların müşterek imzalıları dışında bir kısmında da yetkilendirme ve ilgili bankaya verilen talimatlara rastlanılmıştır. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak konusunda uzman olan üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığı varılacak uygun sonuç dairesinde karar verilmek gerekirken eksik araştırma sonucu yazılı şekilde sonuca ulaşılması doğru görülmemiştir.

(818 S. K. m. 148, 390)

Dava: Taraflar arasındaki <alacak> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 10.06.2004 gün ve 2002/258 E., 2004/208 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 05.04.2005 gün ve 2005/3579-3645 sayılı ilamı ile,

(... A- İddia, Savunma Ve Hüküm:

Dava dilekçesinde, tarafların müşterek murisi M. ile davalının çeşitli bankalarda birçok müşterek hesabının bulunduğu, murisin 27.11.2000 günü gece saat 10O'de öldüğü, aynı gün ölümden sonra davalının müşterek hesaplarda bulunan tüm paraları çektiği iddia edilerek davacının miras payı oranındaki miktarın davalıdan tahsili talep edilmiştir.

Davalı, murisin ilkokul mezunu olup herhangi bir gelirinin bulunmadığını, bankalar nezdinde imza edilmiş bir hesap sözleşmesinin olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece bilirkişi olarak seçilen emekli banka müdürü ile avukatın hazırlamış oldukları rapor esas alınarak davanın reddi cihetine gidilmiştir.

B- Hükme Esas Alınan Bilirkişi Raporunda:

I- ... Bank İstanbul Şubesinde bulunan... numaralı hesabın hesap ekstrelerinde, hesap sahibi olarak R.M.'nin gözüktüğü ancak, <Genel İşlem Taahhütnamesinde>, <İmza Örneği Föyünde>, <Faksla İletilen Talimatın Uygulanmasına ilişkin Sözleşmede> <Ek Taahhütnamede> sadece R'nin imzasının bulunması nedeniyle bu hesabın R'ye ait olduğu;

II- ... Bankası İstanbul Şubesinde bulunan hesabın davalıya ait münferit hesap olduğu;

III- ... Bank (... bank) Sirkeci Şubesinde bulunan... nolu hesap için alınan <Bankacılık Müşteri Hizmetleri Sözleşmesi'nde> R. ve M'nin imzalarının bulunduğu, hesap müşterek olmakla birlikte hesap sahiplerinden herhangi birinin münferiden işlem yapma yetkisinin bulunması nedeniyle davalının hesabı kapatma yetkisinin bulunduğu;

IV- ... Bank Eminönü Şubesinde bulunan hesabın 27.11.2000 tarihi itibariyle borç bakiyesinde olduğu;

V- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na devredilen... bank ve... bank şubelerinde hesapların hesap ekstrelerine göre hesapların M.R. adına açıldığı ancak, hesaplarla ilgili istenilen hesap açılış talimatı veya sözleşmesi, hesabın münferit veya müşterek olduğuna dair talimat, para çekme yetkisi, vekaletname gibi aidiyete matuf belgelerin bulunmadığı, ... Bank Eminönü Şubesinde bulunan hesapla ilgili olarak sadece imza örneklerinin ve kimlik fotokopilerinin bulunduğu, açılışla ilgili belgelerin bulunmadığı;

VI- ... Menkul Değerler A.Ş. ile muris arasında <Menkul Kıymetler Alım-Satım Sözleşmesini muris M., müşteri sıfatıyla imzalamış ise de, murisin davalıyı yetkili kıldığı ve bu yetki ile davalının hareket ettiği kabul edildikten sonra,

Sonuç olarak;

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na devredilen bankalarda bulunan hesaplarla ilgili kesin bir sonuca ulaşılamadığı, diğer hesaplarla ilgili olarak da davacının herhangi bir talep hakkının bulunamayacağı açıklanmıştır.

C- Hukuksal Dayanaklar

I- Birden fazla kimsenin bankada açtırdıkları ortak hesap, sözleşmeye dayanan müteselsil alacaklılık tipini oluşturur.

Ortak hesaptaki hesap üzerinde hak sahibi birden fazla kimse gözükür. Bu durumda banka tıpkı bireysel hesapta olduğu gibi aynı edimi hesap alacaklılarına karşı borçlanır.

Hesap türünün belirlenmesinde temel ölçüt bankaya ödeme yapan kişinin iradesidir. Ancak ödeme yapan kişinin iç iradesi yerine banka tarafından anlaşılabilir olan ya da görülebilir iradesi önemlidir (Bkz. Faruk Acar, Türk-İsviçre Medeni Hukukunda Alacaklılar Arası Teselsül-Doktora Tezi-Ank. 2003, sh. 168, dip not: 68 ve orada anılan: Canaris ve Wagner).

Bilimsel öğretide ortak hesap kavramı adı altında hem <tek imzalı (teselsüllü) ortak hesap> hem de <birlikte imzalı ortak hesap> türü anlaşılmaktadır. Ortak hesap türü ayırımını sağlayan tek ölçüt, banka nezdindeki hesap üzerinde birlikte alacaklıların tasarruf yetkilerinin şeklidir. İlkinde her bir mudi banka hesabı üzerinde diğerlerinin katılımı olmaksızın tasarruf edebilmektedir. Buna karşın birlikte imzalı ortak hesapta her bir mudi tek başına hesap üzerinde tasarruf edemez, banka ancak bütün mudilere birlikte ödeme yaparsa borcundan kurtulmuş olur (Bu konuda özlü bilgi için bkz. Tekinalp, Ünal: Banka Hukukunun Esasları, İst.1988, sh. 328 vd.).

II- Müşterek hesabı açan ve müşterek mevduatın konusu olan parayı yatıran hesap sahibinin sözleşmeyi imzalaması ile sözleşmenin banka ile diğer hesap sahipleri arasında kurulmuş olduğunun kabulü gerekir. Diğer müşterek hesap sahiplerinin imzalarının sözleşmede bulunmaması sonucu etkilemez. Bunun aksi, sözleşmenin kuruluşunun imzaları eksik olan diğer hak sahiplerinin imzalarının tamamlanmasına bağlı tutulduğuna dair sözleşmede bir hükmün yer almış olmasına bağlıdır. Matbu sözleşme metninde böyle bir kayıt olmamasına, matbu sözleşme metninin banka yetkilileri ve müşterek hesabı açtıran ve mevduatı bankaya yatıran hesap sahibinin imzalarına rağmen, sözleşmede taraf olarak isimleri bulunan diğer hesap sahiplerinin imzalarının <yokluğu> nedeniyle sözleşmenin kurulmadığını iddia etmek, doğruluk ve dürüstlük kuralına uygun düşmez (Kaplan, İbrahim: Banka Sözleşmeleri Hukuku, c. 1, Ank. 1996, sh. 233 vd.). O halde denilebilir ki, teselsüllü müşterek hesabın açılması sırasında hesabı açtıranın dışındaki diğer hesap sahiplerinin imzalarının bulunmaması ancak, teselsüllü müşterek hesap sözleşmesinde tüm hesap sahiplerinin sözleşmeyi imzalamaları halinde sözleşmenin yürürlüğe gireceği yönünde bir hüküm mevcutsa, sözleşmenin kuruluşuna engel olur.

III- Açıklık bulunmaması halinde, teselsüllü hesabın varlığı kabul edilir. Bir başka anlatımla, müşterek hesap açılırken bankaya aksine bir anlaşma sunulmamışsa, bankadaki müşterek hesabın, aktif teselsüllü müşterek hesap olduğu bilimsel öğretide oybirliği ile kabul edilmektedir (Tekinalp, sh. 329; Kaplan, sh. 235, 236 ve orada anılan Yargıtay kararları). Hesap sahiplerinin her biri müteselsil alacaklı sıfatına sahiptir. Zira ortak hesap sahiplerinin banka karşısındaki yetkileri müteselsil alacaklılığın söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü ortak hesapta BK. mad. 148/1 'deki hükme uygun olarak, her bir hesap sahibi banka nezdindeki tutarın tamamı üzerinde bağımsız şekilde tasarruf edebilmektedir. Bilimsel öğretideki baskın görüş, ortak hesap halinde alacaklılar arası teselsülün olduğu yönündedir (Bkz. Acar, sh. ve dipnot: 98'de anılan yerli ve yabancı yazarlar ile İsviçre Federal Mahkemesi'nin kararları).

IV- Müşterek hesaptaki paylar, aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşittir. Zira para müşterek hesaba yatırıldığına ve pay bakımından bir anlaşma bulunmadığına göre, mülkiyetin yarı yarıya olmak üzere hak sahiplerine ait olması gerekir (11. HD. 21.03.2002; 1579/2539; Acar, sh. 336, 337).

V- Mevduat hesabı birden fazla kişiye ait ise, mudilerden birinin ölümü halinde, -aksine sözleşme yoksa- hesaptaki paralar eşit paylara bölünecek ve hayatta kalan mudiye kendi payı ödenebilecektir (Reisoğlu, Seza: Bankalar Kanunu Şerhi, Ank. 2002, sh. 390). Zira taraflardan her biri hesaptan para çekerken payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket etmekte olup, payından fazla çektiği miktarda diğer hesap sahibine göre borçlu durumuna girer (2. HD. 29.01.1987,495/11191; HGK. 11.2.1998,40/75).

VI- Taraflar arasında bir kısım hesaplar yönünden vekalet ilişkisi kurulmuş bulunmaktadır. Vekilin, üstlendiği işi müvekkilin menfaatine ve onun iradesine uygun olarak yapması gerekir (Başpınar, Veysel: Vekilin Özen Borcundan Doğan Sorumluluğu, Doçentlik tezi- 2. baskı, Ank. 2004, sh.). O kadar ki, <Vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunacak ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınacaktır> (3. HD. 09.09.1985; 2552/5380).

Bundan ayrı olarak "Borçlar Kanunu'nun 390. maddesi uyarınca vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandıracak davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekil, vekalet yetkisini kasten vekil edenin zararına kullandığı takdirde, zararı tazmin yükümlülüğündedir" (3. HD. 14.04.1998; 2963/3981). Gerçekten de vekil, vekalet yetkisini kasten vekil edenin zararına, kendisinin ya da düşünce ve çıkar birliğine girdiği kişi yararına kullandığı takdirde, yapılan işlem vekalet vereni bağlamaz (HGK. 05.05.1993; 79/195).

Görüldüğü üzere taraflara ait bireysel hesaplar dışında ortak hesapların müşterek imzalıları dışında bir kısmında da yetkilendirme ve ilgili bankaya verilen talimatlara rastlanılmıştır.

Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak konusunda uzman olan üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığı varılacak uygun sonuç dairesinde karar verilmek gerekirken eksik araştırma sonucu yazılı şekilde sonuca ulaşılması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir ...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 12.07.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 02-03-2009, 12:03   #3
Av. Banu Akyıl

 
Varsayılan

Sayın Yavuz,

Öncelikle karar için teşekkür ederim. Ancak somut olayda sebepsiz zenginleşen kişi zaten mirasçı sıfatına bile sahip değil. Zira müvekkillerimin muris tarafından evlat edinilmiş olması diğer kuzenlerinin mirasçılık sıfatına sahip olmasına engel teşkil ediyor. Bu nedenle tenkis davasının açılamayacağı kanaatindeyim.

Saygılarımla,
Old 04-03-2009, 22:36   #4
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Diğer şartları varsa, mirasçı olmayan kişilere yapılmış karşılıksız kazandırmalar dahi tenkise konu olabilir.

Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ortaklığın giderilmesi davasında üçüncü kişi müdahalesi neticesi sebepsiz zenginleşme Av.Öznur A. Arabacı Meslektaşların Soruları 5 09-10-2015 10:25
üçüncü şahsın istihkak iddiası isileylem Meslektaşların Soruları 8 02-05-2014 18:56
Tapu Sicili - Üçüncü Şahsın İyiniyeti Turhan Kızar Meslektaşların Soruları 2 31-01-2009 10:07
bir şahsın şikayetiyle, başka bir şahsın mal varlığı savcılık kanalıyla araştırılırmı mererem Hukuk Sohbetleri 4 21-08-2008 11:38
Aile Konutu Şerhi ve Üçüncü Şahsın iyiniyeti erdal7 Meslektaşların Soruları 5 08-12-2006 23:10


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06368589 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.