Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

adi senet itirazın iptali davası ispat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-10-2012, 18:04   #1
adalet-le

 
Varsayılan adi senet itirazın iptali davası ispat

Merhabalar,

Müvekkile adi senede dayanarak (senette keşide tarihi olmadığı için adi senet haline gelmiştir.) icra takibi başlatılmış ve yapılan itiraz neticesi davacı taraf itirazın iptali davası açmıştır. Sormak istediğim elinde adi senet olan davacının başka bir delil göstermeden davayı kazanması mümkün müdür? Kambiyo senetlerinden farklı olarak Mücerretlik ilkesi geçerli olmadığı için asıl borç ilişkisini de ispatlaması gerekmez mi? Senette malen veya nakten kaydı da yoktur. Bu konuda yargıtay kararı var mıdır? Teşekkürler..
Old 02-10-2012, 23:02   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/80

K. 2011/834

T. 25.1.2011

• ALACAK DAVASI ( Takipten Feragate Rağmen Esas Hak Hukuki Varlığını Korumaya Devam Ettiğinden Alacaklı Alacağının Tahsili İçin Dava veya Yeniden İcra Takibi Yoluna Başvurabileceği )

• FERAGAT ( Alacak Davası - Takipten Feragate Rağmen Esas Hak Hukuki Varlığını Korumaya Devam Ettiğinden Alacaklı Alacağının Tahsili İçin Dava veya Yeniden İcra Takibi Yoluna Başvurabileceği )

• İMZASI İNKAR EDİLMEYEN SENET ( Feragat Etmiş Olduğu Takipten Sonra Alacağının Tahsili İçin Bu Davanın Açıldığı - Mahkemece Davada Delil Olarak Dayanılan ve İmzası İnkar Edilmeyen Tanzim Tarihli Adi Senette Yazılı Olan Alacak Miktarının Davalıdan Tahsiline Karar Verilmesi Gerektiği )

1086/m.95

ÖZET : Mahkemece , "davalı hakkında daha önce başlatılan takipten feragat edilmiş olması" da, davanın reddini gerektiren bir diğer gerekçe olarak gösterilmiş ise de, davacı vekili icra Müdürlüğünde "takibimizden feragat ediyoruz, senet aslının tarafımıza tevdiini talep ederiz." Şeklinde beyanda bulunmuş olup, söz konusu bu beyan, hakkın özünden feragat niteliğinde değildir. Esas haktan feragatin açık bir şekilde yapılması gerekli olduğundan, hakkın özünden değil, sadece takipten feragat edildiği anlaşılmaktadır. Takipten feragate rağmen esas hak, hukuki varlığını korumaya devam ettiğinden, alacaklı, alacağının tahsili için dava veya yeniden icra takibi yoluna başvurabilir. Somut olayda da davacı , feragat etmiş olduğu takipten sonra alacağının tahsili için iş bu davayı açmış olup, mahkemece, davada delil olarak dayanılan ve imzası inkar edilmeyen, tanzim tarihli adi senette yazılı olan alacak miktarının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalılardan A. P.'a ait, tapu kaydında dava dışı Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. lehine ipotek bulunan daireyi 30.10.2008 tarihinde satın aldığını, davalı A. P.'ın taşınmazı satarken ipotek borcunu kendisinin ödeyeceğini taahhüt ettiğini, ancak bu taahhüdünü yerine getirmediğini, dava dışı ipotek alacaklısının göndermiş olduğu ihtar üzerine, ipotekle temin edilen borcu 18.3.2009 tarihinde ödemek zorunda kaldığını, bu ödeme sebebiyle davalı A. P.'ın , 18.3.2009 keşide ve 20.3.2009 vade tarihli bonoyu düzenleyerek kendisine verdiğini, ancak bonoda keşide yeri yazılı olmadığı gibi, davalı A. P.'ın, temsile yetkili olduğu diğer davalı Koçlar Limited Şirketinin kaşesini bononun arka yüzüne basmak suretiyle, kötüniyetli olarak bono silsilesinde kopukluk yarattığını, bono alacağının tahsili için daha önce kambiyo senetlerine özgü takip başlatmışsa da, davalılar tarafından, ciro silsilesi kopuk olan bononun, kambiyo senedi niteliğinde olmadığı belirtilerek. Bursa 4. İcra Hukuk Mahkemesinde takibin iptali davası açıldığını, alacağını bu şekilde tahsil edemeyeceğini anlayınca söz konusu takipten feragat ederek iş bu davayı açtığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, ödemiş olduğu 9.600,00 TL'nin, ödeme tarihi olan 18.3.2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davacının ipotekle yükümlü olan daireyi satın aldığını, bu durumun resmi satış sözleşmesinde de açıkça belirtildiğini, davacının ipotek miktarını ödedikten sonra kendilerinden talep edemeyeceğini, kaldı ki ödemenin icra tehdidi altında yapılmadığı gibi, tahsili için başlatılan icra takibinden de davacı tarafından feragat edildiğini, davanın dayanağının kalmadığını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davacının satın aldığı taşınmazdaki ipotek borcunu yükümlendiği, söz konusu borçtan davalıların sorumlu olduğuna ilişkin yazılı bir belge sunulamadığı, davacının davasını ispata yönelik yemin teklifinde de bulunmadığı, bononun, ödenen ipotek borcuna ilişkin olduğu kanıtlanamadığı gibi, yapılan takipten de feragat edildiği belirtilerek, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının davalılardan Koçlar. Limited Şirketine karşı açmış olduğu davada, tüm temyiz itirazlarının reddine,

2-)Davalılardan A. P.'a karşı açılan dava yönünden, hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Davacı, davalı A. P.'tan, ipotekle yükümlü bulunan taşınmazı satın aldığını, davalı ile aralarındaki anlaşmaya göre ipotek borcunu davalının ödemesi gerekirken, kendisinin ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek, ödemiş olduğu ipotek bedelinin tahsili için eldeki davayı açmış, delil olarak da davalı tarafından verilen senede dayanmıştır. Dosyada mevcut olan ödeme dekontundan, davacı tarafından ipotek alacaklısı Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. 'ne yapılan ödeme tarihi ile, davalı A. P. tarafından keşide edilen 18.3.2009 tanzim ve 20.3.2009 vade tarihli senedin düzenleme tarihi aynı tarihli olup, söz konusu senedin ödenen ipotek borcuna karşılık davacıya verildiğinin kabulü gerekir. Kaldı ki davalı tarafından senedin başka bir borç sebebiyle verildiği de iddia ve ispat edilmemiştir. Her ne kadar senette keşide yeri mevcut olmadığı gibi, ciro silsilesi de kopuk olduğundan söz konusu senet, kambiyo senedi niteliğinde değilse de, imza davalı borçlu tarafından inkar edilmediğinden, davalının davacıya 9.600,00 borçlu olduğunu gösteren "adi senet" niteliğindedir. O halde mahkemenin, "davanın ispatı konusunda yazılı bir belgenin ibraz edilemediği"ne ilişkin kabulünde isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan mahkemece , "davalı hakkında daha önce başlatılan takipten feragat edilmiş olması" da, davanın reddini gerektiren bir diğer gerekçe olarak gösterilmiş ise de, davacı vekili İcra Müdürlüğünde 7.5.2009 tarihinde, "takibimizden feragat ediyoruz, senet aslının tarafımıza tevdiini talep ederiz." Şeklinde beyanda bulunmuş olup, söz konusu bu beyan, hakkın özünden feragat niteliğinde değildir. Esas haktan feragatin açık bir şekilde yapılması gerekli olduğundan, hakkın özünden değil, sadece takipten feragat edildiği anlaşılmaktadır. Takipten feragate rağmen esas hak, hukuki varlığını korumaya devam ettiğinden, alacaklı, alacağının tahsili için dava veya yeniden icra takibi yoluna başvurabilir. ( Bakınız. Aynı yönde HGK'nun 1995/12-814 esas. 1995/1010 karar sayılı 22.11.1995 tarihli kararı ) Somut olayda da davacı , feragat etmiş olduğu takipten sonra alacağının tahsili için iş bu davayı açmış olup, mahkemece, davada delil olarak dayanılan ve imzası inkar edilmeyen, 18.3.2009 tanzim tarihli adi senette yazılı olan alacak miktarının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : 1. Bent gereğince, davalılardan K... ... Limited Şirketine karşı açılan dava yönünden tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. Bentte açıklanan nedenlerle, diğer davalı A. P.'a karşı açılan dava yönünden, temyiz edilen hükümün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 17.15 TL. temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 25.1.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 03-10-2012, 10:33   #3
adalet-le

 
Varsayılan

Cevabınız için teşekkürler Sayın üstadım. Yargıtay kararında davacı borç ilişkisinin kaynağını ve buna ilişkin somut olayları davasında dile getirmiş, peki bizim olayımızda davacının dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde borç ilişkisinin kaynağından hiç bahsetmemesi, sadece senedi göstermesi alacağın ispatı açısından yeterli midir sizce? Yani davacı kısa ve net olarak şu senede dayanarak alacaklıyım diyor ama hangi sebeple alacaklı olduğundan hiç bahsetmiyor.
Old 03-10-2012, 13:24   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Bu konuda zamanaşımına uğrayan bono ile yasal unsurları taşımayan bononun durumunu ayırmak gerekir.

Zamanaşımına uğrayan bono adi senet sayılmaz. Alacaklının temel ilişkiyi ayrıca ispat etmesi gerekir.

Bana göre yasal unsurları taşımayan bono , bono vasfını kaybeder fakat adi senet sayılır. İmza veya lehtar ismi bulunmaması hali hariç diğer eksikliklerin varlığı ve imzanın inkar edilmemesi halinde bu adi senet şartsız borç ikrarını içeren belgelerdendir. Alacaklının ayrıca borç ilişkisinin varlığını ispat etmesi gerekmez. Önceki cevabımda yayınladığım Yargıtay kararı nın bu görüşümü desteklediğini düşünüyorum.

Bununla beraber Yargıtay’ın daha eski tarihli kararlarında bononun yasal unsurları taşımaması halinde de alacaklının temel ilişkiyi ispat zorunda olduğu ifade edilmektedir. Bu kararlara da savunmada yardımcı olabilir diye yer veriyorum.

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/5686

K. 2001/6335

T. 5.7.2001

• İTİRAZIN İPTALİ ( Boş Senede Alışveriş Miktarından Fazla Bir Meblağ Yazılarak Yapılan İlamsız İcra Takibine Vaki İtirazın İptali İstemi )

• YAZILI DELİL BAŞLANGICI ( Bono Niteliği Taşımayan Belge Adi Yazılı Belge Niteliğinde Olup Yazılı Delil Başlangıcı Sayıldığından Tanık Dinlenebilmesi )

• SENETLE İSPAT ZORUNLULUĞUNUN İSTİSNASI ( Davalı Tarafından Yazılı Delil Başlangıcı Sayılan Belge Sunulması Halinde Davalının Tanık Dinletebilmesi )

• KAMBİYO SENEDİ NİTELİĞİ TAŞIMAYAN SENET ( Yasal Unsurlarından Biri Eksik Olan Senede Dayanılarak Alacağın Varlığına Dair Hüküm Kurulmasının Mümkün Olmaması )

2004/m.67

1086/m.292,356

6762/m.689

ÖZET : Bono şeklinde düzenlenmekle beraber yasal unsurlarından biri ( örneğin tanzim tarihi ) noksan olduğu için bono niteliği taşımayan belgeye doğrudan doğruya dayanılarak alacağın varlığı hakkında hüküm kurulması mümkün değildir. Ancak bu belge, davalı tarafından verilmiş olduğundan HUMK.nun 292. maddesi anlamında yazılı delil başlangıcı sayılır. Bu da anılan temel borç ilişkisinin ispatı yolunda tanık dinleme olanağı sağlar.

Dava dilekçesinde "her türlü kanıt denilerek" yemin deliline de dayanıldığı nazara alınmak suretiyle davacı tarafa yemin teklifi hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulü yönünde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

DAVA : Dava dilekçesinde 360.000.000 lira alacak için takibe vaki itirazın iptali, %40 inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, 400.000.000 lira alacak için yapılan ilamsız icra takibinde alacağın 360.000.000 liralık kısmı yönünden takibe vaki itirazın iptalini istemiştir.

Davalı, seyyar satıcı olan davacıya 40.000.000 liralık alışveriş karşılığı verilen boş senedin 400.000.000 lira için doldurularak takibe konulması nedeniyle fazla kısma itiraz ettiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı tanzim tarihi bulunmayan ve bu nedenle kambiyo senedi vasfı taşımayan senedin alacaklısı, davalı ise borçlusudur.

Bono şeklinde düzenlenmekle beraber yasal unsurlarından biri ( örneğin tanzim tarihi ) noksan olduğu için bono niteliği taşımayan belgeye doğrudan doğruya dayanılarak alacağın varlığı hakkında hüküm kurulması mümkün değildir. Ancak bu belge, davalı tarafından verilmiş olduğundan HUMK.nun 292. maddesi anlamında yazılı delil başlangıcı sayılır. Bu da anılan temel borç ilişkisinin ispatı yolunda tanık dinleme olanağı sağlar.

O halde davacı vekili 18.1.2001 tarihli celsede dayanağının senet olduğunu bildirerek, davasını bu delille ispata hasrettiğini bildirmiş ise de, dava dilekçesinde "her türlü kanıt denilerek" yemin deliline de dayanıldığı nazara alınmak suretiyle davacı tarafa yemin teklifi hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulü yönünde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 5.7.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/3379

K. 2003/9971

T. 27.10.2003

• ALACAK DAVASI ( Davanın Şirket Hissesi Devrinden Kaynaklanan Bakiye Alacağın Tahsili İstemine İlişkin Olması )

• YAZILI DELİL BAŞLANGICI ( Dava Konusu Olayda İbraz Edilen Belgenin Davacı Lehine Yazılı Delil Başlangıcı Niteliğinde Olduğu Gözetilerek Tanık Dinletilmesinin Gerekmesi )

• TANIK ( Dava Konusu Olayda İbraz Edilen Belgenin Davacı Lehine Yazılı Delil Başlangıcı Niteliğinde Olduğu Gözetilerek Tanık Dinletilmesinin Gerekmesi )

• HUKUKİ İLİŞKİNİN VUKU HAKKINDA BİLGİ VEREN BELGE ( Hukuki İlişkiyi Tam Olarak Kanıtlayamamakla Birlikte Bu İlişkinin Vuku Hakkında Bilgi Veren Belgelerin Yazılı Delil Başlangıcı Olması )

• YAZILI BELGE ( Yazılı Delil Başlangıcından Bahsedilebilmesi İçin Belgenin Aleyhine İlişkin İleri Sürülen Tarafından Sadır Olması ve Belgenin Yazılı Olmasının Gerekmesi )

1086/m.292

ÖZET : HUMK.nun 292 nci maddesine göre, bir belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabulü için üç şartın birlikte bulunması gereklidir. Bunların ilki, belgenin yazılı olması, İkincisi bu belgenin aleyhine ilişki ileri sürülen taraftan sâdır olması ve nihayet üçüncüsü bu belgenin ileri sürülen hukuki ilişkiyi tam olarak ispat edememekle beraber bunun vuku bulduğunu kanıtlar nitelikte olması gerekir. Dava konusu olayda, davalı vade tarihini kendi el yazısı ile yazdığını ve senedi imzaladığını açıkça inkar etmediğinden, yukarıda sayılan şartları taşıyan bu belgenin davacı lehine yazılı delil başlangıcı sayılması gerektiği ve o nedenle davacının iddiasını bu belgeyle birlikte tanık beyanlarıyla ispat edebileceği, senede karşı ileri sürülen iddianın ispatı için aynı çeşit ve kuvvette belge sunulmasına gerek olmadığı gözetilmeden, mahkemece yazılı gerekçelerle davacının tanık dinletme talebinin reddedilmesi doğru görülmemiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Bandırma Asliye 2.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 13.12.2002 tarih ve 2002/236 - 2002/503 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı ve dava dışı iki şahısla birlikte kurduğu B.... Süt Gıda Ürünleri San. ve Tic.Ltd.Şti.ndeki bir kısım hisselerini davalıya devrettiğini, davalının kalan 1.865.000.000.-TL.lık borcu için düzenlenen bonoya sehven hem borçlu hem alacaklı olarak davalının isminin yazıldığını, bu nedenle bononun icraya konulduğu takibin mahkeme kararıyla iptal edildiğini ileri sürerek, anılan meblağın 26.02.2002 tarihinden itibaren ticari reeskont oranında faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin devredilen hisse bedelini nakten ve defaten ödediğini, hisse devir sözleşmesinden bu hususun açıkça belli olduğunu, davacının iddiasını aynı kuvvetteki yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre, taraflar arasında noterde yapılan 21.11.2001 tarihli hisse devri sözleşmesinde davacının davalıdan devir bedelini nakten ve defaten aldığının ve hiçbir alacağı kalmadığının açıkça belirtildiği, bunun aksinin ancak aynı nitelikteki delille ispatlanabileceği, bu nedenle davacının alacaklısı ve borçlusu aynı kişi olan bononun yazılı delil başlangıcı sayılarak tanık dinletilmesine ilişkin isteminin kabul edilemeyeceği, davacının yemin teklif etme hakkını kullanmayacağını belirttiği gerekçesiyle sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, şirket hissesi devrinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, bakiye 1.865.000.000.-TL alacak için 21.11.2001 tarihli bono tanzim edildiğini ancak muhasebecinin sehven bononun alacaklı ve borçlusu olarak davalı Zafer Yeşiloğlu'nun ismini yazdığını, bu nedenle bonoya dayalı takibin iptal edildiğini belirterek, yazılı delil başlangıcı nedeniyle tanık dinletme talebinde bulunmuştur. Hisse devir senedi ile aynı tarihi taşıyan 21.12.2001 tarihli ( ve 26.02.2002 vadeli ) bonodaki imza davalı tarafça inkar edilmemiş, senedin davacıya niçin verildiği açıklanmamış sadece davacının iddialarını ibraname niteliğindeki resmi hisse devir sözleşmesi kuvvet ve niteliğindeki yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği savunulmuştur. HUMK.nun 292 nci maddesine göre, bir belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabulü için üç şartın birlikte bulunması gereklidir. Bunların ilki, belgenin yazılı olması, İkincisi bu belgenin aleyhine ilişki ileri sürülen taraftan sâdır olması ve nihayet üçüncüsü bu belgenin ileri sürülen hukuki ilişkiyi tam olarak ispat edememekle beraber bunun vuku bulduğunu kanıtlar nitelikte olması gerekir. Dava konusu olayda, davalı vade tarihini kendi el yazısı ile yazdığını ve senedi imzaladığını açıkça inkar etmediğinden, yukarıda sayılan şartları taşıyan bu belgenin davacı lehine yazılı delil başlangıcı sayılması gerektiği ve o nedenle davacının iddiasını bu belgeyle birlikte tanık beyanlarıyla ispat edebileceği, senede karşı ileri sürülen iddianın ispatı için aynı çeşit ve kuvvette belge sunulmasına gerek olmadığı gözetilmeden, mahkemece yazılı gerekçelerle davacının tanık dinletme talebinin reddedilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ispat yükü ve itirazın iptali muskut Meslektaşların Soruları 8 12-12-2011 16:00
itirazın iptali davası-senetsiz ispat Av.İbrahim Doğan Meslektaşların Soruları 3 10-10-2010 20:40
Çek vasfını kaybetmiş adi senet-itirazın iptali Burak Demirci Meslektaşların Soruları 1 12-10-2009 08:15
senetle ispat--itirazın iptali davası emrah_orbay Meslektaşların Soruları 7 12-06-2009 08:29


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04953289 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.