03-04-2007, 20:05 | #151 |
|
Sayın Çitlenbik açiklaman için teşekkür ederim.
Tüm bildiklerimiz başkalarından öğrendiklerimizdir.ahmet şerif izgören. Bu yazarın süpermen ve uğur böceği kitabını okumanı tavsiye ederim kızmassan. Ben soluksuz elimden bırakmadan okumuştum. İKİ DERT Gönülden inledi, içten inledi, Ben anlatayım da bir dinle dedi Sonra sen istersen bu halime gül, Evde üç kişiyiz, üç dertli gönül, Hepimiz elemle uğrasıyoruz, Kör dolaşıyoruz, kör yaşıyoruz. Bir gün anlamadık birbirimizi, Sade bir damla kan bağlıyor bizi, Annem düşünceli, daima küskün, Yok ömründe onu şen gördüğüm gün, Kardeşim neşesiz, durgun bir çocuk, Hep gözleri yaşlı, hep benzi uçuk, Ben vaktinden evveli ihtiyarlayan, Sevgisiz, emelsiz, günleri sayan, Maziye ağlayan bedbaht, bir deli, Her gün biraz daha gönlüm kederli, Onların içinde ben de sessizim, Düsün ki Ne hazin oluyor bizim Aynı dam altında toplanışımız, Maziyi hasretle her anışımız... İsli bir lambanın kör ışığında ............. Ben, beni terkeden, beni aldatan, Bir sonu gelmeyen kabusa atan Nazım Hikmet |
07-04-2007, 19:09 | #152 |
|
Yine akşam oldu,mevsimin adı bahar,tadı tuzu yok,yine aynı çamurlu sokaklar ve kirli ayaklar...yine aynı caddelerde keskin izler bırakan adi araba lastikleri,kim bilir kaç bedeni ezip geçti..nereden bilecektim ki,ölümün gezdiği kaldırımlardayım şimdi...suskunum,üşüyorum,oysa ki mevsim bahar,aldanıyorum...bir ayna düşüyor kucağıma,kendime bakıyorum ya da öyle sanıyorum...arkamdan dolanan gölgeleri izliyorum,geceden daha karanlık ayrılıklardan daha ürkütücü...ama bu hali seviyorum...ki ayrılıklar ezberim,ki siyah tek rengim...ben böyle mutluyum..
|
07-04-2007, 19:24 | #153 |
|
Döndüğümü Sanma..!
Bu Öyle Bir Gidişti Ki..! Yıkıp Bıraktığım Köprüler Var Bu Öyle Bir Yitişti Ki..! Küllerinden Dirilemez Böylesi Sevdalar Yandığımı Sanma..! Düşlerle Can Vermez Bu Küskün Sabahlar... Bu Öyle Bir Ateşti Ki...! Bir Alevi Bir De Külleri Görebildim... Alışkanlıklar Unutulmak İçindir.. Birden Başlarsın Anlam Veremeden Ve Birden Vazgeçersin Dinlemeden.. Bu Da Belki Öyleydi İşte.. Sevmenin Tanımını Bilmezdim Bu Öyle Bir Sevişti Ki..! Hiçbir Cümle Taşıyamıyordu Emanet Duruyordu Sanki... Ben İse Suskunluğu Hiç Sevmezdim Lâl Edişine Nasıl Boyun Eğdim.. Bu Öyle Bir Vazgeçişti Ki Boğazımdaki Son Hıçkırık Gibiydin Nefeslerimle Daha Da Yanıyordu Canım Oysa Ben Sana Canım Demiştim Hakikaten De Öyleydin Hak Etmiş Miydin Ya Da Hak Etmiş Miydim.. Göçebe Yürekli Bir Kızdım Böyle Derdin Bak Yine Bir Göç Mevsimindeyim.. Bilinmezliklere Çevrildi Yelkenlerim... Ne Fırtınalar Ne De Girdaplar Durduramaz Beni Korkak Yüreğimle Cesur Oyunlar Oynamayı Severim... İşte Böyle Korkarak Sevmiştim Seni |
08-04-2007, 13:24 | #154 |
|
sustuğun yalnızlığın mıdır
ey benim doğudan esen rüzgarım tüm yanlış secdelerden doğrult beni! beni bakir toprağıma sabit kıl sana bakmak yangınlar çoğaltıyor gözlerimdeşiir gibi asi gözlerine yaslanıyorum azıksız tenimi soğuk terler basıyor saçlarıma değin ıslanıyorum Kürdi türküler kadar çıplak yüreğimden sana şiirler soğuruyorum sustuğun yalnızlığın mıdır ağlarsın ahvalimi anlatsam! ey hüzünler dağarcığı bu yabanıl kentlere can veren soluk kadınım, karanlık yanım resmini gözlerimde saklıyorum o esmer harfleri yüreğimde sayıklıyorum sustuğun anlayışın mıdır ağlarsın ahvalimi anlatsam! Sustuğun aldanmışlığın mıdır zindansı hafakanlar bırakmaz peşimi kararır en deli çağında ömrüm sustuğun aldanmışlığım mıdır ey benim bereketli rüzgarım gün gelir, bu şehir de bize yabancı olur konuştuğun çiçek susar şiirin yazarını bilmem ama şiir beni anlatır. garibim ben zavallı bir kadın kendi bedeniyle bana zarar verebiliyor. Ben böyle bir cezayı ne zaman hak ettim. Sustuğum, ahmaklığımıdır… |
08-04-2007, 14:05 | #155 |
|
iliştin giiiiiiiiiiiiiiiiit
|
08-04-2007, 14:18 | #156 |
|
Beklenen Ölümlerin Kaçışı Olmaz
Bir Yıldız Bilinmeze Kayıyor Mağrur Ben Sürgünüm Sen Durgun,Kaçak Bu Sevda Dilim Hep Elvedaya Dönüyor Mağrur.. Haykırsam Duyamazsın Çağırsam Gelemezsin Yürekten Sevemezsin SEN Zor Günde Aramazsın Hiç Yalnız Kalamazsın Korkusuz Sevemezsin SEN..! *Ahmet Kaya'nın Çok Sevdiğim Bir Şarkısından Alıntıdır.. |
16-04-2007, 12:36 | #157 |
|
İçimden gözyaşları dökülüyor..Cebime sıkıştırdığım birkaç umut tanesi de bilmem hangi yel ile uçup gitmiş avuçlarımdan...İçimde bir yerlerde hüzün uyuyor...Sessizce..Hain bir pusuya yatmış belki de...Gülüşlerimin tam ortasında gamzelerimi kana bulayıp yine terk eyleyecek...Hissedebiliyorum...İçimdeki uçurumlardan yükselen sesler beni çağırıyor...Çukurlardan uzanan kollar beni istiyor..Solgun ölü elleri...Tüm bedenimi ele geçirmek için bacaklarıma dolanıyor...Öyle bir bataklık ki...Adımlarını bile beklemeden sana doğru yürüyor...Günahı tattırmanın arzusuyla deliriyor...Öylesine izbe köşeler ki..Ruhumdan daha karanlık...Koyu gölgeler yürüyor ardımdan...Nefeslerini hissedebiliyorum ensemde,saçlarımı savuracak kadar güçlü...Biliyorum istedikleri bir kurban var...Ben..!Hiç kimseyi değil sadece benliğimi istiyorlar...Ellerini göğsüme daldırıp yüreğimi sökmeye çalışacaklar önce...Sonra hafızamda ne varsa silinecek...Unutturacaklar her şeyi,beni ben yapan şeyleri,sevdiklerimi,özlediklerimi...Bana dair ne varsa tek tek ateşe verecekler her şeyi...Çorak bir toprakta yürüyorum,ayaklarımın altında suya hasret çatlaklar...Yeşilin,rahmetin çoktan çekip gittiği bir yer...O yarıklardan bir ses yükseliyor..Belki de cehennemin çığlıkları..Duyabiliyorum...Bir şeyler beni bekliyor...
|
17-04-2007, 21:27 | #158 |
|
Sayın Çitlenbik ve Yamur damlası yazı ve şiir çalışmalarınıza katkısı olacagını düsündüyüm bir yazıyı özetliyerek sizlele paylasmak istedim.
Hollandalı Yazar Cess Nootebomm ile Şair Enis Batur Bir araya geldi. On yıldır NOBEL Edebiyat ödülü ne aday gösterilen Hollandalı yazar. Her iki ünlü yazarın ortak yönü farklı türlerden yazabilmeleri. Ama insanı anlatabilmek konusunda her ikisi de birinciliği şiire veriyor.. Farklı türlerde ürün vererbilmeniz.Bu Nasıl bir yeti? Cess Nootebom Üç tane hokkam var. Şiir yazacağim zaman,ilkini,gezi yazısı yazacağım zaman ikincisini,roman yazacağımda üçüncüsünü kullanıyorum demisti.Ne zaman Ne yazacağınızı bilemessiniz. Ces Nooteboom:Şiir bir azınlığa hitap eder ama bu azınlık en önemli azınlıktır. Enis Batur:BİR İnsanın şair olup olmadığına kendısi deyil,onun yerine başkaları söyleyeçektir. Şiirin en derin tabakaya inen yazı türü olduğunu söyleyebilirim. İnsanın hayatının anlamına ilşkin olarak farklı derinliklerde katmanlar söz konusuysa..ki öyle..bu katmanların en derinlerine inen yazı türü şiirdir. Cees Nootebom:Biraz karanlık ve yoğun bir dille de olsa insana ilişkin gercegi en iyi yansıtan türün şiir olduğunu düşünüyorum. Ama en iyisi bütün yazı türlerini kullanmaktır. İnsana ilşkin gerceğe birinden ulasamazsanız diyerinden ulaşmayı denersiniz. Bu söyleside Cess Nooteboom'un çevirmenliğini yapan Kemal Küçükgedik Vatan gazetesi kitap eki |
18-04-2007, 17:38 | #159 |
|
Küf kokularına bulanmış şarkılar seçtim,sandıklardan çıkarıp gün ışığıyla barıştırdım onları...Küskün hallerini atamadılar üzerlerinden...Çoktan sökülüp atıldılar dudaklardan...Belki bu yüzden çatladı dudaklarımız,susadık onlara,şarkıların çoraklığından böyle oldu belki...Tınlamıyor artık yüreğimde o nağmeler...Ruhundan bir türlü kopamayan yorgun bir beden gibiyim..Anılarımı sökemiyorum içimden...Yanlışlarımı görüyorum,vicdanımın kanlı elleri dönüp dolanıyor boynuma..Vicdanı yastığa koyup uyutmak zordur derdi bir arkadaşım..Hayat karşısındaki tecrübelerinden bu cümlenin doğduğunu şimdi anlayabiliyorum,ne kadar da doğruymuş.Bir ölümden sonra bunları düşünebilirdim,bir yas gününde,yitirilenin ardından bunlar söylenebilirdi belki,solgun ezgilerle,kimsenin bilmediği bir ağıtta adlarınızı sayabilirdim belki..Mezarlar açıldı beklenen birileri var,topraklar kurumadan uyumalı bu kumdan ve tüketmeye güdülenmiş böceklerden ibaret yataklarda...Anılarımın gözlerinden akan yaşları silmeyi başarabilsem ne âlâ,o zaman rahatla uyuyabilirdim o ıslak döşeklerde...Hani bir daha güneşin doğuşunu göremem diye üzülürdüm,bir daha koşamazsak o çiçeklerle oynaşan kırlarda diye..Ve bir belki daha..Belki sadece bir belki...Keşkeleri bıraktım eşiklerde,o kapıları bir daha açmayı istemiyorum,içeri süzülecek olan karanlık gölgelerden korktuğum için böyle olabilir.Doğru cevapları bilmiyorum...Eski caddeleri,çocuk ayaklarımla bıraktığım ufak izleri görmeyi istiyorum,kim bilir hangi salıncak zincirine dolandı kaldı umutlarım,kim bilir en son hangi oyundan sonra yorgunluğu tatmıştım,Hangi yastıkta bırakıp da gittim düşlerimi...Hayallerim de eski oyuncaklarım gibi tek tek atıldı mı sobalara..gecekonduların arasında ay ışığını yakalamak çok kolaydır,sokak lambalarını pek bilmezdik biz,şimdi sokak lambaları bile aydınlatamıyor ruhumdaki karanlık caddeleri...Şehrin karmaşasında erkenden büyütüldük,acele edildi nedense...Güçlü görünmemiz gerektiğini öğütlediler hep,roller hep belliydi,oynamalıydık gerektiği gibi..Hiç bu soruyu sormadım:Olması Gereken Bu Mudur?Soruma gelecek olan yanıtlardan ürküyordum sanırım...Eskiden yetinmeyi daha iyi bilirdim,eve elinde ekmekle gelemeyen bir babanın saçlarımı okşaması bile doyururdu sanki beni,belki de açlık o değildi,şimdi o kadar açım ki bazı şeylere..Ve hiçbir şey doyuramıyor beni...Hatırlarım o akşamları,ekmek de istenmezdi birilerinden(biz hiçbir zaman bir şeyleri isteyemezdik,kendimiz sağlardık tıpkı şimdi benim yaptığım gibi...),annem alırdı biraz un su ve tuzdan ekmek yapıverirdi,ne kadar da becerikliydi benim gün görmemiş annem...O ekmeklerin tadı emeklerden mi öyle güzeldi acaba..Bilmiyorum ki...Hâlâ hafızamda küçükken oynadığımız oyunlar,şimdiki oyunlardan farkı ne?Birçok farkı var,mesela o oyunlar olmak istediklerimizden ibaretti..Şimdi olduğumuz gibi değil,avukatsan avukat gibi oynayacaksın,ona göre davranacaksın,anneysen anneliğinde çok dikkatli ve özverili olacaksın.Oysaki o oyunlarımızda çocuğumuzu kucağımıza almak susturmaya yetiverirdi,ya şimdi?Yetmiyor,yetiremiyoruz ne yazık ki..Bir şeyleri beklerdik,kucaklarımıza dünyayı sığdırabiliriz derdik,bir şeyleri bilmediğimiz için böylesine cesurduk,şimdi hayatın öğrettiği korkaklıkla yaşıyorum günleri..Neden güçlüydüm?Sevdiklerimin yanımda oluşundandı belki de...Şimdi olduğu gibi birilerini sevmek zorunda kalmamıştım..Uzak bir şehirde değildim..Sevdiklerim benden bu kadar uzakta değillerdi hiçbir zaman,Ulaşmak istesem yapabilirdim,ulaşmayı hiç istemezdim o zamanlar..Şimdi kollarım aşamaz yolları, ne gökyüzü taşıyabilir güneşimi ne de rüzgarlar nefesimi...mahkum kılınmışım gibi yalnızlığa,öyle bir yalnızlık ki zannedilenden çok farklı...Kalabalıkların içinde yalnızlığı yaşayanlar varsa ancak onlar anlayabilirler beni..Gayrısı sadece 'Anlıyorum' der ve geçer..Basit bir empatiyle hiç kimse anlayamaz beni..Bir cenazenin omuzlardan toprağa düşüşü gibi,hanginiz gerçekten anlayabilirsiniz ki matemimi...
|
18-04-2007, 22:48 | #160 |
|
Ganj'da savrulmalı küllerim,
Ancak bu günahlardan öyle arınabilirim, Ne Nil,ne Dicle yıkayamaz ruhumu, Ruhları da dalgalarına katan Ganj'a bırakın beni... .................................................. .... Ya da,Ya da,Uzak memleketlerden birinde adı Türkiye olan bir yerde ezan seslerine karışmalı adım,ya da Kudüs olabilmeliyim insanların karşısında,bir genç kızın boynundaki haçı öperken dualarında var olmalıyım,iyilik ya da güzellik olarak o dudaklarda yaşamalıyım,ya da bir duvar olmalıyım karşınızda,ağlamalısınız ağladıkça arındığını sanmalısınız,bütün günahlarınızı yapıştırmalısınız yüzüme,soğukluğuma bile aldırmayacaksınız,ah bilmiyorum,Kudüs'ünüz olabildim mi,Ve halen halim ziyan,Harap bir kent bıraktınız ardınızda...Anlaşılamayan...Her şeyimi benden alıp bana günahlarınızı bırakıp gittiniz...Ganj'da savruluyor küllerim,Bir şekilde diğer ruhlarla koyun koyuna gezeceğim alemleri,Göremeyeceksiniz..Bilemeyeceksiniz.. |
21-04-2007, 22:22 | #161 |
|
Bazen yitikliğe gitmeli,kazanılmış ne varsa hoyratlıkla eritmeli,vurmalı zavallı bir denizyıldızı misali,yorgun ağlamaklı kıyılara...Ya da bir yıldız olmalı,gökyüzünün unutulmuş bir noktasında asılı kalmalı,bakışlardan uzak,benzetmelerden şiirlerden ırak...Kaybolmalı bilinmezliklerde...Hiçbir kalbe değgin yaşamamalıyım,bir gün gideceğimi bile bile bu diyarda kalmamalıyım,Anlamsızım...Bir türlü cevap bulunamayan sorular gibiyim,bir zaman akılda kalıp sonra silinir giderim...Ne güneşler ısıtabilir benim ruhumu,ne de yakılan kandiller..Hiçbir şey sol yanımdaki buz kütlesini eritemedi,eritemeyecektir de...Uzanmaya çalışır zehirli diller..Hiç kimse acılarımın tadını bilemedi,bilemeyecek de...
|
21-04-2007, 22:47 | #162 |
|
Ruhum paslı mengelerde acıyla kıvranıyor.....
|
22-04-2007, 17:18 | #163 |
|
ne olmalı acaba
dağ olsak yıkılırız taş olsak aşınırız deler geçerler ya da rüzgarla un ufak oluruz nehir olsak kurak yazlarda kuruyup gideriz ardımızda bir bataklık bırakırız okyanus olsak bizi arayıp bulurlar mı yoksa yine yitikliğimizle mi baş başa kalırız sanırım en iyisi insan olmak tek ayakla da olsa yürümeye çalışırız.. tek gözle aydınlıkları yakalarız... ama insan gibi insan olmak...? bunu hiçbir zaman başaramayacağız... |
22-04-2007, 21:44 | #164 |
|
Yasadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı,yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği .................. İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir,bir kuşa,bir çoçuğa Yaşamak yeryüzünde,onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya .................. Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla,gövdenle,tutkunla girecesin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin ................... İnsan bütün güzel mizikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle,ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına .................... Uzak ülkeler çekmeli seni,tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak,bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın .................... Ve kederi de yaşamalısın,namusluca,bütün benliğinle Çünkü acılar da,sevinçler gibi olğunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı ..................... Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var Yaşadıdın mı büyük yaşayacaksın,ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey,hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat,sunulmuş bir armağandır insana Ataol Behramoğlu |
24-04-2007, 18:36 | #165 |
|
ürküyorsun,niye?neden mezarlıkların yanından geçerken içinden şarkılar söylüyorsun,uğultularla ölüler eşlik etmeyecek midir şarkına?ya da ölgün kollar dolanmayacak mıdır ayaklarına?dehşetle düşmeyecek mi gözlerin beyaz taşlardaki yazılara...harfler tek tek yükselmeyecek mi gökyüzüne...siyah koskoca harfler...dualardan öte gelir isimler..sende de öyle olmayacak mı sanki?bir mezar bekçisi,yorgun,içinde bir ürperti...gece soğuk,gece karanlık...bir mezar taşları aydınlık...bir onlar alaca karanlığı delebiliyor...yavaş yavaş dumanlar yükseliyor,toprağın altındaki alevler mi sence?ruhlar kabirlerde azapla yanıyor...adımlarınla birlikte ateşler yürüyor...bu son dolunay,bu son hilal,yavaş yavaş gökyüzünü esir alıyor kasvetli bulutlar..bir yağmur bekliyor ölüler,bir serinlik diliyorlar,söndürebilmek için o nefret dolu ateşleri..bedeller ve günahlar..tüm hesaplar kapatılmayı bekliyor..
|
25-04-2007, 13:52 | #166 |
|
Küçük kız...
Söylediklerin hep yanlış... Büyümelisin küçük yıldız... Gökyüzünde yalnızlığa alış... |
26-04-2007, 12:00 | #167 |
|
iki nokta
bir düzlem üzerinde bulunan iki nokta arasında ki uzaklık o iki noktanın bir birine uzaklığını net olarak verir mii....?
|
27-04-2007, 20:18 | #168 |
|
Simsiyah Gecenin Koynundayım -YAPAYALNIZ-
Uzaklarda Bir Yerlerde Güneşler Doğuyor.. Kupkuru Bir Ağacın Dalıyım..-YAPAYALNIZ- Uzaklarda Bir Yerlerde Bir Şeyler Kök Salıyor.. --- Çatlamış Dudağımda Ne Bir Ses Ne Bir Nefes Uzaklarda Bir Yerlerde Türküler Söyleniyor.. ************************************************** Hepinizin Bildiği Bir Şarkıdır Kime Ait Olduğunu Yazayım Yine De,FSEK Gazabına Uğramayayım (*Barış Manço*) Yine aklıma bir şeyler geldi bu şarkıyı dinlerken...Beni anlatır gibi bu dizeler...Evet simsiyah geceler...Koyu ve kasvetli...Bazen gece bile ürküyor karanlığımdan...Bu şarkı düşüyor yüreğime..Söylüyorum sessizce...Kimseyi uyandırmadan,düşleri,hayalleri,ölümleri uyandırmadan...Gece bile ürküyor suskunluğumdan...Fırtına öncesi sessizlik dersiniz ya tıpkı öyle işte..Bazen anlamsız şeyler yapıyorum,çoğu insanın geride bırakıp gittiği şeyler...Salıncaklardan sarkıtıyorum asi başımı,ilk kez eğiliyor önünüzde belki de..Siz istediğiniz için değil,ben istediğim için..Ve gözlerimi çeviriyorum gökyüzüne..Dolunayı selamlar gibi,gözlerimi yerlerden toplayıp yıldızların arasına katıyorum ve sallanıyorum..olabildiğince hırslı ve güçlü...Kollarım,iki yanımda sallanıyor,rüzgarıma esir oluyor..ellerim asla yere değmiyor,işte halen çok küçüğüm demek ki..!büyümemişim,o tek yıldız gibi tek başımayım öyle büyüyeceğim..ve delicesine haykırarak şarkılar söylüyorum...Deli deyip geçiyorlar belki de,yakıştıramıyorlar bu coşkuyu bu taşkınlıkları...Halen bana alışamadınız mı?Uzakları burda yakalamaya çalışıyorum,uzakta mı diyorsunuz yakında mı,nerde miyim?Ruhların Küskün Olduğu Yerdeyim...Evet işte uzaklarda her şey bu yokluktan bihaber geçiyor..Türkülerinizi söylersiniz yine aldırmadan,meylerin tadıyla kendinizden geçersiniz,oysa ben kendimden geçersem ki ntek varlığım,her şeyimden vazgeçmiş olacağım..Savaştığım direndiğim şeyler o kadar güçlü ki,her yanımda birer yama..dolanıyorum ortada...Cesur mu görünüyorum,Demek ki korkaklığımı çok iyi gizleyebiliyorum..Zırhımı aşabilecek bir varlık tanımıyorum...Yok,Bu cümlelere devam etmenin bir luzumu da yok,Bunları yaşamanın da luzumu yok...Yokluğumdan ötesi Y.O.K |
02-05-2007, 19:31 | #169 |
|
Uzaklıklar?Ben kendime yeterince uzakken bir başkası bana ne kadar yakın olabilir ki ya da yakın olsa ne fark eder ki..?Bir düzlemi de binlerce,milyonlarca ve sayamadığımız kadar nokta oluşturur.Kalkıp ikisini seçersin,peki o noktaların diğerlerine olan uzaklığı?bunu hesap edebilir misin? |
02-05-2007, 22:15 | #170 |
|
söylemeyi unuttuğum şeyleri hatırlatan adam yalvarırım gitme...
|
03-05-2007, 15:00 | #171 |
|
iyi bakalım
KEREM OLMÜŞ DERLER aslı VARMIDIR?
|
03-05-2007, 15:36 | #172 |
|
Bak,geldim,yine burdayım.Tek bir yüzle geldim,yüzün yok diyemezsin dememelisin,en sevilen halimle geldim.Yüzümden sildim tüm boyaları,nisan yağmurlarında yıkadım saçlarımı,nasırlarla tanışmaya başlayan ellerimi..yine aynıyım ben aslında,değişmiş görünüyor kabım,değişmiyor içimdeki sırlar gizemler..ve hiç kimse anlayamıyor...hiçbir zaman çözülemeyecek bir bilmece olmayı çok seviyorum..ben bu halimden memnunum hem de çok..!kim ölürse ölsün yas tutamam ben..!ki komiktir hala bu devirde kerem ve aslı var mı)))))))))sayın avönder güzel bir diyalog oldu teşekkürler
|
03-05-2007, 15:39 | #173 |
|
valla başka var mıdır bilemem ama burda bir aslı var ....
|
03-05-2007, 15:43 | #174 |
|
Aslı,Leyla,Şirin...Namınız ne şekilde anılırsa anılsın siz hep aynısınız..Gözü yaşlı,elleri kalbinde,umudu hep var,hayalperest,imkansızlıkla savaşmaya cüreti var,ama mağlubiyeti düşünebilecek ya da öngörebilecek kadar cesur olamıyorlar...Aşkın realitesi hayatın realitesinin başladığı yerde son bulur...Güçler çatışması,Kalbinle mantığın,hayellerinle gerçeğin meydan savaşı..Çok zor...Kaldırılabilecek bir yük olduğuna inananları takdir ederim,ben ise kenara çekilmeyi yeğlerim..Aşkı,uzaktan izlemek çok güzeldir...Yalnızlıksa dibine vurana kadar yaşanınca güzeldir...
|
03-05-2007, 15:47 | #175 |
|
aşkımı doyasıya yaşayacak biriyle olmadığımda elbet ben de aslı değilim ,yalnızım ,tercihim yalnızlık,,ama bu aralar fazlasıyla aslıyım....
|
03-05-2007, 15:53 | #176 |
|
Ne mutlu size öyleyse ..cefakar bir Aslı olmamanız dileğiyle..
|
03-05-2007, 21:03 | #177 |
|
Bir dostun sözlerine ve gülümsemesine en fazla ihtiyaç duyulan bir vakittir bu...Başım dünyayla yarışır gibi,dönüyor...dönüyor...Hiçbir şeyi sabit kılamıyorum bakışlarımda...görüntüler kimi zaman aynı kimi zaman farklı...Her yaşanan,bir birinin tekrarı,her insan birbirinin kopyası..Söylenenler,Yazılanlar,Düşünceler ve hatta Düşler,Neden hep aynı?Durağanlığı sezebiliyorum..Ellerime dolanmış bir tutam siyah saç,Makasın keskin ucuyla darbeyi indiriyorum..Emek verdiğim her şeyi kendi ellerimle yok etmeyi deniyorum...Kollarımda kanlı izler görüyorum..Her yaşın kanlı bir izi...
|
08-05-2007, 17:58 | #178 |
|
sensiz günler akıp giderken, anlamadın sen hala bendesin....
|
10-05-2007, 12:50 | #179 |
|
Zamanın ayaklarının değmediği,ruhların bedenlerine küsüp gittikleri bir yerde,eski bir akşam üstü kıyısında, kadehlere yapışıp kalmış sarhoşluklarımla tahta pencerelerin rüzgarla inlemelerine dudaklardan sökülüp atılmış bir şarkıyla eşlik ederim...Gün olur gece olur devran döner ben yine yerimde sabit kalırım,saçlarıma kar bile yağmamış olacak öyle bir vakittir bilirim..açılacak kapılar sonsuza değin..Adımlar korkak..ve ıslak taşlardan bir ürpertiyle geçip gidecek..Kana bulanmış topraklar neye benzer bilir misin yağmurdan sonra...Dudaklardan sızıp giden kırmızı boyalar gibidir...Hangi halin daha güzel olduğunu bilemezsin sadece o resim karşısında gözlerini çevirirsin bir anlık meseledir hepsi bu...
|
11-05-2007, 18:27 | #180 |
|
Ucundan azcık oğlum
Pilavlık derdin Çok işterdin Torunun sünetini İşte buğün toplandık Hep beraber Herkes neşe içinde Senin isdeğini yerine getiriyorlar Bazıları belkide bilmeden Ama eksik olan bir tek sey var Senin herkesi güldüren o güzel espirilerin Yılların birikimini tasıyan Beyazlasmış saçlarınla Bütünlesmiş o güleç yüzün Bu mutlu günde İsterdim seninde aramızda olmanı Belkide sen aramızdasın Çünkü okadar güzel bir gece oluyorki Kızların torunların gecenin gökyüzünü aydınlatan Birer yıldız gibi Gecenin karanlığına bakıyorum oanda Bazı yıldızlar kayıp gidiyor boslukta Parıltılar sacarak sonsuza İşte öyle bir geceki Bu gece Kelimelerle ifade edilecek gibi deyil Kilometrelerce uzaktan gelmişler doştlarımız Bu geceye Süslemişler geceyi lazer ısıklarıyla Herkes kosusturmakta durmadan Eksikleri yok etmek için Tüm eksikleri yok etselerde Senin eksikliğin var bu gece içimde BABA Oğlumun sünettinden M .E .Sezen |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |