Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kıdem tazminatı davası ( bilirkişinin kanaat bildirmesi )

Yanıt
Old 26-10-2010, 14:54   #1
Av.OnurERSEN

 
Varsayılan Kıdem tazminatı davası ( bilirkişinin kanaat bildirmesi )

Müvekkil işçi tarfik kazası geçirdiği ve bu sürede işine gidemeyeceğini işverene bildirdiği için, işveren tarafından üstsüte 3 gün mazeretsiz işe gelmediğinden bahisle tutanak tutularak iş sözleşmesi feshedilmiştir.
Dosya kıdem tazminat miktarının tespiti için bilirkişiye gönderilmiş olup, bilirkişi verdiği raporda haklı fesih bulunduğu yönünde kanaat bildirmiştir.
1- Bilirkişinin böyle bir kanaat bilrdirme hakkı varmı ( yoksa mümkünse yargıtay kararı rica ediyorum )
2- Karakol ve hastane kayıtlarında kaza geçirdiği ve ayağının alçıya alındığı sabit olan müvekkilimin başkaca bir delile ihtiyacı olurmu ( karşı taraf 5 tane tanık dinletti, biz ise sadece 1 tane dinletebildik )

Yardımlarınız için teşekkürler...
Old 26-10-2010, 15:00   #2
av.suleyman

 
Varsayılan

Hastaneden tutanak tutulan günler için işe gelemeyeceğine dair rapor alınmış ise fesih haklı sebebe dayanmıyor demektir. Bilirkişiler kanaat bildiriyorlar maalesef ama raporların mahkeme için bağlayıcılığı olmadığından bu durum yapacak bir şey yok. diye düşünüyorum.
Old 26-10-2010, 15:05   #3
Atahun

 
Varsayılan

Sayın OnurERSEN ;

İşverenin devamsızlıktan dolayı tuttuğu tutanakta eğer devamsızlığın ilk günü kazanın yapıldığı güne denk geliyorsa ve işçiye o gün hastanede ve karakolda bu kazayla ilgili işlem yapılmışsa -ki, yapıldığını ifade etmişsiniz, haklı nedenle fesih olarak değerlendirilemeyeceği kanaatindeyim. İşçinin işe gelmediği günlerin nedeni iyice araştırılmadan devamsızlıktan dolayı iş akdinin fesih edilmesi hukuka aykırıdır diye düşünüyorum.

Ayrıca başkaca delile ihtiyacınızın olmayacağı kanaatindeyim.
Old 26-10-2010, 15:11   #4
Atahun

 
Varsayılan

Kaldı ki, işverenin devamsızlıktan dolayı işçiye yapacağı bir tebligatla, işe neden gelmediğini yazılı olarak sorması gerekir.
Old 26-10-2010, 22:03   #5
BALDIRAN

 
Varsayılan

Sn.Atahun'a katılıyorum. İşcinin devamsızlığı mücbir sebebe dayanıyorsa,bu fesih haklı sayılamaz, hastane kayıtları, karakol tutanakları yeterlidir.Saygılar
Old 27-10-2010, 10:56   #6
avukatkenan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.OnurERSEN
Müvekkil işçi tarfik kazası geçirdiği ve bu sürede işine gidemeyeceğini işverene bildirdiği için, işveren tarafından üstsüte 3 gün mazeretsiz işe gelmediğinden bahisle tutanak tutularak iş sözleşmesi feshedilmiştir.
Dosya kıdem tazminat miktarının tespiti için bilirkişiye gönderilmiş olup, bilirkişi verdiği raporda haklı fesih bulunduğu yönünde kanaat bildirmiştir.
1- Bilirkişinin böyle bir kanaat bilrdirme hakkı varmı ( yoksa mümkünse yargıtay kararı rica ediyorum )
2- Karakol ve hastane kayıtlarında kaza geçirdiği ve ayağının alçıya alındığı sabit olan müvekkilimin başkaca bir delile ihtiyacı olurmu ( karşı taraf 5 tane tanık dinletti, biz ise sadece 1 tane dinletebildik )

Yardımlarınız için teşekkürler...
Sayın meslektaşım ben meseleye bilirkişinin verdiği raporda haklı fesih bulunduğu yönündeki kanaati yönünden yaklaşmak istiyorum. HUMK'da da düzenlendiği üzere hakimin bilirkişi raporlarına bağlı olmadığı gibi hukuki konularda da bilirkişiye başvurulması doğru değildir. Ancak ne acıdır ki çoğu tazminat dosyalarında hesap için hukukçu bilirkişiye üstelik aynı hakimlerin çoğu taleplerini kendi davasında reddetmesine rağmen yine de avukat olan hukukçulara gönderilmesi hangi hukuk mantığı ve düzenıyle açıklanabilir anlayabilmiş değilim. Yargıtay kararı bulamadım ancak hukukçu bilirkişi de olsa bilirkişinin kendini hakimin yerine koyarak iş akdinin haklı ya da haksız olarak feshedildiğini değerlendirme yetkisi bulunmamaktadır. Zİra bilirkişi yalnızca işçinin haketmiş olduğu kıdem ve diğer alacakları hesaplamakla yükümlüdür. Bilirkişi kendini hakim yerine koyamaz, delilleri değerlendiremez, yorum yada kanaat de bulunamaz..Bu HUMK'da da açıkça belirtilmektedir. Bence bilirkişi rapruna itiraz edin.Yerel mahkeme olmasa da yargıtayda dosyanız bozulacaktır sizin lehinize saygılar...
Old 27-10-2010, 10:57   #7
ncoban

 
Varsayılan

Bilirkişinin öncelikle feshin haklı olup olmadığına kanaat getirmesi gerekiyor ki devamında işçinin alacaklarının olup olmadığına da kanaat getirsin ve varsa işçilik alacaklarını hesaplasın.Ancak sayın Atahun'un da dediği gibi işçinin mazeretsiz olarak işe gelmemesi halinde işverenin noterden işçiye bir ihtarname çekip işe gelmemesindeki mazeretlerini kendisine ihtarnamede belirlediği süre içerisinde sunmasını,sunmadığı takdirde iş akdini haklı olarak feshedeceğini bildirmesi gerekir.Müvekkiliniz gelmediği günler için hastanede olduğuna dair br raporu işverene sunduğu takdirde işverenin iş akdini fesih haklı olmaz.
Old 27-10-2010, 11:00   #8
avukatkenan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ncoban
Bilirkişinin öncelikle feshin haklı olup olmadığına kanaat getirmesi gerekiyor ki devamında işçinin alacaklarının olup olmadığına da kanaat getirsin ve varsa işçilik alacaklarını hesaplasın.Ancak sayın Atahun'un da dediği gibi işçinin mazeretsiz olarak işe gelmemesi halinde işverenin noterden işçiye bir ihtarname çekip işe gelmemesindeki mazeretlerini kendisine ihtarnamede belirlediği süre içerisinde sunmasını,sunmadığı takdirde iş akdini haklı olarak feshedeceğini bildirmesi gerekir.Müvekkiliniz gelmediği günler için hastanede olduğuna dair br raporu işverene sunduğu takdirde işverenin iş akdini fesih haklı olmaz.

Sayın Ncoban bilrikişinin feshin haklı ya da haksız olduğuna kanaat getirmesi ve buna göre değerlendirmesi gerektiğini neye dayanarak söylüyorsunuz merak ettim biraz açarmısınız..
Old 27-10-2010, 11:05   #9
avukatkenan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukatkenan
Sayın Ncoban bilrikişinin feshin haklı ya da haksız olduğuna kanaat getirmesi ve buna göre değerlendirmesi gerektiğini neye dayanarak söylüyorsunuz merak ettim biraz açarmısınız..

bu kararı incelemenizi tavsiye ederim.kolay gelsin

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2003/9-12
Karar: 2003/55
Karar Tarihi: 05.02.2003

...

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275 ve devamı maddelerinde, çözümü hakim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurulacağı, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan hallerde bilirkişi dinlenemeyeceği, hakimin bilirkişi raporu ile bağlı olmadığı belirtilmiştir. Bu bağlamda, bilirkişinin delilleri takdir yetkisinin bulunmadığı, delillerin takdir yetkisinin yalnız hakime ait olduğu, bilirkişinin sadece mahkemece tespit edilmiş olan maddi vakalar hakkında görüş bildirebileceği açıktır.

Somut olayda bilirkişi, tanıkların kesin beyanda bulunmadıklarını, beyanların işvereni bağlayıcı nitelikte olmadığı gerekçesiyle davacının ikramiye alacağı bulunmadığını bildirmiş ve mahkemece bu rapora dayanılarak ikramiye alacağı talebi reddedilmiştir.

Ne var ki, delillerin takdiri mahkemeye ait olup, bilirkişinin kendisine verilen görevi aşarak delilleri değerlendirmesi ve buna göre rapor düzenlemesi yukarıda açıklanan kanun hükümlerine aykırı olduğu gibi, hukuki bir sonuç da doğurmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin, davacı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi nedeniyle davalı yararına, usulü. kazanılmış hak oluştuğu yönündeki direnmesi isabetsizdir.
Old 27-10-2010, 11:06   #10
ncoban

 
Varsayılan

Ben elime gelen bilirkişi raporlarına dayanarak söylüyorum.Şöyle ki;sonuç itibari ile mahkeme dosyaya bilirkişiye işçilik alacaklarını hesaplaması için gönderiyor;ancak bunun yanı sıra en başta feshin haklı olup olmadığına da kanaat getirmesi için dosyayı bilirkişiye tevdii etmiyor mu?Çünkü bilirkişinin işçinin alacaklarının hesaplayabilmesi için öncelikle feshin haklı olup olmadığına kanaat getirmesi gerekiyor.Feshin haksız olduğuna kanaat getirdiği takdirde zaten hesap yapmasına gerek yoktur ki.Ha yasal bir dayanak soruyorsanız tabii ki yok,ben kendi fikrimi paylaşıyorum sadece.
Old 27-10-2010, 11:08   #11
ncoban

 
Varsayılan

Bilirkişiler sizin sunduğunuz karardaki bir dosya ile karşılaştığı takdirde yani beyanların bağlayıcı olmadığına kanaat getirdiği takdirde bu konuda Yargıtay kararları da sunuyorlar neden olduğuna dair.Yani en azından bizim burdakiler öyle yapıyor ve Yargıtay da bilirkişi raporunu onaylıyor.
Old 27-10-2010, 11:11   #12
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Feshin haklı olup olmadığı noktasında kanaatin bildirilmesi ile birlikte mahkemenin bu konuda farklı düşünce de olma ihtimali nedeniyle(örneğin feshin haksız olması)yine de alacak kalemlerinin ayrı ayrı hesaplanmasının gerektiğini düşünüyorum.
Old 27-10-2010, 11:13   #13
avukatkenan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ncoban
Bilirkişiler sizin sunduğunuz karardaki bir dosya ile karşılaştığı takdirde yani beyanların bağlayıcı olmadığına kanaat getirdiği takdirde bu konuda Yargıtay kararları da sunuyorlar neden olduğuna dair.Yani en azından bizim burdakiler öyle yapıyor ve Yargıtay da bilirkişi raporunu onaylıyor.

Sizin söyleminizden ben şunu anlıyorum..yani feshin haksız olduğuna yani işçinin haksız olduğuna kanaat getiren bir bilirkişi "ben hesaplamıyorum kardeşim bu işçinin zaten alacağı yok çünkü haksız olarak işi bırakmış ya da işveren haklı olarak işten çıkarmış tazminat hakkı yoktur"..bumudur sayın meslektaşım
Old 27-10-2010, 11:16   #14
ncoban

 
Varsayılan

benim gördüğüm kadarı ile genel olarak yapılan budur evet,ancak benim şahsi kanaatim olmakla birlikte bu durumun yanlış olduğunu düşünmüyorum ben.Mahkeme zaten bilirkişinin tersi bir kanaatte ise raporun tersine bir karar verir yada ek rapor için tekrar gönderir.
Old 27-10-2010, 11:18   #15
avukatkenan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ncoban
benim gördüğüm kadarı ile genel olarak yapılan budur evet,ancak benim şahsi kanaatim olmakla birlikte bu durumun yanlış olduğunu düşünmüyorum ben.Mahkeme zaten bilirkişinin tersi bir kanaatte ise raporun tersine bir karar verir yada ek rapor için tekrar gönderir.

Şahsi kanaatinize sonsuz saygım olmakla birlikte ben size katılamıyorum ve yukarıdaki açıklamam doğrultusunda verilen bir bilirkişi raporu mevcutsa elinizde mutlaka görmek istediğimi hukuk dünyası adına merakla beklediğimi acıyla da olsa bekliyorum..
Old 27-10-2010, 11:22   #16
ncoban

 
Varsayılan

Elimde şu an mevcut olmamakla birlikte size mahkeme dosyalarında gördüğümü ve bu raporların da Yargıtay tarafından da onandığını söyleyebilirim.
Old 27-10-2010, 11:44   #17
avukatkenan

 
Varsayılan

[quote=ncoban]Elimde şu an mevcut olmamakla birlikte size mahkeme dosyalarında gördüğümü ve bu raporların da Yargıtay tarafından da onandığını söyleyebilirim.

Sayın meslektaşım böyle birşeyin yapılıyor olması ve sizin bunu kabullenmiş olmanız benim şahsi kanaatimce her ne kadar size doğru gelse de hukuki dayanaktan yoksun ve reddedilmesi gereken bir durumdur. Bilirkişiler raporlarında her ne kadar yanlış da olsa kanaatlerini belirtmekteler evet ama devamında ihtimallaere göre de tazminat hesabını yapmaktalar..ama sizin dediğiniz şekilde gerçekleştiğini bir hukukçu olarak kabullenmek istemiyorum.. Saygıdeğer büyüklerimizin, üstatlarımızın bu konudaki görüşlerini merakla bekliyorum..iyi günler dilerim
Old 27-10-2010, 12:14   #18
ncoban

 
Varsayılan

Aslında bence bu konudaki en güzel tavsiyeyi sayın Av.Ömeroğlu verdi.Dediği gibi bilirkişiler feshin haksız olduğuna kanaat getirmiş olsalar da mahkemenin aksi kanaate varma ihtimaline binaen yine de hesaplama yapmalılar.Herhalde bizim için de en güzel çözüm yolu budur
Old 27-10-2010, 12:23   #19
avukatkenan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ncoban
Aslında bence bu konudaki en güzel tavsiyeyi sayın Av.Ömeroğlu verdi.Dediği gibi bilirkişiler feshin haksız olduğuna kanaat getirmiş olsalar da mahkemenin aksi kanaate varma ihtimaline binaen yine de hesaplama yapmalılar.Herhalde bizim için de en güzel çözüm yolu budur

Aslında bizim için en iyisi bilirkişilerin sadece hesaplama yapmaları ama adamları hukukçu bilirkişi olarak yetkilendirirsen o da kanaatte de bulunur mütalaa da verir kalem de kırarDD
Old 27-10-2010, 14:02   #20
v. Aynur

 
Varsayılan

Sayın avukatkenan,
Söylediklerinize aynen katılıyorum.Son dönemlerde bilirkişiler neredeyse hakim yerine geçip karar verecekler. Dosyalarda hemen hemen her meslektaşımızın başına geliyordur böyle durumlar. Olayımızda hakim bilirkişiden işçi alacakları konusunda rapor istemişse , bilirkişinin bu alacak kalemleri üzerinde hesap yapıp göndermesi gerekir. Zaten iş aktinin haklı nedenle feshi konusunda karar verecek olan mahkemenin kendisidir bence bilirkişi değildir. Şayet mahkeme iş aktinin haklı nedenle feshine karar vermiş olsa idi hiç hesap işine girmez ve davanın reddine karar verirdi diye düşünüyorum. İyi çalışmalar.
Old 27-10-2010, 16:02   #21
thalassa

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım,
İş mahkemelerinde bilirkişilik yapıyorum şimdiye kadar hiçbir şekilde şahsi fikrimi raporlarda belirtmedim. Sayın avukatkenan söylediklerinize aynen bende katılıyorum.Bilirkişilerin davanın esası hakkında kanaat getirmesi kesinlikle doğru değildir.Bende kendi raporlarımda mahkemenin işçinin alacağının olduğu kanaatinde varır ise diye şerh düşüyorum hatta bazen tercihli rapor hazırlıyorum. Diğer türlü bir raporla da henüz karşılaşmadım.
Herkese iyi çalışmalar diliyorum.
Old 29-10-2010, 17:19   #22
ncoban

 
Varsayılan

Bilirkisiler raporlarında manevi tazminat konusunda bir hesaplama yapabilirler mi?
Old 29-10-2010, 20:40   #23
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın ncoban,
Başka bir forumdan hatırladığım kadarıyla (hatalıysam lütfen düzeltiniz) bilirkişilik (de) yapmaktasınız. Aşağıdaki ifadelerinizin bir "hukukçu" için çok talihsiz beyanlar olduğunu düşünüyorum

Alıntı:
Yazan ncoban
Bilirkişinin öncelikle feshin haklı olup olmadığına kanaat getirmesi gerekiyor ki devamında işçinin alacaklarının olup olmadığına da kanaat getirsin ve varsa işçilik alacaklarını hesaplasın...

Alıntı:
Yazan ncoban
Ben elime gelen bilirkişi raporlarına dayanarak söylüyorum. Şöyle ki;sonuç itibari ile mahkeme dosyaya bilirkişiye işçilik alacaklarını hesaplaması için gönderiyor;ancak bunun yanı sıra en başta feshin haklı olup olmadığına da kanaat getirmesi için dosyayı bilirkişiye tevdii etmiyor mu? Çünkü bilirkişinin işçinin alacaklarının hesaplayabilmesi için öncelikle feshin haklı olup olmadığına kanaat getirmesi gerekiyor. Feshin haksız olduğuna kanaat getirdiği takdirde zaten hesap yapmasına gerek yoktur ki. Ha yasal bir dayanak soruyorsanız tabii ki yok, ben kendi fikrimi paylaşıyorum sadece.

Alıntı:
Yazan ncoban
benim gördüğüm kadarı ile genel olarak yapılan budur evet, ancak benim şahsi kanaatim olmakla birlikte bu durumun yanlış olduğunu düşünmüyorum ben. Mahkeme zaten bilirkişinin tersi bir kanaatte ise raporun tersine bir karar verir ya da ek rapor için tekrar gönderir.

Mahkeme, tabii ki bilirkişiye "feshin haklı olup olmadığını" sormuyor. Bilirkişinin de bu hususta görüş bildirmesi gibi bir yetkisi bulunmamaktadır.
* Feshin haklı olup olmadığı hususu özel ve teknik bir bilgi midir? 4857 S.K. daki fesih hallerini irdeleyip dosyadaki delillerle beraber değerlendirip YASAYI UYGULAYACAK ve BU MEYANDA KARAR VERECEK OLAN BİLİRKİŞİ MİDİR? Ne münasebet??? (HUMK m.275)

* Hakim, dosyayı bilirkişiye tevdi ediyor ve diyor ki; "UZMANLIK ALANINA GİREN KONUDA, ÖZEL VE TEKNİK BİLGİNLE SADECE VE SADECE HESABI ÇIKARMANI istiyorum (HUMK m.279: "Hakim iki tarafın ifadesini istimadan sonra ehlivukufa sorulacak sualleri tayin eder..."). Fesih haklı mı değil mi; zamanaşımı maddelerini uygulamam gerekir mi gerekmez mi; hangi faize hükmedeceğim; istemden fazlaya hükmedebilir miyim hükmedemez miyim...bunları ben değerlendireceğim."

* Belirttiğiniz ve yanlış olduğunu düşünmediğiniz bu hususlar, (tabii ki) "hukuken" kabul edilemez ve doğru değil.

Buyrun yasal dayanak ve yasanın uygulandığı kararlar:

HUMK m.275: "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez."

Başka bir forumda da belirttiğim üzere: İlgili maddeyle amaçlanan hak arayan vatandaşın pahalı yargılama yapılmasından korunması olduğu gibi; HAKİMLİK MESLEĞİNİN NİTELİĞİNİN DE KORUNMASIDIR.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 06.05.2008 T., Esas: 2008/15391, Karar: 2008/11595: "Mahkemece, deliller toplanmış ve İş Hukuku kürsüsünden bir öğretim görevlisi bir bilirkişiden rapor alınması için... HUMK'nun 275. maddesinde, çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verileceği, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bir bilgi ile çözümü mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemeyeceği kurala bağlanmıştır. Temyize konu davada, toplu iş sözleşmesine konulan hükümlerin emredici yasalara aykırı olduğunun tespiti ile geçersizliği yönünde bir karar verilmesi de istekler arasındadır. Böyle olunca çözümü genel hukuki bilgiyi gerektiren bu konu da bilirkişiye başvurulması yasal değildir."

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 13.10.2008 T., Esas: 2008/34079, Karar: 2008/26691: "Her şeyden önce, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275. maddesinde belirtildiği gibi, mahkeme çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin görüşüne başvurabilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Somut uyuşmazlıkta mahkeme hakiminin genel hukuk bilgisi ile çözümlenmesi mümkün olan feshin haklı, geçerli veya sendikal nedene dayanıp dayanmadığı konusunda bilirkişiden rapor alması anılan usul kuralına aykırıdır..."

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 04.03.2008 T., Esas: 2007/26103, Karar: 2008/3435: "...Mahkemece iş müfettişinden alınan rapora itibar edilerek, davacı hakkındaki suçlamaların soyut suçlamalar olmaktan öteye geçmediği, somut delillerle kanıtlanmadığı, davacının davranışlarının işyerinde üretim ve iş ilişkisi sürecine etkide bulunmadığı, feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Belirtmek gerekir ki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275. maddesinde belirtildiği gibi, mahkeme çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin görüşüne başvurabilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Somut uyuşmazlıkta mahkeme hakiminin genel hukuk bilgisi ile çözümlenmesi mümkün olan davacının davranışlarından kaynaklanan haklı ya da geçerli nedenle iş sözleşmesinin feshi konusunda iş müfettişi bilirkişiden rapor alınması anılan usul kuralına aykırıdır..."

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 14.07.2008 T., Esas: 2007/42699, Karar: 2008/20145: "Mahkemece, hukukçu bilirkişiden alınan rapora itibar edilerek, feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Önemle belirtmek gerekir ki, Anayasanın 141. maddesinde, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı açıklanmış, aynı zorunluluk HUMK.nun 388. maddesinde de düzenleme altına alınmıştır. Anılan yasal düzenlemede yargıcın, uyuşmazlık konusu olan olay hakkında tüm kanıtları toplaması, tartışması, bu kanıtlardan hangilerine değer vermediğinin nedeni, hangilerini üstün tuttuğunun dayanaklarını değerlendirdikten sonra bir sonuca varmasının zorunlu ve gerekli olduğu vurgulanmıştır. Böyle bir yöntemin izlenmesi durumunda ancak kararın gerekçeli olduğunun kabul edilebileceği sonucuna varılabilir. Hükmü kuran yargıcın böyle bir yöntemi izlemesi halinde maddi olgularla hüküm fıkrası arasında bir bağlantı kurulmuş olabilecektir. Ayrıca gerekçe sayesinde kararın doğruluğu denetlenmiş ve davanın yanları tatmin ve inandırılmış olacaktır. Tüm bunlardan başka ve en önemlisi adil bir yargılamanın yapıldığı sonucuna varılacaktır.
Ayrıca, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 275. maddesinde belirtildiği gibi, mahkeme çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin görüşüne başvurabilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez.
Mahkemece gerekçesiz karar verilmesi ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken konuda bilirkişi incelemesine gidilmesi usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir..."

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 15.04.2004 T., Esas: 2003/15464, Karar: 2004/4985: "...Yukarıda anlatılan olayın gelişen bu yönü gözetildiğinde, davacının üyelikten çıkartılmasına gerekçe yapılan yönetim kurulu kararında geçen açıklamaların davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı sonucuna varılarak istemin tümden reddedilmesi gerekirken kısmen de olsa kabul edilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Diğer yandan; Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 275. maddesi uyarınca mahkeme, çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir; hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez.

SONUÇ : Somut olay, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilir niteliktedir. O nedenle bilirkişi düşüncesine başvurulması, maddeye açık aykırılık oluşturur. Yerel mahkemece, açıklanan düzenlemeye aykırı olarak bilirkişi görüşüne başvurulmuş olması da bozmayı gerektirmiştir."

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 10.11.2003 T., Esas: 2003/7864, Karar: 2003/13106: "... Hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan bir konuda (bir yazının kişilik hakkına saldırı oluşturup oluşturmadığı konusunda) HUMK'nun 275. maddesine aykırı olarak bilirkişiye başvurulması ve bilirkişi ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesi ayrıca bozmayı gerektirmiştir..."

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 04.11.2008 T., Esas: 2008/16023, Karar: 2008/19124: "HUMK. 'nun 275. maddesi, çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasını öngörmektedir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez.
Somut olayda bononun vade tarihinden takip tarihine kadar talep edilebilecek işlemiş faiz miktarının hesaplanması ve takip tarihinden sonrası için işleyecek faiz oranının belirlenmesi hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile ve basit bir hesaplama ile mümkün olup çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektirmemektedir..."

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 11.01.2010 T., Esas: 2008/8802, Karar: 2010/84: "...mahkemece bu konuda mesleği avukatlık olan bir bilirkişinin görüşüne dayanılarak hüküm kurulmuştur. Oysa taraflar arasındaki uyuşmazlık yukarıda da açıklandığı üzere bankacılık işlemlerinden kaynaklanmakta olup, bu hususta ne şekilde uzman olduğu anlaşılamayan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması doğru değildir..."

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 12.04.2001 T., Esas: 2001/12460, Karar: 2001/3690: "...Dava, yayın yoluyla kişilik hakkına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir...Öte yandan HMUK.nun 275. maddesine aykırı olarak, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan bir konuda bilirkişi incelemesi yaptırılması da benimseme biçimi yönünden de ayrıca bir bozma nedenidir."

(Örnekleri çoğaltmak mümkün; fakat yeterli olacağı kanaatiyle... )

Saygılar...
Old 29-10-2010, 21:41   #24
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım; burada özellikle görüşlerine saygı duymakla beraber Sayın Meslektaşım Nçoban'ın görüşlerine katılmaya imkan görememekteyim. Şöyle ki;
Bilindiği üzere bilirkişiler hukuki mütalaada bulunamazlar, sadece teknik mütalaada bulunabilirler. Ancak ne yazık ki, uygulamada bilirkişilerin hukuki mütalaada bulunduklarını; hatta mahkeme kararı gibi rapor düzenlediklerini görmekteyiz.
Sayın nçoban, bilirkişilerin feshin haklı olup olmadığı konusunda görüş belirttikten sonra gerekirse kıdem tazminatı hesaplamaları gerektiğini belirtmektedir. Ancak feshin haklı olup olmadığı tamamen hakimin tespit edeceği hukuki bir sorundur. Mahkeme bilirkişiden ne istemişse, bilirkişi sadece onu yapmakla yükümlü ve sınırlıdır. Fesih konusu bilirkişinin belirleyeceği bir konu değildir. Aksi takdirde, hakimlere ve mahkemelere gerek kalmaz, mahkemeler ve hakimler sadece karar verme aracı olarak düşünülürdü.
Olayımıza gelince, kanaatime göre fesih haksız olup, işçi kıdem tazminatını haketmektedir.
Old 20-12-2010, 12:07   #25
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Burada yazılanlar ve eklenen içtihatlar doğrultusunda ve karşılaştığım bir olaydan sonra, yukarıda bilirkişiler feshin haklı olup olmadığı noktasında görüşünü bildirmekle birlikte yine de mahkemenin aksi kanaatte olması ihtimali nedeniyle hesap yapmalı şeklindeki görüşümü -bilirkişi takdiri tamamen mahkemeye ait olan feshin hakılılığı haksızlığı noktasına hiç girmeden hesaplama yapıp raporunu vermeli şeklinde- değiştiriyorum:
Dosyada resmi kayda göre işçinin çalışma süresi 1 yıldan kısa ancak tanık beyanları arasında işverenin işçileri çalışmaya başladıktan yaklaşık üç ay sonra sigortaladığı şeklindeki beyanları(bu beyan mahkemece dikkate alınırsa kıdeme hak kazanılıyor) mevcut. İşçilik alacaklarının hesaplanması için dosyayı alan bilirkişi ilk raporunda kıdem tazminatını, çalışma süresinin 1 yıldan az olması nedeniyle hesaplamıyor.Buradan sonrası ilginç zira,rapora yukarıda yazılan görüşler parelelinde itirazımız üzerine ek rapor için dosya tekrar mahkemece kendisine verilen sayın bilirkişi adeta eski raporunda direniyor ve yine hesaplama yapmadan eski raporundaki gerekçeyle dosyayı mahkemeye iade ediyor.

Bunun üzerine bize de fazla söze gerek yok mu demek düşüyor yoksa üzerine bir iki kelam edilmeli mi takdirini sayın üyelere bırakıyorum!
Old 13-02-2011, 19:24   #26
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

01/10/2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu

Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller
m.266: "(1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz."

Gerekçesi:
Maddede yer alan düzenlemeyle, hâkimin, genel hayat tecrübeleri uyarınca sahip olunması gereken bilgilerle çözümleyeceği konularla, hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konular hakkında, bilirkişiye başvuramayacağı; ancak, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlarda, bilirkişiden yararlanabileceği açıkça hüküm altına alınmıştır.

Burada sözü edilen özel bilgiden maksat, hukuk bilimi dışında, belirli bir bilim dalının araştırıp ortaya koyduğu sonuçlara ilişkin bilgidir. Ancak, yer yer, hukukun spesifik alanlarına ilişkin hukukî bilginin de, özel bilgi kavramının kapsamı içerisinde mütalaa edilip bilirkişilik kurumunun kapısının aralanmaya çalışılması yönünde bir eğilimin belirmesi nedeniyle, 270 inci maddede, özel bilgiye işaret edilirken, açıkça, “hukuk bilimi dışında” şeklinde bir vurgu yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Teknik bilgi ile kastedilen ise fizik, kimya, matematik gibi, pozitif bilimlerin verilerini uygulamaya yeterli bilgidir. Yine, belirli bir işletme boyutunu aşan, genel nitelik kazanmış, yetkili kişi, kurum ve kurullarca tespit edilmiş olan teknik standartlar da, teknik bilgi kavramının kapsamı içerisinde yer alır.
Öte yandan, hukuk kurallarını re’sen araştırıp bulma ve olaya uygulama, zaten hâkimin işidir. Bu kural uyarınca, hukukî sorunların en yetkin bilirkişisi, hâkimin kendisidir. Sözü edilen kuralı öngören ve Tasarının 38 inci maddesinde yer alan “Hukukun uygulanması” başlıklı düzenleme de (1086 sayılı Kanun m.76, 1,c.), hâkimin hukukî sorunlarda, bilirkişiye başvurmasının mümkün olamayacağının bir başka kanıtını teşkil etmektedir. Yine, anılan kurala paralel olarak, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasında, hâkimin, Türk kanunlar ihtilâfı kurallarına göre, yetkili olan yabancı hukuku da re’sen uygulamakla ödevli olduğu hususu hükme bağlanmıştır. En genel çerçevede ise hukuka uygun olarak hüküm verme işinin, münhasıran hâkimin işi olduğuna, Anayasanın 138 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde açıkça işaret edilmiştir.

Bütün bunlar gözetildiğinde, Tasarının, hukukî sorunlarda hâkimin bilirkişiye başvuramayacağını öngören kuralının, Anayasanın 138 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde, Tasarının 38 inci maddesinde (1086 sayılı Kanunun 76 ncı maddesinin birinci cümlesinde) ve Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan düzenlemelerin, somut plânda bir uygulanma biçimi olduğu söylenebilir.

Ayrıca, Tasarının anılan hükmünde, mahkemenin, ya taraflardan birinin talebi üzerine ya da kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulmasına karar vereceği hususu da, açıkça hükme bağlanmıştır."

Bilirkişilik görevini kabulle yükümlü olanlar:
m.270: "(1) Aşağıda sayılmış olan kişi ya da kuruluşlar, bilirkişilik görevini kabulle yükümlüdürler:

a) Resmî bilirkişiler ile 268 inci maddede belirtilmiş bulunan listelerde yer almış olanlar.

b) Bilgisine başvurulacak konuyu bilmeksizin, meslek veya zanaatlarını icra etmesine olanak bulunmayanlar.

c) Bilgisine başvurulacak konu hakkında, meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olanlar.

(2) Bu kişiler, ancak tanıklıktan çekinme sebeplerine veya mahkemece kabul edilebilir diğer bir sebebe dayanarak, bilirkişilikten çekinebilirler."

Gerekçesinden:
"... Bu hüküm kapsamında, hukuk fakültesi öğretim elemanlarının düşünülmesi mümkün değildir. Çünkü bu Tasarı ile her türlü hukukî sorun açısından bilirkişiye başvurulması açık ve kesin dille yasaklanmıştır. Benimsenen sistem, hukukî sorunların en yetkin bilirkişisinin, hâkimin kendisi olduğu esası üzerine bina edilmiştir. Bu durum karşısında hukukî sorunlarda bilirkişiye başvurulamayacağına göre, hukuk fakültesi öğretim elemanlarının bilirkişi olarak görevlendirilmesinin ve görev yapmaya zorlanmasının bu bağlamda düşünülmesi zaten mümkün olamayacaktır..."

Bilirkişinin görev alanının belirlenmesi
m.273: "(1) Mahkeme, tarafların da görüşünü almak suretiyle bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında, aşağıda belirtilen hususlara yer vermek zorundadır:

a) İnceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenmesi.

b) Bilirkişinin cevaplaması gereken sorular.

c) Raporun verilme süresi.

(2) Bilirkişiye, görevlendirme yazısının ekinde, inceleyeceği şeyler, dizi pusulasına bağlı olarak ve gerekiyorsa mühürlü bir biçimde teslim edilir; ayrıca bu husus tutanakta gösterilir."

Gerekçesinden:
"...Uygulamada, bu hususlara gereken özen gösterilmemekte; son derece genel, soyut ve hatta hukukî konularda da görevlendirmeyi kapsar bir biçimde “dosyanın bilirkişiye tevdiine”, “dosya ve eklerinin bilirkişiye havalesine”, “tarafların iddia ve savunması karşısında bilirkişi görüşünün alınmasına” gibi ifadelerle, bilirkişiye başvurulmaktadır. Bu şekilde yapılan bir görevlendirme sonucunda, bilirkişi, görevinin ne olduğunu tam olarak bilemediği veya kavrayamadığı için, hâkime, ya hiç yardımcı olamamakta ya da işlevinin sınırlarını aşıp hukukî değerlendirmelere girişerek, gerçekte hükmü veren konumuna geçmektedir. Bu durum ise hâkimin, bilirkişi karşısında bağımsızlığını koruyamamasına; hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe takdir edeceği yönündeki düzenlemenin amacını ve işlevselliğini yitirmesine ve toplumda yargıya olan güvenin tümüyle sarsılıp, kararın fiilen bilirkişi tarafından verildiği yönündeki çarpık anlayışın yerleşmesine ve kökleşmesine neden olmaktadır. İşaret edilen sakınca nedeniyle, hâkim, dava dosyasına tümüyle egemen olduktan sonra, maddî sorunlarla hukukî sorunları kesin çizgileriyle birbirinden ayırmalı, hangi maddî vakıa veya vakıaların özel ve teknik bilgilere dayalı olarak aydınlatılmasını ya da tespit edilmesini istiyorsa, somut sorular hâlinde bu konudaki iradesini herhangi bir tereddüde mahal bırakmayacak bir biçimde bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararda açıklamalıdır. Raporun sağlıklı ve eksiksiz olmasının temini ile taraflarca yapılması muhtemel itirazların daha işin başında bertaraf edilmesi ve dolayısıyla usul ekonomisine uygunluğunun sağlanması açısından, inceleme konusu ile bilirkişiye yöneltilecek soruların tayini sürecinde, tarafların da görüşü alınmalıdır..."

Özellikle 273. maddenin gerekçesini -gelinen noktada- "gerekli" ve hukuk adına -en hafif şekilde ifade etmek gerekirse- "içler acısı" bulduğumu belirtmek isterim.

Saygılar...
Old 14-02-2011, 10:48   #27
Av. İlknur Sezgin Temel

 
Varsayılan

İletilerin tamamını okumadım, belki benim değineceğim konuya değinmiş meslektaşlarım olmuştur.
Diyeceğim şu ki "Hakimin hiç mi kabahati yok?"

Yarım düzine tanık dinlenmiş, örneğin fazla mesai konusunda. Her biri ayrı bir çalışma saati söylemiş. Burada hangi beyana göre karar verileceği, fazla çalışmanın günlük kaç saat üzerinden hesaplanması gerektiği tamamen hakimin takdirindedir. Hakimler bunu yapıyor mu peki? Hayır. Saat belirleme işini yani tanık beyanlarını değerlendirme işini tamamen bilirkişiye bırakıyorlar.

Kıdem tazminatı hesaplamalarında dosya bilirkişiye gitmişse bunun kesinlikle akdin işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olmasının ya da işverenin haklı sebep olmaksızın feshetmiş olmasının hakim tarafından kabulü ile gitmiş olması gerekir. Hakim ara kararında "kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı, kazandıysa ne kadar kazandığı" yönünde bir karar veriyorsa bilirkişinin yine delilleri takdir etmekten başka çaresi kalmıyor. Bu aşamada da terditli rapor vermesi gerekir diye düşünüyorum.

Değerli meslektaşlarım, bilirkişilerin delil takdir etmesine, bu şekilde sonuca giderek rapor tanzim etmesine ben de karşıyım, usule aykırı, ancak çoğunlukla bilirkişinin kendisine görev tevdi eden hakimin ara kararı sebebiyle tüm bunları yaptığını da unutmamak lazım.

Kaldı ki bilirkişi önünde net doneler olmuş olsa o raporu çok daha şevkle ve hızla yapacaktır. O doneleri hakim ortaya koymamışsa iş başa düşüyor ve hukuka aykırı raporlar düzenlenmek zorunda kalınıyor.

"şu şu hususun takdiri sayın mahkemeye aittir" yönlü ön rapor vermiş bilirkişilerle bazı mahkemeler çalışmak istemiyor ve takdir yetkisini devrettikleri başka bilirkişilerle yola devam etmeyi tercih ediyorlar. Böyle de bir durum var ortada.
Old 14-02-2011, 12:03   #28
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Hem yürürlükte olan ve hem de yürürlüğe girecek olan yasa gayet açık (diye düşünüyorum ). Dolayısıyla yasaya aykırı hareket eden hakim de olsa bilirkişi de olsa "kabahatli" İki yanlıştan bir doğru çıkmaz; çıkmıyor

Saygılar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İşe İade Davası , Kıdem, İhbar, Kötüniyet Tazminatı avkaanisildas Meslektaşların Soruları 4 10-03-2010 11:17
kıdem ve ihbar tazminatı hizmet tespit davası zamanşımı sektör_a Meslektaşların Soruları 5 05-05-2008 08:56
Hakimin kanaat bildirmesi tiyerianri Meslektaşların Soruları 10 24-12-2007 13:05
İşe iade davası - kıdem tazminatı farkı Mehtap Elbeyli Meslektaşların Soruları 3 06-12-2007 12:04
iş kazasından dolayı tazminat davası ve kıdem tazminatı avukat erdoğan Meslektaşların Soruları 2 28-09-2007 12:01


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09154892 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.