Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tıpta Yanlış Uygulama (Malpraktis) davalarında zamanaşımı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 07-06-2011, 23:40   #1
cevheri

 
Varsayılan Tıpta Yanlış Uygulama (Malpraktis) davalarında zamanaşımı

Yargıtay kararlarına göre Tıpta Yanlış Uygulama (Malpraktis) hataları Sebebiyle açılacak olan davalar vekalet ilişkisi gereği 5 yıllık zamanaşımına tabidir.Davacı (A) nın vekili 2002 tarihinde meydana gelen ameliyat sebebi ile 2005 yılında bin lira maddi ve 5 bin lira manevi tazminat talebinde bulunmaktadır.Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak koşulu ile faiz talebinde bulunulmamıştır.Bilirkişi raporu doğrultusunda davacı taraf talep miktarını ve faizi de ıslah etmiş bulunmaktadır. Islah ile faiz talep eden davalı olay tarihinden bugune değin talep edilen maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin faiz hesabı yaparak müddeabihi atırımış bulunmaktadır.Yargıtayın uygulamasına göre asıl alacağın ferisi niteliğinde olan faiz asıl davada istenmemise, ıslah ile talep edilince ek bir dava niteliğindedir ve davanın koşullarına bağlıdır.
Bu durumda ıslahla istenen faiz zamanaşımına uğramış mıdır ? Zamanaşımı süresi bakımından asıl davaya mı bağlı,yoksa genel zamanaşımı mı uygulanacaktır ? Buna ilişkin elinde Yargıtay kararı olan varsa paylaşmasnı rica ediyorum.Saygılarımla.
Old 08-06-2011, 07:48   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Karar

MALPRAKTİS DAVALARINDA ZAMANAŞIMI SÜRESİ VE BAŞLANGICI
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/13-1011,K. 2002/1047,T. 11.12.2002
818/m.126/4,128/1,386/2
ÖZET : Dava, davalı doktorların hamilelik kontrollerinde vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davranmaları sonucu, çocuğun anomalili doğması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini talebine ilişkindir. Hemen belirtilmelidir ki, vekil, vekalet görevini yerine getirirken, yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değilse de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabadaki özen eksikliğinden dolayı sorumluluk altındadır. Eğer, bu özen eksikliği nedeniyle müvekkil bir zarara uğramış ise, vekilin tazminat sorumluluğu gündeme gelecektir. Vekil müvekkil ilişkisinde, vekilin özen ve sadakat borcuna aykırı davranışının bir zarar doğurduğu, müvekkilin buna dayanarak tazminat talep etme hakkını kazandığı durumlarda, müvekkilin tazminat isteme hakkının doğacağı ve dolayısıyla zamanaşımı süresinin başlayacağı tarihin, müvekkilin söz konusu zararın varlığını öğrendiği tarih olacağı açıktır.
Davalı vekillerin özen borcuna aykırı davranışlarının doğurduğu zararın, davacı küçük A.’nın doğumu anında bütün unsurları ile ortaya çıkmış bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Zira, yukarıda ayrıntılarıyla değinilen anomalilere bağlı olarak, bazı uzuvların hiç mevcut olmadığı bazılarının da yeterli fonksiyona sahip bulunmadığı, doğum anında bellidir. Bunların tamamının veya bir kısmının teşhis edilebilmesi, buna bağlı olarak zararın davacılar tarafından öğrenilebilmesi ve tazminat davasının açılabilmesi için, doğumun üzerinden belirli bir zamanın geçmesi ve gelişen bir durumun tamamlanmasının beklenmesi gerektiğini gösteren herhangi bir delil yoktur. Tersine, davacılar vekilinin muhtelif beyanlarından, gerek mevcut anomalilerin ve gerekse bunların doğurduğu sonuçların doğumdan hemen sonra öğrenilmiş oldukları anlaşılmaktadır. Keza, doğum anında mevcut anomalilerin geçen zaman içerisinde olumsuz yönde değiştiği, geliştiği yönünde de hiçbir bulgu mevcut değildir; uzunca bir zaman süren tedavi sonucunda bunlarda kısmi bir düzelme oluştuğu; yani zararın artarak değil, azalarak sürdüğü de açıkça anlaşılmaktadır.
O halde, somut olayda, tazminat isteminin dayandırıldığı zarar yönünden gelişen durumdan söz edilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla, davacıların, zararın varlığını buna dayalı bir tazminat davası açmalarını mümkün kılacak tüm unsurları ile birlikte doğum anında öğrenmiş olduklarının; zararın tazminine ilişkin her türlü talep ve dava hakları yönünden yasal zamanaşımı süresinin 31.1.1994 doğum tarihinde başladığının kabulü gerekir.
Başlangıç tarihi bu şekilde belirlenen zamanaşımının süresine gelince: B.K.nun 126/4. maddesine göre, vekalet akdinden doğan davalar beş yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu duruma göre, 27.1.1995 günü açılan asıl dava zamanaşımı süresi içerisinde, 7.11.2000 günü açılan ek dava ise, bu süre geçtikten sonra açılmıştır.
Hal böyle olunca, yerel mahkemece, aynı yönlere işaret eden bozmaya uyularak ek davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir.
Old 08-06-2011, 12:09   #3
M.SERDAR DEMİRTAŞ

 
Varsayılan

Zamanaşımı bir def'idir ve mahkemece kendiliğinden nazara alınmaz.Islah'da yargılamanın bitimine kadar her zaman gerçekleştirilebilecek olup davalının rızasına bağlı değildir.Dava dilekçesnin sonuç bölümünde faiz istenmemiş olması faiz alacağından vazgeçildiği anlamına gelmez.O halde davacının bahsetmiş olduğunuz eylemlerinde yasal bir engel bulunmamaktadır yani kanımca mahkemenin re'sen göz önüne alacağı bir durum yoktur.Davacının talepleri , ancak sizin rıza göstermemeniz halinde , mahkemece reddedilme konusunda değerlendirilecektir.Burada sorun sizin rızanızın olup olmadığının hangi şekilde belirtileceği noktasında toplanmaktadır.Eğer ıslah sözlü olarak yapılmışsa derhal , yazılı olarak yapılmışsa ilk oturumda savunmanın genişletilmesine muvafakatinizin olmadığını belirtmelisiniz.
Old 08-06-2011, 15:44   #4
Av.Murat Serezli

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Zamanaşımı ile ilgili soru sormuşsunuz ancak doktorun hastaya müdahelesi hakkında bilgi vermemişsiniz. Bu müdaheleye göre farklı hukuki müesseseler uygulanabilir.Bu nedenle de farklı zamanaşımı süreleri sözkonusu olabilir.Cevaplar sanki davaya vekalet müessesesi uygulanacakmış gibi yazılmış. Müdahalenin niteliği hakkında bilgi vermeniz gerekirdi. Dikkatiinizi çekerim....
Old 09-06-2011, 23:12   #5
cevheri

 
Varsayılan

Sayın Serezli bu konuda dikkatimi celp ettiğiniz için şükranlarımı sunarım.Ancak Yargıtay kararlarını incelerseniz doktorun veya özel hastanenin hastaya karşı sorumluluğunun vekalet ilişkisi çercevesinde olduğunu ve hastaya müdahalenin hiçbir şekilde hukuki nitelendirmeyi değiştirmediğini göreceksiniz.Benim sorum faiz hususunda toplanmaktadır.Davacı vekili faiz istemediğinden ıslahla faiz istemi ek bir dava niteliğinde.olay 2003 yılında vuku bulduğundan ve asıl dava ile birlikte faiz istenmediğinden faiz yönünden de zamanaşımı süresi dolmuş mu ? Sorumun bu hususa ilişkin olduğunu dikkatinizi çekmek isterim.Saygılarımla.
Old 09-06-2011, 23:38   #6
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Karar 2

Haksız eylemin suç oluşturması durumunda, o suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresi hukuk yargılamasında da uygulanır.

HGK.
E.1961/36,K. 1961/38,T. 15.11.1961
• FER'İ ALACAKLAR 818/m.113
DAVA VE KARAR : 1 - Davacı, davalıya karşı açılan ve görülmekte olan tazminat davasında faiz istenmemiş olduğunu ileri sürerek 11.9.1953 tarihinden başlanılacak % 5 faiz tutarının, davadan sonra işleyecek faizlerle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, tazminat davasında faiz istenmediği gibi, bu hakkın saklı tutulmadığını, davanın böylece genişletilemeyeceğini ve zamanaşımı süresinin geçtiğini bildirerek davayı reddetmiş ve hükmün özel dairece bozulması üzerine Borçlar K. nun 113. maddesine dayanarak eski hükümde ısrara karar verilmiştir.

2 - Faiz, her ne kadar, fer'i nitelikte bir alacak ise de, bunun asıl alacak davasından ayrı, başlı başına bir dava ile istenmesini engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Bu bakımdan önceden açılmış olan tazminat davasında faiz isteme hakkının saklı tutulduğunun bildirilmemiş olması da faizin ayrı bir dava ile istenmesine mani değildir. Hak mevcut olunca, onun dava edilmesi de kabul olunmak gerekir.

3 - Borçlar K.nun 113. maddesinin ikinci fıkrasında kabul edilen esas asıl borcun ödenmiş olmasıyla ilgilidir. Bu madde, asıl borcun ödenmesi sırasında işlemiş faizleri istemek hakkı saklı tutulmamışsa, artık faizin istenemeyeceğini belirtmektedir. Olayda ise faiz davasının açıldığı tarihte asıl borç ödenmemiş olduğundan mahkemenin, Borçlar K.nun 113. maddesine dayanarak davayı reddetmiş olması kanuna aykırıdır.

4 - Bir davanın açılmasından sonra, davacı o davadaki iddiasıyla bağlı olduğundan diğer tarafın rızası olmadıkça, iddiasını o dava içinde genişletemez. Ancak Hukuk Yargılamaları Usulü Kanununun 185. maddesinde yer alan bu hüküm, asıl davadan ayrı olarak açılan davadaki istekler için uygulanamaz. Alacağın bir bölümünün dava edilmesinden sonra geri kalan bölümünün ayrı bir dava ile istenmesi nasıl mümkün ise ve bu durumda iddianın genişletilmesi söz konusu edilemezse, asıl alacak için dava açılmasından sonra o alacağa ilişkin faizin ayrı bir dava ile istenmesi de iddianın genişletilmesi olarak kabul edilemez. Mahkemenin bu görüşe uymayan gerekçesi de usule aykırıdır.

5 - Tazminat konusunda hüküm altına alınacak faiz, tazminat faizidir, yani borçlunun temerrüdü ile ilgili olmayan, tazminatı, miktar bakımından, tamamlamayı hedef tutan bir faizdir. Zararın tamamiyle karşılanmış olması için tazminatın, zararın meydana geldiği anda, zarara uğrayan kimseye ödenmiş olması gerekir. Tazminat geç ödenirse zarar tam olarak kapatılmış olmaz. Bu konudaki faiz, tazminatın geç ödenmesi yüzünden meydana gelmiş bir ek zararın karşılığıdır. Tazminat faizini temerrüt faizinden ayıran önemli bir yön de ihtardan veya davadan önce zararı yapan mütemerrit duruma girmediği halde tazminat faizinin, tazminatın ödenmesi lazım geldiği yani zararın doğduğu günden başlanılarak ödenmesinin gerekmesinde belirtmektedir.

6 - Yukarda belirtilen niteliği bakımından tazminat faizi, esas tazminat alacağının tabi olduğu zamanaşımına tabi olur. Olayda esas alacak taşıma taahhüdünün yerine getirilmemesinden doğan bir tazminat alacağıdır ve Türk Ticaret K.nun 767. maddesi uyarınca bir yıllık zamanaşımına tabidir. Faiz alacağı, zaman geçtikçe doğan bir alacak olduğundan, belli bir tarihte doğan bu alacağın aradan bir yıl geçmesiyle zamanaşımına uğraması gerekir.

7 - Tazminat alacağı hakkında açılan dava, onun faizi hakkındaki zamanaşımını kesmeyeceği gibi, tazminat alacağına ilişkin zamanaşımının kesinleşmiş olması, tazminat faizi hakkındaki zamanaşımının da kesilmesini gerektirmez. Çünkü zamanaşımının kesilmesine ilişkin kanun hükümleri arasında böyle bir esasa yer verilmemiştir. Borçlar Kanunu, zamanaşımının kesilmesi sebeplerini 133. maddesinde saymış olduğundan, kıyas yoluyla bunlardan başka bir sebeple de zamanaşımının dava edilmesi halinde zamanaşımı, alacağın ancak ve ancak dayanılmış olmasına bağlıdır. Bu bakımdan Mahkemenin bu dava dosyasını edilen bölümü hakkında kesilmiş olur ve fakat dava dışı kalan bölümü için işler. Mahkemenin bütün bu yönleri göz önünde tutmayarak, faiz isteğine ilişkin davanın açıldığı günden önceki bir yıllık faiz içinde zamanaşımının varlığını kabul etmiş olması kanuna aykırıdır.

8 - Davada, davadan sonra faizlerin de hüküm altına alınması istenmişse de, davacı ancak dava tarihinde var olan alacağının hüküm altına alınmasını isteyebilir. Dava tarihinden sonra doğacak hakların hüküm altına alınması istenemez; o haklar, ancak ilerde açılacak yeni bir davaya konu olabilir. Mahkemenin davayı sabit görmesi halinde bu durumu göz önünde tutması usul hükümleri gereklerindendir.

9 - Davacının faize hak kazanması, esas tazminat davasının kazanılmış olmasına bağlıdır. Bu bakımdan mahkemenin bu dava dosyasını tazminat davası dosyası ile birleştirmesi usul hükümlerine uygun düşer.
SONUÇ : Israr kararının yukarıda belirtilen sebeplerle Hukuk Yargılamaları Usulü K.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Askeri hekime açılacak malpraktis davası Zeynep Demir Hasta Hakları Hukuki Destek Merkezi (HASDEM) 3 10-12-2010 16:15
Ozel hastanede Malpraktis sonucu vefat. Konuk Hasta Hakları Hukuki Destek Merkezi (HASDEM) 3 23-02-2010 23:04
Ihmal Sonucu Gerçekleşen Ameliyat Hataları-Malpraktis- Konuk Hasta Hakları Hukuki Destek Merkezi (HASDEM) 3 03-12-2009 02:17
Komplikasyon ve Malpraktis Kavramları hukuksever_dr Hasta Hakları Çalışma Grubu 1 30-11-2009 01:19
Malpraktis mi komplikasyon mu? - Prof. Dr. Hamit Hancı ile söyleşi Doç. Dr. Özge Yücel Hasta Hakları Çalışma Grubu 4 30-07-2007 00:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05265999 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.