Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Asıl işveren -Alt İşveren Kidem Tazminati

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-03-2013, 11:41   #1
Av.Ekim

 
Acil Asıl işveren -Alt İşveren Kidem Tazminati

Merhaba,
Müvekkil 1995-2000 yılına kadar işyerinde işçi olarak çalışıyor; daha sonra taşeron uygulaması başlıyor ve her yıl başka alt işverenler nezdinde aynı işyerinde çalışması devam ediyor.Sizden bilgi ve görüş rica edeceğim husus ;kıdem süresinin hesabında 1995 ten itibaren geçen süre bütün olarak mı esas alınmalı? Kıdem tazminatı konusunda sorumluluk noktasında son alt işveren kendi süresi ile mi sorumlu ? Ayrıca müvekkil fesihten sonra 2 yıl ara verdikten sonra son alt işveren nezdinde yine aynı asıl işverenin işyerinde çalışmaya başlamış ; hukuki yarar ortadan kalkmış olur mu ?
Yanıt ve görüşleriyle yardımcı olabilecek meslektaşlarıma müteşekkir olacağım.
Old 11-03-2013, 12:27   #2
av__emrah

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

22.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/8423
Karar: 2012/12760
Karar Tarihi: 08.06.2012


İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - DAVACININ İŞ SÖZLEŞMESİNİN DAVALI ALT İŞVEREN TARAFINDAN FESHEDİLDİĞİ - DAVACI İŞÇİ YÖNÜNDEN İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI İLE İZİN ÜCRETİ KOŞULLARI OLUŞMAYACAĞI - FESHİN NİTELİĞİNE GÖRE HAK KAZANMA DURUMUNUN İNCELENMESİ GEREĞİ

ÖZET: D... İ... Sağlık Ocağı'nın temizlik işlerinin davalı şirketçe yürütüldüğü uyuşmazlık konusu değildir. Davacının iş sözleşmesinin davalı alt işveren tarafından feshedildiğine ilişkin yazılı bir bildirim bulunmamaktadır. Ancak, davacı işçinin davalı şirketten çıkış yaptığı, öncesinde de aile sağlık merkezinde çalışmaya başladığı ve anılan işyerindeki çalışmalarının devam ettiği sosyal güvenlik kurumu kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı alt işverenin işyerinden çıkış tarihi olarak gözüken tarihten önce asıl işveren olan işe başladığı ve ara vermeksizin asıl işverene ait işyerinde çalışmaya devam ettiği anlaşılan davacı işçi yönünden ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti koşulları oluşmayacağından, davanın reddine karar verilmesi gerekir.

(1475 S. K. m. 14) (4857 S. K. m. 17, 32, 57) (492 S. K. m. 13)

Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, yol ücreti, yemek ücreti ve ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı Sağlık Bakanlığı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı, davalı H... Tem. Sos. Hiz. Ltd. Şirketi'nin, diğer davalı Sağlık Bakanlığı'na bağlı bulunan D... İ... Sağlık Ocağı'nın temizlik işlerini ihale ile üstlenmiş bir firma olduğunu, D... İ... Sağlık Ocağı'nın temizlik işlerinin uzun süreden beri davalı şirketçe yürütüldüğünü, davalı tarafların bu ilişkisinin halen de devam ettiğini, E... 3 Nolu Sağlık Ocağında davalı şirketin temizlik elemanı olarak asgari ücretle çalışmaya başladığını ve 31.12.2010 tarihinde haksız bir şekilde işine son verildiğini, işine son verilme gerekçesinin ise şirketin bu alandaki işinin bittiğinin bildirildiğini belirterek, yıllık izin ücreti, yol ücreti, yemek ücreti, ödenmeyen ücret alacağı ile kıdem ve ihbar tazminatı istemiştir.

Davalılardan şirket vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafın ileri sürdüğü hususların gerçeği yansıtmadığını, davacının daha önceki işverenlerle çalışmış olması davacının müvekkilinden hak ve alacaklarını talep etmesi sonucunu doğuramayacağını, davacının haklı nedenle müvekkili şirket tarafından işten çıkarıldığını, müvekkili şirketin D... Sağlık İl Müdürlüğü'nün hizmet alımı ile ilgili ihaleye uygun olarak personellerini istihdam ettiğini ve faaliyetlerini sürdürdüğünü, ancak aile hekimliğine geçiş ile birlikte personel sayısının düşürülmesine karar verildiğini, 25.05.2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği ile ilgili düzenlemelerin D... ilinde de hayata geçirildiğini ve neticesinde personel kısıtlaması yoluna gidildiğini, müvekkil şirketlerinin bu hususta kusurunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Diğer davalı Sağlık Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde, öncelikle husumet itirazında bulunarak davacı ile davalı Sağlık Bakanlığı veya D... İl Sağlık Müdürlüğü arasında akdedilmiş herhangi bir iş sözleşmesinin bulunmadığını, müvekkili aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, yüklenici firmalar ile müvekkili Bakanlık arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu iddiasının yasal dayanaktan yoksun bulunduğunu, davacının talep ettiği alacaklardan işveren olarak diğer yüklenici firmanın sorumlu olup bu nedenle davanın müvekkili idare yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, 25.05.2010 tarih ve 27591 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulaması Yönetmeliği'ne göre yüklenici firma uhdesinde çalışan işçi sayısının mevzuat gereği 84'den 45'e düşürüldüğünü ve bunun dışındaki işçilerin işine son verildiğini, davacının da mevzuat gereği işine son verildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalılardan Sağlık Bakanlığı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında, iş sözleşmesinin sona erip ermediği ve bunun sonucu olarak da feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti talep koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

İş sözleşmesinin tarafı olan işçi ya da alt işveren tarafından bir fesih bildirimi yapılmadığı sürece iş sözleşmeleri değişen alt işverenle veya asıl işverenle devam edeceğinden, işyerinde çalışması devam eden işçinin feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti talep koşulları gerçekleşmiş sayılmaz. Buna karşın iş sözleşmesinin feshi yönünde bir irade açıklamasının kanıtlanması durumunda iş sözleşmesi bildirimin karşı tarafa ulaşması ile sona ereceğinden, işçinin daha sonraki çalışmaları yeni bir iş sözleşmesi niteliğindedir. Bu ihtimal de feshe bağlı hakların talep koşulları gerçekleşeceğinden, feshin niteliğine göre hak kazanma durumunun incelenmesi gerekir.

Somut olayda, D... İ... Sağlık Ocağı'nın temizlik işlerinin davalı şirketçe yürütüldüğü uyuşmazlık konusu değildir. Davacının iş sözleşmesinin davalı alt işveren tarafından feshedildiğine ilişkin yazılı bir bildirim bulunmamaktadır. Ancak, davacı işçinin 31.12.2010 tarihinde davalı şirketten çıkış yaptığı, öncesinde de S... 5 Nolu Aile Sağlık Merkezi'nde 18.12.2010 tarihinde çalışmaya başladığı ve anılan işyerindeki çalışmalarının devam ettiği Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı alt işverenin işyerinden çıkış tarihi olarak gözüken 31.12.2010 tarihinden önce asıl işveren olan Sağlık Bakanlığı'nda 18.12.2010 tarihinde işe başladığı ve ara vermeksizin asıl işverene ait işyerinde çalışmaya devam ettiği anlaşılan davacı işçi yönünden ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti koşulları oluşmayacağından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Öte yandan, kabule göre de, davalılardan Sağlık Bakanlığı 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi gereği harçtan sorumlu olmadığı halde başvuru harcından diğer davalı şirket ile birlikte sorumluluğuna hükmedilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, 08.06.2012 gününde oybirliği ile karar
Old 11-03-2013, 12:49   #3
av__emrah

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

9.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/35185
Karar: 2009/37133
Karar Tarihi: 25.12.2009


İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - İŞ İLİŞKİSİNİN İSTİFA SURETİYLE SONA ERMESİ - İKALE SÖZLEŞMESİ - İSTİFA DİLEKÇELERİNİN MAHKEMECE TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMESİ - EKSİK İNCELEME

ÖZET: Somut olayda davalılardan Ö.-E. Ltd. Şti. tarafından verilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri sürülen, dosya arasında bulunan davacı tarafça verildiği ileri sürülen istifa dilekçelerinin mahkemece tartışılıp, değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru değildir.

(1475 S. K. m. 14) (4857 S. K. m. 17, 24, 41, 57) (1086 S. K. m. 236, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245)

Dava: Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalılar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İ.Polat tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1- Davacı, 01.08.2000’den 22.02.2006 tarihine kadar aralıksız olarak ana işveren Ankara Büyükşehir Belediyesi alt işvereni A... Ltd. Şti.’de çalıştığını, A... Ltd. Şti. muvazaalı olarak önce D... Şirketine, sonra C... şirketine, A... Şirketine, K... Şirketine en son olarak Ö.-E. Güvenlik şirketinde çalışıyor olarak gösterdiği, tazminatlarını ödememek için bu paravan şirketlerde işe giriş çıkış yapıldığı, asıl işverenin Ankara Büyük Şehir Belediyesi, alt işverenin de A... Ltd. Şti. olduğu, iş akdine iş bitimi nedeni ile haksız olarak son verildiğini ileri sürerek kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti isteklerinde bulunmuştur.

Davalı Belediye, davacı ile aralarında işçi-işveren anlamında hukuki ilişki olmadığını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, Ank şirketi ile aralarında asıl-alt işveren ilişkisi olmadığını, davacının 5188 sayılı yasa uyarınca özel güvenlik sertifikası alamadığını; isteklerin yerinde olmadığını savunmuştur.

Davalı Ank, özel güvenlik hizmetlerine dair kanunun yürürlüğe girmesi üzerine güvenlik hizmetleri sektöründen çekildiğini, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, kanunun emredici hükmü uyarınca faaliyetinin durduğunu, bu sektördeki işlerini de 13.04.2005 tarihinde Ank Güvenlik Ltd. Şti.’ne devrettiğini, iş akdinin feshedilmeyip, belirli süreli iş akdinin süresinin dolması ile işten ayrılma bildirgesi düzenlendiğini, davacının güvenlik sertifikası alamaması nedeni ile çalışmasının mümkün olmadığını, davacının Ö.-E. Ltd. Şti.’nin işçisi olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Davalı Ö.-E. Güvenlik Ltd. Şti., diğer davalı A...’dan Ankara Parklarını koruma işini aldığını ihale başlangıcının 02.08.2005 olduğunu, kendisi ile yapılan belirli süreli sözleşmenin süresinin ihalenin son bulacağı 31.01.2006 gününe kadar olduğunu, iş akdi süresinin sonunda raporlu olduğu için işten ayrılış tarihinin 22.02.2006 olduğunu, kendinden önceki sürelerden sorumlu olmadığını, bunun iş akdinde de açıkça belirtildiğini, uyumsuz çalıştığını, çalışma şeklinin yıllık izne hak kazandırmadığını, özel güvenlik elemanı olarak çalışmasına yasal olanak olmadığını, isteklerin yerinde olmadığını savunmuştur.

Mahkemece, yeşil alan ve parkların Ankara Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Daire Başkanlığının sorumluluğunda bulunduğu, Belediye başkanlığının her türlü tahribata karşı korumak amacı ile güvenlik hizmetlerini ve sistemlerini A... Ltd. Şti.’ne bıraktığı, bu şirketin, sorumluluğunda bulunan görevlileri ihale sureti ile diğer şirketlere devrettiği, almış olduğu işi alt taşeronlara devredilmiş olmakla diğer iki davalının da işçi alacaklarından sorumlu olduğu, Ö.-E. şirketinin 21.11.2005 tarihli yazı ile iş akdini feshettiği kanaati ile kıdem, ihbar tazminatı ve izin ücreti istekleri bakımından davanın kabulüne, karar verilmiştir.

Dosya arasına celp edilmiş olan SSK hizmet döküm cetveli ve işe giriş bildirgelerine göre davacı işçinin 01.06.2001 tarihinde 11074747 sicil no.lu D... İnş.Ltd.Şti.'de işe girişi 20.06.2001 tarihinde çıkışı; aynı işyerine 02.08.2001 tarihinde girişi ve tekrar 30.01.2002 tarihinde çıkışı; 07.02.2002 tarihinde 11080517 no.lu D...-M... İnşaat Mak.Med.Güv.Hiz.Taş.San. ve Tic.Ltd.Şti.'ne girişi, 31.12.2002 tarihinde çıkışı; 11.01.2003 tarihinde 21076246 no.lu işyerine girişi 12.11.2003 tarihinde çıkışı; 13.11. 2003 tarihinde 11089205 no.lu D... İnşaat Mak.Med.Güv.Hiz.Taş.San. ve Tic.Ltd.Şti.'ne girişi 31.12.2003 tarihinde çıkışı; 10.01.2004 tarihinde aynı işyerine girişi 15.03.2004 tarihinde çıkışı; 16.03.2004 tarihinde aynı işyerine girişi 11.03.2005 tarihinde çıkışı; 14.04.2005 tarihinde 1112826 no.lu işyerine girişi 18.04.205 tarihinde çıkışı; 19.04.2005 tarihinde 19.04.2005 tarihinde 1092337 no.lu işyerine girişi, 31.07.2005 tarihinde çıkışı; 02.08.2005 tarihinde ise 1099583 no.lu işyerine girişi 22.02.2006 tarihinde de çıkışı görünmektedir.

Hükme esas bilirkişi raporunda davacı işçinin çalışma süresinin 01.08.2000-22.02.2006 arasında fasılasız olduğu kabul edilmiştir. Davacı işçinin SSK kaydında ise çalışması yukarıda belirtildiği şekilde fasılalı görünmektedir. Mahkemece davacının çalışma süresi bakımından SSK kayıtlarındaki çalışma bildirimleri tartışılmadan eksik inceleme ile karar verilmiş olması hatalıdır.

2- Taraflar arasındaki iş ilişkisinin istifa suretiyle sona erip ermediği uyuşmazlık konusudur.

Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, hak sahibine, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran bir haktır (Oğuzman, Kemal, Türk Borçlar Kanunu ve İş Mevzuatına Göre Hizmet <İş> Aktinin Feshi, İstanbul 1955. s. 41).

İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı yasanın 17. maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında İş Kanunu'nda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir.

İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.

Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşıldığı üzere işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, olsa olsa ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde icap biçiminde değerlendirilmelidir.

İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverence tazminatların derhal ödenmesi ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.

İşverenin haklı fesih nedenlerine dayanarak işçiye istifa dilekçesi vermesi halinde baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine de gerçek anlamda istifa olarak değer vermek mümkün olmaz. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, ancak işveren feshinin haklı olup olmadığını değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 3.7.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K.).

İşçinin haklı nedenle derhal fesih nedenleri mevcut olduğu ve buna uygun biçimde bir fesih yoluna gideceği sırada, iradesi fesada uğratılarak işverence istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmaz. Bu ihtimalde ise işçinin haklı olarak sözleşmesini feshettiği sonucuna varılmalıdır.

İstifa belgesine dayanılmakla birlikte işçiye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmiş olması, Türkiye İş Kurumu'na yapılan bildirimde işveren feshinden söz edilmesi gibi çelişkili durumlarda, her bir somut olay yönünden bu çelişkinin istifanın geçerliliğine etkisinin değerlendirilmesi gerekir.

İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması durumunda, işçinin dava dilekçesinde somut sebepleri belirtmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu halde de istifanın ardındaki gerçek durum araştırılmalıdır.

İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanılamaz. Bundan başka işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden istifa türündeki belgelerin titizlikle ele alınması gerekir. İmzaya itiraz ya da metin kısmına ilaveler yapıldığı itirazı mutlak olarak teknik yönden incelenmelidir.

Somut olayda davalılardan Ö.-E. Ltd. Şti. tarafından verilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri sürülen, dosya arasında bulunan davacı tarafça verildiği ileri sürülen 20.06.2001, 12.11.2003, 15.03.2004 tarihli istifa dilekçelerinin yukarıdaki esaslar doğrultusunda mahkemece tartışılıp, değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru değildir.

3- Davacı Ö.-E. Ltd. Şti. cevap dilekçesinde tanık deliline dayandığını beyan etmiş ve delil listesinde dinletmek istediği tanıklarını bildirmiştir. Davalı tarafa tanıklarını dinletmesi hususunda usulünce verilmiş bir kesin süre de bulunmamaktadır. O halde savunma hakkının kısıtlanmaması amacı ile davalı tarafın bildirdiği tanıklar dinlenip Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236-245 ve devam eden maddeleri çerçevesinde değerlendirmeye tabi tutulmadan sonuca gidilmiş olması da ayrı bir bozma nedenidir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.12.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 11-03-2013, 16:13   #4
Av.Ekim

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım öncelikle çok teşekkür ederim.
Somut olayda iş taşeron şirketlere verilmeden önceki dönemi ayrı mı değerlendirmek gerekir ? Ya da işyeri devri hükümleri doğrultusunda çalışılan tüm süre (1995-fesih tarihine kadar) kıdem tazminatı vs alacaklar bakımından müteselsil sorumluluk mu doğar? Syg.
Old 13-03-2013, 16:25   #5
Erkan Uygun

 
Varsayılan

Yukarıdaki Yargıtay kararlarında da açıklandığı üzere, müvekkilinizin 1995-2000 yıllarına ait çalışmasından sonra ara vermeksizin ve herhangi bir fesih iradesi ortaya konulmaksızın taşeron şirketler yanında çalışmalar devam etmiş ve bu çalışmalar sırasında fesih gerçekleşmiş ise tüm çalışma süresi bakımından son taşeron işverenden ve asıl işverenden kıdem tazminatı istenebilir. Bu hususu araştırıp ona göre dava açarsanız sağlık olur
Old 05-10-2015, 15:17   #6
mm33rrtt

 
Varsayılan

Aradan uzun zaman geçmiş ancak benimde sormak istediğim bir husus mevcut daha önce böyle bir davada tecrübesi olan veyahut bilgisi olan meslektaşlarımın yardımları için şimdiden teşekkür ederim.
Müvekkil 2008 yılında x ilçe devlet hastanesinde temizlik işlerinin yürütülmesi amacıyla ihaleyi alan taşeron şirket nezdinde çalışmaya başlamış her yıl yeni şirket ihaleyi almasına rağmen müvekkil 5 yıl boyunca kesintisiz çalışmıştır. Ancak daha sonra sağlık nedenleri ile malulen emekli olmasına rağmen kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izinlerin karşılığı olan ücretler kendisine ödenmemiştir. Şimdi ilk olarak davalı olarak Sağlık Bakanlığını mı yoksa Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunu mu göstereceğiz. İkinci olarak da son alt işveren olan şirketten tüm kıdem tazminatı ücretini ve yıllık izin ücretini talep edebilir miyiz?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Asıl İşveren Alt işveren İlişkisi olan bir işyerinde işe iade davası Av.Yasemin Işık Meslektaşların Soruları 11 06-04-2018 10:16
Asıl İşveren - Alt İşveren İlişkisi / 5538 sayılı Kanun Av.Aylâ Çağlartuna Meslektaşların Soruları 7 01-02-2013 10:23
Üniversite Bünyesinde Çağrı Merkezi Çalışanı Asıl İşveren Alt İşveren Muvazaası Av. Çıldır Meslektaşların Soruları 5 02-12-2011 17:07
kidem tazminati 15 sene Av.DM Meslektaşların Soruları 2 29-10-2011 22:44
Is hukukunda yetki-kidem tazminati Av.Beste Meslektaşların Soruları 9 15-03-2008 15:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04813409 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.