Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

aşle konutunda 3. şahıs ile oturmak

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-01-2009, 11:09   #1
nazell

 
Karar aşle konutunda 3. şahıs ile oturmak

arkadaşlar . bir eş aile konutunda diğer eşin akrabalarıyla oturmak zorunda değildir şeklinde yargıtayın emsal bir kararı var. bu kararı arıyorum ama bulamıyorum . bilenler varsa çok sevinirim
Old 29-01-2009, 12:00   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

Şu içtihata bir bakın :

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/16019
K. 2001/17605
T. 13.12.2001
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR : Toplanan delillerle, davalının müstakil ev açmadığı, davacıyı kendi ailesiyle birlikte oturmaya mecbur ettiği, davacının kayınvalidesiyle aralarındaki sürtüşme nedeniyle evi terk ettiği gerçekleşmiştir.

Koca, eşine, haliyle mütenasip müstakil ev açmak zorundadır. Kadının evlenme öncesi, davalının ailesiyle birlikte oturmaya razı olmuş olması, evlilik sonrası davalının ailesinden kaynaklanan huzursuzluklar karşısında, kocayı müstakil ev açma yükümlülüğünden kurtarmaz. O halde davacı ayrı yaşamakta ve nafaka talep etmekte haklıdır. Davacı yararına uygun miktarda nafaka takdiri gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 13.12.2001 (Prş.)
Old 29-01-2009, 12:19   #3
zlm

 
Varsayılan merhaba umarım aşağıdaki kararlarda işinize yarar. Saygılarımla.İyi çalışmalar

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1996/2-808
Karar: 1997/12
Karar Tarihi: 29.01.1997

ÖZET: Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacı ile kayınvalidesi arasında ihtilaf olmasına rağmen davalının bağımsız ev temin etmediği, eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden saracak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

(743 S. K. m. 130, 134)

Dava: Taraflar arasındaki "boşanma-manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 24. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 13.7.1995 gün ve 1993/1080 - 1995/673 sayılı kararın incelenmesi her iki taraf vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 24.1.1996 gün ve 1996/14303-759 sayılı ilamı ile; (... Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacı ile kayınvalidesi arasında ihtilaf olmasına rağmen davalının bağımsız ev temin etmediği, eşini dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında müşterek hayatı temelinden saracak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Taraf vekilleri

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 29.1.1997 gününde, oybirliği ile karar verildi.
__________________________________________________ _______________
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1997/2-473
Karar: 1997/733
Karar Tarihi: 24.09.1997

ÖZET: Toplanan delillerden kadının kayınvalidesi tarafından dövülerek evden atıldığı ve kocanın bu davranış karşısında hareketsiz kaldığı anlaşılmaktadır. Davacı ayrı yaşamada haklıdır. O halde mahkemece uygun bir tedbir nafakası hükmedilmesi gerekir.

(743 S. K. m. 152, 162)

Taraflar arasındaki “tedbir nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nazilli Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.11.1995 gün ve 1995/68-607 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 4.10.1996 gün ve 1996/6560 – 1996/9725 sayılı ilamı:

( ... Nafaka davası 30.12.1995’de boşanmadan müstakil açılmıştır. Davanın kaynağını Medeni Kanun’un 152 ve 162/son maddesi oluşturmaktadır. Toplanan delillerden kadının kayınvalidesi tarafından dövülerek evden atıldığı ve kocanın bu davranış karşısında hareketsiz kaldığı anlaşılmaktadır. Davacı ayrı yaşamada haklıdır. O halde mahkemece uygun bir tedbir nafakası hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.
__________________________________________________ _____________

T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi

Esas: 2002/1900
Karar: 2002/2290
Karar Tarihi: 12.03.2002

ÖZET: Söz konusu dava; tedbir nafakası istemine ilişkindir. Somut olayda kayınvalidesi tarafından istenilmemesi nedeniyle tarafların ayrı yaşadıkları anlaşılmaktadır. Günün ekonomik koşullarına ve hakkaniyet ilkesine uygun bir tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekmektedir.

(4721 S. K. m. 197, 162)

Dava: Dava dilekçesinde aylık 100.000.000 lira tedbir nafakası talep edilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacı, davalı eşinden ayrı yaşamakta hakkı olduğunu iddia ederek tedbir nafakası talep etmiş, mahkemece, taraflar arasında boşanma davasının mevcut olmadığı gibi, davacının da ayrı yaşamakta haklı olduğunu kanıtlayamaması nedeniyle davanın reddi cihetine gidilmiştir.

Medeni Kanunun 162/3 maddesinde <Karı kocadan biri talep eder ve ayrı yaşamak keyfiyeti haklı olursa, Hakim hangisi tarafından diğerinin iaşesi için ne miktar muavenette bulunacağını tayin eder> hükmü getirilmiştir. Aynı konu daha kapsamlı olarak 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yeni Türk medeni Kanunu'nun 197. maddesinin 2. fıkrasında şu şekilde düzenlenmiştir; <Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır>

Toplanan delillerden davacının kayınvalidesi tarafından istenilmemesi nedeniyle tarafların ayrı yaşadıkları anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacı ayrı yaşamakta haklıdır ( Bkz. Bu konuda geniş açıklamalar ve uyuşmazlık konusu olaya benzer örnekler için: Egger, A: Aile Hukuku, çev. Tahir Çağa, İst.1943, sh.354 ).

O halde mahkemece günün ekonomik koşullarına ve hakkaniyet ilkesine uygun bir tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddedilmiş olması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
__________________________________________________ _______________

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2008/2-169
Karar: 2008/210
Karar Tarihi: 27.02.2008

ÖZET: Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasıdır. Davacı koca tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere eşini rahatsızlığı nedeniyle halk arasında hoca diye adlandırılan kişilere götürmüş olması, aynı apartmanda oturan annesinin davalı eşine karşı takındığı olumsuz tutuma sessiz kalması nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında etkili olmuştur. Açıklanan nedenlerle tarafların eşit kusurlu sayılmaları gerekir. Tarafların eşit kusuru nedeniyle de, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcuttur. Eşleri birlikte yaşamaya zorlamak kanunen mümkün değildir. Boşanmaya karar verilecek yerde, davanın reddi doğru bulunmamıştır.

(4721 S. K. m. 166)

Dava: Taraflar arasındaki <boşanma> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziosmanpaşa 3. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14.07.2006 gün ve 2005/444 E., 2006/447 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 06.06.2007 gün ve 2006/20572 E., 2007/9513 K. sayılı ilamı ile;

<...Davalı kadının sağlık kurulu raporuna göre vesayet altına alınmasına gerek olmadığı saptanmıştır.

Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği, ev eşyalarına zarar verdiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK. md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır...> gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN:Taraf vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasıdır.

Davacı, davalının kusurlu davranışları sonucu evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek boşanmalarına, çocukların velayetinin kendisine verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, evlilik birliğinin ilk yıllarda iyi olduğunu, ancak son yıllarda bozulmaya başladığını, davacının annesi ile aynı apartmanda oturduklarını, kayınvalidesinin sürekli işine karıştığını, kendisine hakaret ettiğini ve bu durumu eşine söylediği halde eşinin kendisinden idare etmesini istediğini, davacının annesinin davranışları nedeniyle davalının depresyona girmesine sebep olduğunu, çocuklarıyla birlikte başka bir evde yaşadığı takdirde hiçbir sorunun olmayacağına inandığını ve boşanmak istemediğini, boşanma kararı verilmesi halinde ise çocukların velayetinin kendisine bırakılmasını, müşterek çocuklar için ayrı ayrı 300 YTL, kendisi için 300 YTL. nafakaya, 50.000 YTL maddi tazminata hükmedilmesini istemiştir.

Yerel Mahkeme; <Tanık beyanlarına, Bakırköy Prof. Dr. Mahzar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi tarafından düzenlenen 18.5.2006 tarih 2006/10194 sayılı rapora ve olayların seyrine göre, davalının ruhsal rahatsızlığı nedeni gerçekleştirdiği eylemlerden, söylediği sözlerden sorumlu tutulması, bunlardan dolayı kusurlu sayılması mümkün görülmemiştir.> gerekçesi ile davanın reddine karar vermiş, taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuş, yerel mahkeme <Davalının olumsuz ve kusur olarak değerlendirilebilecek eylemlerinin tamamı atak dönemlerinde ve atak sebebi ile gerçekleşmiştir. Bunlara göre davalının hastalığının özelliğine göre eylemlerinden sorumlu tutulması mümkün görülmemiştir.> gerekçesi ile kararında direnmiştir.

Toplanan delillerden davalının <iki uçlu mizaç bozukluğu> denilen bir hastalığı olduğu, hastalığın zaman zaman alevlenmelerle seyrettiği ve 2000 yılında başlayıp 6 yıldır sürdüğü, ancak yapılan tedavi sonucu davacının tam iyileşme durumuna girdiği, kısıtlanmasına gerek bulunmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu hastalığın zaman zaman ataklar halinde devam etmesi nedeniyle, davalının evlilik birliğinin yürümesine engel teşkil eden tüm davranışlarını hastalık nedeniyle yaptığı sonucuna varılamaz. Hastalık devresi dışında da aynı hareketlerine yer vermektedir. O halde davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği ve bu nedenle kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.

Ne var ki, davacı koca da, tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere eşini rahatsızlığı nedeniyle halk arasında hoca diye adlandırılan kişilere götürmüş olması, aynı apartmanda oturan annesinin davalı eşine karşı takındığı olumsuz tutuma sessiz kalması nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında etkili olmuştur.

Açıklanan nedenlerle tarafların eşit kusurlu sayılmaları gerekir. Tarafların eşit kusuru nedeniyle de, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcuttur. Eşleri birlikte yaşamaya zorlamak kanunen mümkün değildir. Boşanmaya (TMK. md.166/1) karar verilecek yerde, davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Bu nedenle usul ve yasaya aykırı direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 27.02.2008 gününde bozmada oybirliği sebebinde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
şahıs borcundan şirkete haciz nazell Meslektaşların Soruları 9 09-11-2016 09:24
İcra Yoluyla Satilan Aİle Konutunda Şerh Koyduran EŞİn Haklari Av.Hüsnü YILDIRIMER Aile Hukuku Çalışma Grubu 5 28-12-2013 15:37
Aİle Konutunda İpoteĞİn Kaldirilmasi av.telat Meslektaşların Soruları 10 24-05-2011 18:51
3. Şahıs İpoteği ve İflasın Ertelenmesi Av.Levent Meslektaşların Soruları 4 04-02-2008 09:37


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04208994 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.