Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Evlilik İçi Tecavüz !!!

Yanıt
Konu Notu: 3 oy, 4,67 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-02-2007, 00:36   #91
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı


Şiddet iz bırakmadan kaybolmaz.Bu iz fiziksel olabilir veya olmayabilir.Ama her durumda şiddetin ruhsal nekrozunu şiddet mağdurunda bulabilirsiniz.

Öldürme tehtidi ile gerçekleştirilen bir tecavüz sonrasında mağdurun direnme şansı yoksa,ya da iradesini engelleyen bir başka sebeple hayır diyemiyorsa,kadında fiziksel darp belirtileri aramak çok da sonuç vermeyecektir.

Kaldı ki fiziksel darp uygulanan vakalarda bile delillerin nasıl değerlendirildiği,cinsel şiddete ilişkin eğitimden geçmemiş hekimlerin nasıl yanılabileceğini de bir çok örnek göstermektedir.

Bu nedenle öncelikle kavram olarak evlilik içi tecavüz kavramını kabul etmek,gerekli eğitimden geşmiş hekimlerin bu alanda faaliyet göstermesini sağlamak,şiddetin fiziksel ve ruhsal izlerini delillendirmek gerekmektedir.

İddialar bu sistem sayesinde somut hale gelir.

Alıntı:
Hiçbir biçimde çocuk yapılmasına olanak tanımayacak davranışları

Konumuz gebelikten kaçınma veya korunma değildir.
Evlilik içi tecavüzün amacı sizin tabiriniz ile çocuk yapmak değildir.Öyle olsaydı adet görmeyenler,histerektomi operasyonu geçiren kadınların evlilik içi tecavüz mağduru olmamaları gerekirdi.

Ya da doğum kontrol yöntemi kullanmak konusunda anlaşmış eşler arasında "çocuk yapmak" cinselliğin amacı olamayacağına göre,tecavüz bu eve de uğramazdı.

Azospermi olan erkeklerin asla tecavüz sanığı olmamaklığı gerekirdi.

Evlilik içi tecavüzün yıkıcılığını , hukuk dışılığını konuşurken çocuk yapma niyetini konuşmanın yanlış bir seçim olduğunu düşünüyorum.


Alıntı:
Evlilik akdinin neleri içerdiği açıktır
.

Evlilik aktinde tecavüz serbesttir mi yazıyor sn.Hekimbaşı.


Alıntı:
Eğer yazılı bir evlilik akdine konu olmadı ise, bu tür davranışların hoş görülmesi ve yargı yoluyla ödüllendirilmesini doğru bulmuyorum.


Tecavüz ,sadece tecavüzüdür ve evlilik içi veya dışı olması onun niteliğini değiştirmemektedir.
Evlilik akti olmayan kişiler arasında olması tecavüzü hoşgörmeye sebep gösterilemez.

Sonuç olarak Sn.Hekimbaşı:Savlarınızı fazla gecikmiş
buluyorum.Bu tartışmalar fazlası ile yapılmış ve TCK da evlilik içi tecavüz kabul edilmiştir.

Orduya güvendiğiniz kadar yargıya da güvenmenizi dilerim.

TCK da kadının insan hakları için inanılmaz gayretler sarfetmiş,güçlü dirençlere rağman yasada devrim niteliğinde düzenlemelere yol açmış bulunan bütün kadınları ve destek verenleri saygıyla selamlıyor, alkışlıyorum.

Saygılar
Old 27-02-2007, 01:59   #92
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Kayar,

Somut kanıt, sadece fiziksel anlamda değil, psikiyatri raporuyla da pekala olabilir. Tecavüz serbesttir ve yerindedir diye bir görüş öne sürmediğimi de açıkça belirttim sanırım. Evlilik akdinin hangi koşullarda neleri içerdiği konusundaki görüşlerim de çok açık. Bunların hiçbirisi sizin ifade ettiğiniz anlamlara çekilebilir nitelikte değil.

Bir şeyin TCK nda yer alması, onun herkes tarafından makbul görüleceği veya olumlu sonuçlara yol açacağını göstermez. Yarın değişmeyeceğinin de garantisi değil. Daha önce nasıl değiştiyse, yine değişir. Takdir edersiniz ki, kimsenin makbul görme zorunluğu da yok. Yasaların her zaman harfiyen uygulandığını iddia edemeyeceğimiz gibi; toplumları biçimlendirme gücü olduğunu da söyleyemeyiz. Bütün bunlardan ayrı olarak; neyin geri, neyin ileri; neyin yerinde, neyin yersiz olduğunu zamanın göstereceği, yasaların belirleyemeyeceği noktasından hareketle; görüşlerimi de elbette dile getireceğim.

Bu konunun orduyla ilişkisini kurmanızı gerçekten yadırgadım. Yazdıklarımı yakından izlemenizden gurur duydum açıkçası; ama o yazımdan yargımıza daha az güven duyduğum kanısına kapılmanız beni üzdü dersem yalan olmaz. Umarım Amerika' lı yöneticinin dediklerine ilişkin haberimi de okumuş ve olumlu olumsuz her yönüyle değerlendirmişsinizdir. Ben gerçekleri, elle tutulan şeyleri konuşmayı severim. Bana göre çok fazla sanal kalan hukuka, insanın kendi başına yarattığı tek uygulamalı alan olmasından dolayı ilgi duyduğum için buradayım. Elimden geldiğince birikim, deneyim ve düşüncelerimi açıkça ve dürüstçe paylaşmaya, öğrenebileceğimi de öğrenmeye çalışıyorum. Ancak, her ne nedenle olursa olsun, yazdıklarımın kapsamı dışında yorumlanmasından rahatsız olmamam mümkün değil.

Saygılarımla,
Old 27-02-2007, 03:27   #93
Cest la vie

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Dr.Cem Hekimbaşı
Bir şeyin TCK nda yer alması, onun herkes tarafından makbul görüleceği veya olumlu sonuçlara yol açacağını göstermez. Yarın değişmeyeceğinin de garantisi değil. Daha önce nasıl değiştiyse, yine değişir. Takdir edersiniz ki, kimsenin makbul görme zorunluğu da yok. Yasaların her zaman harfiyen uygulandığını iddia edemeyeceğimiz gibi; toplumları biçimlendirme gücü olduğunu da söyleyemeyiz. Bütün bunlardan ayrı olarak; neyin geri, neyin ileri; neyin yerinde, neyin yersiz olduğunu zamanın göstereceği, yasaların belirleyemeyeceği noktasından hareketle; görüşlerimi de elbette dile getireceğim.

Sayin Karacaoglu,
Bilmiyorum farkinda misiniz ama her mesajinizda aciklama yaparken bile daha inanilmaz seyler soyluyorsunuz. Insan Haklari ve ozellikle Kadin Haklarina karsi bu derece aleyhte cumleler sarfetmeniz, her defasinda beni cok daha fazla sasirtiyor.
Acaba sadece muhalefet etmek icin mi yaziyorsunuz, yoksa gercek dusunceleriniz mi bu?
Ilk ihtimal kabul edilebilir ama, yok hayir, ikinci ihtimali insanlik adina dusunmek dahi istemiyorum...
Saygilarimla
Old 27-02-2007, 10:39   #94
Hekimbaşı

 
Varsayılan Salla başı al maaşı mı yapayım?

Sn.Ahu,

İşaret ettiğiniz bölümde gerçeklerden başka ne var? İnsan haklarıyla ilgili hiçbir sorunum yok; hatta düşünce ve ifade özgürlüğü açısından yeterince açık ve güçlü olmadığını, herkesi eşit varsayarak düzenlendiğini, halbuki sosyo-ekonomik açıdan gücü yeterli olmayanlarla yeterinden fazla olanların bu haktan eşit oranda yararlanamayacaklarını düşünüyorum. Cinsiyete dayalı ayrıştırılmış haklara karşı çıkıyorum, bu doğru. Kadınlara ikinci sınıf insan muamelesi yapılması diye özetlenebilecek tüm bozuklukları toplumsal hastalık olarak nitelendiriyorum. Başka diğer bu tür bozukluklar da var (Bkz.SHÇG-Sünnet). Hepsi için görüşüm aynı: bunlar yasayla düzelmez; kendi kendimizi kandırmış oluruz; kaş yaparken göz çıkararak yeni dengesizlikler yaratırız diyorum. Toplumsal hastalıkların gerçek ve köklü tedavisi eğitimdir, yasayla düzeltmeye çalışmak biraz işi hafife almak, kolaycılık gibi geliyor bana. Yasaların yol açabileceği haksızlık ve dengesizliklere de bu nedenle işaret ediyorum. Her ne kadar entellektüel insanlar olsak da, herkes olayları sadece kendi özel ve mesleki yaşamı çerçevesinde görür ve ona göre bir görüş geliştirir. Hukukçularla benim aynı olaya aynı yerden bakmam mümkün değildir. Onlar yargıya yansıyan bölümü, yansıdığı kadarıyla görecekler, bizim mesleki açıdan içine girdiğimiz sorunlarla karşılaşmayacaklardır; varsayımından hareketle, bazen uç noktalara kadar uzansa, bazılarınızı öfkelendirse de, örneklemek durumundayım. Benim başka nasıl katkıda bulunmamı beklersiniz ki? Aksi 'salla başı, al maaşı' gibi birşey olur. Herhalde bunu istemiyorsunuzdur.

Hem böylece sizin de tartışacak bir muhatabınız oluyor. İyi birşey değil mi? Bana kızmak, 'geri', 'bağnaz' demek yerine yargının işaret ettiğim sakıncaları nasıl çözeceği söylense yeter aslında. O durumlarla karşılaşıp karşılaşmadığınızı, karşılaştığınızda ne yaptığınızı, nasıl karar aldığınızı ben bilemem ki. Nitekim, şimdilik durum pek umutlu görünmüyor; bol bol yargılandım, herhalde yakında ömür boyu susma cezası da alırım. Burada yazıyor olmam yasaları ve yargının işleyişini bilmem önkoşuluna bağlı değil biliyorsunuz; öyle olsa, yazamazdım zaten. Dolayısıyla, oralara girmem söz konusu bile değil; ama öğrenmek, anlamak için sorgulamam gerek. Bunun daha etkin bir yolunu bilmiyorum. Susup oturarak öğrendiğim birşey olmadı benim. Oyuncaklarımın da hepsini söker, yeniden birleştirirdim. O yüzden hekimlik yapmak çok zor geldi bana; öyle merak ettiniz diye kurcalamaca, sökmece yok ya ...

Ayrıca; muhalefet iyi birşeydir, iktidar dahil herkese her durumda gereklidir; yoksa padişahlar yaratmak kaçınılmaz olur.

Saygılarımla,

Not: keşke burada olsaydınız, 4.toplantıya gelebilseydiniz, eşimi ve kızımı görseydiniz de; düşüp bayılsaydınız!
Old 27-02-2007, 11:41   #95
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sanıyorum bir yanlış anlaşılma var. Sayın Hekimbaşı tanıdığımız kadarıyla aydın bir kişidir. evlilik içi tecavüz yahut şiddete izin verebilecek bir yapıda olmayacağı neredeyse kesin gibi.. O halde neyi anlatmak istiyor cümlelerini bir kez daha okuyalım:

Benim anlayabildiğim kadarıyla şunu demek istiyor:

"Evlilik kurumunun yapısı gereği ev içinde yaşananların mahremiyeti vardır ve üçüncü kişiler özel alana giremeyeceği için yaşananlar, sağlıklı ve net olarak değerlendiremez. Sadece onların anlattığı kadarıyla yetinmek zorundadırlar. Evlilikte eşler iki kişidir. Eşler arasındaki çatışma ise doğal olarak bu iki kişi arasında cerayan etmektedir. Mahkemeye intikal eden bir olayda eşlerden birinin yalan söylemeyeceğinin garantisi yoktur. Kocasına kızgın olan yahut intikam almak isteyen bir eşin çok rahatlıkla "zorla tecavüze maruz kaldım" iftirasını atması mümkündür. Çünkü, eşler arasındaki cinsel ilişki doğaldır ve her zaman için mümkündür. Bu ilişkilerden her hangi birisinden sonra tecavüz iddiası dile getirilebilir. Hukuk, kurallarını koyarken bu tür olayların da mümkün olabileceğini hesap edebilmelidir. Karar verirken olay her yönüyle incelenmelidir. Salt iddia ile yetinilmemelidir. "

Sanıyorum bu yönde bir itiraz dile getiriyor.
Old 27-02-2007, 11:49   #96
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Mahkemeye intikal eden bir olayda eşlerden birinin yalan söylemeyeceğinin garantisi yoktur. Kocasına kızgın olan yahut intikam almak isteyen bir eşin çok rahatlıkla "zorla tecavüze maruz kaldım" iftirasını atması mümkündür. Çünkü, eşler arasındaki cinsel ilişki doğaldır ve her zaman için mümkündür. Bu ilişkilerden her hangi birisinden sonra tecavüz iddiası dile getirilebilir. Hukuk kurallarını koyarken bu tür olayların da mümkün olabileceğini hesap edebilmelidir



Sayın Dikici,

Avukatlık bir yaşam biçimidir şeklinde bir forum açtı bir hukuk öğrencisi üyemiz yakın zamanda, satırlarınızı okuyunca aklıma geldi Bir de, her şeyin daha iyi ifade edilebileceği bir yol vardır benzeri bir söz. Öncelikle meslek hünerinizi alkışlamak isterim..

Parantez içine aldığım ve Cem beyin ifade etmek istediğini zaman zaman benim de düşündüğüm kısımların yanıtlarını ise bu konu hukuk yahoo grupta tartışılırken aslında vermiştik. (Habibe hanım arşiv kayıtları duruyor mu?)

İki ana başlıkta iki ciddi itiraz:

1-Ev içinde yaşananın zor içerip içermediğini, tecavüz olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceğini bilemeyiz itirazı.

Katılmıyorum. Doktorlarımız bunu tespit edebilir. Adli tıp bu gibi durumlar için var.

2-Kişilerin şiddeti özellikle yeğlemediğini nereden bileceğiz itirazı.

Buna da katılmıyorum. Psikoloji, psikiyatri vb. (tam isabet eden bilim dalını yine Cem bey daha doğru ifade edecektir) de bunun için var.


Saygılarımla.
Old 27-02-2007, 12:21   #97
sahinaydın

 
Varsayılan evlilik mi evlemelilik mi?..

Alıntı:
EVLİLİK GEREKLİ Mİ?

Evliliğin amacı, eşleri kısıtlamak değil, ikisini bir bütün yapmaktır.

İnsanoğlunun dünya üzerinde ilk görülmesinden beri evlilik mevcuttur ve tarihin kaydettiği bütün topluluklarda aile kurumu baş tacı edilmiştir. Evlilikte iki cins birbirini tamamlar. İki vücut, iki kalp, iki ruh ve daha doğrusu iki şahsiyet birleşir.

Son dört bin yıldaki seksen uygarlıkla ilgili kapsamlı bir araştırma yapmış olan İngiliz antropolog John D. Urwin, her uygarlıkta aile bozuldukça uygarlığın da parçalanmaya başladığını görmüştür. Urwin 'in araştırmasına göre erkek, enerjisini şehvet ve arzuları yönünde kullanırken evlendiğinde ev kurmak için ter dökmekte, geleceğe yatırım yaparak en iyi faaliyeti göstermeye çalışmaktadır.

Neden evlilik ?

Son zamanlarda ailenin görevlerinde değişiklikler olduysa da şu dört temel ilke her zaman vardır ve var olacaktır:

1. Cinsel ihtiyaçların karşılanması : Toplumun huzurunu sağlamak amacıyla cinsel davranışlara çeşitli kısıtlamalar getirilir; evlilik kuralları da bu kısıtlamalardandır. Ancak cinsel ihtiyaçlar evliliğin tek amacı değildir.

2. Ekonomik işbirliğinin sağlanması : Bilinen bütün insan topluluklarında cinsiyete göre bir iş bölümü ve işbirliği vardır. Erkeklere fiziki güçleri sebebiyle daha ağır ve zorlayıcı görevler verilmektedir. Kadınlar için çocuk doğurma esas olduğundan bu görevin yanı sıra çoğunlukla daha hafif işler uygun görülmektedir. Kısacası kadının ve erkeğin aileye katkıları birbirini tamamlamaktadır.

3. Üreme, çoğalma ortamının sağlanması

4. Çocuğun yetiştirilmesi, bakım ve eğitimi (sosyalleşme) :
Aile üyeleri, bu konuda kendi paylarına düşeni yerine getirerek aile birliğine katkıda bulunurlar.

Peki evliliğin faydaları neler ?

Evlilik birçok ihtiyacımızın tatminini sağladığı gibi birçok avantajları beraberinde getirir. Onları kısaca sıralarsak;

- Kişinin hayatı düzene girer. Beslenmesi, ısınması, giyinmesi ve barınması tertipli olur.

- Ruh sağlığını tehdit eden yalnızlık ve sıkıntı hissi, ailenin sıcak ortamında kaybolur. Evlilik. tek başına yaşamaktan daima daha güven vericidir.

- Annelik ve babalık gibi zevklerin en güzeli tadılır.

- Hanımlar ekonomik emniyet duygusunu ve ihtiyacını tatmin ederler.

- İntihar, bunalım, ruhî hastalıklar evlilerde, bekarlara oranla daha az görülür. Çünkü evlilik kişiye bir taraftan sosyal bağımlılıklar ve sorumluluklar getirirken, aynı zamanda sosyal itibar ve korunma sağlar.

- İsraf, kumar, alkol ve benzeri kötü alışkanlıklara düşkünlük, sıkıntı, boşluk hissi, amaçsızlık, zaman israfı, kavgacılığa meyil, çabuk öfkelenme gibi problemler bekarlarda evlilere oranla daha sıktır.

- Evliliğin sağladığı faydalardan en önemlisi ise cinsel ihtiyaçların doyumu için bedenî, ahlâkî ve hissî yönden geçerli en iyi çözüm olmasıdır.

- Evlilikle psikolojik ve emosyonel birliktelik sağlanır. Aile içinde bütün bireyler ve öncelikle de karı ve koca arasındaki karşılıklı ilişkiler menfaate dayalı değildir. Ruhsal bir ilişki de söz konusudur ve bu ilişki sevgiyi, şefkati, merhameti, sevecenliği, karşılıklı güveni, fedakârlığı, teselli ve yardımı doğurur ve devam ettirir. İnsan tabiatının kendini en iyi şekilde ifadesi bu ilişki ile filizlenir. Erkek ve kadının ruhsal potansiyeli sadece aile kurumu çerçevesi içinde realize olur ve aile çevresi ve dış dünyada bu sayede iyilik ve fazilet duygularını yeşertir. Evlilik arkadaşlığında her eş sürekli artan bazı sorumlulukları yerine getirme duygusu yaşar. Aileye çocuklar da katılınca sevgi, şefkat ve fedakârlık değerleri gerçekliğe dönüşür ve sabit kişilik özellikleri haline gelir.

- Eşlerin sevdiği, güvendiği, cesaret verdiği, birlikte gülüp beraber geliştiği ve kendisine yalnızca kendisine ait olduğunu bildiği birinin olmasının getirdiği güven duygusu evliliğin bir diğer faydasıdır. Evliliğin amacı, eşleri kısıtlamak değil, ikisini bir bütün yapmaktır. Karşılıklı destek, sevgi ve teşvikle mümkün olan en üst seviyeye kadar geliştirmektir.

Kur'an-ı Kerim'de evlilik ve aile hakkında: "İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet var etmesi, O 'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda düşünen milletler için dersler vardır." buyrulmuştur.

Gerçekten aile toplumun temelidir ve hep var olmaya devam edecektir.



Evlilik bu kadar kutsal bir müessese ise,

Evlilik içi tecavüz,
Evlilik içi şiddet,

Aile Hukuku derslerinde sorunların çözümünü de gördüğümüze göre, daha kayda değer bir iş başarıp, lise döneminde “aile fertleri”,
“aile kurumu”, “ailenin önemi” gibi dersleri okutarak, kadın ve erkeğin üzerine düşen rolleri ve ailenin önemini gençlere, geleceğimize öğretsek de; “evlilik içi tecavüzü(!)”e fırsat vermesek, daha sempatik(!) olmaz mı?..
Old 27-02-2007, 12:42   #98
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Demirel

TCK sürecinde evlilik içi tecavüz konusunda verilen yanıtları bu konunun içine taşıdım.

Saygılar
Old 27-02-2007, 13:44   #99
Hekimbaşı

 
Varsayılan Çevirmene gerçekten gerek var gibi

Sn.Katılımcılar,

Sn.sahinaydın bizim aile yapımız ve ortak aile anlayışımızı tarif eden bir alıntı yapmış. Kendisine teşekkür ederim. Evlilik kurumunu hiçbir zaman 1+1=2 diye düşünmemek, 1+1=n diye düşünmek gerekir. Aile iki bireyin yanyana yaşamasından ibaret değil ki. Aileyi iki bireyin birbirini tamamladığı ve herkesin koyduğundan daha fazlasını elde ederek kazançlı çıktığı bir yapı olarak görmek, yaşamak, göstermek ve mümkünse herkese yaşatmak isterim. Maalesef bu yapı; sorunları da herhangi 2 insan arası ilişkiler basitliğinden çok daha karmaşık, n boyutlu hale getirmektedir. Bu karmaşanın dışarıdan müdahaleyle, hele de yasayla çözülmesinin söz konusu olabileceğine inanmam mümkün değil.

Keşke ruhsal değerlendirmeler Sn.Demirel' in dediği kadar kolay ve her zaman yerinde olabilseydi. Onu bırakın, fiziksel bulguların değerlendirilmesinde bile güçlüklerimiz var. Yani, alırız bir psikiyatri heyet raporu, kararı veririz demek çok akılcı görünmüyor. Biz bile bunlarda yüksek kuşku payı görüyoruz. (Belki gözünüze takılmıştır, bir adli tıp raporuyla ilgili SHÇG nda haber vardı.) Raporun ne içermesi gerektiği konusunda bile kuşkular ortadayken, raporun özünde de yüksek yanılma payı varsa, buna dayanarak yola çıkmak akılcı görünmüyor. Bu nedenle çoğu zaman fiziksel kanıtların peşine düşmek, onlara daha fazla inanmak gerektiğine işaret ediyor; ve ruhsal değerlendirmeler örneklemekten kaçınıyorum. Psikiyatri bilimine inanmadığımdan değil; ama sosyolojinin belirsizliği ve politikadan etkilendiği kadar psikiyatrinin de çeşitli görüş ve akımların aşırı etkisinde kaldığı bilinir. İyi birşey değil, ama yapısal. Elinizdeki ölçülebilir şeyler kesinlik taşımıyorsa sürekli spekülasyonların etkisinde kalmamak mümkün mü? Bu tıbbın bütün dallarında var, ama en çok psikiyatride. Raporlarını dışarıdan aile kurumunun içine dalmaya ve yargıya karar verdirmeye yetecek kesinlikte görmüyorum açıkçası. Bu elbette, sadece aile kurumu için geçerli. Bir hastaya PMD, Şizofreni, Depresyon tanıları koymakla ilgili değil. Psikiyatrinin en önemli açmazlarından biri neden-sonuç ilişkilerinin çok zayıf olmasıdır. Yani, birisinin depresyon geçirdiği tanısını koyabilir, bir tedaviye başlayabilirsiniz, ama depresyonun nedenini asla bulamayabilirsiniz. Ya günü ve yeri geldiğinde bu tür raporlarla karşılaşınca ne yapılacak? Veya, önemsenmediği için, ya da görülebilir tek gerekçe olduğundan dolayı yeterince sağlam olmadığı halde bir gerekçe yazılır ve ona göre karar alınırsa ne olacak? Yargıdan kuşku duyduğumu düşünenler var. Yargıdan duyduğum kuşku kadar kendi meslekdaşlarımdan da duyuyorum gördüğünüz gibi. Bu nedenle, aile kurumunun içine tek tarafı kayırır yönde dalmayalım diyorum. Çünkü, inanın, kadınlar aile kurumu içerisinde her zaman daha güçlü, daha etkin zaten. Dışarıdan yardıma ihtiyaçları yok. Üstelik, biz erkekler kafamızın dikine gittiğimiz için daha da kısa yaşıyoruz.

Ayrıca Sn.Dikici' ye çevirmenliği için teşekkür ediyorum, kendisine zahmet verdim. Ama bana, özellikle bu forumda, çevirmen ihtiyacı oldukça sık ortaya çıkıyor. Belki de buraya yazmamam gerek. Kendimi tutamıyorum, ne yapayım.

Saygılarımla,
Old 27-02-2007, 15:43   #100
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Keşke ruhsal değerlendirmeler Sn.Demirel' in dediği kadar kolay ve her zaman yerinde olabilseydi. Onu bırakın, fiziksel bulguların değerlendirilmesinde bile güçlüklerimiz var. Yani, alırız bir psikiyatri heyet raporu, kararı veririz demek çok akılcı görünmüyor. Biz bile bunlarda yüksek kuşku payı görüyoruz


Ama tıbbın hukukla kesiştiği noktalarda, tıbbın değerlendirmelerinin itibar edilebilir olması bir zorunluluk değil mi?

Bir doktor tıbbi tespitlere itibarı akılcı bulmazsa, ne olur her iki ilimden de bihaber mağdurların hali?

Yanı sıra kuşku payı olması nedeniyle tümden psikiyatri ilmini safdışı bırakmayı önermek neden? Sağlıklı bir psikolojiye sahip biri ile, cinsel sapma (tıp böyle tanımlamış) içindeki bir kişiyi tanıyıp teşhis etmek imkan dışı mı?

İmkan dışı diyorsanız, diyecek sözüm yok. Ancak başka bir örnek vermek gerekirse, babalık testlerinde alınan doktor raporlarının da %100 rakamsal oranına işaret etmediği halde (yanılmıyorsam %90'ın üzerinde tespit edildiği hallerde-yanılıyorsam lütfen düzeltiniz) babalığa hükmediliyor, "%100 demeyen rapora itibar edemeyiz, kuşkuyla karşılamak gerek", demiyor Mahkemelerimiz.

Saygılarımla...
Old 27-02-2007, 17:16   #101
Hekimbaşı

 
Varsayılan Birileri beni tefe koyacak yakında

Sn.Demirel,

Yapmayınız; nerde % 99? Basit bir kan testinin bile yanılma payı +/- % 5 standart sapmayla % 80 lerde gezer. Bizlerin onlarca test istememizin bir nedeni de budur. Her birinin kendi başına değerleri yerine, hepsinin belli bir kalıba uyup uymadığına bakarak karar veririz. Çünkü, bir dizi testin hep aynı yönde sapma göstermesi ve o yönün mantıklı biçimde bir hastalığa işaret etmesi çok çok düşük bir olasılıktır. Kaldı ki, işaret ettiği hastalığın söz konusu sapmalar konusunda hastanın tablosuyla uyumunun da ayrı bir tartışma konusu olduğu haller çoktur. Genetik testlerse neredeyse digital teknoloji kadar kesindir, çünkü onların yeri oldukça ayrı, birçok test isteyip sonucunu almışsınız gibi çok bileşenli karşılaştırmaya dayanıyorlar; birsürü kromozomdan birsürü gen var işin içinde. Zaten açıkça belirttim, psikiyatrideki sorun tanılarda değil, neden - sonuç ilişkilerinin kurulmasında. Örneğin, tecavüz durumlarında en sık konan tanı depresyondur. En zor şey de depresyonun nedenini saptamaktır. Şu anda siz bu yazıyı okuduğunuz için depresyona girebilirsiniz mesela. Belirtiler çıkar, hekime başvurursunuz, ne sizin, ne de hekimin bu yazıyı neden olarak saptamanız mümkün olmaz. Raporlara güvenmeyin de demiyorum; son çare, can simidi olarak başka çaremiz yok; ama olağan günlük yaşamda onlara göre karar vermek akılcı değil, çok hataya açık. Çok basit bir örnek vereyim: bir eşcinseli hasta olarak kabul ederiz, ama onun kimse farkına varmadan, hiç rahatsız olmadan, başı belaya girmeden, sağlıklı bir ömrü tamamlaması çok mümkündür. Bir toplumsal test, tarama yapıp eşcinselleri saptayamazsınız mesela. Dolayısıyla bu kadar yetersiz veriyle aile gibi bir kurumu hırpaladığınıza değmez. En azından adalet yerine gelmez; gelse, canım yanmazdı; ama bana mümkün görünmüyor. Biz araba tamircisi değiliz; insan yapımı, herşeyini bizim tasarladığımız bir aracı incelemiyoruz ki! Yaratanın yarattığı, evrenin bilinen en karmaşık yapısına bakıyoruz, anlamaya çalışıyoruz. Çok açık söyleyeyim, ben bir hekim olarak tıptan sizin kadar emin olamıyorum; meslekdaşlarım duymasın, beni tefe koyarlar, çok ayıp olur. Buradakiler de duymamış gibi yapar ve beni hoşgörürlerse ziyadesiyle memnun olurum.

Saygılarımla,

Not: Tıbbi testlerle ilgili verdiğim bilgilerin standart bir hekim görüşü olmadığını; hekimlerin genellikle pek ilgi duymadıkları tıbbi cihaz teknolojisi, medikal mühendislik ve digital teknoloji gibi alanlarla, biraz da zayıf kaldıkları istatistik ve matematik bilgilerini kapsadığını belirtmek isterim. Sözü edilen bütün başlıkları kapsayan çalışmalarım olmuştur (Ör: diyaliz sıvısının uygulama süresini nasıl etkilediği, SFT cihazları duyarlıklarının tanıya etkisi, sıvı solumada manyetik endüksiyonun etkileri, digitalize edilmiş EKG nin analizinde mantıksal anahtarlar vb). Hekimler genelde bunların sonuçlarını kullanmakla yetinir, arka planda olup bitenle pek ilgilenmezler. Daha okuldan mezun olmadan 5.000 hasta dosyasında notum vardı ama, hekimliğim sırasında ben hastalardan çok bunlarla ilgilendim, en azından daha çok sevdim denebilir.
Old 27-02-2007, 19:23   #102
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Çok basit bir örnek vereyim: bir eşcinseli hasta olarak kabul ederiz, ama onun kimse farkına varmadan, hiç rahatsız olmadan, başı belaya girmeden, sağlıklı bir ömrü tamamlaması çok mümkündür

Sayın Hekimbaşı,

Uzmanlık alanınızı bilemiyorum ama eşcinsellik psikiyatrlarca artık hastalık olarak tanımlanmamaktadır.

Bir yazınızda sizin de isabetle belirttiğiniz üzere, tedavisi imkansızdır. Eşcinsel olan veya bu deneyimi yaşayan kişi için geri dönüş yoktur (kendisi istese bile). Erkekler için durum böyle, kadınları bilemeyeceğim.

Ancak artık nedeni her ne ise (tedavisinin gayri kabil oluşu mu, ya da başka ahlaki değişimler, ya da insani gerekçelerle mi) bu bir seçim olarak kabul edilmekte. (En azından tıp dünyası böyle diyor)

Daha sonra yeniden yazacağım.

Saygılarımla...
Old 27-02-2007, 22:21   #103
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Demirel,

Eşcinselliğin konuyla bu kadar köklü ilişkisi nereden kuruldu, anlayamadım. Olsun, oradan konuşalım. Seçim olarak kabul edilmesi tıbbi açıdan bir anlam ifade etmiyor. Biz tedavi edemediğimiz durumlarla ilgili faaliyette bulunmaz, onların yan etkileriyle ilgileniriz (Bunu belirtmiştim). Sn.Kayar' a söylediğim şeyi size de söylemekle yetineceğim; lütfen ruhsal hastalık, bozukluk tanımlarını okuyunuz. Felsefesi olmayan bilim olmaz biliyorsunuz. Orada burada, şu ya da bu nedenle bir duruma başka bir ad verilmesi bilimin temel tanımlarını değiştiremez (Bunu da belirtmiştim). O dedikleriniz zorunluluk nedeniyle razı gelme kapsamındadır. Bilimle ilişkisi yoktur. İnsanların damgalanmaması açısından da gerekli ve yararlıdır (Bunu da belirtmiştim). Hasta olup olmadıkları konusunda ne düşündüklerini net biçimde öğrenebilmek için soruyu psikiyatristlere şu şekilde sormanız gerekir (öğretiyor filan demeyin lütfen): eşcinsellik, ruhsal açıdan tümüyle sağlıklı bir durum mudur? Eğer; 'ama', 'bazen', 'fakat', 'öyle olsa bile ...' gibi parantezler açılmaksızın, doğrudan 'Evet, kesinlikle, kuşkusuz ve tartışmasız sağlıklı bir durumdur' yanıtını verecek birini bulursanız, bana da haber verin, onunla tanışmak isterim. Özellikle ABD den filansa, daha büyük mutlulukla tartışmak isterim. Bunun benim uzmanlık alanımla da hiçbir ilgisi yok. Merak ediyorsanız, ben bir Fizyoloji uzmanıyım; neler yaptığımın (sadece) bir kısmını özgeçmişimden okuyabilirsiniz. Fizyoloji, insan vücudunda neyin, neden, nasıl olduğunu, oluş mekanizmalarını inceleyen bir bilimdir. Temel bilimdir; ama bu sizi yanıltmasın; benim hekimlik yaşamım bundan ibaret değil; onbini aşkın da hastam oldu; üstelik bir kısmı da yabancı, dünyanın hemen her yerinden: Japonya, Tayland, Filipinler, ABD, Avustralya, Kanada, Güney Afrika, Kenya, bütün Arap ve batı Avrupa ülkeleri, eski SSCB ülkeleri; nereden isterseniz. Ben 15 yıl günde 16 saat, 10 yıldır da günde 12 saat çalışmış, hala da aynı hızla çalışmakta olan bir insanım. Bunu anlamak zor olabilir, ama öyle. Yaradanı ve yaratılışı anlamak için yaratılanlarda gizli bütün ipuçlarını anlamak gerekir diye düşünürüm ben. Ne yazık ki öğrenmenin sonu yok; muhtemelen de ömrüm yetmeyecek; ama ne yapalım, el uzatan, hızlandıranlar olur diye umut ediyorum.

Saygılarımla,
Not: Hiçbirşey için 'tedavisi imkansızdır' demem; demedim; bu kendi cehaletinin bilincinde olmaksızın yaradana saygısızlık olur. Sadece tedavi edemediğimizi veya etme olanağımız bulunmadığını söylerim. Arada, tıbbi ifade açısından çok büyük fark var.
Old 27-02-2007, 23:01   #104
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı,

Konuyla köklü bir ilişki kurulmadı. Ancak bu örneği forumda siz verdiğiniz, aynı örneği geçen hafta bir başka forumda yine verdiğiniz, iki farklı forumda aynı örneği dile getirdiğiniz için dikkatimi çekti. O zaman da size katılmamış,ancak yanıtlamamıştım. Kısmet burayaymış

http://www.turkhukuksitesi.com/showt...?t=7454&page=4

Yanıtlamak da demeyelim de, kulak dolgunluğunu aktarmak diyelim. Bu kulak dolgunluğunun doğruluğunu da sayın Kayar, linkini verdiğim forumda 98 no.lu mesajı ile yanıtlamıştı aslında.

Doktor olmadığım için, tıp dünyasının kabullerini tanımamak hakkım olduğunu düşünmem. Ama kişisel ve bilimsel olmayan düşüncemi açıklamam gerekirse, bence de sağlıksızdır. Bu yorumum ise ne bilimseldir, ne de tıp dünyasının ilgisini çekecektir.

*

Aynı söylemi hukukta da geliştirmek mümkün. Varsayalım ki bana göre zina suç olmalıdır. Bir hukukçu olarak, "zina suçtur" diyemem. Değildir çünkü. Hukuk dünyasının yaşayan kurallarında değildir en azından ve yine en çok bir boşanma nedenidir. Ayşe hanım kendisini aldatan kocasının ömür boyu kara zindanlara mahkum edilmesini istese ve bunun hak,adalet olduğuna tümüyle inansa bile, hukuk ona katılmaz.

Özetlemek gerekirse, hukuk kuralları düşünce düzleminde kişisel fikirleri yok etmese bile, onları tanımayı zorunlu kılar. Bu çerçevede, tıp ilminde de paralellik olduğunu sanıyorum.

*


Asıl konumuza dönersek;

Doğrusu belki de konuya bir jinekolog ve bir psikiyatr hekimin katılımı olmadan, evlilik içi tecavüz ve ispat güçlüğü konusu ile ilgili olarak iki ana başlık altında ileri sürülebilecek itirazların akibetini, peşinen kuşku ve karamsarlığa terketmeyelim derim.


Saygı ile.



(Not: -Yukarıdaki mesajınızın başlığını gördüğüm için- Kimse sizi tefe koymaz. Aksine, muhalefetiniz ve aktif katılımcılığınız için teşekkürler!)
Old 27-02-2007, 23:05   #105
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba

Eşcinsellik konusuna devam edilmesi tercih edilecekse başka bir başlıkta devamını öneriyorum.Konu dağılmak üzere)

Saygılar
Old 27-02-2007, 23:34   #106
Hekimbaşı

 
Varsayılan Torunlara miras kalsın

Sn.Demirel,

Sizin de haklı olduğunuz yönler var; bunları reddetmiyorum, çünkü edemem; felsefi olarak itiraz edecek birşey bulamıyorum. Her yasa koyucu kendi tercihlerini yapar. Tercihlerin doğru olduğunu bazen bir ömür içerisinde görebiliriz, bazen göremeyiz. Ama bu tercih; o yasalar çerçevesinde yaşamak zorunda olan insanlarca ne kadar benimsendiğine göre adalet dağıtır, mutluluk verir, huzur sağlar. Bana ne huzur ne de güven vermiyor; adalet dağıtacağına da inanmıyorum; ne yapalım. Birkaç on-yıl sonra küreselleşme furyasının yol açtığı kaos sona erdiğinde çocuklarımız veya torunlarımız tartışır artık.

Saygılarımla,
Old 28-02-2007, 04:41   #107
Cest la vie

 
Varsayılan

Sayin Karacaoglu,

Oncelikle lutfen 'beni susturacaklar', 'belki burada yazmamam gerek', 'salla basi al maasi mi yapayim' turunden cumleler kurmayi, ya da bu konuda kaygilanmayi birakiniz. Forum alaninda bulunuyoruz ve simdiye kadar forum kurallara uygun muhalefetten hickimse 'susturulmadi'. Aksine tasidiginiz gorus ne olursa olsun, bunlari emek sarfederek nitelikli mesajlar halinde yazmaniz ve sayginizi hic kaybetmemeniz gercekten takdire deger.

Ne var ki bu sekilde takdir edip saygi duydugum degerli bir uyemizden, tepki gostermis oldugum cumleleri duymak beni oldukca hayal kirikligina ugratti. Ancak sonraki mesajlarinizda dusuncelerinizin benim anladigim sekilde (en azindan tam anlamiyla) olmadigi izlenimi edindim. Daha aciklayici yazdiginiz icin tesekkur ederim.

Elbette karsilikli olarak birbirimizden ogrenecegimiz cok sey var. Bu nedenle forumda bulunmanizdan hem kendi adima hem de sizin adiniza oldukca mutluyum.

Izninizle son tepkimde alinti yapmis oldugum cumlelerinizle ilgili, haddim olmayarak ama meslegim olarak bir iki aydinlatma yapmak istiyorum:

Alıntı:
Bir şeyin TCK nda yer alması, onun herkes tarafından makbul görüleceği veya olumlu sonuçlara yol açacağını göstermez. Yarın değişmeyeceğinin de garantisi değil. Daha önce nasıl değiştiyse, yine değişir. Takdir edersiniz ki, kimsenin makbul görme zorunluğu da yok. Yasaların her zaman harfiyen uygulandığını iddia edemeyeceğimiz gibi; toplumları biçimlendirme gücü olduğunu da söyleyemeyiz. Bütün bunlardan ayrı olarak; neyin geri, neyin ileri; neyin yerinde, neyin yersiz olduğunu zamanın göstereceği, yasaların belirleyemeyeceği noktasından hareketle; görüşlerimi de elbette dile getireceğim.

Cevabinizda bu cumlelerinizi daha detayli aciklayarak, dusuncenizin yonunu daha iyi anlamis olmaktan mutluyum, tesekkurler. Dediginiz gibi, 'egitim sart'. Ancak bazi durumlar vardir ki, yaptirima baglamazsaniz egitim kifayetsiz kalir. Cogu bize ozgu sosyal konularin hukuk tarafindan duzenlenmesinin sebebi budur. Bunlara ornek olarak 'imam nikahi'ni verebilirim. Resmi nikahtan kacip sadece imam nikahiyla birlikte yasamak(evlenmek demiyorum cunku kanunumuza gore evlenmek resmi sartlarin yerine getirilmesiyle olur) hatta imam nikahiyla es sayisi 4'e kadar cikabileceginden, birden fazla kadinla evlenmek oldukca yaygin bir kurumdu. Ne yazik ki halen varligini surdurmekle birlikte(egitim sart!) bu durumun, 'imam nikahi'nin hem evlenenler acisindan hem de nikahi yapan imam acisindan belli yaptirimlara baglanmasiyla oldukca azaldi. Bu azalma, egitimle olabilecek azalmadan cok daha hizli gelisti. Peki bu durum herkes tarafindan makbul mu goruldu? Hayir, ozellikle toplum yapimiza, geleneklerimize aykiri bir durumdu. Ise yaradi mi? Evet, kesinlikle. Ancak toplum tarafindan makul gorulmedigi icin degistirilme yoluna gidilseydi ne olurdu? Kat be kat daha fazla magdur kadin ve cocuk olurdu!

Gordugunuz gibi sadece egitimin degil, kanunlarin da toplumu degistirme gucu var, ve kanunlar devlet tarafindan uygulanmaya zorlandigindan, etkisi bazen daha bile fazla diyebilirim.

Son olarak, bunu ikinci dile getirisiniz ama altini cizmeliyim ki ben size hicbir zaman 'bagnaz, tutucu' vs seklinde ifadelerde bulunmadim. Esiniz ve kizinizla tanismaktan da mutluluk duyardim-dusup bayilacagim bir sey olmazdi emin olunuz.

Saygilarimla
Old 28-02-2007, 05:54   #108
Cest la vie

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sahinaydın
Evlilik bu kadar kutsal bir müessese ise,

Evlilik içi tecavüz,
Evlilik içi şiddet,

Aile Hukuku derslerinde sorunların çözümünü de gördüğümüze göre, daha kayda değer bir iş başarıp, lise döneminde “aile fertleri”,
“aile kurumu”, “ailenin önemi” gibi dersleri okutarak, kadın ve erkeğin üzerine düşen rolleri ve ailenin önemini gençlere, geleceğimize öğretsek de; “evlilik içi tecavüzü(!)”e fırsat vermesek, daha sempatik(!) olmaz mı?..

Sayin sahinaydin,

Alintilamis oldugunuz metin ile konu arasinda hicbir bag kuramadigimi belirtmek isterim. Burda konu 'evlilik ici tecavuz', evliligin ne kadar kutsal oldugu ya da olmasi gerektigi degil, bu konuda kimse itirazda bulunmuyor, bulunsa bile aksini iddia etmek 'evlilik ici tecavuzu' mesrulastirmiyor.
Kaldi ki, metnin kaynagi ve yazari da belli degil. Umarim FSEK'e aykiri bir durum yaratmamissinizdir. Metin her ne kadar maarif takvimin arkasindan alinmis bir yazi izlenimi verse de, oyle birsey yapmamis olacaginizdan emin olarak sizden kaynak ve yazar belirtmenizi rica ediyorum. Konumuzla ilgili baglantisini da daha net kurarsaniz da sevinirim.
Saygilarimla
Old 28-02-2007, 08:08   #109
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
Her beş kadından biri eşinin tecavüzüne maruz kalıyor
.


Alıntı:
Prof. Dr. Yüksel de, toplumda cinsel şiddet gören kadınların bunu açıklamakta yaşadığı zorluğu vurguluyor. Toplumda yaygın kanının "kadının tanımadığı bir erkeğin tecavüzüne uğramasındansa kocasının tecavüzüne uğraması iyidir, barışırlar" olduğunu anlatan Yüksel, eşlerinin, sevgililerinin taciz ve tecavüzüne uğrayan kadınların uzun süreli travma yaşadıklarını belirtiyor.

http://www.bianet.org/2007/02/27/92659.htm
Old 28-02-2007, 12:15   #110
sahinaydın

 
Varsayılan :)

Sayın Ahu;
Alıntı:
Bütün fikir ve sanat eserlerinin, yayımlanma veya kâr amacı güdülmeksizin şahsen kullanmaya mahsus çoğaltılması mümkündür. Ancak, bu çoğaltma hak sahibinin meşru menfaatlerine haklı bir sebep olmadan zarar veremez ya da eserden normal yararlanmaya aykırı olamaz.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na (FSEK'ye) aykırı bir davranışım olmadığını belirtmek isterim.
Ayrıca alıntının son paragrafında ayet geçmesi, yazının deyiminizle eskimiş bir takvim yaprağından alınmış izlenimini verse de, metin güncel bir siteden alınmıştır. Sitenin ismini komik bulduğumdan (www.disikus.net/evleniyorum.php?ev=27) belirtmemiş olabilirim.
Arama motorlarına "evlilik gerekli mi" yazdığınızda bir çok sitede bu yazıyı okuyabilirsiniz, ancak tüm çabalarıma rağmen yazarın adını bulamadım.
Kaldı ki alıntıyı yaptığım sitede de belirtilmemiş.
Alıntı:
Madde 7- Hak sahibinin rızasiyle umuma arzedilen bir eser alenileşmiş sayılır
Alıntı:
Eser sahipliği hakkında karineler:
I- Sahibinin adı belirtilen eserlerde:
Madde 11- Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır.
karineye göre de eserin sahibi dişi kuş
Herhangi menedici bir kayda da rastlamadım.

Konu-alıntı-metin arasındaki bağlantıya gelince;
Alıntı:

EVLİLİĞİN GENEL HÜKÜMLERİ

A. Haklar ve yükümlülükler
I. Genel olarak
Madde 185- Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.
Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.
Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.
BOŞANMA
II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
Madde 162- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar


Cinsel saldırı
Madde 102- (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi, mağdurun şikayeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır.
ANAYASA
IV. Özel hayatın gizliliği ve korunması
A. Özel hayatın gizliliği
MADDE 20. – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 3.10.2001-4709/5 md.)
(Değişik: 3.10.2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
Anayasa Md.20 değiştirilmiş olsa da,"evlilik içi tecavüz" haberleri ve abartılan yorumlarla aile kurumunun kişilerde yanlış bir izlenime yer verecek nitelikte olmasına, aile kurumunun yıpratılmasına karşı olduğumu bilmenizi isterim.
Kaldı ki, bir çok üyenin de belirttiği gibi;
boşanma gibi bir imkan varken, eşin ceza kanunundan faydalanmayı düşünmesi gerçekten düşündürücüdür.
Old 28-02-2007, 12:43   #111
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Alıntı:
boşanma gibi bir imkan varken, eşin ceza kanunundan faydalanmayı düşünmesi gerçekten düşündürücüdür
.

Sn.sahinaydın

Evlilik içi tecavüz iddiasında olan kadın ister boşanma davası açar,işter ceza ve isterse her iki yolu da birlikte deneyebilir.Bu kadının seçimi olacaktır.Ceza yargılamasına gitmemeyi öneren yaklaşımı doğru bulmuyorum.

Hukukçular bu konuda olanakları,olasılıkları danışana aktarmalı ve seçimi danışana bırakmalıdır.

Saygılar
Old 28-02-2007, 13:24   #112
sahinaydın

 
Varsayılan

Sn Kayar;
Olması gereken ailenin devamını sağlamaktır;
E. Birliğin korunması

I. Genel olarak
MADDE 195.- Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler.
Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir.
Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.

Dikkat ederseniz cinsel ihtiyaçların karşılanması için yükümlülük ibaresini kullanmıyor,ancak evlilik birliğine ilişkin önemli bir konu olduğunu dile getiriyorum.

Ancak eşlerden biri, diğer eşin yaklaşımını tecavüz diye nitelendirebiliyorsa, evlilik birliği sarsılmış demektir, hatta sadece kağıt üzerinde kalan imzalar vardır diyebiliriz.
İlginç olan taraf ise bu imzaların ne için atıldığı?
Alıntı:
Hukukçular bu konuda olanakları,olasılıkları danışana aktarmalı ve seçimi danışana bırakmalıdır
bahsettiğiniz kimse avukattır,("hukukçu kime denir"konusu,görüşler,tartışmalarının beyin süzgecinden geçirilip,vicdan mahkemesinde vardığım sonuç)
Hukukçu olanakları, olasılıkları danışana aktaran kimse değildir. Bu sav doğruysa MKm195’e göre hakim hukukçu değildir.
Old 28-02-2007, 14:11   #113
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.sahinaydın

Alıntı:
Olması gereken ailenin devamını sağlamaktır;


Konumuz evlilik içinde tecavüz.

Tecavüzün varlığında ailenin devamı veya evlilik birliğinin sona erdirilmesi seçenekleri taraflarca değerlendirlecek ve taleplerine göre hukuki süreç başlatılacak veya başlatılmayacaktır.

Bu noktada taraflar hukuki danışma almışlarsa(ki bu hakim değil,avukattır)hukuki danışma veren kişinin olsa olsa birliğin devamı için iç niyetleri,temennileri olabilir.Yoksa ailenin devamı; olması gerekendir şeklindeki yaklaşım danışanın hukuksal olanaklarını daha baştan kullanılamaz hale getiren bir yaklaşım olacaktır.

Hukiki danışmada avukat olay ile özdeşleşmemeli ve sağduyusunu koruyabilmelidir.Danışma sunan kişinin cinsiyeti sağduyuya ve danışanın haklarını kullanmasına engel olmamalıdır.

Alıntı:
Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.

Hakim yasada öngörülen tedbirleri alır.
Hakimlerin kişilerin mutlak tasarrufunda olan bir konuda tedbir kararı vermesi düşünülemez.

Evlilik birliği: herkesten ve her hukuki statüden bağımsız olarak insanın insan olması nedeni ile sahip olduğu mutlak ve dokunulmaz haklardan kişileri yoksun bırakan bir birlik değildir.

Bu nedenle cinsel ihtiyaçların ne şekilde karşılanacağına ilişkin hakimin tedbir kararı verebileceğine yakın yorumunuza hiç bir biçimde katılmıyorum.

Saygılar
Old 28-02-2007, 14:17   #114
sahinaydın

 
Varsayılan

Sn Kayar;
Alıntı:
Evlilik içi tecavüz iddiasında olan kadın



Peki ya evlilik içi tecavüz iddiasında olan erkek için ne diyeceksiniz?
Ben söyleyeyim, böyle bir iddiada bulunacak erkek bulamazsınız ve söylenecek bir şey de olmaz.
Düşünür ve takdir edersiniz ki nedeni cinsel açlık değildir.

Yaşadığımız toplumun gerçekleri gereği olaya kadın açısından bakılmasını normal karşılarım.
Nitekim THS’de de durum bundan ibaret.

Düşünebilir misiniz ki bir erkek kadınını (sahiplenme elbette var ancak mal olarak gördüğü için değil..) tecavüz iddiasıyla şikayet etsin?

Ancak kadın kocasını bu iddiayla şikayet etmesi(hakkı) (erkeği demiyorum çünkü öyle görseydi onunla olurdu) konunun açılmasına neden olan Dönmezer’in de belirttiği gibi
iftiralara neden olabilir.
Düşüncem ise çoğunlukla bu yönde kullanılacağıdır, zira ancak sevmeyen, zorla evlendirilen birisi yahut iftira atmak isteyen bir kadın kocasının 2-7 yıl arasında bir hapis cezasına mahkum edilmesini ister.
Zorla evlendirilen bir kadının(toplumumuzda) boşanma ihtimalini düşünemiyorum,
Şikayet etmek isteyen kimsenin ise bunun yerine boşanmayı seçmesi gerektiğinde ısrar ediyorum, TCK’deki;
Alıntı:
Bu fiilin eşe karşı işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlıdır.


Hükmü,
Soruşturma-kovuşturma yapılması mağdurun şikayetine bağlanmış olsa dahi ,

aile kavramı, Medeni Kanun hükümleri düşünüldüğünde
daha evlilik birliğinin kurulması esnasında cinsel ilişkiye de tarafların rıza gösterdiği,
Alıntı:
Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.
Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak…

(cinsel mutluluğu da kapsamaktadır)
KALDIRILMALIDIR.
Old 28-02-2007, 14:39   #115
sahinaydın

 
Varsayılan

Alıntı:
Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir
tecavüz konusunda psikolog raporu alınması yerine, eş ile ilişkiden kaçınılması konusunda psikologdan(uzman kişi)yardım alınmasını mantıklı,adil,hukuka ve ahlaka uygun buluyorum.
Alıntı:
. Birlikte yaşamaya ara verilmesi
MADDE 197.- Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
istediğini seçsin seçmesin demiyorum,
ama medeni kanun hükümleri çerçevesinde bir zahmet.
Aile içindeki en mahrem ilişki açısından, ceza kanunundaki hükmü tutarlı bulmuyorum.
KALDIRILMALI.
Old 28-02-2007, 14:45   #116
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.sahinaydın.Aynı konuda farklı düşünüyoruz.İyi ki de farklı düşünüyoruz.

Alıntı:
daha evlilik birliğinin kurulması esnasında cinsel ilişkiye de tarafların rıza gösterdiği
,

Bu rıza bir defa gösterilmişse,hep var mı sayılmalı ve hayat boyu itiraz edilememeli öyle mi?

Kadınlar,isteklerinden-isteksizliklerinden -haklarından- topyekün feragat ediyorlar öyle mi?

Ben sizin gibi düşünmüyorum,İyi ki düşünmüyorum.

Saygılar
Old 28-02-2007, 14:53   #117
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Ahu,

Yasaların müdahalesinin değişime yardımcı olduğu konusundaki görüşünüze katılmamam mümkün değil. Haklısınız. Ancak bunun aile içine burnunu sokmak dediğim ve bazılarının hoşuna gitmediği hallerde yararı tartışılır. Verdiğiniz örnek, devletin koyduğu kuralların uygulanıp uygulanmadıklarına ilişkin. Elbette buna yaptırım getirip, uygulanmasını sağlamak gerekir; devletin görevi bu, yapmazsa kusur. Ama ailenin içinde olup bitene, elinde yeterli ve güvenilir kanıt bulunmaksızın (kanıtları sağlayacak tarafın bir mensubu olarak söyledim) müdahale ederek, taraflardan birini cezalandırmak devletin ve yargının işi değil, ilahi adalet çerçevesinde becermesi mümkün de değil.

Sn.Kayar ne güzel özetlemiş: vatandaş (ki bu nedense hep bir kadın oluyor) ister boşanma, ister ceza; ki bu da üç türlü oluyor: şiddet, tecavüz, şiddet ve tecavüz; bu yargı yollarından, isterse birini, isterse tümünü birden deneyebilirmiş. Bunu mantık diliyle ifade edersek, 'ya o, ya bu' yerine 'hem o, hem bu', hatta Sn.Kayar' a göre 'hem de öbürü' durumu. İyi de, vatandaşın evlenirken aklı neredeydi, yok muydu? Vardı elbette, ama kocasının şiddet uygulayabileceğini öngörememiş olabilir. Buraya kadar doğru, bunu tıp dahil hiç kimse öngöremez. Tamam, 'hem o hem bu' durumundan yararlandıralım. Ama taraflar işin içinde cinsellik olduğunu bilmiyor muydu? Biliyordu; hatta kendileri de istiyordu, bunu evlenmekle beyan etmiş oldular. O zaman 'cinsel tecavüz' de neyin nesi? 'Evlilik içi şiddet' neden değil? Hukukta aynı eyleme birden fazla ceza vermek mümkün mü bilmiyorum; ama birden fazla suçun toplamı kadar ceza vermek mümkün herhalde. Sonuç olarak ben burada bunlara değil, suçun tanımına itiraz ediyorum. Böyle bir tanım yapılamaz ki; temeli yok. Bu suçun adı aile içi şiddettir, ayrıca cinsel tecavüz diye nitelendirilemez diyorum. Karşı çıktığım şey 'hem o, hem bu, hem de öbürü' durumu. Şunu elbet savunmak mümkün: cinsel yolla yapılan aile içi şiddet, daha ağır cezalandırılır. Ama yine de buna tecavüz denemez. Cinsel birleşme, çiftlerin her ikisi için de bir haktır; ama diğerinin rızası bile değil, İSTEĞİ ile gerçekleşmelidir. Buraya kadar iyi. Ama hak olan birşeyin zorla elde edilmesi ile hak olmayan birşeyin zorla elde edilmesi aynı şey olamaz. Olabilir mi? Lütfen bana kukukun hem mantıktan, hem felsefeden, hem toplumbilimden, hem de gerçek hayattan bu kadar da uzak olduğunu söylemeyin. Yasaları demiyorum, onlar her zaman hatalı olabilir; ama hukuk, ve adalete inananların bunu savunmamaları gerekir.

Sade vatandaş, ve konunun kanıtlarını belirlemekte en önde gelen meslek gurubunun bir üyesi olarak görüşlerim bunlardır. (Daha önce biryerlerde söz etmiştim; 'boşanma niyeti beyan edilmiş ama henüz boşanmanın gerçekleşmediği durumlar' hariç, ki bunlar artık evlilik içi sayılamaz) Evlilik içi tecavüz diye birşey tanımlanamaz. Yasada tanımlanmışsa da, büyük bir hatadır, en kısa zamanda düzeltilmesi, eğer gerekli görülüyorsa, evlilik içi şiddet başlığı altında, cinsel içerikli işlenmişse koşulunun (clause) getirilmesi gerekir. Bunu terimlere takıldığım için değil, evlilik kurumu ve ailenin kuruluş felsefesine aykırı olduğu için söylüyorum.

Saygılarımla,
Old 28-02-2007, 15:08   #118
sahinaydın

 
Varsayılan

Hukukun vardığı en yüce sonuç nedir?
Adaletin sağlanması;
Örnek;
Aile içinde eş diğeriyle birlikte olmak istiyor.
Diğer eş istemiyor.
Birlikte olmak isteyen eş zorla diğer eşe sahip oluyor.
Zorla sahip olunan eş durumu savcılığa bildiriyor.
Savcılık olaya el atıyor, ve mahkemenin de verdiği karar sonucu Zorla sahip olan eş 7 yıl hapis cezasıyla cezalandırılıyor.
Olayda şiddet yok,sadece rıza olmadığı için bu ceza veriliyor.
İnsaf.
Old 28-02-2007, 15:22   #119
sahinaydın

 
Varsayılan Evet

Alıntı:
Bu rıza bir defa gösterilmişse,hep var mı sayılmalı ve hayat boyu itiraz edilememeli öyle mi?
Evet bu rıza hep var sayılmalıdır,itiraz edilecekse eğer (tabi hayat boyu itiraz edilecekse) ilişki bitmiştir,evlilik bitmiştir.En azından ceza hukuku bağlamında aile içinde olabilecek böyle bir durumun(her ne kadar olmasını istemesemde) tecavüz olarak nitelendirilmemesi için bu rıza hep var sayılmalıdır. Bu karinedir. Evli insanların birlikte olmasından daha doğal bir şey yoktur.Zorla yapılmışsa boşanma nedenidir ama suç değildir;
Kadın erkeğine zorla sahip olduğu zaman özgürlüğünden,ömründen 7 yıl alamayız,çalamayız.Hem kadın insan haklarına,hem de insan haklarına aykırıdır(!!!!)
Old 28-02-2007, 15:38   #120
sahinaydın

 
Varsayılan

TCK md102/2 hükmünün son cümlesi aile kavramı ile, Sn.Hekimbaşı'nun da belirttiği gibi ailenin kuruluş felsefesi ile çeliştiği için KALDIRILMALIDIR.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
17 Aylik Bebeğe Tecavüz Av. Zeynep TÜFEKÇİ Hukuk Haberleri 140 14-03-2007 19:42
Tecavüz mü, İlişki mi? Ayşegül Kanat Kadın Hakları Çalışma Grubu 8 02-01-2007 22:49
marka hakkına tecavüz anti-leviathan Hukuk Soruları Arşivi 3 15-12-2006 19:02
Arsa Sınırına Tecavüz emirhan Hukuk Soruları Arşivi 0 18-08-2004 16:35
Meraya Tecavüz glossator Meslektaşların Soruları 0 22-09-2002 16:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12529206 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.