Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hırsızlık ve sigorta

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-11-2010, 11:05   #1
av.alperdogan

 
Varsayılan Hırsızlık ve sigorta

Değerli meslektaşlarım; müvekkilim işyerini hırsızlığa karşı sigortalatıyor. Ancak poliçede '' alarm, çelik kapı, kamera, kepenk veya güvenlik görevlisi şartlarından bir tanesi ile işyerinin korunması gerektiği aksi takdirde sigorta şirketinin ödeme yapmayacağı belirtilmiş.'' Müvekkilin işyeri cam ve çerçeveden ibaret. İşyerine hırsız girdi ve sigorta şirketi bu şartları ileri sürerek ödemeden imtina ediyor. Ancak sigorta şirketi işyerini bu hali ile görerek sigortalıyor. Belki de primi bu hali ile hesaplıyor. Ayrıca müvekkilim poliçeye imza atmadığını sadece kredi kartıyla ödeme yaptığı iddiasında. Bu konu ile ilgili yapabileceğimiz bir savunma ya da Yargıtay içtihadı varsa bilgi verirseniz sevinirim.
Old 01-11-2010, 11:46   #2
Av. Hilal Ceren HATİPOĞLU

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,
Öncelikle sigorta sözleşmesi şekil şartına bağlı bir sözleşme olmadığından, yani yazılı olarak yapılması gerekmediğinden ve iradeler iş yerinin ilk hali ile sigortalanması yönünde uyuştuğundan ilk poliçe priminin ödenmesi ile sigortacının sorumluluğunun başlaması gerektiği kanaatindeyim. Sonuçta gelip sigortacı iş yerini görmüş ve sigortalamıştır. Daha sonra sigortalayanın imzasının olmadığı bir poliçeye dayanarak hasar bedelinin ödenmemesi her şeyden önce MK.2 dürüstlük kuralına aykırıdır. Sözleşmenin kurulması anında tarafların hataya düştüğü kabul edilse dahi bu sözleşmeyi tamamen batıl kılmayacak ve ortalama bir insanın ne düşüneceği belirlenerek sözleşmeye geçerlilik kazandırılacaktır. Ki bu noktada müvekkiliniz poliçeyi görmediğinden ve imzalanmadığından, ayrıca işyerini o haliye sigortalattığını düşünmesi makuldür ve sözleşmenin o şekilde kurulduğu kabul edilmelidir.
Ancak bu noktada poliçenin verilmemiş olması nedeni ile müvekkilinizin hareketsiz kalmış olması sorun yaratabilir. Basiretli bir tacir olarak gerekli önlemleri alıp, kanuni sürede poliçenin verilmemesi durumunda yeni bir sigorta yapması gerekir denebilir. Ki aşağıda paylaşacağım Yargıtay Kararı da bu yönde. Ancak ben karşı oy yazısına bu noktalarla ilgili kısımda katılıyor ve sigortacının sorumluluğunun doğduğunu düşünüyorum.

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 1982/74
Karar: 1982/1125
Karar Tarihi: 26.01.1982

ÖZET: Mahkemenin kabul şekline göre, sigortacı tazminatla sorumlu sayılsa dahi poliçenin 18. maddesine göre tazminat miktarında anlaşmaya varılamadığı taktirde bu miktarın hakem bilirkişiler marifetile tespit edilmesi gerekirdi. Sigorta akitleri Ticaret Bakanlığınca genel şartları saptanan sigorta poliçelerine göre yapılmaktadır. Davacı hernekadar poliçeyi imza etmemiş ise de, sözle yapılan akitte poliçenin genel şartlarını kabul etmiş sayılmalıdır. Aksinin düşünülmesi halinde, hiçbir şartı belirlenmemiş olan bir aktin vücut bulduğu da varsayılmaz.

(6762 S. K. m. 1267, 1295, 1296)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10.7.1981 tarih ve 502/1649 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 1.12.1980 gününde davalı avukatı F.T. gelip davacı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkiline ait mağazanın içindekiler ile birlikte 14.9.1978-1979 dönemi için davalı şirkete yangına karşı 1.500.000 liraya sigorta ettirildiğini ve 28.9.1978 günü meydana gelen yangında risikonun gerçekleştiği halde davalı sigorta şirketinin TTK.nun 1297. maddesine aykırı bir şekilde sigorta akdini tek yanlı bozarak ödeme yapmaya yanaşmadığını ileri sürerek sigorta tazminatı olan 1.500.000 liranın faiziyle birlikte mütemelsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının sigorta akdi için müvekkili şirkete başvurduğunu, talebin rejistro defterine işlendiğini ancak davacının primin yüksekliğini bahane ederek sigorta akdi yapmaktan cayması üzerine rejistro kaydının da 25.9.1978 tarihinde iptal edildiğini, davacının prim dahi ödemediğine göre, sigorta akdi teşekkül etmemiş bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanılan delillere, ibraz edilen belgeler ve hasar konusunda alınan bilirkişi raporuna dayanılarak taraflar arasında sigorta akdinin gerçekleştiğini, prim borcunu ödemeyen davacıya TTK.nun 1297. maddesi gereğince gerekli şartlara uyulmadan sigortaca akdin tek yanlı olarak feshedilmeyeceği görüşüyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı davalı sigorta vekili temyiz etmiştir.

1 - Sigorta akti şekle bağlı bir akit olmadığından tarafların icap ve kabulü ve iradelerinin aynı doğrultuda birleşmesi sonunda vücut bulmuş olur. Tarafların yangın sigortası yapmak hususunda anlaşdığı, sigortacının sigorta poliçesini düzenlediği ve sigorta değerini tespit ederek prim miktarını belirlediği dosya münderecatından anlaşılmaktadır. Bu durumda, taraflar arasında sigorta sözleşmesinin oluştuğu kabul edilmek gerekir.

Ancak TTK'nun hükümlerine göre, her zaman aktin oluşması ile sigortacının sorumluluğunun başlaması aynı anda meydana gelmez. TTK. 1282 ve 1285/2 maddeleri hükümlerine göre aksi kararlaştırılmış olmadıkça sigortacı, primin ödendiği tarihten itibaren gerçekleşen rizikolardan sorumludur ve sigortacının mesuliyeti primin veya ilk taksitin ödendiği tarihten başlar primin ne zaman ve ne suretle ödeneceğini TTK. 1267, 1295 ve 1296 maddelerinde gösterilmiştir. 1267. madde hükmüne göre, sigortacı sigorta poliçesini mukavele tarihinden 24 saat veya mukavele tellal vasıtası ile yapılmışsa en geç 10 gün içinde sigorta ettiren kimseye vermeğe mecburdur. TTK. 1295. maddesi hükmüne göre, sigorta ettirenin aksine mukavele yoksa primin tamamını veya ilk taksitini akit yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödemesi lazımdır. TTK.1296. maddesi hükmüne göre, sigorta primini sigortalının ikametgahında ödenir.

TTK. 1267 maddesi hükmüne göre, sigortacı poliçeyi muayyen süre içinde sigorta ettiren kimseye vermediği takdirde, sigortalı sigortacıdan tazminat isteyebilir. Bu sebeple istenebilecek zarar ya menfi veya müsbet zarardır. Sigortalı başka bir sigorta şirketi ile anlaşma yoluna giderse, bu takdirde sigorta aktini feshederek menfi zararını evvelki sigortacıdan isteyebilir. Poliçenin verilmesini beklediği devrede riziko gerçekleşirse bu durumda müsbet zararını talep edebilir. Ancak bu müsbet zararın istenebilmesi için, poliçenin verilmesi gereken tarih ile rizikonun gerçekleştiği tarih arasında uzun bir süre geçmemiş olmalıdır (Ali Bozer, Sigorta Hukuku sh. 57). Zira kendisine sigorta teminatı sağlamak isteyen sigortalının, ilk sigortacının poliçeyi vermemesi üzerine uzun zaman beklemeksizin yeni bir sigorta akti yapmak üzere harekete geçmesi gerekir müdebbir bir tacir olarak kendisinden bu davranış beklenir. TTK. 1267 maddesinde tayin edilen sürenin kısa oluşu, sigorta akitlerinde zamanın önemli olmasından ileri gelmektedir. Taraflar arasında 14.9.1978-14.9.1979 devresi için sigorta sözleşmesi yapılmıştır. TTK. 1267 madesine göre 24 saat içinde yani 15.9.1978 günü poliçenin verilmesi icap etmektedir. Riziko ise 30.9.1978 gününde gerçekleşmiştir. Böylece davacının 15 gün süre ile hareketsiz kaldığı, başkaca bir tedbir almadığı anlaşılmaktadır. Bu süre ticari hayatın icaplarına göre kısa bir zaman değildir. İlişkinin mahiyeti itibariyle rizikonun her an gerçekleşebileceği düşünülürse, tarafların mütemerrit kılınmaları için TTK. 20/3 maddesi hükmünün herhalde uygulanması da beklenemez. Kaldı ki, davalı sigorta şirketi sigorta poliçesini düzenleyip davacı sigortalıya gönderdiğini fakat onun tarafından kabul edilmediğini ve imzalanmadığını savunarak bu hususta şahit dinletmiştir. Poliçenin teslimi işlemi maddi bir olay olup şahitle ispatı mümkündür. Şahitler davalının savunmasını doğrulamışlardır. Tespit edilen bu duruma nazaran, davalı sigortacı poliçeyi tevdi ve teslim etmeye tevessül etmiş, davacı onu kabulden ve primi ödemekten imtina eylemiştir. Prim ödenmediği için de sigortacının tazminat ödeme sorumluluğu doğmamıştır.

Bu açıklama karşısında davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

2 - Mahkemenin kabul şekline göre, sigortacı tazminatla sorumlu sayılsa dahi poliçenin 18. maddesine göre tazminat miktarında anlaşmaya varılamadığı taktirde bu miktarın hakem bilirkişiler marifetİ ile tespit edilmesi gerekirdi. Sigorta akitleri Ticaret Bakanlığınca genel şartları saptanan sigorta poliçelerine göre yapılmaktadır. Davacı hernekadar poliçeyi imza etmemiş ise de, sözle yapılan akitte poliçenin genel şartlarını kabul etmiş sayılmalıdır. Aksinin düşünülmesi halinde, hiçbir şartı belirlenmemiş olan bir aktin vücut bulduğu da varsayılmaz. Bu yönden de karar isabetli görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 26.1.1982 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.



KARŞI OY YAZISI

Sigorta sözleşmesinin vücut bulmuş olduğu primin ödemediği hususlarında mahkeme kararı ile çoğunluk ve ayrılık görüşleri arasında bir uyuşmazlık yoktur.

Dairemizin çoğunluk ve azınlık görüşleri arasındaki uyuşmazlık TTK. 1267. maddesinin uygulanıp uygulanamıyacağı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere, ödeme yeri itibariyle borçlar ikiye ayrılır. Birincisi dette portable denilen borçlunun alacaklının ikametgahında ödemekle mükellef olduğu taşınacak veya getirilecek borç; ikincisi de dette guerable denilen alacaklının gidip borçlunun ikametgahında istemesi gereken aranılacak borçtur. TTK. 1296. maddesi hükmü gereğince sigorta şirketinin prim alacağı bu ikinci nev'i borçlardan olup borçlunun ikametgahında ve 1295. madde gereğince de poliçenin teslimi mukabilinde gidip alınması lazımdır. TTK. 1265 ve 1267. maddeleri gereğince de poliçeyi götürüp sigortalıya ikametgahında verme borcu da sigorta şirketine aittir. Bu suretle, sigorta sözleşmesi akdetildikten sonra sigorta şirketine düşen bir vecibe vardır; poliçeyi sigortalıya götürmek ve primi de sigortalının ikametgahında tahsil etmek.

TTK. 1295/2. maddesine göre ise sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksitin ödendiği tarihten itibaren başlar. Sigorta sözleşmesinin tekemmül etmiş olmasına rağmen prim ödenmeden sigorta şirketinin sorumluluğunun başlamıyacağına ilişkin bir hüküm sigorta şirketinin yararına ve sigortalı aleyhine oldukça ağır bir hükümdür. Çünkü bu zaman zarfında sigorta şirketi prim alacaklısı olarak kaldığı halde tazminatla sorumlu bulunmamaktadır. (Picard, M- Besson, A: Des Assurences Terrestres en Droit Français, 1950, sh. 86). Kanun koyucu buna karşılık ve sigortalıyı korumak amacıyla poliçeyi götürüp verme ve primi tahsil etme mükellefiyetini sigorta şirketine yüklemiş ve bu vecibesini TTK. 1267 maddesindeki şekilde ve sürede yerine getirmiyen sigortacıyı, sigortalının uğrıyacağı zararı tazmin etmekle sorumlu tutmuştur. Sigortalının bu madde gereğince istiyebileceği tazminat menfi veya müsbet zarar olabilir (Prof. Ali Bozer, Sigorta Hukuku 1965, sh. 140, Prof. Ali Bozer, Sigorta Hukuku, 1981 sh. 57; Prof. Ali Bozer, Mal Sigortalarında Aktin Yürürlük Tarihini ve Sigortacının Mesuliyetinin Başlangıcını tayin eden Sigorta Mukavelesi Hükümleri, Batider, 1961, C. I. Sayı, sh. 219). Sigortalının menfi veya müsbet zarar istiyebilmesi için ihtarname keşide etmesine ve mehil verilmesine de gerek yoktur. (Prof. Ali Bozer, a.g. eserler, sh. 140, 57). Ancak istenebilecek müsbet zarar sigorta menfaatini aşamaz. (Prof. Ali Bozer, a.g. makale, sh. 219). Olayda da esasen sigorta menfaati talep edilmiştir.

Bu açıklamalardan sigorta poliçesini sigortalıya götürüp vermiyen ve primi sigortalının ikametgahında tahsil etmiyen sigorta şirketinin, sigortalının zararını tazmin etmekle yükümlü olduğu anlaşılmaktadır.

Davalı sigorta şirketi, primi tahsil ve poliçeyi teslim için birkaç defa sigortalının ikametgahına gidildiğini ve fakat davacı sigortalının poliçeyi almadığı gibi primi de ödemediğini savunmuş, bu hususta tanık dinletmiş ve bu suretle TTK. 1257. maddesindeki sorumluluktan kurtulmak istemiştir.

TTK. 1267. maddesi gereğince poliçeyi sigortalıya vermek ve 1296. maddedeki primin sigortalının ikametgahında tahsil edilmesi istendiği halde sigortalının poliçeyi almadığı ve primi de ödemediği hususları tanıkla ispat edilebilir mi, diğer bir deyimle nasıl ispat edilmelidir.

Sigorta sözleşmesi taraflara esas itibariyle tek bir vecibe yüklemektedir. Sigortalı prim ödemekle, sigortacı da, riskin gerçekleşmesi halinde, tazminat ödemekle yükümlüdürler. Ancak işbu sigorta sözleşmesi içinde ikinci derecede mükellefiyetler de vardır. Sigorta şirketi bakımından bu ikinci derecede mükellefiyetler poliçeyi sigortalıya vermek (TTK. 1267) ve primi gidip sigortalının ikametgahında kendisinin talep ve tahsil etmesidir. (TTK. 1296). İkinci derecede olmakla beraber bu mükellefiyetlerin belli bir önemi vardır. Nitekim kanun koyucu da, TTK. 1267. maddede, sigorta şirketini poliçeyi götürüp sigortalıya vermeğe mecbur tutmuş, bu mecburiyete uyulmaması halinde de sigortacıyı vermeğe mecbur tutmuş, bu mecburiyete uyulmaması halinde de sigortacıyı tazminatla sorumlu tutmuştur. O halde bu kadar önemli bir sonuç doğuracak bir yasal mükellefiyetin ispatı nasıl olmalıdır?

Bir kere davacı sigortacı olup, tacirdir. Davalının da tacir olduğu ve ticarethanesindeki eşyayı sigorta ettiği anlaşılmaktadır. Sigortalının primi, istenmesine rağmen ödenmemesi, bu borcundan temerrüt etmesi demektir. Tacirler arasında temerrüt durumu ise TTK. 20/3. maddesi hükmü gereğince, ancak ihbar veya ihtar yapılmasıyla ve bunun da noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılmış olmasıyla ispat edilebilir.

Diğer yandan TTK. 1297/1. maddesi ayrıca özel bir hüküm getirmiş, primin ödenmemesi, prim ödenmesinde sigortalının temerrüt etmesi halinde sigortacının bir ihtarname veya taahhütlü mektup göndererek bir ay mehil vermesi gerektiğini belirtmiştir. "Bu ihtarnameyi göndermemiş olan sigortacı, tediyenin talep edildiğini ve fakat sigorta ettirenin borcunu ödemediğini ispat imkanından mahrum kalır." (Prof. Ali Bozer. a.g. makale, Batider, sh. 223). O halde bu yasal hükümler karşısında temerrüdün şahitle ispatının olanaksız olduğunun kabulü gerekir.

Kaldıki olayda tanık dinlenmesine olanak tanımak TTK. 1267. maddesini hükmünden düşünmük ve sigorta şirketlerini bu maddede öngörülen tazminatı ödemekten her zaman için kurtarmak sonucunu doğurur; çünkü sigorta şirketleri daima kendi adamlarını bu konuda tanık gösterebilirler. Nitekim, olayda da, bu konuda dinlenen tanık C.E. davalı sigorta şirketinde ve yangın servisinde memur, diğer tanık M.O. aynı şirkette tahsildardır. Bunların çalıştıkları şirketin aleyhine tanıklık yapacaklarının kabulü hayatın olağan akışına aykırı düşer.

Denebilirki davacı, sigorta değerinin tazminini istemiş, TTK 1267. maddesine dayanarak zarar karşılığı bir tazminat istememiştir. Davacı dava dilekçesinde bütün olayları zikretmiş, prim ödemediğini de bildirmiş ve buna rağmen davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğunu ileri sürerek tazminat istemiştir. Yargıtay Büyük İçtihadı Birleştirme Kurulunun 4.6.1958 gün ve 15/6 sayılı kararı gereğince de hakim ".. tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve neticei taleple bağlı olup dayandıkları kanun hükümleriyle ve onların hukuki tavsifleriyle bağlı olmadığı ve kanunları res'en tatbik ile mükellef olduğu.." cihetle olaya uygulanacak maddeyi bulup uygulamak hakime düşen bir görev olduğu cihetle olaya TTK. 1267. maddesinin uygulanmasına bir hukuki engel bulunmadığı gibi aksine bu maddenin uygulanması anılan İBK? gereğince ve yasal bir zorunluktur.

Olayda sigorta sözleşmesi 14.9.1978 tarihinde tekemmül etmiş, yangın da 30.9.1978 gününde olmuştur. Aradaki süre çok uzun bir süre değildir. Esasen davalı sigortacı da çok süre geçtiğini ve sorumluluktan kurtulduğunu da savunmamıştır.

Bu neden ve gerekçelerle hükmün onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk bozma kararına karşıyım.
Old 01-11-2010, 21:13   #3
Malik Eskişehirli

 
Varsayılan

Sn. Av. Alperdoğan,
Sigortalının Poliçe Primini Ödemeye Başlamış veya Ödemiş Olması Teminatın ( Poliçenin ) Yürürlüğe Girmesi İçin Yeterli. Müvekkilinizin ( Hal Böyle Olunca Çıkış Yolu Aranmak Üzere )İmza Atmadım Yaklaşımı Konuyu Esas Noktasından Uzaklaştırıyor. Nitekim, Yukarıdaki Yanıtın Verilmiş Olmasından Bunu Anlayabiliyoruz. Esasa Gelecek Olursak; Poliçe Özel Şartı ( Kloz ) TTK Hükümlerinden Önceliklidir. O Nedenle, Sigortacının İleri Sürdüğü İstisna Karşısında Tazminat Talep Hakkınızın Bulunduğu Söylenemeyecektir.

Ancak,Raporu Ben Yazsaydım Kanaatim ( Anlatımınıza Göre /
Sigortalı Lehine ) İki Noktada Toplanırdı. Şöyleki;

1. Bilgilendirme Formu Sigortalı Tarafından İmzalanmamış İse; TAZMİNATIN ÖDENMESİ GEREKECEĞİ,


Form İmzalanmış İse:

2. Güvenlik Önlemleri Nedeniyle Prim Tenzili Yapılmışsa ( Ki Genelde Yapılmaz,Fakat Güvenlik Önlemi İstenir )
Alınması Gereken Primle Alınan Prim Oranına Göre Hasardan Tenzil ( Hesap Tablosu ) Sonucu; PROPORSİYONLU TAZMİNATIN ÖDENEBİLECEĞİ,

(*)Güvenlik Önlem İndirim Ortalaması (Prim - % 10 Gibidir)

Şeklinde Olabilirdi.
İyi Çalışmalar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
hırsızlık durumunda sigorta şirketinin ödemesi gereken tutar nedir a.lawyer Meslektaşların Soruları 1 16-04-2010 19:17
sigorta poliçesinin bedeli davası ve hasarlı aracın sigorta ettiren tarafından satışı dilek öz Meslektaşların Soruları 10 03-11-2009 09:55
Kasko Sigorta poliçesi kapsamı, hırsızlık mı değil mi? Avukat Canip Kazan Meslektaşların Soruları 8 30-12-2007 12:02
Kasko sigorta - hırsızlıktan sonra sigorta bedelinin arttırılması ahmetyılmaz Meslektaşların Soruları 1 10-12-2007 20:15
2003 Sigorta Primleri/Avukat Topluluk Sigorta Servisi Av.Habibe YILMAZ KAYAR Adliye Duvarı 0 22-05-2003 15:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04074311 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.