Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Merhaba sayın meslektaşlarım,
Murisin geride 3 çocuğu ve eşi kalmıştır. Sağ kalan eşin daha önceki evliliğinden olma 1 çocuğu daha vardır. Sağ kalan eş mirası reddetmiştir. Bu durumda sağ kalan eşin önceki evliliğinden olan 1 çocuğu mirastan pay alacak mıdır?
Şimdiden teşekkür ederim
|
|
|
Yazan : Av.ezel,
Tarih : 16-03-2025 22:12
|
Merhabalar alacaklının elinde çek olmasından dolayı kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatmıştık. Bir keşideci olmak üzere 3 tane de ciranta vardı. Toplam 4 tane borçlu vardı. Cİrantalardan biri takibe 5 gün içinde itiraz etti ve icra hukuka dava açtı, daha ben cevap süremin içindeyken de çeki diğer bir borçlu ile alacaklı anlaşmış , ticaretle uğraştıkları için de anlıyorum uzlaşma sağlamışlar. Bunun üzerine bende müvekkilin yazılı talimatı ile icraya feragat dilekçesini gönderdim. Ama şuan kafam karıştı itirazın iptali davasında ki vekalet ücreti ve yargılama gideri ne olur?
Feragat yerine infaz mı talebi mi göndermeliydik? Çünkü davaya konu icra takibi kapatılacak. Sağolun
|
|
|
Yazan : avebs,
Tarih : 16-03-2025 20:09
|
Herkese selamlar,
Bilindiği üzere AYM manevi tazminat davalarında davalı lehine karşı vekalet ücretine hükmedilmesini Anayasa'ya aykırı buldu ve ilgili kanun hükmünü iptal etti. Fakat kararında iptalin aralık ayından itibaren geçerli olacağını da belirtti.
Bu karar şimdiden etki göstermeye mi başlayacak yoksa hüküm iptal olup meclis yeni kanun yapınca mı? Eğer birincisi ise iptal için zaman belirtmenin anlamı nedir, eğer ikincisi ise vatandaşlara Anayasa'ya aykırılığı açıkça tespit edilmiş bir kanun hükmüne göre muamele edilmesi hukuka aykırı olmaz mı, zira kanunlar anayasaya aykırı olamaz, aykırı ise uygulanmaz. Bu durumda tazminat hakkı doğar diye düşünüyorum.
Bir manevi tazminat davası açacağım ve şimdi mi açmalıyım yoksa beklemeli miyim diye kararsızlık içerisindeyim. Usule ilişkin kanunlar anında uygulanacağından davam yeni hükme kadar sürerse yeni hükümden faydalanma imkanım da olabilir.
Bir ikinci sorum manevi tazminat davalarında miktarı nasıl belirlemeliyiz? BTM yaralama ve hürriyetten yoksun kılma için dava açacağım fakat miktar konusunda tahminde bulunamıyorum, karar da bu yüzden mutlu etti zaten. Şimdiden teşekkürler.
|
|
|
Yazan : avebs,
Tarih : 16-03-2025 19:55
|
Herkese selamlar,
Bir müvekkilim BTM ile giderilebilecek şekilde yaralanmış, ardından da polise gideceğini söylediği için evin dış kapısı kilitlenip anahtar alınmak suretiyle 4-5 dakika kadar evden çıkmasına izin verilmemiştir.
Biz de darp raporu ve anahtarın alındığı, evden çıkarılmadığı anların suçu doğrudan gösteren video kaydını da sunarak kasten yaralama ve kişiyi hürriyetten yoksun kılma suçları için şikayetçi olduk.
Savcılık dosyayı itirazlarımıza rağmen yalnızca BTM yaralama için uzlaşmaya gönderdi, ardından iddianameyi de yalnızca yaralama için düzenledi. Biz KYOK vb. sonuçlar doğuran, itiraza açık kararlar verilmeden dosyadan bir fiilin çıkarılmasının mümkün olmadığından bahisle iddianamenin iadesi talepli bir dilekçe verdik fakat mahkeme iddianameyi kabul etti.
Oluşan sonuç gerçekten rahatsız edici, hiçbir itiraz hakkı doğurulmadan şikayetçi olduğumuz video kayıtlı bir fiil, tamamen yok sayıldı. Nasıl bu şekilde hareket edildiğini anlamış değilim.
Şimdiki düşüncem hürriyetten yoksun kılma suçu için tekrardan şikayetçi olmak, bu durumda mecbur SYOK veya KYOK kararı verilmesi gerekir, en azından şikayetimiz dikkate alınır diye düşünüyorum. Bu keyfiyet neye dayanmaktadır? Şimdiki rotam ne olmalıdır? Fikir ve görüşlerinizi merakla beklemekteyim. Saygılarımla.
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım, Emekli memur olan müvekkilimin tarafıma vekaletname vermesi durumunda yeşil pasaport başvuru ve teslim alma işlemlerini gerçekleştirebilir miyim ? bu konuda daha önce deneyimi olan bir meslektaşımız var mı ?
Değerli görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhabalar,
Miras konusunda bir karmaşa yaşamaktayız. Bilgisi olan paylaşabilirse çok seviniriz.
Mayıs 2016'da vefat eden Nusret'in veraset ilamını almak istiyoruz.
Nusret'in ölümünde geride bir tek oğlu Medet yaşamaktadır.
Medet evli ve bir çocuk sahibidir (Şirin).
Ancak Ekim 2016'da Medet'in eşi Burcu, Medet'i kasten öldürmüştür. (kesinleşmiş hüküm mevcuttur.)
Burcu, tutuksuz yargılandığı sırada Medet'in mirasını reddetmiş, bunun üzerine Medet'in tek mirasçısının Şirin olduğuna dair bir veraset ilamı da mevcuttur.
Biz, sadece mirasın reddi kararı ile Medet'in tek mirasçısının kızı olduğuna dair kararları sunarak Nusret'in mirasçılarını gösterir belge istedik ancak gelin Burcu da mirasçı olarak göründü.
Burcu'yu, Nusret'in mirasından mahrum bırakmak istiyoruz.
Kasten öldürme eylemi Medet'e karşı mirastan yoksunluk sebebidir.
Nusret bakımından ise mirasçılıktan çıkarma sebebidir ve mirastan çıkarma ölüme bağlı tasarruf yolu ile yapılır. Ancak Nusret, öldürme olayından evvel vefat ettiği için tabiiki bir çıkarma sebebi ve ölüme bağlı tasarruf yok.
Bu durumda, yeniden bir sulh hukuk nezdinde, kasten öldürme kararını da sunarak, bu durumun Nusret yönünden bir mirasçılıktan çıkarma sebebi olduğunun tespiti ile mirasçılık belgesi verilerek Nusret'in tek mirasçısının torun Şirin olduğunun tespitini isteyebilir miyim acaba? (Bu tespitte Şirin açısından hukuki yarar mevcuttur.)
|
|
|
|
Merhabalar, müvekkil firmada ilgili yönetmelik gereğince bütün yolcu taşımacılığında kullanılan araçlarda görüntü kaydı alan araç içi kameralar bulunmaktadır. Bu kameraların aynı zamanda ses kaydı alma fonksiyonuna sahip kameralar ile değiştirilmesi gündeme geldi fakat yolcuların ses kayıtlarının alınmasının ölçülülük ilkesi ile bağdaşmama ihtimalinde tereddüt ettim. Ses kaydı alınmasının herhangi bir kanun hükmünün gereği olmaması sebebiyle bunun ancak ve ancak açık rıza ile gerçekleştirilebileceğini düşünüyorum. Yalnızca aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesi bu yükümlülüğü KVKK bağlamında meşru kılar mı meslektaşlarım? Kvkk alanında deneyimim olmadığı için her farklı görüş benim için çok değerlidir.
|
|
|
Yazan : tegese,
Tarih : 14-03-2025 16:39
|
Sayın Meslektaşlarım
Örnek 13 takibe itiraz olmadı, ödeme yapılmadı. İcra Hukuk Mahkemesince verilecek tahliye kararına karşı icranın ertelenmesi mümkün mü? Örnek 13 takibe itiraz edilmediği halde temin edilen tahliye kararına karşı tehiri icra almanın mümkün olmadığını belirten Bir Yargıtay kararı okuduğumu hatırlıyorum ancak bu kararı şimdi bulamadım. Özetle örnek 13 e itiraz edilmesi veya edilmemesi arasında tehiri icra yönünden bir farklılık var mıdır?
|
|
|
Yazan : Lycanroc,
Tarih : 14-03-2025 16:29
|
İyi günler meslektaşlarım bir müvekkilim alkollü araç kullandığı için ceza aldı ama adli sicil kaydı temiz ve üzerine atılı suç 3 yıldan az olduğu için 5 yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesi verilmiş ve 5 yıl boyunca suç işlemezse kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi kararı verilmiş.
Aynı ayda müvekkilim cinsel taciz suçuna da karıştı eğer taciz suçu kabul edilirse hem trafik suçunun davası açılacak hem de taciz suçundan HAGB alamayacak değil mi?
|
|
|
|
meslektaşlarım,
sulh hukuk mahkemesinde görülen tahliye taahütnamesine dayalı takibin, itirazın iptali davasında, imza müvekkile ait çıkarak tahliye kararı verildi. istinaf yolu açık.
bu aşamada tehiri icra kararı nasıl alınır. tüm taleplerimizi ve teminatı itirazın iptali davasına konu olan icra dairesine mi yapacağız. ?
|
|
|
|
Merhabalar Sayın Meslektaşlarım,
Müvekkile ofis kirası ödenmediği iddiası icra takibi açıldı 2 aylık kira bedeli üzerinden biz itiraz ettik itirazın iptalinde aleyhe karar geldi.
Şimdi tehri icra yaparken hem tahliye için 3 aylık kira bedeli hemde 2 aylık daha önceden yapılan icra takibi bedelini depo etmemiz mi gerekiyor yoksa tahliyeden kurtulmak adına yalnızca 3 aylık kira bedeli depo etsek yeterli olur mu yoksa icra takibinde kesinleşen borcu de depo etmemiz gerekir mi
Saygılarımla
|
|
|
|
Merhabalar. Baro tarafından görevlendirildiğim bir ceza dosyasında istinafın bozma kararı sonrası yerel mahkemede ilk duruşma görüldü ve müvekkil, bozmaya karşı beyanda bulundu. İl dışında yaşadığından karar duruşmasına gelmek istemiyor ancak öncesinde alınmış bir vareste tutulma kararı da yok. Duruşmaya yalnız benim gitmemde bir problem var mıdır?
|
|
|
Yazan : Lycanroc,
Tarih : 13-03-2025 11:03
|
İyi günler müvekkilim için verilen gözlem altına alınma kararına süresi içinde itiraz ettim ama reddedildi tekrar itiraz edebilir miyim yoksa bir sonraki duruşma tarihine kadar yapabileceğim bir şey yok mu?
|
|
|
Yazan : SYAZICI,
Tarih : 12-03-2025 14:23
|
Merhaba, kişisel ilişki kurulması yönünde verilen mahkeme kararına, karşı taraf baba tarafından uyulmuyor. Örneğin;bu hafta işim var alamayacağım diyor sonraki hafta kişisel ilişki kuruyor, bir sonraki hafta çocuk annede olması gerekirken 2 gün önce alacağım var bu hafta kullanacağım diye mesaj atıyor.. Bu ay da aynı şeyi yapmış ve alacağım var, bayramın tamamında bende kalmasını istiyorum diyor şimdi de.. Bu annenin velayet hakkını kullanmasını engellemek aslında, annenin bayramı çocukla geçirme hakkı var mahkeme düzenliyor ancak nerden duyduysa istediğim zaman kullanabilirim diye anneyi zor durumda bırakıyor.. Yaklaşık 6 7 aydır bu şekilde, sırf engelleme olmasın velayeti kaybetmeyelim diye anlaşma yoluna gitmeye çalıştık ancak artık hakkın kötüye kullanımı durumu ortaya çıktı.. Boşanma kararı geçen hafta verildi mahkemeden herhangi bir talepte bulunabilir miyiz ne yapılabilir bu konuda, hiç bir yerde kıyas dahi yapabileceğim bir makale, karar bulamadım yardımlarınızı rica ediyorum şimdiden çok teşekkür ederim
|
|
|
|
Merhabalar. Değerli fikirlerinizi ve varsa deneyiminizi öğrenmek dileğiyle sorum şu;
Taraflar arasında bir anlaşmalı boşanma gerçekleşiyor ve hükme esas tutulan protokolde, davalı adına kayıtlı … plakalı aracın … tarihinde M… K… adına tescil edileceği yazılmış. Bu MK aslında ortak çocuk ancak boşanma hükmü esnasında zaten 20 yaşında. Dava hükmü kesinleşiyor ancak davalı baba kızı adına tescil işlemini tarihi geçtiği halde yapmıyor. Davacı anne de der ki, kızım zaten aracı kullandığı için bu durumu umursamıyor ama boşandığım eşim her an icralık olabilir ve dolayısıyla araca haciz gelebilir vs. Ben kızımın adına tescil edilsin istiyorum. Ancak burada kız babayla arayı bozmamak için tescili dava etmek istemiyor. Sorum, protokolün tarafı olan davacı, protokolden kaynaklı olarak davalı eski eşini kızı adına aracın tesciline zorlayabilir mi? Eğer tescile zorlayabilirse bunun için aracın mülkiyetinin tespiti ve tescil davası mı açmalı yoksa başka bir dava türü var mıdır? Cevaplar için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Herkese merhaba,
Konuyu kısaca özetlemek gerekirse;
Müvekkilin alacaklısı olduğu kambiyo senedi sebebiyle 2004 yılında başlatılan takipte borçlularca itiraz edilmemek suretiyle takip kesinleşiyor. Müvekkilin o donemki avukatları dosyayı satış aşamasına kadar getiriyor fakat hacizli taşınmazın alici bulmaması sebebiyle ihale dusuyor, bunun akabinde tekrar satış istenmese de dosyada hacze mukabil mal sorgulamaları ve haciz yenilemeleri yapılmaya devam ediliyor.
2011 yılından 2015 yılına kadar hiçbir islem yapilmadigindan dosyadaki mevcut hacizler takipsizlik dolayisiyla dusuyor ve bir sure sonra dosya kendisi de islemsizlikten dolayı islemden kaldiriliyor. 2016 yılında dosya yenileniyor ve borclu mallarına yeniden haciz konuluyor fakat borçlu vekili 2020 yılında dava açarak kambiyo senetlerine iliskin 3 yıllık zamanasiminin dosyanın takip edilmediği süreçte geçtiğinden bahisle icra dairesinin bu işlemini şikayet yoluyla icra mahkemesi önüne getiriyor. Mahkeme icra dosyasında yaptıgı incelemede alacaklı vekilinin 2011 ve 2015 yılı arasında zamanasimini kesen bir islemi olmadigindan bahisle şikayeti(kesin olarak) kabul ediyor, alacaklı vekilleri icra mahkemesinin kararına karşı IIK 33-a uyarınca genel yetkili mahkemede zamanasiminin dolmadigina dair dava da açmayınca icra dairesi dosyadaki tüm hacizlerin fekkiyle, takibin iptali sebebiyle dosyayı islemden kaldırıyor.
Bu durumda, kambiyo senetleri zamanasimina ugradigindan dolayı kambiyo senetlerine mahsus takip yoluyla hareket etme imkanımız kalmadigina gore, genel yetkili mahkemelerde senetleri yazılı delil baslangici olarak kullanarak dava acsak dahi 10 yıllık alacak zamanasimi süresinin dolması sebebiyle yine zamanasimi defi ile karsilasacagimizi düşünüyorum. Bu durumda eski vekillerin sorumluluğuna gitmekten baska bir care düşünemiyorum fakat bunun etikligine dair emin degilim bilgi sahiplerinin yardımları çok degerli olacak benim icin.
Saygılarımla
|
|
|
|
Bu konu ile ilgili uzun araştırmalar yaptım ancak sürekli soru soruyu doğuruyor. Bu nedenle fikirlerinize ihtiyaç duymaktayım.
El birliği mülkiyetiyle malik olunan bir taşınmaz var. Kamulaştırılma işlemleri yapıldı ancak bedel ödenmediği için dava reddedildi ve şimdi kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davası açacağız.
1. ihtimal: Maliklerin tamamının vekaleti alınamadığı için el birliği ile mülkiyet de olsa miras hisseleri oranında tazminat ve ecrimisil istemek.
2. ihtimal: Vekaleti alınamayan diğer malikler tarafından daha önce kamulaştırma dosyasına sunulan bir belge var ve kamulaştırılan kısmın vekaleti alınan kişilere düştüğünü, bu nedenle burdan bir bedel istemediklerini ifade ediyor.
Biz de buna dayalı fiili el atılan yer müvekkillere düşen kısım ve bu yüzden fiilen sahip olan kişiler üzerinden bu davayı açabileceğimizi düşünüyoruz.
1. ihtimaldeki problem vekaleti alınamayan kişilerin payı için dava açılmazsa bu noktada kamulaştırılan yerin değeri eksik alınmış olacak.
2. ihtimaldeki problem ise mahkeme tarafından el birliği ile mülkiyet olan yerde fiili taksim olmaz gibi bir kararla karşılaşmamız.
Siz bu konuda ne yapmamızı önerirsiniz?
|
|
|
|
Müvekkilin amcası 1986 tarihinde evli fakat çocuksuz olarak vefat ediyor vefat ettiği sırada eşi hayatta sonrasında eşide 2001 tarihinde vefat ediyor . Sulh hukuktan mirasçılık belgesi talep ettik uyaptan çıkan belgede murisin eşine ordan da yeğenlerine 1/4 pay vermiş yeni tmk ya göre sağ kalan eşin miras payı 1/2 ancak 1990 öncesi ölümlerde sağ kalan eşin payı 1/4 olarak gözüküyor hangi tarihteki kanun maddesini uygulayacağız? teşekkür ederim
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar,
Müvekkilin müdürü olduğu ve 2013 yılında re'sen terk ile kapanan şirketin 2007 - 2013 yıllarında vergi cezaları ve borçlarından dolayı müvekkilin taşınmazı üzerine 2014, 2022 ve 2024 yıllarında 3 adet haciz şerhi uygulanmış. Geçen yıllar içerisinde dosyada tahsilat yapılmaması ve 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolması ve aynı zamanda meskeniyet iddiası nedeniyle taşınmaz haczinin kaldırılması talebinde bulunacağım.
Bu zamana kadar taşınmaz adına müvekkile 103 davetiyesi yada buna benzer bir belge tebliğ edilmemiş ve kıymet takdiri yapılmamış.
Aklıma takılan husus ise şu; gerek zamanaşımı nedeniyle gerekse meskeniyet nedeniyle taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılması için öncelikle vergi dairesi müdürlüğüne başvuru zorunluluğu var mı? İkinci husus ise; vergi dairesi müdürlüğüne yalnızca zamanaşımı nedenine dayanarak taşınmaz haczinin kaldırılması için yazılı müracaat yapmam halinde meskeniyet yönünden zamanaşımı işlemeye başlar mı?
Böyle bir durumda izlenecek hukuki yol nedir? Benzer durumda hukuki süreci takip eden meslektaşım varsa yardımlarını rica etmekteyim.
|
|
|
|
Merhaba,
Muvazaa nedeniyle açmış olduğumuz tapu iptali ve tescil davasında yapılan ön inceleme duruşmasında tarafımıza bilirkişi ve keşif avansı için tarafımıza 2 haftalık kesin süre verildi ancak bu süre kaçırıldı. Keşif için de erteleme tutanağı tutulmuş. İkinci celse önümüzdeki hafta. Nasıl bir yol izlemeliyim , celseden önce yatırılsa sizce sorun olur mu?
|
|
|