Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Merhaba,
Tacirler arasında yapılan bir sözleşmede yetki şartı olarak "bu sözleşmeden kaynaklı her türlü uyuşmazlıkta, T.C. kanunları uyarınca yetkili mahkeme ve icra dairelerinin yetkileri saklı kalmak üzere, Ankara ve İstanbul Anadolu Mahkemeleri ve icra daireleri yetkili olacaktır." ibaresi yer almaktadır.
Bu durumda uyuşmazlıkta Ankara ve İstanbul Anadolu mahkemelerinin yetkisi, HMK'daki genel yetki kurallarına (örn. Hmk m. 6) ek olarak bir seçenek midir yoksa sadece Ankara ve İstanbul Anadolu mahkemeleri mi yetkili kılınmıştır?
|
|
|
|
değerli meslektaşlarım merhabalar
1-İzmirde kendi evimiz var ve sözlü kira ilişkisi mevcut 19/07/2023 tarihinde kira tespit davası açtık mahkeme 15/09/2023 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 8100 TL kira bedelinin ödenmesine karar verdi. Ancak biz dava dilekçesinde kira artış oranının belirlenmesine ilişkin bir talepte bulunmadık ve bu husus karara bağlanmadı. kira artış oranının belirlenmesine ilişkin tekrar tbk 344/2 ye istinaden kira tespit davası açmamız mı gerekiyor ( 344/3 e dayanarak 5 yılda bir kira tespit davası açabiliyoruz diye biliyorum)yoksa kira yenilenme dönemi itibariyle yüzde 25 sınırı kalktığı için tüfe oranında artış talep edebilir miyiz? Çünkü kiracı ile hiçbir şekilde iletişim kuramıyoruz.
2- Kiracı kira ödemesini genel olarak her ayın 21'inden itibaren yapıyor. Bu hususla ilgili olarak mahkeme gerekçeli kararda kiranın her ayın hangi gününde ödeneceğine ilişkin bir hüküm kurar mı yoksa bu hususta 15/09/2023 tarihinden itibaren tespit edilen kira bedeli dikkate alınarak kiranın her ayın 15'inde ödeneceği kabul edilebilir mi. Çünkü bu duruma göre 2 haklı ihtardan kaynaklı tahliye davası açma düşüncemiz var
teşekkür ederim
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım kafama takılan bir hususta soru sormak istiyorum. Müvekkilim tutuklu ve bana vatandaş uyaptan icra takibim var mı diye bakmama mı istedi bir kaç gün önce baktığımda bir icra dosyası açıldığını ve eklenen son evrak borçlunun ceza evinde olması dolayısıyla ödeme emrinin tebliğ edilemediğini söylüyor ben müvekkilime tebliği beklemenin en doğrusu olduğunu tebliğ yapılması durumunda bana haber vermesini söyledim ancak biz zaten vatandaş uyaptan bir dosya açıldığını ancak tebliğ edilmediğini biliyoruz cezaevine yapılacak tebliği beklemem herhangi bir soruna yol açar mı çünkü vatandaş uyaptan ödeme emrini görülmesi ile öğrenildiğini söyleyen takibin kesinleştiği bazı kararlar okumuştum kıymetli yorumlarınızı bekliyorum.
|
|
|
|
Merhaba,müvekkilimin babası 2010 yılında konutunu yazılı kira sözleşmesi ile kiraya veriyor.2018 yılında vefat ediyor.Bu daire mirasçılar arasında paylaşımda müvekkilime intikal ediyor.Bunun üzerine 2018 yılında müvekkil kiracıyla yeni bir kira sözleşmesi imza ediyor.Şu an müvekkilin evli oğlunun bu konuta ihtiyacı var.İhtiyaç sebebi ile tahliye davası açacağız.İkinci kira sözleşmesindeki tarihlere göre ihtiyaç sebebi ile tahliye için ve kira sözleşmenin yenilenmeyeceğini belirtmek için ihtarname çekmem gerektiğini düşünüyorum.Ancak diğer yandan da miras yoluyla geçen bu mülkte ilk kira sözleşmesine göre 10 yıl dolmuş oluyor.İlk kira sözleşmesinden bu yönüyle faydalanabilir miyim,ihtarnameye bu hususu da ekleyebilir miyim?İki kira sözleşmesini de öne sürmek,başlangıç tarihleri de farklı olduğu için sıkıntı yaratır mı?
|
|
|
|
Değerli üstatlarım,
Bir ecrimisil ve elatmanın önlenmesi dosyasında müvekkilin taşınmaza yaptığı harcamaları mahsup etmek istiyoruz ancak bunun için harç yatırma şartı var mı? Veya başka şartları mevcut mu? Bir diğer ssorum mahsup talebi ıslah edilir mi?
Şimdiden teşekkürler!
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım. İcra hukuk mahkemesi müvekkil kiracının taşınmazdan tahliyesine karar verdi. Bu karar duruşmada verilirken ben davalı vekili olarak duruşmada hazır bulunuyordum, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde de istinaf yasa yolu açık olarak karar verildi. Gerekçeli karar yazıldı ancak taraflara tebliğ edilmedi. Davacı alacaklı taraf, gerekçeli karara istinaden icra dairesinden tahliye talep etti ve icra dairesi tahliye talebini kabul ederek, perşembe günü için tahliye kararı verdi. İcra dairesinin kararını İİK m.269/c uyarınca şikayet yoluna götürmem uygun mudur? Çünkü
İİK m.269/c son fıkrada: "İcra mahkemesinin tahliyeye mütedair kararının infazı için kesinleşmesi beklenmez. Ancak tahliye için, kararın borçluya tefhimi veya tebliği tarihinden itibaren ongün geçmesi lazımdır. Borçlu tahliye kararı hakkında 36 ncı madde hükmünden faydalanabilir." hükmü gereğince karar tarafımıza tebliğ edilmemiş, borçluya da tebliğ edilmemiş. Tahliye kararı verilirken duruşmadaydık ancak artık süre tutum vs söz konusu olmadığından duruşmada bulunmam ve kısa kararın tarafıma okunması hususu "kararın tefhiminden itibaren 10 gün" geçtiği anlamına gelir mi? İİK m.269/c son fıkrada tefhimdeki on günlük süreyi başlatan olay kararın tefhimi olduğundan dolayı kısa kararın tefhimi, hükmün tefhimi anlamına gelecek midir? AYM'nin 2019/12803 Başvuru Numaralı kararında da kısa kararın tefhiminin, gerekçe içermemesi sebebiyle kararın tebliğinden itibaren kanun yolu süresi başlayacağı nazara alınınca bu olayda da aynı bakış açısından mı bakmalıyız? Teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhabalar, bir varlık yönetim şirketi mirası reddine rağmen almış olduğu hatalı miras belgesi ile müvekkili taraf göstererek dava açmış durumda. Haliyle mirasçılık belgesinin iptali davası açacağız. Benim sorum ise davayı diğer mirasçılara karşı mı açmalıyız ( aslında anlaşmazlık onlarla değil biz mirası reddettik) yoksa 3. kişi olup yetki ile mirasçılık belgesi alan şirkete mi?
|
|
|
Yazan : avsoruc,
Tarih : 14-09-2024 18:08
|
Merhaba meslektaşlarım,
bir kira sözleşmesine dayalı olarak altıncı yıl başında kira tespiti için arabuluculuğa gittik(sözleşmede artış iradesi var) ve fakat anlaşamadık. Davayı da altıncı sene içersinde açmadık. Şimdi yedinci seneye girildi. Bu süreci yedinci yıl için baştan başlatıp yedinci yıl için kira tespiti istememiz mümkün mü?
|
|
|
|
Kıymetli meslektaşlarım merhaba,
Müvekkil adına banka dekontuna dayalı olarak ilamsız icra takibi başlattım. Söz konusu banka dekontunda müvekkil parayı "emanet" açıklamasıyla iletmiş.
Ödeme emrinin tebliği ile borçlu, "borcun ödendiğini" ileri sürerek takibe itiraz etmiştir. İcra hukuku pek hakim olmadığım bir alan olduğu için aşağıdaki sorularım hakkında değerli yanıtlarınızı bekliyorum;
1. Somut olaydaki para borcunu adi borç olarak mı yoksa tüketim ödüncü olarak mı değerlendirmemiz gerekli? Burada itiraz dilekçesinde borçlunun söz konusu miktarı "borç" olarak nitelendirmesi borcun niteliğini değiştirir mi?
2. Söz konusu banka dekontlarını İİK 68 kapsamında değerlendirebilir miyiz? Yoksa doğrudan itirazın iptali yolunu mu tercih etmek gerekir?
|
|
|
|
Sulh hukuk mahkemesince kira bedelinin tespitine ilişkin verilen karar taraflara tebliğ edilmiştir. İstinaf başvuru süresi geçtikten sonra davalı tarafça istinaf başvuru dilekçesi dosyaya sunulmuş ve harçlar yatırılmıştır. Mahkeme ise başvurunun süresi içinde olup olmadığına bakmaksızın istinaf başvuru dilekçesini davacıya tebliğ etmiştir. Davacı taraf bu durumda süresi içinde istinafa cevap dilekçesi mi vermelidir ? İlk derece mahkemesinden HMK m.346 gereğince istinaf dilekçesinin reddi kararı verilmesini mi talep etmelidir ? Her ikisini de mi yapmalıdır ?
|
|
|
|
Değerli meslektaşlar,
Dava şartı arabuluculuğa başvurulmuş olunması halinde yine sigorta şirketine başvuru zorunluluğu aranır mı? Sanki böyle bir karar anımsıyorum ancak tam hatırlayamadım.
Teşekkürler.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım. Müvekkilim üniversite kaydı için bazı şahıslarla iletişime geçiyor ve bu şahıslar vekalet çıkartılmasını istiyor, bu vekalet kapsamında tüm işlemleri gerçekleştireceklerini hiçbir şeye karışmamaları gerektiğini söylüyorlar. Bu süreçte müvekkil adına sanki yabancı ülkede 2012 tarihinde bir lisede okumuş gibi belge alıp, bunları noterde ve apostil şerhi ile onaylatıp, MEB'den lise denklik belgesi alınabilmesi için başvuruyorlar. MEB denklik belgesi veriyor, bu denklik belgesiyle müvekkil adına üniversite kaydını yine bu şahıslar gerçekleştiriyor ve müvekkile her şey tamam üniversite kaydına gidebilirsin diyorlar. Akabinde ise 1 yıl sonra üniversiteden atılıyor müvekkil, müvekkil hakkında da MEB suç duyurusunda bulunuyor ve "yurtdışına hiç girip çıkmadığı ve liseyi türkiyede bir okulda tamamladığı" gerekçesiyle savcılık müvekkil hakkında resmi belgede sahtecilikten suç duyurusunda bulunuyor.
Müvekkil bu süreçleri öğrenince işlemi gerçekleştiren vekalet verdiği şahsın yanına giderek nasıl olur yurtdışında okuduğuma dair belge almışsınız usulsüzlük yapmışsınız bu doğru mu diye sorunca bu şahıs işi kıvırmaya başlıyor ve tam o sırada müvekkil dolandırıldığını anlıyor ve durumu ses kaydına almaya başlıyor aniden. Şimdi bu ses kayıtlarında müvekkilin dolandırıldığı aldatıldığı çok açık anlaşılıyor ancak bu ses kayıtlarıyla savcılığa dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunulması halinde hukuka aykırı delil kabul edilir mi? Yargıtay CGK'ya göre, işlenmekte olan suç sırasında başka türlü delil etme imkanı yok iken alınan ses kaydı hukuka uygun delil kabul ediliyor, bu durumda da aynı şekilde kabul edilebilir mi? Müvekkilim planlı ses kaydı yapmıyor, konuşmanın ortasında dolandırıldığını anlayınca başka çaresi kalmıyor ve ses kaydına almayı akıl ediyor. Düşüncelerinizi bekliyorum meslektaşlarım, çok teşekkürler.
|
|
|
|
Kısmi olarak 16.000,00 TL lik bir alacak davası açtım ve ihtiyati haciz istedim mahkeme dava değeri olan 16.000,00 TL alacak miktarıyla sınırlı olmak kaydıyla,ihtiyati haciz kararı verdi.Davalı yan;16.000,00-TL KADAR ALACAĞI-PARAYI TEMİNAT OLARAK DOSYAYA DEPO OLARAK SUNMAK İSTEMEKTEYİZ.BAHSİ GEÇEN PARAYI DEPO ETMEMİZ DURUMUNDA İHTİYATİ HACİZ KARARININ KALDIRILMASINI TALEP ETMEKTEYİZ şeklinde istemde bulundu.Bu mümkün mü?Kaldırılması durumunda mal kaçırma yapılacağı ise kuşkusuz.Değerli görüş ve cevaplarınız için şimdiden çok teşekkürler.
|
|
|
|
Selamlar.
Bir yakınıma ait 2007 model bir araba var. 2007 yılının başında borçlarından dolayı bir "tefeciye" trafikten devrini vermeden arabayı ve ruhsatı teslim etmişler. O gün bugündür araç yok.
2007 den beridir araç üzerinde 10 larca haciz bulunuyor. Muhtemelen araç parçalanıp parça halinde satılmış durumda. 17 yılda hiçbir muayene kaydı, ceza filan yok.
Arabanın her yıl 2 defa vergisi ödeniyor. Bu aracın trafik tescil kayıtlarından düşürülmesinin bir yolu var mıdır.
|
|
|
|
Merhaba sayın meslektaşlarım;
Davayı süresinde açıp açmadığım konusunda şüphede kaldım.
Dava; İhtiyaç Nedeniyle Tahliye Davası
Kira Kontrat Başlangıç Tarihi:01.08.2019
1 yıllık kira müddeti her yıl kendiliğinden uzayıp bugüne kadar geldi. Kiralanan yer konut.
İhtarname tebliğ tarihi:30. 04. 2024
Arabuluculuk Başvuru ve son tutanak tarihi:25.07.2024-12.08.2024
30 Ağustos 2024 tarihi Resmi Tatil günü, 01 Eylül 2024 tarihide hafta sonuna denk geldiğinden davayı 02.09.2024 tarihinde açtım.
Sizde dava süresinde mi açıldı?
|
|
|
Yazan : tegese,
Tarih : 09-09-2024 12:42
|
Sayın Meslektaşlarım
Müvekkil noterde maktu şekilde düzenlenen kira bedelinin ödenmesi talepli ihtarnameyi kiracıya göndermiş. Ancak maktu ihtarnamede 30 günlük süre içerisinde ödenmesi şartı belirtilmiş. Aşağıda görüldüğü üzere Yargıtay ihtarnamede 30 günlük süre verilmiş olsa dahi 30 gün dolmadan ödemenin yapılması halinde dahi ihtarnamenin haklı niteliğinde olacağına karar vermiş. Ancak uygulamada bazı hakimlerin 30 günlük süreden önce ödeme yapılması nedeniyle ihtarnamenin haklı nitelikte olmadığı yönünde kararlar verdiğini duyuyorum. Bu konuda sizlerin tecrübesi nasıl?
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1289 E. , 2021/1314 K. İçtihat20. İki haklı ihtar nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için, aynı süre içinde kiracının muaccel olduğu hâlde iki ayın kira bedelini ödememesi, kiraya verenin de ödenmeyen her bir ay kira bedeli için kiracıya ayrı ayrı ödeme ihtarında bulunmuş olması gerekmektedir. İhtarların kira bedellerinin muaccel olması sonrasında yapılması gerekir. Ödenmeyen aylar üst üste gelen iki ay bile olsa kiraya verenin her ay kira bedeli için ayrı ihtar çekmiş olması aranır. İhtar ile hangi ayın kira bedelinin ödenmediği ve kira bedelinin otuz gün içerisinde ödenmesi gerektiği, ödenmediği takdirde tahliye davasının açılacağı ikazlarını içermelidir. İki haklı ihtarın bir kira döneminde ve bir yıl içindeki aylarla ilgili olması ve o yıl içinde kiracıya tebliğ edilmesi zorunludur. İhtar kiracıya tebliğ edildikten sonra ödeme yapılması kiraya verenin haklılığını ortadan kaldırmaz (Kanık, 1306).
Bir de ihtarnamede müvekkil çekişme halinde olan kira bedelini yazmış. Yani kiracı ilk ay kendi rızası ile yasal artıştan fazla bir bedeli kira rakamı olarak yatırmış ancak sonraki ay yasal oranda artış yapmak suretiyle kirayı yatırmış. Müvekkil de yüksek kira bedeli üzerinden ödenmeyen kira bedelleri hakkında ihtarname göndermiş. Bu halde ihtarname haklı niteliğini kaybeder mi? Okuduğum kararlarda İhtarnemede hangi aya ait kıranın ödenmediği ve ödenmediği takdirde tahliye sürecinin başlatılacağının belirtilmiş olması gerektiği belirtilmiş. Bu halde kira rakamının eksik veya fazla yazılmış olması ihtarnamenin haklı niteliğini etkilemez diye düşünüyorum? Sizlerin değerli görüşlerini merak ediyorum.
|
|
|
|
Merhabalar,
Muris ile müvekkil yıllardır görüşmemektedir. Haliyle müvekkil miras bırakanın malvarlığını ve borçlarını bilmemektedir. Mirası reddetme ihtimalimiz de olduğundan, murisin aktif ve pasiflerini öğrenmek için terekenin tespiti davası açmayı düşünüyoruz.
1-Eğer terekenin tespiti davası açarsak, mirasın reddi süresini kaçırma ihtimalimiz olur mu? Anladığım kadarıyla terekenin tespiti, tespit davası niteliğinde, ancak alışılagelen delil tespiti davası gibi kısa süreli oluyor mu?
2-Veya tereke tespiti davasının sonuçlanmasını beklemeden, mirasın red süresi olan 3 ay içerisinde, müzekkerelere verilen cevaplardan bir çıkarım yaparak mı redddetme ihtimalini değerlendirmeliyiz?
3-Yine murisin malvarlığı ve borçlarını öğrenmemizi sağlayan başka bir yol var mıdır? (mirasçının tek tek banka, tapu, trafik sorgulaması dışında)
Şimdiden çok teşekkürler.
|
|
|
|
Merhaba
Müvekkil adına KİRA TESPİT DAVASI açtık , Fakat daha sonradan müvekkili ile kiracı anlaşıp Davadan feragat ettiğini söyledi.
Sorum şu : beş yıl Dolduktan sonra açılan kira tespit davasından feragat edildiğinde , Tekrardan bir kira tespit davası açılabilmesi için yeniden beş yıl beklenilmesi gerekir mi ?
yoksa müvekkil seneye de kira tespit davası açabilir mi?
Teşekkürler
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım. Kiracı müvekkil, taşınmazı kiralamış ve kira sözleşmesinde "başkasına kullandırtılması, alt kiraya verilmesi" yasaklanmıştır. Kiracı müvekkil yanında kızı ile damadı da yaşamaktadır aile birlikleri beraber devam etmektedir. Bu durum kira sözleşmesine aykırılık teşkil ediyor mu, kiraya veren ihtar çektikten sonra sözleşmeye aykırılıktan tahliye davası açabilir mi? Kiracının yanında aile fertlerinin yaşaması, taşınmazı başkasına kullandırttığı anlamına gelmez şeklinde bir emsal karara ihtiyacım var. Çok teşekkürler.
|
|
|
|
Meslektaşlarım öncelikle hepinize iyi çalışmalar dilerim. Açacağımız ortaklığın giderilmesi davasının konusu bir taşıt ve işbu hali hazırda davalılarca kullanılmaktadır. Dava açarken ihtiyati tedbir talep etmemiz mümkün müdür acaba? Konuyu gerek forumda gerekse diğer kaynaklarda araştırdığımda net bir sonuca ulaşamadım. Daha önce tedbir kararı alan meslektaş varsa yahut sorunu çözmenin başkaca bir yolu bulunuyorsa yardımcı olursanız çok sevinirim. İyi çalışmalar.
|
|
|