Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
2022 yılında işçi, işverene ait araçla kaza yapıyor ve ölüyor. İş güvenliği uzmanlarından oluşan heyet raporu kusur oranlarını %50 işverene, %50 işçiye verdi. Ölen işçinin ailesi ilgili kusur oranında destekten yoksun kalma tazminatı aldılar. Bu kazada işverene ait araç da hurda oldu. Sormak istediğim soru şu:
1) İşveren; hurda olan araç için ölen işçinin mirasçılarından kazada işçinin %50 kusur oranı var diye hurda araç bedelini isteyebilir mi? harici bir tazminat davası ile?
2)Eğer böyle bir dava açılıyorsa tazminat konusu iş sözleşmesinden kaynaklanan tazminat mıdır? ve zamanaşımı nedir?
|
|
|
Yazan : abuj,
Tarih : 21-11-2024 16:40
|
Sayın meslektaşlarım,
01/12/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle müvekkil felç kalmıştır. Şu an başkasının yardımı olmadan hayatını idame ettirememektedir. Kaza nedeniyle 2022 yılında manevi tazminat davası açtık ve 2023 yılında davayı kazandık. Akabinde icra takibi başlattık. İcra takibi sorgusunda borçlunun üstüne herhangi bir malvarlığı çıkmadı. Sigortalı çalışan olması nedeniyle maaş haczi talep ettik. Gelen cevabi yazıda; bizden önce bir icra takibi dosyası olduğu ve bu dosya için kesinti yapıldığı, bizim 2. sıraya alındığımız yazılmıştır. Muvazaalı olduğunu düşündüğümüz icra dosyasını incelediğimizde, 2019 Eylül yılında düzenlenmiş bir senede dayanarak 2021 yılında icra takibi açıldığını öğrendik. Senetleri için protesto çekilmemiş, takibi açan alacaklının avukatı yok yeni kendi başına icra takibini açmış, sorgulamalar yapılmış ve borçlunun üzerine herhangi bir taşınır veya taşınmaz mal olmadığı tespit edilmiştir. Muvazaalı olduğunu düşündüğümüz bu dosyadan fiili haciz işlemi de yapılmamıştır. Sadece maaş haczi müzekkeresi ile borçlunun maaşına haciz işlenmiş ve başkaca bir işlem bu zamana kadar yapılmamıştır. Muvazaalı açılmış icra takibinin iptali için dava açacağız ancak tasarrufun iptali davası şartlarında bizim alacağımızın doğduğu tarihin, muvazaalı açıldığını iddia ettiğimiz icra takibindeki alacaktan önce doğmuş olması ve kesin veya geçici aciz belgesi almamız gerektiğine dair şartlar mevcut.
1-Tasarrufun iptali davası ile muvazaalı icra takibinin iptali davası şartları birbirinden farklı mıdır?
2-Kesin veya geçici aciz belgesi almamız gerekir mi?
3-Eğer bu iki davanın şartları aynı ise senet üzerine her zaman geriye dönük şekilde tarih atılabileceğini düşünürsek, davayı açmamız halinde salt bu tarih hususu nedeniyle davanın reddi ile karşılaşır mıyız?
Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
Yazan : pati,
Tarih : 20-11-2024 18:32
|
Meslektaşlarım Merhaba,
Kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle kiracı aleyhine ilamsız icra takibi başlattım. Kira sözleşmesi 1 yıllık yapılmış ve kira ödeme dönemleri de 1. ayın ve 7. ayın sonu olarak belirlenmiş. İlk 6 aylık dönem için icra takibi başlatmıştım, bu sırada ikinci 6 aylık dönem içinde kiracı borcunu ödemedi. Açmış olduğum takip üzerinden ikinci 6 ayı da ekletebiliyor muyum yoksa yeni bir takip mi açmam gerekiyor?
Bu arada kiracıya ilk 6 ay kira dönemine dair ödeme emri tebligatları ulaşmadı, şuan adres araştırılması aşamasında, adresi bulunamazsa ilanen tebligat talep edeceğim. O yüzden takip talebime ikinci 6 ayı da ekletmem mümkün mü yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkürler
|
|
|
|
Merhabalar.
3. Kişinin istihkak iddiasına dayalı olarak davayı açtık mahkeme eksik harcı tamamlamak için tarafımıza süre verdi ancak aklıma takılan bir husus var. Müvekkil , haciz mahallinde istihkak iddiasında bulunuyor ve yediemin olarak haczedilen mallar kendisine bırakılıyor. Mallar , küçükbaş hayvan. Akabinde müvekkil bu malları satıyor ve malları sattığını muhafaza işlemi için gelen memurlara söylüyor ve tutanak tutuluyor. Malları sattığı için malların tespit edilen değeri kadar icra dosyasına borçlu olarak ekleniyor. Akabinde icra mahkemesi takibin devamına karar veriyor ve istihkak davası açması için 7 gün süre veriyor. Biz davayı açıyoruz ama bu malların satıldığını dava açıldıktan sonra öğreniyoruz. Şimdi burada davadan önce hacizli mallar yediemin sıfatına sahip ve istihkak iddiasında bulunan müvekkil tarafından satılıyor yani istihkak davası açılmadan önce satılıyor. Bu durumda istihkak davamız konusuz kalma sebebiyle reddedilir mi? Şimdiden cevaplarınız için teşekkür ederim
|
|
|
Yazan : Duygu35,
Tarih : 20-11-2024 15:24
|
Herkese merhaba, bir müvekkilim ölümlü trafik kazasına karışmış ve aracını yediemine bırakmış. İçeri girip çıkınca aracını almak istemiş ama yediemin aracı satıp parasını yemiş. Müvekkil savcılığa şikayet etmiş, yediemin ceza almış ve içeride. Yedieminin birden fazla şekilde böyle davrandığı ortaya çıkmış. Şimdi araç için dava açmak istiyor. Benim aklıma direk maddi tazminat davası açmak geldi ama görevli mahkemeden emin olamadım. Daha önce bu şekilde bir dava açan veya duyan bir meslektaş var mıdır? Ben ilk kez duydum. İlk müvekkilim ve davam olabilir bu sebeple mesleki dayanışma adına yardımını rica ediyorum.
Saygılarımla.
|
|
|
|
Borçlu kiracı her ayın ilk beş gününde kira ödemesini yapacağını kira sözleşmesinde belirtmiştir. Ekim ayında ilk beş günde kısmi bir ödeme yapmıştır. Süresi bittikten sonra ödenmeyen kısım için icra takibi açılmış ancak takip talebinde borcun sebebi kısmına Ekim ayı eksik kira bedeli yerine Eylül ayı eksik kira bedeli yazılmıştır. Banka ödemelerinde eksik ödenen bedelin ekim ayına ilişkin olduğu görülmektedir. Faiz başlangıç tarihleri ve takip tarihi de ekim ayına göre düzenlenmiştir. Bu durumda takip talebinde yanlış ay yazılması maddi hata olarak kabul edilebilir mi ?
Bu aşamada takip talebini düzeltmek mümkün olur mu ?
|
|
|
Yazan : gbahsi,
Tarih : 19-11-2024 12:32
|
Merhabalar meslektaşlarım. Müvekkilim kiracı olduğu evinden taşındığında aboneliği kapattırmak istediğinde sayaçta sorun olduğu, borç bildirim yazısı geldiğinde borcu ödediğinde aboneliğini kapatabileceği söylenerek işlem yapılmamıştır. Gelinen aşamada müvekkil evden taşındıktan sonra başkaları taşınmış ve kaçak olarak su kullanmışlardır. Kurum da kaçak su kullanım bedeline ilişkin icra takibi başlatmış, itirazımız neticesinde itirazın iptali davası açmışlardır. Müvekkilin sırf abone olması nedeniyle kaçak su kullanım bedelinden sorumlu tutulması mümkün müdür? Ayrıca müvekkil hakkında kaçak su kullandığı iddiası ile başlatılan soruşturma dosyasında müvekkil hakkında takipsizlik kararı da verilmiştir. Cevaplarınız için teşekkür ederim
|
|
|
|
Merhaba,
Müvekkil Adına ihtiyaç sebebi ile tahliye davası açılmış olup davanın kabulüne ve taşınmazın tahliyesine karar verildi, Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf başvurusu neticesinde, İstinaf Mahkemesi eksik Harç olması nedeniyle değişik gerekçeyle istinaf başvurusunu kabul ederek kararı kaldırıp dosyayı Yargılamanın eksiklikler tamamlanarak kaldığı yerden devamına şeklinde karar vererek ilk derece mahkemesine İade etmiştir
Sorularım şunlar
1- Harcın tamamlanması halinde dosyaya tekrardan kabul kararı verilir mi bundan sonraki süreç nasıl olacak ?
2- Sulh hukuk mahkemesinden alınmış olan vekâlet ücretine ilişkin yapmış olduğumuz icra takibi ile almış olduğumuz vekalet ücretin iadesi davalı tarafça istenebilir mi?
3-Tekrardan bir yargılama mı yapılacak yoksa dosya kaldığı yerden eksik tamamlanıp devam mı edilecek ve tekrardan bir duruşma açılır mı ?
Teşekkürler
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım. Kamu zararına ilişkin memura karşı soruşturma açılmış ve teftiş raporuna istinaden borç bildirimi yapılmış. Bu süreçte İdare mahkemesinde dava açıldı lakin kesin yetkisizlik kararı verilerek dava ret verilmiştir. Bu sebeple Asliye Hukuk Mahkemesinde davayı tanzim etmem gerekiyor. Muhtemelen görevli ve tek mahkeme bu'dur.
Ancak sormam gereken şu;
1) Dava arabuluculuğa tabii midir? (Başımıza bela ettiler.)
2) Arabuluculuğa tabii ise menfi tespit davası tanzim edilmesi suretiyle mi bu dava açılması gerekmektedir.
Elinde emsali olan meslektaşlarımız varsa sunmanızı ve cevaplamanızı çok isterim. Çünkü durum bunu gösterse de emin olmakta maalesef zorlanmaktayız. Üstelik her gün yeni bir şeyin çıktığı ya da kararın değiştiği ülkemizin hukukunda..
|
|
|
|
meslektaşlarım merhaba, bana yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.
5607 Sayılı Kanun gereği hakkında soruşturma başlatılan kişiye bir de idare tarafından 4733 SK gereği idari para cezası geliyor. kişi de bu cezayı peşin indirimden yararlanarak ödüyor. idari para cezasına yetkili ve görevli idare mahkemesinde dava açma hakkımız hala devam ediyor. aklıma takılan ise Non Bis İn İdem ilkesinin burada da geçerli olup olmadığı.
Kabahatler Kanunu’nun 15/3 maddesinde bir fiilin hem suç hem de kabahat teşkil etmesi durumunda, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanması öngörülmekte. hal böyle iken yapacağımız itirazın kabul olmalı diye düşünüyorum. ama çok kolay bir yorum getirmişim gibi hissediyorum, gözümden kaçan bir husus mu var kaçakçılık suçlarında hem adli hem idari para cezasının uygulanabileceğine yönelik. bu konuda beni aydınlatırsanız çok sevinirim, teşekkürler şimdiden
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Örnek-14 icra takibi başlatmıştım. Takip talebinde taahhütnamedeki adresi yazmıştım. Ancak Uyap sisteminden otomatik tebligata çıkartılması talebinde bulunurken Mernis adresi kısmını düzeltmeyi unutmuşum. Bu sebeple ilk tebligat Tahhütnameden farklı bir adrese çıkmış durumda.
-Yerleşik Yargıtay İçtihatlarından da Tahliye Tahhütnamesinin ilk önce taahhütnamedeki adrese tebligata çıkartılması gerektiğini hatırlıyorum. Bu durumda tebligatın kiracıya ulaşması durumunda ileride bir uyuşmazlığa mahal vermemek için görmezden gelerek taahhütnamedeki adrese tebligat talebinde bulunup muhtemelen oradaki adreste muhataba ulaşmayacak sonrasında mernis adresine tekrardan 21-2 ye göre mi tebligat çıkartmalıyım ? Ne önerirsiniz?
|
|
|
Yazan : av_my,
Tarih : 16-11-2024 07:01
|
Kiracının temerrüdü sebebiyle açılan icra takibinde 7 ve 30 günlü süreler doldu. İcra hukuk mahkemesinde tahliye istemli dava açacağım. Lakin dava açacağım yargı yerinde bağımsız bir icra hukuk mahkemesi yok. Malum bu durumda asliye hukuk mahkemeleri icra hukuk mahkemesi sıfatı ile davalara bakmakla görevli. Fakat davanın niteliği itibariyle neticeten tahliye istemli olduğundan icra hukuk mahkemesi sıfatıyla sulh hukukta görevli olabilir mi? Cevaplar için teşekkürler…
|
|
|
|
Sayın Meslektaşlarım merhabalar.
Destekten yoksun kalma tazminatı davasında davalı şirket vekili olarak görev yapmaktayım. işçi davalı şirket aracıyla 2016 yılında kaza yaptı ve vefat etti. Bilirkişi raporu %50 kusuru şirkete %50 işçiye verdi. Destekten yoksun kalma tazminatı bu minvalde hesaplandı. İşçinin bu kaza neticesinde şirket aracı hurda oldu.
a-Kusur oranı doğrultusunda hurda araç bedelini işçinin ailesinden dava yoluyla isteyebilir miyiz?
b-Aileye karşı açaçağım davada uygulanacak zamanaşımı iş kazası olduğu için 10 yıllık zamanaşımı mı?
|
|
|
Yazan : Xkapt,
Tarih : 14-11-2024 12:34
|
Müvekkil iki ortaklı limited şirkette müdürdür. Şirket neredeyse kapanma noktasındadır. Müvekkil şirketin feshini istemektedir. Şirketin feshi davalarının şirkete karşı yöneltileceği de üst Mahkeme içtihatlarıyla sabittir. Ancak bu durumda davalı şirket adına arabuluculuk ve dava safhası nasıl yürütülecek ? Sonuçta müvekkilin hem fesih talep eden olması, hem de davalı şirket yetkilisi olarak arabuluculuk yapması mümkün görünmemektedir. Yardımlarınızı bekliyorum.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım. Müvekkil firmaya bir yolcumuz, otobüste valizinin kaybolduğunu, içerisinde 200.000 TL değerinde pound, tablet, bilgisayar, lüks ayakkabılar ve kıyafetler olduğunu, bu sebeple 350.000 TL tazminat talep ettiğini belirtti. Kendisi ile uzlaşmaya çalışacağız. TTK'da düzenlenen çekme hakkına ilişkin sınırlama karayolu yolcu taşımacılığında da geçerli midir. Mahkemeler bu tarz talepler karşısında davacıya ispat yükümlülüğü yüklüyor mu. Sizce uzlaşmak mı yoksa dava aşamasına bırakmak mı daha mantıklıdır? Saygılar....
|
|
|
|
sayın meslektaşlarım,
ilk defa ecrimisil davası açacağım ve müdahalenin meni talebimiz şu aşamada yok. müdahalenin meni ile birlikte açılan ecrimisil davasınında arabuluculuk şartı olmadığını biliyorum. ancak merak ettiğim ve yardımınızı istediğim husus ecrimisil davasını tek başına açacağım için bu davada tek başına arabuluculuk şartı var mıdır? bu konuda bilgisi olan meslektaşların beni aydınlatmasını çok isterim.
cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhabalar,
(A) Firması (C) firmasına ürün satışı yapmaktadır.
(B) Kişisi ise (A) Firmasının çalışanıdır. (C) Firması, (A) Firmasından almış olduğu ürünlerin bedelini, (A) Firmasının çalışanı olan (B)'ye ödemiştir. (B) ise hesabına ödenen parayı (A) firmasına ödemeden kaçmıştır.
Bu durumda (C) firması, (A) firması borcuna istinaden, (A) firmasının çalışanı olan (B)'ye ödeme yapmış olmakla (A) firmasına olan borcundan kurtulur mu?
(A) Firması tarafından paranın ödenmediği gerekçesi ile (C) Firmasına icra takibi yapılabilir mi?
|
|
|
|
Merhabalar sayın üstadlarım. Müvekkil davacı eş(kadın) ve kocası kiracı sıfatı ile 2023 yılının ocak ayından beri bir dairede oturuyorlar. Kira sözleşmesini ve tarihsiz tahliye taahhütnamesini imzalayan eş kocadır. Birkaç ay evvel daire el değiştiriyor, mülk sahibi daireyi bir yakınına satıyor.
Sorum şu olacak; ben müvekkil davacı eşin haklarını tam manasıyla koruyabilmek adına hem ihtarname hem de aile konutunun tespiti davacı açmak istiyorum. Müvekkilinde talebi doğrultusunda tabi.
Aile konutunun tespiti davasında davalı taraf olarak hem kocayı, hem eski mülk sahibini hem de yeni mülk sahibini mi taraf göstermeliyim ? Çok kararsız kaldım. yardımlarınızı esirgemeyiniz :=
|
|
|
Yazan : txyz,
Tarih : 11-11-2024 11:19
|
Merhaba Meslektaşlarım, bir konuda yardım ederseniz sevinirim.
Bir iflas dosyamızda İcra Müdürlüğünce tasfiyenin tatiline karar verildi mal varlığı bulunmadığından dolayı, ancak dosyaya esas Asliye Hukuk Mahkemesi'nin iflas dosyasında alınan bilirkişi raporunda araç, taşınmaz gibi birçok mal varlığı değeri bulunmaktadır. İflas kararı verilen dosyada bulunan mal varlığı değerleri ancak vergi borcunu karşılıyor. Bu durumda ne yapmalıyım ?
|
|
|
|
İcra ihalesi ile taşınmaz alan A, ihalenin kesinleşmesi sonrası taşınmazı adına tescil ettiriyor ve teslim alıyor.
Taşınmazın ayıplı olduğunu öğrenince ayıp sebebiyle ihalenin feshi davası açıyor ve ihale feshediliyor.
Taşınmazın önceki kayıt malikine geçmesi gerekirken, ihaleyi yapan icra müdürlüğü ihalenin feshi sonrası tapu müdürlüğüne tescil yazısı yazmıyor, (Yazdığını iddia etse de nitelik bakımından tescil belgesi niteliğinde olmadığından tapu müdürlüğü bu belge ile işlem yapmam diyor)
İcra müdürlüğüne başvurduğumuzda, ben tescil yazısı yazdım diyerek reddetti. Tapu, yazılan tescil yazısı değil, diyor.
İcra işlemini şikayet yoluna gittik. Mahkeme tescil yazısı yazılmış diyerek reddetti. İstinaf reddetti.
Şu an A kişisi haksız olarak taşınmazın sahibi. Satsa satar da.
Neticede bu kaydı hiç bir idari yolla düzelttiremedik.
Biz kayıt maliki olarak tapu iptal ve tescil davası açsak, adımıza olan tapu kaydının eski malik adına olmasını talep etsek olur mu?
Yani kayıt maliki de bu davayı açabilir mi?
|
|
|