Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kredi kartları ve görevli mahkeme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-07-2009, 16:18   #1
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan Kredi kartları ve görevli mahkeme

Yetkili mahkeme ve merciler MADDE 44 – Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22 nci ve 23 üncü maddesi hükümleri uygulanır.
Kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır.


demektedir.


Yasanın 1. maddesinde kart hamilin tüketici olmasından bahsedilmetedir? Burada kart sahibinin tüketici olup/olmadığını nasıl anlayacağız?
Ayrıca 2. madde de kart çıkaran kuruluşların kart hamillerine karşı açtıkları davada HUMK hükümleri uygulanacaktır. Yani Tüketici Mahkemesi görevli olmayacaktır. Peki tüketici olan kart hamiline karşı açılacak davalarda hangi hüküm uygulanacaktır?


Kafam karıştı? Bankanın açacağı itirazın iptali davasında görevli mahkemede çelişki yaşanmaktadır. Konuyla ilgili içtihatları bekliyorum.


Teşekkürler.
Old 02-07-2009, 10:14   #2
m_argun

 
Varsayılan

Sayın Büyükavcı,

Aşağıda Yargıtay HGK'nın iki zıt kararı var. Ancak üstteki yeni tarihli. Bende yaklaşık 6 yıldır bir bankanın vekiliyim. Kredi kartı borçlarından kaynaklı itirazın iptali davalarını genel mahkemede açıyoruz. Aynı tereddütte daha önceden bende kaldığımda bankanın bölge müdürlüğünden görüş istedim genel mahkeme dediler. Ve hiçbir sorunla karşılaşmadım. Bu yüzden görevli mahkeme genel mahkemedir.




T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2007/19-50

K. 2007/50

T. 7.2.2007

İTİRAZIN İPTALİ ( Banka Kredi Kartı Borcundan Kaynaklanması ve Davacının Banka Olması Nedeniyle Görevli Mahkemenin Genel Mahkemeler Olduğu )

• BANKA KREDİ KARTI BORCUNDAN KAYNAKLANAN DAVA ( İtirazın İptali - Davacının Banka Olması Nedeniyle Görevli Mahkemenin Genel Mahkemeler Olduğu )

• GÖREV ( İtirazın İptali - Banka Kredi Kartı Borcundan Kaynaklanması ve Davacının Banka Olması Nedeniyle Görevli Mahkemenin Genel Mahkemeler Olduğu )

• İŞBÖLÜMÜ İLİŞKİSİ ( Asliye Hukuk Mahkemesi Davada Görevli ise de Bu Mahkeme İle Arasında İşbölümü İlişkisi Bulunan Asliye Ticaret Mahkemesine Usulünce Yapılmış İşbölümü İtirazı Bulunmadığından Davaya Asliye Ticaret Mahkemesince Bakılmaya Devam Olunacağı )

2004/m.67

5464/m.44

4077/m.22,23

ÖZET : Dava, 2004 sayılı İcra ve iflas Kanunu'nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava konusu uyuşmazlık banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır. Davacının banka olması nedeniyle 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 44. maddesi dikkate alındığında görevli mahkeme açıkça Genel Mahkemelerdir.
Dava değerine göre davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesinin ise de bu mahkeme ile arasında işbölümü ilişkisi bulunan Asliye Ticaret Mahkemesine usulünce yapılmış işbölümü itirazı da bulunmamakla davaya Asliye Ticaret Mahkemesince bakılmaya devam olunmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana Asliye 2.Ticaret Mahkemesince dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine dair verilen 28.02.2006 gün ve 2005/378-2006/61 sayılı kararın incelenmesi Davacı/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 28.06.2006 gün ve 4898-7064 sayılı ilamı ile;
( ... Davacı vekili, müvekkili banka ile davadışı Sabit Zile arasında akdedilen kredi sözleşmesinde davalının da kefil olarak yer aldığını, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle aleyhlerine başlanılan takibe davalı borçlunun itirazı sonucu takibin durduğunu belirterek itirazın iptali, takibin devamı ve %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, akdedilen kredi sözleşmesinin tüketici kredisi olduğunu bildirerek mahkemenin görevli bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece; davalı yanın tüketici sıfatına sahip olduğu gerekçesiyle uyuşmazlığın çözüm yerinin Adana Tüketici Mahkemesi olduğu belirtilerek dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı yanca temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.
Temyiz aşamasında 01.03.2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44. maddesinde "Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 22. ve 23. maddesi hükümlerinin kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her safhasında res'en dikkate alınması gerekir. Görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olmasının bir başka sonucu da görev konusunda taraflar için bir müktesep hakkın doğmayacağı ilkesidir. Nitekim 4.2.1959 tarihli ve 13/5 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında bu ilke çok açık ve kesin biçimde vurgulanmıştır. Bu nedenledir ki, sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişe etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmiş ise görevsizlik kararı verilmesi zorunludur.
Somut olayda davacının sıfatına göre, davanın genel mahkemede görülmesi gerektiğinden 5464 Sayılı Yasanın 44. maddesi uyarınca görevsizlik kararı verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, 2004 sayılı İcra ve iflas Kanunu'nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı banka ile dava dışı borçlu Sabit Z.arasında 10.06.2002 tarihinde düzenlenen kredili mevduat hesabı ( KMH ) sözleşmesinde davalı/borçlu Seyfi A.'nın garantör sıfatıyla imzası bulunmaktadır.
Adana 7.İcra Müdürlüğünün 2005/5425 sayılı takip dosyasında davacı/alacaklı banka asıl borçlu Sabit Z., garantör sıfatıyla imzası bulunan Seyfi A. ve Haydar Z. Aleyhine 23.06.2005 tarihinde ilamsız takibe girişerek 11.692.60 YTL asıl alacak 608.98 YIL işlemiş yıllık %75 faiz-13.06.2005 t.den itibaren- 30.45 YTL ®5.00 BSMV olmak üzere toplam 12.332.03 YTL alacak için takibe girişmiş; ödeme emri asıl borçlu ve diğer garantör Sabit Z. İle Haydar Z.'ye tebliğ edilememiş; garantör sıfatıyla sözleşmede imzası bulunan borçlu Seyfi A.'ya ise 04.07.2005 tarihinde bizzat tebliğ olunmuştur.
Seyfi A. vekili vasıtasıyla 06.07.2005 tarihinde itiraz ederek; takip ile ilgili borca itiraz etmiş; müvekkilinin alacaklı olduğunu iddia eden bankaya böyle bir borcunun olmadığını, ilgili kurumca Adana 3. Noterliğinden gönderilen 20.05.2005 tarihli ihtarnameye verdikleri cevapta borca dayanak gösterilen kredili mevduat hesabı sözleşmesinin müvekkilini taraf yapacak yasal şartları içermediğini, sözleşmedeki tarih, limit ve faiz oranının sonradan doldurulduğunu, hukuka aykırı hile ve haksız biçimde müvekkilinden tahsil imkanı sağlamak için böyle bir yönteme başvurulduğunu, 4077 sayılı Yasaya aykırı davranıldığını, açıkça bildirmelerine karşın bankaca müvekkili aleyhine takip başlatıldığını, borca dayanak gösterilen sözleşmenin BK.nun ilgili maddeleri ve ruhuna aykırı olduğunu, yasaya uygun şekilde düzenlenmiş bir sözleşme olmadığını, müvekkilinin sadece ll. sayfada tek bir imzası olup, diğer sayfalarda imzasının olmadığını, sözleşmenin limit ve tarih yazılan sayfasında müvekkilinin imzası olmadığını, imzası olmayan bu bölümlerden müvekkilinin sorumlu olmayacağını, takibin usul ve yasaya aykırı olduğunu, aleyhe yapılan takibin borçlu olmadıkları için ve borca itiraz ettiklerinden durdurulmasını istemiştir. İtiraz üzerine bu borçlu hakkındaki takibin durdurulmasına 06.07.2005 tarihinde karar verilmiş; 13.07.2005 tarihinde de aynı yönde karar oluşturulmuştur. Takip diğer borçlular yönünden devam etmektedir.
Takip dayanağı Kredili Mevduat Hesabı ( KMH ) Sözleşmesinde ilk sahifede 10.06.2002 tarihi ve 30030 hesap no, 20503677 müşteri no, 13.000.000.000 TL limit yazılı olup, İskarpine kaşesi ile üç adet imza, 10 sahifede müşteri Sabit Z. adres ve telefonları, ll. sahifede de davalı Seyfi A. ismi ve iki adet imza- ki adres bilgileri boş bırakılmış başkaca bilgi yoktur- ve garantör Haydar Z. adres, telefon ve imzaları ile yine aynı şirket -İskarpino kaşesi- ile bankanın onayı bulunmaktadır.
Davacı/alacaklı banka eldeki davayı 15.11.2005 tarihinde açarak itirazın iptali ile icra inkar tazminatı isteminde bulunmuştur. Açıklamalarında kullanılan kredinin şirket borçları için alındığı, ticari kredi olduğu, bireysel kredi olmadığı iddiasına dayanmış; davada 4077 sayılı kanunun uygulama yeri olmadığını bildirmiştir.
Davalı/takip borçlusu garantör Seyfi A. ise vekili vasıtasıyla verdiği cevapla sözleşmenin 4077 sayılı Kanun hükümlerine aykırı olduğunu, mahkemenin görevsiz olup, Tüketici Mahkemesinin görevli olması nedeniyle görevsizlikle dosyanın Tüketici Mahkemesine gönderilmesini ve davanın reddi ile iyiniyetli olmayan alacaklı bankanın %40'tan aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini savunmuştur.
Mahkemece taraf delilleri toplanarak, taraf beyanları da alınmış ve heyetçe davanın Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerektiğine işaretle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacı alacaklı banka vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece ilk karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 5464 sayılı Kanunun 44. maddesi ile yürürlükteki 4077 sayılı Kanunun 22 ve 23. maddeleri hükümleri de nazara alınarak bozulmuş; bozma ilamında davanın tüketici mahkemesi görevine girmediği, davacının alacaklı banka olduğu ve davacının bu sıfatına göre davanın genel mahkemede görülmesi gerektiğine işaret edilerek Ticaret Mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi için karar bozulmuş; davacı alacaklı banka vekili bozmaya uyulmasını istemiş; davalı takip borçlusu vekili takdiri mahkemeye bırakmıştır.
Mahkemece, ilk karardan sonra yürürlüğe giren 5464 sayılı Kanun hükümleri de değerlendirilerek süresinde yapılmış iş bölümü itirazı bulunmadığından genel mahkemeye gönderilmek üzere görevsizlik kararı verilmesi olanağının da kalmadığı vurgulanarak önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü temyize Davacı alacaklı banka vekili getirmektedir.
Böylece somut olaydaki uyuşmazlığın çözümünde ilk karardan sonra, bozmadan önce yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 44. maddesinin nazara alınması gereği ve genel mahkemelerin kural olarak görevli olduğu hususu Özel Daire ve mahkeme arasında uyuşmazlık konusu değildir.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; mahkemenin direnme biçimine göre, Ticaret Mahkemesinin işbölümü itirazı yapılmadığı halde görevsizlikle dosyayı görevli bulunan genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesine gönderme yönünde karar verip veremeyeceği noktasında toplanmaktadır.
İlkin belirtilmelidir ki, eldeki davaya Tüketici Mahkemesince bakılamayacağında kuşku bulunmadığı gibi bu husus uyuşmazlık konusu da değildir. Mahkeme ve Özel Dairenin de kabulünde olduğu üzere uyuşmazlığın banka kredi kartı borcundan kaynaklanması halinde dahi davacının banka olması nedeniyle 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 44. maddesi dikkate alındığında görevli mahkeme açıkça Genel Mahkemelerdir.
Ticaret Mahkemesi ile Genel Mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki ise işbölümü ilişkisi olup, usulünce yapılmış bir işbölümü itirazı bulunmamakta bu nedenle eldeki davaya Ticaret Mahkemesince bakılması gerekmektedir.
Bu nedenledir ki, mahkemece direnme kararının gerekçesinde de davacısı banka olan eldeki davada açıkça tüketici mahkemelerinin değil genel mahkemelerin davaya bakma görevinin bulunduğunun kabul edilmesine karşın bununla çelişki oluşturacak biçimde davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bozma ilamının "Somut olayda" ifadesiyle başlayan son cümlesinin davacının sıfatına göre, davanın genel mahkemede görülmesi gereğine işaret eden saptaması yerinde ise de "5464 sayılı yasanın 44. maddesi uyarınca görevsizlik kararı verilmek üzere hükmün bozulması" şeklindeki ifadesi sehve dayalı olup bozma metninden çıkarılmıştır.
Sonuç olarak; davacının sıfatına ve sözleşmenin niteliğine göre davaya bakma görevi Tüketici Mahkemesine ait olmayıp, genel mahkemelere aittir. Dava değerine göre davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesinin ise de bu mahkeme ile arasında işbölümü ilişkisi bulunan Asliye Ticaret Mahkemesine usulünce yapılmış işbölümü itirazı da bulunmamakla davaya Asliye Ticaret Mahkemesince bakılmaya devam olunmalıdır.
Yukarıda açıklanan tüm nedenlerle; Mahkemenin görevsizliğe ilişkin direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ : Davacı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının HUMK. 429. maddesi gereğince görev yönünden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 07.02.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
yarx


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/19-134

K. 2004/134

T. 3.3.2004

GÖREVLİ MAHKEMENİN DAVA DEVAM EDERKEN YENİ KANUNLA DEĞİŞMESİ ( Kredi Kartı Sözleşmesinden Kaynaklanan Dava - Kredi Kartı Faizlerinin İndirimli Hesaplanması )

• KREDİ KARTI SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Görevli Mahkeme - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Değerlendirilmesi Gereği )

• TÜKETİCİNİN KORUNMASI KANUNU KAPSAMINDAKİ DAVA ( Kredi Kartı Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali Davası - Görevli Mahkeme )

4822/m.Geç.1

4077/m.10/A,23

ÖZET :4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 Sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı yasayla değişik 23. maddede ise; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( re'sen ) dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için usuli kazanılmış hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişse etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur.
DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.10.2001 gün ve 2001/43 E-1143 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 03.04.2003 gün ve 2002/1710-2003/3227 sayılı ilamı ile; ( ...Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.
Temyiz aşamasında 14.03.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişik Yapılmasına Dair 4822 Sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinde; "bu kanun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçlarının, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle on iki eşit taksitte ödeneceği, kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takibin, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle duracağı ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı, bu madde hükümlerinin, tüketicinin kredi verene, Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanacağı" öngörülmüştür.
Somut olayda kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü gerçekleşmiş olduğundan, anılan yasa hükmü gereğince otuz günlük süre içinde tüketicinin ( borçlunun ) kredi verene ( bankaya ) yazılı müracaatı bulunup bulunmadığı, varsa bankaca yapılan işlerin neler olduğu hususları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkili bankanın Maslak şubesi ile davalı ( borçlu ) arasında kredili mevduat hesabı taahhütnamesi imzalandığını ve buna dayalı olarak davalıya 3395-1 nolu kredi hesabı açıldığını ancak bu kredi hesabının sözleşmeye aykırı kullanımı nedeniyle davacı banka tarafından hesabın kat edildiğini ve borçluya ihtarname gönderildiğini borcun ödenmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul 14. İcra Müdürlüğü'nün 2000/4067 E, sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını ancak borçlunun icra takibine haksız ve sebepsiz olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına %4'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın tamamen haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olarak açıldığını müvekkilinin kendisine tebliğ edilen hesap ekstresinde yazılı olan borcu süresinde alacaklı bankaya ödediğini dava dilekçesinde belirtilen ihtarnamenin davalı tarafından tebellüğ edilmediğini bu nedenle Borçlar Kanunu uyarınca bir temerrüt söz konusu olmadığından ödenmesi gereken herhangi bir borç da bulunmadığını, davacı banka kayıtlarında davalının bütün adreslerinin bilinmesine rağmen başta davalının çalıştığı eski işyeri olmak üzere pek çok kuruma taciz amaçlı ödeme emirleri gönderildiğini, her türlü hukuki ve cezai talep ve dava hakları saklı kalmak üzere, kötüniyetli olarak yapılan icra takibinin iptali ile davanın reddine, %40'dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, alınan ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davalının yapılan takipte asıl borç ve ferilerine itirazının yersiz olduğunun anlaşıldığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire; ( ...Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır. Temyiz aşamasında 14.03.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 4822 Sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinde" "Bu Kanun'un yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçlarının, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık %50'yi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle on iki eşit taksitte ödeneceği, kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takibin, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle duracağı ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı, bu madde hükümlerinin, tüketicinin kredi verene, kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanacağı" öngörülmüştür.
Somut olayda kanunun yayımından önce borçlunun temürrüdü gerçekleşmiş olduğundan anılan yasa hükmü gereğince otuz günlük süre içinde tüketicinin ( borçlunun ) kredi veren bankaya yazılı müracatı bulunup bulunmadığı, varsa bankaca yapılan işlemlerin neler olduğu hususları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği ) gerekçesiyle hükmü bozmuştur.
Mahkemece, uyuşmazlığın kredi kartı sözleşmesinden değil kredi mevduat sözleşmesinden kaynaklandığı, bu nedenle Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2002/1710 E. 2003/3227 K. Sayılı 03.04.2003 günlü bozma ilamına uyulmasına yer olmadığına mahkemenin 19.12.2001 günlü 2001/43-1143 sayılı kararında direnilmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle önceki karar da direnilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda değişiklik yapılmasına dair 4822 Sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesinin olaya uygulanıp uygulanmayacağı, başka bir anlatımla dava konusu kredinin tüketici kredisi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik yapılmasına dair 4822 Sayılı Kanun'un 10/A maddesiyle kredi kartı ile yapılan harcamalar ve kullanılan nakit krediler tüketici kredisi kapsamına alınmış, aynı kanun'un geçici 1. maddesinde de kanunun yayımı tarihinden önce ödenmeyerek temerrüde düşülen kredi kartı borçlarının bankaya 30 gün içinde başvurulması şartıyla temerrüt faizi yönünden yeniden yapılandırılması öngörülmüştür.
Özel Dairece dava konusu olayda, uyuşmazlığın kredi kartı borcundan kaynaklandığı ve bu konunun yayımdan önce borçlunun temerrüdü gerçekleşmiş olduğundan, anılan Yasa hükmü gereğince tüketicinin ( borçlunun ) kredi verene ( bankaya ) yazılı müracaatı bulunup bulunmadığı, varsa bankaca yapılan işlemler araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi yönünden yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Davalı tarafından "Kredili Mevduat Hesabı Başvuru Formu" ve "Süper Hesap Taahhütnamesi" imzalandığı, hesabın çalışma şeklinin "Mevduat" ve "Kredi Kartı" olarak işaretlendiği ve davalıya 2 adet kredi kartı verildiği çekişmesizdir.
Öte yandan mevcut banka kayıtlarından ve dosyada bulunan davacı bankaya ait "Ekstreye Esas Muhasebe Hareketleri Listesinden" TELE-24 kredi kartı ile para çekildiği, WORLDCARD hesap bildirim cetvellerinden de kredi kartları ile harcamalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, davalı yan harcamaları kredi kartı ile yaptığını kabul edip kendilerine bu bağlamda bankaca gönderilen "Hesap Ekstrelerine" dayanmıştır. Bu durum da davalının krediyi, kredi kartı ile kullandığının açık delilidir. Açıklanan bu hususlar ve yasa değişikliği gözetildiğinde Özel Dairenin 03.04.2003 gün ve 1710-3227 sayılı bozma kararı yerindedir.
Diğer yönden bu aşamada yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna 4822 Sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı yasayla değişik 23. maddede ise; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara TÜKETİCİ MAHKEMELERİNDE bakılacağı hükme bağlanmıştır.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında kendiliğinden ( resen ) dikkate alınması gerekir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan görev konusunda taraflar için usuli kazanılmış hak doğmaz. Bu nedenle sonradan çıkan bir kanunla kabul edilen görev kuralı geçmişse etkili bir biçimde uygulanır ve davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı verilmesi zorunludur. Bu durumda 4077 Sayılı Yasaya 4822 Sayılı Yasa ile eklenen 10/A ve aynı Yasa ile değişik 23. maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsiz olması nedeniyle yerel mahkemenin direnme kararının açıklanan bu gerekçe ile BOZULMASI gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden direnme kararının bu gerekçelerle HUMK.nun 429. maddesi gereğince GÖREV YÖNÜNDEN BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 03.03.2004 gününde, oybirliğiyle karar verildi.
yarx
Old 02-07-2009, 11:23   #3
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Çok teşekkür ediyorum Sayın M Argun,
Sanırım iki karar arasındaki farklılık 2006 yılında yürülüğe giren 5464 sayılı kanundan kaynaklanıyor. Birinci karar 2007 yılına ait olduğu için 5464'e uygun karar verlmiş. Sonraki karar 2006'dan önce olduğu için 4077 sayılı kanunu uygulamışlar.
Bende dün biraz araştırma yaptım. Banka kartları ile ilgili davalar genel mahkemelerde görülmektedir.
Old 06-06-2014, 10:25   #4
Oktay.B

 
Varsayılan

Başlık açılalı çok uzun zaman olmuş ancak; konuyla ilgili araştırma yapanları aydınlatma amacıyla yeni bir Yargıtay kararı paylaşmak istedim.

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/3056
K. 2014/6481
T. 3.4.2014

• BANKALARCA KART HAMİLLERİ ALEYHİNE AÇILACAK DAVALARDA GÖREVLİ MAHKEME ( İtirazın İptali Davası - Genel Mahkemelerin Görevli Olacağı/Ticaret Mahkemesinin Görevli Olduğu Gerekçesiyle Görevsizlik Kararı Verilemeyeceği )

• KREDİ KARTI ÜYELİK SÖZLEŞMESİ ( İtirazın İptali Davası - 01.10.2011 Tarihinde Kadar Olan Dönemde Bankaların Kart Hamilleri Aleyhine Açacağı Davalarda Dava Değerine Göre Sulh veya Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevli Olacağı/Sonrasında Dava Değerine Bakılmaksızın Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevli Olacağı )

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( 01.10.2011 Tarihinde Kadar Olan Dönemde Bankaların Kart Hamilleri Aleyhine Açacağı Davalarda Dava Değerine Göre Sulh veya Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevli Olacağı/Sonrasında Dava Değerine Bakılmaksızın Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevli Olacağı )

4077/m. 10/A, 23 - 6502/m. 3/1-k-j, 4/3, 73/1,83/2, Geç.1 - 5464/m. 44 - 6102/m. 5 - 6100/m. 2 - 5411/m. 142 - 6762/m. 5

ÖZET : Dava kredi kartı üyelik sözleşmesine dayanan itirazın iptali davasıdır.

01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir.

Dava tarihi dikkate alındığında Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeden görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın görevsizlik nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla müvekkili tarafından davalı aleyhine İstanbul 32. İcra Müdürlüğü'nün 2013/23326 E. sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve müvekkili lehine %20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, uyuşmazlığın çözümünde tüketici mahkemesinin görevli olduğunu, ayrıca davacı yanca usulüne uygun hesap kat bildiriminin müvekkiline yapılmadığını, müvekilinin borcu bulunmadığını, talep edilen faiz oranının fahiş olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre davanın, kredi kartı üyelik sözleşmesine dayandığı, 4077 sayılı kanuna eklenen 4822 sayılı kanunun 10/a maddesi ve 23. maddesi gereğince kredi kartı sözleşmeleri ile ilgili ihtilafların hallinin tüketici mahkemelerinde olacağı gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve istek halinde dosyanın görevli Nöbetçi İstanbul Tüketici Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı bankadan alınıp kullanılan kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır.

5464 sayılı BKKKK.'nun 44/2. maddesi uyarınca, kart çıkaran kuruluşlar ( bankalar ) tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olmadığı açık olup görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi mi yoksa asliye hukuk mahkemesi mi olduğu hususu tartışmalıdır. Özellikle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde 6335 sayılı yasayla yapılan değişiklik uyarınca 01.07.2012 tarihinden itibaren asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisi haline dönüştürüldükten sonra bu konudaki tartışmalar yoğunlaşmıştır.

Bu noktada, kart çıkaran kuruluşlar ( bankalar ) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkemenin belirlenmesinde, konuya ilişkin yasal düzenlemeler hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.

Türkiye’de kredi kartları ile ilgili ilk yasal düzenleme 14.03.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4822 sayılı yasa ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a “Kredi Kartları” kenar başlıklı 10/A maddesi eklenmek suretiyle yapılmıştır. Böylece kredi kartları 4077 sayılı TKHK kapsamına alınmıştır. 4077 sayılı yasanın “Tüketici Mahkemeleri” başlıklı 23. maddesinde, davayı açanın sıfatına bakılmaksızın bu kanundan doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.

01.03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı yasadaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.

5464 sayılı BKKKK’nun 44/1. maddesine göre: ”Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. ve 23. maddeleri hükümleri uygulanır.” Belirtilen yasal düzenleme ile tüketici sıfatını haiz kart hamilleri tarafından kart çıkaran kuruluşlar ( bankalar ) aleyhine kredi kartı uyuşmazlığı nedeniyle açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli kılınmıştır. Bu konuda uygulama birliği bulunduğundan tartışma da yaşanmamıştır.

Tartışma, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesindeki görev düzenlemesi ile ilgili olarak karşımıza çıkmıştır. Tartışmaların konusunu iki farklı görüş oluşturmaktadır. Bir görüşe göre; banka kredi kartı sözleşmeleri 6102 sayılı TTK’nun 4/1-f maddesinde düzenlenen bankacılık işlemlerinden olup mutlak ticari davalardan sayıldığından kredi kartı uyuşmazlıkları nedeniyle kart çıkaran kuruluşlarca ( bankalarca ) kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Diğer bir görüşe göre; 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde, 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuş olup, HMK’nun 447/2 maddesi uyarınca “1086 sayılı HUMK’na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı”, HMK’nun 2. maddesinde ise “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi” olduğunun hükme bağlandığı, ticari davaların usul kanunlarında değil, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği gözetildiğinde kart çıkaran kuruluşlarca tüketici sıfatını haiz kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.02.2007 tarih ve 2007/19-50 E,2007/50 K sayılı kararında, bankalarca kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda ticaret mahkemelerinin değil genel mahkemelerin, somut olayda dava değerine göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu açıkça belirtmiş ve ikinci görüşü benimsemiştir.

Görevin belirlenmesinde, 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan 1086 sayılı HUMK dönemi ile bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK döneminde açılan davalar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmasında fayda vardır.

Tekrar etmek gerekirse, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde “1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine” atıf yapılmıştır. 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’un göreve ilişkin hükümleri anılan kanunun 1-8. maddelerinde düzenlenmiştir. HUMK’un 8/1. maddesine göre mal varlığına ilişkin davalar yönünden görevli mahkeme dava değerine göre belirlenmekte ve yasada öngörülen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan değeri geçmeyen davalar sulh hukuk mahkemelerinde, belirli değerin üzerindeki davalar ise asliye hukuk mahkemelerinde görülmekteydi. Ayrıca, o dönemde yürürlükte olan TTK’nun 5. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olduğundan süresinde iş bölümü itirazı olmadıkça hakim, görevsiz olduğunu gerekçe göstererek res'en gönderme kararı verememekteydi. Hakimin iş bölümü itirazına rağmen davaya devam edip uyuşmazlık hakkında esastan karar vermesi ise tek başına bozma sebebi sayılmamaktaydı. ( 6762 sayılı TTK madde 5 ).

Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nun geçici 1. maddesindeki “Bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz” hükmü de gözetildiğinde, 01.10.2011 tarihinden önceki uyuşmazlıklarda, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 1-8. maddeleri uyarınca dava tarihindeki dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirlenecek, ancak 6762 sayılı TTK’nun 5. maddesindeki iş bölümü itirazı ile ilgili hüküm de görevin tespitinde gözetilecektir. Buradan hareketle, 01.10.2011 tarihinden önce bankalar tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalarda genel mahkemeler ( dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemeleri ) görevli olmakla birlikte, dava asliye ticaret mahkemesine açılmış ve süresinde iş bölümü itirazında bulunulmamış ise davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacak, ancak süresinde iş bölümü itirazında bulunulmuş ise dosyanın genel görevli ( sulh veya asliye hukuk ) mahkemesine gönderilmesine karar verilecektir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK, dava değerine göre görev belirlemenin uygulamada birçok sorun yarattığı, bu ayrımın pratik olmadığı ve ihtiyaçlara da tam olarak cevap vermediği gerekçeleriyle miktar ayrımı yapılmaksızın kanunlarda belirtilen istisnalar dışında mal varlığına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemelerini asıl mahkeme haline getirmiştir. Buna göre, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak mal varlığına ilişkin davalarda HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.

6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nun 5. maddesinde 6335 sayılı yasayla değişiklik yapılarak asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında mahkemece res’en gözetilmelidir. Ancak 6335 sayılı kanunla 6102 sayılı kanuna eklenen geçici 10. maddede görev düzenlemesinin bu kanunun yürürlüğünden önce açılmış olan davaları etkilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında, kart çıkaran kuruluşlar ( bankalar ) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı yasanın 44/2 maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığına, HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın HMK’nun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağına, gerek HUMK’un göreve ilişkin 1-8. maddelerinde, gerekse HMK’nun 1-4. maddelerinde genel mahkemelerin görevleri düzenlenmiş olup ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasına, ticaret mahkemelerinin görevinin ( 6762 sayılı TTK’nun 5. ) 6102 sayılı TTK'nun 5. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde ise TTK’nun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmamasına göre 01.10.2011 tarihinden önceki davalar bakımından dava değerine göre sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekir.

Yeri gelmişken bu kuralın istisnalarına da değinmek gerekmektedir. Zira 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesinde; “kanunlarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça” ifadesine yer verilmiştir. Aksine düzenleme, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1 ve 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde yer almaktadır.

Gerçekten 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde; “Bu kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrası, 9'uncu,12'inci,24'üncü,25'inci,26'ıncı ve 44'üncü maddesi hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz.” hükmü getirilmiştir. Görüldüğü gibi, kanun koyucu, tacirlere verilen kredi kartları ile tüketiciye verilen kredi kartları hakkındaki uyuşmazlıklarda görev yönünden farklı bir düzenlemeyi benimsemiş, tacirlere verilen kredi kartları bakımından 6762 sayılı TTK'nun 4/1-6 ( 6102 sayılı TTK'nun 4/1-f ) maddesindeki ticari dava tanımına uygun olarak 5. madde uyarınca asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağı hususunu istisnai bir şekilde hükme bağlamıştır.

Belirtmek gerekir ki, kanun koyucu, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi kapsamındaki davaların da asliye ticaret mahkemelerinde görülmesini amaçlamış olsaydı aynı kanunun 43. maddesine, tacirlere verilen kurumsal kredi kartları ile ilgili bu istisna hükmünü koymazdı.

İkinci bir istisna da, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesi hükmüyle getirilmiştir. Buna göre “Fon,fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davalar ( 1 ) ve ( 2 ) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür.” Belirtilen yasa hükmüne göre, kredi kartı uyuşmazlığından doğan dava, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesinde öngörülen kurum,kuruluş, ya da bankalar tarafından açılmışsa görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi varsa 1 ve 2 nolu asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Anılan yasa hükmündeki görev kamu düzenine ilişkin ve emredici nitelikte olduğundan mahkemece res’en gözetilmelidir.

Sonuç olarak; 01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve yukarıdaki istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir. Nitekim yukarıda tarih ve numarası yazılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.

Kuşkusuz, 28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve yayımı tarihinden itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği öngörülen 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkeme, anılan kanunun 3/1-k-j,4/3,73/1,83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmelidir.

Mahkemece, açıklanan görev hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek somut olayda dava tarihi dikkate alındığında Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeden tüketici mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 06-06-2014, 10:41   #5
olgu

 
Varsayılan

Kararda 6502 sayılı yasa yürürlüğe girdikten sonra banka kartları ve kredi kartları kanunundaki özel düzenlemenin uygulanmayacağı görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olması gerektiğine değinilmiş, ancak tüketici dosyalarına bakan 13. daire bu görüşü destekleyecek mi?

örnek vermek gerekirse İş mahkemeleri kanunundan sonra yürürlüğe giren HMK da temyiz süresi tebliğden itibaren 15 gün olarak düzenlenmişken yargıtay hala tefhimden itibaren 8 gün demekte...
Old 06-06-2014, 11:05   #6
Oktay.B

 
Mutlu

Alıntı:
Yazan olgu
Kararda 6502 sayılı yasa yürürlüğe girdikten sonra banka kartları ve kredi kartları kanunundaki özel düzenlemenin uygulanmayacağı görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olması gerektiğine değinilmiş, ancak tüketici dosyalarına bakan 13. daire bu görüşü destekleyecek mi?

örnek vermek gerekirse İş mahkemeleri kanunundan sonra yürürlüğe giren HMK da temyiz süresi tebliğden itibaren 15 gün olarak düzenlenmişken yargıtay hala tefhimden itibaren 8 gün demekte...

Ben de zaten bahsettiğiniz hususu araştırırken bu karara rastladım. Kararda "yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkeme" dediği için ve hal-i hazırda hala kanun yürürlüğe girmeden önce açılmış ama oradan oraya gönderilen dosyalar olduğundan paylaşma ihtiyacı hissettim.

Takdir edersiniz ki, görev hususunda herkesin kafası allak bullak oldu. Yargıtay'ın aynı dairesinden, aşağı yukarı aynı seyirdeki davalarda göreve ilişkin farklı kararlar çıktığı görülmekte. Örneğin; 13. Daire 15.04.2013 tarihinde bir karar vermiş; ancak 13.06.2013 ve 04.07.2013 tarihlerinde önceki kararının neredeyse tam aksine karar vermiştir.

Bir süre sonra bir istikrar oluşacaktır diye umut ediyorum.
Old 10-12-2014, 13:38   #7
sailor1981

 
Varsayılan

6502 SAYILI TÜKETİCİ KANUNU -GEÇİCİ MADDE 1-
a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulan ve hâlen geçerli sözleşmelerin bu Kanuna aykırı hükümleri
yürürlük tarihinden itibaren uygulanmaz.
b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce işlemeye başlamış hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri
dolmamış ise bu Kanunda öngörülen sürenin geçmesiyle hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur.

Bu durumda bankaların tüketici ile yapmış oldukları usule aykırı kredi kartı-kefil sözleşmelerinde durum ne olacak?
Old 22-06-2015, 13:05   #8
asstarrr

 
Varsayılan

Bu karar da Asliye Ticaret Mahkemsinde açılması gerektiğini söylüyor. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin f bendinde, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı belirtilmiştir. Bu madde gayet açık değil mi? HGK kararı var mı acaba? Benim de kafam çok karıştı.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/6737 E. 2014/10984 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi 6102 Sayılı Kanun "....somut olayda işin esası hakkındaki uyuşmazlık, kredi kartından kaynaklanan borcun tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkin olup, taraflar arasındaki ilişkinin bankacılık işleminden kaynaklandığı, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı Kanunun 4/f maddesi gereğince davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşıldığından, itirazın iptali hakkındaki uyuşmazlığın TTK hükümleri çerçevesinde Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. "
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kredi kartından dolayı açılacak itirazın iptali davasında görevli mahkeme av.h.şahin Meslektaşların Soruları 8 19-04-2012 17:28
kredi sözleşmeleri-görevli mahkeme-kredi hayat sigortası günseligonca Meslektaşların Soruları 2 19-08-2009 09:06
Kredi Kartı Borcu- Takibe İtiraz- Görevli Mahkeme altiokebru Meslektaşların Soruları 5 06-02-2007 15:24
kredi kartları av.okan Meslektaşların Soruları 2 15-03-2006 11:45
Kredi Kartları deniz Hukuk Soruları Arşivi 3 28-03-2002 07:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,16883111 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.