|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
09-03-2011, 15:58 | #1 |
|
TCK 81/1'den ceza alan müekkilimin yargıtay duruşması ile ilgili yardımınıza ihtiyacım vardır
Sayın Meslektaşlarım;
TCK 81/1'den hüküm alan müvekkilimin yargıtay duruşması bu ay'ın sonunda gerçekleşecektir. Müvekkilimin benden önceki müdafinin vermiş olduğu bilgiler ışığında, müvekkilim yerel mahkemenin ilk celsesinde susma hakkını kullanmış, ikinci celsesinde "savunmamı avukatım yapacaktır" demiş ve devam eden celselerde dosyaya konu olan suçu inkar etmiştir, neticesinde 25 yıla hükmedilmiştir. Her ne kadar suçu işlemidğini beyan etmiş olsada müvekkilim öldürme kastı olmaksızın eylemde bulunmuştur, benim sormak istediğim husus şu; bir önceki müdafiinin savunmasına dayanarak müvekkilim suçunu hep inkar etmiş olsada, şu an yargıtay da söz konusu suçu işlediğini fakat öldürme kastı ile değil yaralama kastı ile hareket ettiğini savunur isem, yargıtayın tutumunun ne olabileceğini bilememekteyim, daha önceden bu tarz bir dosyası veya deneyimi olan meslektaşlarımdan öneriler gelirse çok iyi olacaktır. ayrıca tutuklu bulunan müvekkilime kendi el yazısıyla olayın gerçeğini yansıtan yargıtaya hitaben bir mektup yazdırmayı düşünüyorum. Ne dersiniz? Şimdiden Teşekkürler. |
09-03-2011, 16:23 | #2 |
|
Sayın meslektaşım,
Sizin de takdir edeceğiniz üzere savunmalar arasındaki çelişki uygulamada genellikle sanık aleyhine yorumlanmakta olduğu için kanaatimce daha önceki savunma ile tamamen zıt bir strateji izlemeniz aleyhinize olacaktır. |
09-03-2011, 16:33 | #3 |
|
Zor bir durum. İlk derecede suçu ikrar takdiri indirim sebebi olabilirdi ama o aşama geçti. Yargıtay bu durumda suç vasfının değişmesi sebebiyle dosyayı geri göndermelidir diye düşünüyorum. Ama iş işten geçti deyip onama da verebilir. Gerçi cezada savunma kısıtlanamaz ve delil serbestisi altın kuralı gereği en doğrusu geri yollaması.
Bence müvekkilin el yazısı ikrarını siz dilekçenize ek yapın, kaybolur filan birde onunla uğraşmazsınız. |
09-03-2011, 16:43 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu olasılık zaten yerel mahkemede tartışılmış olsa gerekir. "Öldürme kastı" ile değil de "yaralama kastı" ile hareket edildiği, olayın oluş şekliyle ıspatlanır. Salt sanığın ifadesinin önemi yoktur. Örneğin silahla öldürdüyse, kaç kurşun sıkılmıştır, vücudun neresi hedef alınmıştır vs. gibi hususlar önemlidir. |
09-03-2011, 16:54 | #5 |
|
müvekkilim bu suçu kendi evinde süs olarak bulunan kama ile işlemiştir, bir defa sırt bölgesine sallama şeklinde gerçekleşmiştir ve hemen ardından maktül hastaneye kaldırılmış fakat yapılan müdahaleye rağmen kurtulamamış Kayseri Adli Tıp raporunda iç kanama'dan dolayı ölümün gerçekleştiği belirtilmiş, olay anında bulunan iki tanık ise, dolaylı'da olsa eylemin müvekkilim tarafından gerçekleştiğini belirtmekte, ne yazık ki olay böyle gerçekleştiği halde daha önceki müdafii, maktulün kendi kendine sapladığını savunmuştur, fakat heyet adli tıp raporu (sırt bölgesinde olması) ve iki tanığın ifadesi doğrultusunda ani kast ile gelişen kasten adam öldürme olduğuna kanaat getirmiştir.
|
09-03-2011, 16:58 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Önceki müdafiinin argümanı ilginçmiş. İnsan kendi sırtına kamayla öldürücü bir darbe nasıl vurabilir? Ben sırtımı bile kaşıyamıyorum. Yerel mahkemede bu husus(yaralama kastı) tartışılmamış mı? |
09-03-2011, 17:11 | #7 |
|
malesef tutarsız bir savunma, müvekkilimde müdafiiye güvenerek suçu inkar etmiş, tüm duruşma tutanaklarına baktığımda kesinlikle yaralamadan söz edilmemiş, sadece son iki duruşmaya katılan yeni bir Avukat, olayın TCK 87/4 olabileceğini savunmuş fakat heyet; "sanığın yaralama eylemi sonrası kendisinin öngörmediği ölüm neticesinin meydana gelmesinin gerekeceği, oysaki olayımızda sanığın kama diye tabir edilen bıçak ile maktülün öldürücü bölgelerinden olan karın kısmına vurduğu ve eylemi sonucu öldüğü" diye gerekçe sunmuştur, fakat bir önceki fıkrada "her ne kadar sanık ve müdafiileri sanığın maktüle kama ile vurmayıp, maktülün kendi kendisine kama ile vurduğunuve bu nedenle maktülün öldüğübeyan etmiş iselerde, otopsi tutanağına göre bıçağın mağdurun arka kısmına yakın yere saplanması ve olayın görgü tanıklarının beyanları dikkate alınarak müdafii savunmaları kabul edilmemiştir" heyet kararıda çelişki var, buarada darbe böbreğin alt kısmında geçerek (boşluk) atar damara keserek iç kanama oluşuyor.
|
09-03-2011, 17:20 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Tahmin ettiğim gibi, "yaralama kastı" yerel mahkemece tartışılmış ve inandırıcı bulunmamış. Sanık üzerine atılan suçu kabul etmek zorunda değildir. Suçu onun işlediğini iddia makamı kanıtlamalıdır. Sanığın suçunu bu aşamada ikrar etmesi, aleyhe de değerlendirilemez. Kaldı ki, TCK 62 inci madde uygulanarak sanığın cezası 1/6 oranında indirilmiş. Yargıtay'da sözünü ettiğiniz şekilde bir savunma yapmanızın bence hiçbir sakıncası bulunmamaktadır. |
09-03-2011, 21:30 | #9 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Savunmalarınıza fikir vermesi için ekliyorum. Ayrıca şu makaleye de göz atmanızı öneririm. http://www.turkhukuksitesi.com/makale_1145.htm Saygılarımla.
|
09-03-2011, 21:52 | #10 |
|
Devamla;
A___ ile A___'i kasten öldürmeye tam derecede teşebbüsten, memura mukavemetten ve izinsiz silah taşımaktan sanık Ö___'ün yapılan yargılanması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin (A___ Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 25.04.2006 gün ve 395/252 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi C.Savcısı ile sanık müdafii taraflarından istenilmiş olduğundan, dava dosyası C.Başsavcılığı'ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1- Kabule göre; kasten öldürmeye teşebbüs ve olası kast ile yaralama suçlarından kurulan hükümler açıkça sanığın lehine olduğundan tebliğna-medeki düşünceye iştirak edilmemiştir. 2- Sanığın Adli Sicil Kaydındaki mahkumiyetleri dikkate alındığında hakkında CMK'nın 231. maddesinin uygulanması imkanı olmadığı değerlendirilmiştir. 3- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde bozma nedeni saklı kalmak üzere suç nitelikleri tayin, tahrike dayalı cezayı azaltıcı sebebinin nitelik ve derecesi ile takdire dayalı cezayı azaltıcı sebep bulunmadığı takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafünin eksik incelemeye, suçların sübut bulmadığına, vasfa, takdiri indirim sebeplerinin varlığına, vesaireye, C.Savcısının Ayfer'e yönelik suçun vasfına yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; A- Sanığın yakın mesafeden A___'a yönelik yaptığı atışta, hedef alınan vücut nahiyesi, meydana gelen yaralanmanın niteliği, sonradan mağdurun yanına kadar gidip tekme ile vurmasına rağmen atışlarına devam etmemesi dikkate alındığında, kastının öldürmeye yönelik olduğunun şüpheli kaldığı, bu nedenle mağdurun 5237 TCK'ya uygun raporu da alınıp lehe yasa belirlenerek kasten yaralama suçundan cezalandırılması gerekirken suç vasfının yazılı şekilde öldürme olarak tayini, B- Sanığın mağdur A___'a yönelik atışları sırasında orada bulunan mağdur A___'in yaralanmasında, mağdurdan kaynaklanan haksız bir eylem bulunmadığı halde, sanık lehine tahrike dayalı indirim hükümlerinin uygulanması, C- Memura direnme suçundan 5237 sayılı TCK ile 765 sayılı TCK'nın olaya ilişkin hükümlerinin somut şekilde karşılaştırılıp lehe yasanın belirlenmesi gereğinin yerine getirilmemesi, D- 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan tekerrür uygulaması nedeni ile 5237 sayılı TCK'nın açıkça lehe olduğu halde, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması ve temel adli para cezasının 450 YTL yerine fazla tayini, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ile C.Savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin kısmen tebliğnamedeki düşünce hilafına (BOZULMASINA), 03.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. YARGITAY 1. Ceza Dairesi 2008/3308 E.N , 2009/5944 K.N. İçtihat Üyemizin ÖzetiSanıkla mağdur arasında öldürmeyi gerektiren bir bir husumet bulunmadı,olayın gece gerçekleştiği, sanığın mağdurun hayati önem taşıyan organlarına yönelik bir darbe gerçekleştirdiğine yönelik delil olmayışı ayrıca sanığın eylemine kendiliğinden son vermiş olduğu dikkate alınarak sanığın öldürmeye kastının varlığını ortaya çıkartan sabit ve inandırıcı delil olmadığı göz önüne alınarak bıçakla yaralama suçundan hüküm kurulmalıdır. (Karar Tarihi : 14.10.2009)
Y____'ı kasten öldürmeye teşebbüsten sanık E____'in yapılan yargılanması sonunda: Hükümlülüğüne ilişkin (M____ İkinci Ağır Ceza Mah-kemesi)'nden verilen 20.06.2007 gün ve 106/282 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi CSavcısı ile sanık müdafii taraflarından istenilmiş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığı'ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle; incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Oluş ve dosya içeriğine göre; olay günü sanığın, mağduru sağ sırt bölgesinde hemopnömotoraks, sırt sol bölgesinde cilt altı amfizemi, çenede yüzeysel sıyrık oluşturacak şekilde 3 bıçak darbesiyle yaraladığı, yaralardan iki adedinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu, sadece sırt sağ bölgedeki yaranın batına nafiz olup herhangi bir iç organ, büyük damar ve sinir yaralanması oluşturmadığı, sanık ile mağdur arasında öldürmeyi gerektirir husumet bulunmadığı, olayın gece koşullarında gerçekleştiği ve sanığın kavga ortamında özellikle mağdurun hayati organlarının bulunduğu bölgeye hedef alarak darbe gerçekleştirdiğine dair delil bulunmadığı, engel bir durum olmamasına rağmen kendiliğinden eylemine son verdiği dikkate alındığında, sanığın öldürme kastını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla, kasten bıçakla yaralama suçundan hüküm kurulması yerine, suç vasfında hataya düşülerek, öldürmeye teşebbüs suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünce hilafına (BOZULMASINA), bozma sebebi gözetilerek sanığın bu suçtan tahliyesine, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değil ise salıverilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, 14.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. YARGITAY 1. Ceza Dairesi 2007/8490 E.N , 2008/1371 K.N. İçtihat Üyemizin ÖzetiÇekişli raporlar suçun vasfını değiştirebileceği için, suçun hangi yaralama mı yoksa adam öldürmeye teşebbüs mü olduğu ancak raporlardaki çelişkiler giderildikten sonra belli olabilir. (Karar Tarihi : 26.02.2008)
E…..'ı kasten öldürmeye tam derecede teşebbüsten sanıklar O…., G....., C____ ve A____'in yapılan yargılanmaları sonunda: Hükümlülüklerine ilişkin (K_____ Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 31.01.2007 gün ve 190/15 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar müdafii tarafından istenilmiş olduğundan, dava dosyası C.Başsavcılıgı'ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Katılan hakkında İ____ Devlet Hastanesinde Beyin Cerrahi Uzmanı tarafından düzenlenen 31.03.2006 tarihli geçici raporda "hayati tehlikesinin mevcut bulunduğu", Adli Tıp Kurumu Kocaeli Şube Müdürlüğü'nce düzenlenen 08.05.2006 tarih ve 2006/2278 sayılı raporda, katılanın kesici delici alet yaralanmasına bağlı arızasının "yaşamını tehlikeye düşürmediği, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu"nun belirtildiği, Adli Tıp Kurumu K_____ Şube Müdürlüğü'nün 09.08.2006 tarih ve 2006/3779 sayılı raporunda ise, "sağ gözdeki travmatik bulgular değerlendirmeye alınmayarak, sol uyluk arka kısımda üç adet, sol ön kolda bir adet, göğüs sol kısmında bir adet olan kesici ve delici alet yaralarının katılanın yaşamını tehlikeye düşürmediği, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olduğu"nun belirtildiği, raporlar arasında çelişki bulunduğu anlaşılmakla; Katılana ait tüm geçici ve kesin raporlar ile tedavi evraklarının, film ve grafilerinin dosya aslı ile birlikte Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na gönderilerek; Katılandaki yaraların (sol orbital ve sol frontal bölgedeki yaralar dahil) ayrı ayrı yaşamını tehlikeye sokup sokmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceği, iç organ harabiyetine neden olup olmadığı, duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına veya yitirilmesine neden olup olmadığı, 2-Olay yerinden ele geçirilen bıçak üzerindeki parmak izinin sanıklara ait olup olmadığı, Hususlarında rapor alınarak, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmeden yazılı şekilde eksik soruşturma sonucu karar verilmesi, 3-Kabule göre de; sanıklar O…. ve G..... hakkında kurulan hükümlerde, 5237 sayılı TCK'nın 53/1-c maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca şartla salıverilme tarihine kadar geçerli olduğunun kararda gösterilmemesi, Yasaya aykırı olup, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin tebliğnamedeki düşünce hilafına (BOZULMASINA), sanıklar O…. ve G..... hakkında hükmolunan ceza miktarları ve tutuklulukta geçirdikleri sürelere göre, sanıklar müdafiinin tahliye isteminin reddine, 26.02.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. Yargıtay 1. C.D. 2008/3308 E, 2009/5944 K. İçtihat Üyemizin ÖzetiYerel mahkemenin Kasten adam öldürmeye teşebbüs suçu üzerinden yargılama yaptığı sanık, Yargıtay tarafından adam öldürme fırsatı varken yapmaması üstelik yaralamaların basit tıbbi müdahale ile tedavi edilebilir seviyede olması ve adam öldürme saikını kanıtlayan bir delil olmaması sebebiyle davanın TCK. M.86 hükümlerine göre yargılanması gerektiği belirtilmiştir. (Karar Tarihi : 14.10.2009)
Y____'yi kasten öldürmeye teşebbüsten sanık E____'nin yapılan yargılanması sonunda: Hükümlülüğüne ilişkin (M____ İkinci Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 20.06.2007 gün ve 106/282 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi C.Savcısı ile sanık müdafii taraflarından istenilmiş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığı'ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle; incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Oluş ve dosya içeriğine göre; olay günü sanığın, mağduru sağ sırt bölgesinde hemopnömotoraks, sırt sol bölgesinde cilt altı amfizemi, çenede yüzeysel sıyrık oluşturacak şekilde 3 bıçak darbesiyle yaraladığı, yaralardan iki adedinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu, sadece sırt sağ bölgedeki yaranın batına nafiz olup herhangi bir iç organ, büyük damar ve sinir yaralanması oluşturmadığı, sanık ile mağdur arasında öldürmeyi gerektirir husumet bulunmadığı, olayın gece koşullarında gerçekleştiği ve sanığın kavga ortamında özellikle mağdurun hayati organlarının bulunduğu bölgeye hedef alarak darbe gerçekleştirdiğine dair delil bulunmadığı, engel bir durum olmamasına rağmen kendiliğinden eylemine son verdiği dikkate alındığında, sanığın öldürme kastını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla, kasten bıçakla yaralama suçundan hüküm kurulması yerine, suç vasfında hataya düşülerek, öldürmeye teşebbüs suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünce hilafına (BOZULMASINA), bozma sebebi gözetilerek sanığın bu suçtan tahliyesine, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değil ise salıverilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, 14.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. |
10-03-2011, 12:14 | #11 |
|
Yukarıda yer alan Yargıtay kararlarını inceledim, aklıma takılan benim dosyamda yer alan darbe bölgesinin öldürücü olup olmadığı, şöyleki; darbe, göbek deliğinin 30cm sol tarafında, yaranın ağzı 3cm fakat bıçak darbesi yaklaşık 14cm böbrek boşluğundan girerek atar damar kesisi sonucu iç kanamaya yol açmıştır ve iç kanama sonucu ölüm gerçekleşmiştir. anlatmış olduğum bölge öldürücü bölge mi? kaldı ki bir insanın o bölgede atar damarının olup olmadığını bilebilmesi bence mümkün değildir. herhangi bir fikri olan var mı?
|
10-03-2011, 13:11 | #12 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşım, ben şahsen öldürücü bölge olduğu kanısına vardım. Ama dosya sizin elinizde tabi. Siz daha iyi bilirsiniz. Raporu bir incelerseniz kesi aşağıdaki damarlara ilişkin olabilir diye ekledim. Saygılarımla.
|
10-03-2011, 13:12 | #13 |
|
Sayın Meslektaşım; bahsettiğiniz bölge, Yargıtay içtihatlarında ve doktrinde öldürücü bölge olarak kabul edilir. Sizin şimdi yapmayı düşündüğünüz savunmanın, yargılamanın başından itibaren tutarlı ve istikrarlı bir biçimde yapılması gerekirdi. Olayın tanıkları da olduğuna göre ve fail ile maktül olay anında aynı yerde olduğuna göre, "sırt kısmına bıçağı kendisi sapladı" savunmasının hiçbir inandırıcılığı yoktur... Bıçağın 14 cm derine girmesi, kola-bacağa vs değil karın kısmına hedef alınması, failin öldürme kastıyla hareket ettiğini gösterir. Yargılama aşamasında külliyen inkar edilen bir olayın temyiz aşamasında dolaylı olarak ikrar edilmesi yargılama tekniği açısından mümkündür ancak sonuç doğurmayacağı kanaatindeyim.. Yargılama aşamasında; öldürme kastı olmadığı, sadece yaralama kastı olduğu ısrarla dile getirilseydi, mahkeme belki takdir haklarını kullanırken daha lehe davaranabilirdi. ( 62, alt sınır-üst sınır, tahrik...vs) Yargıtay, kararı dosyadaki başka yanlışlar ve eksiklikler nedeniyle bozabilir. Ancak sizin sorduğunuz savunma nedeniyle bozmaz.. diye düşünüyorum
|
27-09-2012, 14:53 | #14 |
|
Sayın Güntay eklediğiniz ilk kararın numarasını da ekler misiniz?teşekkür ederim..
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Boşanma Davası ve Mal paylaşımı Konusunda Yardımınıza ihtiyacım var.. | MASSAN | Meslektaşların Soruları | 5 | 26-04-2008 12:25 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |