02-09-2004, 18:33 | #31 |
|
AKP Samimiyse Medeni Kanun'u Değiştirsin"
CHP milletvekili Erbatur, kadınların, Medeni Kanun'un 10. maddesinin değiştirilmesi çabalarını hatırlattı; "Düzenleme yapılırsa, kadın kendisini aldatan kocasını şikayet etmekle yetinmek zorunda kalmaz. AKP kadınlara duyarlıysa taleplerini dinlesin" dedi. -------------------------------------------------------------------------------- BİA Haber Merkezi 02/09/2004 -------------------------------------------------------------------------------- BİA (Ankara) - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Prof. Dr. Gaye Erbatur, "zina"nın yeniden suç kapsamına alınması girişimlerini eleştirdi; "Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) olarak yapacağımız yasal düzenlemeler bizi geri değil, ileri götürmelidir" dedi. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) "Anadolu kadınının seslerine kulak verdikleri" şeklindeki açıklamalarını hatırlatan Erbatur, kadın kuruluşlarının 2002'den bu yana sürdürdüğü, Medeni Kanun'un 10. maddesinin değiştirilmesi çabalarına dikkat çekti. "Zina boşanma nedenidir, bu yeterlidir" "Eğer AKP kadınlara karşı samimi bir duyarlılık içindeyse, Medeni Kanun'un 10. maddesini değiştirmek için harekete geçmelidir" diyen Erbatur, basın kuruluşlarına gönderdiği açıklamada, şu ifadelere yer verdi: * AKP, kadınların isteği doğrultusunda olduğu savı ile, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) 1996 öncesinde olduğu gibi yeniden zinanın suç sayılmasını istemektedir. Zina, Medeni Kanun'da boşanma nedenidir ve bu yeterli bir yasal düzenlemedir. * Eğer AKP gerçekten Anadolu kadınının sesine kulak verseydi, onların esas isteğinin, yeni Medeni Kanun'un 10. maddesinin 2002'den önceki evlilikleri de kapsayacak biçimde değiştirilmesi olduğunu duyardı. "AKP, kadın kuruluşlarına kulak vermeli" * Mal ortaklığını düzenleyen bu maddenin, 2002 yılı öncesi evlilikleri de kapsaması, ekonomik özgürlükten yoksun kadına, boşanma halinde evde verdiği emeğin karşılığını alma olanağı verecek ve böylece kadın kendisini aldatan kocasının cezalandırılmasını şikayet yoluyla sağlayıp avunmak gibi naçar bir durumun ötesinde, gerekirse boşanarak yeniden bağımsız ve onurlu bir yaşam kurabilecektir. * Eğer AKP kadınlara karşı samimi bir duyarlık içinde ise, 2002'den beri sürekli konuyu gündemde tutan ve imza toplayan kadın kuruluşlarına kulak vermeli ve derhal Medeni Kanun'un 10. Maddesini değiştirmek için harekete geçmelidir. Bu değişiklik kadınların güçlenmesine önemli bir katkı sağlayacaktır ve elzemdir. (BB/YS) ..... ..... |
02-09-2004, 18:38 | #32 |
|
"Devlet Namus Bekçiliğine Son Versin"
Diyarbakır, Batman, Van, Mardin, Gaziantep ve Mersin'den kadınlar, zinanın suç sayılmasıyla namus cinayetlerinin meşru zemin bulacağı görüşünde. Çok eşli evliliklerin yaygınlığına dikkat çekiyor; "Herkes kadının namus bekçisi kesilecek" diyorlar. -------------------------------------------------------------------------------- BİA Haber Merkezi 01/09/2004 Burçin BELGE burcin@bianet.org -------------------------------------------------------------------------------- BİA (İstanbul) - Yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) tasarısında "zinanın suç kapsamına alınması" girişimlerine kadınlar öfkeli. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekillerinin "zina Anadolu kadınının talebi" şeklindeki sözlerine karşın, Diyarbakır, Batman, Van, Mardin, Gaziantep ve Mersin'deki kadın kuruluşlarının temsilcileri, "zinanın suç kapsamına alınmasının" kadınlara zarar vereceği görüşünde. "Devlet, özel hayatın mahremiyetine saygı göstermeli" diyen kadınlar, Türkiye'de dini nikahın ve çok eşli evliliklerin yaygınlığına, namus cinayetlerine ve geleneklerin kadınlar üzerindeki baskısına dikkat çekiyorlar... "Namus cinayetlerini meşrulaştırır" Diyarbakır Kadın Merkezi'nden (KAMER) Nebahat Akkoç, Batman İl Kadın Platformu'ndan Saadet Becerikli, Van Kadın Kooperatifi'nden Sultan Bayram, Mardin Kızıltepe KAD-MER'den Aycan Başboğa, Gaziantep'ten feminist Nihal Tütüncüler ve Mersin Bağımsız Kadın Derneği'nden Necla Abide Ölçer, düzenlemenin Türkiye'nin gerçekleriyle bağdaşmadığı görüşündeler. Akkoç, "Kadınlar zina ile kendilerini ilişkilendirmiyor, çünkü bölgede zinanın kadın açısından cezası zaten ölümdür" diyor. "Çok eşli evliliklerin mağduru da suçlusu da kadın mı?" Becerikli, Batman'da son iki haftada iki kadının kocaları tarafından öldürüldüğünü belirttikten sonra, "Zinanın suç sayılması evlilik dışı ilişkileri engelleyemez; ama namus cinayetlerini meşrulaştırır" diye ekliyor. Van'da imam nikahının yaygınlığına dikkat çeken Bayram, "Çok eşli evliliklerin suç kapsamına alınması, buranın yapısını altüst eder" diyor; zinaya ilişkin maddenin hayata geçirilmesinin güçlüklerine değiniyor. Başboğa da Bayram ile aynı görüşte, "Kocası ölmüş bir kadını kayınbiraderiyle evlendirmeden ailenin ve kadının namusu kurtulmuyor. Kadının zaten ayrı yaşama şansı yok" diye ekliyor. "Herkes kadının namus bekçisi" "Girişim, AKP'nin kadına bakış açısını gösteriyor. Hiçbir konuda anlaşamayan CHP ve AKP'nin bu kadar kolay uzlaşması dikkat çekici" diyen Ölçer, "Mersin'de resmi nikahların yaygınlaşmasını sağlayamayan, çok eşliliği önleyemeyen devlet, kimi zina suçlusu sayacak?" diye soruyor. Yasa ile herkesin kadınların namus bekçisine dönüşebileceğini vurgulayan kadınlar, tüm kadın kuruluşlarına işbirliği ve ortak eylem çağrısı yapıyor. Kadınların, görüş ve önerileri şöyle: Akkoç: 40 tane de yasa olsa, kadınları gelenek cezalandırır * Birlikte çalıştığımız kadınlara düşüncelerini sorduk: İlk anda "Zina suç olsun, kocam böyle bir şey yaparsa cezalandırılsın" diyorlar. * Yasayla kendilerini ilişkilendiremiyorlar. 40 tane de yasa olsa, kadın zina yaparsa, geleneklere göre cezalandırılacaktır ve bu ceza mutlaka ölüm olacaktır. * Kadınlara göre zina, erkeklerin işlediği bir suçtur ve cezası da olmalıdır. Ancak bir kadının zina yapan eşini şikayet edebilmesi için, kendisine sahip çıkan çok güçlü bir aileye, hayatını koruma altına alacak mekanizmalara ihtiyaç duyar. * Yüzde 55-60'ı okuryazar olmayan; kalanların çoğunluğunun da ilköğretim mezunu olduğu bir kadın kitlesiyle çalışıyoruz. Çalışırken, kadın sorununu çok dibinden başlayarak ele almamız gerekiyor. * 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu'nu defalarca gündeme getirdiğimiz halde, hiçbir kadın bu mekanizmayı kullanmaya cesaret edemedi. Çünkü kadınlar burada geleneklerin, ekonomik koşulların, toplumsal yapının baskısı altında. * Diyarbakır ve çevresinde imam nikahı ve çok eşli evlilik çok yaygın. Hiçbir kadın isteyerek kuma evliliği yapmaz; ailelerinin kararıyla evli bir adama kuma gitmek zorunda kalırlar. Zina suç sayıldığında, üç, dört eşli erkeklerin durumu ne olacak? Bu erkeklerin eşleri ne yapacak? Onlar da cezalandırılacaklar mı? Becerikli: Erkek haklı, kadın suçlu sayılacak * Batman'da, iki hafta içinde iki kadını kocası öldürdü. Katil kocalardan birisi, savunmasında, eşini kendisini aldattığı için öldürdüğünü açıkladı. Burada, zinanın kadın açısından karşılığı ancak bu... * Zinanın suç sayılması, bölgede evlilik dışı ilişkilerin önüne geçemez; namus cinayetlerini meşrulaştırır. * Zina maddesinin yasaya eklenmesini kadınların istediği, inandırıcı değil. Hiçbir kadın, kocasını polise şikayet etmeye cesaret edemez. * "Erkektir, ne yapsa yeridir", "Erkek yapar, elinin kiridir" söylemiyle yetiştirilen kadınlar, geleneklerin de etkisiyle, kocasının kendisini aldattığını gizli tutmayı tercih eder. * Evli erkek ve bekar kadın da ilişkiye girse, geleneksel yapının etkisiyle, erkek evli de olsa haklı görülecek, kadın bekar da olsa suçlanacak... Bayram: Yasa, Van'ın yapısını altüst eder * Van'da imam nikahıyla evlilikler çok fazla. Bu evliliklerin tamamı zina kabul edilecek ve şikayete gerek kalmadan, resen savcılık kovuşturma yapacak mı? Bu, buranın yapısını altüst eder. * Devlet ve politikacılar namus bekçiliğini sürdürüyor. Özel hayatın mahremiyetine, kadın ve erkeklerin bedenleri üzerindeki söz hakkına saygı gösterilmeli. * Geçtiğimiz yıl, 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanunu'nun uygulanıp uygulanmadığını araştırmıştık. Sonuç, 1 yılda 11 dava açılmış, davaların çoğunluğu reddedilmiş. Verilen tedbir kararları da zaten hayata geçirilememiş. Yani, yasa uygulanamamış. * Çok eşli evliliklerin önlenerek kadınların lehine bir durum yaratılacağı savunulsa da, zinaya ilişkin maddenin hayata geçirilmesi de çok zor. * Van'da insanlar devlete ve polise mesafeli yaklaşıyor. Şiddet gören bir kadın, polise başvurmayı ailesine saldırı olarak algılıyor. Yoksulluk yaygın, kadınlar işsiz, marjinal işlerde çalışıyor. Bu durumda, imam nikahı ve ikinci eş, bir çeşit güvence gibi algılanıyor. * Zinanın suç sayılması, kadını teşhir edip öldürülmesine davetiye çıkaracaktır. Başboğa: Devlet, bekçilik yapacağına sığınmaevi açsın * Devlet namus bekçiliğine soyunmak yerine, kadınları bilinçlendirecek, statüsünü yükseltecek çalışmalar yürütmeli. Eğitime daha çok önem verilmesi, sığınmaevleri ve danışma merkezleri açılması lazım. * Zina suç sayılsa da, kadınlar bu düzenlemeden yararlanamaz. Kadın sokağa çıkmaktan korkarken, şiddet gördüğü halde, yalnız yaşamayı göze alamadığından boşanamazken, kocasının zina yaptığı için cezaevine gönderilmesi hayatını kolaylaştırmaz. * Dini nikah, bölgede resmi nikahtan üstün tutuluyor. Kocası ölmüş bir kadını, kayınbiraderiyle evlendirmeden ailenin ve kadının namusu kurtulmuyor. Kadının zaten yalnız yaşamak gibi bir şansı yok. Tütüncüler: Yasa kadınların hayatını zorlaştıracak * Zinanın suç kapsamına alınması, kişilik haklarına saldırı; özel hayatın gizliliğine aykırı. * Zinanın suç sayılması, kadınların, yasa önünde suçsuz sayıldığı halde aile meclisi kararıyla öldürülmesini, yasa önünde meşru kılacak. * Çalışmalarımız sırasında, iş sahibi, üniversite mezunu, kendi ayakları üzerinde durabilen kadınların dahi, geleneklerin ve eşinin baskısı nedeniyle eşinin üzerine kuma getirdiğini şikayet edemediğine tanıklık etmiştik. Ölçer: Kadının namusunun bekçileri çoğalacak * Yasa ile kadınlar teşhir edilecek, zor durumda kalacak. Bölgede pek çok kadın, kocasını hiçbir koşulda şikayet etmez, edemez. Yasa da işlemez. * Mersin'de resmi nikahların yaygınlaşmasını sağlayamayan, çok eşliliği önleyemeyen devlet, kimi zina suçlusu sayacak? Ağabeylerinin, babalarının zoruyla kumalığı kabul etmek zorunda kalan kadınlar da mı suçlanacak? Birden fazla evlilik yapmış erkekler cezaevine girerse, bu kadınlar ne yapacak? Böyle bir durumda kim ayıplanacak, kadın mı erkek mi? * Evli bir erkekle ilişkiye giren bekar bir kadın mı; yoksa erkek mi daha fazla teşhir edilecek, ayıplanacak, zor durumda kalacak? * Yasa ile herkes birbirinin namus bekçisine dönüşebilir. Bir erkek arkadaşımı eşim yokken evime çağırdığımda, potansiyel suçlu mu sayılacağım? Benden hoşlanmayan bir komşum, polise şikayet etmek için eve arkadaşımla geldiğim bir günü fırsat bilebilecek mi? * Bir mahallede, kadınlar mı yoksa erkekler mi daha çok gözlenecek, suçlanacak, damgalanacak? Tabii ki kadınlar. Namusu, kadınların iki bacağının arasında taşıdığı düşünülüyor çünkü... (BB) ..... ..... |
02-09-2004, 18:40 | #33 |
|
Kadın Örgütleri:Zina TCK'daki Anlayışa Uygun!
Amargi ve Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı'ndan kadınlar, "Zinanın TCK'ye girmesi, devletin kişilerin beden bütünlüğüne ve özel hayatına müdahalesidir" dedi. -------------------------------------------------------------------------------- BİA Haber Merkezi 01/09/2004 -------------------------------------------------------------------------------- BİA (İstanbul) - Türk Ceza Kanunu (TCK) tasarısında kadınlara karşı ayrımcı maddelerin değişmesi için çaba gösteren kadın örgütlerinden Amargi Kadın Dayanışma Kooperatifi ve Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı yazılı bir açıklama yaptı. Kadınlar, şiddet ve saldırı içermeyen zinanın suç sayılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu söyledi. Yasanın kadınları daha fazla mağdur edeceğini savundu. Açıklamada, TCK tasarısında bekaret kontrollerinin yasaklanmaması, namus cinayetlerine değinilmemesi, "müstehcenlik" maddesiyle ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi insan haklarına ve kadın hakların aykırı maddeler olduğu belirtildi. Kadın grupları ve örgütleri, 14 Eylül'de TCK konusundaki taleplerini iletmek üzere bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olacak. (ÖG/BB) ..... ..... |
02-09-2004, 18:42 | #34 |
|
Dr. Acuner - Amado: Devlet "Özel"e Karışamaz
A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları öğretim üyesi Dr. Acuner ve Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler'den Amado "zina"nın suç sayılması tartışmalarını çağdışı buluyor ve devletin özel yaşama müdahalesini meşru kıldığını söylüyor. -------------------------------------------------------------------------------- BİA Haber Merkezi 01/09/2004 Yıldız SAMER -------------------------------------------------------------------------------- BİA (İstanbul) - Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) "zina"nın yeniden Türk Ceza Kanunu (TCK) Tasarısı'na girmesi konusunda ısrarlı tutumuyla başlayan tartışmaları değerlendiren kadın hakları savunucuları, "zina"nın yeniden TCK kapsamında suç sayılmasının Kopenhag siyasi kriterlerine aykırı olacağı görüşünde. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Selma Acuner ve Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler sözcüsü Liz Amado, "zina"nın hiçbir Avrupa Birliği (AB) ülkesinde cezai müeyyidesi olan bir suç oluşturmadığını belirtiyor. Dr. Acuner, "zina" ile ilgili tartışmaları "Şimdi hem AKP, hem muhalefet yeni bir sayfa açıyorlar ve AB'nin eline yeni bir koz veriyorlar" diye değerlendiriyor ve kadın-erkek eşitliği için çalışan "TCK Kadın Platformu"nun taleplerinin TCK Taslağına yansımamasını eleştiriyor. Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler'den Liz Amado da TCK'da tek sorunun zina olmadığına dikkat çekerek, bu sorunların üstüne zinanın suç olarak gündeme gelmesinin çağdışı ve ayrımcı zihniyetin ifadesi olduğunu, devletin özel yaşama müdahalesini meşru kıldığını söylüyor. Amado, "TCK Tasarısı bu haliyle yasalaşırsa namus cinayetleri, bekaret kontrolleri ve ayrımcılık devam edecek" diyor. İktidar ve muhalefet AB'ye girme engeli mi oluşturuyor? Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Selma Acuner, zina konusunu AB müktesebatı açısından değerlendirmenin mümkün dahi olmadığı görüşünde: "Çünkü Avrupa ülkelerinin hiçbirinde "zina" suçtur diye bir uygulama yok. "Zina" hepsinde boşanma nedeni." Dr. Acuner "Üstelik Anayasa Mahkemesi, 1996, 1998 ve 1999'da aldığı kararlarla 'zina'nın suç oluşturması hükmü iptal edildi; dolayısıyla TCK'dan kaldırılmış bir maddeyi tekrar sokmaya çalışıyorlar" diyor. Bu bakımdan AB'nin "Türkiye'de zina suçtur" diye bir uygulamayı raporlarını hazırlarken dikkate almadığını belirten Dr. Acuner, "AB 'zina'nın suç oluşturması hükmünün kaldırılmış olduğunu varsaydığı için bununla ilgili eleştirilerini raporlarına koymadı. Şimdi hem AKP hem CHP yeni bir sayfa açıyor ve yeniden sil baştan AB'nin eline yeni bir koz veriyorlar. AB yeni sayfayı nasıl değerlendirecek? Endişem, yeni bir müzakere koşulu ortaya çıkacak" diyor ve ekliyor: "Zina TCK içinde olduğu için siyasi kriterler kapsamına giriyor. İktidar ve muhalefet bir taraftan Türkiye'nin AB'ye girmesinin istiyoruz derken, diğer taraftan kendi elleriyle bir engel mi oluşturmaya çalışıyorlar. Bence sorulacak soru budur." İnsanlar arasında özel ilişkileri cezalandırma "Zina"nın yeniden suç oluşturması talebini "İnsanlar arasındaki özel ilişkileri cezalandırma mantığının bir sonucu" olarak niteleyen Dr. Acuner'in, TCK ve sosyal açıdan değerlendirmesi şöyle: "TCK yalnızca cinsel istismar ve cinsel saldırıyı suç olarak görür ve cezalandırır. İkincisi bunu ailenin bütünlüğünün koruma amacıyla yaptıklarını söylüyorlar. Ailenin ayaklarından bir tanesini cezalandırarak, sonra da insanları yeniden aynı çatı altında yaşamaya zorlayarak, nasıl bir aile düzeni kurulur? Nefret üzerine sağlıklı bir aile kurmak mümkün mü? Cezalandırma sistemi ile saplıklı aile oluşturulabilir mi? Bütün bunları düşünmek lazım." Bir toplumda yasaların yalnızca bu gün için değil 50 yıl sonrayı düşünerek çıkartılması gerektiğini vurgulayan Dr. Acuner, iktidarın argümanlarını şöyle yanıtlıyor: "Sürekli Türkiye'nin toplumsal yapısı diyorlar. Bence Türkiye'de toplumun zihniyeti politikacılardan daha önde. İnsanlar daha açık, daha demokratik ilişkiler kurmaktan yana. Erkekler ve kadınlar birbirlerinden korkmak istemiyorlar." Kadınların talepleri dikkate alınsın Dr. Acuner, Türkiye'de yoksulların yüzde 70'ini kadınların oluşturduğuna dikkat çekerek, "Bence yapılması gereken kadınları yoksulluktan, şiddetten nasıl kurtarırız diye düşünmek. Kadın-erkek eşitliği için çalışan 'TCK'da Kadın Platformu'nun taleplerinin yerine getirilmesi daha iyi olur. Ekonomik özgürlüğünü elde etmiş, bağımsız hiç bir kadın, kendini aldatmış eşiyle birlikte oturmaz" diyor. "Üstelik 'zina'nın suç oluşturması namus cinayetlerini de körüklüyor" diye konuşan Dr. Acuner, "Halen TCK 29. maddesine göre 'erkeklerin bireysel olarak namuslarını korumak için işledikleri cinayetlerde haksız tahrik hükümleri saklıdır' deniliyor. Yani ceza indirimi yargıcın takdirine bırakılıyor." Zina hiçbir hukuk devletinde suç teşkil etmez Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler sözcüsü Liz Amado, "Avrupa Birliği (AB) içinde hiçbir ülkede zina suç teşkil etmiyor; iktidar ve muhalefet AB'ye girme konusunda önlerine engel çıkarıyor" diyor ve AKP ile CHP arasındaki "zina"ya ilişkin tartışmaları şöyle değerlendiriyor: "Şöyle bir durum var. Laiklik adına CHP bu tavizi vermeyi düşünüyor. Ama bu ancak Şeriat yasalarında suç teşkil eden bir eylem. Ayrıca bu, anayasal hakları ve Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi'ni ihlal ediyor. Çünkü devletin özel yaşama müdahalesini meşru kılıyor." Amado, bir başka noktaya daha işaret ediyor: "Yeni TCK tasarısında cinsel suçlar "Kişilere Karşı Suçlar" kapsamında "Beden Bütünlüğüne Karşı Suçlar" bölümünde ele alınıyor. Zinanın tekrar suç oluşturacak şekilde gündeme gelmesi, bireyin hak ve özgürlüklerini koruyan bu bakış açısına, dolayısıyla bu maddelere de ters düşüyor." Zinanın suç oluşturması önerisi geri çekilmeli Liz Amado "zina"nın yeniden hem erkek hem kadın için suç oluşturmasının iddia edilenin aksine, Türkiye'de eşit olarak uygulanmayacağını düşünüyor ve görüşlerini şöyle açıklıyor: "İktidar ve muhalefet güç oyunlarına ve pazarlıklarına kadınları alet ediyor ve namus cinayetleri, bekaret kontrolleri, ayrımcılık gibi konularda Tasarıda gerekli değişiklikleri yapmak yerine suni gündem yaratıyor." "Zina TCK kapsamına alınırsa ve kadınların talepleri yerine getirilmezse, TCK reformu eşitlik ve demokratikleşme yolunda ileri bir adım atmaktansa, Türkiye'yi geriye götürecek, Türkiye'de kadının insan hakları ihlalleri devam edecek. " Kadınlar 14 Eylül'de Meclis önünde 14 Eylül'de Türkiye'nin her yerinden kadınların TBMM önünde olacağını ve ayrımcı bakış açısını geri getirmeye çalışan düşünceye karşı çıkacağını açıklayan Liz Amado, Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler olarak taleplerini şöyle sıralıyor: * Zinanın bir suç olarak TCK kapsamına yeniden alınması önerisi geri çekilmelidir. * "Nitelikli insan öldürme" maddesine alınan "töre saiki" ifadesi "namus saiki" olarak değiştirilmelidir. * "Bekaret testleri" tamamen yasaklanmalıdır. * "Ayrımcılık" maddesine "cinsel yönelim" ifadesi tekrar eklenmelidir * 15-18 yaş arası gençlerin rızaya dayalı cinsel ilişkilerine getirilen yaptırımlar kaldırılmalıdır. * "Müstehcenlik" maddesindeki ifade hürriyetini kısıtlayıcı ifadeler çıkartılmalıdır. (YS/BB) ..... ..... sayfa başına dön |
02-09-2004, 18:43 | #35 |
|
Karşıtlar ve Yandaşlar Zinayı Tartışıyor
Oyuncu Alabora ve CHP'li Üner, "Zinanın suç sayılması özel hayata müdahaledir" diyor. AKP milletvekili Başoğlu, yazar Şenlikoğlu ve Özgür-Der'den Şekerci, zinanın suç sayılmasını istiyor. Şekerci'ye göre, evlilik dışı ilişki de suç kapsamına alınmalı. -------------------------------------------------------------------------------- BİA Haber Merkezi 01/09/2004 -------------------------------------------------------------------------------- BİA (İstanbul) - Yasada zina olarak tanımlanan evlilik dışı ilişkinin suç sayılması önerisini, İslami çevreden yazarlar, siyasetçiler ve bir sanatçıya sorduk. Yazar Emine Şenlikoğlu ile Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) Başkanı Hülya Şekerci, zinanın yanı sıra evlilik dışı cinsel ilişkinin de cezalandırılmasını istiyor. "Avrupa ülkelerinde, zina suç olmadığı için, insanlar evlenmiyor, nüfus artmıyor" diyorlar. İki kadın da, çocuğu olmadığı ya da karısı hasta olduğu için imam nikahıyla ikinci bir eşi olanların zina yapmadığını, ancak bunun dışında imam nikahı yapanların zina gerekçesiyle cezalandırılmasını savunuyor. Oyuncu Derya Alabora, "Evlilik çıkar ilişkilerine bağlı ve bana göre gereksiz bir kurum. Bu durumda insanların özel hayatları ve duygusal ilişkilerine ceza vermek de anlamsız" diyor. Alabora, kocalarının ikinci, üçüncü kez evlenmesine bile karşı çıkamayan kadınların, devletten zinanın suç olmasını istemesini inandırıcı bulmuyor. "Gençler baskı altında olacak" Geçtiğimiz aylarda Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) geçen milletvekili Atilla Başoğlu, "Özel hayat, toplumun dinamiklerini de etkiliyorsa zina suç kapsamına girer. Ancak yasa maddesi kadın ve erkeğe eşit şartlarda uygulanmalıdır" diyor. CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kutsan Üner'e göre, zina suç olursa, genç nüfusun fazla olduğu Türkiye'de gençler sokakta el ele dolaşırken bile kendilerini rahat hissetmeyecek. Zinanın suç yapılmak istenmesinin amacı insanların kendilerini baskı altında hissetmesini sağlamak. "Belki ahlak polisleri gibi bir uygulama bile olabilir. Evlilikte bile aldatma kadınlar için suç, erkekler için hovardalık olarak görülüyor. Bu durumda yasa, daha çok kadınlar için kullanılacaktır. Yoksa AKP'liler imam nikahıyla ikinci eşi olanlar için koymuyor zina maddesini." (ÖG/BB) |
02-09-2004, 18:49 | #36 |
|
"AKP Muhafazakar Tabandan Destek Arıyor"
Zinanın TCK'da suç sayılması tartışmasını yorumlayan sosyolog Prof. Narlı; "AKP, muhafazakar tabandan destek için zinayı yasaya sokmak istiyor. Anadoluda kadınlar, iki eşli kocalarını eskiden şikayet etmiyordu; yasa kadına karşı kullanılıyordu" diyor. -------------------------------------------------------------------------------- BİA Haber Merkezi 30/08/2004 -------------------------------------------------------------------------------- BİA (İstanbul) - Türk Ceza Kanunu (TCK) için 14 Eylül'de yapılacak olağanüstü toplantı öncesi, "zina", yani evli eşlerden birinin başkasıyla ilişkisinin suç sayılması da Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in önerisiyle gündeme geldi. TCK Alt Komisyonu Başkanı Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) Hakkı Köylü, Anadolu'da yaşayan ev kadınlarının zinanın suç olması için kendilerine mektup yazdığını söyledi. Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı'ya göre AKP'li milletvekilleri; dindar, muhafazakar tabanının desteğini canlı tutmak için, kadınlarla ilgili konuları kullanıyor. Narlı, Anayasa Mahkemesi'nin eşitliğe aykırı olduğu için yasadan çıkardığı zinanın, erkeklerin eşlerinden boşanması için kullanılacağını söylüyor. Narlı: Zina suç olursa, kadınlara karşı kullanılır Zinanın suç sayılması konusunda Prof. Nilüfer Narlı, şunları söyledi: * AKP'ye destek verenler, hem sosyo-ekonomik statü hem de kültürel açıdan büyük bir çeşitlilik gösteriyor. Anadolu'daki Sünni, geleneksel alt ve orta gelir grubundaki insanlar AKP'yi desteklediği gibi, kentli orta sınıftan da Avrupa Birliği (AB) reformları konusunda partiye destek var. Diğer yandan AKP, kent yoksullarından da, Anadolu'dan merkeze yürüyen burjuvaziden de destek buluyor. * Kısaca AKP, birbiriyle çelişen siyasi taleplerin baskısı altında. Dindar muhafazakar taban, özellikle kadın konusunda partinin daha muhafazakar çizgi izlemesini istiyor. Yerel seçimlerde AKP, kadınların siyasete katılımını arttırmadı. 3 bin 225 adaydan 16'sı kadındı. Töre cinayetleri konusunda, cinayeti işleyen kişinin özür göstermeden mahkum edilmesini onaylamadı. Bekaret testlerinin yasaklanmasıyla ilgili net bir tavır gösteremedi. * Anadolu kadınlarının böyle bir talebi var demek, "benim muhafazakar tabanım istiyor" demektir. Zina suçken, Anadolu'da imam nikahıyla yaşayan kadınlar, iki-üç eşli kocalarını şikayet etmiyordu. * Genellikle erkek karısını boşamak istediğinde zina bahanesi uyduruyordu. Kadının zina yaptığının kanıtı, içkili bir lokantada çekilmiş resimken, erkeğin başka bir kadına ev tutup yaşaması gerekliydi. Yani "zina" maddesi daha çok kadına karşı kullanılıyor. * AKP birbiriyle çelişen siyasi taleplerin arasında kalıyor. Çoğu milletvekili de geleneksel, dindar, muhafazakar bir tabandan geliyor. Ortaçağ zihniyeti olarak kabul edilen zinanın TCK'ya sokulmak istemesinin nedeni bu. * "Zina yapan" kişi, zaten toplumsal bir kınamayla karşılaşabiliyor. Ancak burada eşi başkasıyla birlikte olduğu için boşanan kadın, boşandığı için ailesi tarafından reddedilebiliyor. Kadını aşağıda sayan bakış açısını burada görebiliyoruz. * Devlet insanın malını ve can güvenliğini teminat altına almak zorundadır. Kişinin özel hayatına yönelik ise bir müdahale söz konusu değildir. Dayak da aile içinde ama, bireye yönelik bir saldırı var. Diğeri tamamen kişilerin kendilerinin karar verdiği, ahlaki değerlerine bağlı eylemleriyle ilgilidir.(ÖG/BB) |
02-09-2004, 23:57 | #37 |
|
Merhabalar
Zinanın suç olması yasalaşırsa, otellerde evlenme cüzdanı olmadan çiftlerin konaklaması mümkün olamıycak mı ? Bilgi verirseniz sevinirim... |
04-09-2004, 09:38 | #38 | |||||||||||||||||||
|
Bu başlığı bugün ilk kez okudum. Zaten 10 gündür netten uzaktım. Bu başlıkta dikkatimi çeken nokta şu oldu: Sitenin kıdemli üyesi ve yazılarını okurken bilgilendiğimiz sayın Gemici, konu sebebiyle İslam dinine haksızlık olarak gördüğüm ifadeler kullanmış. Şöyle demiş sayın Gemici;
Konu, yeni TCK'da evli kişilerin zina eyleminin suç sayılıp sayılmayacağıdır. Konuyu hukuki, sosyolojik, psikolojik boyutlarıyla tartışmak gerekir. Şu günlerde basında yer alan güncel bir konu bu. Basında yer alan tartışmalara şöyle bir baktım. Konu, hukuki ve toplumsal yönleriyle tartışılmak yerine bu tasarıyı getiren iktidar partisidir, iktidar partisi de şu niteliklere sahiptir, bunların amacı şudur gibi bize özgü bir yöntemle ve ideolojik noktalara çekilmeye çalışılmaktadır. Sadece bu konuda değil Türkiye'de bir çok konuda bu tür verimsiz ve amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olan tartışmalar yaratılıyor. Bu konu da bu yönteme kurban edilmeseydi şaşardım zaten. Konuya ilişkin fikrimi de ifade temeye çalışayım. Herşeyden önce şunu kabul etme gerekir ki. Evli kişilerin evlilik birliği devam ederken başka kişiler ile cinsel ilişki yaşaması hem o aileye düzenine zarar vermekte, hem de bu olay üzerine aile düzenini yıkılması nedeniyle ve ailenin toplumun çekirdeği olması sebebiyle topluma zarar vermektedir. Hukukun toplumu yönlendirici rolü olduğu söylenir. Bir dereceye kadar (ideolojik amaçlar için toplum mühendisliği aracı olarak kullanılmaması şartıyla) bunu doğru da bulurum. Evli kişilerin zinasının suç sayılması, cezai sonuçlarının olması ve cezai sorumluluğunun tespiti açısından yapılan çalışmaların (yargılamanın) toplumca duyulması sebebiyle kişilerin bu eylemi gerçekleştirmeden önce bir kez daha düşünecekleri ve bu durumun bir caydırıcılık etsisi yaratacağı mutlaktır. Türk toplumunda son yıllarda bir çok alanda olduğu gibi aile birliğinin önemi ve kutsallığı konusunda büyük bir dejenerasyonun yaşandığı herkesin malumu. Meşru olmayan şekilde evli veya bekar insanların birarada karı-koca hayatı yaşadıklarını biliyoruz. Bu tür ilişkilerin giderek yaygınlaşması yaşanan yozlaşmayı daha da artırmakta ve Türk aile düzenini temelden sarsan boyuta gelmektedir. Artık toplum için bir tehdit haline gelen ve kişisel özgürlük olarak nitelendirmenin çok ötesine geçen böyle bir gelişmeyi görmemezlikten gelmek mümkün değildir. Hukukun toplumu yönlerdici niteliği ile topluma yön verebileceği göz önüne alınarak bu yozlaşmaya daha fazla müsaade etmemek için evli kişilerin zinasının suç sayılmasını çok yerinde buluyorum. Ancak bu eylemin yaptırımının hürriyeti bağlayıcı ceza yerine para cezası ile kamu hizmetlerinden yasaklılık şeklinde düzenlenmesi fikri bana olumlu ve yerinde bir fikir olarak geliyor. |
04-09-2004, 12:57 | #39 |
|
Avrupa'dan zina uyarısı
Avrupa Komisyonu, TCK'da zinayı suç saymayı hedefleyen değişikliği "Başka bir çağdan kalma uygulama olarak" nitelendirdi. Danimarka ise "Yasa başarınızı gölgeler" dedi AB'den zina uyarısı: Başarınızı gölgeler Avrupa Komisyonu, TCK'da zinayı suç saymayı hedefleyen değişikliği "Başka bir çağdan kalma uygulama olarak" nitelendirdi. Danimarka ise "Yasa başarınızı gölgeler" dedi. Günter Verheugen'ın hafta sonunda başlayacak Türkiye gezisini hazırlayan Avrupa Komisyonu, Türk Ceza Kanunu'nda zinayı suç saymayı hedefleyen yasa değişikliğini "Başka bir çağdan kalma uygulama" olarak niteledi. Yetkililer, zina konusu yerine TCK'daki eksikliklerin giderilmesinin daha doğru olacağını ifade ettiler. Komisyon kaynakları, Türk Ceza Kanunu'nun Kopenhag kriterlerine uyumlu hale getirmek amacıyla başlatılan çalışmalarda zinadan mutlaka daha önemli öncelikler içermesi gerektiğine işaret ederek, zina gibi insanların özel hayatlarını doğrudan ilgilendiren bir husus konusunda cezai müeyide getirmenin AB felsefesiyle bağdaşmadığına vurgu yaptı. 25 ÜLKEDE CEZA YOK Avrupa komisyonu kaynakları, AB'ye üye 25 ülkede, zinanın suç sayılmadığına da dikkat çekti. Yetkililer, Türkiye'nin zina konusu tartışmak yerine Türk Ceza Kanunu'ndaki eksiklikleri bir an önce girdermek için kolları sıvamasının daha yararlı olacağını vurguladılar. İlerleme Raporu'nun açıklanmasına az zaman kaldığına da dikkat çektiler. Verheugen'in Türkiye ziyareti esnasında töre cinayeti konusunda AB'nin hassasiyetini dile getirmesi ve Avrupa Birliği'nin zinanın cezai müeyidesi konusundaki görüşlerini de aktarması öngörülüyor. İMAJI OLUMSUZ ETKİLER Bu arada önceki gün AB'nin etkin üyelerinden Danimarka'nın Ankara Büyükelçiliği'nden üst düzey yetkililer sürpriz bir şekilde Adalet Bakanlığı'nı ziyaret ettiler. Görüşme talebi Danimarka Büyükelçiliği'nden geldi. Bakanlık bürokratlarının katıldığı görüşmede gündem, TCK tasarısıydı. Alınan bilgilere göre büyükelçilik yetkilileri söze, "Zina, hiçbir AB ülkesinde hürriyeti bağlayıcı suç değil, sadece boşanma nedeni" diyerek başladılar. Büyükelçilik yetkilileri Bakanlık bürokratlarına, "TCK ve AB yolunda yaptığınız diğer düzenlemeler çok olumlu bir resim ortaya çıkardı. Zinanın suç olması, bunu gölgeleyecektir" dediler. Büyükelçilik yetkilileri "Zinanın suç olması, Türkiye'nin Avrupa kamuoylarındaki imajını çok olumsuz etkiler. Türkiye'yi gelişmemiş bir Afrika ya da Arap ülkesi gibi gösterir" diye konuştular. AVUSTURYA TEPKİLİ Bu arada Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in, CHP ile TCK'yı ele aldıkları toplantıda zinanın suç olduğu AB ülkeleri olduğunu iddia etmesi tepki yarattı. Çiçek'in sıraladığı ülkeler arasında Avusturya'nın da bulunduğunu belirten üst düzey bir Avusturyalı diplomat, " Zina Avusturya'da çok önceden suç olmaktan çıkarıldı" dedi. Ersan ATAR-Evren MESCİ / ANKARA |
04-09-2004, 14:27 | #40 |
|
Nedense ?
TCK tasarısı nedeniyle ,iktidarı "devletin yatak odasında işi ne?" diye eleştiren biz entellektüller hadi buyurun;açtınız odanın kapısını ve "Bu arada önceki gün AB'nin etkin üyelerinden Danimarka'nın Ankara Büyükelçiliği'nden üst düzey yetkililer sürpriz bir şekilde Adalet Bakanlığı'nı ziyaret ettiler. Görüşme talebi Danimarka Büyükelçiliği'nden geldi. Bakanlık bürokratlarının katıldığı görüşmede gündem, TCK tasarısıydı. Alınan bilgilere göre büyükelçilik yetkilileri söze, "Zina, hiçbir AB ülkesinde hürriyeti bağlayıcı suç değil, sadece boşanma nedeni" diyerek başladılar. Büyükelçilik yetkilileri Bakanlık bürokratlarına, "TCK ve AB yolunda yaptığınız diğer düzenlemeler çok olumlu bir resim ortaya çıkardı. Zinanın suç olması, bunu gölgeleyecektir" dediler. Büyükelçilik yetkilileri "Zinanın suç olması, Türkiye'nin Avrupa kamuoylarındaki imajını çok olumsuz etkiler. Türkiye'yi gelişmemiş bir Afrika ya da Arap ülkesi gibi gösterir" diye konuştular." haberinden anlaşılacağı üzere Bütün Avrupa yalın kılıç yatak odasına daldı. Selam ve saygılarımla. |
06-09-2004, 17:43 | #41 |
|
Şu ana kadar yazılmış olan yazıları, fazla vaktim olmadığı için okuyamadım. Eğer yazım tekrar olursa, herkesten özür dilerim.
Bence, zina suç sayılmalı. Çünkü; mevcut hukuk sistemimizde, evlilik, sadece iki kişiyi ilgilendiren bir kurum değil. Örneğin, sadece iki kişiyi ilgilendirseydi, nasıl ki sadece iki kişiyi ilgilendiren bir sözleşme hakim kararına gerek olmaksızın sona erdirilebilir idiyse, taraflar da, hakime gerek kalmaksızın kendi aralarında boşanabilirdi. Mevcut hukuk sistemimizde, bu ve benzeri bir çok konuda, devlet ya da kamu, evlilik kurumuna müdahale etmekte ve onunla ilgilenmektedir. Hatta, aile mahkemelerinde hakim olmak için hakimin evli olması gibi bir statü dahi kamusal olarak tanınabilmektedir. İşin ahlaksal boyutuna ise hiç girmiyorum. Mevcut hukuk düzeni mantığı ve silsilesinin tutarlılığı açısından , kesinlikle zina suç sayılmalıdır. |
06-09-2004, 18:31 | #42 | |||||||||||||||||||
|
Sayın sbudak, haklısınız, baltayı taşa vurmuşum. Benden yaptığınız alıntıyı okuyunca yaptığım yanlışlığın farkına vardım. Hangi din olursa olsun bütün dinlere, bir inanış sistemi olarak saygım vardır. Bu din ister benim inandığım din ister başka din olsun fark etmez. Saygım aynı şekilde o dinlere bağlı olanlaradır. Benim alıntı yaptığınız mesajımda asıl belirtmek istediğim, din adına yapılan uygulamalardır. Bunu tam olarak açıklamadığım için de, yazdıklarım dine, özellikle islam dinine karşı imişim gibi bir intiba uyandırıyor. Herhangi bir rüzgarın etkisinde kaldığımdan, yahutta dine karşı oluşumdan felan değil, sadece düşündüklerimle yazdıklarım arasındaki çelişkiden kaynaklanıyor bütün mesele. Bundan sonra bu tür hatalara düşmiyeceğim desem bile, düşmiyeceğime dair garanti veremem, insanlık hali. Hatamı düzeltmeme fırsat verdiğiniz için teşekkürler. Sayın sbudak, dinlerin insanlık dışı uygulamalara sahip oldukları veya olabilecekleri diye bir şeyi, belirttiğim gibi, asla düşünmedim. Böyle bir intiba yarattığım için özür dilerim. Yanlız dinler adına insanlık dışı uygulamaların yapıldığını, dinlerin politik çıkarlara alet edildiğini ve din adına insanlık suçu işlendiğini de gözden kaçırmamak zorundayız. Saygılarımla |
06-09-2004, 18:59 | #43 |
|
Sayın Gemici yukarıdaki mesajınız ile konu aydınlanmış oldu. Açıklamanız ve özrünüz için teşekkür ediyorum.
Her zaman hata yapabiliriz, önemli olan hatayı düzeltmesini bilmektir. Bir daha hata yapmayacağım demek mümkün değil. Ancak daha dikkatli olacağım demek mümkündür. İnsanlık tarihinde bir takım değerleri kullanan, istismar eden hep olmuştur. Kimi ideoloji adına, kimi din adına, kimi toplum adına, kimi vatan adına, kimi topluma mal olmuş kişiler adına hareket ettiğini söyleyerek politik veya kişisel çıkar sağlamaya çalışmış, zorbalık ve zulm etmiş, insanlığı ayaklar altına almıştır. Bu hep olmuştur. Bugün de olabilir. Bu konuyu da sadece "din"e indirgememek gerek sanırım. Neyse fazla uzatmayayım. Herkese saygılar. |
07-09-2004, 00:32 | #44 |
|
"zina" dini bir terimdir.
halife ünvanını taşıyan padişahın topkapı sarayındaki "harem" dairesi ibreti alem için hala duruyor. Hangi dine yasak? hangi topluma,yada hangi bireye?merak ettim.. Hangi aile kavramı? bu ülkenin "milletvekilleri" imam nikahıyla yaşıyorsa hala, hangi toplumun "düzeni" adına, başka bir "düzenden" söz ediliyor anlamadım.. kişi "hak" ve "özgürlüklerini" düzenlemeyi başaramayınca,hak ile özgürlük arasındaki farkı kavrayamayınca, kamu adına suç oluşturmak bu toplumun adına karar verenlerin kendisiyle uyuşmuyor herşeyden önce. Üstelik de dini bir "terimle".. sadakatsizlik, taraflar için ağır bir eylemdir. Boşanma nedeni olduğu kadar, tazminat nedeni olarak düzenlemeyi beceremeyip; "harem" mantığının devam etmesini ben algılayamıyorum. Hukukçu kimlikte durulan yer çok önemlidir. "mevcut hukuk" yanlışsa, yanlışa doğru uydurulması kadar saçma başka bir yol olamaz.. |
10-09-2004, 20:42 | #45 |
|
“ZİNA SUÇ OLARAK TCK’DA YER ALMAMALIDIR”
İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Avukat Nazan Moroğlu düzenlediği basın toplantısında, Türk Ceza Yasası Reformuna gölge düşürmeğe kimsenin hakkı olmadığını söyledi. Moroğlu ve Arat, 8 Eylül Çarşamba günü saat 10.30’da İstanbul Barosunda düzenledikleri basın toplantısında, Türkiyenin demokratikleşme sürecinin hızlandığı bir dönemde Türk Ceza Yasası Tasarısına “zina suçu”nun konulmasının AB’ye uyumla çeliştiğini belirttiler. Moroğlu ve Arat’ın basın yaptıkları açıklama şöyle: Anayasa, Medeni Kanun ve Ceza kanunu gibi temel yasalarda reform yapılırken ve Avrupa Birliğine uyum calışmaları çerçevesinde TBMM'de hızla kabul edilirken, kadın erkek eşitliği kriterine ne yazık ki gereken özen gösterilmemekte ve kadınların eşit haklar talepleri dikkate alınmamaktadır. Aslında demokrasinin temel kriteri yasalarda ve yaşamda kadın erkek eşitliğinin sağlanmasıdır. Ama bilindiği gibi, AB'ne kısa vadede yerine getirileceği taahhüt edilen Anayasa değişikliği 2001 yılında önce sadece “ailede eşlerin eşitliği" ile sınırlı geçiştirilmiş, ancak yeterli olmadığı görülünce, 2004 yılında yeniden değişiklik yapılarak Anayasa'nın 10. maddesine kadın erkek esit haklara sahiptir..." ibaresi eklenmiştir. Aynı zihniyet Medeni Kanun değişikliğinde mal rejimlerine yansımış, eşit paylaşım mevcut evliliklerde sadece Kanunun yürürlük tarihinden sonrası için geçerli kılınmış ve böylece yapılan kapsamlı ve olumlu değişikliğe gölge düşmüştür. Görülüyor ki, şimdi de Türk Ceza Kanunu Tasarısı'nda yapılan değişiklere gölge düşmekte. “Namus cinayetlerinin önlenmesi", “bekaret kontrolunun kaldırılması"' konularında henüz amaca uygun değişiklik yapılmadan, zinanın yeniden suç" olması gündeme getirildi. Zina suç olarak TCK'da yer almamalı: • Çağdaş hukuk sistemlerinde zina suçu yok, sadece şeriatla yönetilen ülkelerde var. • Zinanın suç olması için sosyolojik araştırmaya dayanan toplumsal bir talep de yok. • Evlilikte eşlerin "sadakat" yükümlülüğüne aykırı davranışı zaten "boşanma nedeni" olarak Medeni Kanun'da düzenlenmiştir. Ayrıca Medeni Kanunda zina nedeniyle, eşlerin miras payının azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin hükme yer verilmiştir. • En önemlisi "zina suçu" eşler açısından eşit koşullarda düzenlense, hatta toplumsal yapımız göz önünde tutulduğunda daha çok kadınların lehine olacağı görülse bile, kadınların eğitim sorunu ve ekonomik açıdan erkeğe bağımlılığı çözümlenmedikçe, kadınlar yasal haklarını kullanamayacaklardır. "İmam nikahı"nin engellenmesi "zinanın suç" olması ile değil, eğitim ile mümkün olacaktır. İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olarak, demokratikleşme (AB'ne uyum) sürecinde öncelikle • "okul öncesi eğitim" ile başlamak üzere kız çocuklarının eğitimine destek verilmesini; • İş yaşamına ve siyasete kadınların eşit katılımı için özel önlemlerin alınmasını, Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanununda bu yolda değişiklik yapılmasını istiyoruz. EŞİT HAKLARI, "ZİNA SUÇUNDA" DEĞİL, EĞİTİMDE, iŞ YAŞAMINDA VE SİYASETE KATILIMDA İSTİYORUZ. |
10-09-2004, 22:33 | #46 |
|
Kadınlar TCK Talepleri İçin Meclise Yürüyecek
TCK tasarısının görüşüleceği 14 Eylül'de Ankara'da toplanacak kadın örgütleri Meclis'e yürüyecek. Bekaret kontrollerinin yasaklanmasını, namus cinayetlerinin yasaya girmesini, cinsel yönelim nedeniyle ayrımcılığın suç olmasını isteyecek. -------------------------------------------------------------------------------- BİA Haber Merkezi 08/09/2004 -------------------------------------------------------------------------------- BİA (İstanbul) - Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) görüşülmesi için 14 Eylül'de olağanüstü olarak toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), bir çok ilden Ankara'ya gelen kadınların protestosuyla da karşılaşacak. Yüksel Caddesi'nde toplanacak kadın örgütleri TCK tasarısında şu değişikliklerin yapılmasını isteyecek. * Zinanın suç olması önerisi geri çekilmeli, * "Nitelikli insan öldürme" maddesine alınan "töre saiki" ifadesi , daha kapsayıcı olan "namus saiki" ifadesiyle değiştirilmeli, * Bekaret testleri tamamen yasaklanmalı, Ayrımcılık suçunu düzenleyen maddeye "cinsel yönelim" ifade yeniden eklenmeli, * 15-18 yaş arası gençlerin rızaya dayalı cinsel ilişkilerine getirilen yaptırımlar kaldırılmalı, * "Müstehcenlik" maddesindeki ifade hürriyetini kısıtlayıcı ifadeler çıkartılmalı. Kadınlara katılmak için... TCK tasarısını inceleyen hukukçu kadınlar, kadın örgütleri ve bağımsız kadınların oluşturduğu TCK Kadın Platformu, ceza yasasındaki ve tasarıdaki bir çok maddenin namus cinayetleri işleyenleri ve tecavüzcüleri koruduğunu, kadının bedeni üzerindeki söz hakkının devlet ve erkeklerin elinde olduğunu söylüyor. "Bedenimiz ve Cinselliğimiz Bizimdir, TCK'daki kadına yönelik şiddete karşı yürüyoruz" pankartı arkasında toplanarak Meclis'e yürüyecek kadınlara katılmak için şu telefonlar aranabilir: AMARGİ 0 212 533 27 95 Mor Çatı İletişim Merkezi 0 212 292 52 31 GÖKKUŞAĞI 0 212 244 83 00 KADAV 0 212 251 58 50 ..... ..... |
13-09-2004, 15:29 | #47 |
|
'Zinaya ceza AB üyeliğini zora sokacak'
13/09/2004 Radikal İngiltere'de yayımlanan günlük ekonomi ve siyaset gazetesi Financial Times, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye zinayı suç sayan yasa tasarısını çöpe atmak için bir ay süre tanıdığını öne sürdü. Fransa'da yayımlanan Liberation gazetesi de zinanın yeniden suç olarak değerlendirilmesine yönelik çalışmalarla ilgili haberde bu değişikliğin yıkıcı bir etkiye neden olma riski taşıdığı yorumunu yaptı. Financial Times'ın Brüksel ve Ankara ortak mahreciyle yayımladığı haberde, AB'nin bu sürenin sonunda istediği hedefe ulaşamaması halinde Türkiye'nin AB'ye katılmak için yıllardır harcadığı çabaların zora gireceği iddiasında da bulunuldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yasanın kadınları korumayı hedeflediğine dair sözlerine de yer veren gazete, "Ancak Avrupa Komisyonu, Türkiye'ye bu yasa tasarısının Ankara'nın planlarına zarar verebileceği uyarısında bulundu" diye yazdı. Financial Times, Komisyon'un 6 Ekim'de açıklanacak ilerleme raporunda yer alacak hususların daha çok Türkiye'nin insan hakları ve demokratik reformları temel alacağını kaydetti. AB bürokratlarının zinayı suç sayan yasa tasarısından rahatsızlık duyduklarını savunan gazete, "Tasarıda yer alan hususların her ne kadar kadın ve erkeğe eşit yaklaştığı belirtilse de bunun daha ziyade kadınlara karşı kullanılacağına dair kaygılar var. Eğer hükümet geri adım atmazsa, 6 Ekim'de yayımlanacak ilerleme raporunda Ankara'nın aradığı kendisine yeşil ışık yakan açık ifadeler yer almayabilecek" şeklinde ifadelere yer verdi. Bunun da müzakerelerin gecikmesine, hatta AB liderlerinin müzakereler konusundaki kararlarını ertelemesine yol açabileceğini savunan gazete, bir AB yetkilisinin durumu, "Türkler zinayla ilgili tasarıda açıkça taktik hatası yaptı. Avruya Komisyonu'nun tavsiye niteliğindeki raporundan birkaç hafta önce böyle bir karar alınırsa, bu işleri daha da karmaşık hale getirebilir" diye yorumladığını yazdı. Financial Times, Türkiye'yi destekleyen bazı çevrelerin zina yasası tartışmalarının sürmesi halinde AB'ye üye ülkelerin Aralık ayında kesin bir karar almaktan kaçınmalarından ve bunu yerine yeni bazı şartlar ileri sürmelerinden endişe ettiklerini kaydetti. 'Türkiye aldatanları cezalandırmak istiyor' Liberation gazetesi ise Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) zinanın yeniden suç olarak değerlendirilmesine yönelik çalışmalarla ilgili haberde bu değişikliğin yıkıcı bir etkiye neden olma riski taşıdığı yorumunu yaptı. 'Türkiye aldatanları cezalandırmak istiyor'' başlığıyla çıkan haberde, Türkiye'de zinanın yeniden suç sayılmasına ilişkin farklı görüşlere geniş yer verildi. Brüksel'deki AB kaynaklarına dayanarak Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin 2005 sonundan veya 2006'dan önce başlamayacağını öne sürülen haberde bu riskin farkında olan iktidardaki AKP'nin başarısızlığının nedenini önceden haklı çıkartmak istediği görüşü savundu. Liberation gazetesinde yine Türkiye ile ilgili çıkan Brüksel kaynaklı ikinci bir haberde ise AB Komisyonu'nun Türkiye konusunda ikiye bölündüğü ifade edildi. AB Komisyonu'nun bir üyesinin görüşlerine atıfta bulunan Liberation, komisyon içinde 30 üyeden sadece yedisinin Türkiye ile müzakerelere başlanmasına karşı çıktığını, bunun da Türkiye hakkında çıkacak olumlu bir raporun engellenmesine yeterli olmayacağını belirtti. |
13-09-2004, 15:33 | #48 |
|
Baskının tek nedeni korku
Erkekler, kadın bedeninden ve cinselliğinden korktuğu için onu kontrol altına almaya çalışıyor. Zinayı suç sayma girişimi de, koca dayağı veya bekâret kontrolü gibi bu korkunun bir tezahürü 13/09/2004 Radikal LEYLA PERVİZAT 'Devletin, yatak odasında ne işi var?' Radikal bu soruyu günlerdir baş sayfada kırmızılı harflerle sorup duruyor. Zina ile ilgili tartışmalar da doludizgin devam ediyor. AB uyum süreci içerisinde müzakere tarihi verilmesini beklediğimiz şu günlerde ise tartışma Türkiye'nin sınırlarını aşıp Avrupalıların da gündemine oturmuş vaziyette. Gerçekten devletin, yatak odasında ne işi var? Bütün bu ilginç ve heyecanlı tartışmalara rağmen şu ana kadar bu sorunun köküne inmeyi pek başaramadık. Soruya cevap vermeye en fazla yaklaşan ise Selma Acuner oldu. Yine Radikal gazetesinden, Neşe Düzel'e verdiği röportajda erkeklerin kadın bedeninden korktuğuna dair kısa bir açıklama getirdi. Albert Camus'nün dediği gibi, "İlk önce korkuyu anlamak gerekir." Korkuyu anlayabilmek Radikal gazetesinin bize sorduğu sorunun cevabını bulmamıza yardım eder. Devletin, yatak odasındaki işi korkuyla ilgilidir. Kadın bedeninden ve kadın cinselliğinin gücünden kaynaklanan korkuyla. Erkekler neden korkuyor? Korku, en ilkel tepkilerden biri olan kontrolü beraberinde getirir. Kadın bedenini ve kadın cinselliğini kontrol etme yöntemleri çeşitlidir. Latin Amerika'da namus cinayetleri, Çin'de ayak bağlama, Hindistan'da sati, ve Danimarka'da koca dayağı olarak karşımıza çıkar. Bu şiddet türleri coğrafyalara göre değişiklik gösterse bile özdeki neden korkudur. İyi de erkekler, kadınlardan ve kadın bedeninden neden bu kadar korkuyor? Yapılan araştırmaların sonucu iki noktaya işaret etmektedir: Çocuğun babasının kim olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmamak ve kadın cinselliğinin gücü. ABD'li yazar David Deida, 'Cinsel Özün Uyanması' adlı kitabında kadın cinselliğinin erkek cinselliğinden nasıl daha üstün ve güçlü olduğundan söz eder. Deida'nın bahsettiği tüm tıp uzmanlarınca da bilinen daha duyarlı ve güçlü cinsel bir yapıya sahip olmak yönünde yapılan saptamadır. Türkiye'nin, Avrupa'nın ve Verheugen'in gündeminin baş konusu olan zinayı suç yapma girişimi de böyle bir korkunun eseridir. Zinanın hem kadın hem erkek eş bakımından aynı koşullara bağlı eşit olarak düzenleme ve uygulama getirileceği iddiası ise Türkiye'deki şartlar göz önüne alındığında trajikomiktir. Bu ülkede zina yapan kadınlar eğer namus cinayetlerinden paçayı sıyırıp hayatta kalmayı başarabilirlerse, hapishanelerde tecrit edilirler. Öte yandan, namus cinayeti işleyip kız kardeşini öldürerek hapse giren 15 yaşındaki erkek çocuğunun ise koğuş arkadaşları 'Artık sen erkek oldun' diyerek ayaklarını yıkarlar. Geçen haftalarda Turgut Tarhanlı'nın bu sayfalarda yazdığı gibi, uygulamada toplumsal ilişkilerde büyük bir eşitsizliğin söz konusu olduğu ülkemizde güç faktörüne bakmak gereklidir. Kısacası, hükümetin, aldatmaları önlemek ve insanlık onurunu korumak için zinayı suç kapsamına alma girişimi ne yazık ki sadece 'erkeklerin namuslarına ve onurlarına' yönelik sonuçlar doğuracaktır. Türk Ceza Kanunu (TCK) tasarısının evlilik içi tecavüze, işyerinde cinsel tacize ve ensest ilişkilere yer verirken namus cinayetleri konusunda gerekeni yapmaması ve zinayı bir suç konusu yapmaya çalışması arasındaki çelişki de bu görüşü destekler. Okuma yazması olmayan, nüfus kâğıdı bile bulunmayan, hayatında tek başına sokağa çıkmamış bir kadının adli makamlara gidip kocasının kendisine evlilik içi tecavüz uyguladığını veya aldattığını iddia etmesini beklemek, ama namus cinayetlerine TCK taslağında gereken özeni göstermemek Türkiye'nin şartları açısından cidden çok gülünçtür. Zina da nereden çıktı? Öte yandan, feminist çevrede bile pek sık tartışılmayan bir nokta ise kanımca en ilginç olanıdır. Türkiye, AKP hükümetinin başa gelmesiyle büyük bir atağa kalkarak bir dizi reformdan ve 'iyileştirme' uygulamalarından geçmektedir. Kopenhag Kriterleri'ne ve AB uyum sürecine bu kadar yoğunlaştığımız şu günlerde neden zina konusu ortaya çıkmıştır? Ortalıkta, "Kentli kadınlar, televolelik halleriyle kendi bildiklerini okusalar da Anadolulu kadınlar milli ve dini değerlere sadıktır" söylemi dolaşmaktadır. Bu hemen hemen her modernleşme sürecinde yaygın eril düzenin kadınları kontrol altında tutmak için izlediği bir yöntemdir. Türk milliyetçi muhafazakâr söyleminde kadınları incelediği makalesinde Nükhet Kardam, milliyetçi ideolojilerin modernleşme davasıyla iç içe geçtiği vakalarda kadına güçlü bir sembolik işlev yüklediğinden bahseder. Modernleşme telaşı içerisinde kadınların hayatlarının daha fazla kontrole alındığı tek ülke kuşkusuz Türkiye de değildir. Modernleşme sürecinde Hindistanlı kadınların yaşadıklarını inceleyen Partha Chatterjee ve geniş bir coğrafyaya değinen Nira Yuval-Davis çalışmalarında her reform ve modernleşme girişiminin kadınlar için erkekler ile aynı eşdeğerde olmadığını saptamışlardır. Bütün söylenenlerin ve yazılanların ardından kendimize şunu sormamız lazım. Kopenhag Kriterleri Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan 35 milyon kadın için de geçerli mi? Yoksa, hükümetin niyeti sadece bu ülkenin erkeklerini mi AB'ye üye yapmak? Leyla Pervizat: Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bölümü'nde doktora öğrencisi |
18-10-2004, 19:05 | #49 |
|
Ben hukucu degilim ama Avrupada yasayan biri olarak ZINA konsunda gozlemim ve gorusum su sekildedir.
Iki insan hayatlarinin geri kalanini bir takim sebeblerden dolayi bu sevgi olabilir, mantik olabilir ve ya belkide baski olabilir, beraber gecirmek uzere bir anlasma imzaliyorlar. Buna evlilik diyoruz. Nitekim bazi olaylar meydana geliyor esler birbirlerinden soguyor mu yoksa evlilik zaman asimina mi ugruyor her ne sebebtense eslerden biri veya her ikisi baska bir insanla iliskiye giriyor. Buna biz aslini dinden alan ZINA adini veriyoruz. Zina olayini genellikle Suc kelimesi ile birlikte kullaniyoruz. Bir esin diger ese islemis oldugu suc olarak goruyoruz. Burada vurgulamak geregini duydugum " Bir esin bir Tolpuma isledigi suc degil anlasma imzaladigi diger ese uyguladigi suc". Ama zaman zaman oyle durumlar ve haller ortaya cikabiliryorki belki de bir sucmus gibi gorulen birsey suc olmayabiliyor. Oyle hallerde sunlari sormaya ihtiyac duyuyorum: Zinayi suc sayarken evliligin gidisati goz onunde bulundurulacak mi, mesela ?. Neden esini aldattin denilecek mi ve soruldugunda sebeb gecerli bulunacak mi? Neye gore 20 yildan sonra birbirini aldatan esler yargilanacak ve ardindan hapse gonderilecek. Bir evlilik bir ferd tarafindan artik surdurulmek istenmiyorsa farkli bir insanla iliski kurulmussa o evliligi baski ve tutucu hukumlerlerin surdurmesinin anlamini sorarim "Zina suc olmali diyen" hukucularimiza vatandaslarimiza. Hukumetin insanlarin bu cok ozel hayatlarina, en azindan, istenmedikce girmeye hakki yoktur, olmamalidir. Bence Zinanin hapis cezasi olma durumu demokratik insan haklarina son derece aykiridir. Cunku evliligin bitmesini isteyen yasi erismis buyumus bilinci insanlarin onune bosanma hakki konulmustur ardindan nafaka isteme hakki konulmustur, bunlar kafidir. Zinayi suc saymak ve bu sebebden dolayi insanlari hapis cezasina carptirmak medeni ve modern hukuka aykiri duser. Nitekim Avrupa ulkelerinin hicbirinin hukukunda Zina sebebinden dolayi ozgurlugu kisitlayici bir maddeye rastlanmaz degil ki aldatma suc sayilmaz. Sadece aldatan kisi aldatilana nafaka oder. Bu bosanmanin getirdigi bir sonuctur. Eger Zina gercekten bu halde suc sayilacak ve turkiye de hapis cezasi ile sonuclandirilabilecekse oylese okullari gezip 18 yasindan kucuk bakire olmayan kiz cocuklarimiza da hapis cezasi verilsin nitekim onlar turk toplumun yapisini zedeliyorlar yada esim bana kadinlik yapmiyor diyen bir Kocanin sikayetine karsin kadina hapis cezasi verilsin nitekim o esini nede olsa Zina ya tesvik edici bir suc isliyor demektir ya da ben artik bir baskasini seviyorum esimle yasayamiyacagimi anladim ve bosanmak istiyorum diyen bir insana, sen aile kurumunu korumadin diye hapis cezasi verilsin. Aile kurumunu her sekilde illaki korumak adina ne sebebten olursa olsun bosanma istemi ile mahkemeye cikan insanlarimiza da hapis cezasi uygulansin, cunku bu caydirici olur ve esler bosanamaz boylelikle de aile dagilmamis olur. Zinanin suc olmasi durumu ortaya ciktiginda almanlar bana "ya nasil olur Turkler Ab'ye girmek istemiyor mu, sizler eslerin biribirlerini aldatmasini hapis cezasi ile sonuclandirmak istiyorsunuz. Herkes yetiskin ve evliligin surdurulmesi istemi ancak iki kisi ile olur " demislerdir. Ben kendi Anayasamizi AB'ye dayali olarak sekillendirelim demiyorum, bu ornegi de o yuzden vermedim sadece cizilen resmin farkina varilsin diye. AB olsun ve ya olmasin bir evliligin surdurumu polisle, askerle mahkemenin tutucu ve caydirici yaptirimi ile saglanamaz diye dusunuyorum. Ben yeni evliyiyim ve esimin bana olan baglinin sadece ve sadece bana olan sevgisinden olmasini arzu ederim, bir takim korkulardan degil. Ama bunu gormem icin de bana ve esime o hurriyetin verilmesi o sansin taninmasi lazim aksi halde illaki aile aile kalsin diye bir takim yaptirimlar bunu ogrenmemi hayatim boyunca onler. Zinanin suc sayilmamasi ona varinca ya kadar asil aile ici tecavuzleri baskici siddete dayali olaylari cezalandirma durmu gundeme getirilmeli. Saygilarimla |
18-10-2004, 19:19 | #50 |
|
Sayın Y.Riberio,
Yeni Türk Ceza Yasası Resmi Gazete'de yayınlanlandı. Son hali ile zina sucunu içermiyor. Bu konu Türkiye gündeminden çıktı. Umarız, saydığınız haklı nedenlerle bir daha da gündeme girmez. Mutlu evliliğinizin hep böyle sürmesini dilerim . Saygılarımla Bir Dost |
01-05-2008, 10:24 | #51 | |||||||||||||||||||
|
Zina yıllar önce suç olmaktan çıkarıldı.Yeniden suç haline getirilmesi girişimi sonuç vermedi.
Fakat zina konusunda,zinanın suç olmasına karşı çıkanlar hakkında hakaret ve aşağılama niteliğinde bazı sözlerin söylenişi devam ediyor. Örnek mi?
Kınıyorum. Ya siz? |
01-05-2008, 10:27 | #52 |
|
Ben de kınıyorum. Bu nasıl bir bakış, anlayamıyorum. Cehaletin bilinçlisinden korkmak gerekir. Nasıl olur bilinçli cehalet? Ceza politikasında her olumsuz şeyin ceza yaptırımıyla karşılaşması gerekmediğini bilmediği gibi kafa yoranlara da saldırmakla olur. Kınıyorum.
|
01-05-2008, 13:34 | #53 | |||||||||||||||||||
|
Buna en iyi yanıtı verebilmek için aynı seviyeye inmek gerektiğinden yanıt veremiyorum. "Kınamak" ise, anlama yetisi ve utanma duygusu olanlar üzerinde etkili olabileceğinden, kınamıyorum bile. |
01-05-2008, 15:02 | #54 |
|
Ben demogoji yapmışlar diyeyim, çünkü ondört yaşındaki bir çocuğun istismarı daha nasıl ötbas edilebilir ki.
Bu açıklamayı yapanların yaşam felsefesini (!)gözönünde bulundurmak şaşkınlığımızı ve buna bağlı olarak öfkemizi biraz dindirir diyorum. Bu insanlar, insanı insan yapan belli bir takım evrensel değerlerin olduğunu idrak edemeyecek kadar maalesef sığ bir dünya görüşüne sahiptirler. Halk arasında "kişi işi kendinden bilir" diye bir deyim vardır. Kendi kişiliklerinde varolan sapkınlıkları, kendi öz değerleriyle sınırlama yeteneğinden yoksun olan bu insanlar ille de dıştan bir gücün ,bir otoritenin (ki bu güç yeri geldiğinde bir yasa olur yeri geldiğinde bir toplumsal norm)kendilerini sınırlamasını zorunlu görürler. Bu dış baskının ortadan kalkması durumunda ise kendi dinamiklerini oluşturamamış olan bu insanlar kendi girdaplarında olabildiğince boğuşacaklarını bildiklerinden olsa gerek ısrarla "yasak isteriz yasak isteriz" diye de bağırır dururlar. Dediğim gibi onları sadece yasaklar zapdeder,başkaları için de işin öyle olduğunu sanırlar. Ne diyeyim hiç şaşırmadım,bu anlayıştaki insanlara en güzel cevabı bu anonim deyimimiz veriyor: Kişi işi kendinden bilir. Bizler yasaklar olmasa da insan olduğumuzun ve insanca yaşadığımızın bilincindeyiz.Ya onlar ? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
TCY'ye yine erteleme | ISIL YILMAZ | Hukuk Haberleri | 0 | 13-10-2006 13:31 |
Yine Teşekkürler | Armağan Konyalı | Test Alanı | 1 | 15-04-2003 15:28 |
Yine Şans Oyunu, Yine Tazminat.. | Av.Mehmet Saim Dikici | Meslektaşların Soruları | 1 | 24-09-2002 10:48 |
Yine Kira :) | bigblue | Hukuk Soruları Arşivi | 5 | 28-04-2002 16:31 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |