27-12-2006, 01:01 | #1 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Anayasanın Cumhurbaşkanının Seçilmesini Düzenleyen Maddeleri
Bu anlatacağım teori size saçma gelebilir ancak bu teoriyi ortaya atan en azından Anayasa Hukuku çerçevesinde tartışmaya açan kişi Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Sabih KANADOĞLU’dur.
Söz konusu olay şu. Anayasanın 96.maddesi belli
Açıkça ortada ki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Anayasamızın 96.maddesi uygulanamaz. -102. maddedeki Cumhurbaşkanının seçim şartları özel bir maddedir. -96.madde aksi belirtilmedikçe toplantı yeter sayısını ve karar yeter sayısını belirlemiştir. -Ancak 102.madde toplantı yeter sayılarını belirlememiş, sadece Cumhurbaşkanının seçilebilmesi için gerekli karar yeter sayılarını ortaya koymuştur. -Anayasanın 96. maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 57. maddesi toplantı açılabilmesi için gerekli kuralları söylemiştir.
-TBMM İçtüzüğü Cumhurbaşkanının seçimi konusunda şöyle buyurmuştur.
Yani yukarıda yazdıklarıma göre Cumhurbaşkanının seçilmesi özel hükümlere dayanılarak gerçekleşmektedir.Nitekim İçtüzükte bu konuda Anayasanın 102.maddesine atıfta bulunmaktadır.Demektedir ki "102.maddenin esaslarına göre seçilecektir".Zaten Anayasanın 96. maddesi de “başkaca bir hüküm yoksa“ diyerek m.96’da ki hem toplantı hem de karar yeter sayısının 102.maddede ki Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanamayacağını belirtmiştir.
Peki ne olacak? Kanunlarımızın hepsinde gerek Medeni Kanunumuz gerek Kat Mülkiyeti Kanunumuz gerekse Ticaret Kanunumuz her zaman Toplantı yeter sayısını Karar yeter sayısından üstün tutmuştur.Zaten mantıklı olan da budur.Yani Cumhurbaşkanlığı seçimi birinci oylamada aranan 2/3 çoğunluk=367 kişi oyalamada bulunmazsa ne olacaktır.Nitekim Aranan 1.Karar Yeter Sayısı:367’dir. Anayasa 96.maddeyi Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulayamayacaksak; Toplantı yeter sayısı en az 368 olmalıdır. Peki Anayasamızın 102. maddesinde neden toplantı yeter sayısı düzenlenmemiştir? Bunun birkaç nedeni olabilir.Birincisi 1970’ler ve Anayasanın kurucu meclisinden önceki dönemlerde Türkiye bir koalisyon ülkesiydi ve ezici bir çoğunluğa sahip parti hiç tek başına iktidara gelmemişti..Kurucu meclis hiçbir zaman ezici bir güce sahip olan bir partinin tek başına iktidara gelebileceğini düşünmemiş, yeter sayılarında hep bir konsensüs ihtiyacı duyulacağın düşünmüş olabilir. İkincisi ise; Cumhurbaşkanlığı Seçimi gibi önemli bir konuda milletvekillerinin görevini ihmal etmeyeceğini düşünmüş olabilir. Peki üst satırlara çıkacak olursak; birinci oylamada 367 kişiyi sağlayamamış olan meclis doğal olarak karar yeter sayısını alamayacaktır.Bana mantıklı gelen fikre göre de karar yeter sayısına ulaşamamış bir meclis toplantı yeter sayısına hiç hiç ulaşamamıştır. Devamında birinci oylamada seçilemeyen Cumhurbaşkanı ikinci oylamaya geçilerek seçilmek istenecektir. Peki sizce Anayasanın102. maddesinde toplantı yeter sayısının düzenlenmemiş olması bir eksiklik midir?Cevap 96. maddeye atıf yapılmasıysa; 102.maddeye 101.maddeyle birlikte atıfta bulunan içtüzük neden 96.maddeye atıf yapmamıştır? Konuyla ilgili yorumlarınızı ve sizin kafanıza takılan soruları da bekliyorum... SAYGILARIMLA |
27-12-2006, 01:13 | #2 |
|
Bu soruların kafamda oluşmasını sağlayan Sayın Ali İhsan Karacan'ın yazısı.
http://www.haberturk.com/haber.asp?i...&dt=2006/12/26 |
29-12-2006, 10:27 | #3 |
|
Konuyla ilgili farklı bir yorum
Türkiye yaklaşık on yıldır "yargıçlar iktidarı"na doğru götürülmektedir. Yargıçlar iktidarı, yargı fonksiyonunun yasama ve yürütme fonksiyonlarına ait yetkileri gasp etmesiyle ortaya çıkmaktadır. Tartışma konusu karar yeter sayısı da bu minvalde gerçekleşen bir duruma tekabül etmektedir. TBMM'nin toplantılarıyla ilgili iki temel kavram, "toplantı yeter sayısı" ve "karar yeter sayısı" kavramlarıdır. Toplantı yeter sayısı, Meclis'in toplanabilmesi için gerekli en az milletvekili sayısıdır. Karar yeter sayısı ise, toplanan Meclis'in bir karar alabilmesi için gerekli en az milletvekili sayısıdır. Türk parlamento geleneğinde, toplantı yeter sayısı Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğu olarak benimsenirdi. 1982 Anayasası, önceki dönemlerde yaşanan toplanamama ve karar alamama ile ilgili sorunlar sebebiyle toplantı ve karar alma yeter sayılarını azaltmıştır. Bunun amacı da bellidir; TBMM'nin daha hızlı çalışmasını sağlamak. Toplantı ve karar yeter sayılarıyla ilgili düzenlemeler meclislerin iç çalışma düzenlerini belirleyen mevzuat metinlerinde (bizde içtüzük), bazı ülkelerde ise bizde olduğu gibi anayasalarda düzenlenmektedir. Siyasete hukuk çelmesi Anayasa'nın 96. maddesinde "Anayasada başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz." İçtüzük'ün 2. maddesine göre, istifa, ölüm ve benzeri sebeplerle milletvekili sayısı azalsa da üye tamsayısı değişmez; sabittir. Buna göre, TBMM'nin üye tamsayısı 550 olduğundan, toplantı yeter sayısı bunun üçte biri olan 184 sayısıdır; karar yetersayısı ise üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz denildiğine göre, 139'dur. Bir başka ifade ile, TBMM en az 184 kişi ile toplanabilir ve en az 139 kişinin bir yönde beyan ettiği irade ile karar alabilir. Anayasa'nın 96. maddesinde dikkate takılan, "anayasada başkaca bir hüküm yoksa..." ibaresi olmalıdır. Bir hukukçu gözüyle buradan birkaç mana çıkartmalıyız. Birincisi, bu maddede belirtilen hüküm mutlak hüküm değil, sadece kuraldır, "genel" hükümdür; toplantı veya karar yeter sayıları için başka yeter sayıları arayan "özel" hükümler olabilir; bu mümkündür. İkincisi, toplantı ve karar yeter sayılarıyla ilgili hükümler ancak anayasada düzenlenebilir. Üçüncüsü, madde metninin bir tekrarı gibi de olsa, anayasada başka bir hükümle farklı toplantı ve karar yeter sayıları aranması mümkün olmakla birlikte, bu vaki değilse, yani anayasada başkaca bir hüküm gösterilemiyorsa, uygulanacak olan 96. madde hükmüdür. Anayasada, karar yeter sayılarıyla ilgili, 96. maddedeki hükümden farklı, özel hükümler bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanının seçimi için, üye tamsayısının üçte ikisi veya salt çoğunluğu (94. madde); gensoru sonucunda yapılan güven oylamasında üye tamsayısının salt çoğunluğu (99/4. madde); Yüce Divan'a sevk kararı için üye tamsayısının salt çoğunluğu (100/3. madde); cumhurbaşkanı seçimi için üye tamsayısının üçte ikisi veya salt çoğunluğu (102. madde); cumhurbaşkanının vatana ihanetten suçlanması için üye tamsayısının dörtte üçü (105. madde); görev sırasında güvenoyu için üye tamsayısının salt çoğunluğu (111. madde); anayasanın değiştirilebilmesi için üye tamsayısının üçte ikisi veya beşte üçü (175. madde) aranmaktadır. Ancak, anayasada, toplantı yeter sayısı için ayrı bir hüküm bulunmamaktadır. Anayasa'nın 96. maddesine dönersek, "anayasada başkaca bir hüküm yoksa..." toplantı yeter sayısı, üye tamsayısının üçte biri, yani 184 olacaktır. Anayasa, toplantı ve karar yeter sayılarını genel bir hükümle belirlemiş, bundan farklı, "özel" bir düzenlemeyi de anayasada bulunması şartına bağlamış iken, farklı bir toplantı yeter sayısı nasıl ihdas edilebilir? Önce şunu ifade edelim, burada temel amaç, AKP çoğunluğunun belirleyeceği birinin cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek. Bu neticeye varmak için hukuk kuralları "gaî" bir yorumla değiştirilmeye çalışılıyor. Hukukta "gaî" yorum, adaletin gerçekleştirilmesi, hakkaniyetin sağlanması veya kamu yararının elde edilmesi için yapılabilir; siyaset üretemeyen ve halktan kabul görmeyen bir "azınlık"ın amaçlarını gerçekleştirmek üzere yapılamaz. Burada temel soru şudur; anayasadaki genel hükümden farklı bir toplantı yeter sayısını gösteren özel hüküm yoksa, özel karar yeter sayıları esas alınarak 96. maddedekinden farklı bir toplantı yeter sayısı üretilebilir mi? Yukarıda, anayasada düzenlenmiş olan özel karar yeter sayılarını belirtmiştik. Onlardan hareketle, toplantı yeter sayısının en az karar yeter sayısı olması gerektiği varsayımını esas alırsak, toplantı yeter sayılarını, Meclis başkanının seçimi için en az 367 veya 276, anayasa değişikliği için 367 veya 331, cumhurbaşkanının vatana ihanetle suçlanabilmesi için ise 413 olarak kabul etmek gerekecektir. Konusu ne olursa olsun, herhangi bir Meclis toplantı yeter sayısı için dörtte üç çoğunluk aranabilir mi? Böyle hukuki yorum olmaz Buradaki sorunun doğru hukuki ifadesi şu olmalıdır: Meclis cumhurbaşkanı seçmek üzere toplandığında, birinci turda yapılan oylamada, toplam oylar, yani oturuma katılan milletvekillerinin sayısı üye tamsayısının üçte ikisinin altında kalırsa, karar yeter sayısı esas alınarak birinci turda cumhurbaşkanı seçilememiş mi olacak; yoksa toplantı yeter sayısı bulunmadığından bahisle seçimin birinci turu yapılmamış mı sayılacak? Bu soruyu, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi "his"lerin karıştığı bir yakın gündem maddesi yerine daha soğukkanlı yaklaşılabilecek başka bir örneğe taşıyalım. Anayasa'nın 100. maddesinde Yüce Divan'a sevk kararı için, karar yeter sayısı olarak, üye tamsayısının salt çoğunluğu aranmaktadır ki bu 276'dır. Böyle bir karar için toplanan Meclis oturumunda, katılan milletvekillerinin sayısı 275 ise; Yüce Divan'a sevk için evet oyu veren milletvekillerinin sayısı da en çok 275 olabileceğinden, burada, Yüce Divan'a sevk kararı kabul edilmemiş mi sayılacaktır; yoksa yeter sayı sağlanmadığından bahisle toplantı yapılmamış mı sayılacaktır? Eğer ikinci ihtimal geçerli kabul edilirse, Yüce Divan'a sevk kararının tekrar tekrar oylanması gerekecektir. Bunu hukukla, anayasanın mantığıyla izah edebilmek mümkün müdür? Zaten, karar yeter sayısının gerçekleşmediği hallerde, karar alınamamış olacağından, 96. madde hükmünden farklı bir toplantı yeter sayısı aramak abes olacaktır. Toplantı yeter sayısıyla ilgili bu "nevzuhur" yorum TBMM Başkanlığı tarafından benimsenmedikçe, cumhurbaşkanlığı sürecinin anayasada gösterildiği şekliyle başlatılması gerekir. Meclis'te cumhurbaşkanlığı seçimine katılmayarak bundan siyasi sonuç çıkarmak isteyenlere ve onlar için başka siyaset üretemeyenlere güzel bir Fransız atasözünü hatırlatalım: "Bulunmayanlar daima haksızdır." DOÇ. DR. MUSTAFA ŞENTOP - MARMARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ / ANAYASA HUKUKÇUSU http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/ha...haberno=479982 |
29-12-2006, 12:17 | #4 | |||||||||||||||||||
|
Sayın ahmetsacit ilgilendiğiniz ve mesaj attığınız için teşekkürler.Ancak ben dediğim gibi sizlerin düşünce, yorum ve takdirlerinizi beklemiştim.Ancak şu da olabilir ki; insan psikolojisinde vardır; kişi kendine yakın düşünceyi tanıtır.
Ben bu yazıyı sizijn görüşünüz kabul ederek size bir kaç soru sormak istiyorum. 1-Yorumun tamamında bir haklılık var yani yapılan anayasa tefsiri doğru.Ancak belli ki bu konu biraz da yoruma dayalı bir konu.Bundan dolayı biraz araştırırsak ortaya şu çıkıyor.Hiç bir kanunda yazmıyor ki; toplantı yeter sayısı, karar yeter sayısından az olsun.Ayrıca bu işin doğası gereğince de bu gerekmez mi? 2-Anayasa 102'ye 101 ile atıf yapılmasını buyuran İçtüzük sizce neden madde 96 ya atıfta bulunmamıştır. Bakınız;
Anayasamızda -İçtüzükte yazmasa dahi- Cumhurbaşkanının 101.maddedeki nitelikleri taşıyan adaylardan seçileceği belli.Ve bunun gibi 96. maddedeki bilgilerede atıf yapılabilirdi ancak yapılmıyor.Bunun sebebi sizce bu seçimde 96.maddeyi kullanmamanın akıl dışı olduğunu vurgulamak mı yoksa böylesine önemli bir konuda 96. maddedeki toplantı yeter sayısı yani 184 kişiyle yapılacak bir Cumhurbaşkanlığı seçiminin meşuluğunu sorgulatmak mı? Sizce de 184 kişiyle toplancak bir meclisin 367 karar yeter sayısına sahip bir oylamayı yapıp karar almasını öngörmek uygun mudur? Ayrıca dikkat etmişsinizdir hiç bir siyasi parti ismi kullanmadım.Lütfen sizde yorumlarda bulunurken siyasi parti adı kullanmayın.Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı seçimi halkı direkt etkileyen bir olay olsa da işin siyasi yönü forumlarımızda uygulanan siyaset yasağıyla bağdaşıyor. Ayrıca bir konuda eksik bilgili olduğum için bilginize danışıyorum.Cumhurbaşkanı seçimi parlemento kararları arasında yer alıyor ve hatırladığım kaarıyla beş tür parlamento kararı vardı.Cumhurbaşkanı seçimi Anaysa Mahkemesi'nin denetimine tabi midir? Bu arada aklıma gelmişken; bu iddianın sahibi Sayın Sabih Kanadoğlu bu gece Ceviz Kabuğu programında bu iddiasını açıklayacak.. SAYGILARIMLA
|
29-12-2006, 21:45 | #5 |
|
Sayın Avukat yada başka bir deyişle hukukçu büyüklerim ve öğrenci arkdaşlarım.Tüm Türkiye'nin konuştuğu bu konuya bu kadar ilgisiz kalmanıza gerçekten şaşırdım ve sebebini merak ediyorum.Anayasa Hukuku konusundaki bilgisizliğiniz mi ki buna ihtimal vermiyorum; çünkü daha birinci sınıfta atlattığımız bir ders Anaysa Hukuku. Yoksa bu konuya ilişkin boşvermişliğiniz mi?
Yada özür diliyorum(!)Şu da olabilir.Yıllarca Başsavcılık yapmış şu an da Yargıtay Onursal Başsavcısı olan Sayın Kanadoğlu'nu düşüncelerini dikkate değmez görüyorsunuz(!) |
29-12-2006, 23:54 | #6 |
|
Sayın Sabih Kanadoğlu`nun yorumunu paylaşıyorum. Anayasa'nın 96. maddesi genel hüküm içeren bir maddedir.
Oysaki; 102. madde Cumhurbaşkalığı seçimi için düzenlenmiştir. Fakat; geçmiş yıllardaki uygulamalara da bakmak kanaatindeyim. Geçmiş yıllardaki cumhurbaşkanlığı seçimleri nasıl uygulandı? Bu sorunun cevabı yol gösterici olacaktır. |
30-12-2006, 01:24 | #7 |
|
Sayın brkmnks;
aynı fikirde olduğu belirtmekle beraber bir şey daha eklemek istiyorum.Eski seçimlere b akmak bence bir kar getirmez.Eğer bir aykırılık varsa bunun önceden de yapılması yine yapılabileceği anlamına gelmez. Kaldı ki bu düğümün çözüleceği yer muhtemelen Anayasa Mahkemesi olacak.. |
30-12-2006, 09:10 | #8 |
|
10 dakikada mahkemedeyiz
30 Aralık 2006 CHP Lideri Baykal, Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanlığına aday olursa ilk turun ardından içtüzük ihlali gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini söyledi. Baykal, "Arınç, 184’le Meclis’i toplama yaklaşımını uygularsa, 10 dakikada başvururuz" dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bir uzlaşma olmaması ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın aday olarak seçimlere katılması halinde, ilk turun ardından içtüzük ihlali yapıldığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını açıkladı. Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun "Köşk’e 354 oy yetmez" açıklamasıyla başlayan tartışmaya değinen Baykal, "Uzlaşma olmaz ve eğer Meclis Başkanı Bülent Arınç, ’184 oyla Meclis’i toplarım, oylamayı yaparım’ yaklaşımını uygulamaya koyarsa, birinci tur biter bitmez, 10 dakika içinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız" dedi. Baykal, CHP muhabirleriyle dün bir araya geldiği kahvaltıda yaptığı açıklamada, konuyla ilgili komisyon kurduklarını, süreçte komisyonun değerlendirmesini de dikkate alacaklarını belirtti. "Ancak komisyonun değerlendirmesi ne olursa olsun, Anayasa Mahkemesi seçeneğinin değerlendirilmesi söz konusudur" diyen Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ANLAYIŞA TERS İDDİASI Anayasa Mahkemesi’ne başvurumuzda ise gerekçemiz ’Bu tur Anayasa’nın öngördüğü anlayışa ters bir uygulamayı ortaya koymuştur’ iddiasını taşıyacaktır. Böylece, seçilmiş bir Cumhurbaşkanı hakkında, Anayasa Mahkemesi’nin karar alması durumu ortaya çıkmadan, bu konuyu çözme imkanı sağlanabilir. MAHKEMEDEN MÜDAHALE Öyle gözüküyor ki, bir dayatma söz konusu olursa, bu konunun Anayasa Mahkemesi’nin önüne taşınması kaçınılmaz olacaktır. Kimse, tartışmalarla ilgili olarak ’Yani cumhurbaşkanını Anayasa Mahkeme mi seçecek?’ demesin. Mahkeme seçmeyecek, ama seçecek olanların Anayasa’ya, hukuka uygun olarak seçim yapmaları gerektiği konusundaki fikrini söylemiş olacak. Çünkü, ’hukuku, Anayasa’yı dinlemem, keyfime göre oraya istediğimi getiririm’ anlayışı, çağdaş hukuk anlayışı değildir. TEREDDÜT YARATMAYIN Hukukun ne olduğu konusunda bir tartışma varsa, bu tartışmayı yetkili organın, yani Anayasa Mahkemesi’nin karara bağlamasının sağlanması ihtiyacı vardır. Hiç kimse Anayasa Mahkemesi’nin kararı konusunda tereddüt yaratmaya kalkmamalıdır. Herkes hazırlıklı olsun. Anayasa Mahkemesi de, işi oraya kadar götürmeye kararlı olanlar da hazırlıklı olsun. Tüm bunlar iktidara yönelik bir uzlaşma çağrısıdır. Geç kalınmadan uzlaşma imkanı yaratılmalıdır. Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçimini, çatışma, gerilim ortamına sürüklenmeden, konuyu Anayasa Mahkemesi kapılarına taşımadan yapmalı. İnadın, ısrarın anlamı kalmadı. İş geri tepmeye başladı. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/5698667.asp?gid=48 |
30-12-2006, 11:13 | #9 |
|
Sayın Dayar;
Elbetteki geçmiş yıllarda yapılmış olan anayasaya aykırılık, günümüzde de aynı konuda anayasaya aykırı olmasına ragmen alınacak bir parlamento kararını meşrulaştırmaz. Benim söylemek istediğim şudur, bakınız; Sayın Demirel, 431/450 ; Sayın Sezer, 533/550 katılımlarıyla Cumhurbaşkanı seçilmişlerdir. Bu seçimlerde çoğunluk sağlanmıştır ve bugün gündemde olan bu konular o zamanlar gündeme gelmemiştir. Çünkü, bu iki Cumhurbaşkanlığı seçimi de Anayasa'nın hem 96. maddesini, hem de 102. maddesini yeteri kadar memnun etmiştir. Fakat, Sayın Özal'ın cumhurbaşkalığı seçimlerinde 102. madde uygulanmayarak yasama organı 96. maddeyi uygulamıştır. Sayın Özal, meclis üye tam sayısının 2/3'ünün bulunmadığı bir oturumda Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Benim yorumumla bağlı kalmak üzere, söylemek istediğim şudur; Sayın Özal'ın Cumhurbaşkanı seçildiği yıllarda içtüzükte 121. madde yer almıyordu. 121. madde 1996 yılında oluşturulmuştur. Sayın Özal'ın döneminde ise 1973 içtüzüğü uygulanıyordu. Yani içtüzüğün herhangi bir maddesi uyarınca 102. maddeye atıfta bulunulmuyordu. Günümüzde ise, içtüzüğün 121. maddesi uyarınca açık ve net bir biçimde Anayasa'nın 102. maddesine atıf vardır. Bugünlerde Sayın Özal'ın Cumhurbaşlığı seçimini Sayın Sabih Kanadoğlu'nun yorumuna karşı tez olarak ileri sürenler bu farkı nasıl göremezler? Kanımca; önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oturuma en az 367 milletvekilinin katılmaması Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir. Saygılarımla... |
30-12-2006, 11:36 | #10 |
|
Evet tamamen size katılıyorum.Kaldı ki Rahmetli Sayın Özal "Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" diyen bir cumhurbaşkanı olmuştur.Ayrıca ANAP'tan ayrıldığında bir kaç günde nasıl bağımsızlaştığına-tarafsızlaştığına(?!?) inanamayan muhalefete ve muhaliflere "Alışırsınız, alışırsınız" diyerekten telkinde bulunmuştur.
Dediğim gibi bu tartışma çerçevesinde kalabildiğimce politik konulardan uzak durmak istiyorum, ancak, söz konusu makam cumhurbaşkanlığı olunca takdir edersiniz ki zor oluyor... |
30-12-2006, 14:57 | #11 |
|
valla bu konuda fazla tartışma olması bile sacmaydı bence cünkü anayasa 96. madde toplantı yeter sayısını yani 184 kişinin olmasını şart koşuyor, 102. madde ise karar alma yeter sayısını (ilk turdakini tabiki) belirtiyor oda olmassa sartlarını değiştirerek cumhurbaskanını yeniden secilme oranını belirliyor, bu bu kadar acıktır, degerli hukukcularımız da bunun bilincinde ancak işlerine geldiği gibi yorum yapıyorlar bununda çook vahim bir iş oldugunu düşünüyorum saygılarımla...
|
30-12-2006, 23:56 | #12 |
|
Cumhurbaşkanın seçilme usuluyle ilgili olarak makaleyi yazan şahısla aynı görüşteyim.Sayın kanadoğlunun görüşünün zorlama bir görüş olduğunu düşünüyorum.
Bundan daha çok beni şaşırtan ise seçimin 1. turundan hemen sonra AYM ye dava açma yönündeki açıklamalar oldu. Şunu hepimiz bilmekteyiz ki Anayasa mahkemesinin görev ve yetkileri 1982 AY md/148 çok net olarak düzenlenmektedir. MADDE 148. – Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz. Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez. Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar. Yüce Divan kararları kesindir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir. Yasaya normatif olarak baktığımızda AYM nin TBMM kararlarını denetleme gibi bir yetkisi yoktur.Ancak AYM içtihadlarında bazı meclis kararlarının iç tüzük değişikliği olarak kabul edilip denetlendiği görülmektedir.Sonuç olarak da cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin bir oylamanın iç tüzük değişikliği sayılıp denetlenmesi ise hukuk mantığı özellikle de anayasasa hukuku mantığıyla bağdaşması mümkün değildir. Sayın kanadoğlunun yaptığı bir yorumdur ve her yorum da doğru değildir.Bu açıklamanın ardından birçok anayasa hukukçusu( Prof. Dr. Ergun Özbudun, Prof. Dr. Hikmet Sami Türk gibi) bu görüşe karşı çıkmıştır. Her hukuk dalında olduğu gibi anayasa hukuku dalında da baskın görüş kabul bulmalıdır.Yoksa bundan önce bu kanun hükümleriyle seçilen cumhurbaşkanlarının Sayın Sezer de dahil meşruluğunun tartışılmasına bile gidilir. Saygılar.. |
01-01-2007, 21:23 | #13 |
|
Ben de sayın Kanadoğlu'nun görüşlerini zorlama bir yorum olarak kabul ediyorum.Bu yorumu doğru kabul edip muhalefetin eline anayasanın vermediği bu silahı verelim 30 gün içerisinde cumhurbaşkanı seçilemediği için anayasa gereği ülke seçime gitsin.Yeni parlamento seçilsin yeni meclis de 30 gün içerisinde cumhurbaşkanını muhalefetin elindki bu silah yüzünden seçemezse tekrar seçim mi olacak.Bu böyle sürüp gidecek mi.Anayasamız bunun bu şekilde sürüp gitmesini önlemek için cumhurbaşkanlığı seçimi için 4 turlu bir sistem getirmiştir.İlk 2 turda toplantı yeter sayısı bulunmadığı için değil karar yeter sayısı bulunmadığı için cumhurbaşkanı seçilemeyecektir.
|
02-01-2007, 01:24 | #14 |
|
Peki çok basit bir soru.
Eğer 367 kişi toplanmazsa ne olacak?O zaman meclisin bir oylama yapmasının anlamı ne olabilir ki?Yani 367 yeter sayılı bir oylama var ortada ancak 367 kişi yok ve mecburen oylama yapılıyor! Gereksiz ve tabir-i caizse saçma değil mi?İşte buyüzden Sayın Kanadoğlu'nun fikirlerini uygulanabilir görüyorum.. |
03-01-2007, 21:30 | #15 |
|
Madde 102 – Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı halinde değilse hemen toplantıya çağrılır.
Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından otuz gün önce veya Cumhurbaşkanlığı makamının boşalmasından on gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçimine başlanır ve seçime başlama tarihinden itibaren otuz gün içinde sonuçlandırılır. Bu sürenin ilk on günü içinde adayların Meclis Başkanlık Divanına bildirilmesi ve kalan yirmi gün içinde de seçimin tamamlanması gerekir. En az üçer gün ara ile yapılacak oylamaların ilk ikisinde üye tamsayısının üçte iki çoğunluk oyu sağlanamazsa üçüncü oylamaya geçilir, üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğunu sağlayan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Bu oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamada en çok oy almış bulunan iki aday arasında dördüncü oylama yapılır, bu oylamada da üye tamsayısının salt çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhal Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri yenilenir. Seçilen yeni Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder. demektedir. Sayın Yargıtay Onursal Başsavcısı ilk turda 367 sayısının toplantı yeter sayısı olduğunu 367 milletvekili olmadan oylamanın gerçekleşmemesi gerektiğini dile getirmiştir.Anayasanın 9 6. maddesi: Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz. demektedir. 102. maddede bildirilen 367 sayısını sayın başsavcı toplantı yeter sayısı olarak kabul etmek te ve bu sayının yakalanamaması durumunda seçimlere başlanamayacağını bildirmek tedir. Bence 102. madde hükmü toplantı yeter sayısı olarak yorumlanamaz.96. madde de başkaca bir hük üm yoksa meclis üye tam sayısının 1/3 ü ile toplanır demiştir. 102. madde de ben toplantı yeter sayısı ile ilgili özel bir hüküm göremiyorum.102 de bahsedilen ilk 2 turdaki karar yeter sayısıdır.Zaten 102. maddenin 3. fıkrası "üye tamsayısının üçte iki çoğunluk "oyu" sağlanamazsa üçüncü oylamaya geçilir" demiştir.Yani oydan bahsetmiştir yani karar yeter sayısından bahsetmiştir.Bence hüküm açıktır. Buna göre Sayın Savcının düşüncelerine katılmak bana göre mümkün değildir. |
03-01-2007, 21:37 | #16 |
|
sayin bahadir buyukavci;
dogru soyluyorsunuz, 96. madde 1/3 yeter demistir, fakat; ictuzugun 121. maddesi de demistir ki; cumhurbasligi secimleri anayasa`nin 101 ve 102. maddeleri uyarinca yapilir. bence ictuzukteki bu madde yuzunden cumhurbaskanligi secimlerinde 96. maddeye bakilamaz.. |
07-01-2007, 01:43 | #17 |
|
......
Cumhurbaşkanlığı makamının bir özelliği var. TARAFSIZLIK
Bu meclise bakın. Tek bir partinin dediği oluyor. Halkın iradesini yansıtıyor mu? Daha ne karar yeter sayısı tartışılıyor. Burda bir siyasi irade var ve bu siyasi irade cumhurbaşkanı seçecek ve yine bu cumhurbaşkanı anayasada belirtildiği gibi TARAFSIZ OLACAK . Dürüst olmak gerekir... Anayasadan önce, hangi pati olursa olsun, tek bir iradenin yansıtıldığı mecliste cumhurbaşkanı seçmek, bu makamı siyasileştirebilir. Bu açık bir tehlikedir. Meclisteki yüzde 66 sandalyeye sahip olan ister AKP, ister CHP, ister ANAP vb... olsun, mutlak suretle başkaca çözümler aramak, hakka hukuka saygılı, birikimli,olayları doğru analiz edebilen bir isimde anlaşma en doğrusu. Kimseyi savunmuyorum, taraf tutmuyorum, ama halkın iradesine yakın biri olmalı, meclisle aynı irade de olmamalı ki, bu makam imza memurluğuna dönüşmesin. İktidarı tek başında elinde bulunduran her parti için aynıdır görüşüm. saygılarımla.... |
19-03-2007, 00:24 | #18 |
|
sayın kanadoğlu'nun savunduğu görüşün cumhurbaşkanlığı seçimlerini tıkayarak, meclis seçimlerinin yenilenmesine neden olacak bir görüş olduğunu düşünüyorum.
zira toplantı yeter sayısını 367 olarak belirlediğimizde, anap ve chp seçimlere katılmazsa 4 oturum da geçersiz sayılarak meclis seçimlerinin yenilenmesine gidilecektir yanılmıyorsam. yanılıyorsam düzeltiniz. |
19-03-2007, 20:40 | #19 |
|
Evet siyasal görüşler tamamen kapı dışarı edip biz de bu konuda tartışmalıyız.
Elimizde cevaplanması gereken bir kaç soru var. Hukukçular olarak bu sorulara geliştirebildiğimiz şekillerde cevap bulmalıyız.Çünkü önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi belki de Cumhuriyet tarihindeki en büyük çıkmaz olacaktır anayasa hukuku alanında. Cevaplanması gereken sorular; 1)Muhalefet partileri seçime katılmaz; iktidar partisi tam katılır yani meclis 354 kişiyle toplanır.Bunun sonucunda ilk iki oylamada 367 kişi olmaz ve ilk iki oylama sonuçsuz kalır.Üçüncü oylama esnasında iktidar partisi salt çoğunluğu yakalar ve Cumhurbaşkanını seçer. Sizce Ana Muhalefet Partisi Cumhurbaşkanlığı Seçiminin ilk iki oylamasının usule uygun yapılmadığını öne sürerek Cumhurbaşkanlığı seçimi kararını yani bir parlamento kararını Anayasa Mahkemesine götürebilir mi? 2)Götürürse anayasa mahkemesi bu tür bir parlemento kararı konusunda ne tür bir karar verebilir? |
19-03-2007, 22:22 | #20 |
|
tbmm nin karar alması için değil toplanması sayısı için bir tartışma konumuz var ve bu konuda anayasada açıkca 96. maddede gösterilmiştir ha bundan gerisini iddia edip savunmak acaba adalet anlayışıyla örtüşür mü?
|
20-03-2007, 13:06 | #21 |
|
Peki sayın Kovancı;
Hiçbir oylamada(İster TBMM oturumu olsun, ister apartman toplantısı) karar yeter sayısından az olmayan ve olamayan toplantı yeter sayısı Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk iki turunda karar yeter sayısından az olacaktır sizin kuramınıza göre. Sizce bu garip değil mi? Konu hakkındaki ilk mesajı satır satır, milim milim, kelime kelime birkaç kez daha okursanız dediklerimi, demek istediklerimi anlayacaksınız.. Teşekkürler |
20-03-2007, 17:50 | #22 |
|
sayın oguzhan onuda okudum cok degerli sayın kanadoğlunun açıklamalarınıda yakından takip ettim ancak sunu anlatamıyorum 96. madde açıkca belirtmiş mi belirtmiş ve 102 de ilk iki turda seçimde karar alma sayısı yetersiz kalırsa denmiş 102. madde acaba düzenlemek istegi bir konu olsa yani cumhurbaskanlığında toplantı yeter sayısı 367 diye uydurmaca yapacak olsaydı bunu 96 içinde veya baska bir yerde acıkca göstermezmiydi? yoksa kanun koyucu bilgisizmiydi? bu duruları belirleyecek kadar!! ama benim de katıldıgım coğu anayasa duayenin kabül ettiği görüşte 184 ile toplanntıya başlanacağıdır...
|
21-03-2007, 11:52 | #23 |
|
Bakın o zaman daha da basite indirgeyerek anlatayım.
Mecliste, bir apartman toplantısında yada arkdaşlarla muhabbet ederken; her zaman toplantı yeter sayısı, karar yeter sayısından fazla oluyor değil mi?Bunun bir istinası falan yok.Tüm oylamalarda Toplantı Nisabı, Karar Alma Nisabından fazla oluyor. Bu cepte tamam mı! Şimdiyse o günü anlatayım.354 milletvekili salonda olacak.Tabiki bu teoriler kötü gün seneryalorına ilişkindir.Neyse; O karar alma gününde, karar alma sayısı kaçtır? 367. Salonda kaç kişi var? 354! Hadi bunu kabul etmeyelim toplantı yeter nisabı kaçtı? 184. Sonuçta şu ortaya çıkıyor ki; hiçbir oylamadan kesinlikle karar alma sayısından az alamayan toplantı yeter sayısı 2 oylamada karar alma sayısından az olacaktır. Ve bu toplantı Cumhurbaşkanını seçmeye yönelik bir toplantıdır.Anayasa tarihinde bir ilk olacak ve karar yeter sayısının toplantı yeter sayısından az olduğu bir toplantı gerçekleşecektir.Sizce bu usule aykırı değil midir? En basit oylamada bile gözönünde bulundurulan aksi gerçekleşmeyen bu durum; Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi önem derecesi maksimum bir olayda gözardı mı edilecektir? |
23-03-2007, 17:07 | #24 |
|
Yargıçlar iktidarı sözünüze katılmıyorum. Her iktidara gelen her istediğini yapabileceğini zannediyor. Bunun böyle olmadığını ancak kafasını yargıya tosladığıında anlıyor. Sonra da Yargının yürütmenin ve yasamanın işine karıştığını iddia etmekte geri durmuyor.
Sayın Sabih Kanadoğlu'nun iddiası son derece yerindedir. Karar yeter sayısı olmadan toplantı yeter sayısı olur mu ? Kararı alacak kadar üye toplanacak ki karar alınabilsin. Anayasanın ön gördğü rakamlar göstermektedir ki toplantı yeter sayısı karar yeter sayısın altına düşemez. Eğer madde metnin de toplantı yeter sayısı açıkça yazılmadıysa toplantı yeter sayısının karar yeter sayısına eşit olduğunun kabulü gerekir. |
08-04-2007, 15:09 | #25 |
|
Eski Yargıtay başkanına göre 367 tezi Anayasa'ya işkence
Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, cumhurbaşkanı seçimi için 'Meclis'in en az 367 vekille toplanması gerektiğini savunan kesimlere' ilginç bir eleştiri getirdi:
"Bunlar Anayasa'ya işkence ediyor." Anayasa normlarına göre cumhurbaşkanının uzlaşmayla seçilmesinin bir 'temenni' olduğunu vurgulayan Selçuk, seçimin yapılmasının 'zorunlu' tutulduğunu belirtti. Selçuk, Meclis'in 184 milletvekiliyle toplanıp, 276 oyla cumhurbaşkanı seçebileceğinin altını çizdi. TV 8'de Erkan Tan'ın sunduğu programda cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili hukuki tartışmaları değerlendiren Selçuk, Anayasa'da kimlerin cumhurbaşkanı seçilebilecekleri ve seçim şeklinin açık bir şekilde hükme bağlandığına dikkat çekti. Selçuk, cumhurbaşkanlığı seçimi için Meclis'in en az 367 milletvekiliyle toplanması gerektiği görüşünü savunanların 'toplantı yeter sayısı' ile 'karar yeter sayısı'nı karıştırdıklarını belirterek bu tür 'zorlama' yorumlarla Anayasa normlarına işkence edildiğini vurguladı. 1982 Anayasası'nın daha önce yaşanan krizlerin tekrarlanmaması için cumhurbaşkanlığı seçimini kolaylaştırdığını hatırlatan Selçuk, Meclis'te 184 vekilin hazır bulunmasıyla seçime başlanacağını, ilk iki turda adayların 367 oy alamaması halinde 3 ve 4. turlarda 276 oy alanın seçileceğini anlattı. Selçuk şöyle devam etti: "Toplantı yeter sayısının 367 olması gerektiğini söyleyenlerin görüşlerini kabul etmek mümkün değildir. Çeşitli açılardan bir normu yorumlarken bütün hukuk düzeni ile dengeli bir biçimde yorumlayacaksınız. Sürtüşmeyecek bir biçimde yorumlayacaksınız. O sürtüşüyor. 96'ncı madde açıktır. Norm varsa yorum vardır. Norm yoksa yorum yoktur. Zoraki yorum olmaz. '367 oy gerekir' diyenler yanlış görüş bildiriyor. Bu bir kışla düzeni değildir. O gün görüşme yapılmayacaktır sadece oylamaya geçilecektir. Kimileri dışarıdan gelir oyunu kullanır gider. Burada askerî bir toplantı yapmıyorsunuz. Meclis 184 milletvekiliyle toplanır, 276 oyla cumhurbaşkanı seçilir. Toplantı yeter sayısının hiçbir istisnai hükmü Anayasa'da belirtilmemiştir." Ankara, Zaman |
09-04-2007, 12:11 | #26 |
|
Sami Selçuk ne zaman arz-ı endam edecek diye bekliyordum, sonunda etti.
Toplantı yeter sayısı olmadan karar yeter sayısının olamayacağını anlamak için hukukçu olmaya gerek yok. Mantıken bu böyledir. Sami Selçuk kasıtlı bu açıklamayı yapıyor. Amacı Anayasa mahkemesini etki altına almak. |
12-04-2007, 09:28 | #27 |
|
Cumhurbaşkanının seçilebilmesi için gerekli toplantı yeter sayısını 367 olarak kabul eden hukukçuların bu sonuca hangi yorum türünü kullanarak ulaştıklarını anlamakta çok zorlanıyorum. Eğer lafzi yorum yöntemini kullanıyorlarsa, anaysa maddesinin lafzı açık ve nettir. Toplantı yeter sayısı üye tam sayısının 1/3'üdür ve buda 184 milletvekiline denk gelmektedir. Zira 184 milletvekili ile toplanan TBMM oybirliği ile cb. seçse bile -toplantı yeter sayısı olmadığından değil- karar yeter sayısı olmadığından cb. seçilememiştir. Ancak 3. ve 4. toplantılarda 276 milletvekili ile toplanan TBMM cb.nı oybirliği ile seçerse artık cb. seçilmiştir. Yok eğer öze ilişkin (ruhi) yorum yöntemini kullanıyorlarsa bunun 1982 anayasasının rasyonelleştirilmiş parlameterizmi tercih ettiğini unutmasınlar. Zira 1980 öncesinde cumhurbaşkanı seçilememesinin ülkeyi içine sürüklediği kaosa son vermek isteyen anayasa koyucu, cumhurbaşkanının seçilmesini kolaylaştırmak istemiştir. Dört tur sonunda cb.'nin seçilememesi halinde meclis seçimlerinin yenilenmesi hükmü de rasyonelleştirilmiş parlameterizmin sonucudur. Şimdi anayasanın lafzı ve anayasa koyucunun amacı bu kadar açıkken sırf kendi emellerimize ulaşmak için anayasanın bu kadar tahrip edilmesini dürüstlüğe uygun bulmuyorum. Zira cb.'nin seçilememesinin bu ülkeye zarardan başka bir etkisi olmayacaktır. Birilerinin cb. seçilmesini engellemek isteniyenler bunun kulis yaparak veya sivil toplum örgütlerine katılmak yolu ile başarabilirler. Aksi halde hem anayasayı tahrip etmiş oluruz hem de ülkemize zarar vermiş oluruz. saygılar...
|
12-04-2007, 12:33 | #28 |
|
Sayın Adnan Yılmaz ;
İnşallah aklınıza gelir ve bu konudaki mesajı yeniden okursunuz.Neyse; hangi yöntemlerin kullanıldığı, neden böyle olduğu vs. gibi konuların tamamı ilk mesajımda herkesin anlayabileceği bir dilde mevcuttur. Ayrıca size bir şey sormak istiyorum.Bana bir tane seçim gösterin ki bir karar alınırken toplantıda bulunanların sayısı karar yeter sayısından az olsun.Evet bu 367'i eleştiriyorsanız; muhakkak buna da bir cevabınız vardır.Çünkü en basit toplanıştan en önemli toplanışa kadar bu kural geçerlidir.Kat Mülkiyeti Kanunda bile bu böyle ise Anayasada evleviyetle olmalıdır... SAYGILARIMLA |
12-04-2007, 13:54 | #29 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
saygılar |
12-04-2007, 16:08 | #30 |
|
Anayasa'nın 96. maddesindeki "başkaca hüküm yoksa" ibaresi acaba neyi ifade ediyor. Toplantı nisabı olmadan karar nisabı olamayacağını anlamak için mantık yeterlidir; hukukçu olmaya gerek yok.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
Konu Araçları | Konu İçinde Arama |
Konuyu Değerlendirin | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
cumhurbaşkanının sorumsuzluğu | şahin aksu | Anayasa ve İdare Hukuku Çalışma Grubu | 8 | 18-04-2007 21:03 |
Anayasa Nedir : Anayasanın Tanımı | Av. Muzaffer ERDOĞAN | Hukuk Sohbetleri | 13 | 24-02-2007 20:01 |
cumhurbaşkanının vatana ihaneti... | davut | Hukuk Soruları Arşivi | 8 | 24-12-2006 17:04 |
Cumhurbaşkanının Yargılanması | Coyotexxx | Hukuk Soruları Arşivi | 3 | 16-07-2004 12:19 |
Anayasanın Anayasaya Aykırılığı | Emin GÜNEŞ | Meslektaşların Soruları | 2 | 09-03-2003 03:06 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |