Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hasta Haklarında Uygulanacak Hukuk

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-07-2011, 12:22   #1
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Sen misin 'hak' diyen!

Mardin Devlet Hastanesi'nde bir hükümlünün hasta mahremiyeti için askerlerin odadan çıkmasını isteyen doktoro üç yıl hapis istemiyle dava açıldı

İSTANBUL - Midyat Devlet Hastanesi’nde görevli Doktor S. Ç.M., makatından rahatsız olan PKK hükümlüsünü, hasta mahremiyeti nedeniyle askerlerin olmadığı bir ortamda muayene etmek istedi. Pencereler demirli olmasına rağmen jandarmalar güvenlik gerekçesiyle odadan çıkmayınca Doktor M. da sağlıklı muayene yapamayacağını belirterek, muayene etmeyi reddetti. Jandarma doktoru şikayet edince soruşturma açıldı. Kaymakamlık, “Suç yoktur” dese de Savcı S.U., idare mahkemesine gidip kararı bozdurdu. Böylece, insan haklarına uygun hareket etmeye çalışan bir doktor hakkında, hükümlü şikayetçi olmadığı halde, ‘görevi kötüye kullanmak’tan üç yıla kadar hapis istemiyle mahkemelik oldu. İlk duruşma bugün…

Mardin Devlet Hastanesi’nde görev yapan Doktor S.Ç. M. 29 Aralık 2010’da, görevi başındayken saat 14.00’de askerler Mardin M Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan R.Y. adlı bir PKK hükümlüsünü getirdi. Tedavisinin yapılması gerekiyordu. Hastanın makatında kanama vardı.

Pencereler demirliydi
Doktor M. hekim ve hasta mahremiyetini gerekçe gösterip askerlerin muayene odasından çıkmasını istedi. Askerler odadan çıkmayı reddetti. Doktor M. pencerelerinin demirli olduğunu, hastanın kaçamayacağını, bu nedenle bir güvenlik sorununun yaşanmayacağını söylediyse de askerler kabul etmedi. Bunun üzerine Doktor M. şu koşullarda tedavi yapamayacağını belirtti. Hastanın acil bir rahatsızlığının da olmadığını tespit ederek, muayane işleminden çekildi.
Hal böyle olunca her iki taraf da tutanak tuttu. Doktor M.hastanın sağlıklı bir şekilde muayenesinin yapılamacağının yazdı; askerler ise Adalet, İçişleri ve Sağlık bakanlıkları arasında imzalanan Üçlü Protokol’ün 61. maddesi gereğince, ‘terör’ suçlularında odada çıkmalarının güvenlik gerekçesiyle mahsurlu olduğunu tutanağa geçirdi. Midyat Jandarma Komutanlığı, doktor hakkında 30 Aralık’ta şikayetçi olunca Savcı S.U. da ‘görevi kötüye kullanma’ iddiasıyla soruşturma açtı.

Kaymakamlık bile ‘Olmaz’ dedi
Savcı U., soruşturma izni verilmesi için Midyat Kaymakamlığı’na başvurdu. Kaymakamlık adına Devlet Hastanesi Baştabip Yardımcısı Dr. S.Ç. meslektaşının görevini yaptığını belirterek, soruşturma izni verilmemesi yönünde görüş belirtti. Kaymakamlık da 23 Mart 2011’de bu görüşe uydu. Fakat Savcı U. karara Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi’nde itiraz etti. Mahkeme, 13 Nisan 2011’de itirazı kabul etti.
Bunun üzerine Savcı U. Doktor M.’nun ifadesini aldı. Doktor M. “Uluslararası sözleşmeler, hasta hakları yönetmeliği ve meslek eğitimi gereği hasta muayenesinin hasta mahremiyeti gözetilerek yapılması gerektiğini” savundu ve görevini yaptığını söyledi. Hükümlü R.Y. ise şikayetçi olmadığı söyledi.

Üç yıla kadar hapis cezası
Buna rağmen Savcı U. 5 Mayıs 2011’de hazırladığı iddianamede, TCK’nin 257. maddesi gereğince, ‘görevini kötüye kullandığı’ iddiasıyla üç yıla kadar hapis cezası istedi. Midyat Jandarması’nın ‘ihbarcı’ sıfatıyla girdiği iddianamesinde Savcı U., şöyle dedi:
“Doktorun öncelikli görevinin ne surette olursa olsun kendisine gelmiş olan hastasına tıbii müdahalede bulunmak olduğu, bu yükümlülüğüne göre daha tali nitelikteki mevzuat hükümleri hastanın en temel haklarından olan sağlık hakkında mahrum bırakılamayacağı, doktorun görevinin gereklerine aykırı hareket ettiği…”
Davanın ilk duruşması bugün Midyat Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
27/07/2011 11:38 RADİKAL
Old 01-08-2011, 18:27   #2
Dr.DOGRAMACI

 
Varsayılan Bir utanç protokolü:3'lü Protokol

23 Temmuz 2011
17 Ocak 2000 tarihinde imzalanan ve 2003 yılında yeniden düzenlenen; o dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve halen görevini sürdüren Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın imzalarını taşıyan Protokolün (Üçlü Protokol) 61. Maddesinde;

“Terörle Mücadele ve Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunlarının kapsamları dışında kalan suçlardan tutuklu ve hükümlü olanların, hastanelerde muayeneleri sırasında jandarma, odanın muhafazalı olması durumunda kapı dışında bekleyecek, muhafazalı olmaması halinde muayene odası içinde bulunacak, doktorla hasta arasında geçecek konuşmaları duymayacak uzaklıkta koruma tedbirleri alacaktır. Ancak tutuklu ve hükümlülerce muayene sırasında yapılacak her türlü gayri kanuni talep, ilgili sağlık personeli tarafından anında jandarma devriye komutanına bildirilecektir.

Terörle Mücadele ve Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunlarının kapsamında kalan tutuklu ve hükümlü olanların hastanelerde muayeneleri sırasında jandarma muayene odası içinde bulunacak, ancak doktorla hasta arasında geçecek konuşmaları duymayacak uzaklıkta koruma tedbirleri alacaktır. Bu kapsamdakilerden bayan olanların muayenelerinde jandarma, oda muhafazalı olduğu takdirde kapının dışında, muhafazalı olmaması durumunda ise oda içinde, ancak yukarıda belirtilen şekilde bulunacaktır.” denilmektedir.

Üçlü Protokolün bu maddesi Uluslararası hukuka, Anayasa’ya, Hasta Hakları Yönetmeliği’ne, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’ne, Hekimlik Meslek Etiği Kurallarına ve İstanbul Protokolüne aykırı olup hukuk dışıdır.

T.C. Anayasa’sı 90. Maddesi usulüne uygun yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğunu belirtmektedir.

04.04.1997 yılında Oviedo’da kabul edilen İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti tarafından 4 Nisan 1997 tarihinde imzalanmış; Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da 03.12.2003 tarihinde onaylanmış ve 5013 Kanun numarası ile 9 Aralık 2003 tarihli ve 25311 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmede;



“Madde 4: Mesleki Standartlar

Araştırma dahil, sağlık alanında her müdahalenin, ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” denilmektedir.

Nedir bu mesleki yükümlülük ve standartlar? Elbette Dünya Tabipler Birliği ve Türk Tabipleri Birliği tarafından yayınlanmış Etik Bildirgeler ve Hekimlik Meslek Etiği Kurallarıdır. 1999 yılında yayınlanan Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’ndan; hekimin yansızlığını 7. Madde şöyle tanımlar:

“Hekim görevlerini her durumda hastaları arasındaki siyasal görüş, sosyal durum, dini inanç, milliyet, etnik köken, ırk, cinsiyet, yaş, toplumsal ve ekonomik durum ve benzeri farklılıkları gözetmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.”

Hekimin Hasta Haklarına Saygı göstermesini Madde 21 şart koşar: “Hekim hastasının sağlığı ile ilgili kararlar alırken; bilgilenme hakkı, aydınlatılmış onam hakkı, tedaviyi kabul ya da red hakkı , vb. hasta haklarına saygı göstermek zorundadır.”

Tutuklu ve Hükümlülere Verilecek Tıbbi Yardım’ın nasıl olması gerektiği 35 Madde’de şöyle tanımlanmıştır: “Tutuklu ve hükümlülerin muayenesi de öteki hastalarınki gibi, kişilik haklarına saygılı, hekimlik sanatını uygulamaya elverişli koşullarda yapılır ve onların gizlilik hakları korunur. Hekimin, bu koşulların sağlanması için ilgililerden istekte bulunma hakkı ve sorumluluğu vardır.”

Hekimin uygun koşulları sağlama konusunda sorumluluğu olduğunu burada vurgulamak gerekir.

Bu nedenlerle Üçlü Protokol’ün 61. Maddesi Hekimlik Meslek Etiği Kurallarına dolayısıyla da İnsan Hakları ve Biyotıp sözleşmesine aykırıdır.

01.08.1998 tarihinde resmi gazetede yayınlanan Hasta Hakları Yönetmeliğinin konu ile ilgili bazı maddeleri aşağıdaki gibidir:

Madde 1- Bu Yönetmelik; temel insan haklarının sağlık hizmetleri sahasındaki yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda, diğer mevzuatta ve milletlerarası hukuki metinlerde kabul edilen "hasta hakları" nı somut olarak göstermek ve sağlık hizmeti verilen bütün kurum ve kuruluşlarda ve sağlık kurum ve kuruluşları dışında sağlık hizmeti verilen hallerde, insan haysiyetine yakışır şekilde herkesin "hasta hakları"ndan faydalanabilmesine, hak ihlallerinden korunabilmesine ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesine dair usul ve esasları düzenlemek amacı ile hazırlanmıştır.

Madde 5- c) Sağlık hizmetinin verilmesinde, hastaların, ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve ekonomik ve sosyal durumları ile sair farklılıkları dikkate alınamaz.

Madde 11- Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir. Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz.

Tababetin ilkelerinden bazıları, mahremiyet, hasta haklarına saygı göstermek, hastalar arasında ayırımcılık yapmamaktır.

Madde 21- Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir. Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu istemek hakkı;

d) Tedavisi ile doğrudan ilgili olmayan kimselerin, tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını,” içerir.



Bir askerin ya da infaz koruma memurunun, hastanın tanı ve tedavi süreciyle bir ilgisi yoktur. Dolayısı ile tıbbi müdahale sırasında ortamda bulunmasının gerekçesi olamaz.



Bu yönleri ile Üçlü Protokol 1998 yılında yine Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan Hasta Hakları Yönetmeliğine de aykırıdır.



Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği

Madde 7:Poliklinik muayenelerinde gizlilik prensiplerine riayet esastır. Burada halkın gelenek ve ahlak kurallarına saygı gösterilir. Hastalar teker teker muayene edilir. Muayene esnasında poliklinik odasında tıp ve yardımcı tıp meslekleri personelinden başka kimsenin bulunmaması gerekir. Ancak hasta isterse ailesinden biri veya bir yakını bulunabilir

Üçlü Protokol’ün Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’ne de aykırılık gösterdiği anlaşılmaktadır.Bir kadının jandarmanın önünde muayene edilmesi ne kadar halkımızın gelenek ve ahlak kuralları ile bağdaşır takdirlerinize bırakıyorum.

Geçtiğimiz yıl Sağlık Bakanlığı tarafından hekimlere yönelik İstanbul Protokolü eğitimi yapıldı. Bu protokol; Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş ve tüm üye ülkelere tavsiye edilen bir kılavuzdur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve iç yargı kurumları da bu protokolü tanımaktadırlar. İstanbul Protokolü’nde de gözaltı veya mahkum hastaların muayenelerinin mahremiyet ilkesine uygun yapılması zorunluluğu ifade edilmektedir.

İstanbul Protokolü Paragraf 124: Her alıkonulan, mahremiyetine saygı gösterilen bir ortamda muayene edilmelidir. Polis ya da diğer kolluk güçleri hiçbir zaman muayene odasında bulunmamalıdır.

Üçlü Protokol Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş İstanbul Protokolü’ne de aykırıdır.

Türk Tabipler Birliği'nin Aralık 1994’te bu konuyla ilgili yayınladığı bildirgede “Muayeneler sırasında hastaların kelepçeleri açtırılmalı, klinik özgürlük koşullarına ve hasta haklarına uygun tam bir ortam sağlanmalıdır. Bunun için muayene ortamlarında hasta ve sağlık personeli dışında kimse bulunmamalıdır. Bu hasta ve hekimin hakkı ve hekimin görevidir.”denilmektedir.

Üçlü Protokol hükümlerine uygun davranan bir hekim Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği’nde yer alan 3-c (Hasta haklarına saygı göstermemek), 4-u (Adli vakaların muayenesinde ve rapor tanziminde gerekli özeni göstermemek), 5-c (Muayene ve tedavi esnasında hastaların cinsiyet, ırk, milliyet, etnik köken, din ve mezhep, ahlaki veya siyasi düşünce, kişilik, ekonomik ve sosyal durumuna göre ayrıcalıklı uygulama yapmak), ve 5-t (Belirlenmiş tıbbi etik değerler ile Türk Tabipleri Birliği ve/veya Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından benimsenen uluslar arası belgeler ve kurallar dışında davranışta bulunmak) Maddelerine aykırı davranmış olup uyarı (3-c), para cezası (4-u) ve meslekten geçici süre ile uzaklaştırma cezası(5-c ve 5-t) alabilecektir.

Ne yazık ki bunca üst değerde yasalar, uluslar arası sözleşmeler ve yönetmelikler hiçbir hukuki değeri bulunmayan Üçlü Protokolün uygulanmasına engel olamamaktadır. Bu protokol Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlığı bürokratları ve bazı savcılar tarafından “kutsal emir” gibi algılanmakta ve konu ile ilgili yasa ve yönetmelikler görmezlikten gelinmektedir. Hekimleri suç işlemeye yönelten, kadın mahkum hastaları bile jandarma önünde muayene olmak zorunda bırakan bu protokol ülkemizin onuru dikkate alınarak ivedilikle kaldırılmalıdır.

İnsan haklarına, evrensel hukuk ilkelerine ve etik değerlere aykırı olan bu protokolün şu an siyasetin en üst düzeyinde bulunan üç kişinin imzasını taşıması ve ısrarla bu düzenlemenin uygulamadan kaldırılmaması imza sahipleri ve ülkemiz adına bir utançtır.

”Hekimlik bir meslek olmanın ötesinde insanı ve insani değerleri koruma adına seçilmiş bir yaşam biçimidir”. Bu sözün sahibi Şebnem Korur Fincancı Hocam’a sormak isterim. “İnsanı ve insani değerleri korumak siyasetçilerin de görevi değil midir ve Türkiye hala bu siyasetçilerden çok mu uzakta?”



Dr Naki BULUT

Muğla Tabip Odası Başkanı
Old 01-08-2011, 18:30   #3
Dr.DOGRAMACI

 
Varsayılan

yukarıda daha önce 3'lü protokole aykırı hareket ettiği iddiasıyla yargılanıp aklanan İstanbul Protokolü eğitimlerinde de birlikte eğitici olarak çalıştığımız Sn Naki BULUT'un konuyla ilgili yazısını eklemek istedim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
uygulanacak hukuk hangisi olmalı? markymark Meslektaşların Soruları 6 17-08-2010 10:17
Hasta Hakları Eğitim Çalışması ile Mali Hukuk Semineri Admin Site Haberleri 1 20-01-2010 19:05
uluslararası sözleşmelerde uygulanacak hukuk aytül Meslektaşların Soruları 0 16-12-2009 17:57
Hasta Hakarına İlgi Duyan Avukatlara Çağrı -PYD - Hukuk Poliklinikleri Projesi- erdem akter Hasta Hakları Çalışma Grubu 0 17-10-2008 13:49
haklarında açılan dava nedeniyle iftira Av. Ş. Sevi Meslektaşların Soruları 2 15-05-2008 17:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04723310 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.