Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

Yargıtay'dan bekareti bozma kriterleri

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 4,50 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-09-2006, 12:13   #1
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan Yargıtay'dan bekareti bozma kriterleri

Yargıtay'dan 'Bekareti Bozma' kriterleriYargıtay 5'nci Ceza Dairesi, bir kişinin bekaretinin bozulmasının o kişi üzerinde beden ve ruh sağlığı yönünden olumsuz sonuçlar doğurup doğurmadığının araştırılması ve faile buna göre ceza verilmesi gerektiğini savundu.15 Eylül 2006 12:37Yazı boyutunu büyütmek için
Karara konu olan tecavüz olayı Giresun'un Şebinkarahisar ilçesinde geçen yıl yaşandı. Olayda "bekâretini kaybeden mağdure" ve yakınları dava açtı.
Dava, Giresun Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Yargılama sırasında mağdure, yaşadıklarından dolayı psikolojik çöküntü içine girdiğini anlattı. Ancak mahkeme, sanığı mahkum ederken bu talepleri dikkate almadı. Verilen hapis cezası kararı mağdure ve yakınlarını tatmin etmedi. Mağdure, sanığa verilen cezanın ruh sağlığını bozduğu gerekçesiyle artırılmasını isteyerek yerel mahkemenin kararını temyiz etti. Temyiz incelemesi, Yargıtay 5'inci Ceza Dairesi'nde yapıldı. Daire başvuru üzerine, dosyada mağdurenin ruh sağlığının olay nedeniyle bozulup bozulmadığına yönelik bir doktor raporu aradı ancak dosyada böyle bir rapor bulunamadı.

Yargıtay 5'inci Ceza Dairesi bunun üzerine Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararının bozulmasına karar verdi. Yargıtay'ın kararında, tecavüzün kişinin beden ve ruh sağlığı üzerinde yarattığı etkinin, sanığa verilecek cezada belirleyici olduğu kaydedildi. Daire bu nedenle mağdurenin ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığının araştırılması için dosyanın ve sanığın Adli Tıp Kurumu'nun ilgili istisas dairesine gönderilmesi gerektiğine işaret etti. Dosya, Şebinkarahisar Adliyesi'ne gönderildi. Yargıtay'ın işaret ettiği "ırza geçme sonucu ruh ve beden sağlığının bozulması" nı düzenleyen TCK'nın 103'ncü maddesine göre sanığa en az 15 yıl hapis cezası verilebilecek.

kaynak:www.tumgazeteler.com
Old 15-09-2006, 15:58   #2
medenikal

 
Varsayılan

ırza geçme sonucu ruh ve beden sağlığının bozulması;

ve mi veya mı

(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
Old 15-09-2006, 17:20   #3
*sinequanon*

 
Varsayılan

"Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde" şeklinde başlayan ayrı bir bende gerek bile yok.Cinsel saldırıya uğramış her insanın beden veya ruh sağlığı bozulur bence.Bunun ayrıca düzenlenmesi çok yersiz.

Saygılar...
Old 15-09-2006, 23:12   #4
Themis99

 
Varsayılan

Cinsel saldırıya uğramış birinin beden sağlığının yanında ruhsal sağlığının da bozulduğu tıbbi bir gerçektir.Cinsel saldırı sonucunda mağdurun ağır bir pskilojik travma geçireceği ve kolay kolay geçmeyecek yaralar alacağı muhakkak.
Alıntı:
6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
Fıkranın yersizliği ayrıca tartışılabilir. Ancak buradaki ''veya'' kelimesi kanaatimce mağdur lehine düzenlenmiş .''beden ve ruh sağlığının bozulması halinde ''dense idi bu durumda sanığın fıkrada öngörülen cezaya mahkum edilebilmesi için;iki şartın

1-beden sağlığının bozulmuş olması
2-ruh sağlığının bozulmuş olması şartlarının aynı anda gerçekleşmesi olgusu aranacaktır.Bununda bazı sakıncaları birlikte getireceği muhakkaktır. Farazi, beden sağlığının bozulduğunun ispatlanamadığı durumlarda, şartlardan biri gerçekleşmediğinden fail fıkrada öngörülen cezaya mahkum edilemeyecektir. Ancak veya dendiğine göre yalnız beden sağlığının yada yalnız ruh sağlığının bozulmasına sebebiyet veren fail fıkrada ön görülen ceza ile cezalandırılacaktır.

Bende fıkranın yersiz olduğunu, saldıraya uğramış olan kimsenin beden veya ruh sağlığının bozulma şartının aranmadan faile en yüksek cezanın verilmesi gerektiğini düşünüyorum.Saldırının yapılmış olması başlı başlına yeterli olmalıdır. Saygılar.
Old 16-09-2006, 01:18   #5
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
"Yargıtay'dan 'Bekareti Bozma' kriterleri"

Alıntı:
"Olayda "bekâretini kaybeden mağdure" ve yakınları dava açtı."

Nasıl yani? Yine bir gazete haberi ve yine sansasyonel başlık...

"BEDEN veya RUH SAĞLIĞININ BOZULMASI" kavramının içinde geçen, beden sağlığının bozulması kavramıyla, yasa içinde hiç bir yerde geçmeyen "bekaret" arasındaki ilinti neye göre kurulacak?

Beden sağlığının bozulması kavramından ne anlıyoruz?

TCK.m.99 da da aynı kavram var (Beden veya ruh sağlığının bozulması). Anılan maddeyse, rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürtmek fiiliyle ilgili yaptırımları içeriyor.
Old 16-09-2006, 02:23   #6
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Yargıtay'ın bozma gerekçesinden kızlığın bozulmasını Beden sağlığıınn bozulması olarak algıladığı sonucu çıkıyor. Kararlar bu şekilde (Yargıtay'ın istediği gibi) gidiyordu ve ben de sonucu merak ediyordum. Anlayış bu imiş demek ki. Bu yeni TCK'nın yürürlüğü ile ilgili dönemde verilen seminerlerde Hakimlere bu şekilde anlatılmış zaten bildiğim kadarı ile.. Yani kızlık zarı eski yasada olduğu gibi manevi değeri yönünden korunmasa da bu dönemde beden sağlığını bozması (!) yönünden korunuyor. Hymen'in yırtılmasının beden sağlığı üzerinde ne kadar bir etkisi varsa artık? 7 yıldan 12 yıla kadar hapis, 10 yıldan az olmamak üzere hapise dönüşüyor. Kanunun lafzına göre sanık lehine yorum yapılmak ve beden sağlığının bozulması kavramı içerisinde sağlık üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığı tıp ilminin konusu olduğundan kızlık zarı bozulmuş mu şeklindeki bir rapordan ziyade beden sağlığının bozulmasının söz konusu olup olmadığı yönünden bir rapor alınması gerekmektedir. Oysa Yargıtay'ın görüşü yine eski zihniyeti koruyan ve işin manevi boyutunu ön plana çıkaran bir görüş..

Ama cebir var kanama oluyor vs. diyenler olacaktır. Buna karşı TCK 102/4
Alıntı:
[4] Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.

Görüldüğü üzere eylemin mahiyeti icabı direncin kırılmasını sağlayacak ölçüde bir cebiri olağan sayıyor. Olağan sayıyor derken suçun unsuru olarak suçun içinde eriyor demek istiyorum. Öte yandan kızlık zarının esnek olması durumunda kanamanın olmayabileceği, kızlık zarının doğuştan olmayabileceği ve dahası kişinin evvelce kızlığını kaybetmiş olabileceği gibi haller düşünüldüğünde bazı sanıkların, bazı sanıklara göre şans eseri fazla bir cezayla cezalandırılması eşitliğe aykırıdır.
Old 16-09-2006, 11:22   #7
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Doğanel,

Yasa değişti ama uygulayıcılar aynı. Böyle olunca anlayışın değişmesi de güçleşiyor. Zorlama yorumlarla, dünkü yasada olup da bugünkü yasada yer almayanı,ama nasıl olur,elbette olmalı kanaatinde olduklarımızı, yorumlara dayalı ve kadim kabuller dolayısıyla yadırgamayarak, esasen "uydurmaya" ve kararlarla da yaşatmaya devam ediyoruz.

Namus kavramından (ki tanımı çok geniş,uygulayıcıdan uygulayıcıya inanılmaz görecelidir) yola çıkıp haksız tahrik indirimi nedeni, hymenin yırtılmasını bedensel zarar nitelemesi olarak değerlendirmeye devam ediyoruz.

"Beden sağlığının bozulması" kavramı bekaretin yitirilmesi olarak yorumlanabilecek olsaydı, çocuk düşürtmeyle ilgili (99.m.) hükümde aynı haliyle bulunmaz, en kötü ihtimalle 102 ve 103.m.lere bir ayrıntı getirilmesi beklenirdi. Ama yok.

Saygılarımla...
Old 16-09-2006, 12:27   #8
medenikal

 
Varsayılan

Çocukların cinsel istismarı
Madde 103- (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/12 md.) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

beden sağlığının veya ruh sağlığının bozulması halinde;

beden sağlığı ile kızlık zarı arasında bir bağlantı olduğunu düşünmüyorum.

bir eylem var tecavüz ,bu eylemin sonucunda zarın olmaması,yırtılmaması yırtılması ,şeklindeki sonuçlar ,beden sağlığının bozulması olarak düşünülemez.

bu eylem sonuçunda zarın yırtılıp yırtılmaması veya var olup olmaması dikkate alınmaz.

sonuçta suç unsurları gerçekleşmiş ise ,suç oluşaçaktır.


bedenen verilen zarar nedir.zarın yırtılması olmadan zaten o şuçu işlemek büyük oranda mevcut olmaz,

yani suçun gerçekleşmesi için ,suçun sona ermesi ve bu madde konusu olması için ,zarın yırtilması,kalkması zaten olması kuvvetle muhtemel ise;

bedeni zarar olarak ,zarın yırtılmasını da içeriğe almak olası olmamalıdır;

bedeni zarar derken mesele ,bu fiil yapılırken ,zar dışında tıbbi olarak ,yani hem cinsel organ hemde ters ilişki olarak düşünülen bir madde söz konusudur.

mağdur bir de küçük ise bu durumda bu cinsel eylemler nedeniyle ,organlarda bedensel zararlar meydana gelmektedir.yırtılmalar ve kanamalar uzun tedaviyi gerektirebilmekte hatta ameliyat ile çeşitli düzenlemeler yapılmaktadır.

bu nedenle bedensel zarar olarak madde de düzenleme konusu yapılan;

organlar daki ,olağan durumun bozulması dır.

tabi bunun dışında eylem gerçekleştirilirken;

bedensel zarar verilmesine yönelik , bıçak vesair araçlarla veya müessir fiille işlenen beden de kalıcı olan zararlar düşünülmüş; ruhsal olarak ta aynı şekilde ;

kısaca eylem sonucu kalıcı hasar olarak bakılmış;

eğer bedensel veya ruhsal olarak kalıcı hasar yoksa bu fıkra hükümleri uygulanmayacak;

peki şu soruyu sormak lazım ruhsal etki değerlendirmesi yapılırken ,doktor kalıcı bir ruhsal etki yok ,derse yani eylem sonucunda küçük belki durumun bile farkında olmayan küçük ğün ruhsal durumunun tespitindeki kalıcılığı veya geçiciliği nasıl tespit edecek, işte bu konu tartışmaya değer.
Old 16-09-2006, 13:18   #9
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

Elbetteki beden sağlığının bozulması demek sadece kızlık zarının yırtılması demek değildir.Çünkü beden sağlığının bozulması kavramı daha kapsamlı bir kavramdır.Sadece kızlık zarının yırtılmasını değil vücuda verilen her türlü zararı kapsamaktadır.Ama bu zararın içine kızlık zarının yırtılmasıda dahildir.Fakat sadece beden sağlığının bozulması değil beden ve ruh sağlığının birlikte bozulması kızlık zarının yırtılması anlamındadır.Çünkü bir kişinin kızlık zarı istemediği bir kişi tarafından yırtılmakta ve bunun sonucunda kişinini vücudunda fiziki bir değişiklik meydana gelmektedir.Bu değişiklik aynı zamanda kişiye psikolojik zararda vermektedir.Bu sebeple mağdurda hem fiziki hem ruhi bir bozukluk meydana gelirse ancak kızlık zarının yırtılmasını bu madde içine alabiliriz.Aksi halde alamayız.Fakat zaten tecavüze uğrayan bir insan da mutlaka hem bedensel hem ruhsal zarar meydana geleceği için bu madde kızlık zarının bozulması kavramını da içeriyor.
Sayın Taslak ;bir çocuk tecavüze uğramışsa ve bunun farkında bile değilse yani psikolojisi etkilenmezse ne olacak ? demişsiniz.Ama ben hiç bir çocuk düşünemiyorum ki kendisine tecavüz edilipte psikolojisi düzgün kalsın..Saygılar...
Old 16-09-2006, 15:21   #10
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Pınar Yılmaz,

103 değil de, 102 den sözetmiş olsak, (çocuğa tecavüz halinde beden sağlığının bozulmaması ihtimali düşük olduğundan.)

Varsayalım ki 102 çerçevesinde tecavüz gerçekleşmiş. Tecavüz edilen kişi bakireymiş ve haliyle kızlık zarı yırtılmış. Bunun dışında, bedensel sağlığına zarar veren bir bulguya da rastlanılmamış.

Yeni TCK.m.102 çerçevesinde, mağdurun bedensel sağlığının bozulup bozulmadığı konusundaki,sadece bu konudaki düşünceniz?

(Sayın Taslak, mesajından anladığım kadarıyla, bu durumda bedensel sağlığın bozulmasından söz edilemez diyor. Ben de aynı şekilde düşünüyorum.)

Saygılarımla...
Old 16-09-2006, 16:36   #11
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan ve/veya??

T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2006/2706
K. 2006/3034
T. 10.4.2006
• CİNSEL SALDIRI ( Kızlığı Bozulan Mağdurenin Beden Veya Ruh Sağlığında Bozulma Olup Olmadığının Adli Tıp Kurumundan Görüş Alınarak Belirlenmesi Gereği - 5237 S.K. Md. 102/5'in Uygulama Olasılığı )
• KIZLIK BOZMA ( 5237 S.K. Md. 102/5'in Uygulama Olasılığı - Mağdurenin Beden Veya Ruh Sağlığında Bozulma Olup Olmadığının Adli Tıp Kurumundan Görüş Alınarak Belirlenmesi Gereği )
• MAĞDURENİN BEDEN VEYA RUH SAĞLIĞI ( Bozulma Olup Olmadığının Adli Tıp Kurumundan Görüş Alınarak Belirlenmesi Gereği - 5237 S.K. Md. 102/5'in Uygulama Olasılığı/Kızlık Bozma< )
• CEZADAN İNDİRİM ( 5237 S. TCK. Md. 62 Yürürlüğe Girmesinden Önce 5328 S.K. Md. 2 İle Yapılan Değişikliğe Göre Cezadan 1/6 Oranında İndirim Yapılacağı )
5237/m.62,102/5
ÖZET : Sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun'un 102/5. maddesinin uygulama olasılığı dikkate alınarak, kızlığı bozulan mağdurenin suçun sonucunda beden veya ruh sağlığında bozulma olup olmadığının, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesinden görüş alınarak belirlenmesi gerekir.

Ayrıca, 5237 sayılı TCK'nın 62. maddesinin yürürlüğe girmesinden önce, 5328 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile yapılan değişikliğe göre cezadan 1/6 oranında indirim yapılmalıdır.

DAVA : Irza geçme ve yaralama suçlarından hükümlü Gökhan'ın hakkında 5237 sayılı TCK'nın uygulanıp uygulanamayacağı ile ilgili olarak ( Karşıyaka Birinci Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 03.08.2005 gün ve 2005/117 Esas, 2005/235 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi Yerel C. Savcısı, katılan vekili ve hükümlü müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

5237 sayılı Yasanın 102/5. maddesinin uygulanma olasılığı nazara alınarak kızlığı bozulan mağdurenin suçun sonucunda beden veya ruh sağlığında bozulma olup olmadığının Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesinden görüş alınarak saptanması gerektiğinin gözetilmemesi,

5237 sayılı TCK'nın 62. maddesinin yürürlüğe girmesinden önce, 5328 sayılı Kanunun 2. maddesi ile yapılan değişikliğe göre cezadan 1/6 oranında indirim yapılması gerektiği halde, yazılı gerekçelerle 1/5 oranında indirim yapılmak suretiyle eksik ceza tayini,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, Yerel C. Savcısı, katılan vekili ve hükümlü müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün belirtilen nedenle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), 10.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Not:Kazancı'dan alınmıştır
Old 16-09-2006, 16:55   #12
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan ve/veya?(2)

T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2005/17608
K. 2005/22576
T. 22.11.2005
• REŞİT OLMAYAN MAĞDUREYİ ZORLA KAÇIRIP ALIKOYMA ( Çocuklara Karşı Cinsel İstismar Suçlarında Mağdurun Beden ve Ruh Sağlığının Bozulup Bozulmadığı Hususunda Adli Tıp Kurumundan Görüş Alınması Gereği )
• IRZA GEÇME ( Çocuklara Karşı Cinsel İstismar Suçlarında Mağdurun Beden ve Ruh Sağlığının Bozulup Bozulmadığı Hususunda Adli Tıp Kurumundan Görüş Alınması Gereği )
• ÇOCUKLARA KARŞI CİNSEL İSTİSMAR SUÇU ( Mağdurun Beden ve Ruh Sağlığının Bozulup Bozulmadığı Hususunda Adli Tıp Kurumundan Görüş Alınması Gereği - Zorla Kaçırıp Alıkoyma ve Irza Geçme )
• BEDEN VE RUH SAĞLIĞI ( Çocuklara Karşı Cinsel İstismar Suçlarında Mağdurun Beden ve Ruh Sağlığının Bozulup Bozulmadığı Hususunda Adli Tıp Kurumundan Görüş Alınması Gereği - Reşit Olmayan Mağdureyi Zorla Kaçırıp Alıkoyma ve Irza Geçme )
765/m. 418
5237/m.103
ÖZET : Reşit olmayan Mağdureyi zorla kaçırıp alıkoyma ve ırza geçme suçlarından yapılan yargılama sonunda sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir. Çocuklara karşı cinsel istismar suçlarında. mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu'ndan görüş alınarak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Reşit olmayan mağdureyi zorla kaçırıp alıkoyma, ırzına geçme ve 6136 Sayılı Yasaya muhalefet suçlarından hükümlü F. hakkında 5237 sayılı TCK'nun uygulanıp uygulanmayacağı ile ilgili olarak ( ÇANAKKALE ) Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 10.06.2005 gün ve 200113 Esas, 2002/199 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay' ca incelenmesi hükümlü müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığı'ndan tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Sanık hakkında ilk hükümde 765 sayılı TCK'nun 418. maddesinin uygulanmış olması karşısında, kızlık bozmanın 5237 sayılı TCK'nun 103/6. maddesinde belirtilen beden ve ruh sağlığının bozulmasını gerektirir neden olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu'nun ilgili İhtisas Dairesi'nden görüş alınıp, sonucuna göre karar verilmesinin gözetilmemesi,

6136 Sayılı Yasaya aykırılıktan kurulan hükme gelince;

5252 Sayılı Yasa 5/1. maddesi uyarınca ağır para cezalarının adli para cezasına dönüştürüldüğü, 5252 Sayılı Yasa 5/2. maddesi uyarınca adli para cezasının alt sınırının dörtyüzelli milyon TL. olarak belirlendiği gözetilmeksizin eksik ceza tayin edilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, hükümlü müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nun 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), 22.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Not: Kazancı'dan alınmıştır
Old 16-09-2006, 17:33   #13
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. Ergin'in sunduğu kararlara bakınca daireye biraz haksızlık etmişiz galiba.. Zira her iki kararda da yasaya uygun şekilde Beden ve Ruh sağlığının bozulup bozulmadığına hatta ilk kararda kızlığın bozulmasının beden sağlığının bozulmasının kabulüne yeterli olup olmayacağı hakkında rapor aranıyor.
Old 16-09-2006, 21:18   #14
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sn.Doğanel,

Top şimdi adli tıpta durumu Gelen raporları da görmeli.

Sayın Ergin,

Teşekkürler. Atladığımız bir konuya dikkat çektiniz (sandığım kadarıyla). "Ve/veya?" ibareniz ile. Ya da bende başka bir çağrışımı oldu, nedir onlar:

Maddede geçen ibaredeki "veya" bağlacı,aslında sonuçları bakımından çok önemli.

"Ve" olsaydı, beden sağlığının bozulması olarak kabul görmeyecek, dolayısıyla bekaret kavramının tarihe gömülüşü mümkün olacaktı (En azından yargılamalar nezdinde)

Ama "veya" denip de, ardından gelen "ruh sağlığının bozulması" kavramı içerisinde, her zaman "evet,ruh sağlığı bekaretin yitirilmesi nedeniyle" bozulmuştur demek mümkün. Bu iddia ileri sürüldüğünde, aksini ispat etmek mümkün olmayacak, dolayısıyla anılan kavramın geçerliliği, kabul görürlüğü ve kadınlar için ilk bakışta yararına gibi görünen zararlandırıcı sonuçları, yine dündeki gibi kadın aleyhine hükmünü sürdürmeye devam edecek.

Saygılarımla...
Old 17-09-2006, 12:36   #15
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

[quote=PINAR YILMAZ]zaten tecavüze uğrayan bir insan da mutlaka hem bedensel hem ruhsal zarar meydana geleceği için bu madde kızlık zarının bozulması kavramını da içeriyor.[quote]
Old 17-09-2006, 19:59   #16
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Pınar Yılmaz,

Israrınıza bir yandan hayranım, öte yandan hatalı buluyorum. Bu kadar net cümle kurabiliyorsunuz ama, Yargıtay dahi bu sorunun cevabını kendisi vermemiş ve yargılamayı yapan yerel Mahkemeye ; "ADLİ TIP KURUMU İHTİSAS DAİRESİNDEN" görüş alınmalıdır diyerek geri göndermiş.

Saygılarımla...
Old 17-09-2006, 20:41   #17
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

Bilirkişi yardımı almak en mantıklı çözüm tabi.
Old 20-09-2006, 12:41   #18
Deniz İpek

 
Varsayılan

Kızlık zarının yırtılması ,bedensel bır zarar ve tecavuz sonucunda aldıgı bu bedensel zarardan dolayı magdurun ruhsal zarar gormesı kacınılmaz zaten.bazı meslektaslarımızın zarın yırtılmasının kalıcı bır bedensel zarar olarak kabuletmemesıne uzuldum acıkcası.cunku kızlarımızda bu kızlık zarı kavramının onemlı bı yerı var ve uzulerek soyleyebılırımkı toplumuzda bu tabular henuz yıkılmadı...bundan baska bedensel ve ruhsal olarak kalıcı zararlar neler olabılırkı...
Old 20-09-2006, 15:29   #19
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. Deniz İpek; Kızlık zarına kişinin ya da toplumun verdiği önem konusunda haklı olabilirsiniz. Ancak kanunlar her zaman topluma uygun olmak zorunda değildir. Akıl ve mantık ilkeleri doğrultusunda toplumu şekillendiren özellikleri de vardır. Yani her zaman yasalar toplum ihtiyaçları doğrultusunda yapılmaz, bazen de yasalar topluma, toplumsal kabüllere şekil verir. Kızlık zarı kişinin ya da toplumun ezelden beri gelen kabülleri nedeniyle bir tabu olarak görülüyordur ve doğrudur, ama bir de bilimsel gerçekler var. İlk birleşme esnasında kanama yaşamayan kadın oranı %25'tir. Bu kızlık zarının esnek yapısı veya doğuştan olmaması nedeniyle söz konusu olabilir. Toplum kızlık zarını önemsiyor. Birey de kendi kızlık zarını kaybetmeyi önemsiyor olabilir. Bizim tartıştığımız veya savunduğumuz nokta kızlık zarı gibi bir olgunun TCK tarafından özel korumaya alınmaması gerekliliğidir. Zira TCK kişinin cinsel amaçlı olarak kişinin vücut dokunulmazlığının istismarını korumuş ve cezalandırmıştır zaten. Bu çirkin eylem kime karşı yapılmış olursa olsun cezalandırılmayı hak eden bir eylemdir. Ancak, öyle garip şeyler olmaktadır ki yukarıdaki bilimsel gerçekler doğrultusunda. Gelen raporda sperm vs. her türlü bulgu var. Ancak kızlık bozulmamış. Şimdi bu kişi daha az mağdurdur ya da kızlığı bozulan kişi daha çok mağdurdur mu diyeceğiz. Ya da aynı eylemi yaptığı halde bir sanık az ceza alırken diğeri daha fazla ceza mı alacaktır? Anlıyorum, eylemin çirkinliği nedeniyle konu zor bir konu ama. Tıbben özellikleri kişiden kişiye değişen bir minik doku parçasının bu denli eşitsiz sonuçlar yaratmasını hukuk düzeni ayrımcı bir şekilde korumamalıdır. Bu uğurda nice gelin nihah sabahı öldürülmek üzere baba evine geri yollanmaktadır. Toplumun kabulü bu yönde iken yasanın kabulü aksi yönde olmalıdır ki toplum da yavaş yavaş bir takım bilimsel realitelere yaklaşabilsin. Neticede tecavüze uğramak tecavüze uğramaktır. Doğuştan gelen kimi farklılıklar nedeniyle oluşabilecek eşitsizliklere meydan verilmemelidir.
Old 21-09-2006, 13:41   #20
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Ancak, öyle garip şeyler olmaktadır ki yukarıdaki bilimsel gerçekler doğrultusunda. Gelen raporda sperm vs. her türlü bulgu var. Ancak kızlık bozulmamış. Şimdi bu kişi daha az mağdurdur ya da kızlığı bozulan kişi daha çok mağdurdur mu diyeceğiz. Ya da aynı eylemi yaptığı halde bir sanık az ceza alırken diğeri daha fazla ceza mı alacaktır? Anlıyorum, eylemin çirkinliği nedeniyle konu zor bir konu ama. Tıbben özellikleri kişiden kişiye değişen bir minik doku parçasının bu denli eşitsiz sonuçlar yaratmasını hukuk düzeni ayrımcı bir şekilde korumamalıdır. Bu uğurda nice gelin nihah sabahı öldürülmek üzere baba evine geri yollanmaktadır. Toplumun kabulü bu yönde iken yasanın kabulü aksi yönde olmalıdır ki toplum da yavaş yavaş bir takım bilimsel realitelere yaklaşabilsin. Neticede tecavüze uğramak tecavüze uğramaktır. Doğuştan gelen kimi farklılıklar nedeniyle oluşabilecek eşitsizliklere meydan verilmemelidir.


Sayın Doğanel'e, konuya sadece ve olması gereken şekliyle, hukuksal ve tıbbi açıdan yaklaşan yorumu ve evrensel nitelikli öğelerle bezenen hukuki değerlendirmesi nedeniyle, teşekkür ederim.

Bu satırları bayan hukukçular yazdığında yanlış anlamalara neden olabiliyor, bir erkek hukukçunun, hukuk mantığı çerçevesindeki yorumu kadar da etkili olmuyor.

Saygılarımla...
Old 22-09-2006, 01:13   #21
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. Sehper muhalefetinize alışmış biri olarak övgünüze mazhar olmak güzel.

Karşı görüşte olan arkadaşların ısrarla vurguladığı bir nokta var. Tecavüze uğrayan bir kişinin ruhsal yönden etkilenmemesinin mümkün olmadığı..

Aslında arkadaşlar haklı, işin doğası gereği kişinin ruhsal yönden etkilenmemesi mümkün değil. Bu durumda "Mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması" kavramından ne anlaşılması gerektiği üzerinde düşünmek gerekir. (Ruh sağlığı yönünden)

Ceza hukukunda yorum ve kıyas yasaktır. Maddenin lafzından ne anlaşılmak gerekiyorsa o şekilde uygulanır. Öte yandan, suçun temel şekli içerisinde zaten olayın doğası gereği kişinin ruhsal yönden de etkileneceği her suça ilişkin mağduriyette olduğu gibi bu suçta da ve özellikli olarak daha ağır bir biçimde söz konusudur. Ancak ruh sağlığının bozulması kavramından ağırlaştırıcı bir sebep olarak getirilmekle kişinin ruh sağlığında tıbben tespit edilecek bariz bir bozulmanın gerçekleşmesini aramak gerekecektir. Yani kişinin ağır bir depresyon (moda olan herkeste bir nebze bulunan depresyon değil. ), psikoz veya nevroz türünden kişiyi ciddi bir tedaviye muhtaç bırakacak bir ağır bozulma anlaşılmak gerekir. Yoksa suçun temel şekli içinde erimiş halde zaten olayın doğasından gelen bir ruhsal etkilenme muhakkaktır. Bu durumda yine uzman hekim raporu bilimsel yönden hususu tespit etmeli ve yargıya yön vermelidir.
Old 22-09-2006, 13:50   #22
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sn. Doğanel,

Bir üye yazmıştı, "Tez varsa antitez vardır" şeklinde bir sözdü.

Müzmin muhalifliğim, müzmin tezlerinizden ötürü oluyor çoğu zaman. İçi dolu olan tezi eleştirmekten güzel ne olabilir ? Muhalefet de desteksiz karşı koymuyorsa elinden geldiğince, sorular ve yanıtlar amacına ulaşır , tartışmalar yararlı olur diye düşünüyorum.

Konu yine maddeye dönüyor yavaş yavaş sanki.

Aslında şu son bir kaç mesaja kadar, hiç kimse ruhsal sağlığın bozulması kavramı üzerinde durmamıştı.

İlk olarak sn.Ergin'in "ve/veya" vurgusu üzerine farkettim ben de. O ana dek, tartışma, bekaret/kavram olarak varlığı/yasada yokluğu/beden sağlığının bozulup bozulmayacağı üzerine dönüyordu.

(Ama "veya" bağlacı, konuyu anlamsızlaştırıverdi bir anda.)

Şimdi her iki yönüyle soru karşımızda, ama ikinci soru daha çetin.

1-Kızlık zarının yırtılması , beden sağlığının bozulması anlamına gelir mi? (Muhtemelen doktorlar buna hayır diyeceklerdir.)

2-Kızlık zarının bozulması, ruh sağlığının bozulmasına neden olmuş mudur? Bu soruya, sınırsız çeşitlilikte ve her olayda kişiden kişiye değişebilecek yanıt verebilmek mümkün olsa da, bir tek "ruh sağlığının bozulmasına neden olmuştur" yönündeki içtihat, yasada yer almayan, tanımı karşılığı olmayan bekaret kavramını, eskisinde olup yenisinde yer almayan mağyubiyet kavramını, doğrudan doğruya ama bu kez içtihatlarla yine yaşatmaya devam edecektir bana kalırsa.

Tabi burda suç olan tecavüz fiili. Suçun mağdurunun eylem nedeniyle ruhsal zarara uğramayacağını düşünmek bile yersiz.

Burada önemli olan ve kritik mesele, tecavüze uğramış olmak nedeniyle ruh sağlığı bozulmuşturla konunun ve raporların sınırlı tutulması sanıyorum.

Aslında konuya ilk yanıtımı yazarken de buradaydım, sonra uzağa düştüm. Forum başlığına yukarı çıkıp bakarsanız "Yargıtay'dan bekareti bozma kriterleri" başlığına sahip olduğu, ama madde metninde bekaret kelimesine dahi rastlamadığımızı siz de göreceksiniz.

Yani özetlemek gerekirse, suç olan tecavüz fiili. Ruh sağlığı da elbette bozulacaktır (bedensal zarar var da olabilir, yok da), ama "1" no.lu mesaj içeriğinde anlatılanların hiç biri, bekarete işaret etmemekte olduğu halde, konu dönüp dolaşıp yasanın dilinden çıkarılan kelimenin, toplumun kabulleri dolayısıyla içeriğinde yer almadığı maddelerle dahi hafızalara kazınmaya devam edilmesindedir.Nitekim ilk mesajda yerel Mahkemenin de, bekaretin bozulmasına yönelik talepleri dikkate almadığı belirtildikten sonra, Yargıtay'ın da kararı, "tecavüz fiili nedeniyle" ,mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulup bozulmadığı yönünde Adli Tıp'tan rapor alınması gerektiği yönünden bozduğu anlaşılmaktadır.

Ama üst başlık yine gelip dolaşıp "Yargıtay'dan bekareti bozma kriterleri" olarak atılmaktadır. İtirazım buna.

Saygılarımla...
Old 22-09-2006, 14:29   #23
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan PINAR YILMAZ
Yargıtay'dan 'Bekareti Bozma' kriterleriYargıtay 5'nci Ceza Dairesi, bir kişinin bekaretinin bozulmasının o kişi üzerinde beden ve ruh sağlığı yönünden olumsuz sonuçlar doğurup doğurmadığının araştırılması ve faile buna göre ceza verilmesi gerektiğini savundu.15 Eylül 2006 12:37Yazı boyutunu büyütmek için
Karara konu olan tecavüz olayı Giresun'un Şebinkarahisar ilçesinde geçen yıl yaşandı. Olayda "bekâretini kaybeden mağdure" ve yakınları dava açtı.
Dava, Giresun Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Yargılama sırasında mağdure, yaşadıklarından dolayı psikolojik çöküntü içine girdiğini anlattı. Ancak mahkeme, sanığı mahkum ederken bu talepleri dikkate almadı. Verilen hapis cezası kararı mağdure ve yakınlarını tatmin etmedi. Mağdure, sanığa verilen cezanın ruh sağlığını bozduğu gerekçesiyle artırılmasını isteyerek yerel mahkemenin kararını temyiz etti. Temyiz incelemesi, Yargıtay 5'inci Ceza Dairesi'nde yapıldı. Daire başvuru üzerine, dosyada mağdurenin ruh sağlığının olay nedeniyle bozulup bozulmadığına yönelik bir doktor raporu aradı ancak dosyada böyle bir rapor bulunamadı.

Yargıtay 5'inci Ceza Dairesi bunun üzerine Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararının bozulmasına karar verdi. Yargıtay'ın kararında, tecavüzün kişinin beden ve ruh sağlığı üzerinde yarattığı etkinin, sanığa verilecek cezada belirleyici olduğu kaydedildi. Daire bu nedenle mağdurenin ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığının araştırılması için dosyanın ve sanığın Adli Tıp Kurumu'nun ilgili istisas dairesine gönderilmesi gerektiğine işaret etti. Dosya, Şebinkarahisar Adliyesi'ne gönderildi. Yargıtay'ın işaret ettiği "ırza geçme sonucu ruh ve beden sağlığının bozulması" nı düzenleyen TCK'nın 103'ncü maddesine göre sanığa en az 15 yıl hapis cezası verilebilecek.

kaynak:www.tumgazeteler.com


Sayın Av.Sehper ve Sayın Av.Can Doğanel,

Her zaman ikiniz de, buraya basından alınan haberleri gayrı ciddi bularak(haklı olarak tabii ki) şüpheci yaklaşırdınız. Bu defa gazete haberini dogru kabul etmenizdeki neden nedir?

Sayın Pınar Yılmaz haberdeki linkleri açamadım.(Dolayısıyla kaynağından bakamadım)

Şimdi aynı haberi ben de Sabah Gazetesinden aktarıyorum:


Alıntı:
Yargıtay'dan, bekâret bozmaya ruhsal kriter:.

Yargıtay 'kızlık bozmaya' verilecek cezada kurbanın ruh sağlığının ne denli etkilendiğinin de göz önüne alınması gerektiğini açıkladı. Yargıtay, kızlık bozmaya verilecek cezada "psikolojik kriterlerin" önemli olduğuna işaret etti. Yargıtay 5'nci Ceza Dairesi, bir kişinin bekaretinin bozulmasının o kişi üzerinde beden ve ruh sağlığı yönünden olumsuz sonuçlar doğurup doğurmadığının araştırılması ve faile buna göre ceza verilmesi gerektiğini savundu. Karara konu olan tecavüz olayı Giresun'un Şebinkarahisar ilçesinde geçen yıl yaşandı. Olayda "bekâretini kaybeden mağdure" ve yakınları dava açtı. Dava, Giresun Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Yargılama sırasında mağdure, yaşadıklarından dolayı psikolojik çöküntü içine girdiğini anlattı. Ancak mahkeme, sanığı mahkum ederken bu talepleri dikkate almadı. Verilen hapis cezası kararı mağdure ve yakınlarını tatmin etmedi. Mağdure, sanığa verilen cezanın ruh sağlığını bozduğu gerekçesiyle artırılmasını isteyerek yerel mahkemenin kararını temyiz etti. Temyiz incelemesi, Yargıtay 5'inci Ceza Dairesi'nde yapıldı. Daire başvuru üzerine, dosyada mağdurenin ruh sağlığının olay nedeniyle bozulup bozulmadığına yönelik bir doktor raporu aradı ancak dosyada böyle bir rapor bulunamadı. Yargıtay 5'inci Ceza Dairesi bunun üzerine Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararının bozulmasına karar verdi. Yargıtay'ın kararında, tecavüzün kişinin beden ve ruh sağlığı üzerinde yarattığı etkinin, sanığa verilecek cezada belirleyici olduğu kaydedildi. Daire bu nedenle mağdurenin ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığının araştırılması için dosyanın ve sanığın Adli Tıp Kurumu'nun ilgili istisas dairesine gönderilmesi gerektiğine işaret etti. Dosya, Şebinkarahisar Adliyesi'ne gönderildi. Yargıtay'ın işaret ettiği "ırza geçme sonucu ruh ve beden sağlığının bozulması" nı düzenleyen TCK'nın 103'ncü maddesine göre sanığa en az 15 yıl hapis cezası verilebilecek.
Ersan
ATAR / ANKARA
http://www.sabah.com.tr/2006/09/15/gun116.html

Şimdi iki habere baktığımızda aslında içeriklerinin aynı olduğunu görüyoruz. Dava Giresun Ağır Cezada karara bağlanmış, Yargıtay'a gitmiş; Şebinkarahisar Ağır CezaMahkemesi dosyası olmuş. NEDEN? Bu büyük gaf iki gazetede de yer aldığına göre, aslında haberin kaynağı muhtemelen İHA, DHA gibi bir ajanstır. Ajanstan haberi alan cevval muhabirler, kendi anladıkları biçimde başlık atmışlardır.Ajans haberi yanlış yazmış, muhabirler yanlışı devam ettirmişler, üstüne birer de yorum katmışlar...

Biz ne mi yapıyoruz bunun üzerine...Pirinçteki taşları ayıklıyoruz...

Saygılarımla
Old 22-09-2006, 17:15   #24
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Sn. Ergin
Haberi okuyunca bu sefer nasıl olduysa teklifsiz eleştiriye giriştiğimiz doğrudur. Ancak tartışma kendi içinde haberi aşarak yasa maddesi üzerinde yoğunlaştı ve fena da olmadı..
Netice itibariyle Yargıtay doğru yolda gibi.. Her ne kadar ikinci haber alıntısını yapan gazete ilkeli haberciliği ile nam salmışsa da temkinli olmakta fayda var.. Ne de olsa meslekten sabıkalılar. Biraz da bizim gibi..
Old 22-09-2006, 23:28   #25
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Sn. Ergin
Haberi okuyunca bu sefer nasıl olduysa teklifsiz eleştiriye giriştiğimiz doğrudur

Doğrudur.

Neden böyle teklifsiz eleştiriye girdik, şimdi de belki bunun analizine girişmeli

(Bu arada haberi okumaya başladığımda 102 diye düşünürken, son cümlenin 103 le bitmesi bana da biraz tuhaf gelmişti açıkçası)



Haberin kaynağı İHA , DHA vd. olsa ne farkeder. Haberi okuyanlarda çağrışım hala aynı olabildikten, yetkili mahkeme beğenmeyen (), ama muhtemelen asılsız da olmayan bir (veya iki) karar ve bozma, hukuk sitesinde bekaret tartışmasına dönüştükten sonra.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İnternet kafeden hakarete ceza yok!..(Yargıtayın kriterleri) PINAR YILMAZ Hukuk Haberleri 3 22-01-2007 15:59
Bozma Kapsamı Dışında Kalan Haklar Bakımından İcra Süreci Av.Engin Özoğul Meslektaşların Soruları 1 29-11-2006 16:06
Kanun Yararına Bozma Ata Orcun Hukuk Soruları Arşivi 7 13-07-2006 20:56
Bozma Gerekçesi Av. Hulusi Metin Meslektaşların Soruları 2 02-03-2006 00:46
Nafaka Kriterleri ADNE Hukuk Soruları Arşivi 0 12-06-2002 09:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09156394 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.