01-09-2008, 09:28 | #1 |
|
AnlayiŞ FarkliliĞindan Kopan İletİŞİm
ANLAYIŞ FARKLILIĞINDAN KOPAN İLETİŞİM Av. Durdu GÜNEŞ Toplum olarak ciddi iletişim sorunları yaşıyoruz. Aynı dilden ve aynı sözlükten konuşmak anlamaya, anlaşılmaya yetmiyor. İletişim sorunu günlük hayatta, siyasette, yönetimde yaşanıyor. Toplumda huzurun, güvenin ve gelişmenin yolu sağlıklı bir iletişimden geçer. İletişim sağlıksız olduğunda anlaşma yerine çatışma, uyum yerine kaos, sevgi yerine korku egemen olur. İletişim çok geniş bir konudur. Dil iletişimin ana konularından biridir. Dilin kirlenmesi, fakirleşmesi, yabancılaşması, kötüye kullanılması, tahrif olması iletişim arızalarına yol açar. Bu durumu ayrı bir yazıda ele alacağımdan bu yazımda sadece anlayış farklarından doğan iletişim sorunları üzerinde durmak istiyorum. Anlayış Farkının İletişimde Oluşturduğu Olumsuzluklar: 1)Menfaat düşüncesi beraberinde anlayış farklılığını doğurur. Menfaat gözlüğüyle olaylar çıkar merkezli görülür. Bir berbere “Saçım uzun mudur?” diye sorarsan, “uzundur.” diyecektir. Çünkü kesip para kazanacaktır. Papaz kadınlara vaaz verirken zinanın ne kadar günah olduğunu ve cezasız kalmayacağını anlatıyormuş. Kadınlardan biri “Peki papaz efendi, eğer kadın bu zinayı papaz ile yapmışsa” deyince, Papaz gülümsemiş. “Anlaşılan senin canın cennet istiyor.” demiş. 2)Meslek farklılıkları da anlayış farklılığı beraberinde getirir. Bu hem meslek jargonu hem de anlayış farkı yönünde oluşabilir. Ceza mahkemesinde yargılanan bir edebiyatçıya, hakim “Türk Ceza Kanunun 118. maddesinin 1. fıkrasına göre” diye başlayınca, edebiyatçı “O fıkrayı biliyorum hiçbir güldürücü tarafı yok” diye söylenmiş. (Edebiyatta fıkra; kısa güldürücü öykü, hukukta fıkra; kanun maddesindeki her bir paragraftır.) 3)Kültür farklılığı da anlama farklılığı oluşturur. Hayata ve olaylara içinde bulunduğumuz kültür penceresinden bakarız. Konya’da temizlik konulu bir anket çalışmasında anketör, kadının birine “Hafta da kaç kere banyo yapıyorsunuz?” diye sorar. Kadın susar yanındaki komşu kadın cevap verir. “Ayda bir kere bile banyo yapsa ne büyük şans. Kocası özürlü de” der. 4) Yaşanmış olayların iç dünyamızdaki sınırlayıcı etkisi bakış açımızı değiştirir. Temelle Dursun iş için bir sözlü sınava girerler. Önce dursun girer. “Ayağımıza giydiğimiz, deriden yapılı eşyaya ne denir?” diye sorarlar. Dursun “ayakkabı” der. Dışarı çıktığında Temel sorar. “Ne soruyorlar?” Dursun “Çok kolay, sordukları sorunun cevabı ayakkabı” der. Temel içeri girdiğinde “Mart ayında dama çıkar, miyav miyav der, nedir bu?” diye bir soru sorarlar. Temel düşünür düşünür sonra “Bağcığı da var mudur” diye sorar. 5)Paradigma farklılığı sonucu anlayış farklılığı da oluşur. Paradigma bizim iç dünyamızdaki değerler dizisinin sınırlarıdır. O değerlere ve limitlere göre algılarız. Adamın biri bir savaş ganimetinden elde ettiği halıyı 100 altına satmıştı. Onun çok kıymetli olduğunu bilen biri “neden 100 altına verdin?daha fazla ederdi” diye sorunca adam garip garip bakmış. “100 den daha büyük sayı mı var?” Paradigmalarımız kadar düşünür ve algılarız. Bilimsel doğru deyince hep mutlak doğruları düşünürüz. Oysa Karl Popper tarihselciliğin sefaleti isimli eserinde bilimsel doğruların bir özelliğinin de yanlışlanabilir doğrular olduğunu belirtmiştir. Edison ampulü buluncaya kadar bir şeyin ısı ve ışık verebilmesi için yanması ve bunun için oksijen olması gerektiği düşünülüyordu. Edison ampulü icat etmesiyle oksijensiz ısı ve ışık oluşabileceğini ortaya koydu. 6)Kullandığımız mantık yöntemlerine göre bakış açımız değişmiş olur. Aristo mantığına göre birini seviyorsan, ondan nefret edemezsin. Nefret ediyorsan, sevemezsin. Paradoksal mantığa göre ise bir kişiyi hem sever hem de nefret edebilirsin. Siyasi arenada tartışılan bir konu “kişi ya laik olur ya Müslüman” iddiası Aristo mantığıyla meseleye yaklaşmanın sonucudur. Kişinin din olarak Müslüman olması devlet düzeni açısından laikliği benimsemesi ise paradoksal mantık açısından doğrudur. Temele sormuşlar “laik misin Müslüman mısın?” Temel “Ben Lazım.” demiş. 7)Alışkanlıklarımız bakış açılarımızı farklı kılar. Sigaranın zararları konusunda hazırlanan bir raporu bir sigara tiryakisine bir de hiç sigara içmemiş birine versek farklı tepkiler gösterirler. Sigara içmeyen rapora tam katılırken, tiryaki ise sigaranın her bünyeye göre farklı etki ettiğini raporun tam gerçeği yansıtmadığını, aksi yönde de raporların olduğunu söyleyebilir. Çünkü kişi kendisiyle çelişerek yaşayamaz. Huzursuz olur. Onun için davranışını düşünce olarak normalleştirir. Temele sigaranın zararlarını anlattıktan sonra neden içtiğini sormuşlar “Zararlı olduğu için yakıp imha ediyorum, ama keyifli olduğu içinde içiyorum.” demiş. 8)İnsanın ihtiyaç içinde olması algılamasını farklılaştırır. Demokrasi konusunda kamuoyu araştırması yapan biri, oyların ancak bilinçli olarak kullanılması halinde demokrasi olacağını söylemişti. Oradaki köylü “Aç olarak sofraya oturduğunda demokrasi mi yiyeceksin. Ekmeği kim verirse oyum onadır.” diye cevap vermişti. Sorunu Çözmek İçin Ne Yapmalı? 1)Okumak, hayatı algılamamızı sağlar. Düşünce ufkumuzu açar. Farklı düşünen farklı yaşayan insanların varlığını algılarız. Her kitap bizim paradigmamızı yeniden düzenler. Bir paradigmaya saplanıp kalmayız. Düşünce esnekliğine sahip oluruz. Önyargılarımız kırılır. 2)Dinlemek iletişim açısından çok önemlidir. Dinleyerek diğer insanların düşüncelerini öğrenebilir ondan istifade edebiliriz. Dinleyerek diğer insanları anlar, anlayarak severiz. Dinlemediğimiz insanlarla iletişim kuramayız. 3)Empati kurmak iletişimin önemli bir unsurudur. Her insan özel ve özgündür. Farklı anlayışların olması doğaldır. Eğer kendimizi karşıdaki insanın yerine koyabilir ve öyle düşünürsek onun duygularına, düşüncelerine ortak olabiliriz. Böylelikle yargılamadan, kategorize etmeden insan insana iletişim sağlayabiliriz. 4) Erdemli olmak da iletişim açısından önemlidir. İyi niyet sahibi olmak, hoş görülü olmak, alçak gönüllü olmak, bir konuya yaklaşırken kıskançlık, çıkar duygusu, kayırmacılık anlayışıyla yaklaşmamak sağlıklı bir iletişimin önemli ayaklarıdır. Birbirini anlayan, seven, sağlıklı iletişim kuran bir toplum olmayı diliyorum |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |