Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay Kararı arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-10-2014, 22:00   #1
Hakan Ertuğrul

 
Varsayılan Yargıtay Kararı arıyorum

Kazancı'da aradım ama bulamadım, legalbank da gözüküyor. legalbank kullanıcıları varsa özellikle onlardan yardım istemekteyim.

Aradığım karar;

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

2007/4285 E., 2007/6006 K. sayılı 24.05.2007 tarihli karar.

Şimdiden teşekkürler.
Old 27-10-2014, 15:07   #2
Av.Evren Akçay

 
Varsayılan

Sinerji de varmış.
T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/4285
Karar: 2007/6006
Karar Tarihi: 24.05.2007


ÖZET: Yanların gösterecekleri delillerin eksiksiz tamamlanması, çekişmeli payların temlik tarihlerindeki gerçek değerlerinin saptanması, davalıların vekille ve birbirleriyle bağlantılarının açıklığa kavuşturulması, davalıların banka hesap hareketlerinin izlenmesi, taşınmazın çok kısa aralıklarla el değiştirmesi üzerinde durulması, ondan sonra hayatın olağan akışı gözetilmek suretiyle delillerin değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

(4721 S. K. m. 2, 3) (818 S. K. m. 390)

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, kayden maliki olduğu 30102 ada 17 parsel sayılı evini satmak üzere davalı Ü.'yü 27.04.2005 tarihinde vekil tayin ettiğini ve bilahare vekiliyle taşınmazın satış işlemlerinin 50 milyar liradan aşağı olmaması yönünden sözleşme yaptıklarını, ancak davalı Ü.'nün vekalet görevini kötüye kullandığını diğer davalılarla el ve işbirliği içerisinde çekişmeli taşınmazın davalılar arasında kısa aralıklarla> intikal ettirildiğini yapılan işlemlerin hile ve vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğini ve kendisine hiçbir bedel ödenmediğini ileri sürerek; tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlar bilahare davalı S'nin davalı H.'nin sahte isimli olduğunu belirterek, davalı S.S. hakkındaki davadan vazgeçtiğini bildirmiştir.

Davalı A.İ.; çekişme konusu taşınmazı 50.000-YTL bedelle davalı H'den satın aldığım ve 67.500-YTL bedelle davalı O.N.'ye sattığını, iyi niyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Davalı O.N.; davaya konu taşınmazı bankadan kredi almak suretiyle ve emlakçı aracılığıyla 80.000-YTL bedelle davalı A.İ.'den satın aldığını, diğer taraftan taşınmadığını, tapu kaydına gücenen iyi niyetli 3. kişi olup, iktisabın korunması gerektiğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.

Davalı H'ye ilanen tebligat yapılmamıştır.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Karar davcı vekili ile davalı Ü.A. tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Sevinç Türközmen'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkin olup, davacı vekili 10 Kasım 2005 günlü dilekçesi ile davalı Saadet Soylu hakkındaki davadan vazgeçtiğini bildirmiştir.

Davalı A.İ., taşınmazı bedeli karşılığı satın aldığını diğer davalı O.N. iyi niyetli 3. kişi olduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davacının, Ü.A.'ya verdiği vekaletnamenin geçersizliğini ileri sürmediği, satış bedelinin düşük olduğu ve bedelinin ödenmediği iddialarını vekile yöneltmesi gerektiği, üçüncü şahıs durumundaki diğer davalılara karşı tapu iptali tescil davası açma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde <vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir...> hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırlan içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yaran ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Somut olaya gelince; çekişmeli kargir ev ve arsa cinsli 17 nolu parselin 133/158 payı davacıya aitken, davacının 27.4.2005 tarihinde satışa da yetkili olmak üzere vekil tayin ettiği davalı Ü. tarafından 29.4.2005 tarihinde davalı H.'ye 10.000-YTL bedelle satış suretiyle temlik edildiği, H.'nin 10.6.2005 tarihinde 10.500-YTL bedelle davalı A.İ.'ye onun da 17.06.2005 tarihinde yine 10.500-YTL bedelle davalı Osman Nuri'ye devrettikleri kay den sabittir.

Davacı ile vekili Ü. 28.4.2005 günü düzenledikleri belge ile satış bedelinin 150 milyar lira olacağını ve tapu masraflarının alıcı tarafından karşılanacağını kararlaştırmışlardır.

Davalı A.İ.C. anılan payı 50.000-YTL'ye satın alıp diğer davalı O.N.'ye 67.500-YTL sattığını, davalı O.N. de taşınmazın emlakçı ve tapu masrafları hariç 80.000-YTL'ye satın alınması hususunda anlaşmaya varıldığını, bu yeri satın alabilmek için İş Bankası Sanayi Şubesinden 17.6.2005 tarihinde 50.000-YTL kredi aldığını bildirmişlerdir.

Ne var ki mahkemece ve iddia ve savunma üzerinde yeterince durulmamış, hükme yeterli bir araştırma yapılmamıştır.

Öte yandan mahkemenin ret gerekçesinin de yasal olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, davacının satış bedelinin kendisine ödenmesine yönelik bir isteği olmadığına, davada tapu iptali tescil istenildiğine göre husumetin kayıt malikine yöneltilmesi zorunludur.

Hal böyle olunca, yanların gösterecekleri delillerin eksiksiz tamamlanması, çekişmeli payların temlik tarihlerindeki gerçek değerlerinin saptanması, davalıların vekille ve birbirleriyle bağlantılarının açıklığa kavuşturulması, davalıların banka hesap hareketlerinin izlenmesi, taşınmazın çok kısa aralıklarla el değiştirmesi üzerinde durulması, ondan sonra hayatın olağan akışı gözetilmek suretiyle delillerin yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.

Sonuç: Davacı ile davalı Ü.'nün temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.05.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay kararı arıyorum.. üye7160 Meslektaşların Soruları 7 30-01-2014 15:02
Yargıtay Kararı Arıyorum Özgür Kınay Meslektaşların Soruları 7 28-04-2012 22:44
Yargıtay kararı arıyorum. efekankaptan Meslektaşların Soruları 7 27-04-2012 17:16
yargıtay kararı arıyorum yargıtay 10.ceza dairesi müebbet Meslektaşların Soruları 4 16-12-2010 14:00
Yargıtay Kararı Arıyorum!!! Av. Gökhan Tazegül Meslektaşların Soruları 5 09-12-2009 12:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04828906 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.