| Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba, öncelikle baba olan meslektaşlarımın babalar gününü kutlarım.
Belediye ile şirket arasında imzalanan bir sözleşme var. Sözleşmede ödeme zamanları yazıyor ancak belediye ödemeleri hep geç yapıyor. Son birkaç aya ait ödemeler de hiç yapılmadı. Geç ödemelere ilişkin faiz ya da başka bir şey talep edebilir miyiz? Hiç ödenmeyen kısımlar için nasıl bir yol tavsiye edersiniz?
Şimdiden hepinize teşekkür ederim.
|
|
|
|
|
|
|
Herkese kolaylıklar dilerim. Soruyu sormuştum fakat konu hakkında halen bilgi edinemediğim için tekrar paylaşma zarureti sebebiyle sizleri meşgul ediyorum, mazur görün lütfen.
Bir şirket ,trafik kazası sonucu aracında meydana gelen zarar için işçisine rücu kapsamında icra takibi başlatacak. Çeşitli onarımlara ilişkin faturalar var fakat bazı onarımlar için tek tek fatura düzenlenmemiş, dönemlik faturalar düzenlenmiş fakat içerisinde söz konusu aracın onarımı olduğunu gösteren şirketin kullandığı sistemdeki kayıtlar mevcut. Boya işçiliği için genel bir fatura var fakat fatura bedelinin içinde aracın boya onarımı olduğunu gösteren yalnızca boyacının düzenlediği bir A4 kağıdı var. İcra takibine karşı yapılacak olası bir itirazda bu genel faturaların içerisinde söz konusu aracın onarım bedellerinin de olduğu konusunda ispat bakımından sorun yaşanır mı ; yoksa mahkemece aracın kazalı fotoğraflarından yola çıkılarak mevcut zarar ile onarılan parçanın uyumlu olduğu kanaatine erişilerek ispat yükünü yerine getirebilir miyiz ? Herkese şimdiden çok teşekkür ederim.
|
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba sayın meslektaşlarım. Terekeye temsilci atanması davasında yargılama giderlerini terekeden karşılanmasını talep ettik. Karşı taraf vekil tuttu ve ilk temsilci adayına itiraz ettiler, ikinci temsilci adayını kabul ettiler. Hakim yargılama giderlerini davacı olarak bize hükmetti. Biz terekeden karşılanmasını talep etmiştik. Ancak tereke boş. Bu durumda yargılama giderlerinin kaşı taraf aleyhine hükmedilmesi için bir yol var mıdır? Yok ise de karşı vekalet ücretini de ödemek zorunda mıyız?
|
|
|
|
|
|
|
|
Herkese kolaylıklar dilerim. Bir şirket ,trafik kazası sonucu aracında meydana gelen zarar için işçisine rücu kapsamında icra takibi başlatacak. Çeşitli onarımlara ilişkin faturalar var fakat bazı onarımlar için tek tek fatura düzenlenmemiş, dönemlik faturalar düzenlenmiş fakat içerisinde söz konusu aracın onarımı olduğunu gösteren şirketin kullandığı sistemdeki kayıtlar mevcut. Boya işçiliği için genel bir fatura var fakat fatura bedelinin içinde aracın boya onarımı olduğunu gösteren yalnızca boyacının düzenlediği bir A4 kağıdı var. İcra takibine karşı yapılacak olası bir itirazda bu genel faturaların içerisinde söz konusu aracın onarım bedellerinin de olduğu konusunda ispat bakımından sorun yaşanır mı ; yoksa mahkemece aracın kazalı fotoğraflarından yola çıkılarak mevcut zarar ile onarılan parçanın uyumlu olduğu kanaatine erişilerek ispat yükünü yerine getirebilir miyiz ? Herkese şimdiden çok teşekkür ederim.
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar, müvekkil ülkemizin en yaygın kullanılan e-ticaret sitelerinden birinde hizmet veren mağazadan cep telefonu siparişi veriyor. Sipariş tamamlandıktan birkaç dakika sonra mağaza tarafından sipariş iptal ediliyor ve müvekkil iptal işlemi üzerine telefonla aranıyor. Telefondaki kişi sistemde sıkıntı olduğunu, müvekkilin parayı hesaba göndermesini, siparişin bu şekilde tanımlanacağını ifade ediyor. Akabinde uygulama üzerinden müvekkille IBAN numarası paylaşılıyor ve ödeme gerçekleşiyor. Sonrasında müvekkil kimseye ulaşamayınca uygulama ile iletişime geçiyor ve siparişin oluşmadığını öğrenince dolandırıldığını anlıyor.
Araştırmalarımda, tüketici hukuku anlamında elektronik pazar yerinin herhangi bir sorumluluğu olmadığına kanaat getirdim. Fakat dolandırıcılık fiili elektronik hizmet sağlayıcının platformu aracılığıyla gerçekleştirildiğinden, kasta dayalı herhangi bir kusurdan bahsedilemeyecek olsa dahi acaba cezai sorumluluğuna başvurabilir miyiz diye düşündüm. Konu hakkında bilgisi olan meslektaşlar yardımcı olabilirse sevinirim.
|
|
|
|
|
Yazan : Yağmurb,
Tarih : 10-06-2025 18:03
|
|
Merhaba meslektaşlarım bir sorum olucaktı. Hatalı ekspertiz raporuna karşı hukuki süreç nasıl başlatılıyor. ilk önce ilgili ekspere mail attık bu hususta. Daha sonraki aşamalar nelerdir acaba? ilk defa yapacağım için sıra olarak bir adım atlamak istemiyorum. Müvekkil kapsamlı eksper raporu istemesine rağmen gözle görülebilecek derecede belirli hususları rapora almıyorlar.Biz eksperin ağır kusuru olduğunu düşünüyoruz . Yardımınız için teşekkür ederim
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar, müvekkilim bulunduğumuz şehirdeki Organize Sanayi Bölgesinde 14 senedir işyeri çalıştırmakta ve farklı bir şehre taşınacağı için artık bu işyerini kapatacak. Organize Sanayi Müdürlüğü ile ilk olarak yapılan kira sözleşmesindeki bedelin %10'u kadar elektrik, su ve doğalgaz abonelikleri için güvence bedeli tahsil edilmiş. İlerleyen yıllarda sözleşme birkaç kez yenilenmişse de ekstra güvence bedeli alınmamış.
Şimdi teminat bedellerinin iadesi yapılacak fakat müvekkil 14 sene önce yatırılan 10.000-TL'yi enflasyon farkıyla beraber talep ediyor. Bildiğim kadarıyla konut kiralarında depozito bedeline faiz işletilemiyor. Hatta bu yüzden sözleşme hazırladığımda net miktar yerine ... aylık kira bedeli olarak yazmayı uygun buluyorum. Fakat olayımızda ticari ilişki söz konusu olduğundan; aradan 14 sene geçtiğinden ve müvekkilin o dönem yatırmış olduğu ücret araba parası kadar olduğundan danışmak istedim. Yardımcı olabilecek varsa sevinirim.
|
|
|
|
|
Yazan : Zaferf,
Tarih : 10-06-2025 12:15
|
Merhaba değerli meslektaşlarım, vesayet makamınca kısıtlının kesinleşmiş borcunun ödenmemesi üzerine yaşadığımız bir problem hakkında görüş ve fikirlerinizi rica eder, öncesinde hukuki meseleye dair kısa bir özet geçmek isterim.
Müvekkillerin mirasçısı olduğu bir takım taşınmazlardaki, ortaklığın giderilmesi ve taşınmazların paraya çevrilmesi hususundaki iş ve işlemlerin yapılması bakımından müvekkiller ile sözlü anlaşma yaptık. Anlaşmaya göre; satış sonrası müvekkil uhdesine düşen paradan AAÜT 3. kısımdaki oranlara göre hesaplanacak tutarın vekalet ücreti olarak ödeneceğini kararlaştırdık. Satış işlemleri yapıldıktan para dağıtılmadan önce; müvekkil A.'nın Alzheimer hastalığı sebebiyle kısıtlanmasına karar verildi, yine müvekkilimiz olan kızı K. vasi olarak atandı. Bu sürecin akabinde; vekalet ücretimizin ödenmesi bakımından; sözlü olarak mahkeme hakimi ile görüştük, mahkeme hakimince AAÜT de belirlenen maktu vekalet ücretinin ödenebileceği, anlaşmada belirlenen ücretin fazla olduğu, yazılı avukatlık sözleşmesi olmaması gibi gerekçelerle vekalet ücretinin ödenmesi talebimiz sözlü olarak reddedildi. Vasi tarafından kayyımlık dosyasına; kısıtlı annesinin ilgili dava için tarafımızla sözlü olarak anlaşma yaptığı, ilgili vekalet ücretinin ödemesinin yapılması talebi de mahkemece reddedildi. Akabinde tarafımızca; vekalet ücretinin tahsili bakımından icra takibi yapıldı, usulüne uygun olarak takip kesinleştirildi. Takibin kesinleşmesi ile birlikte; kısıtlı/borçlunun ilgili vesayet mahkemesinin uhdesinde tutulan paraya banka haciz müzekkeresi yoluyla haciz işlemi uygulandı. Akabinde bankadan paranın istendi; banka mahkemeden paranın ödenmesine dair karar yazısı istemesiyle birlikte; vesayet makamına/mahkemeye paranın ödenmesi bakımından yazı yazıldı. Vesayet makamı/mahkemece; paranın ödenmeyeceği, geçerli bir avukatlık sözleşmesi olmadığı, sözleşmenin hukuka aykırı olduğu, vasinin takibe itiraz etmemesinin şüpheli olarak değerlendirildiği gerekçesiyle; ödeme yapılmasına olur vermediğini içerir bir cevabi yazı yolladı.
Vesayet makamının yetki ve sorumlulukları mevzuatımızda açıkken, gelinen noktada kesinleşmiş bir icra takibinden kaynaklı borcu ödememesi/yahut borcun kaynağına dair gerekçe sunması hususunda ve kesinleşmiş takibe rağmen borcun ödenmemesi yoluna giden vesayet makamı/mahkeme hakkında yapılabilecek işlemler hakkında fikir ve görüşlerinizi rica ederim.
Saygılarımla,
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlar.
Belediye avukatlığı hakkında bilgisi olan tecrübeli meslektaşlardan bilgi almak istiyorum.
1-Belediye'de avukat olunduğunda barodan kayıt silmek gerekir mi?
2- Tam zamanlı çalışan avukat kadrolu, sözleşmeli çalışan yarı zamanlı mı olur?
3- Belediye avukatlığı yaparken serbest avukatlık yapılabilir mi ve vergi mükellefliği nasıl etkilenir?
|
|
|
|
|
Yazan : tutkamun,
Tarih : 01-12-2025 14:54
|
|
Meslektaşlarım, üstadlarım merhaba,bir kira tespit davası açtım fakat davaya konu kira sözleşmesinin başlangıç tarihi eylül ayı, kira artış ayı haziran ayı olarak düzenlenmiş. Karşı tarafın bir itirazı olmamasına rağmen kira başlangıcıyla ilgili açıklama yapmak için hakim süre verdi. Ben davayı sözleşme başlangıç tarihine göre açtım. Kira başlangıcını haziran olarak kabul edip davayı reddetmesinden ya da bir sonraki sene için tespit yapmasıyla ilgili çekincelerim var. Tespitin, artış ayından itibaren değil sözleşme tarihinden itibaren olması gerektiğiyle ilgili elinde karar olan veya daha önce böyle bir durumla karşılaşmış olan var mı? Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler.
|
|
|
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım;
Dava muris muvazaası nedeni ile tapu iptali. Müvekkilin babası oğluna tapuda satış yoluyla birkaç parsel tarla satmış, Baba ölmüş kardeşleri dava açıyor. Davalılar ; müvekkil (x) ve müvekkilin çocukları. Müvekkil satın aldığı parsellerden iki tanesini çocuklarına satmış. Müvekkilin çocukları da bana vekalet vermek istedi. Hem davalı x in hem de x den tarla satın alan x in çocukları y ve z nin vekili olabilirmiyim . Menfaat çatışması var mı?.
Acele bir iş müsait olanlar cevap verebilir mi?
Teşekkür ederim.
|
|
|
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba.
Tüketici tarafından noterden düzenlenmiş satış vaadi sözleşmesi ile satın alınmış taşınmazın süresinde teslim edilmemesi nedeniyle tüketici mahkemesinde müteahhittin taşınmazı teslim ve tescil etmediği iddiasıyla dava ikame ediliyor, dava süresince taşınmaz kaydına da ihtiyati tedbir şerhi tesisi talep ediliyor, taşınmazda kat irtifakı tesis edilmediğinden dolayı da tapu kaydına ihtiyati tedbir şerhi tesis edilemiyor. Akabinde ödenen tutar miktarı kadar ihtiyati haciz talep ediliyor ve mahkeme tarafından ihtiyati haciz kararı kabul ediliyor, icraya konu edilip icra dosyasına müteahhit tarafından teminat depo edilmiştir. Yargılama sonunda tapu iptali tescil talebinin reddine sözleşmeden dönme nedeniyle taşınmazın güncel değerinin tahsiline karar veriliyor.
Tüketici tarafından ilama dayalı yeni bir icra takibimi yapılması gerekmektedir. İhtiyati haciz dosyasından ek takip talebiyle icra emrimi çıkarılmalıdır?
İhtiyati haciz dosyasından ek takip talebi ile icra emri düzenlettirilmesi durumunda icra emrinin iptali ile karşı karşıya kalınır mı?
Görüşlerinize ihtiyacım bulunmaktadır.
|
|
|
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Müvekkilimiz (Kadın) ile karşı taraf (Erkek), nişan töreni yapılmaksızın yaklaşık 2 yıl süreli bir duygusal ilişki yaşamışlardır. Müvekkil (Kadın), ilişki süresince erkeğe düzenli olarak yüksek miktarlarda para transferi yapmış, ayrıca telefon, araç ve motor gibi yüksek değerli eşyaların bedelini ödemiştir.
Nişan Vaadi (TMK m. 118) : WhatsApp yazışmalarında; "SULTANIM", "Efendim kocacım buyur", "Bir ömür geçireceğim seninle" ' sen varsan her şeye razıyım bırakma beni yeter ki şu sıkıntılar bitsin yanına geleceğim' gibi ifadeler ve erkeğin;müvekkilimizin verdiği paradan sonra kadına yüzük aldığına yönelik beyanlar mevcuttur.Devamlı olarak vermezsen ayrılırız başka kadınlar bulurum şeklinde ifadeler ve ben seni sevdim seninle uzatmadan evleneceğim şeklinde ses kaydı mevcuttur. Bu ifadeler, taraflar arasında evlenme vaadi (nişanlanma) olduğu yönünde yeterli delil oluşturmakta mıdır? Araştırmalarıma göre Yargıtay uygulamalarında fiili birliktelik ve bu tür yazışmalar, nişanlanmanın varlığına karine teşkil edebilmektedir.
Para Transferlerinin Amacı: Paranın önemli bir kısmı, erkeğin mevcut ceza dosyaları, borçları evine klima alması ve kişisel harcamaları için, erkeğin yoğun talepleri üzerine gönderilmiştir. Bu harcamaların büyük kısmı evlilik amacına matuf değildir.
Yüksek Değerli Eşyalar: Müvekkil tarafından bedeli ödenen telefon, araç ve motor gibi eşyalar mevcuttur. Erkek, bu eşyaları kendi isteğiyle aldığını ve parayı müvekkilin gönüllü olarak verdiğini iddia etmektedir.Aracın müvekkilime ait olduğuna yönelik karşı tarafın mesajıda bulunmaktadır.
İlişkinin Sona Ermesi: İlişki, erkeğin başka kadınlarla görüşmesi gibi sadakatsizlik içeren davranışları nedeniyle sona ermiştir. Bu durum, ilişkinin bozulmasında erkeğin kusurlu olduğunu güçlü şekilde göstermektedir.Buna ilişkin whatsapp mesajları da mevcuttur.
Bu durum karşısında, müvekkilimiz Kadın'ın Western uniondan gönderdiği paralar ve alınan eşyaların iadesi için en güçlü hukuki yol ve strateji ne olmalıdır?
-"Kocacım", "bir ömür geçireceğim" gibi ifadeler, nişan yüzüğü takılmaması ve resmi bir tören yapılmaması durumunda dahi, TMK anlamında "nişanlanmanın" varlığını ispatlamak için Yargıtay nezdinde yeterli bir karine oluşturur mu? Bu karinenin aksini ispat yükü kime düşecektir?
- Davayı Aile Mahkemesi'nde açarak TMK hükümlerinin uygulanmasını sağlamak (özellikle TMK m. 122 ile hediyelerin iadesini kolaylaştırmak) mı, yoksa doğrudan TBK'ya mı dayanmak daha az risk taşır?
-Erkeğin kişisel borçları ve ceza dosyaları için gönderilen paralar, müvekkilin evlenme vaadi ve geleceğe güven duyması sebebiyle yapılmış olsa bile, "evlenme amacıyla yapılan harcama" (TMK m. 120) sayılabilir mi? Sayılamayacaksa, en güçlü dayanağımız Sebepsiz Zenginleşme (TBK m. 77) olmalı mıdır?
-Müvekkilin, sürekli para isteyen erkeğe, evlilik beklentisinin devamı için parayı gönderdiğini, yani bir 'lütuf' (bağış) değil, şartlı bir edim gerçekleştirdiğini ispatlamak için hangi ek delillere ihtiyaç vardır? Mesajlaşmalarda göndermezsen ayrılırız şeklinde beyanlar yer almaktadır. Tanık yoktur.
-TMK 122 Kapsamı: Müvekkil tarafından bedeli ödenen ve erkeğin adına tescil edilen araç ve motor, nişanlanmanın ispatlanması halinde, doğrudan "alışılmışın dışındaki hediye" olarak aynen iade edilebilir mi? Yoksa bedelin (zenginleşme oranında güncel değeri) mi talep edilmesi gerekir?
Davayı Terditli olarak açmak mı, yoksa olayın maddi transfer yoğunluğu nedeniyle doğrudan Sebepsiz Zenginleşme yolunu mu tercih etmek daha kesin sonuç verir? Benzer dosyası olan meslektaşlarım deneyimlerini paylaşabilirlerse çok sevinirim.
|
|
|
|
|
|
|
|
Müvekkil 17 Şubat 2021 tarihinde yapı kullanım belgesi alınan insaatten 2 Mart 2021 tarihinde arsa sahibinden taşınmaz satın alınıyor. Müteahhit veya arsa sahibine karşı yazılı bir ihbar yapılmamış ancak sözlü olarak ikisinden de ayıpların giderilmesi için talepte bulunulmuş. Bu durumda dava müteahhite karşı mı açılmalı yoksa arsa sahibine karşı mı? Ayrıca zamanaşımı tespiti nasıl yapılmalı? Şimdiden teşekkür ederim
|
|
|
|
|
|
|
Değerli üstatlarım merhabalar.
Müvekkilin eşi vefat ediyor ve alt soyları ile üst soyları bulunmuyor. Yalnızca kardeş ve kuzenler hayatta. Bu durumda saklı paylı mirasçı da eş haricinde haliyle bulunmuyor. Vefat eden kimsenin ise tüm malvarlığını eşine bıraktığına dair notere tevdi edilmiş vasiyetnamesi mevcut.
Bu durumda mirasçılık belgesi alınması durumunda tüm mirasçılar belgede yer alacak. Ancak murisin iradesi bu yönde değil. Vasiyetnamenin okunması davası beklendiğinde de intikal için olan süre geçecek. Ne yapılmasını önerirsiniz? Önce vasiyetnamenin okunması için dava açıp aynı anda veraset ilamı için mi başvurmak gerekir? Saygılarımla.
|
|
|
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım,
Elimizde bir kira sözleşmesi var. Mecura konu evde aile oturmaktadır. Sözleşmede kiracı sıfatına haiz olan kocadır. Fakat sözleşmede el yazısı ile yazılan şöyle ''Evi (kocanın ismi) ailesi tutmuş bulunamaktadır.'' şeklinde ifade geçmektedir. Bu ifade halinde diğer eş kira sözleşmesinde taraf sıfatına sahip olur mu ? 10 uzama yılından kaynaklı ihtar çekilecek fakat bu durum kafamızı karıştırdı. Sadece kocaya çeksek problem çıkar mı ? Ayrıca kadının sözleşmede herhangi bir imzası bulunmamaktadır. Bilgisi ve tecrübesi olan meslektaşlarımdan desteğinizi rica ediyorum. Saygılarımla, iyi çalışmalar.
|
|
|
|
|
|
|
|
Sayın meslektaşlar, tevkil kapsamında düzenlenen bir yetki belgesi ve bu şekilde duruşmaya iştirak eden bir avukatın, örneğin söz konusu asil taraf bakımından istinaf süresinin kaçırılması, delil süresinin kaçırılması vb yani hukuki veya cezai sorumluluğunu doğuran uyuşmazlıklarda sorumluluğu doğar mı? o halde tevkil için girilecek duruşma öncesi sunulacak yetki belgesinin kapsamı yalnızca duruşmaya katılım şeklinde sınırlandırılsa sizce bu uygun bir yetki belgesi olur mu ve tevkil yapan avukatı korur mu? veya tevkil yapanın dosyaya çekilme dilekçesi mi sunması gerekir? öneriniz veya tecrübeniz varsa paylaşabilir misiniz?
|
|
|
|
|
Yazan : avbeste,
Tarih : 27-11-2025 10:36
|
|
Meslektaşlarım merhaba. Müvekkilim murisin eşi. Diğer yasal mirasçılar ise murisin kardeşleri. Muris vasiyetname yaparak tüm malvarlığını müvekkile bırakıyor. Yani müvekkil hem yasal hem atanmış mirasçı. Vasiyetname açılıp okundu ve kesinleşti.Ancak müvekkil tapuya gidip intikal yapmak istediğinde diğer mirasçıların vasiyetnameye itiraz etmediğine ilişkin ispat olarak Vasiyetnamenin tenfizi davası açmadan intikal yapılamayacağı söylenmiş kendisine. Ben daha önce bu davayı hiç açmadım ancak araştırdığımda atanmış mirasçının bu davayı açmasında hukuki yarar olmadığından davanın reddine dair Yargıtay kararları olduğunu gördüm. Tapu dairesi ısrarla sorun çıkartıyor. Bu durumda miras intikalini nasıl sağlayabilirim?
|
|
|
|
|
Yazan : Av.ukat,
Tarih : 26-11-2025 15:11
|
"Kiracı kontrat bitiminde kira bedelini anlaşmaya göre %.........oranında artırmayı kabul eder."
Merhaba meslektaşlarım. Kira sözleşmesinde tam olarak yukarıdaki madde bulunmakta. Bu durumda yeni dönem için kira tespit davası mı açmalıyız yoksa TÜFE oranında artış yapabilir miyiz?
(kiracı borcunu ödemediği için icra takibi yapacağım, yanlış miktar üzerinden gitmek istemiyorum)
|
|
|
|
|
Yazan : Rümm,
Tarih : 25-11-2025 11:23
|
Meslektaşlarım merhabalar.
Açmış olduğumuz ortaklığın giderilmesi davasında tapu hissedarlarından birinin ölmesi sebebiyle mahkemece verilen yetki ile sulh hukukta ayrı bir dava açarak murise ilişkin veraset ilamını aldım.
Veraset ilamını asıl dava olan ortaklığın giderilmesi davasına sunarak mirasçıları davaya dahil edeceğim. Fakat veraset ilamında belirli oranda payın devlet hazinesine bırakıldığı belirtilmiş. Zira murisin mirasçısı da vefat etmiş ve yasal mirasçısı da kalmadığından devlet hazinesine bırakılmasına karar verilmiş.
Bu halde biz davaya hazine ve maliye bakanlığını mı dahil edeceğiz? bilgisi olan meslektaşlarım yardımcı olursa çok seviniriz.
Birde dahili dava dilekçesini sunarken "ekte sunulu veraset lamı doğrultusunda .... kimlik numaralı kişilerin davaya dahil edilmesini talep ediyoruz" demek yeterli olur değil mi?
|
|
|
|