Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ihalenin feshi davası takibin iptali

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-04-2011, 11:21   #1
alvarez

 
Varsayılan ihalenin feshi davası takibin iptali

Öncelikle herkese iyi çalışmalar,
Sizlere sormak istediğim husus ; Menkul (araç) satışına dayalı olarak Açılmış bulunan bir ihalenin feshi davası sürerken bu icra takibinin menfi tespit davası sonucunda iptal edilmesi halinde ihalenin feshi davası konusuz mu kalır yoksa bu durum fesih davasını ve satışı etkilemeyip araç ihale alıcısı adına tescil mi edilir?
Zaman ayıran herkese teşekkürler
Old 20-04-2011, 13:03   #2
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan alvarez
Öncelikle herkese iyi çalışmalar,
Sizlere sormak istediğim husus ; Menkul (araç) satışına dayalı olarak Açılmış bulunan bir ihalenin feshi davası sürerken bu icra takibinin menfi tespit davası sonucunda iptal edilmesi halinde ihalenin feshi davası konusuz mu kalır yoksa bu durum fesih davasını ve satışı etkilemeyip araç ihale alıcısı adına tescil mi edilir?
Zaman ayıran herkese teşekkürler

İhalenin feshi davası dar yetkili olan icra mahkemelerinde incelenecek. Zaten genel yetkili mahkemede de takibin iptaline karar verildiğine göre ; ben ihalenin feshi davası konusuz kalır diye düşünüyorum.

Ayrıca yardımı olur sanYargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2008/1-288, Karar: 2008/298 İçtihat

Üyemizin Özeti
Alacaklı tarafından kendisi aleyhine başlatılan icra takibinde, taşınmazları ihale ile "alacağa mahsuben" icra takibi alacaklısına satılan borçlunun, ikame ettiği menfi tespit davasında; icra takibine mesnet kılınan senetlerden dolayı alacaklıya herhangi bir borcunun olmadığına hükmedilerek işbu kararın kesinleşmesi ile; söz konusu ihale ile "alacağına mahsuben" taşınmazları satın alan icra alacaklısının üzerine bulunan tapu kaydı yolsuz hale gelmiştir; başka bir deyişle tapu kaydı hukuki yönden dayanaksız kalmıştır.

Temyize konu dava, anlatılan şekilde yolsuz tescilden mütevellit tapu iptal ve tescil davasıdır. Davalı icra alacaklısının, taşınmazı, (diğer davalı) 3. kişiye sattığı ve taşınmazların el değiştirdiği görülmektedir. 3. kişinin, koşulların gerçekleşmesi halinde Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı açıktır. Aynı ilke tamamlayıcı nitelikte bulunan 1024. maddede tekrarlanmış, iyiniyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımı hükümsüz sayılmıştır.

Somut olayda 3. kişi, durumu itibariyle yolsuz tescili bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda olup, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde öngörülen sicile güvenin koruyucu etkisinden yararlanması söz konusu olamaz.
(Karar Tarihi : 02.04.2008)
"Taraflar arasındaki "tapu iptali, tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.12.2006 gün ve 2007/272 E. 2006/414 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 9.7.2007 gün ve 2007/6598 E. 7779 K. sayılı ilamı ile;

(... Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 27 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binada maliki bulunduğu iki dairesini 3.250 YTL bedelle davalı K____'e satışı hususunda anlaştıkları, K____ tarafından 2.250 YTL'nin davacıya peşin verildiği, peşin verilen bedel nedeniyle de 2.250 YTL değerinde bono düzenleyerek davacı tarafından K____'e verildiği, ayrıca bu senedin teminat senedi olduğuna dair taraflar arasında 08.10.1997 tarihli yazılı sözleşme yapıldığı, ancak K____'in daireleri almaktan vazgeçip senedi Konya 4.İcra Müdürlüğünün 1998/1933 sayılı dosyasıyla takibe koyarak, davacı hakkında icra takibi başlatıldığı ve icra takibi sonunda, davacı adına kayıtlı 30 ile 33 sayılı parseldeki 1/3 payların ve 27 sayılı parseldeki 2 ile 7 nolu bağımsız bölümlerin K____ tarafından alacağına mahsuben ihaleden satın alındığı bunun üzerine davacı tarafından icra takibine dayanak bononun teminat karşılığı olduğu iddiasıyla K____ aleyhine Konya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/113 Esas sayılı dosyasında menfi tesbit davası açıldığı, açılan dava sonunda anılan senedin teminat senedi olduğu ve bu senetten dolayı davacının K____'e borçlu olmadığının tespitine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeden kesinleştiği, bu arada Konya İcra Tetkik Merciinin 1999/710 Esas sayılı dosyasında davacı tarafından açılan ihalenin feshi davasının da, takip edilmediğinden açılmamış sayılmasına karar verildiği, K____'in ihaleden satın aldığı çekişmeli taşınmazların ise, diğer davalı V____ G____'e 09.07.2001 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.

Davacı, davalılardan K____ üzerindeki sicil kaydının, açılan menfi tespit davası sonucu hukuki yönden dayanaksız kaldığını ve davalının da bu işlemi bilecek konumda olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.

Gerçekten de, K____ üzerindeki sicil kaydının, kesinleşen menfi tespit davası sonucu dayanaksız kaldığı ve yolsuz tescil durumuna düştüğü, ancak K____'in taşınmazları 09.07.2001 tarihinde diğer davalı V____'ye sattığı ve taşınmazların el değiştirdiği görülmektedir.

Buna göre, V____, ikinci el konumunda olup, koşulların gerçekleşmesi halinde Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan kural olarak yararlanacağı açıktır.

Ancak V____, 27 sayılı parselde çekişmeli daireleri satın almadan önce de bağımsız bölüm malikidir. Eşi L____ G____ ise komşu parselde paydaş olup, çekişmeli 27 sayılı parsele taşkın yapı yapan kişidir.

Bu olgular gözetildiğinde davalı V____'nin yolsuz tescili bilen ve bilmesi gereken konumda bulunduğu kabul edilmelidir.

Öyle ise, davalı V____'nin iyiniyetli olduğu ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğunda olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.

Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir...),

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir.

Davacı vekili, davacı ile davalı K____ U____'un 27 parselde yer alan inşaat halindeki binadan iki dairenin satışı konusunda 03.09.1997 tarihinde anlaştıklarını, bu satış karşılığında davacının davalıya 2.250.000.000 TL. bono verdiğini, bu bononun teminat senedi olduğuna dair 08.10.1997 tarihinde yazılı sözleşme yaptıklarını; buna karşılık davalının bonoyu icraya koyduğunu, yapılan icra takibi sonunda davacıya ait üç parça taşınmazın ihale yoluyla satışa çıkarıldığını; taşınmazları ihaleden davalının satın aldığını; daha sonra diğer davalı V____ G____'e sattığını ileri sürerek C____ Mahallesi, H____ Caddesi Mevkii, 60 ada, 27 parselde 2 ve 7 nolu meskenler ile bunların kat irtifakına ayrılan 12/56 arsa payı, 120 ada 30 parselin 1/3 payı, 134 ada, 33 parselin 1/3 payının tapularının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, davanın reddini savunmuş; yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

İddia, savunma ve tüm dosya içeriğine göre, davacının 27 parsel üzerindeki binada bulunan iki dairesini davalı K____'e satmak üzere 3.250.00 YTL. satış bedeli üzerinden anlaştıkları, 2.250.00 YTL.nin peşin verildiği, buna karşılık davacı tarafından 2.250.00 YTL.'lik bono düzenlenerek davalı K____'e verildiği, bu senedin teminat senedi niteliğinde olduğunun 08.10.1997 tarihli taraflarca imzalanan sözleşmede belirtildiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir.

Davalı K____, 2.250.00 YTL. değerindeki bonoya dayanarak icra takibinde bulunmuş, icra takibi sonunda davaya konu taşınmazları ihaleden satın almıştır. Bunun üzerine davacı Konya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/113 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açmış, yargılama sonunda senedin teminat senedi olduğuna, bu senetten ötürü davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş; davalı taşınmazları diğer davalı V____ G____'e 09.07.2001 tarihinde satış yoluyla temlik etmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi aynen "Tapu Kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" hükmünü içermektedir. Aynı ilke tamamlayıcı nitelikte bulunan 1024. maddede tekrarlanmış, iyiniyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımı hükümsüz sayılmıştır. Bu yasal düzenlemeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendisinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkansız olan kişinin iktisabı geçerlidir.

Somut olayda, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, ikinci el konumunda olan V____ G____'ün, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp, yararlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Davalı V____ G____, dosyadaki tapu kaydına göre 27 parsel sayılı taşınmazda, çekişmeli daireleri satın almadan önce de bağımsız bölüm malikidir. Ayrıca davalının eşi L____ G____ komşu 30 ve 31 parsellerin maliki bulunmaktadır. 30 parsele yapılan inşaatın, dava konusu 27 parsel sayılı taşınmaza taşması sebebiyle davacı S____ tarafından 30 parsel maliki L____ G____ aleyhine değil, eşi V____ G____ aleyhine Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/350 Esas, 2001/15 Karar sayılı dosyasıyla müdahalenin men'i ve kal davası açılmış; o sırada dava konusu 27 parsel sayılı taşınmazdaki payı cebri icra sonucu ihaleyle satılmış olduğundan, davacının taşınmazda payının kalmadığı, aktif dava ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmış, anılan davanın reddine karar verilmiştir.

Bu durumda davalı V____ G____, yolsuz tescili bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda olup, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde öngörülen sicile güvenin koruyucu etkisinden yararlanması söz konusu olamaz.

Hal böyle olunca, yerel mahkemece davanın kabulü gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, davanın reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

KARAR : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi."ırım;
Old 20-04-2011, 15:56   #3
Av.Serkan Arıcan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.m.taçyıldız
İhalenin feshi davası dar yetkili olan icra mahkemelerinde incelenecek. Zaten genel yetkili mahkemede de takibin iptaline karar verildiğine göre ; ben ihalenin feshi davası konusuz kalır diye düşünüyorum.

Ayrıca yardımı olur sanYargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2008/1-288, Karar: 2008/298 İçtihat

Üyemizin Özeti
Alacaklı tarafından kendisi aleyhine başlatılan icra takibinde, taşınmazları ihale ile "alacağa mahsuben" icra takibi alacaklısına satılan borçlunun, ikame ettiği menfi tespit davasında; icra takibine mesnet kılınan senetlerden dolayı alacaklıya herhangi bir borcunun olmadığına hükmedilerek işbu kararın kesinleşmesi ile; söz konusu ihale ile "alacağına mahsuben" taşınmazları satın alan icra alacaklısının üzerine bulunan tapu kaydı yolsuz hale gelmiştir; başka bir deyişle tapu kaydı hukuki yönden dayanaksız kalmıştır.

Temyize konu dava, anlatılan şekilde yolsuz tescilden mütevellit tapu iptal ve tescil davasıdır. Davalı icra alacaklısının, taşınmazı, (diğer davalı) 3. kişiye sattığı ve taşınmazların el değiştirdiği görülmektedir. 3. kişinin, koşulların gerçekleşmesi halinde Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı açıktır. Aynı ilke tamamlayıcı nitelikte bulunan 1024. maddede tekrarlanmış, iyiniyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımı hükümsüz sayılmıştır.

Somut olayda 3. kişi, durumu itibariyle yolsuz tescili bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda olup, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde öngörülen sicile güvenin koruyucu etkisinden yararlanması söz konusu olamaz.
(Karar Tarihi : 02.04.2008)
"Taraflar arasındaki "tapu iptali, tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.12.2006 gün ve 2007/272 E. 2006/414 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 9.7.2007 gün ve 2007/6598 E. 7779 K. sayılı ilamı ile;

(... Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 27 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binada maliki bulunduğu iki dairesini 3.250 YTL bedelle davalı K____'e satışı hususunda anlaştıkları, K____ tarafından 2.250 YTL'nin davacıya peşin verildiği, peşin verilen bedel nedeniyle de 2.250 YTL değerinde bono düzenleyerek davacı tarafından K____'e verildiği, ayrıca bu senedin teminat senedi olduğuna dair taraflar arasında 08.10.1997 tarihli yazılı sözleşme yapıldığı, ancak K____'in daireleri almaktan vazgeçip senedi Konya 4.İcra Müdürlüğünün 1998/1933 sayılı dosyasıyla takibe koyarak, davacı hakkında icra takibi başlatıldığı ve icra takibi sonunda, davacı adına kayıtlı 30 ile 33 sayılı parseldeki 1/3 payların ve 27 sayılı parseldeki 2 ile 7 nolu bağımsız bölümlerin K____ tarafından alacağına mahsuben ihaleden satın alındığı bunun üzerine davacı tarafından icra takibine dayanak bononun teminat karşılığı olduğu iddiasıyla K____ aleyhine Konya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/113 Esas sayılı dosyasında menfi tesbit davası açıldığı, açılan dava sonunda anılan senedin teminat senedi olduğu ve bu senetten dolayı davacının K____'e borçlu olmadığının tespitine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeden kesinleştiği, bu arada Konya İcra Tetkik Merciinin 1999/710 Esas sayılı dosyasında davacı tarafından açılan ihalenin feshi davasının da, takip edilmediğinden açılmamış sayılmasına karar verildiği, K____'in ihaleden satın aldığı çekişmeli taşınmazların ise, diğer davalı V____ G____'e 09.07.2001 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.

Davacı, davalılardan K____ üzerindeki sicil kaydının, açılan menfi tespit davası sonucu hukuki yönden dayanaksız kaldığını ve davalının da bu işlemi bilecek konumda olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.

Gerçekten de, K____ üzerindeki sicil kaydının, kesinleşen menfi tespit davası sonucu dayanaksız kaldığı ve yolsuz tescil durumuna düştüğü, ancak K____'in taşınmazları 09.07.2001 tarihinde diğer davalı V____'ye sattığı ve taşınmazların el değiştirdiği görülmektedir.

Buna göre, V____, ikinci el konumunda olup, koşulların gerçekleşmesi halinde Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan kural olarak yararlanacağı açıktır.

Ancak V____, 27 sayılı parselde çekişmeli daireleri satın almadan önce de bağımsız bölüm malikidir. Eşi L____ G____ ise komşu parselde paydaş olup, çekişmeli 27 sayılı parsele taşkın yapı yapan kişidir.

Bu olgular gözetildiğinde davalı V____'nin yolsuz tescili bilen ve bilmesi gereken konumda bulunduğu kabul edilmelidir.

Öyle ise, davalı V____'nin iyiniyetli olduğu ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğunda olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.

Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir...),

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir.

Davacı vekili, davacı ile davalı K____ U____'un 27 parselde yer alan inşaat halindeki binadan iki dairenin satışı konusunda 03.09.1997 tarihinde anlaştıklarını, bu satış karşılığında davacının davalıya 2.250.000.000 TL. bono verdiğini, bu bononun teminat senedi olduğuna dair 08.10.1997 tarihinde yazılı sözleşme yaptıklarını; buna karşılık davalının bonoyu icraya koyduğunu, yapılan icra takibi sonunda davacıya ait üç parça taşınmazın ihale yoluyla satışa çıkarıldığını; taşınmazları ihaleden davalının satın aldığını; daha sonra diğer davalı V____ G____'e sattığını ileri sürerek C____ Mahallesi, H____ Caddesi Mevkii, 60 ada, 27 parselde 2 ve 7 nolu meskenler ile bunların kat irtifakına ayrılan 12/56 arsa payı, 120 ada 30 parselin 1/3 payı, 134 ada, 33 parselin 1/3 payının tapularının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, davanın reddini savunmuş; yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

İddia, savunma ve tüm dosya içeriğine göre, davacının 27 parsel üzerindeki binada bulunan iki dairesini davalı K____'e satmak üzere 3.250.00 YTL. satış bedeli üzerinden anlaştıkları, 2.250.00 YTL.nin peşin verildiği, buna karşılık davacı tarafından 2.250.00 YTL.'lik bono düzenlenerek davalı K____'e verildiği, bu senedin teminat senedi niteliğinde olduğunun 08.10.1997 tarihli taraflarca imzalanan sözleşmede belirtildiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir.

Davalı K____, 2.250.00 YTL. değerindeki bonoya dayanarak icra takibinde bulunmuş, icra takibi sonunda davaya konu taşınmazları ihaleden satın almıştır. Bunun üzerine davacı Konya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/113 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açmış, yargılama sonunda senedin teminat senedi olduğuna, bu senetten ötürü davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş; davalı taşınmazları diğer davalı V____ G____'e 09.07.2001 tarihinde satış yoluyla temlik etmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi aynen "Tapu Kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" hükmünü içermektedir. Aynı ilke tamamlayıcı nitelikte bulunan 1024. maddede tekrarlanmış, iyiniyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımı hükümsüz sayılmıştır. Bu yasal düzenlemeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendisinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkansız olan kişinin iktisabı geçerlidir.

Somut olayda, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, ikinci el konumunda olan V____ G____'ün, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp, yararlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Davalı V____ G____, dosyadaki tapu kaydına göre 27 parsel sayılı taşınmazda, çekişmeli daireleri satın almadan önce de bağımsız bölüm malikidir. Ayrıca davalının eşi L____ G____ komşu 30 ve 31 parsellerin maliki bulunmaktadır. 30 parsele yapılan inşaatın, dava konusu 27 parsel sayılı taşınmaza taşması sebebiyle davacı S____ tarafından 30 parsel maliki L____ G____ aleyhine değil, eşi V____ G____ aleyhine Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/350 Esas, 2001/15 Karar sayılı dosyasıyla müdahalenin men'i ve kal davası açılmış; o sırada dava konusu 27 parsel sayılı taşınmazdaki payı cebri icra sonucu ihaleyle satılmış olduğundan, davacının taşınmazda payının kalmadığı, aktif dava ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmış, anılan davanın reddine karar verilmiştir.

Bu durumda davalı V____ G____, yolsuz tescili bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda olup, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde öngörülen sicile güvenin koruyucu etkisinden yararlanması söz konusu olamaz.

Hal böyle olunca, yerel mahkemece davanın kabulü gereğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, davanın reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

KARAR : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi."ırım;

İhalenin feshi davası konusuz kalır demişsiniz ancak ihale alıcısı iyiniyetli 3. kişi ise, devletin ihalesine güvenerek yaptığı bir işlem sonucunda mağdur mu olacaktır?

Saygılar...
Old 21-04-2011, 12:28   #4
thanatos

 
Varsayılan

takibin iptal edilse dahi ihale yasal koşullara uygun olarak yapılmış ise geçerlidir.( 12. HD.04/10/2007, 13398/17814)
kısaca ihalenin feshi davası devam eder, ihale usulune uygunsa kesinleşir. malı satılan kişi ihale bedelini alır. bunun dışında başka zararları varsa(muhtemelen de vardır) alcak davası açabilir ya da direkt icra takibi yapar( ben olsam dava açarım)
Old 16-08-2012, 11:13   #5
Monete

 
Varsayılan Yargıtay kararı

takibin iptal edilse dahi ihale yasal koşullara uygun olarak yapılmış ise geçerlidir.( 12. HD.04/10/2007, 13398/17814)
kısaca ihalenin feshi davası devam eder, ihale usulune uygunsa kesinleşir. malı satılan kişi ihale bedelini alır. bunun dışında başka zararları varsa(muhtemelen de vardır) alcak davası açabilir ya da direkt icra takibi yapar( ben olsam dava açarım)
Sayın Meslektaşım,
Verdiğiniz Yargıtay karar örneğini bendeki karar motorunda bulamadım. Nasıl ulaşabilirim?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ihalenin feshi davası ve kesin hüküm mslmklvz Meslektaşların Soruları 4 27-08-2012 16:42
ihalenin feshi Sevdem Meslektaşların Soruları 2 23-03-2011 14:20
ihalenin feshi davası av.naim Meslektaşların Soruları 3 22-05-2010 12:39
ihalenin feshi AVUKAT ŞÜKRAN Meslektaşların Soruları 0 30-04-2010 17:45
iik126mad. tavzih ilanı ihalenin feshi davası? zlm Meslektaşların Soruları 0 04-11-2009 13:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05075788 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.