|
Hukuk Soruları Hukukçu olmayan üyelerimizin hukukla ilgili sorularına ayrılmış iletişim alanı. Lütfen Dikkat : THS bir hukuki danışmanlık sitesi değildir ve bu foruma da "hukuki danışma" niteliği taşıyan sorular yöneltilemez. Alanda soru sormadan önce lütfen Hukuk Soruları Alanı Kural ve İlkelerimizi okuyunuz. |
29-05-2012, 00:26 | #1 |
|
Evlendirme memuru nikah anında sarhoş olursa?
Merhaba,
Sorum başlıkta belirttiğim şekilde çok açık bir soru,evlendirme memurunun evlendirme anında sarhoş olması durumunda ve evliliğe sarhoşken onay vermesi,evliliği yok mu yapar yoksa butlan mı yapar? Cevaplarınız için şimdiden çok teşekkür ederim,saygılar. |
26-06-2012, 12:50 | #2 |
|
Evlenmenin maddi şartlarından ilki tarafların ayırt etme gücünü haiz olmalarıdır, burada önemli olan husus MK 125'te'in "ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez" denmekle bu şartın yalnız taraflara indirgenmiş olmasıdır.
Evlenme töreninin asli şartlarından birisi de evlenmenin yetkili memur önünde yapılmış olmasıdır. Evlendirme memurunu bağlayan tek şart kanunda budur. Ancak Evlendirme Yönetmeliği bu konuyu biraz daha detaylandırmış durumda ve resmi memurun iradesinin noksan olmamasını aramakta. Dolayısıyla, evlendirme memuru evlenme sözleşmesinin yapılması sırasında sarhoşluk, hipnotizma, akıl hastalığı gibi sebeplerle ayırt etme gücünden yoksunsa ortada mevcut bir evlilik yoktur denebilir. |
26-06-2012, 20:54 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Evlendirme memurun tören sırasında onay vermesi gibi bir durum söz konusu değildir. MK. 142.maddesine göre; evlendirme memurunun işlevi onaylama değil açıklamadır. Sonuç itibariyle evlilik bir sözleşmedir. Ve bu sözleşme tarafların açık beyanları ile kurulmuş olur. Kanunda mevcut ifadesi ile;"Evlendirme memuru, evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar. Evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur[/B]. Memur, evlenmenin tarafların karşılıklı rızası ile kanuna uygun olarak yapılmış olduğunu açıklar" Ayrıca kanun şahitler ve evlenecekler açısından ayırt etme gücü aramıştır. Evlendirme memurunun sarhoşluk hali hariç ayırt etme gücüne sahip olduğu kabul edilmektedir. Ayırt etme gücüne haiz olmayan kimse kamu görevlisi olamayacağı açıktır. Neticeten Evlendirme memurun sarhoş olması yokluk ya da butlana sebep olmayacaktır. Belki şekil şartında eksiklik olduğu iddiasıyla iptal edilebilirlik açısından bir değerlendirme yapılabilir. Saygılarımla |
27-06-2012, 01:21 | #4 |
|
Evlendirme memurunun ne yaptığını bilemiyecek durumda sarhoş iken yaptığı işlemler ile noterin aynı durumda iken yaptığı işlemlerin hukuka uygunlukları konusunda aynı sonuçlar mı söz konusudur?
Saygılarmla |
27-06-2012, 11:42 | #5 |
|
Evlenme töreninin asli şartlarından birisi bu törenin yetkili memur huzurunda yapılmasıdır. Evlilik sözleşmesi diğer alelade sözleşmeler gibi tarafların birbirine uygun iradelerini açıklamalarından ibaret değildir.
Resmi memurun iradesinin de tıpkı taraflar ve tanıklar gibi tam olması gerekir. Dolayısıyla ayırt etme gücünden yoksun bir memurun kıydığı nikah yok hükmündedir. Konuyla ilgili olarak Bkz. Velidedeoğlu sh.89, Saymen/Elbir sh.112, Tandoğan sh 44, Öztan sh.87, Akıntürk sh.101 |
27-06-2012, 13:22 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, Evlenme törenin yetkili memur huzurunda yapılması gerektiği aksi halde asli şart eksikliğinden yokluk hükmüyle karşılaşacağı konusunda aynı fikirdeyim. Ancak, tarafların yetkili evlendirme memurunun sarhoş olup olmadığı konusunda bir araştırma yapması söz konusu olamayacağına göre; taraflar iyiniyetle sarhoş yetkili memur ve ayrıt etme gücüne haiz şahitler huzurunda evlenmek istediklerini beyan ettikleri takdirde evlenme akdinin kurulacağını düşünmekteyim. 14.6.1965 gün 1965/3 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında evlendirme memurunun taraflardan aldığı olumlu karşılıklar üzerine, evlenmenin yasaca akdedilmiş olduğunu söylemesi bile, evlenme akdinin meydana gelebilmesi için esaslı bir unsur olmadığı, yapılan evlenme akdinin deftere işleyip altını imzalamasının da evlenmenin geçerli sayılmasını sağlıyacak bir koşulda olmadığı yolundaki açıklamalar ve o içtihadı birleştirme kararında bu gerekçe ile sıkı sıkıya bağlı olan sonuç evlenmenin geçerli sayılmasını sağlıyacak bir koşulda olmadığı yolundaki açıklamalar ve o içtihadı birleştirme kararında bu gerekçe ile sıkı sıkıya bağlı olan sonuç evlenmenin bir akit olduğu esasının benimsendiğini açıkça göstermektedir....Türk hukukunda 14.6.1965 günlü İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanan hukuki esaslar uyarınca resmi memurun irade açıklamasının evlenme akdinin tamamlanması için gerekli bulunmadığı gözönünde tutulunca.....evlendirme memuru sıfatiyle hareket eden kimsenin gerçekte bu sıfatı haiz olmaması halinde evlenme akdinin meydana gelip gelmiyeceği sorunu üzerinde de durulmasında yarar görülmüştür. Alman Medeni Kanunu, konuyu evlenen çiftlerin iyi niyetli olup olmamasına göre çözümlemiş, evlenme memuru görevini ifa eden kişinin bu sıfatı haiz bulunmadığı taraflarca bilinmiyorsa evlenme akdini geçerli saymışken daha sonra çıkarılan Alman Evlendirme Kanunu 11. maddesiyle konuyu objektif bir esasa bağlıyarak şu hükmü getirmiştir. "1 - Bir evlenme, ancak bir şahsi halmemurunun önünde akdedilmişse meydana gelir. 2 - Kendisi şahsi hal memuru olmadığı halde bir şahsi hal memurunun görevini alenen ifa eden ve evlenmeyi aile siciline tescil eden kimse, birinci fıkradaki anlamda şahsi hal memuru sayılır" ( S.S.Tekinay a.g.e. Sh. 120 ). Dr.A.Egger bu gibi durumlarda tarafların iyi niyeti korunarak evlenme merasimini tanımak gerektiğini ileri sürmekte ve Avusturya, Amerikan Hukukunda da aynı anlayışın geçerli olduğunu belirtmektedir. Dr. Egger ayrıca burada iyiniyetin korunmasının en az kanunen tanınan diğer hallerde olduğu kadar zorunlu olduğunu da ilave ediyor. ( Dr. A.Egger, Aile Hukuk, Çeviren Dr. Tahir Çağa 1943 Sh.128-129 ).YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1984/2-845 K. 1985/111 Saygılarımla, |
27-06-2012, 16:29 | #7 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Evlendirme memurunun yaptığı iş hukuki bir muamele midir? Ayırt etme gücüne haiz olmayan bir kişinin yaptığı hukuki muamele geçerli midir? Geçerli ise hangi koşullar altında?
Alman Medeni Kanununun (BGB)1896 tarihli metnini aşağıya alıntılıyorum. Belirttiğiniz türden 'çakma evlendirme memuru' türünden bir kayıt ne alıntıladığım metinde, ne yürürlükten kaldırılmış Evlenme Kanununda, nede BGB nin şimdi yürürlükte olan metninde var.
Saygılarımla |
27-06-2012, 16:44 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Gemici Üstadım, Ben almanca bilmediğim için, alıntı yaptığınız kanunun türkçesini paylaşmanızı rica ederim. Hukui muamele midir değil midir, geçerli midir değil midir? Bunlar bana yönelteceğiniz sorular değil, ben kendi hukuk nosyonuma göre cevap verdim. Aksi düşüncede olabilirsiniz bu çok doğaldır. Neden aksi yönde düşündüğünüzü gerekçesiyle ifade edebilirsiniz. Bana göre Sarhoş bir nikah memuru tarafından icra edilen nikah töreni yoklukla hükümsüz değildir, en fazla iptal edilebilirlik koşulu olarak öne sürülebilir. Aksi bir düşünceniz varsa paylaşmanızı rica ederim : Saygılarımla |
27-06-2012, 16:50 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
O zaman Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun saygıdeğer üyeleri "çakma" kanunun alıp kararlarında kullanmışlar, bu husus benim değerlendirme ve bilgim dışındadır.Kararın tarih ve numarasını verdim. Saygılarımla |
29-06-2012, 09:55 | #10 |
|
Evlenmenin, tarafların iradelerini ortaya koymalarıyla birlikte gerçekleşmiş olması ve evlendirme memurunun temyiz kudretini ortadan kaldıracak derecede bir madde almış olmasında evlenme iradesiyle başvuran şahısların sorumluluğu bulunmadığı gerekçeleriyle Sayın Av. Emin'e katılıyor ve "yokluk" ya da "butlan" ile sonuçlanabilecek bir durumun var olmadığını düşünüyorum.
Saygılarımla.. |
29-06-2012, 12:50 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
Size katılıyorum. Ben de, evlendirme memurunun sarhoş olmasının evliliğin sıhhatine hiçbir etkisi olamayacağı görüşündeyim. Eşler ve evlenme engelleri açısından, evliliğin iptaline dair sebepler ortaya çıkarsa ayrıca dava konusu edilebilir zaten. (TMK.m.145 ve devamı) Saygılarımla. |
30-06-2012, 15:03 | #12 |
|
Medeni Kanun:
2. Evlenmenin yapılamaması MADDE 140.- Evlenme koşullarının bulunmadığının anlaşılması veya belgelerin verilmesinden başlayarak altı ayın geçmesi hâlinde, evlendirme memuru evlenme törenini yapamaz.: Düşüncem: Evlendirme memuru koşulların bulunup bulunmadığını sadece tören öncesi değil, tören anında da ayırt edebilecek durumda olmalıdır. 1. Tören yeri MADDE 141.- Evlenme töreni, evlendirme dairesinde evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılır. Ancak, tören evleneceklerin istemi üzerine evlendirme memurunun uygun bulacağı diğer yerlerde de yapılabilir. Düşüncem: Madde evlenme akdinin geçerli olabilmesi için gereken koşulları belirtmiştir. Sırf tarafların 'iradelerini ortaya koymalarıyla birlikte gerçekleşmiş(Av. Engin Ekici) olmaz evlilik akdi. http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=18052 2. Törenin şekli MADDE 142.- Evlendirme memuru, evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar. Evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur. Memur, evlenmenin tarafların karşılıklı rızası ile kanuna uygun olarak yapılmış olduğunu açıklar.Düşüncem: Evlendirme memuru tarafların cevaplarını değerlendirebilecek durumda olmalıdır. Alman ve İsviçre yasaları evlendirme memurunun belirli durumlarda evlenmeyi red edebileceğini belirtmektedir, örneğin: evlenmek isteyenlerin asıl amaçlarının evlenmek değil de diğerine oturma müsaadesi almak olduğu. Sonuç: evlenme akdinini şekil koşullarını yerine getirebilecek durumda olmayan bir evlendirme memurunun gerçekleştirdiği bir evlenme töreni ile, evlendirme memuru olmayan bir kişinin gerçekleştirdiği evlenme töreni arasında bir fark yoktur bence: Her ikisinde de şekil koşullarına uygun bir evlenme akdi yoktur. Saygılarımla |
30-06-2012, 16:56 | #13 |
|
Konu üzerinde bundan önce de tartışmışız:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=3175 saygılarımla |
30-06-2012, 18:10 | #14 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Gemici, Konuyu farklı bir alana taşımak ve tartışmanın niteliğini yükseltmek adına: Tarafların irade beyanı mı? Ağır şekil şartları mı? Bir hukukçu olarak hangisi değerli? |
30-06-2012, 18:50 | #15 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Konumuz değer değil elbette. Bir hukukçu olarak hangisi değerli, hangisi değersiz tartışmasına girmeden belirtmek gerekirse: Türk hukukunda, İsviçre Hukukunda ve Alman Hukukunda evlenme akdinin geçerliliği, tarafların evlenme iradelerini yasada ön görülen şekil koşulları çerçevesinde, evlenme memuru önünde dile getirmeleri ve evlenme memurunun bu irade bağlamında evlilik birliğinin kurulduğunu ilan eden: sizleri medeni kanunun bana verdiği yetkiye dayanarak karı koca ilan ediyorum cümlesi evlilik birliğinin kuruluşunun müjdecisidir. Bunun böyle olduğu hem medeni kanunda, hemde http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=18052 linkindeki yargıtay kararında açıkça belirtilmektedir. Evlenmek isteyen kişilerin irade beyanı evlenme akdinin kurulması için yeterli olmuş olsaydı veya evlenme memuru olmayan bir kimsenin kıydığı nikah yeterli olmuş olsaydı, evlenme törenine ve evlenme merasiminin medeni kanunda düzenlenmesine gerek kalmazdı. İsteyen ayakkabı boyacısına, badanacıya, eczacıya, yahutta amcasına veya dayısına gidip 'kıy bana bir nikah' derdi, olup biterdi. Tarafların evlilik iradeleri evlilikte esas olandır. Buna rağmen bu irade kendi başına yasal bir evliliğin oluşması için yeterli değildir. Hukuken geçerli bir evlilik tarafların bu iradelerini evlenme memuru önünde tekrarlamaları ve evlenme memurunun buna dayanarak tarafları karı koca ilan etmesi sonucunda ortaya çıkar. Evlenmeye engel bir durum olunca evlenme memuru nikah kıymaz. Alıntı yaptığınız mesajıma, o zamanlar üzerinde durmadığım şu eklemeyi yapmam gerekir:
Saygılarımla |
02-07-2012, 13:21 | #16 |
|
OLAY: Trabzon'un Of ilçesinde aynı mahallede oturan Temel ile Fadime birbirlerini görüp beğenmişler, araya büyükler girmiş, Temel ile Fadime nişanlanmıştır. Fadime’nin aşkıyla yanıp tutuşan Temel, bir an önce evlenmek istemektedir. Of Belediyesinde evlendirme memuru olarak çalışan Temel'in çocukluk arkadaşı Dursun, Fadime ile Temel'e en yıldırımından nikah kıymak üzere 1 Temmuz 2012 tarihine gün vermiştir. Temel ile Fadime bol horonlu, eğlenceli bir düğünle dünya evine girmek üzere, söz birliği etmişler ve Dursun uda nikah törenini icra etmek üzere düğünlerine davet etmişlerdir. Çocukluk arkadaşımın düğününde içmeyip de, ne zaman içeceğim diyen Dursun, nikah saati yaklaşana kadar bir büyüğü devirmiştir. Temelin nikah şahitliğini Of ilçe Asliye Hukuk Hakimi, bizim Fadime’nin şahitliğini ise dayı oğlu Cumhuriyet Savcısı üstlenmiştir. Velhasıl kelam Temel ile Fadime’nin nikah töreni başlamış şahitler huzurunda evlenme isteyip istemediklerine her ikisi de "evet" demişler,nikah memuru Dursun sallanarak ayağa kalkmış ve bende Medeni Kanunun bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri "kocakarı" ilan ediyorum demiş
Temel ile Fadime havai adalarında geçirdikleri güzel balayından dönmüşler, cicim ayları bittiğinden huzursuzluklar çıkmaya başlamıştır. Evliliğin 6. ayında, boşanmak için doğrudan bir sebep bulamayan Temel, laz zekasını göstermiş ve Fadime ile anlaşıp boşanmaya karar vermiş ve Fadime ile anlaşmıştır. Temel, yakın arkadaşı olan Avukat Bahri'ye gitmiş, biz Fadime ile anlaştık, boşanacağız demiş... Avukat Bahri Of ilçesinin “adamı ipten alır” diye tanınan ünlü bir avukatıdır. Avukat Bahri Temel’e; Evliliğiniz 1 yıl’ı doldurmamış Temel, hakim evlilik birliği sarsıldı diye boşanmaya kara vermeyebilir. Ben senin düğünü hatırlıyorum. Nikah memuru Dursun zil zurna sarhoştu. Gel biz evliliğin iptali için dava açalım der. Hem böylece Fadime ile malları paylaşmaktan kurtulursun der. Temel: Ula bahri aklını seveyim der.. Malları da kurtardık desene.. Kendin Emin olan Avukat Bahri, 1980 model Monica De Lux Olmypıa daktilosunun başına geçer… O bilindik ses ile tuşların üzerine on parmak marifetiyle dokunur…. …..nikah memuru Dursun ayırt etme gücünden yoksun olarak nikahı kıymıştır. Bu nedenle Temel ile Fadime arasında mevcut evlenme işlemi butlanla ile sakat olduğundan evliliğin iptaline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı Fadime Oflu’ya tahmiline karar verilmesini arz ve talep ederiz… Davacı Vekili Av. Bahri ... Dava dilekçesi Fadime’nin eline ulaşmış, Fadime dilekçeyi okumaya başladıktan sonra.. Fadime; Ula bu ne diyor hem evlilik yoktur diyor hem de yetmezmiş gibi avukatın parasınıda isterim diyor.. Yaktım çıranı Temel… Fadime alelacele İstanbuldaki teyze torunu Av. Emin’i arar ve durumu anlatır. Av. Emin İstanbul ‘da avukatlık yapan genç , mesleğinin baharında olmasına rağmen hukuk aşkıyla yanıp tutuşan ve hukuku yasaların dahi üstünde tutan idealist bir avukattır. Av. Emin ilk uçakla Sabiha Gökçenden Trabzon’a uçar…. Önce Fadime’yle buluşup neler yaşandığını not alır ve dava dilekçesini de alıp Of adliyesinin yolunu tutar.. Baro odasına geçer ve daktilonun başına oturur… 1-……Davacı asıl niyeti boşanmak olduğu halde, yasayı dolanmak suretiyle evliliğin iptalini talep ettiği için kötüniyetlidir. 2-….Evliliğin iptali gerektirecek Medeni Kanunda sayılan mutlak ya da nispi butlan nedenleri yoktur..Çünkü… 3- Her ne kadar davacı tarafından nikah memurunun ayırt etme gücünden yoksun olduğu iddia edilmekte olsa da, dava dışı nikah memurunun ayırt etme gücünün olmadığı yönündeki iddia ispata muhtaçtır. Kaldı ki taraflar önce nişanlanmış ve daha sonra tüm şahit ve davalılar önünde evlenme isteklerini beyan etmişler nikah memuru da gereken usule uymuş, tarafları koca-karı ilan etmiştir. 4. Sayın Hakim bildiğiniz üzere, MK nun 2. Maddesi açıkça bir hakkın kötüye kullanılmasını yasaklamaktadır. Bu yönde bir çok Yüksek Mahkeme içtihadı mevcuttur. Davacının iddiaları hakkın kötüye kullanılmasından ileri geçemeyecektir. 5. Neticen taraflar nişanlanmış evlilik yolunda ilk adımlarını atmışlar, yetkili nikah memuru önünde ve ayrıt etme gücüne haiz SİZ ve değerli savcımız önünde bu iradelerini beyan etmiş, memur tarafından bu durum usulüne uygun olarak ilan edilmiş ve tüm of halkı şahitlik etmiştir. Müvekkilim iyiniyetli olup….. 6. Bu nedenlerle davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini saygı ile dileriz. Davalı Vekili Av. Emin KARAR: Türk Milleti adına …… Saygılarımla Not: bu olaydaki kişiler ve yerler tamamen hayal ürünüdür. |
02-07-2012, 15:30 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av.Emin, şiirlerinizi yazdığınız alana yazacağınız hikayenizi, yanlışlıkla başka alana eklediniz zannedersem. Zaman geçirmeden hikayenizin bir kopyasını şiirlerinizin olduğu alana eklemenizi tavsiye ederim. Faydaları: 1. Hukuki ve edebi bir dehanın ürünü olan hikayeniz 'hukuk soruları' alanında gözden kaçar, şiirlerinizi yazdığınız alanda yayınlarsanız Sayın Dikici'den bir teşekkür bile alabilirsiniz, yazdıklarınızda yazım hatası bulmadığı takdirde. 2. 'Hukuk Soruları' alanının yöneticilerine fazla güvenilmez, bakarsınız mesajınızı silmişler, emeklerinize ve mesaja yazık olur. 3. Mesajınız silinmedi ve kaldı diyelim: Herşeyin taklidi çıktığı gibi mesajınızın da taklidi çıkabilir ve bir bakarsınız ki herkes hukuk sorularına hikaye ve şiirle cevap vermeye başlamış. Aslında hoş ve çekici bir düşünce hukuki soruları ve problemleri şiir ve hikaye ile çözmek; Edebiyatla uğraşan birçok hukukçunun varlığını bu gerçeğe mi borçluyuz dersiniz? Bilemiyeceğim. Korktuğum tek şey, sorularına hukuki bir cevap yerine bir şiir ve hikaye ile cevap verilen soru sahiplerinin durumu komik bulamıyacakları. Saygılarımla |
02-07-2012, 15:39 | #18 |
|
Sonuç: evlenme akdinini şekil koşullarını yerine getirebilecek durumda olmayan bir evlendirme memurunun gerçekleştirdiği bir evlenme töreni ile, evlendirme memuru olmayan bir kişinin gerçekleştirdiği evlenme töreni arasında bir fark yoktur bence: Her ikisinde de şekil koşullarına uygun bir evlenme akdi yoktur.
Sayın Gemiciye bu konuda %100 katılıyorum. |
02-07-2012, 17:24 | #19 |
|
Sayın Gemici ve Sayın Ezgi,
Hukuki perspektiflerimiz uyuşmadığı için ve yeteri kadar konu hakkında hukuksal gerekçelerimi ifade ettiğim için tartışmanın bu noktasında mola veriyorum. Değerli görüşleriniz ve sağlıklı tartışma ortamı için müteşekkirim.Malesef %1 de olsa size katılamıyorum. Sayın Gemici, Değerli tavsilerinizi kulak ardı etmeyeceğime emin olabilirsiniz. En derun Saygılarımla |
03-07-2012, 08:46 | #20 | |||||||||||||||||||
|
Evlenme bir akittir. Hukuki neticelerini Türk Medeni Kanunu çerçevesinde doğuran bu akdi değerlendirebilmek için Türk Medeni Kanunun 5. maddesi atfıyla Borçlar Kanunu'ndan faydalanmak gerekir (6101 S.K. m.8'e mesnetle TBK'dan). Borçlar Kanununun 2. maddesinde (TBK m.2) tarafların esaslı noktalarda uyuşması ile akdin münakit sayılacağı ve şekle ilişkin hükümlerin mahfuz olduğu düzenlenmiştir. Yine BK m.11'de (TBK m.12) akdin sıhhatinin -kanunda açık bir hüküm olmadıkça- hiçbir şekle tâbi olmadığı ve fakat şekil şartı getirilmişse bu şekle uyulmadan yapılan akdin geçerli addolunamayacağı hükmolunmuştur. Bu durumda evlenme akdinin -geçerlik şeklinin- değerlendirilmesi gerekecektir.
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=4959 :
Evlenme akdine, yukarıda izah olunan şekliyle resmi şekle tâbidir derseniz, evlendirme memuru ayırdetme gücünden yoksun olacak derecede sarhoşken gerçekleştirilen nikahın şekli unsurunun sakatlığından bahsedilebilecektir. Oysa ki; Evlenme akdi, sözlü bir akittir. Kanundaki birtakım şekli düzenlemeler evlenme akdinin "resmi şekle" tâbi olduğu anlamına gelmez. Anılan bu düzenlemeler bir nev'i merasim olarak değerlendirilebilir. Böyle olmasa idi; "şekil kurallarına uymama" başlığını havi TMK m.155: "Evlendirmeye yetkili memur önünde yapılmış olan bir evliliğin kanunun diğer şekil kurallarına uyulmaması sebebiyle butlanına karar verilemez."şeklinde düzenlenmezdi. Dikkat edilirse yasadaki düzenleme sadece "yetkili memur önünde" demektedir; yetkili memurun imzasıyla onayından dahi bahsetmemektedir. Şekle uymamanın sonucu yukarıda açıklanmıştır ve madde düzenlemesine göre evlenme akdinin "resmi şekle" bağlandığı savunusu hukuki mesnetten yoksun kalmaktadır. Bu hususu çarpıcı bir şekilde açıklayan ve onaylayan; Yargıtay İBGK'nun 14.06.1965 T., E: 1965/3, K: 1965/3 sayılı kararındaki* doktriner yorumlar: "...İstanbul Üniversitesi Medeni Hukuk ve Roma Hukuku Ordinaryüs Profesörü Dr. Andreos B. Schwarz tarafından yazılmış olan Dr. Bülent Davran tarafından çevrilmiş bulunan ve 1942 yılında İstanbulda Ülkü Matbaasında basılan "Aile Hukuku I" başlıklı kitabının bu konu ile ilgili 103 üncü sahifesinde, "nişanlıların, birbiriyle evlenmeğe matuf müterafık rızaların evlendirme memurunun önünde beyan etmeleriyle evlenme vücut bulur." denildikten sonra, 105 inci sahifesinde de, "bu tanzim tarzına teferrü eden ameli netice şudur: Şayet iki nişanlı da muvafakat cevabı verir, fakat evlendirme memuru beyanda bulunmadan nişanlılardan biri ölürse, vefat eden, karı veya koca sıfatıyla ölmüş olur..." "... Zürih Üniversitesi Profesörü Dr. A. Egger tarafından yazılan ve Dr. Tahir Çağa tarafından çevrilerek 1943 yılında İstanbulda Kenan Matbaasında basılan "Medeni hukuk şerhi aile hukuku" kitabının 99 uncu sahifesinin ( 5b ) kenar başlıklı iştirakin tarzı yazısında, "ahvali şahsiye memurunun akde iştiraki, evleneceklerin her birine sual tevcihi ve verecekleri cevaptan telakkiden ibarettir.... Bundan anlaşılmaktadır ki, evlenme, ahvali şahsiye memurunun zaruri olan iştirakine rağmen, eskiden olduğu gibi, evleneceklerin mukavelesiyle vücut bulmaktadır ve memurun evlenmenin aktedilmiş olduğunu müeyyit beyanatı, nikahın bir muteberiyet şartı da değildir" denilmekte ve aynı kitabın 127 nci sahifesinde kanunumuzun 123 üncü maddesine karşılık olan İsviçre Medeni Yasasının 131 inci maddesine ilişkin açıklamalarda, evlenme töreninin esaslı iki şartı bulunduğu, bunlardan birincisinin evleneceklerin sözlü bildirimde bulunmaları ve ikincisinin de yetkili memurun görevi dolayısıyla, bu bildirimleri dinlemiş bulunması olayından ibaret olduğu, ayrıca belirtilmektedir..." "...Bern Üniversitesi Profesörü Pierre Tuor tarafından yazılan ve Dr. Amil Artus tarafından tercüme edilerek 1956 yılında Ankarada örnek Matbaasında bastırılan "İsviçre Medeni Kanununun Federal Mahkeme içtihatlarına göre sistemli izahı" başlıklı kitabin birinci kısmının 151 inci sahifesinde ( b ) harfli "evlenme akdi" küçük başlıklı yazıda, akdin şekli, nişanlıların ahvali şahsiye memurunun önünde ve iki kişinin huzurunda evlenme bağlariyle birleşmek hususundaki karşılıklı iradelerini sözle beyandan ibaret olduğu belirtilmekte ve ( evlenme muamelesinde esaslı şartın, iki tarafın evlenme hususundaki iradelerinin ahvali şahsiye memuru önündeki İsviçrede evlenme akdi ahvali şahsiye memuru önünde yapılmaktadır beyanıdır ) denilmekte, tanıkların bulunmaması veya memurun yetkisizliğinin evlenmenin geçerliğine etkili olamayacağı, buna karşılık ahvali şahsiye memuru olmayan bir kişinin önünde iradelerin bildirilmesinin evlenmeyi hükümsüz kılacağı açıklanmaktadır..." "...İstanbul Üniversitesi Medeni Hukuk Ordinaryüs Profesörü Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun, 1963 yılında İstanbul Nurgör Matbaasında bastırılan "Türk Medeni Hukuku" kitabının 340 ıncı sahifesinde ( ee ) harfleriyle başlayan yazısında, ".... Medeni Kanunun 109 uncu maddesinin 2 nci fıkrasına göre evlendirme memuru da, evlenmenin her iki tarafın muvafakati üzerine kanunen akdedilmiş olduğunu beyan etmelidir. Fakat bu beyan evlenme akdinin asıl unsuru değildir. Nişanlılar memurun sorduğu sorulara onun karşısında evet dedikten sonra memur henüz bir beyanda bulunmadan ölürse veya nişanlılar evet dedikten sonra bunlardan biri, memur henüz beyanda bulunmadan önce ölürse evlenme tamamdır; denilmekte, ( pp ) harfleriyle başlayan sonraki yazıda bu yön, ayrıca doğrulanmaktadır..." Aynı kararda : "...Evlenme memurunun aldığı bu olumlu karşılıklar üzerine, evlenmenin yasaca aktedilmiş olduğunu söylemesi bile evlenme akdinin meydana gelebilmesi için esaslı bir unsur olmadığı gibi, yapılan evlenme akdini deftere işleyip altını imzalaması da idari bir şekil işleminden ibaret olup evlenmenin geçerli sayılmasını sağlayacak bir şartı da olamaz. Bu sebeple evlenme akdinin teşekkülü ile bunun belgelendirilmesi işini birbirine karıştırmamak gerekir..." açıklaması yapılmıştır. Neticeten -geçerlik şekli- olarak resmi şekle tâbi olmayan ve tarafların birbirine uygun olarak iradelerini, yetkili memur önünde açıklamaları ile münakit olan evlenme akdinde, yetkili memurun sarhoş olmasının -tek başına- evlenmenin sıhhatine halel getirmeyeceği kanaatindeyim. * Kararda muhalefet şerhi de mevcuttur. Saygılar... |
03-07-2012, 10:59 | #21 |
|
Av. Nevra Öksüz,
Harika bir cevap bu. Teşekkürler. + Aradan 6 ay geçtikten sonra taraflardan birisinin merasimde evlendirme memurunun sarhoş olduğundan bahisle iptal istemesi MK.2 dairesinde de dürüstlük kuralına aykırı sayılabilir. |
03-07-2012, 12:36 | #22 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
,Yargıtay bunu birçok kararında o kadar güzel ifade etmişdir ki, hatta resmi yazılı şekil şartını taşıyan bazı sözleşme tiplerinde dahi, edimler ifa edildikten sonra sözleşmenin geçersizliğini öne sürmenin, MK.2 anlamına dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, hakkın kötüye kullanılması yasağıyla karşılaşacağını ifade etmiştir. Genel olarak Yargıtay ve doktirinin perspektifi, tarafların birbirine uygun iradeleri ile kurulmuş sözleşmelerinin ayakta tutulması için. MK.2-3 BK.1 ve devamı ayrıca genel hukuk ilkelerini kullanmakta olduğunu gözlemlemekteyim. Yani bir anlamda sözleşmelerin iptalini gerektiren durumları dar yorumlamanın faydalı olacağını düşünüyorum... Saygılarımla. |
09-07-2012, 16:34 | #23 |
|
Alman Rechtsanwalt Hans Usulesastanöncegelir (UEÖG) Fadime’nin Teyze Torunu Av. Emin’i uyardı.
Medyada yer alan haberlere göre Rechtsanwalt Hans UEÖG kendisinin avukat olduğunu(Almanlar avukata Rechtsanwalt diyorlarmış), ve evlenme sözleşmesi konusunda dilinin yandığını bundan sonra hukuk yoğurdunu üfleyerek yediğini ve bunu Av. Emin’e de tavsiye ettiğini belirtmiş. Ve Av. Emin’i uyarmış, ‘dikkat et Fadime, veya nafaka ödemeye mahkum edilen eski eşi, günün birinde sana tazminat davası açabilir’. Merak ettik Av. UEÖGnin öyküsünü; Anlattıklarına göre mahkeme kendisini müvekkiline tazminat ödemeye mahkum etmiş ve Alman Yargıtay’ı bu kararı onaylamış. Av. UEÖG’nin yaptığı Av. Emininin hikayesinde yaptığının tıpkısının aynısı: Nikahın iptalini istiyeceğine, boşanma davası açmış. Sonuç: Mahkeme demiş ki ‘ Iı ıh, olmadı, boşanma davası değil, evliliğin iptalini isteyecektin’. Hayal ürünü olmayan, Alman Yargıtayı’nın 36 sayfalık gerekçeli bir kararına konu olan davaya bir göz atalım isterseniz. Ön bilgi: Olayın cereyan ettiği zamanki yasa hükmü, evlenme akdinin nişanlıların evlenme memuru önünde aynı anda bulunmalarını ve memurun birbirileri ile evlenmek isteyip istemedikleri sorusunu ‘evet istiyoruz’ şeklinde cevaplandırmaları ile oluşur. Memur evlenmeyi aile kütüğüne işler. Taraflardan hiçbirisi Alman vatandaşı değilse, evlilik nişanlılardan birisinin vatandaşı olduğu devletin yetkili kıldığı kişiler tarafından kıyılır(Evlilik kanunu madde 15a). Karar: Sayı: IX ZR 181/99 Tarih: 13. Mart 2003 Kararın özeti: Evlilik kanununun 15a maddesinin yetkili olarak kabul etmediği bir din adamının kıydığı nikah, sırf tarafların birlikte yaşamaları ile, yasal bir evliliğe dönüşmez. Evliliklerin sadece evlenme memurunun iştirakı ile legal olarak oluşacağı kuralının her avukat tarafından gözetilmesi gerekir. Bir avukat, ortada geçerli bir evlilik olmadığı halde, müvvekili için boşanma davası açmışsa, müvvekilin bu sebepten uğradığı zararı, ‚ boşanma mahkemeside durumu görmedi, boşanma davasını kabul etti‘ diyerek sorumluluktan kurtulamaz. Olay: Dacvacı, davalı avukattan hatalı olduğuna inandığı danışma neticesinde oluşan zararının tazminini istemektedir. O zamanlar Yunan Vatandaşı olan davacı 1962 senesinde Ortodkos bir din görevlisinin kıldığı nikahla yunalı bir kadınla evlenmiştir. Din görevlisinin Yunan yasalarına göre yetkili olduğunu, Yunanistan 1964 yılında Almanyaya bildirmiştir. Bu arada Alman vatandaşı olan ve 1989 senesinde eşinden ayrılan davacı menfaatını koruması için davalı avukatla anlaşmıştır. Avukatın açtığı dava sonucunda 30 Haziran 1992 tarihinde taraflar boşanmış, edinilmiş mallar paylaşılmış ve davacı ayrıldığı eşine nafaka ödemekle yükümlendirilmiştir. Not: Bu sonuç görebildiğim kadarı ile tartıştığımız konuda evliliğin var olduğunu savunan THS katılımcılarının görüşüne denk düşen bir görüştür.Çünkü tarafların evlenme iradeleri vardır ve taraflar uzun süre bir arada yaşamışlardır(Gemici). Dönelim olayımızın akışına: Davacı sonradan avukatın kendisini kötü bilgilendirdiğini öne sürerek tazminat davası açmıştır, Davacıya göre Yunan yasalarına göre yetkili olmayan din görevlisinin kıydığı nikah geçersizdir;Çünkü görevli nikahı kıydığı zaman Yunan yasalarına göre yetkili değildi. İlk iki alt mahkemede hakkını elde edemeyen davacıyı baş vurduğu Yargıtay genel esasları ile haklı bulmuştur. Not: Yargıtay kararının detaylarına inmeden, sırf şekil koşulu ile ilgili, bana göre önemli, pasajları aktarmak istiyorum. (Gemici). 1962 senesinde Yunan-Ortodoks din adamı tarafından gerçekleştirilen nikah merasimi Evlenme Kanununun 15a maddesinin gerektirdiği koşulları taşımamaktadır; Evlenme merasimi sırasında din adamı Alman yasalarına göre yetkili değildi. Sonradan verilen yetki geriye doğru etkili değildir. Bu sebepten dolayı Alman yasalarına göre ortada bir evlilik yoktur. 1 Temmuz 1998 tarihinden önceki yasal düzenlemeye göre aksayan bu evliliğin iyileştirilmesi için yasal bir olanak yoktur. Yunan yasalarına göre ortada geçerli bir evlilik olmasına rağmen, Alman yasalarına göre evlilik geçersizdir; Çünkü evlilik merasimi Almanyada olmuştur ve evlilik merasimi esnasında din görevlisi yetkili değildi. Aynı görevlinin Yunan yasalarına göre yetkili olması Almanyadaki yetkisizliği ortadan kaldırmaz. Aksayan bu evliliği Alman yasalarına göre geçerli kılabilecek yasal bir düzenleme yoktur. Yürürlükten kaldırılmış olan Evlenme kanununun 11 mddesi hükmü ile yürülükte olan Medeni Kanunun 1310 maddesinin: Evlenme memuru olmadığı halde, evlenme memuru görevini aleni olarak yürüten, ve evliliği evlenme siciline geçiren kişi de evlenme memuru sayılır’ hükmü burada uygulanamaz. Yunan din adamı yasanın ön gördüğü ‘sözde evlenme memuru’ değildir. Evliliğin Yunanistanda tescil edilmiş olması Almanyadaki tescilin yerini tutmaz. Evlenme memuru önünde vuku bulmayan bir evlenme sözleşmesi, sadece şekil koşullarına uyulmayan bir sözleşme değil, aynı zamanda yasanın öngördüğü yasal evliliğin yükümlülüklerinin yerine getirilmediği bir evliliktir. Yasal olarak yetkili kılınmayan bir kişi önünde meydana gelen bir evlilik hukuki evliliğin öngördüğü şekil koşullarını ihlal eden bir evliliktir. Evlenme memuru önünde meydana gelmeyen evliliklerin yasal evlilikle bir tutulması, Alman evlilik kurumunun temel esaslarını yaralıyan bir uygulamaya yol açar. Tarafların 26 sene beraber yaşamış olmaları var olmayan bir evliliğin eksikliklerini ortadan kaldıramaz. Tarafların uzun süre beraber yaşamış olmaları tek başına bir evliliğin meydana gelmiş olması sonucunu doğurmaz. Tarafların bu konudaki menfaatleri devletin menfaatinin önüne geçemez. Anayasanın evlilik birliğini koruma altına alan hükümleri, yok olan bir evlilik için uygulanamaz. Aksayan evliliklerin hangi koşullar altında iyileştirilecekleri yasada belirtilmiştir; Evlilik birliğinin evlilik memuru önünde meydana gelecek merasimle oluşacağı prensibi sadece bir formalite değildir; Evlilik memurunun buradaki görevi, evlilik birliğine ve bu birliğin devlet tarafından korunmasına verilen önemin bir göstergesidir. Olayda tarafların mahkeme kararı ile boşanmış olmaları, davacının evliliğinin, boşanma kararından önce hukuken geçerli bir evlilik olduğu anlamına gelmez. Belirtilen sebeplerden dolayı davalı avukat 1991 senesi mayıs ayında davayı üstlendiği zaman ilk olarak, ortada geçerli bir evlilik olup olmadığı olanağını incelemeli idi. Çünkü bu çözüm davacı için en uygun çözümdü. Bu çözüm davacıyı boşanma davasının getirdiği evlilik yükümlülükerinden kurtarmış olacakt. Davalı avukatın objektif olarak hatalı davranışı taksirli bir davranıştır; Davacının 1962 senesinde bir din görevlisi tarafından evlendirildiğini biliyordu muhakkak. Avukatın davacıya ben Yunan hukukunu bilmiyorum demesi onu mesuliyetten kurtarmaz, çünkü olaya Alman hukuku uygulanacaktır, Yunan hukuku değil. Boşanma mahkemesinin boşanma davasını ‘ortada bir evlilik yok’ gerekçesi ile geri çevirmesi gerekirdi, gerçi; buna rağmen davalı, mahkemenin hatasına dayanarak kendi hatasını haklı gösteremez. Saygılarımla |
09-07-2012, 17:27 | #24 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu güzel yazınızı okuduğumda aklıma okul yıllarım geldi. Çok değerli Medeni Usul Hukuk'u hocamız Prof. Kamil Yıldırım, derslerinin yüzde 80 de Alman Usul Kanunu (ZPO)ve diğer ülkelerin usul kanunlarını anlatırdı. Allahtan gözümüz açık olduğundan Prof. Baki Kurununun Usul ders kitabına gizliden gizliye çalıştık ve birşeyler öğrenmeyi başardık. ZPO,Alman Yargıtay'ı,Kamil Yıldırım ya da Prof. Hans Fredium Gaul ne der bilmem ama ben kendimi ve hukuki gerekçelerimi Türk Hukukuna göre; gayet açık net ifade ettiğimi düşünüyorum tekrardan kaçınmak adına. Kaldı ki, Türk Medeni Kanunu isviçre den iltibas edildiği için, Alamanların ne dediği ne yaptığı konusu tartışılabilir. Ama sonuca etkili bir çözüm üretilemez. Etkin bir hukuki koruma sağlayan Fadimenin ve Av. Bahrinin tazminat talep etme durumuna gelince; Biz Türk avukatları mesleki sorumluluk sigortası kapsamında korunmaktayız. Bilgi için: www.istanbulbarosu.org.tr. Alaman Rechtsanwalt ların durumunu bilemem Saygılarımla |
09-07-2012, 22:07 | #25 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Gemici,
Burada evlilik "yetkili olmayan" kişi önünde gerçekleştirilmiş; ki zaten Türk Hukukunda da:
maddesi gereği "yetkili memur önünde" yapılmayan evlilik batıldır (TMK m.156 vd. maddeleri de var ama bu, konumuz dışı). Örn: THS'de hiçbir avukatın imam nikahını resmi evlilik olarak niteleyeceğini sanmıyorum (Hatta 5237 S.K. m.230/5'imiz de var). Dolayısıyla:
Bu saptamanıza katıl(a)mıyorum... Forum konusunda memur "yetkili"... de aynı zamanda sarhoş... Saygılar... |
09-07-2012, 23:45 | #26 | |||||||||||||||||||||||
|
Buraya bunu yazmam ne kadar doğru bilmiyorum ama: Yeniden hukuk fakültesinden mezun olsam Sayın Av. Nevran Öksüz yanında staj yapmak isterdim. THS sayesinde değerli tecrübe-hukuk nosyonu ve bilgilerinden istifade ediyorum.THS kurallarına aykırı biliyorum ama. Üstad (bu sözcüğü gerçekten hak ediyorsunuz) teşekkür ederim. Çırak Av. Emin Saygılarımla |
17-07-2012, 14:57 | #27 |
|
Avukat olmadığı halde, avukat olarak davaya giren kişinin kabul edilip kesinleşen davaları geçerli miydi ? Değil miydi?
Hatırlayan var mı? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kiracının temerrüt nedeniyle tahliyesi anında kiralananda 3. kişinin bulunması | av.aybeg | Meslektaşların Soruları | 3 | 16-04-2010 17:31 |
anında görüntü show'u izleyen var mı? | supernatural | Sinema ve Televizyon | 10 | 16-09-2009 12:56 |
PDA'ya anında e-mail | Adli Tip | Teknoloji ve Bilgisayar | 3 | 07-08-2008 22:21 |
Evlendirme Memuru Boşayabilir Mi? | Av.Mehmet Saim Dikici | Meslektaşların Soruları | 36 | 10-10-2006 08:49 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |