|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
01-08-2002, 15:59 | #1 |
|
taşeron firma kullanma halinde müteselsil sorumluluk
Merhaba arkadaşlar,
X firması yabancı sermayeli bir şirket olup, Türkiye' de ürettikleri ürünleri ihraç etmektedir. Türkiye' de üretim prosesinde yaşadığı işçi kaynaklı sıkıntılardan kurtulmak ve bu işleri bir başka bir firmaya fatura karşılığı havale etmek istemektedir. Bu itibarla, Y firması ile yaptığı işçi başı ücret ödemeye dayalı sözleşmede: 1- Sözleşme, Y firmasını TAŞERON firma adı altında nitelendirir ve görevlendirirse; 2- Sözleşme Y firmasını bağımsız ESER Sözleşmesinin İşgöreni-müteahhidi sıfatı ile nitelendirir ve BK. istisna akdi hükümleri dairesinde yükümlendirirse, soru: -- SSK ve sair sosyal güvenlik unsurlarına karşı sorumluluk da bir değişiklik olur mu? -- Bu yükümlülüklerden X firmasını tamamen beri kılacak sağlam bir sözleşme için (hangi hukuki esas yada esasları) tavsiye edersiniz..? Ben taşeron firma kullanma halinde müteselsil sorumluluk olabileceğini düşündüğümden bağımsız Eser Sözleşmesi hazırladım ve önerdim.. Ancak %100 emin olmak istiyorum.. İş mevzuatına hakim meslektaşlarımdan yardım bekliyorum.. Saygılarımla.. |
01-08-2002, 16:26 | #2 |
|
Üretim nerede yapılıyor, İşçiler nerede çalışıyor ?
X'in yerinde mi, Y'nin yerinde mi? |
01-08-2002, 16:28 | #3 |
|
Üretim X in fabrikasında... işçiler X in fabrikasında... çalışmak zorunda.
|
01-08-2002, 16:35 | #4 |
|
İş K. m.1/son
Bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu Kanun'dan veya hizmet aktinden doğan yükümlerinden asıl işveren de birlikte sorumludur. |
01-08-2002, 16:37 | #5 |
|
İŞK.1 ' de belirtilen; asıl işveren-alt işveren (taşeron) ilişkisidir.
Oysa ben eser sözleşmesi yapabilirm. Tıpkı, evimde pimapen yaptırmak istediğimde, firmanın işçisi ile muhatap olmamam gibi.. |
01-08-2002, 20:31 | #6 |
|
Özgürsünüz..
BK. kapsamında dilediğiniz sözleşmeyi, dilediğiniz gibi yapmakta elbette özgürsünüz...
İş mevzuatı (İş K. SSK. vb.) anlam kapsamında, verdiğiniz örnek için yapmış olduğunuz sözleşme ile, kaçınmak istediğiniz yükümlülükten kurtulamazsınız... |
02-08-2002, 09:15 | #7 |
|
İş Kanunu 1.madde kapsamında asıl işveren sayılabilmek için:
1- işin bir bölümünün taşaron tarafından yapılması 2- aynı işte asıl işverenin de işçilerinin çalışıyor olması gerekir. İşin tamamı taşarona ihale edilmiş ise, ihale eden İş Yasası 1.maddesi kapsamında "asıl işveren" sayılmaz, sorumluluğu olmaz. İhale edenin işçileri taşaronun işçileri ile birlikte aynı işin bir bölümünde çalışmıyorlarsa, ihale edenin asıl işveren sıfatı ile sorumluluğu doğmaz. |
02-08-2002, 13:15 | #8 | |||||||||||||||||||
|
Devam...
Bilindiği gibi .... İstisna sözleşmesi, Borçlar Kanununun 355’inci maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, “Onunla bir taraf (yüklenici), öteki tarafın (ısmarlayan - sipariş veren) ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında, bir eser meydana getirmeyi taahhüt eder - borçlanır.” Kanundaki tarife, doktrin ve Yargıtay kararlarına göre istisna akdinin belirleyici unsurları şunlardır: 1- Eser (Yapılacak Şey) Akdin konusu, emek değil neticesidir. Hizmet değil, eser önemlidir. 2- Bağımsızlık Müteahhit (yüklenici) eserin meydana getirilmesini, işin sahibi de fiyatını (bedelini) vermeyi taahhüt ederler. Eserin meydana getirilmesi çalışması, işin sahibinin emrinde yapılmaz. Müteahhit çalışmasında serbesttir. Çalışmanın, işin sahibinin göstereceği yerde yapılması da, akdin niteliğini değiştirmez. Ne dersiniz ... " işçi başı ücret ödemeye dayalı sözleşme" Eser sözleşmesi midir ? |
04-08-2002, 19:07 | #9 | |||||||||||||||||||
|
Olumlu katkınız için teşekkürler..
Neden olmasın ki. İşçi başı ücret ödeme yönünde anlaşma, taraflar arasındaki sözleşmeyi istisna akdi dışına itemez. Sorun bana göre ücretin tayin ve tespiti yada ödeme biçiminden çok, istisna akdinin süreklilik arzetmeyen yapısından kaynaklanmaktadır. Fakat, yapılan sözleşmede aylık programlar dahilinde, bir aylık süre içinde yapılacak işler ayrı ayrı belirlenerek süreklilik arz etmeyen akit niteliğine uygun hale getirilebilir. Siz, hangi nedenle, yapılacak işin yapılması(bitirilmesine kadar) geçen sürede bir işçiye bir haftada x TL bedel tayinini uygun bulmuyorsunuz? Diğer yandan hangi neden yada nedenlerle SSK vs. hükümlerden kurtulamayacağız..? Bunları da açabilirseniz sevinirim.. somut öneriniz var mı? |
07-08-2002, 10:49 | #10 |
|
Sayın Tilkici;
506 sayılı yasanın 8. maddesine göre Türkiye'de açılan bir işyerinin SSK.na bildirilmesi gerekir. Şayet (X) işyeri Türkiyede bir üretim tesisi kurmuş ise bunun faaliyete geçmesi için öncelikle bu işyerinin SSK. kurumuna bildirilerek SSK. ile işveren arasında bir ilişki kurulmuş olmalıdır. Bunsa sonraki aşamada, bu işyerinde yapılacak üretimin, işçilere "çalıştırılacak işçi başına ücret" karşılığında yaptırılması, SSK.'nu yönünden "işyerinin devri" olarak değerlendirilmesi gereken bir işlem olarak görülmelidir. Bu halde de SSK. tarafından bu işyeri için SSK. primlerinin bu "işyerinin devri" sözleşmesindeki ücret üzerinden yapılması ödenmesi gereğini ortaya çıkarır. Böylesi bir işlem, bu işyerinde çalışan işçilere de, fiilen çalıştığı iş için hizmet akdinde değil, sözleşmede kararlaştırılan ücreti isteme hakkı verir. Şayet (Y) işvereni, devraldığı (X) işverenine ait işyerinde çalıştırdığı işçilere "devir sözleşmesi" ile kararlaştırılan "işçi başına ücret"ten daha az miktarda ücret üzerinden bordro düzenleyerek buna göre gelir vergisi ve SSK. primi keserek vergi dairesi ve SSK. ya bunları (Muhtasar Beyanname) ile beyan eder ise bu halde de Verği Kaçakçılığı (Suçu) ve SSK. Pirmlerini eksik bildirme sonuçları ile de karşılaşmış olacaktır. "Devir" sözleşmesinin tamamını okumadan tam bir hukuki nitelemede bulunmak güç; ama böyesi bir ilişkinin "muavazaa" temeli üzerine kurulmuşolmalı. Bu halde de ilgili yasaların buyurucu hükümlerine aykırı sözleşme hükümlerinin geçersiz olacağını düşünmek yerinde olacaktır. Sorunu, SSK-İŞVEREN arasındaki ilişki, SSK-İŞÇİ arasındaki ilişki ve İŞÇİ-İŞVEREN-ALT İŞVEREN yönünden, üçlü ayırım irdemeli ve dğerlendirilmelidir. Sizin soruna hangi açıdan ve kimi temsilen bakmak yada irdemelek istediğiniz bilse idim derlendirmem daha ayrıntılı olabilirdi. Sevgi ve Saygılarımla. VARTO'LU Avukat Turabi TURAL |
07-08-2002, 11:04 | #11 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Tural,
Değerli görüşleriniz için teşekkür ederim. Olayı şu şekilde açalım: Öncelikle yabancı sermayeli şirket önceki tarihlerde Türkiye' de faaliyete geçmiş ve bu süreç çerisinde yüzlerce işçiyi SSK' ya beyan etmek ve tüm primlerini de eksiksiz ödemek kaydı ile çalıştırmıştır. Bilindiği üzere; yabancılar Türkiye' de işçi sorunları ile fazlaca uğraşmak istemezler. Bu düşünce ile Tüm işçilerini, yasal haklarını da ödemek üzere işten çıkarırlar. Başka bir firma ile anlaşma yaparak, üretim yaptıkları mesala: Zeytin yağının ilk hammadde girişinden mamül olarak satışa hazır halde teslimine kadar bu anlaşma yapılan firmaya ihale ederler. Anlaşma da üretime karşılık ödenecek bedeli iki şekilde tayin etmek isterler: 1- Ya,üretimde çalıştırılan her işçi için asgari ücret + % 10 + KDV..şeklinde... 2- Ya da yıllık,misal: 1000 ton üretim için tayin edilecek götürü bir bedel + KDV. şeklinde.... Burada yapılan iş işçi kiralama değildir.... işin bir bölümünü taşerona yaptırtma da değildir.. tamamen işin üretiminin bir başka firmaya yaptırılmasıdır... Özellik arz eden bir diğer husus bu iş yaptırılırken, üretim için gerekli hammadde ve makina ekipmanları ve tesis iş sahibi tarafından sağlanmaktadır... üretim ise, muhatap müteahhit firma,doğal olaraknezaretindeki ekibi (işçi vs...) tarafından üstlenilmektedir...başka bir ifade ile üretim için gerekli işin tamamı müteaahhit konumundaki Y firmasındadır... Borçlar Kanunu ve SSK açısından ben problem göremedim... İK.1/son hükmü çok tartışmalı ve bana göre Sözleşme hukuku genel kurallarına aykırı bir hükümdür. Doç. Dr. Ercan AKYİĞİT' in çok değerli İŞ HUKUKU ŞERHİ isimli kitabının 82. sayfasında da isabetle ifade edildiği gibi;
Buradan hareketle, asıl işveren saydığınız müvekkil x firmasının, kendi işyerinde üretim yapılsa da, işin tümünü bir başka firmaya ihale etmiş ise X firması İş K. 1/son manasında asıl işveren sayılamayacaktır... Bizim yaptığımız Eser sözleşmesinde de özellikle bu noktaya vurgu yapılmış ve işin tamamı Y firmasına ihale edilmiştir.. Konu tartışmaya açık ve oldukça grifttir.. Bu veriler ışığında eklemek ve bilgilendirmek istediğiniz hususları merakla ve rica ile beklemekteyim.. Selam ve saygılarımla.. Av. Mehmet Saim Tikici |
07-08-2002, 17:57 | #12 | |||||||||||||||||||
|
Y.9.H.D., 13.9.1994 T.,E.94/3429, K.94/11465
Bulduğum bir Yargıtay kararı.. Saygılarımla.. |
08-08-2002, 16:17 | #13 |
|
Katkı - Örtülü işveren...
Çalışanın “çalışmasının bağımsız” olduğu kabul edilen istisna akdinin ayırt edici niteliği; bir bütün teşkil eden belli bir emek sonucunun, bir ivaz karşılığında meydana getirilmesi taahhüdünde bulunulmasıdır.
Olaydaki iş sahibi (X) firması ile yüklenici (Y) firması arasındaki ilişki; uygulamada “fason imalat” olarak bilinmektedir. Türkiye’de (yerli / yabancı ) hazır giyimciler genelde fason üretim yapan / yaptıran şirketler olarak çalışmaktadırlar. Olayda (X) firmasının “örtülü işveren” iddiasına muhatap olmaması arzu edilmektedir. Uygulanmış bir örnek : 1. (X) firması tüm işçilerini, tüm haklarını ödeyerek ( ve toplu işçi çıkarma hükümlerine uyarak) işten çıkartır. 2. Üretim alanını (Y) firmasına kira sözleşmesi ile kiralar. 3. (Y) firması kendi adına iş yeri sicil numarası alır. 4. (X) ile (Y) firması arasında biri (alt) kiralama, öteki eser sözleşmesi olmak üzere iki sözleşme yapılır. Eser sözleşmesindeki bedelin odak noktası “ürün” olur. 5. (Y) firması “kendi işçileri” ile üretime başlar. Soru : (Y) firması yalnızca (X) firması için mi çalışmaktadır (çalışacaktır) ? |
08-08-2002, 22:34 | #14 | |||||||||||||||||||
|
Sevgili Metin, İlk baştan itibaren önemli katkınız için sağolun, bu konu hakkında ufkumu açtınız.. Sorunuza ; Evet! şeklinde cevap verirsem; Yada Hayır, şeklinde cevap verirsem; durum değişir mi? Saygılarımla. |
12-08-2002, 23:31 | #15 |
|
Sayın Tilkici;
Cevabi anlatımımızdaki [a].“Burada yapılan iş işçi kiralama değildir.... işin bir bölümünü taşerona yaptırtma da değildir.. tamamen işin üretiminin bir başka firmaya yaptırılmasıdır...” biçimindeki değerlendirmenize ve “Borçlar Kanunu ve SSK açısından ben problem göremedim...” değerlendirmenize katılamıyorum. Özellikle “ucuz emek piyasasında yerinde üretim” sevdalılarının bu ülkelerdeki kamusal harcamalardan da kaçınma için “fason üretim” olarak adlandırılan ilişkiden sonra sizin düşündüğünüz ürettirme biçiminin de Bk. Ve 506 sayılı yasa hükümleri ile fazlaca bağdaşmadığını, hele hele “vergi ziyaına sebebiyet verme” suçu için kasıt unsuru aranmaması yasal değişikliğinden sonra “ustalık” en azından “kıdem ve beceri” gerektiren herhangi bir işin “asgari ücretle” yaptırılıyor olmasının yaratabileceği bu risk ile SSK.nun olası bir “ölçümleme” eylemi hayli sıkıntılı sonuçlar yaratabilecektir. Önerim, bu işin, iygiyi meslek odasından ve ticaret odasından sorulacak emsal ücret esası üzerinden yaptırılarak SSK. primleri ve vergi stopaj beyannamelerinin bunlara göre verdirilmesinin sağlanarak, bu nedenle bildirge borçlarının ödenmesinin de izlenmesi, ödenmediğinde, hak edişten kesilerek ilgili dairelere yatırılması. Size seçtiğim üç adet Yargıtay kararından kısmi alıntı ve özetlemeyi aşağıya alıntılıyorum. Sevgi ve saygılarımla. 12/08/2002 Av. Turabi TURAL Yargıtay Kararlarından kimi örnekler: A- Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi 21.02.1995 gün ve 1994/9048 E. 1995/1706 K. “506 sayılı Kanunun 2. maddesi hükmüne göre bir hizmet aktine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar. Hizmet aktinin unsurları hizmetin belirli veya belirli olmayan bir zaman içinde görülmesi, hizmet aktinin konusu olan edimin işverene ait işyerinde yerine getirilmesi, edimin ifasında işverenin denetim ve gözetimi altında bulunulması, edimin ücret karşılığında yapılması ve ücretin zaman esası üzerinden saptanmasıdır. İstisna aktinde ise bir eserin ücret karşılığında yaratılması sözkonusudur. İstisna aktinde ücretin tesbitinde eser gözönünde tutulur. İş sahibinin talimat verme yetkisi ise elde edilecek sonuç içindir. Halbuki hizmet aktinde emir ve talimat yetkisi işçinin çalışma yerinin, işe başlayış ve sona eriş saatinin işverence tesbiti biçimindedir. Giderek, istisna aktinde işin işyerinde görülmesi zorunlu değildir.” B-Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 13/04/1993 gün ve 1992/11117 E. 1993/3693 K. “506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 82. maddesine göre, bir işyerinin devir veya intikal etmesi durumunda; yeni işveren, eski işverenin Kurum 'a olan prim borçları ile eklentilerinden müteselsilen sorumludur. Bu sorumluluğun alanını, daha önceki veya daha sonraki işverenlere yüklemek, kısaca sorumluluk haklarını uzatmak mümkün değildir. Ne varki,hile veya muvazaa halleri, bu kuralın dışındadır. Salt prim borçlarından kurtulma veya üçüncü kişileri yanıltma amacına yönelik arada yeni şirketler kurulması veya işyerinin bunlara devir veya satış gösterilmesi yasanın amacına uygun düşmez ve kanuna karşı hile yapan yeni işverenleri sorumluluktan kurtarmaz”. Aynı Kararın karşı oyundan; “506 sayılı Kanunun 82. maddesinde öngörülen zincirleme (müteselsil) sorumluluk , işyerini babadan oğula, oğuldan anaya vs. devretmek suretiyle prim tahsilini engelleyecek halleri ortadan kaldıracak biçimde düzenlendiği yasama belgelerinde yazılıdır. Yine "yasama belgelerinden anlaşıldığı gibi, prim borcu, aslında işyerinin borcu sayılmakta, iş yerine bağlanmaktadır. 0 işyerinden, sahibi kim olursa olsun tahsili gerekmektedir" (1. Teoman Ozanoğlu, Sosyal Sigortalar Mevzuatı, 2. Cilt, Ank. 1974, 5. 1378). "Sosyal Sigorta hak ve yükümlülükleri, işveren değişikliğinden etkilenmeksizin işyeri ile birlikte ve onunla bağlantılı olarak sürüp gitmektedir" (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Ank. 1985, 5.553). Sorumluluğu ikili halkalara indirgemenin, prim borcundan kurtulmak için paravan şirketlerin devreye sokulmasına yol açacağında kuşku edilmemelidir. C- Onuncu Hukuk Dairesi 13.03.1979 gün 1978/7020 E. 1 979/2299 K. “506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 87. maddesinin ilk fıkrasında "sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur." Açık hükmü karşısında, asıl işverenin, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı ile birlikte sorumlu olacağı söz götürmez. Ne var ki, burada ağırlık kazanan hukuksal sorun aracının asıl işverenin hukuksal durumunu ağırlaştırıp ağırlaştıramayacağı ve özellikle de bu ağırlaştırmadan Kurumun yararlanıp yararlanamayacağıdır. Yani, bu konuda, şu soru öncelikle yanıtlanmalıdır. İşverenin dayanışmalı sorumluluğunun sınırı ne olacaktır? Diğer deyişle, asıl işveren, aracının kasten fazla bildirdiği veya asıl işverene ait olmayan işyerleri bakımından gerçekleşen prim borçlarından dahi Kuruma karşı sorumlumudur? Bu soruya olumlu cevap vermenin hukuksal olanağı bulunmadığı açıktır. Diğer anlatımla, asıl işverenin sorumluluğu gerçek borç miktarıyla sınırlı olmak gerekir. Davalı işveren, aracı ile aralarındaki uyuşmazlık nedeniyle primlerin fazla gösterildiğinde, başka işyerlerine ait primlerin de bu bildirge ve bordrolara dahil edildiğinde, esasen aracıya yaptırılan iş miktarının 268.000 TL. olup, olay tarihinde yürürlükte bulunan 1232 sayılı Bakanlık Genelgesi hükümleri de gözönünde bulundurulduğunda kazançlar toplamının 197.941 TL. olmasına imkan bulunmadığını savunduğuna göre, bu savunma üzerinde yeterince durulup, gerçek borç miktarı uzman bilirkişi aracılığıyla saptanmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet bulunmamaktadır.” Başarılı sonruç elde etmeniz dileğimle. Varto’lu (Köylü) |
13-08-2002, 19:49 | #16 |
|
Sayın Tural,
Teşekkür ederim. Saygılarımla. |
27-08-2002, 07:46 | #17 | |||||||||||||||||||
|
Geciken yanıt
Değerli meslektaşım,
Bulduğunuz karara konu benzer olaylarda, işin verildiği “muhtelif kişiler”; birden çok iş sahibi için o işi yapmaktadırlar. Bu nedenle; (Y) firması yalnızca (X) firması için mi çalışmaktadır (çalışacaktır) ? sorusuna verilecek yanıtın önemi olduğu kanısındayım. (Y) firması birden çok iş sahibi için o işi yapmakta ise, tartışmasız “bağımsız bir işveren”dir, aksi halde değildir görüşündeyim. |
02-09-2002, 17:36 | #18 |
|
Merhaba sayın Metin,
Biraz geç oldu cevabım özür dilerim. Neden, (Y) firmasının sadece bir firmaya iş yapması asıl(bağımsız) iş veren olmasına manidir burasını anlayamıyorum. Firmanın iş hacmi ve işletme büyüklüğü hatta firmanın tercihi tek bir firma ile sürekli ve garantili iş anlamında çalışmayı gerekli kılabilir... Sırf tek bir firmaya iş yapan şirket neden bağımsız firma sayılamaz? Ben bu fikrinize üzgünüm katılamıyorum. İsterseniz bunu tartışalım.. selam ve saygılarımla.. Av.Mehmet Saim Tikici |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
taşeron şirketler ve kıdem tazminatı | orhan üçyıldız | Meslektaşların Soruları | 9 | 02-08-2014 10:09 |
Avukatlık Kanunu 165'e göre Avukatlık ücretinden müteselsil sorumluluk | Av.Ertan Uzunoğlu | Meslektaşların Soruları | 2 | 28-12-2006 10:02 |
İpotek Belgesinde Müteselsil Kefalet | Soyyuksel | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 14-06-2003 08:43 |
Çalışan Kız Arkadaşını Gezdiriyor, Firma Sorumlu Oluyor !? | Ahmet Ak | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 01-03-2002 19:23 |
YNT:Müteselsil Kefil | Nuran Yılmazer | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 10-02-2002 22:05 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |