Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
23.08. Takı Konusunda Önemli İçtihat Değişikliği - Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Haber Ekleyin

Yazan : elifgokceucar, Tarih : 17-02-2025 15:44
Merhabalar,

10.02.2025 tarihinde müvekkilimin aracı, kırmızı ışıkta durmuş vaziyetteyken başka bir aracın çarpması sonucu trafik kazasına karışmıştır. Kaza anında karşı taraf, müvekkilimin haklı olduğunu kabul etmiş ve taraflar arasında kaza tespit tutanağı düzenleneceği belirtilmiştir. Ancak, kazaya sebebiyet veren sürücü, kusurunun olmadığını iddia eden bir tutanak hazırlamış ve müvekkilim şok halinde olduğu için farkında olmadan bu tutanağı imzalamıştır. Müvekkilim durumu fark ettiğinde ise karşı taraf olay yerinden ayrılmıştır.

Söz konusu tutanakta müvekkilim %100 kusurlu olarak gösterilmiş olmasına rağmen, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi (SBM) sisteminde kusur oranı %50-%50 olarak tespit edilmiştir. Araçların sigorta şirketleri farklı olduğu için SBM sistemindeki kusur oranına doğrudan itiraz etme imkanım bulunmamaktadır. Ayrıca, herhangi bir ceza dosyası olmadığı için MOBESE kayıtlarını doğrudan talep edemiyorum ve bu kayıtların silinmesini de önlemem gerekiyor.

Bu süreci hızlı ve etkili bir şekilde nasıl sonuçlandırabileceğim konusunda önerilerinizi rica ederim. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde delil tespiti talebinde bulunmam uygun olur mu? Alternatif olarak önerebileceğiniz başka bir hukuki yol var mıdır?

Değerli görüşlerinizi paylaşırsanız memnuniyet duyarım.

Şimdiden teşekkür ederim.

Saygılarımla,
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2793, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Fatih Kurucu, Tarih : 17-02-2025 12:35
Merhaba meslektaşlarım; müvekkil işyerinde bir işçi işyerinde 01/02/2025 tarihinde geçirdiği kaza sonucunda amirlerine haber vermeksizin hastaneye gidiyor. Hastanede olayın işyerinde gerçekleştiğini iş kazası olduğunu belirtmiyor akabinde 1 hafta sonra tekrar kontrole gittiğinde olayın işyerinde gerçekleştiğini ve iş kazası olduğunu belirtiyor. Doktorda 1 hafta sonra 01/02/2025 tarihine geriye dönük olarak iş kazası bildirimi yapıyor. Dolayısıyla müvekkil işveren 6331 sayılı kanunun 14. maddesine "(2) İşveren, aşağıdaki hallerde belirtilen sürede Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirimde bulunur:a) İş kazalarını kazadan sonraki üç iş günü içinde." istinaden iş kazasını süresinde bildirmediğinden idari para cezası ile karşı karşıya kalıyor. Ancak somut olayımızda doktor geriye dönük iş kazası girişi yaptığı için müvekkil işverenin üç iş günü içerisinde bildirimde bulunabilme ihtimali bulunmamaktadır. Konuya ilişkin idari yargıda para cezasının iptaline ilişkin dava açmayı düşünmekteyiz. Daha önce böyle bir durumla karşılaşan meslektaş var ise görüşlerini bekliyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3019, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : neda, Tarih : 17-02-2025 12:17
merhabalar

Birden fazla davalının olduğu davada gerekçeli kararda yargılama giderleri; davanın açıklandığı ve hükmün kurulduğu son paragrafta borçlu davalı üzerine yükletilmişken, tüm verilen hükümlerin maddeleştirilmiş halde düzenlendiği bölümde ise yargılama giderlerinin tüm davalılardan eşit şekilde alınıp davacıya verilmesi yönünde hüküm kurulmuş.

Bu durumda hükmün tavzihi istenebilir mi yoksa istinaf mı etmeliyiz
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2574, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. F.D., Tarih : 14-02-2025 18:30
Merhaba meslektaşlarım, boşanma davamızda 14.02.2025 tarihi itibariyle tedbir nafakasına hükmedildi ancak ara kararda dava tarihinden itibaren hükmedildiğine ilişkin bir ibare yok, normal şartlarda tedbir nafakasına dava tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekli ancak ara kararda bu ibare yoksa icra takibinde dava tarihinden itibaren birikmiş nafaka talep edebilir miyiz ?
Şimdiden teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2716, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : av.kamil yıldırım, Tarih : 14-02-2025 16:32
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal tescil davasında alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın çıplak bedeli ve içindeki taşınmazlarla beraber toplam bedeli ayrı ayrı hesaplanmıştır.

Islah noktasında çıplak taşınmaz bedeli üzerinden mi harç tamamlanmalı yoksa içindeki evlerle beraber belirlenen toplam bedeli üzerinden mi harç tamamlanmalıdır ?

Bu arada taşınmazın içinde tapuda devir tarihinden önce ve sonra yapılan taşınmazlar mevcut olup, imarsız arsa üzerine yapılan bu taşınmazların hepsi kaçak yapıdır.

Teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2618, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Gazi, Tarih : 14-02-2025 15:08
Merhaba meslektaşlarım.
2013 yılında açılmış olan taşkın inşaat nedeniyle el atmanın önlenmesi ve kâl davası mevcut. Davalı, 2015 yılında TMK md. 724 kapsamında taşkın inşaatın bulunduğu arsa mülkiyetinin olmazsa irtifak hakkının uygun bedel karşılığında kendisine verilmesi talepli temliken tescil davası açmış ve iki dava birleşmiş. Yapı ilk tesis kadastrosundan önce yapılmış, ilk tesis kadastrosundan sonra inşaat yapılarak yenilenmiş. Davada eksik harçların tamamlanması aşamasına geçildi.
1- Temliken tescil talebi yönünden taşkın yapıyı yapan kişinin arsa malikine ödeyeceği uygun bedel(taşkın kısmın arsa bedeli) dava tarihine göre mi hesaplanacak, keşif tarihine göre mi? Dava tarihine göre hesaplanacağı yönünde kararlar gördüm, bu durumda arazi maliki ciddi anlamda zarara uğrayacak. Temliken tescil davasınının açıldığı 2015 yılında arsa değeri çok düşük. Geçit hakkı davalarında dahi geçit hakkı bedeli hesabı için hüküm tarihine yakın bilirkişi raporu alınıyor. Tazminatın dava tarihine göre hesaplanması halinde arsa malikinin aradaki zararı nasıl giderilebilir?
2- Belediye Başkanlığı tarafından, temliken tescili istenilen arazinin ifrazın mümkün olmadığı tespit edildi. İyiniyet koşulu mevcut olursa, ifraz mümkün olmazsa arsa mülkiyetinin taşkın yapı sahibine verilmesinin başka bir yolu var mıdır? İrtifak hakkı verilebilir mi?
Teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2552, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : neda, Tarih : 14-02-2025 11:28
Merhabalar Meslektaşlarım

Miras sebebiyle 23 kişinin elbirliğiyle müllkiyet halinde oldukları bir taşınmazda,
ortaklardan birinin borcu sebebiyle Alacaklı-davacı Satış Suretiyle Ortaklığın Giderilmesi davası açmış,
dava açıldıktan ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra borçlu davalı haricen borcunu ödemiş, dava konusuz kalmış, davacı-alacaklı avukatı karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesini talep etmiş, mahkemede bu yönde hüküm kurmuştur.

Yargılama giderleri ise HMK madde 331/1 esas alınarak davalılara yüklenmiş, 23 davalıdan eşit şekilde alınarak davacıya verilmesi yönünde hüküm kurulmuştur.

HMK madde 331/1 '' Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.''

Yargılama giderleri, bu davanın açılmasına sebep olan sadece Borçlu davalının üzerine yükletilmesi gerekmez miydi ?

Mahkemenin; borçla ilgisi olmayan, taşınmaza dair herhangi bir işlemde gerçekleşmemiş olduğundan bu davadan menfaat de elde etmemiş diğer 22 davalıdan yargılama giderlerinin eşit şekilde alınmasına hükmetmesi hakkaniyete aykırı değil mi?

Yargılama giderlerinin ödenmesi durumunda, borçlu davalıya yönelik sebepsiz zenginleşme davası açılarak ödenen para geri alınabilir mi ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2660, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.243, Tarih : 13-02-2025 13:58
Merhabalar, giydirilmiş ücret hesaplanırken yemek ücretinin de hesaba katılması gerekiyor. Ancak ayni bir yardım yapılmıyor, öğle aralarında işyerinde yemek veriliyor. Yemek ücretinin belli olmadığı bu ve benzeri durumlarda ne şekilde yemek ücreti hesaplanıyor?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2463, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : tegese, Tarih : 13-02-2025 10:20
Sayın Meslektaşlarım

Tahliye taahhüdünde tahliye edilecek mecurun adresinde il ve ilçe bulunmamasına rağmen, örnek 14 tahliye emrinde il ve ilçe yazılarak tahliye talep edilmiş. Öncelikle tahliye taahhüdünde il ve ilçe bulunmaması taahhüdün geçersiz olduğu sonucunu doğurmaz mı sorusunu sormak istiyorum. Ayrıca taahhüt ile tahliye emrinin uyumsuzluğu nedeniyle ödeme emrinin iptalini sağlayabilirsem karşı taraf yeniden ödeme emri gönderebilecek ancak takibin iptalini sağlayabilirsem bu sefer süresi geçtiği için yeniden tebliğ yapamaz. Bunu sağlamak için nasıl bir yıl izlemeliyim?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2513, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Agdincer, Tarih : 13-02-2025 10:19
İş yeri için bir kira tespit davası ikame edeceğiz. Araştırmalarımızda emsal sayılabilecek iş yerlerinin sahiplerinin kira bedelinin yanı sıra aylık ciro üzerinden %2-3 civarında pay aldıklarını da tespit ettik. Acaba bu durumu da kira tespit davasında kira bedeli ile birlikte mi talep etmeliyiz, yoksa ciro payı için ayrı bir dava mı ikame etmeliyiz? Teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3004, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : avukato0206, Tarih : 12-02-2025 22:31
Sayın meslektaşlar merhaba,
kira sözleşmesinin 5 yılını doldurmasıyla açılan kira bedelini tespit/arttırım davasının davalı yanıyız. an itibariyle bilirkişi raporu elimize ulaştı ve konut için bir tutar belirlendi. kafamı karıştıran husus: bu bedeli 2024 yılının sözleşme ayından geçerli olmak üzere belirledi bilirkişi. ancak karşı taraf kanunen 30 günlük süreye uymadığından biz savunmamızı sonraki dönem için ancak tespit yapılır diye yaptık. yani arttırımın 2025’in sözleşme ayından itibaren geçerli olduğunu söylüyoruz. bilirkişi öncelikle dava açılış tarihine göre mi keşif tarihine göre mi tarafların bu iddiaları karşısında terditli olarak mı düzenlemeliydi bu raporu? epey kafam karıştı. itirazımızın kabulü halinde bilirkişi evin 2025 sözleşme ayına uygun emsallerine mi bakacaktır
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2643, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.243, Tarih : 12-02-2025 10:54
kıdem tazminatına, işçiye bahşiş olarak yapılan ödemeler dahil edilebilir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2325, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Naeryndam, Tarih : 11-02-2025 12:09
Değerli meslektaşlarım merhabalar. Muvekkil hesabını başkalarının kullanımına verdiğinden dolayı dolandiricilik suçundan yargılanmış. Bu yargilama neticesinde mahrumiyetine karar verilmiş. Ancak katılan duruşmada zararının olmadığını beyan etmiş. Bu durumda zarar nasil giderilebilir? Ayrıca verilen karar kesinleşmiş ancak tebligat usulsüz yapılmış. Bu sebeple dosyayi istinaf yoluna götüreceğim. Zarar giderimi istinaf asamasinda yapılabilir mi? Şimdiden teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2706, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.243, Tarih : 08-02-2025 20:45
Merhaba iyi günler, bir ceza davasında vekalet sunulmuş ardından vekalet sunulan dosya ile başka bir dosya birleştirilmişse; birleşen dosya bakımından tekrar vekaletname sunmak gerekir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2822, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Ankahukukdanışmanlık, Tarih : 08-02-2025 09:50
Merhabalar Sayın Meslektaşlarım,

Müvekkil, hakkında açılan alacak davasından (kamusal borca ilişkin) icra ödeme emri gelene kadar haberi olmuyor. Çünkü ev adresine tebliğ yapılmış ancak ailesi hiç haber vermemiş.Taki ödeme emrindeki miktarı görene kadar...

Müvekkil kamusal borcunu (askeri okul masraflarını) vergi dairesine başka bir iş için gittiğinde faiziyle ödemiş.

Ödeme tarihine baktığımda dava açıldıktan sonra, kesin hüküm verilmeden önce ödeme yapıldığını gördüm. Ancak yapılan ödeme, ne bk. raporuna ne de hükme yansıtılmış.

Kesin hüküm yargılama giderleri vekalet ücreti borç ve faiziyle icraya koyulmuş.

Yargılamanın iadesinden başka çözüm aklıma gelmedi. Sizlere danışmak istedim.

Cevaplar için teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2763, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Kubilay Kozanoğlu, Tarih : 07-02-2025 20:32
Merhaba değerli meslektaşlarım,


04.07.2003 tarihinde müvekkilin (X) taşınmazındaki tüm mirasçılık haklarına yönelik iştirak mülkiyetinden müşterek mülkiyete geçmesi anından itibaren vaat alacaklısının dilediği anda satışı ve tescili isteyebileceği bir taşınmaz satış vaadi sözleşmesi var. Ancak işbu taşınmaz 04.2013'te tüm mirasçıların onayı ile üçüncü kişiye satılıyor.

Sorularım ise şöyle;

1- Taşınmazın satışı elbirliği mülkiyetinden paylı mülkiyete geçirilmeden gerçekleştirildiği için işbu taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ifa kabiliyeti nedir ?

2- 1. Sorunun cevabına yönelik olarak da böyle bir durumda zamanaşımı başlamış mıdır ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2891, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Tunahan Gök, Tarih : 07-02-2025 16:39
Değerli Meslektaşlarım Merhaba

Bir ceza davasında katılan vekili olarak yargılama sürecine tamamen dahil oldum. Tüm duruşmalara katıldım, tanık dinlettim, karşı tarafın tanıklarına soru sordum ve hukuki beyanlarda bulundum. Mahkeme katılma talebimizi resmi olarak kabul etti, duruşma tutanaklarında vekil olarak adım geçti ve vekilliğim fiilen tanındı. Ancak, mücbir sebeplerle son celsede vekâletname sunamadık, vekaletnameyi duruşmadan sonra sunduğumuz(Vekaletnamemiz Eski Tarihli) gerekçesiyle vekâlet ücretine hükümde yer verilmedi. Yine gerekçeli kararda Katılan lehine Vekalet ücretine yer verilmedi.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) katılan vekili için vekâletname zorunluluğu bulunmuyor. Mahkeme, yargılamanın başından itibaren vekil olarak kabul etmiş olmasına rağmen, yalnızca vekâletnamenin eksikliği nedeniyle vekâlet ücretine hükmedilmemesi hukuka aykırı bir durum yaratıyor diye düşünüyorum. Avukatlık Kanunu’na göre avukatın hukuki hizmet sunmuş olması vekâlet ücretine hak kazandırır.

Bu durumda nasıl bir yol izlemeliyim? Ek karar (CMK 303) ile vekâlet ücretine hükmedilmesi için mi başvurmalıyım? Böyle bir imkan var mı ? Mahkeme ek karar vermezse, CMK 309 kapsamında kanun yararına bozma yoluna giderek Adalet Bakanlığı’na başvurmam mantıklı olur mu?
Miktar olarak kesin karar önce istinaf et reddedilecek, sonrasında tekrar istinaf ret kararını istinaf et dediler.
Daha önce benzer bir durum yaşayan var mı, mahkemelerin uygulaması ne yönde oluyor?

Her türlü görüş ve önerinizi bekliyorum. Şimdiden teşekkürler!
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2876, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : av.ddeprm, Tarih : 07-02-2025 16:20
Meslektaşlarım merhabalar,
Borçlu aleyhine icra takibine geçildikten sonra borçlunun takipten önce vefat ettiği, tek mirasçı tarafından da mirasın reddedildiği öğreniliyor. Tarafımızca terekenin tasfiyesi için dava açılıyor. Yargılama devam ederken borçlunun murisi adına kayıtlı ancak borçluya intikal etmemiş taşınmazlar ortaya çıkıyor. Ancak tapu kayıtları da sıkıntılı, kimlik bilgileri eksik/hatalı tutulduğundan intikal de yapılamıyor. İntikali gerçekleştirebilmek için icra dairesinin İİK 94/2 kapsamında tapu müdürlüklerinde, mahkemelerde işlem yapabilmek adına bize verdiği yetki belgesi var. Bu yetki belgesi ile tapu kaydının düzeltilmesi davası açabilir miyiz yoksa tereke dosyasının görüldüğü mahkemeden yetki belgesi mi almamız gerekir? Yardımcı olabilirseniz sevinirim. Vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2831, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : yunusmete, Tarih : 06-02-2025 01:21
Merhaba,
İşçi alacakları için açmış olduğumuz davada, dosya bilirkişiden geldi ve bazı alacak kalemlerimizin daha az olduğu tespit edildi,

Sorum şu, ıslah dilekçesinde
Bilirkişi raporu doğrultusunda tespit edilemeyen alacak kalemlerimiz hakkında talep azaltmasında bulunabilir miyiz, bulunmamız durumunda karşı tarafa vekâlet ücreti çıkar mı?

Örneğin prim ikramiye alacağımız için 50₺ istemiştik bu alacağı 0 tl ye çekmek istiyoruz çekmemiz durumunda karşı tarafa vekalet ücreti çıkar mı ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3129, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : S. Aktan, Tarih : 04-02-2025 18:29
Merhaba meslektaşlarım,
Belediyeye karşı başlattığım ilamsız icra takibi kesinleşmiş olup; haciz kararı öncesi mal bildiriminde bulunması için müzekkere göndermeli miyim?(AYM ilgili maddeyi kısmen iptal ettiği için emin olamadım)

Destekleriniz için teşekkür ederim,
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2987, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05659103 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.