Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Iki Dava Tek Hüküm

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-12-2014, 18:54   #1
Av. Hakan GÜRGEZOĞLU

 
Soru Iki Dava Tek Hüküm

Sn Meslektaşlarım
2009 yılında açılan davacısı (d) davalısı (s) olan tapu iptal tescil davası (2009/333 e.) iki yıl sonra davacısı yine (d) davalısı ise (m) olan 2011/555 e. sayılı tapu iptal tescil davası ile birleştirilmiş, 2013 yılında ise 2009/333 üzerinde tek hüküm kurularak davanın kabulüne 2011/555 e sayılı davanın davalısına ait tapunun iptali tesciline karar verilmiştir.
Başka bir anlatımla asıl tapu sahibi (m) adına açılan 2011/555 e sayılı davaya ilişkin hiç bir hüküm kurulmaz iken, 2009/333 e. sayılı dosya üzerinden (m) ye ait tapu iptal edilmiştir.
Çok muhterem 23.HD bu karara katılmış ve kararı onamış, düzeltme talebini de red etmiştir.
Şimdi soru şu; benim tapum tarafı olmadığım dava ile iptal ediliyor ve karar kesinleşiyor.
Sizce ne yapılabilir..
(hukukun üstünlüğüne... )
Old 04-12-2014, 20:01   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Karar verilen dosyada (D) nin (M) ye karşı açtığı iptal davasının esasına yönelik incele ve delil değerlendirilmesi yapılmış mı?

Ve karar verilen dosya numarasında (D) nin (S) ye karşı açtığı taşınmaz için de inceleme yapılıp, hüküm kuruldu mu?

Saygılarımla,
Old 05-12-2014, 03:13   #3
Av. Hakan GÜRGEZOĞLU

 
Varsayılan

Sn meslektaşım Ufuk hnm,
Öncelikle ilginize çok teşekkür ederim.
Esasen çok uzun bir anlatım gerektirdiği için detaya giremedim ancak konunun anlaşılması yönünden biraz açayım.
2009/333 e sayılı davayı davacı müteahhit (D) arsa sahibine karşı inşaat sözleşmesine dayalı olarak açıyor ve kendi adına tapu tescili talep ediyor. Ancak bu davada "ihtiyati tedbir" almadığı için dava devam ederken davalı (S) taşınmazı bir yıl sonra 3.kişi (X) e satıyor (ancak dava halen tapu iptali olarak devam ediyor). Bundan sekiz ay sonra (X) de taşınmazı 2011/555 e sayılı davanın davalısı (M)ye satıyor. Davacı taşınmazın (D)ye devri ile -tabir caiz ise- uyanıyor ve muvazaalı satış oldu diye (M)ye dava açıyor. Bu davanın ilginç yanı muvazaaya dayalı olmasına rağmen tek davalı olması (?) ve aradaki 3.kişi (X)in davalı olarak gösterilmemesi. Davacı, sadece bu davanın dilekçesinin içeriğinde ilk davanın davalısı (S)nin muvazaalı satış yaptığından bahsediyor ancak aradaki (X)den hiç bahsetmiyor.Başka bir anlatımla muvazaalı satış iddiası satışın taraflarına ilişkin değil, taşınmazın ilk sahibi ile son sahibine ilişkin (ama yine de tek davalı var)
Bu 2011/555 diğer 2009/333 dava ile birleşiyor.
Karar metninin ilk sayfasında sadece esas numarası 2009/333, davacı tek, davalılar (S) ve (M) ve hüküm tapunun iptali ve davacı adına tesciline.
Şimdi sizin sorularınıza gelince :
Kararın değerlendirme-gerekçe kısmında her iki dava hakkında da (esas numaraları ya da birleştikleri belirtilmeksizin sanki tek bir dava gibi) delil değerlendirmesi ve esas incelemesi yapılıyor.
(D)nin (S)ye açtığı 2009/333 davada, açıkladığım üzere aynı taşınmaz konu edildiği için taşınmaza ilişkin hüküm kuruluyor. Hüküm malik ismi belirtilmeksizin "25 ada 4 parseldeki tapunun 73/100nün iptali ile (D) adına tesciline" şeklinde kuruluyor.
Malik (M) tapusu iptal ediliyor ama tarafı olmadığı 2009/333 de,
(S) malik değil tapusunun iptaline karar veriliyor ))
Belki de şiiri şöyle değiştirmek gerekiyor "belirsiz dallardan karanlığa doğru yitip giden haklarımız oldu"...
Old 05-12-2014, 14:55   #4
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Gürgezoğlu,

Anlatımınıza göre bazı usul hataları olduğunu kabul etmek gerek. Lakin ben, bir hak zayii söz konusu olduğu kanaatinde değilim. Şöyle ki:

Davacı= Müteahhit "D"
1. davalı= Arsa sahibi "S" (dava açıldığı tarih 2009'da tapu maliki)
Davada taraf olmayan= X (dava açıldıktan bir yıl sonraki 2010 tarihinde tapu maliki)
2. davalı= "M" (karar tarihinde tapu maliki)
Talep=tapu iptal ve tescil

"D", "S"'ye dava açtıktan sonra, dava devam ederken, müddeabih "X"'e temlik edilmekle mahkemenin HUMK m.186 gereği "D"'ye "davasını tapu iptal ve tescil olarak X'e karşı mı devam ettireceğini, yoksa S'ye karşı zarar ziyan davasına mı dönüştüreceğini" sorması gerekirdi. Dava tapu iptal ve tescil olarak karara bağlandığına göre D'nin iradesinin, davaya tapu malikine karşı devam etmek yönünde olduğunu varsayalım. Akabinde X de M'ye devir yapmış; mahkeme yine HUMK m.186 gereği D'ye tercihini sorması gerekirdi. Yine kararın içeriği muvacehesinde D'nin iradesinin, davaya tapu malikine karşı, yani M'ye karşı devam etmek yönünde olduğunu varsayalım. Bu usuli şartları yerine getiren mahkeme delilleri değerlendirip (ki söyleminize göre değerlendirmiş) "istem tapu iptal ve tescil olmakla"; tapu maliki M üzerindeki tapunun iptali ile D adına tescile karar verecekti. Mahkeme ne yapmış? M üzerindeki tapunun iptali ile D adına tescile karar vermiş... Evet usul hataları var (HUMK m.186'yı işletmemek, birleşen dava hakkında hüküm ittihaz etmemek v.b.); fakat neticede hak zayiinin söz konusu olduğu kanaatinde değilim.
Old 06-12-2014, 16:32   #5
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Mutlu

Alıntı:
Kararın değerlendirme-gerekçe kısmında her iki dava hakkında da (esas numaraları ya da birleştikleri belirtilmeksizin sanki tek bir dava gibi) delil değerlendirmesi ve esas incelemesi yapılıyor.
Davacı sonuç itibarı ile muvazaayı ispatlamış görünüyor. Malikler arasında işbirliği kanıtlanmış ise birleşen dosyalar için ayrı ayrı karar vermemiş olması sonucu değiştirmeyeceğinden; kararın onanıp nihai olarak kesinleştiğini düşünüyorum.

Bu aşamadan sonra hukuken yapılabilecek bir nokta yok kanaatindeyim.


Saygı ile,
Old 06-12-2014, 16:59   #6
Av. Hakan GÜRGEZOĞLU

 
Varsayılan

Sn Bozoğlu,
Mahkemece ne değerlendirme yapılırsa yapılsın "muvazaa" olgusunun kabulü için en az iki taraf gereklidir. Oysa burada (2011/555) tek davalı var Bir an için unutsak tüm bildiklerimizi de muvazaanın birleştirilen davanın (2009/333) davalısı (S) ile yapıldığını dahi kabul etsek, bu defa taşınmazın (M)ye dava dışı 3.kişi tarafından (X) satıldığı gerçeğini ne yapacağız. Muvazaanın (X) ile (M) arasında yapıldığının kanıtlanması gerekmez mi?
Yapılan yargılamada linç edilen kurallar buraya sığmaz. İşin daha da kötüsü Yargıtay 23 Hukuk Dairesi'nin bu kararları onamasıdır.
Yanıtlarınız ve paylaşımınız için tekrar teşekkür ederim.

(Hukuk adil olmayanları, haksızlık yapanları çarpsın...)
Old 06-12-2014, 17:16   #7
Av. Hakan GÜRGEZOĞLU

 
Varsayılan

Sn Öksüz,
İlginize teşekkür ederim.
Hak kaybı (eğer haklıysa tabi) davacı yönünden olmamıştır. Ancak kendimizi (M)nin yerine koyarak düşünelim:
Bir taşınmaz alıyorsunuz (X)den, bir sene sonra sen muvazaalı alım yaptın diye dava açılıyor. Dikkat edin (X) ile ya da (S) ile ya da kim ile muvazaa yapıldığı ortada yok, çünkü davada tek davalı var. Muvazaanın diğer tarafı mahkemenin takdirine bırakılmış
Sonuçta mahkeme de (S) ile muvazaa yapmışsınız diye karar veriyor. Ama bu seferde (M) ile (S) arasında (X) var. Başka bir anlatımla muvazaanın (X) ile (M) arasındaki satışı da içermesi lazım iken ortada (X) yok .
Şimdi siz diyorsunuz ki kardeşim bana ne (S) den ben taşınmazı (X) den aldım, varsa bu satışın muvazaalı olduğunu ispatlayın. Ama mahkeme buna gerek yok sen (S) ile muvazaa yapmışsın tapunu da aldım (D) ye verdim diyor.
Sizce hak yerini buldu mu ? müteahhit belki hakkına kavuştu ama sizin hakkınız ?
Paylaşımınız için teşekkürler.
Old 06-12-2014, 17:41   #8
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Şimdi siz diyorsunuz ki kardeşim bana ne (S) den ben taşınmazı (X) den aldım, varsa bu satışın muvazaalı olduğunu ispatlayın. Ama mahkeme buna gerek yok sen (S) ile muvazaa yapmışsın tapunu da aldım (D) ye verdim diyor.

Mahkeme (X) il (S) nin ve (X) ile (M) nin işbirliği içinde olup olmamasına hiç aldırmadı diyorsunuz.

Peki; (S) ile (M) arasındaki amaç ve çıkar birliği kuşkuya yer bırakmayacak biçimde nasıl ispatlandı?

Anlamak için soruyorum. Davanın sizi fazlasıyla üzmüş olduğunun farkındayım.

Saygılarımla,
Old 08-12-2014, 13:51   #9
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Gürgezoğlu,
Alıntı:
Yazan Av. Hakan GÜRGEZOĞLU
Sn Öksüz,
İlginize teşekkür ederim.
Hak kaybı (eğer haklıysa tabi) davacı yönünden olmamıştır. Ancak kendimizi (M)nin yerine koyarak düşünelim:
Bir taşınmaz alıyorsunuz (X)den, bir sene sonra sen muvazaalı alım yaptın diye dava açılıyor. Dikkat edin (X) ile ya da (S) ile ya da kim ile muvazaa yapıldığı ortada yok, çünkü davada tek davalı var. Muvazaanın diğer tarafı mahkemenin takdirine bırakılmış
Sonuçta mahkeme de (S) ile muvazaa yapmışsınız diye karar veriyor. Ama bu seferde (M) ile (S) arasında (X) var. Başka bir anlatımla muvazaanın (X) ile (M) arasındaki satışı da içermesi lazım iken ortada (X) yok .
Şimdi siz diyorsunuz ki kardeşim bana ne (S) den ben taşınmazı (X) den aldım, varsa bu satışın muvazaalı olduğunu ispatlayın. Ama mahkeme buna gerek yok sen (S) ile muvazaa yapmışsın tapunu da aldım (D) ye verdim diyor.
Sizce hak yerini buldu mu ? müteahhit belki hakkına kavuştu ama sizin hakkınız ?
Paylaşımınız için teşekkürler.
Hak zayii söz konusu değil derken kastettiğim sadece D değildi.

4 no'lu mesajımda izah ettiğim üzere tapu iptal ve tescil davası zaten "tapu malikine karşı" sonuçlandırılabilir. Şayet "M" tapuyu iyiniyetle iktisap eden olsa idi "D"nin tapu iptal ve tescil talebi reddedilirdi. Dava kabul edildiğine göre "M"nin iyiniyetli olmadığı ispatlanmış demek ki... (Sakıncası yoksa mahkeme gerekçesini eklerseniz daha somut ve isabetli yorum yapabiliriz).

Ek olarak (merak ettim) geçen süreçte M, X'e karşı "ödediği bedelin iadesi talepli" dava açmış mı?
Old 08-12-2014, 22:02   #10
Av. Hakan GÜRGEZOĞLU

 
Varsayılan

Sn Bozoğlu,
Bu davada ispat diye bir şey yok. Muhterem hakim istedi oldu. (S) ile (M) arasındaki amaç ve çıkar birliği nasıl ispat edildi sorusunun cevabı aynı zamanda hükmün gerekçesi ki oda ayrı trajedi. 2011 yılında (M) ye dava açılırken aynı zamanda savcılığa dolandırıcılık yapıldı diye (D) şikayette bulunuyor. Ancak ne hikmetse satış yapılan (X) atlanarak sadece ilk (S) ve son malik (M) hakkında şikayetçi olunuyor. Savcılık soruşturma yapıyor ve bu arada (X)in de ifadesine başvuruyor. (X) in oturduğu yer savcılığına talimat yazılıyor. Savcılıkta karakola yazıyor ifadesini alın diye. Sonuçta (X) karakola kendi isteği ile gidiyor ve YEMİNSİZ ifadesiyle "Bilgi alma tutanağı" düzenleniyor. Bu ifade soruşturma dosyasına giriyor. (X) ifadesinde (S) ile işbirliği yaptığını, kendi üzerine taşınmazı almasını ve (M) ye satmasını (S) nin istediğini anlatıyor. Bu esnada asliye hukuk yargılaması devam ediyor ve bu ifadeyi kimse gündeme getirmiyor.Davacı (D) de yargılamanın hiç bir aşamasında tanık olarak (X)i göstermiyor (Gösterdiği tanıklar arasında X yok) sadece savcılık dosyasına delil olarak dayandığını bildiriyor. Diğer tanıklar dinleniyor deliller toplanılıyor ve karar duruşmasına geliniyor. Duruşmadan bir gün önce mahkeme savcılıktan dosyayı istiyor ve karar duruşması esanasında savcılık dosyası mahkeme dosyası arasına alınıyor veeee davanın kabulüne (kısa) karar veriliyor. Gerekçeli karar yazıldığında görüyoruz ki mahkeme karakolda yeminsiz dinlenen ve tanık sıfatı olmayan (esasen davada taraf olması gereken) (X)in beyanları doğrultusunda tüm satışları muvazaalı kabul ediyor (ki böyle bir iddia da yok). Taşınmazın tapusunu muvazaa nedeniyle (M) üzerinden (X)i atlayarak ilk sahibi (S) ye aktarıyor, onun üzerinden de mütahhidin alacağını hesap edip tapunun iptaline karar veriyor.
Ben 20 yıla yakın zamandır avukatlık mesleği içerisindeyim böyle saçma kanun tanımaz hukuk bilmez ve taraflı karar görmedim. Ceza hakimliğinden dosyamıza hukuk hakimi olarak tayin olan ve taraflı davrandığı gerekçesiyle HSYK şikayet edilen zatı muhteremin verdiği karar.
Aslında burada bu olayı anlatmamın sebebi, %100 haklı olduğum davanın gözümün içine baka baka yok edilmesi ve elimden bir şey gelmemesi -Türk Yargısı- gerçeğini konuyu en çok anlayacak meslektaşlarım ile paylaşma ihtiyacımdır.
Umarım ben de sizin içinizi karartmamışımdır
Old 08-12-2014, 22:26   #11
Av. Hakan GÜRGEZOĞLU

 
Varsayılan

Sn Öksüz,
Önce son sorunuzdan başlayayım. Bildiğim kadarıyla (M) (X)e dava açmadı. Ancak mahkeme muvazaa olgusunu kabul ettiğine göre satışta görünüşte kabul edileceği için dava açma gerekçesi zayıf kalabilir diye düşünüyorum. Ancak tabi bu husus düşünülebilir tartışılabilir.
Diğer taraftan (M)nin muvazaa yapabileceği kişi sadece aynı zamanda taşınmazı satın aldığı (X) olabilir. Ancak yukarıda sn Bozoğlu'na yaptığım açıklamada belirttiğim gibi (X) davada taraf yapılmamış. Davanın (M) ye satış yapan (X) e karşı da birlikte açılıp muvazaa araştırması yapılması yerine (yukarıda ayrıntılı açıkladığım) (X)in savcılıkta (polis karakolunda yeminsiz) verdiği ifade tanık beyanı kabul edilerek tüm satışların muvazaalı olduğu kararı veriliyor.
Belki gözden kaçırılmaması gereken şey, (S) - (X) - (M) üçlemesinde (S) ile (M)nin muvazaalı satış yapmasının ileri sürülmesinin olanaklı olmamasıdır. Zira (S) (M)ye yapılan satışın tarafı değildir. (S) ye karşı açılan muvazaaya dayalı bir dava da yoktur. Ancak nasılsa (S)nin (X) e satışı da muvazaa nedeniyle iptal edilmektedir.
Kararı memnuniyetle sizinle paylaşmak isterim zira nesilden nesile taraflı ve rezil yargılamaya örnek olacak bir karar. Ancak teknik olarak mümkün mü bilemiyorum. Araştırıp iletmeye çalışırım.
Teşekkürler..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İdari dava, şifahi red işlemi, vekalet ücreti, kesin hüküm... gaius Meslektaşların Soruları 0 03-04-2014 15:12
dava şartlarından kesin hüküm av. ışık Meslektaşların Soruları 4 12-09-2012 16:04
KESİN HÜKÜM ve EK DAVA Av.ilçe Meslektaşların Soruları 3 10-12-2010 17:20
Davacısı farklı, davalısı ve dava konusu aynı olan iki kesin hüküm bulunması Levent Cirit Meslektaşların Soruları 3 22-12-2008 20:55
boşanma davasında derdestlik itirazı,ikinci dava, feragat, kesin hüküm emek.emek Meslektaşların Soruları 1 20-03-2007 22:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,14387608 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.