Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İdari işlemin iptali sonucu ödenen cezanın geri alınması , faiz sorunu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-11-2008, 18:01   #1
baruter

 
Varsayılan İdari işlemin iptali sonucu ödenen cezanın geri alınması , faiz sorunu

Müvekkile Çalışma Bakanlığı tarafından kaçak işçi çalıştırdığı gerekçesiyle ceza kesilmiş ve bu ceza bedeli müvekkil tarafından süresinde ödenmiş ve dava açılmıştı. İdare Mahkemesi tarafından davamız haklı bulundu ve işlem iptal edildi ancak cezanın iadesi ile ilgili talebimiz hakkında bir karar verilmedi. Bunun üzerine ilamsız takip yoluyla, ödeme gününden takip gününe kadar yasal reeskont faizi ile ödenen miktarı talep ettiğimizde, kurumca faizin tümüne, dava karar tarihinden itibaren istenebileceği gerekçesiyle itiraz edildi.

Kurumun hizmet kusuru bulunduğu için buna karşı iptal davası açmak istiyorum. Ancak sulh mahkemesinin bu konuda görevsizlik verebileceğini düşünüyorum. İncelediğim 2577 S. K. m. 12:

İptal ve tam yargı davaları

Madde 12 - İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 inci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.

demektedir. Yine bulduğum ek'li karar şöyledir. Değerli görüşlerinizi bekliyorum.


DANIŞTAY 7.DAİRE
Tarih******* : 21.02.2007
Esas No** : 2005/5556
Karar No* : 2007/618
HUKUKA AYKIRI OLARAK TAHSİL EDİLEN VERGİLER İÇİN İDARENİN TAZMİNAT ÖDEMESİ GEREKTİĞİ
*
Vergi idaresince Kanuna aykırı olarak yapılan tahakkuk işleminin hizmet kusuru olduğu ve idarenin, hukuka aykırı vergilendirme ve tahsil işlemleriyle mükellefe vermiş olduğu maddi zararı karşılaması gerektiği, hukuka aykırı olarak tahsil edilen vergiler dolayısıyla vergi idareleri tarafından mükelleflere ödenecek maddi tazminatın miktarının ise hukuka aykırı olarak tahsil edilen verginin Devlet hazinesinde kaldığı süre için, gecikme faizi oranına göre hesaplanacak miktar kadar olması gerektiği.
*
İstemin Özeti: Finansal kiralama yoluyla ithal edilen uçak dolayısıyla ihtirazi kayıtla verilen beyannameye dayanılarak yapılan taşıt alım vergisi tahakkukunun iptali ile verginin tahsil edildiği tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle iadesine hükmedilmesi istemiyle açılan davada, dava konusu tahakkuk işleminin iptaline; yasal faiz istemi yönünden ise, davanın reddine dair Vergi Mahkemesi kararının redde ilişkin hüküm fıkrasını, gerekçeye dayanılmaksızın karar verildiği gerekçesiyle bozan Danıştay Yedinci Dairesinin kararına uyarak, davacıların lehlerine verilen kararların sonuçlarına göre iade edilecek vergiler dolayısıyla faiz ödenmesine ilişkin olarak, gerek 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda, gerekse 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda herhangi bir hüküm bulunmadığından, açılan dava sonucu tahakkuku iptal edilen taşıt alım vergisi için davacıya faiz ödenmesine hükmedilmesine yasal olanak bulunmadığı gerekçesiyle, taşıt alım vergisine ilişkin hüküm kesinleştiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına; yasal faiz isteminin ise, reddine hükmeden Vergi Mahkemesinin kararının redde ilişkin hüküm fıkrasının; yasal dayanak bulunmasa da, alacağı için faiz hesaplayıp tahsil eden idarenin faiz ödemesi gerektiği, kaldı ki Danıştay Yedinci Dairesinin kararlarının da bu yönde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
*
Karar: Temyiz başvurusu; finansal kiralama yoluyla ithal edilen uçak dolayısıyla ihtirazi kayıtla verilen beyannameye dayanılarak yapılan taşıt alım vergisi tahakkukunun iptali ile tahsil edildiği tarihten itibaren hesaplanacak yasal faize hükmedilmesi istemiyle açılan davada verilen kararın faize ilişkin hüküm fıkrasının Dairemiz kararı ile bozulmasından sonra verilen mahkeme kararının yasal faiz isteminin reddi yolundaki hüküm fıkrasının bozulması istemine ilişkindir.
Temyize konu hüküm fıkrasında; gerek 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda, gerekse 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda vergi idareleri tarafından hukuka aykırı biçimde tahsil edilen verginin mükellefine iadesi sırasında faiz ödenmesini gerekli kılan bir yasa hükmünün olmadığı gerekçesine dayanılmıştır.
*
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin üçüncü fıkrasında, ikmalen, re'sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda; dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar; dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süreler için, 6183 sayılı Kanun'a göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanacağı ve gecikme faizinin de aynı süre içinde ödeneceği, gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirlerinin nazara alınmayacağı hükme bağlanmış olup, bu hüküm vergi idaresinin vergi alacaklarına uygulanabilecek niteliktedir.
*
Sözü edilen 112. maddeye 4369 sayılı Kanunla eklenen ve Gelir Vergisi Kanunu'nun 121. maddesinde olduğu gibi fazla tahsil edilmesi ve vergi hatası içeren vergilerde olduğu gibi yersiz alınması nedenleriyle; katma değer vergisi iadesinde olduğu gibi kanun gereği olarak geri verilmesi gereken ve ilgilisince gerekli belgeler tamamlanarak yapılan müracaat üzerine, vergi dairesince uyuşmazlık çıkarılmaksızın, ancak (üç ay) gecikilerek ödenen vergiler için, üç aylık sürenin dolum tarihinden itibaren, Vergi Usul Kanunu'nun "Vergi Hatalarını Düzeltme ve Reddiyat" başlıklı bölümünde yer alan 120. madde uyarınca düzenlenecek düzeltme fişinin ilgilisine tebliği tarihine kadar, tecil faizi oranında (koşullu) faiz hesaplanarak ödenmesini öngören dördüncü fıkrasının, idarenin verginin yersiz alındığını kabul etmediği ve uyuşmazlık çıkardığı olayda uygulanması hukuken olanaklı bulunmamaktadır.
*
Vergi mahkemesinin yukarıda açıklanan gerekçesinde bu bakımdan isabetsizlik olmamakla birlikte, davada faiz talebi herhangi bir yasal düzenlemeye dayandırılmış olmadığından, uyuşmazlığın çözümü, hukuka aykırılığı sebebiyle yargı yerince iptal olunan vergilendirme işlemine dayanılarak tahsil olunan verginin geri verilmesi sırasında, tahsil edildiği tarihten geri verileceği tarihe kadar faiz hesaplanmasının, bir yasa hükmü olmaksızın olanaklı bulunup bulunmadığına bağlıdır.
*
Ekonomilerde bir değişim vasıtası olan para, çeşitli ticari, sınai, zirai vs. faaliyetlerde kullanılmakla, sahibine, kazanç, kira, nema vs. adları altında kimi yararlar sağlayan ekonomik bir değerdir. Paranın, sahibi dışındaki kişi ve kuruluşlarca kullanılması, sahibinin bu ekonomik değerden mahrum bırakılması sonucunu yaratması yanında, enflasyon etkisinde olan ekonomilerde, paranın değerini, yani alım gücünü enflasyon oranına bağlı olarak yitirmesine neden olur. Anayasa Mahkemesi'nin 26.11.1999 gün ve 23888 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 15.12.1998 gün ve E. 1997/34, K. 1998/79 sayılı kararında da belirtildiği gibi; enflasyon ve buna bağlı olarak oluşan döviz kuru, mevduat faizi, Hazine bonosu ve Devlet tahvili faizi oranlarının yüksekliği, borçlunun yararlanması, alacaklının ise zarara uğraması sonucunu doğurmaktadır. Hukuk sistemlerinde paranın sahibinden başkası tarafından kullanılmasının neden olduğu bu zarar, "faiz" adı altında yapılan ek ödemelerle karşılanmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin 21.09.1988 tarih ve E.1988/7; K.1988/27 sayılı kararında, Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinde öngörülen "gecikme faizi" ile ilgili olarak yapmış olduğu niteleme de bu yoldadır.
*
Öte yandan; İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi 1. Dairesi de, 9 Mart 2006 gün ve 100162/02 sayılı Eko-Elda Avee/Yunanistan kararında, vergi olarak haksız tahsil edilen ve beş yıl beş ay sonra geri verilen meblağdan yararlanma hakkından uzunca süre mahrum kalınmasını ilgilinin mali durumunda önemli ve kesin zararlara neden olduğunu; bu durumun da, 1 No.lu Protokolün 1. maddesini ihlal ettiğini kabul etmiştir.
Avrupa Mahkemesi, anılan kararında, genel yarar ile kişi yararı arasında olması gereken dengeyi bozduğunu söylediği söz konusu zararın tazminine, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin hükümlerine dayanarak karar vermiş; tazminatın hesabına da, ölçü olarak gecikme faizi oranını esas almıştır.
*
Görüldüğü üzere; gerek İç Hukukta, gerekse Uluslararası Hukukta, faizin hukuki nitelemesi; amacı, paranın sahibinden başkası tarafından kullanılmasının sahibine vermiş olduğu zararın giderilmesi olan, "tazminat"tır. Söz konusu zarar, vergilendirme işlemlerinde, Devlet yönünden, vergi mükelleflerinin vergi ödevlerini zamanında ve gereği gibi yerine getirmemeleri sebebiyle verginin zamanında tahakkuk ettirilememesi; mükellefler yönünden ise, Devletin hukuka aykırı olarak yapmış olduğu vergilendirme işlemlerine dayanarak vergi tahsilatında bulunması halinde doğmaktadır.
Avrupa Mahkemesinin, zararın tazminine hükmederken, Uluslararası Sözleşme hükmüne dayanması doğaldır. İç hukukta, idarenin hukuka aykırı faaliyetleri dolayısıyla idare edilenlerin uğradığı benzer zararların tazmini; Adli Rejimi kabul eden ülkelerde, özel hukuk kurallarına; İdari Rejimi kabul eden ülkelerde ise, İdare Hukuku'nun idari yargı yerlerince geliştirilen idarenin sorumluluğuna ilişkin ilkelerine dayanılarak sağlanır. Dahası; söz konusu zararların tazmini, hukuk devleti olma niteliğinin olmazsa olmaz koşuludur.
*
"İdari Rejimi" kabul eden Hukuk Sistemimizde, idarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden dolayı idare edilenlerin uğrayacakları her türlü zararın tazmini için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13. maddeleri uyarınca açılacak idari davada, "idarenin sorumluluğu" ile ilgili kurallara dayanılması yeterlidir. İdari Yargı, idare edilenlerin söz konusu zararlarının tazminine hükmederken, kusurlu ve kusursuz sorumluluk ilkelerinden oluşan bu kurallar dışında, herhangi bir açık yasa hükmüne dayanmak zorunda değildir. Esasen; hukuk devletlerinde, açıklanan nitelikteki zararların faiz ya da başka bir ad altında ödenecek tazminatla karşılanabilmesi için, açık yasa hükmü aranması da düşünülemez. Aksine anlayış; Devletin ve ona bağlı idarenin eylem ve işlemlerinden doğan her türlü zararın tazmini için de, açık yasa hükmü aranması sonucuna götürür ki; böyle bir anlayış, İç Hukukumuzda, Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan, "idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." amir hükmü ile bağdaştırılamaz. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun yukarıda sözü edilen 112. maddesinde, ikmalen, re'sen ve idarece tarh olunan vergiler için gecikme faizi öngören ve amacı, normal vadesinde tahsil edemediği vergiler dolayısıyla uğramış olduğu zararını, yargı yerinin hukuki yardımını istemeye gerek olmaksızın, kamu gücü kullanarak, bizzat, giderme olanağı sağlamak olan düzenleme da, Anayasa'ya ve Hukuk Devleti İlkesi'ne aykırılığı açıklanan söz konusu anlayışa hukuki dayanak olamaz.
*
İdarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinin hizmet kusuru oluşturacağı ve bu işlem ve eylemlerden doğan zararların, idare tarafından, kusurlu sorumluluk esaslarına göre tazmin edileceği, Danıştay'ın öteden beri istikrarlı biçimde uygulana gelen içtihadıdır. Vergi idareleri de, kuruluş, görev ve yetkileri bakımından birer kamu idaresidir. Anılan içtihad karşısında, hizmet kusuru oluşturacak hukuka aykırı vergilendirme işlemlerinden vergi mükellefleri için doğan zararların, işlemi yapan vergi idaresi tarafından karşılanması, açıklanan anayasal kuralın ve Hukuk Devleti İlkesi'nin gereğidir.
*
Olayda, davacının ihtirazi kaydı, davalı Vergi İdaresince, benzer davalarda istikrarlı biçimde verilen Danıştay kararları da göz ardı edilerek, kabul edilmemiştir. Bu şekilde yapılan tahakkukun Kanuna aykırılığı, mahkemenin daha önce kesinleşmiş vergi aslına ilişkin hüküm fıkrasıyla kesinlik kazanmış bulunmaktadır. Vergi İdaresince bu şekilde gerçekleştirilen hukuka aykırlık, yukarıda açıklandığı üzere bir hizmet kusurudur. Dolayısıyla; davalı idarenin, hukuka aykırı vergilendirme ve tahsil işlemleriyle davacıya vermiş olduğu maddi zararı karşılaması zorunludur.
*
Yukarıda açıklandığı üzere; Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin üçüncü fıkrasında, Devletin, ikmalen, re'sen ve idarece yapılan tarhiyatlara konu vergileri normal vade tarihinde tahsil edememiş olması sebebiyle uğradığı zararı karşılayan gecikme faizi altında ek ödeme öngörülmüştür. Gecikme faizinin ilgili dönemlerde miktarını belirleyen zarar, hukuka aykırı olarak yapılan vergi tahsilâtlarında, aynen mükellef için de söz konusudur. O halde; hukuka aykırı olarak tahsil edilen vergiler dolayısıyla vergi idareleri tarafından mükelleflere ödenecek maddi tazminatın miktarının, davadaki istem de gözetilerek, anılan gecikme faizinin oranına göre, hukuka aykırı olarak tahsil edilen verginin Devlet Hazinesinde kaldığı süre için hesaplanacak miktar kadar olması da, Anayasa'da öngörülen eşitlik ve adalet ilkelerinin gereğidir.
*Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, mahkeme kararının, Anayasa'nın 125. maddesi ile İdare Hukuku'nun idarenin sorumluluğuna ilişkin ilkelerine aykırılığı açık bulunan davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, oyçokluğuyla karar verildi.
Old 05-11-2008, 00:29   #2
baruter

 
Varsayılan

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2007/15
KARAR NO: 2007/118
KARAR TR : 2.7.2007

(Hukuk Bölümü)

ÖZET: İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.
K A R A R



Davacı : İnanca İnş. Taah. Tic. Ve San. Ltd. Şti.

Vekili : Av. M.A.

Davalı : Bahçeşehir Belediye Başkanlığı

O L A Y : Davacı şirket, katıldığı ihale nedeniyle yatırmış olduğu 27.000,00YTL değerindeki teminat mektubunun iade edilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine, davalı idare aleyhine Büyükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün E:2005/1607 sayılı dosyasında ilâmsız icra takibi başlatmış; ancak, davalı Belediyece, Kamu İhale Kurumundan görüş sorulduğu, gelecek cevaba göre hareket etme zorunluluğu bulunduğundan bahisle talep edilen borca, faize ve fer’ilerine itiraz edilmesi üzerine takip durmuştur.

Davacı vekili; müvekkili şirket hakkında, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü tarafından, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 84/3 maddesi gereğince bir yıl süre ile Beşiktaş Belediyesi ihalelerine katılmaktan yasaklama kararı verildiğini, hakkında sadece Beşiktaş Belediyesi ihalelerine katılma yasağı bulunduğundan, 21.12.2004 tarihinde davalı Bahçeşehir Belediye Başkanlığının açmış olduğu ihaleye iştirak ettiğini, hal böyle iken müvekkili şirket hakkındaki yasağın tüm ihaleleri kapsadığı gerekçesi ile davalı tarafından ihale teminatı olan 27.000.000.000 TL tutarındaki teminat mektubunun haksız ve dayanaksız olarak gelir kaydedildiğini ileri sürerek, itirazın iptali, takibin devamı ve davalının %40 icra inkar tazminatına mahkum edilmesi istemiyle, 18.7.2005 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 31.1.2006 gün ve E:2005/598, K:2005/20 sayı ile, davanın, idarenin almış olduğu teminatın iade edilmemesi, irat kaydedilmesi yönünden yapmış olduğu idari bir kararla ilgili olduğu, dolayısıyla davanın idari yargıya açılması gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı istekle, 7.6.2006 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 3.İDARE MAHKEMESİ; 22.6.2006 gün ve E:2006/1883, K:2006/1361 sayı ile, uyuşmazlığın davacı şirket tarafından yürütülmekte olan icra takibinden kaynaklandığının anlaşıldığı; her ne kadar davalı taraf Bahçeşehir Belediye Başkanlığı ise de, dava konusu olayda İcra-İflas Kanunun uygulanması suretiyle sonuçlandırılacak uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Z. Nurhan YÜCEL, Esen EROL, Levent ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 2.7.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME osya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra memuruna yazı ile veya sözlü olarak yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre takip talebi üzerine icra dairesince düzenlenen ödeme emrinin, değişik 61. maddede öngörülen şekilde takip borçlusuna tebliğ edileceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasa’da iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67.maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68., ek 68/a. ve ek 68/b. maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu değişik 67. madde, “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasa’nın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “ Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur.” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “ İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri : a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Olayda, davacı şirket tarafından, davalı belediyece tesis edilmiş bir işlemin iptali ya da böyle bir işlemden dolayı yoksun kalınan maddi hakların tazmini istemiyle bir tam yargı davası açılmamış olması ve idarece alacağın miktarı yönünden itirazda bulunulmaması karşısında, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Büyükçekmece 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 31.1.2006 gün ve E:2005/598, K:2005/20 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.7.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Old 05-11-2008, 20:57   #3
baruter

 
Varsayılan

Arkadaşlar bu konuda iptal davası açmış kimse yok mu aramızda ?
Old 09-04-2010, 15:37   #4
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

İdarenin tahsil ettiği idari para cezasını iade etmesi için iptale dair mahkeme kararının kesinleşmesi gerekiyor mu?
Teşekkürler.
Old 10-04-2010, 23:16   #5
armegedon23

 
Varsayılan

YARGI KARARI İLE İPTAL EDİLEN İDARİ İŞLEME DAYALI OLARAK TAHSİL EDİLEN ALACAĞIN YASAL FAİZİYLE BİRLİKTE İLGİLİLERE İADE EDİLMESİ GEREKTİĞİ HK.<
Temyiz Eden (Davacı) : ...
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf (Davalı) : Bursa Defterdarlığı - BURSA
İstemin Özeti : Fuzuli şagil olduğundan bahisle davacı adına tahakkuk ettirilen 21.000.000.000 lira tutarındaki ecrimisil alacağının tahsili yolunda tesis edilen ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin iptali istemiyle açılan dava sonucunda Bursa 2. İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptali yolunda verilen 10.12.1998 tarih ve E:1997/995, K:1998/1155 sayılı kararın Danıştay Altıncı Dairesinin 21.6.2000 tarih ve E:1999/1613, K:2000/4172 sayılı kararıyla onandığı, ecrimisil düzeltme ihbarnamesine konu borcu 5.1.1998 tarihinde ödeyen davacıya iptal kararı üzerine sözkonusu alacağın 24.3.1999 tarihinde iade edildiği, davacı tarafından; ödemiş olduğu tutarın 5.1.1998-24.3.1999 döneminde davalı idare hesabında bulunması nedeniyle uğramış olduğu yasal faiz karşılığı toplam 12.804.166.660.-TL. tutarındaki zararın tazmini istemiyle açılan dava sonucunda Bursa 2. İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen 18.4.2001 tarih ve E:2000/1091, K:2001/359 sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
D.Tetkik Hakimi : Erkan Yılmaz
Düşüncesi : Kesinleşmiş yargı kararı ile hukuka aykırılığı saptanan idari işlemden kaynaklanan zararın idarece tazmin edilmesi gerektiğine karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : Zümrüt Öden
Düşüncesi : Davacı şirketten tahsil edilen 21 milyar TL ecrimisilin davacıya geri ödendiği tarihe kadar geçen sürede doğan, 12.804.166.000 TL faizin tazmini istemiyle açılan davayı reddeden,Bursa 2.İdare Mahkemesi kararının temiyzen bozulması istenilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden,Bursa Defterdarlığınca davacı adına ecrimisil ihbarnamesi düzenlendiği,davacının 21 milyar TL tutarındaki ecrimisili 5.1.1988 tarihinde idareye ödediği,ancak ecrimisil işleminin Bursa 2.İdare Mahkemesince iptal edildiği ve söz konusu tutarın idarece davacıya 24.3.1999 tarihinde iade edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacının idarenin iptal edilen tasarrufu nedeniyle,parasını aldığı tarihe geçen sürede zarara uğradığı açıktır.
Bu nedenle,belirtilen süreler arasında 21 milyar TL nın hesaplanacak faiz tutarının davacıya ödenmesi hakkaniyet gereği olduğundan,davayı reddeden İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince davacının duruşma istemi 2577 sayılı Yasanın 17/2.maddesi uyarınca yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü.
Dava, fuzuli şagil olduğundan bahisle davacı adına tahakkuk ettirilen 21.000.000.000 lira tutarındaki ecrimisil alacağının tahsili yolunda tesis edilen ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin iptali istemiyle açılan dava sonucunda Bursa 2. İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptali yolunda verilen 10.12.1998 tarih ve E:1997/995, K:1998/1155 sayılı kararın Danıştay Altıncı Dairesinin 21.6.2000 tarih ve E:1999/1613, K:2000/4172 sayılı kararıyla onandığı, ecrimisil düzeltme ihbarnamesine konu borcu 5.1.1998 tarihinde ödeyen davacıya iptal kararı üzerine sözkonusu alacağın 24.3.1999 tarihinde iade edildiği, davacı tarafından ödemiş olduğu tutarın 5.1.1998-24.3.1999 döneminde davalı idare hesabında bulunması nedeniyle uğramış olduğu yasal faiz karşılığı toplam 12.804.166.660 TL. tutarındaki zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
Bursa 2.İdare Mahkemesince, davalı idarece tahakkuk ettirilen ecrimisil alacağının tahsili yolundaki işlemin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine davalı idarece yargı kararının gereği yerine getirilerek tahsil edilen alacağın davacıya iade edildiği, uğranıldığı ileri sürülen zararın tazminat hukuku ilke ve kuralları çerçevesinde tazminine hukuki olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Anayasanın 125.maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12.maddesinde, ilgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karar bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler hükmü yer almıştır.
Anılan yasa hükmüne göre, iptal davasının karara bağlanması üzerine, açılacak tam yargı davalarında ilgililere iki seçenek tanınmıştır. Bu seçeneklerden birisi iptal davasına ilişkin kararın ilgiliye tebliğinden itibaren 60 gün içinde tam yargı davası açmak diğeri ise, iptal kararına karşı kanun yollarına başvurulması sonucunda verilecek kararın ilgiliye tebliğinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde tam yargı davası açmaktır.
Dosyanın incelenmesinden, fuzuli şagil olduğundan bahisle davacı adına tahakkuk ettirilen 21.000.000.000 TL tutarındaki ecrimisil alacağının tahsili yolunda tesis edilen ecrimisil düzeltme ihbarnamesinin Bursa 2.İdare Mahkemesinin 10.12.1998 tarih ve E:1997/995, K:1998/1155 sayılı kararı ile iptal edildiği, davacı tarafından 5.1.1998 tarihinde ödenen 21.000.000.000 TL'nın yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle 8.3.1999 tarihinde idareye başvurulduğu, bu başvuru üzerine sözkonusu alacağın davalı idarece 24.3.1999 tarihinde davacıya iade edildiği, davalı idarenin temyiz istemi reddedilerek anılan mahkemenin iptal kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 21.6.2000 tarih ve E:1999/1613, K:2000/4172 sayılı kararı ile onandığı, (karar düzeltme isteminde bulunulmamıştır.) bu kararın 6.9.2000 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacı tarafından yukarıda aktarılan 2577 sayılı Yasanın 12.maddesinde öngörülen 60 günlük süre içinde 28.9.2000 tarihinde, 5.1.1998 tarihinde ödediği 21.000.000.000 TL'nın idarece iade edildiği 24.3.1999 tarihine kadar geçen süre için yasal faiz ödenmemesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 12.804.166.660 TL tutarındaki zararın tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.
İdari işlemin yargısal bir kararla iptali halinde; bu iptal kararının işlemin yapılması sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptadığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği nedeniyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu, başka bir anlatımla, işlemin tesis edildiği tarihten önceki hukuki durumun geçerliliğini sağladığı, iptal edilen işlemlerden doğan zararın idarece tazmin edilmesi gerektiği İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Bu durumda, 5.1.1998 tarihinde davacıdan tahsil edilen ancak kesinleşen yargı kararı ile iptal edilen ecrimisil düzeltme ihbarnamesine konu alacak 24.3.1999 tarihinde davacıya iade edilmiş ise de, yukarıda da belirtildiği üzere hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanmış olan idari işlemden kaynaklanan zararın idarece tazmin edilmesi gerektiği açıktır.
İdare Mahkemesince, 5.1.1998 - 24.3.1999 tarihleri arasındaki dönemde idarenin hesabında bulunan, bir başka anlatımla hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanmış bulunan işleme dayalı olarak tahsil edilen 21.000.000.000 TL'nin tasarruf hakkından yoksun bırakılan davacıya anılan dönem için hesaplanacak yasal faiz karşılığı zararın ödenmesine karar verilmesi gerekirken, aksi yolda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulüne, Bursa 2.İdare Mahkemesinin 18.4.2001 tarih ve E:2000/1091, K:2001/359 sayılı kararın bozulmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın adıgeçen mahkemeye iadesine 1.2.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YÖ/ŞGK

İptal kararının tebliğinden itibaren 60 günlük tam yargı davası açma süresinin kaçırılması halinde idarece iptal edilen işleme dayalı tahsil edilmiş ve uzun süre idare nezdinde tutulan bedellere ilişkin tazminat istenmesi imkanı varmıdır. İYUK madde 12: "İdareye başvuru hakkı saklıdır" denilmiştir. İptal kararları sonrası tahsil edilen tüm miktarlar iade edilmiş ve kararların tebliğinden itibaren 60 günlük süre geçmiş ise tekrar idareye başvuru yaparak arada geçen zaman nedeniyle uğranılan zararın tazmininin talep edilmesi halinde mevcut durumda bir değişiklik olurmu?Konu başlığı nedeniyle sorumu buraya taşıdım. Fikir paylaşan arkadaşlara tşk ederim.Kolay gelsin.Saygılarımla...
Old 06-02-2012, 14:09   #6
Av.Zeynep

 
Varsayılan

Bir dosyamızda idari para cezasına ilişkin kurum işleminin iptali davasında, karar, ... TL'lik kısma ilişkin işlemin iptali olarak verildi. Kararda geri ödenmesine ibaresi yok, bu kararı ilamsız takibe koyduğumuzda faizi ödeme tarihinden mi talep etmeliyiz? Bu başlıkla ilgili olduğu için yeni konu açmadan buraya yazmak istedim, iyi çalışmalar...
Old 29-12-2012, 23:51   #7
baruter

 
Varsayılan

Zeynep hanım, ben iptal davasını kazandım ve dilekçemde talep olduğu halde faiz hususunda idare mahkemesince bir karar verilmeden sadece işlemin iptali kararı verildi.

1-Karara itiraz ederseniz faiz konusunda da karar verilmek üzere Bölge idare mahkemesi kararı bozuyor.

2-Karara itiraz etmezseniz, daha sonra faiz talebiyle tam yargı davası açamıyorsunuz. İlk karara itiraz etmediğiniz gerekçesiyle davanız reddediliyor.

Ben karara itiraz etmeden ilamsız takip yaptım. Ödeme tarihinden itibaren yasal faiz de talep ettim. Kurum asıl alacak dışında yürütülmüş faize itiraz etti.

Bunun üzerine adli yargı yerinde itirazın iptali davası açtım ve bu şekilde faizi tahsil ettim.
Old 30-12-2012, 00:01   #8
baruter

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan armegedon23

İptal kararının tebliğinden itibaren 60 günlük tam yargı davası açma süresinin kaçırılması halinde idarece iptal edilen işleme dayalı tahsil edilmiş ve uzun süre idare nezdinde tutulan bedellere ilişkin tazminat istenmesi imkanı varmıdır. İYUK madde 12: "İdareye başvuru hakkı saklıdır" denilmiştir. İptal kararları sonrası tahsil edilen tüm miktarlar iade edilmiş ve kararların tebliğinden itibaren 60 günlük süre geçmiş ise tekrar idareye başvuru yaparak arada geçen zaman nedeniyle uğranılan zararın tazmininin talep edilmesi halinde mevcut durumda bir değişiklik olurmu?Konu başlığı nedeniyle sorumu buraya taşıdım. Fikir paylaşan arkadaşlara tşk ederim.Kolay gelsin.Saygılarımla...

T.C.
AYDIN
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO:2007/...
KARAR NO:2008/...

İTİRAZ EDEN (DAVACI) :
KARŞI TARAF (DAVALI) :
İSTEMİN ÖZETİ : Davacı adına kesilen 9.000-YTL idari para cezasının Muğla İdare Mahkemesi'nin 31.03.2005 gün ve E:2005/553, K:2005/200 sayılı kararı ile iptal edilmesi üzerine, davacı tarafından maaşından kesinti yoluyla tahsil edilen ve iptal kararı üzerine iade edilen 5.967,80-YTL'den dolayı 5.000-YTL faiz ödenmesi istemiyle açılan davada; tazminat hükmedilmesine özgü koşulların bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin Muğla 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 19.2.2006 tarih ve E:2006/92; K:2006/3253 sayılı kararın; maaşından kesinti yapılan dönemler boyunca parayı kullanamamaktan dolayı maddi ve manevi zarara uğradığı ve kesilen paralar için faiz işletilmesi gerektiği ileri sürülerek itirazen incelenip bozulması istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Aydın Bölge İdare Mahkemesi'nce işin gereği görüşüldü:
İstem davacının 5.000-YTL faiz ödenmesi istemiyle açılan davanın reddine ilişkin Muğla 1. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına ilişkindir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 24. maddesinde; kararlarda, davacının ileri sürdüğü olayların ve dayandığı hukuki sebeplerin özeti istem sonucu ile davalının savunmasının özetinin bulunacağı hükmü yer almış olup, kararda davacı iddialarına yer verilmediği, diğer taraftan, dava faiz ödenmesi istemiyle açılmış olmakla birlikte, tazminat istemi şeklinde hüküm kurulduğu anlaşıldığından, kararda bu yönüyle hukuki isabet bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın esasına gelince;
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Faiz, konusu para olan borçlarda, alacaklının bu paradan mahrum kaldığı süre içinde uğrayacağı kayıpların, başka bir anlatımla bu paranın kullanılamamasından dolayı yoksun kalınan kazancın karşılığıdır. Bu kaybın veya yoksun kalınan kazancın idareden istenebilmesi için idarenin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine göre sorumlu tutulabilmesi gerekir. İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek içinse, bir zararın mevcut olması ve bu zararın idari bir işlem veya eylemden meydana gelmesi, diğer bir deyişle, oluşan zararla idari işlem ve eylem arasında illiyet bağının kurulabilmesi gerekmektedir.

Hukuk devletlerinde, devletin hukuka aykırı işlemler nedeniyle meydana gelecek zararın faiz ya da başka bir ad altında ödenecek tazminatla karşılanabilmesi için, açık yasa hükmü aranması düşünülemez. İdarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinin hizmet kusuru oluşturacağı ve bu işlem ve eylemlerden doğan zararların, idare tarafından, kusurlu sorumluluk esaslarına göre tazmin edileceği, Danıştay’ın öteden beri istikrarlı biçimde uygulanagelen içtihadıdır. Anılan içtihad karşısında, hizmet kusuru oluşturacak hukuka aykırı işlemlerden doğan zararların, işlemi yapan idare tarafından karşılanması, açıklanan anayasal kuralın ve Hukuk Devleti İlkesinin gereğidir.
Dosyanın ve 10.04.2008 tarihli ara kararımız üzerine gönderilen Muğla 1. İdare Mahkemesi'ne ait E:2005/553 sayılı dosyanın birlikte incelenmesinden; Muğla ili, Ula ilçesi, Kızılkaya Köyü Köy civarı mevkiinde bulunan yapıya ilave edilen 2. kat nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanununun 42. maddesi uyarınca davacıya 09.12.1999 tarih ve 135 sayılı işlemle 9.000-YTL idari para cezası verildiği, bu cezanın 5.967,80-YTL'sinin davacının maaşından kesinti yoluyla tahsil edildiği, para cezasına karşı açılan dava sonucunda Muğla 1. İdare Mahkemesi'nin 31.03.2005 gün ve E:2005/553, K:2005/200 sayılı kararı ile iptal edildiği ve bu kararın Danıştay Altıncı Dairesi'nin 10.10.2007 gün ve E:2005/6911, K:2007/5577 sayılı kararı ile onandığı anlaşılmaktadır.
İptal kararları geçmişe etkili olup, işlemin tesis tarihindeki hukuki durumun yeniden kurulması sonucunu doğurur. İdari işlemler, yürütmenin durdurulması veya iptal kararı verilmediği sürece uygulanabilir ise de, idarenin iptal edilebileceğini dikkate alarak uygulamama seçeneği vardır. İşlemin tesis tarihi ile iptal kararı arasında geçen sürede yapılan uygulamalar nedeniyle idarenin hukuki sorumluluğunun devam ettiğinde kuşkuya yer yoktur.
Davacı adına tesis edilen idari para cezasına ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğu yargı kararı ile tespit edildiğinden, işlemin uygulanması esnasında davacıdan tahsil edilen tutar nedeniyle davacının belirli bir paradan hukuka aykırı olarak yoksun bırakıldığı sabittir. Her ne kadar davacıdan tahsil edilen tutar davacıya ödenmiş ise de, bu durumun, davacının parayı ödediği tarihten paranın iade edildiği tarihe kadar geçen süreler için ekonomik bir değerden yoksun kalması nedeniyle uğradığı kayıpları karşılamayacağı sabittir.
Bu nedenle, istemle bağlı kalınarak 5.000-YTL'yi aşmamak kaydıyla davacıdan yapılan kesinti tarihleri ile davacıya yapılan ödeme tarihleri arasındaki süreler için hesaplanacak yasal faizin davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davacı itirazının kabulü ile Muğla 1. İdare Mahkemesi’nin 19.2.2006 tarih ve E:2006/92; K:2006/3253 sayılı kararının bozulmasına, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45/4. maddesi uyarınca işin esasına geçilerek davanın kabulüne, istemle bağlı kalınarak 5.000-YTL'yi aşmamak kaydıyla davacıdan yapılan kesinti tarihleri ile davacıya yapılan ödeme tarihleri arasındaki süreler için hesaplanacak yasal faizin davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü gösterilen 77,30-YTL yargılama giderinin davalı idareden alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan 67,50-YTL karar harcının ve posta ücretinden artan kısmın istemi halinde davacıya iadesine, Muğla 1. İdare Mahkemesi'nin E:2005/553 sayılı dosyasının işi bittiğinden Mahkemesine iadesine, 15 gün içinde Mahkememizden karar düzeltme isteme yolu açık olmak üzere 21.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
AYDIN
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
ESAS NO:2008/
KARAR NO:2009/

İTİRAZ EDEN (DAVACI) :
VEKİLİ :
KARŞI TARAF (DAVALI) :

İSTEMİN ÖZETİ : Aydın 82. Yıl Devlet Hastanesi'nde tabip olarak görev yapan davacının, 2004 yılı 1. ve 2. dönem ile 2005 1. dönem ikramiyesinin ödenmesi talebinin reddine ve 2005 yılı 1. dönem ikramiyesinin 6 ya bölünmesiyle elde edilecek bir aylık tutarın fark tazminatı hesabında dikkate alınmaması yönündeki 27.01.2006 gün ve 0689 sayılı kesin olmayan davalı idare (ret) işleminin; Nisan 2004' te aday memur olarak göreve başlamasından itibaren hak ettiği ikramiyelerin asaletinin tasdikinden sonra ödenmesi gerektiği ve 2005 yılı 1. dönem ikramiyesinin 6 ya bölünmesiyle elde edilecek bir aylık tutarın fark tazminatı hesabında dikkate alınması gerekirken hesaba katılmaması sebebiyle yoksun kalınan 488,70 YTL lik tutarın da ödenmesi gerektiği iddialarıyla iptali ile söz konusu dönemlere ait toplam brüt 1.099,70 YTL ikramiye tutarının ve fark tazminatının ödenmesinde hesaba katılmak suretiyle ödenmesi gerektiği iddia edilen brüt 488,70 YTL' lik tutar olmak üzere toplam 1.588,40 YTL' nin idareye müracaat tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan davada; davanın 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun mülga 17/III. maddesi uyarınca kurum personeline yapılan ikramiye ödemelerine ilişkin kısmı hakkındaki idari başvurunun; aday memurların ikramiye ödemelerinin asalet tasdikinden sonraki bir dönemde ve fakat hangi zamanlarda ödeneceğine ilişkin genel bir düzenleyici işlem veya genel esas bulunmadığı gözönüne alındığında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesi kapsamında bir başvuru olarak değerlendirilmesi ve buna ilişkin davacı başvurusu üzerine açılan davanın bu kısmının süresinde kabul edilmesi gerektiği; davanın, fark tazminatının hesabında dikkate alınmak suretiyle ödenmesi gerektiği iddia edilen (2005 yılı 1. dönem ikramiyesi miktarındaki) fark tazminatı tutarına ilişkin tazminat talebine gelince; 19.02.2005 tarihinde devredilen hastane personeli için sonraki ilk maaş dönemi olan 15 Mart 2005 ten itibaren her ay eksik ödenen maaşla eksik fark tazminatının öğrenileceği, bu durumda davacının eksik ödendiğini iddia ettiği en son fark tazminatının 15 Ağustos 2005' te ödeneceği açık olduğundan bu tarihten itibaren 60 günlük sürenin başvuru yapılmaksızın ve dava açılmaksızın geçirilmesi sebebiyle açılan davanın fark tazminatı talebinin süre aşımı nedeniyle esasını inceleme imkanı bulunmadığı; bu durumda davacının asil memur olduktan sonra 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun mülga 17/III. maddesi uyarınca ödenmesi gereken 2004/I. 2004/II ve 2005/I. dönemine ilişkin ikramiyelerin ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ve 2005/I. dönemine ilişkin ikramiyenin 1/6' sının fark tazminatı hesabında dikkate alınmamasına ilişkin davalı idare işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, davanın tazminat talebinin 1.099,70 YTL yönelik kısmının kabulüne, 488,70 YTL tutarındaki fark tazminatına ilişkin kısmının ise süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Aydın 1. İdare. Mahkemesi'nce tek hakimli olarak verilen 30.05.2008 gün ve E:2006/1014, K:2008/792 sayılı kararın; fark tazminat talebinin yasal ve süresinde olduğu, dava süresinin başvuruya verilen cevapla birlikte başlayacağı, Mahkemenin yasal faiz talebi konusunda karar vermediği ileri sürülerek aleyhe olan kısım yönünden itirazen incelenip bozulması istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Aydın Bölge İdare Mahkemesi'nce işin gereği görüşüldü:
İtiraz konusu kararın davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından bu kısım yönünden davacı itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacının yasal faiz istemine gelince;
2577 sayılı yasanın 45. maddesinde, Bölge İdare Mahkemelerine İdare ve Vergi Mahkemelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların itirazen incelemesini yapma görevi verilmiş, 4 numaralı fıkrasında "Bölge idare mahkemesi evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeter görürse veya itiraz sadece hukuki noktalara ilişkin ise veya itiraz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi halde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. (Ek cümle: 05/04/1990 - 3622/15 md.) Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan itirazı haklı bulduğu veya davaya görevsiz hakim tarafından bakılmış olması hallerinde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir, bölge idare mahkemesinin bu kararları kesindir." hükmü yer almıştır.
Maddede hükmünden, Bölge İdare Mahkemesinin işin esasına girerek karar verebilmesi için maddi olgular hakkında yeterli bilgi- belge olması yanında, mahkemece o konuda verilmiş itiraza tabi nihai bir karar bulunması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, ilk derece Mahkemesince karar verilmemiş bir konuda Bölge İdare Mahkemesinin işin esasına girerek karar vermesi, ilk derece mahkemesinin yerine geçme sonucu doğuracaktır. Bu nedenle böyle bir durumda kararın bozularak hüküm kurulmayan istem hakkında karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde davacının yasal faiz istemi de bulunduğu halde Mahkemece bu hususta karar verilmediği görüldüğünden, yasal faiz istemi hakkında karar verilmek üzere kararın kısmen bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; Aydın 1. İdare Mahkemesi'nce verilen 30/05/2008 gün ve E: 2006/1014, K: 2008/792 sayılı kararın davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmına karşı yapılan itirazın reddi ile kararın anılan kısmının onanmasına, yasal faiz istemi yönünden bozulmasına, bozulan kısım yönünden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine iadesine, Mahkemesince hüküm altına alınacağından yargılama giderleri hakkında karar verilmesine gerek bulunmadığına, 15 gün içinde Mahkememizden karar düzeltme isteme yolu açık olmak üzere, 26/02/2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Old 01-02-2013, 10:22   #9
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan baruter
Ben karara itiraz etmeden ilamsız takip yaptım. Ödeme tarihinden itibaren yasal faiz de talep ettim. Kurum asıl alacak dışında yürütülmüş faize itiraz etti.

Bunun üzerine adli yargı yerinde itirazın iptali davası açtım ve bu şekilde faizi tahsil ettim.
Sayın baruter

Ben bu yolun hukuka aykırı olduğu kanısındayım.

Faiz ödenmemesi idari bir işlemdir. İdari işlemler nedeniyle hakları ihlal olan kişiler haklarını ancak ve ancak idari yargı yoluyla arayabilirler. (İYUK m.12) Yargı yolu kamu düzenindendir ve resen göz önünde tutulur.

Bu nedenle faiz alacağı için yapılacak yargılama, ilamsız takip ve itirazın iptali davası ile adli yargı yoluna taşınamaz.

İade edilmesi istenen ceza miktarının ve hesaplanacak faiz miktarının nisbi harcı yatırılarak idari dava konusu yapılması gerekir.

Bu dava sonucunda hükmedilen miktarın idareden nasıl tahsil edileceği ise İYUK 28.maddesinde yazmaktadır. Hükmedilen miktar için, hemen ve doğrudan icra takibi açılamaz. Önce 30 gün içinde ödenmesi için idareye banka hesap numarası bildirilmesi gerekir. Hükmedilen miktar bu süre içinde ödenmezse icra takibi açılabilir.

Ortada hükmedilen miktar bile yokken ilamsız takip yoluyla davayı adli yargının önüne götürmek İYUK'un 12. ve 28.maddelerini yok saymak anlamına gelir.

Siz avukat olarak müvekkiliniz indinde başarılı olmuşsunuz. Kutlarım. Ama sizin başarınız görevsizlik kararı vermeyen adli yargının başarısızlığından kaynaklanmaktadır.

Adli yargıyı bu başarısızlığa iten Uyuşmazlık Mahkemesinin eski kararlarıdır: Uyuşmazlık Mahkemesinin "Açılan icra takiplerine itiraz halinde, itirazın iptali konusunda adli yargıyı görevli kılan" kararları bulunmaktadır. Ancak bu kararlar özel hukuk alacakları içindir ve İYUK'un 28.maddesinin değişikliğe uğradığı 2.7.2012 tarihinden önceki eski kararlardır.

Saygılarımla
Old 09-10-2014, 11:30   #10
av.ebru

 
Varsayılan

Merhabalar,
Ecrimisil ihbarnamesinin iptali istemiyle İdare Mahkemesi'nde açmış olduğum davada yürütmenin durdurulmasına karar verildi. Fakat aynı konuda, gönderilen ödeme emrinin iptaline ilişkin Vergi Mahkemesi'nde açmış olduğum davada yürütmenin durdurulması talebim reddedilmişti. Hangi karar uygulanır? Nasıl? Teşekkürler.
Old 14-03-2016, 09:36   #11
AV.HARUN UYANIKOĞLU

 
Varsayılan iş mahkemesi mi idare mahkemesi mi görevli

Merhabalar, Ülkemizin başı sağolsun.
SGK'ya faiz alacağı için benzer bir dava da ben açacağım.Ben de ödememi yaptım.Sonra idari para cezasını iptal ettirdim.Benim olayımda da kayıtsız işçi çalıştırma nedeniyle ceza verildi.Anaparamı aldım.Faiz reddedildi.Karşı tarafım SGK olmamış olsa davamı doğrudan idare mahkemesinde açacağım.Ancak 5521 sayılı İş Mahkemeleri kanunu kafamı karşıtırıyor.5521 Madde 1 - İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.7.madde EKLENMİŞ FIKRA RGT: 11.09.2014 RG NO: 29116 MÜKERRER KANUN NO: 6552/64)
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz. FAİZ ALACAĞI İÇİN İŞ MAHKEMESİNE DAVA AÇILMALI GİBİ SİZCE İDARE MAHKEMESİMİ?? cevaplar için şimdiden teşekkürler.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vergi dairesine ödenen bedelin geri alınması hukukcu1985 Meslektaşların Soruları 3 13-03-2008 18:09
Kamulaştırma İdaresince Yanlış Kişiye Ödenen Bedelin Geri Alınması akgnc Meslektaşların Soruları 6 23-11-2007 00:43
hata sonucu hurdaya çıkarılmış bir araç ile ilgili işlemin iptali mustafayıldız Meslektaşların Soruları 0 12-11-2007 14:13
Okula Kayıt için ödenen paranın geri alınması üye8180 Meslektaşların Soruları 11 04-10-2007 19:45
Almanya'da ödenen emeklilik primlerinin geri alınması hoktay Meslektaşların Soruları 2 30-05-2006 14:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04016900 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.