Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İnanç sözleşmesi mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-02-2008, 21:27   #1
avukat1980

 
Varsayılan İnanç sözleşmesi mi?

Değerli meslektaşlarım;yabancı uyruklu müvekkilim Türkiye de köy senedi ile bir yer satın alıyor ancak yabancıların mülk edinmeleri o dönemde mümkün olmadığından tapu da Türk eş adına tescil yapılıyor.2004 yılında taraflar boşanıyorlar ancak bu seferde eş tapu da devri vermiyor.Sorum şu;aradaki işlem inanç sözleşmesimidir?Müvekkil ile yerin ilk sahibi arasındaki köy senedi yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilirmi,tanıkla ispat mümkünmü?Teşekkürler
Old 29-02-2008, 21:52   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

İnanç sözleşmesidir.
05.02.1947 T. 20/6 sayılı İçt.Brl.Kararı gereği yazılı belgeyle ispat edilebilir.
Yazılı delil başlangıcı varsa tanık dinlenebilir.
" Bu yazılı belgenin aleyhine ileri sürülen taraftan sadır olmuş ( onun tarafından verilmiş) olması gerekir " (B.Kuru,Ramazan Aslan,Ejder Yılmaz, Med.Usul Huk.2006 sh: 469)
Karşı tarafa yemin teklif edilebilir.
Diye düşünüyorum
Saygılarımla.
Old 29-02-2008, 23:38   #3
Vedat74

 
Varsayılan

Sizin yaşadığınız durumun tam karşılığı nam-ı müstear (takma ad) denen durumdur. Gerçekte taşınmaz başkasının olmasına rağmen herhangi bir gereklilik karşısında tapuda malik olarak bir başkası gösterilmiştir. Gerçek malikin TC uyruklu olmaması sebebiyle mal edinememesi ve bu nedenle taşınmazın başkası adına alınmış gibi gösterilmesi zaten bu durumun tipik bir örneğini teşkil etmektedir. Bu konuda yıllar önce benzer bir durum karşısında Tekinay Hocanın eşya hukuku kitabından geniş bir açıklama okumuştum. Bu muvazaa davalarının özel bir halidir. Ancak bu iddianın ispatı için Yargıtayca yazılı bir delil ya da delil başlangıcı aranıyor. Sizin durumunuzda taraflar o tarihte eş oldukları için senet ve belge aranmayacağı ve tanık deliliyle de ispat edilebileceğini düşünüyorum.

Saygılarımla...
Old 01-03-2008, 15:22   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan İnanç sözleşmesi mi , nam-ı müstear mı / Tanık dinlenebilir mi ...

Alıntı:
Yazan Vedat74
Sizin yaşadığınız durumun tam karşılığı nam-ı müstear (takma ad) denen durumdur.
İnanç sözlemesiyle nam-ı müstear arasındaki fark;

İnançlı işlemde malın mülkiyetinin inanına geçirilmesinin belirli bir olayın varlığına veya belirli bir tarihe bağlandığı ve bu ana kadar inanılana tasarruf hakkı verdiği halde, nam-ı müstearda böyle bir koşul olmayışı , iğreti adla malik olan kişinin derhal mülkiyeti asıl hak sahibine devir etmesi zorunluluğudur.

Somut olayda, taşınmaz malın mülkiyetinin devri boşanma veya yabancılara mülk edinme hakkının tanınması olayına bağlandığına göre, olayda inanç sözleşmesi kurallarının uygulanması ağırlık kazanmaktadır.

Kaldı ki, nitelendirme inanç sözlemesi de olsa nam-ı müstear da olsa ispat hukuku yönü nden durum değişmemektedir. Her iki halde de 01.04.1947 T. 20/6 sayılı İçt.Brl.Kararı uygulanacak ve yazılı belge veya delil başlangıca sayılan bir belge aranacaktır.

Alıntı:
Yazan Vedat74
Sizin durumunuzda taraflar o tarihte eş oldukları için senet ve belge aranmayacağı ve tanık deliliyle de ispat edilebileceğini düşünüyorum.
Tarafların karı-koca olması veya HUMK. nun 293 mad. sinde yazılı kişiler olması anılan İçtihatı Birleştirme Kararına göre; bu ispat yasağını değiştirmeyeceği kanısındayım.
İddia yazılı belge ile ispat edilebilecek, karşı tarafın elinden çıkan bir yazılı belge delil başlangıcı sayılacak ve o takdirde tanık dinlenebilecektir. İkrar ve kabul bağlayıcıdır. Yemin teklif edilebilecektir.

Saygılarımla.
Old 01-03-2008, 16:31   #5
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Olay, takma ad için verilen örneklere çok benzemekle birlikte, takma ad konusunda “ikrar” mevcut olmadığından takma ad değil, Sayın Kocabaş'ın belirttiği gibi inançlı işlem sözkonusudur.

YİBK 05.02.1947 tarih ve 1945/20 e. 1947/6 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre bu davaların yazılı belge ile ispatı uygun görülmüştür. Usulün 293 üncü maddesine göre, karı koca arasındaki inançlı işlem davalarında tanıkla ispatın mümkün olup olmadığı ise istikrar kazanmamış bir konudur. Her iki yönde kararlar vardır. Mümkün olup olmadığına ilişkin tartışmaya girmeksizin, benzeri bir olay için mümkün olduğuna dair bir kararı aşağıya ekliyorum.

“Dava konusu taşınmaza ait iptali istenen ½ payın davalıya satışına ilişkin sözleşmenin tarafları, satıcı ile davalıdır. Davacı koca ½ payın davalıya satışı konusundaki sözleşmenin tarafı olmadığından üçüncü kişi durumundadır. Bu sebeple, karı koca olan taraflar arasında yazılı satış veya bağış sözleşmesi bulunmamaktadır. Öyle ise, davalının satın aldığı ½ payın davacı tarafından gönderilen para ile alındığı iddia edildiğine göre bu konuda tanık dinlenmesi mümkündür. (HUMK m.293/1) Bu sebeple, davacının bu konudaki delillerinin toplanması, satış bedelinin davalıya davacı tarafından gönderilen para ile ödendiği ispatlandığı takdirde, bağıştan dönme şartlarının ( BK m.244 ) gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda tarafların delillerinin toplanması, sonucu uyarınca karar verilmesi zorunlu iken, davacının da sözleşmenin tarafı olduğundan ve muvazaanın yazılı delille ispatlanması gerektiğinden söz edilerek davanın reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır.” ( Y.2HD 13.12.1983 T., 1983/9608 E. 1983/9828 K. sayılı kararı ) ( Kaynak : Açıklamalı – içtihatlı İnançlı İşlem ve Muvazaa davaları – Eraslan Özkaya – Seçkin Yayınları Ankara 2004 Baskı sayfa 953 )

Saygılarımla.
Old 02-03-2008, 20:57   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan Yargıtayın yeni kararlarını izlemeli

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/14-677

K. 2005/774

T. 28.12.2005

• İNANÇ SÖZLEŞMESİ ( Tapu İptali ve Tescil/İddiasını Yazılı Delille Veya Yazılı Delil Başlangıcı Niteliğinde Bir Belgeyle Kanıtlayamayan Davacı - Tanık Beyanları İle Kanıtlanmasının Olanaklı Olmadığı )

• YAZILI DELİL BAŞLANGICI ( Birlikte Satın Almaya Dayalı Yazılı Herhangi Bir Delile Dayanılmaması - Tanık Beyanları İle Kanıtlanamayacağı/Yarı Payın Davacı Adına Tescili İsteminin Reddedilmesi Gereği )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( İnanç Sözleşmesine Dayalı - Davacının İddiasını Yazılı Delille Veya Yazılı Delil Başlangıcı Niteliğinde Bir Belgeyle Kanıtlayamaması/İstemin Reddedi Gereği )

• TANIK İLE İNANÇ SÖZLEŞMESİNİN KANITLANMASI ( Uyuşmazlığın Tümünü Kanıtlamaya Yeterli Sayılmasa da Vukuuna Delalet Edecek Karşı Taraf Elinden Çıkmış Yazılı Delil Başlangıcı Niteliğinde Bir Belgenin Varlığı Koşulu )

1086/m.292

ÖZET : İnanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler.
İnanç sözleşmeleri ancak yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil tarafların getirecekleri, onların imzalarını taşıyan ve inanç gösterilen kişi adına taşınmazın tapuda tescil edildiği tarihten önce düzenlenmiş bir belge olmalıdır. Bu özelliklere sahip yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delil ile kanıtlanması olanaklıdır.
İddiasını yazılı delille veya yazılı delil başlangıç niteliğinde bir belge varsa her türlü delille kanıtlayamayan davacının yemin deliline dayanması durumunda mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Olayda, birlikte satın almaya dayalı yazılı herhangi bir delile dayanılmadığından arsanın birlikte alımının tanık beyanları ile kanıtlanması olanaklı değildir. Buna göre, yarı payın davacı adına tescili yolundaki istemin reddedilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali, tescil, tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pamukova Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 19.07.2004 gün ve 11-90 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Ondördüncü Hukuk Dairesinin 31.03.2005 gün ve 8969-2654 sayılı ilamı ile;
( ...Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi; inanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla, inanç gösterilen kişi, inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona, yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmeleri anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan ve inanç gösterilen kişi adına taşınmazın tapuda tescil edildiği tarihten önce düzenlenmiş bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı ( HUMK. m. 292 ) niteliğinde bir belge varsa inanç sözleşmesinin "tanık" dahil her türlü delil ile kanıtlanması olanaklıdır.
İddiasını yazılı delille veya yazılı delil başlangıç niteliğinde bir belge varsa her türlü delille kanıtlayamayan davacının yemin deliline dayanması durumunda mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı, kardeş oldukları davalı ile birlikte iş ortaklıklarının devam ettiğini oradan edindikleri ortak gelir ile davaya konu 7176 parsel numaralı taşınmazı satın aldıklarını ve üzerine de birlikte kazançları ile bina yaptıklarını ileri sürerek satın alma sırasında yarı payın ileride kendisine intikal ettirileceği güvencesi verildiğinden temlik sırasında tapunun kardeşi Kenan adına yapıldığını, ne var ki sonradan yarı payın istenmesine rağmen devredilmediğini bildirerek parsele ait tapunun yarı payının adına tescilini istemiş, davalı davanın reddini savunmuş, mahkemece iptal ve tescile ilişkin istemin kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesinde birlikte satın almaya dayalı yazılı herhangi bir delile dayanılmamıştır. Yargılama safhasında da birlikte alımı ortaya koyabilecek davalı imzasını taşıyan başka bir belge ve delil de sunulmamıştır. Yukarıya özeti yapılan 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın kabul için öngördüğü biçimde bir belge sunulmadığına göre, arsanın birlikte alımının tanık beyanları ile kanıtlanması olanaklı değildir. Açıklanan nedenle yarı payın davacı adına tescili yolundaki istemi reddedilmesi gerekirken, yasaya ve yasa hükmündeki içtihada uygun düşmeyen gerekçe ile birinci istemin kabul altına alınması doğru görülmemiş, davacının tazminata yönelik ikinci istemi hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 28.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 30-03-2009, 10:47   #7
mahmut altın

 
Varsayılan

değerli meslektaşlarıma benimde bir sorum olacak.Müvekkil bir inşaat şirketiyle sözleşme yaparak 4000 tl nakit veriyor ve inşaatın ilk katı çıkınca da kendi evini 60000 tl daire bedeli olarak verecekti ve geriye 16000 lira bir bakiye borcu kalacaktı.fakat inşaat şirketi,3.bir şahsı şirket yetkilis olarak tanıtıp müvekkile ait daireyi henüz taahhüt edilen ilk kat çıkmadan o şahsa devredilmesini sağlıyor.satışın yapıldığı aynı gün ev ipotek gösterilerek 40000 lira kredi çekiyorlar ve şuan şirket baktmış ve evi üzerine alan sözkonusu şahıs müvekkilin evden çıkmasını istiyor.şu an sözkonusu satışın iptalini inanç sözleşmesine aykırı olduğu için iptal ettirebilirmiyiz?şimdiden yorum yapacak meslektaşlara teşekkür ederim
Old 19-09-2010, 23:42   #8
kapbana

 
Varsayılan Bir katkı..

Ben de bu konuyu araştırıyorum ve tartışma tarihinden sonraki bir kararı ekleyerek katkıda bulunmak istedim...Karar 2009 yılına aittir.

[FONT='Verdana','sans-serif']T.C. YARGITAY
14.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/9385
Karar: 2009/10333
Karar Tarihi: 05.10.2009
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - KARDEŞ OLAN TARAFLAR ARASINDA İNANÇ İLİŞKİSİNE DAYALI İPTALİ VE TESCİL İSTEMİ - İNANÇ SÖZLEŞMESİNİN ANCAK YAZILI DELİL İLE KANITLANABİLECEK OLMASI - YEMİN DELİLİ VE YEMİNİN KONUSU
ÖZET: İnanç sözleşmesi, ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın kanıtlanması açısından bunu iddia eden taraf yemin deliline dayanabilir. Burada yeminin konusunu iddia edilen inanç ilişkisinin bulunup bulunmadığı teşkil eder.
(1086 S. K. m. 344) (YİBK. 05.02.1947 T. 1945/20 E. 1947/6 K.)
Dava: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 04.09.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 14.05.2009 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı Selma vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Dava, kardeş olan taraflar arasında inanç ilişkisine dayalı iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dairemizin 30.06.2008 tarihli hükmüne uyulan bozma kararında taraflar arasında yazılı bir inanç sözleşmesi olmadığı vurgulandıktan sonra bu ilişkinin varolup olmadığı hususunda davacıya yemin teklifi hakkı bulunduğu, bu hakkını kullanıp kullanmayacağının sorulup saptanması sonucuna uygun bir hüküm kurulması gereğine değinilmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırın bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın kanıtlanması açısından bunu iddia eden taraf yemin deliline (HUMK’un m.344) dayanabilir. Burada yeminin konusunu iddia edilen inanç ilişkisinin bulunup bulunmadığı teşkil eder. Yoksa, somut olayda olduğu gibi inanış ilişkisinin bedeli olan ve bankadaki hesapta bulunduğu çekişmesiz bir miktar paranın davacı tarafından davalı hesabına yatırılıp yatırılmadığının uyuşmazlığın giderilmesinde bir önemi yoktur.
Bu açıklamalara göre mahkemece yapılması gereken iş; davacıya iddia ettiği temel ilişkinin bulunup bulunmadığı konusunda yemin teklif hakkını hatırlatmak, davayı bunun sonucuna göre çözmek olmalıdır.
Dairemiz bozma ilamına hatalı anlam verilmek suretiyle davalıya alacak konusunda yemin teklif edilerek uyuşmazlığın çözümü doğru değildir.
Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 05.10.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
[/font]

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi yolu ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi üzerinde umutazguler Meslektaşların Soruları 2 25-06-2010 12:58
Dini İnanç Nedeniyle Doktorun Hastaya Müdahale Etmemesi - Uzuv Kaybı GLocher Hasta Hakları Çalışma Grubu 30 16-10-2007 23:41
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 Gün ve 1/2 Sayılı İnanç madagaskar Meslektaşların Soruları 6 25-05-2007 10:10
Araç satım sözleşmesi/ Galeriye bırakmak tellallık sözleşmesi mi? Av.Nebi Meslektaşların Soruları 22 24-11-2006 09:40


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06307006 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.