Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ecrimisil Davasının Tarafları Konusunda Yardım?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-08-2010, 11:28   #1
ncoban

 
Acil Ecrimisil Davasının Tarafları Konusunda Yardım?

İyi günler,
A'nın ölümünden sonra geriye mirasçısı olarak kızı B ve iki oğlu C ve D kalmıştır.Daha sonra C de ölmüş onun mirasçısı olarak geriye eşi F,kızı G ve oğlu H kalmıştır.A'dan kalan bir taşınmazı D ve H kiraya vermişler ve kira gelirini her ay kendileri aralarında bölüşmekte diğer mirasçı B'ye payını vermemektedirler.Şimdi B geriye dönük olarak 5 yıllık kira bedeli için ecrimisil davası açacak;ancak davadan önce karşı tarafa ihtarname göndererek kira bedelini isteyecektir.Bu ihtarnamenin ve kira ödenmezse daha sonra açılacak olan davanın geriye kalan bütün mirasçılara karşı mı açılması gerekmektedir,yoksa kira bedelinden faydalanan olarak sadece D ve H'ye karşı mı açılması gerekmektedir?Yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.İyi çalışmalar.
Old 24-08-2010, 12:29   #2
hırs

 
Varsayılan

Haksız olarak kim işgal ediyor ve yararlanıyorsa onlara karşı açmanız gerektiği kanaatindeyim.
Old 24-08-2010, 12:37   #3
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım , ecrimisil ancak fuzuli şagilden istenebilir.Sizin olayınızda kiracı , fuzuli şagil değil ; çünkü sözleşmeye dayanarak mezkur yerde oturuyor.Diğer mirasçıların da kendi paylarını aşan kısım için fiziki bir kullanımı söz konusu değil ; burada ancak paylı mülkiyetten kaynaklı kendi payınızı kiraya verenlerden isteyebilirsiniz.
Old 24-08-2010, 13:18   #4
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Sanırım faydası olacaktır:

Alıntı:
T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/188
Karar: 2005/437
Karar Tarihi: 31.01.2005

Dava: Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 6.644.500.000 lira ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ( 834 parselle ilgili davanın reddi, diğer parsellerle ilgili kabulü ) cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacılar, murisden intikal eden taşınmazları davalının tek başına kullandığını iddia ederek, fazlaya ilişkin hak saklı tutulmak suretiyle 2002 yılı için ecrimisil bedeli 6.644.500.000 TL'nin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

Davalı, dava konusu taşınmazlardan 697 parsel sayılı taşınmazın davaya konu yıl ekilmediğini, 781 parsel sayılı taşınmaz ile tarafların bir ilgisinin bulunmadığını, diğer taşınmazlarla ilgili ise intifadan menin gerçekleşmediğini savunup, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davacı tarafın Edirne, Karayusuf köyünde bulunan ve tapunun 834 parsel numarasında kayıtlı taşınmazlarla ilgili ecrimisil talebi sabit olmadığından reddine, davacıların dava konusu edilen diğer parseller hakkındaki ecrimisil talebinin ise; "taşınmazların tarla/cinsli ve gelir getiren yerler olduğundan intifadan men koşulunun aranamayacağı" gerekçesiyle kabulü ile, 6.644.500.000 TL ecrimisilin 21.6.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile hisseleri oranında davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Ecrimisile konu taşınmazlarda taraflar paydaştır. Paydaşlar, kural olarak intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de; ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın bir takım istisnaları vardır. Mesela, tabii ( meyve veren ağaçlar ) ya da hukuki ( kiraya verilerek kira geliri elde edilmesi ) semere getiren taşınmazlar için bu şartın gerçekleşmiş olması lüzumu olmadığı gibi, Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre, taşınmazı kullanan malikin diğer maliklerin hakkını inkar etmiş olması halinde de intifadan men şartı aranmaz. Ayrıca, yararlanma dileğinin açıklanması koşulu ile davacının açtığı izale-i şuyu davasının dilekçesinin tebliğ tarihi, keza icra emrinin tebliğ tarihi, murisin mirasçılardan mal kaçırdığından söz edilerek dava konusu taşınmazların tapularının iptali için açılan tapu iptal davasına ilişkin dilekçenin tebliğ tarihi, daha önce aynı yer için açılan ve intifadan men koşulunun gerçekleşmediğinden ötürü red edilen ecrimisil davasına dair davalı tarafa tebliğ edilen önceki dava dilekçesi ile taraflar arasındaki sonuçlanmış önceki tarihli elatmanın önlenmesi veya ecrimisil davaları intifadan men koşulunun oluşması için yeterli sayılmışlardır.

Somut olayımızda; davacılar tarafından davalıya çekilmiş bir ihtarname bulunmamaktadır. Davacının, intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiasını ispat bakımından dinlettiği tanık beyanlarından ise, intifadan men edildiği hususu anlaşılamamaktadır. Her ne kadar, mahkemece "taşınmazların türlü cinsli ve gelir getiren yerler olduğundan intifadan men koşulunun aranmayacağı" belirtilmiş ise de; yukarıda da açıklandığı gibi ancak, tabii ürün veren ( meyve veren ağaçlar ) taşınmazlar hakkında intifadan men'in gerçekleşmesi lüzumu aranmaz. Mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği ( re'sen ) araştırılmadan, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.

Öte yandan, davalı cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazlardan 697 parsel sayılı taşınmazın ekilmediğini, boş kaldığını savunmuştur. Bu husus üzerinde de karşılıklı deliller toplanıp sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 31.1.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Saygılarımla...
Old 24-08-2010, 13:28   #5
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Bir de bu karar var:

Alıntı:
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1990/3-645
Karar: 1991/75
Karar Tarihi: 13.02.1991

Dava: Taraflar arasındaki <ecrimisil> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.12.1989 gün ve 1989/617-1077 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 1.5.1990 gün ve 1990/2548-3793 sayılı kararı;

(... Davalılar ile tarafların murisi arasındaki satış akdi muvazaa sebebiyle iptal edilmiş ise de, satış aktine taraf olanların kötü niyetle hareket ettikleri saptanmamış ve tapu iptaline dair kesinleşen hükümde de bu konuda gerekçeye yer verilmeyerek bozmaya uyularak verilen nihai hükümde aslında bağış olan işlemin satış olarak gösterilmesinden ve bu suretle bağışın şekli şartının yerine getirilmemesinden dolayı tapu iptal edilmiş bulunduğuna göre, davalıların tapuya dayanan işgallerinin kötü niyetli olduğu kabul edilemez. Muvazaa ancak üçüncü tarafı zarara sokmak (olayımızda davacıyı mirastan yoksun kılmak) amacıyla yapıldığı takdirde muvazaaya murisle birlikte taraf olan davalı kötü niyetli kabul edilebilir ve ancak bu halde ecrimisile ölüm tarihinden itibaren hükmedilebilir. Oysa, murisle davalı arasında varlığı saptanan muvazaa, davacıyı mirastan mahrum kılmak için değil, iptale ilişkin hükümden de anlaşılacağı üzere ana taşınmazı bağışlamak amacıyla yapılmıştır. Davalının murisin bağışından yararlanması bir kötü niyet belirtisi olamaz. Kötü niyet olmadıkça Medeni Kanunun 908. maddesinde esaslı unsur gerçekleşmiş olamayacağından ecrimisile de hükmedilemez.

Muvazaa nedenine dayalı iptal kararı, geriye doğru da hüküm ifade eden kararlardan olmakla beraber, iptal edilen mülkiyetin karinesi olan tapudur. Oysa iyi niyetli zilyetlikle taşınmaz işgali ve ondan yararlanmak için geçerli ve hukuken korunan bir olgudur.

Bu nedenlerle ecrimisile tapu iptali davası sonunda verilen kararın kesinleştiği tarihten itibaren hükmedilmesi gerekirken murisin ölüm tarihinden itibaren hükmedilmesi doğru değildir.

Bundan ayrı kabul şekline göre de, davalıların dava konusu taşınmazı kiraya vererek gelir elde ettikleri anlaşılmakta olup bu konuda ibraz ettikleri kira sözleşmesinin muvazaaya davalı bulunduğu ya da davalıların aldıkları gerçek kiranın bundan fazla olduğu iddia ve isbat edilmediğine göre davalıların ancak aldıkları kira miktarı ile sorumlu tutulmaları gerekir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Taraflar müşterek miras bırakanın, dava konusu taşınmazları tapuda satış göstermek suretiyle davalılara yaptığı temlik, davacının muris muvazaası sebebine dayanarak açtığı dava sonunda temlikte gerçek satış değil davacı mirasçıdan mal kaçırma amacını sağlamaya yönelik bağışın üstün tutulduğu görünürdeki satış akdinin muvazaa ile illetli olduğu gibi geçerli olan ancak örtülü bırakılan bağışın da yasal biçim koşullarını içermediğinden geçersiz bulunduğu gerekçesiyle iptale karar verilmiş, karar Yargıtay'ca da onanarak kesinleşmiştir. Medeni Kanunumuzda ayrık hükümler saklı kalmak kaydıyla gayrimenkul mülkiyetinin edinilmesinde tapuya tescil asıldır. Ancak, tescilin geçerliliği için de hukuken geçerli bir sebebe dayanması gerekir. Olayda davalılar adına olan tapu kaydının oluşmasının muvazaa ile illetli bulunduğu mahkeme ilamı ile belirlenmiştir. Muvazaa, en kısa olarak irade ile beyan arasında üçüncü şahısları aldatmak amacıyla kasden yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Doktrinde benimsenen ağırlıklı görüşe göre de muvazaanın müeyyidesi sözleşmenin butlanıdır. O itibarla da sözleşmenin icra olunduğu tarihten itibaren muayyen bir sürenin geçmiş olması veya sözleşmeye icazet verilmesi, yahut akitlerin yükümlülüklerini ifa etmeleri muvazaalı sözleşmeye geçerlilik kazandıramaz. Bu nedenledir ki muvazaa hukuksal sebebine dayalı tapu iptal davaları açılması herhangi bir süreye tabi değildir. Belirtmek gerekir ki muvazaa sebebine dayalı iptal davaları da temelde geçersiz olan sözleşmelere karşı ileri sürülür. Olayda miras bırakan 1984 Kasım ayında vefat etmiş davacı evlat tarafından, davalılar yeğenlerine karşı muris muvazaası nedeniyle iptal davası 22.5.1985 tarihinde açılmış ve temyize konu davada da murisin ölüm tarihinden itibaren pay oranında ecrimisil talep edilmiştir.

Davacı mirasçının, miras bırakanı ölmedikçe bu hakkını kullanamayacağı kuşkusuzdur. Davacının en geç dava açtığı tarih itibariyle davalıları temerrüde düşürdüğünün kabulü gerekir. Yine dava konusu taşınmazın tamamının kiraya verilmek suretiyle davalıların tasarrufunda bulunduğu, davacıyı intifadan men ettikleri hususu da saptanmış durumdadır. Olayın açıklanan oluş biçimine göre davalıların kötü niyetli bulundukları da aşikardır. Hal böyle olunca temliki sağlayan satış sözleşmesinin muvazaa sebebiyle geçersizliği gözetilerek miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren davalıların ecrimisille sorumlu tutulmaları doğrudur. Ancak, ecrimisil istenilen taşınmazın, murisin sağlığından beri kirada bulunduğu ve bu yerden kira parası alındığı anlaşılmaktadır. Taşınmaza ilişkin kira sözleşmesinin davacının zararına ve muvazaalı olarak düzenlendiği ileri sürülmediği gibi bu husus kanıtlanmışta değildir. Ecrimisili bir yerde en az kira bedeli olarak anlamak gerekir. Bu itibarla taşınmazdan elde edilen kira geliri gözetilerek davacı yararına payı oranında ecrimisile hükmedilmesi gerekirken taşınmaz boş vaziyette kabul edilip, emsalleri gözetilerek getirebileceği gelirin hesaplanması suretiyle tayin edilmesi isabetsizdir.

O halde direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Muaraza nedeni ile tapu iptal kararının hüküm ve sonuçları, mirasın açıldığı ana kadar geriye yürür. Çünkü Medeni Kanunun 517. maddesi hükmüne göre, miras ölüm ile açılır. Murisin ölüm tarihinden itibaren, ecrimisil hesaplanarak yerel mahkemece hüküm kurulması yasaya uygundur.

Ecrimisll davalarında, davacı hakkının kapsamı taşınmaz bir mesken olduğuna göre bu taşınmazın ecrimisili; raice göre getirebileceği kira parasıdır. Her ne kadar davalılar bu taşınmazı kiraya vererek kira parasını almışlar ise de davacı, o kira parası miktarı ile bağlı değildir. Çünkü ecrimisil, aslı işgal tazminatına dayanan bir zarar giderinin biçimidir. Taşınmazın kötü niyetle işgali nedeni ile zarara uğrayan kişi, tam zararını istemeye hakkı vardır (MK.908). Bu zarar da raiç kira parasına göre hesaplanmalıdır. Mahkemece de bu doğrultuda bilirkişi aracılığı ile saptadığı ecrimisile hükmetmiştir ki bu yönden de karar doğrudur.

Yukarıda izah olunduğu üzere yerel mahkeme kararı bütünü ile kanuna uygun olduğundan Onanması görüşündeyim. 13.02.1991 (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Saygılarımla..
Old 25-08-2010, 15:12   #6
ncoban

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım,
dünkü cevaplarınız için tşk ederim;ancak ben yargıtay kararlarını biraz karıştırınca bugün kafam da karıştı.Yargıtay,mirasçıların aralarında açacakları ecrimisil davasında bütün mirasçıların davaya katılmasını şart olarak koşmuş,elbirliği mülkiyetin genel niteliği itibari ile.Ama ben dün yanlış anlamadıysam siz davayı,kiraya veren ve kirayı alan mirasçılaar karşı acacağımı belirttiniz.Bu konuda tekrar yardımlarınızı isteyeceğim kafam iyice karışmış durumda çünkü.Benim davada davalı sıfatı olarak kimi göstermem gerekiyor,kalan 4 mirasçıyı mı yoksa sadece kiraya veren kira bedelini alan 2 mirasçıyı mı?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ecrimisil konusunda karmaşık bir mesele Hukuka Saygı Meslektaşların Soruları 2 17-07-2010 15:34
Tazminat davasının tarafları Av. Aylin Kaya Meslektaşların Soruları 4 03-02-2010 12:18
Ecrimisil konusunda bir soru Hukuka Saygı Meslektaşların Soruları 5 30-05-2009 10:50
Ecrimisil Davasının Islahı OZDEMİR Meslektaşların Soruları 1 13-04-2009 22:31
Ödev konusunda yardım leventgryf Hukuk Soruları 2 17-05-2008 23:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04486394 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.