Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kira Stopaj Vergisi ve KDV sorunu

Yanıt
Old 09-01-2008, 00:11   #1
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Kira Stopaj Vergisi ve KDV sorunu

Değerli üyeler,

Bir işyeri gerçek şahıslar arasında kiraya veriliyor. Kiralayan da kiracı da geçek şahıstır. Bu kira akdine göre işyeri Kira Stopaj Vergisi kiracıya aittir. Kira beddeleri 3 ayda bir nakden ve döviz olarak ödenir.Yaklaşık 3 yıl boyunca kiracı kiralarını ve stopajını düzgün bir biçimde öder.

Daha sonra Kiralayan taşınmazını satar. Satın alan taraf bu defa bir şirkettir. Dolayısıyla tapuda devir şirkete yapılır, taşınmaz şirket envanterine kaydedilir.

Yeni malik kira alacağı için haliyle fatura tanzim eder. Ancak bir farkla; faturayı Net Kira bedeli + Stopaj Tutarı +18 KDV olarak düzenler.

İşte bu noktada kafaları karıştıran bir durum ortaya çıktı. Kimi maliyeciler yeni malik şirket olduğundan ve taşınmaz şirket aktifinde bulunduğundan kira bedeli; "Net Kira + %18 KDV" toplamı olarak ödenir ve fatura buna göre kesilir der. Maliyeye danıştığımızda telefondaki yetkili bu görüşün aynısını tekrarlar. Ancak diğer yandan danıştığımız bir çok YMM ise tam aksine Net Kira + Stopaj+KDV şeklinde fatura kesilir ve kira bu şekilde ödenir der...

Böyle bir durumda yani Net Kira + Stopaj +KDV üzerinden kira ödenmesi halinde kiracı aleyhinde bir durum ortaya çıkıyor. (Ki bu olaya kiracı neden olmuyor.)

Bu konuda fikri olan, konu ile ilgili yasal dayanakları gösterebilecek meslektaşlarıımızdan veya mali hukukla yakından ilgilenen üyelerimizden yardım rica ediyorum.
Old 09-01-2008, 10:41   #2
Hukukçu55

 
Varsayılan

[quote=Saim]Yeni malik kira alacağı için haliyle fatura tanzim eder. Ancak bir farkla; faturayı Net Kira bedeli + Stopaj Tutarı +18 KDV olarak düzenler.(quote)
Ticaret şirketine yapılan GMSİ ödemesi stopaja tabi olmadığından(GVK 94) sözleşmedeki stopaja ilişkin madde malikin değişmesiyle yasa hükmü gereği otomatikman geçersiz hale gelmiştir.
Old 09-01-2008, 11:09   #3
Av. Rahşan KÜPELİ

 
Varsayılan

Kiralanan ticari işletmeye dahil bulunduğu takdirde, kira bedeli ticari kazança dahil olup bu usullere göre vergilendirilir. Bunlar kira stopaj vergisi kapsamına dahil değildir.(GVK 70) Kiracının herhangi bir stopaj ödemesi yapmasına gerek yoktur.
Maliyeciler bu nedenle size faturanın kira bedeli+%18 KDV olarak düzenlenmesi gerektiğini söylemişlerdir.
Eski bir maliyeci olarak kanunlarda bu konuda bir değişiklik olduğunu duymadım ama sanırım danıştığınız YMM ler, kiralananın ticari işletmeye dahil olduğu kısmını atlamış olabilirler.
Eğer bu konuda net olmak istiyorsanız dilekçe ile başvurup ne yapmanız gerektiğini Maliye idaresinden sorabilirsiniz. Bu konuda çalışan mukteza servisleri vardır ve size gerekli olan uygulamanın ne olduğu konusunda kesin bilgiyi yazılı olarak vereceklerdir.
iyi çalışmalar
Old 09-01-2008, 15:27   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Çok teşekkürler. Ben de bu şekilde biliyorum ancak anlı şanlı YMM 'ler böyle söyleyip, diretince de kafamız iyice karıştı.
Old 09-01-2008, 19:02   #5
Hukukçu55

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Çok teşekkürler. Ben de bu şekilde biliyorum ancak anlı şanlı YMM 'ler böyle söyleyip, diretince de kafamız iyice karıştı.
YMM'nin anlı şanlısı nasıl oluyor?
Old 09-01-2008, 20:13   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Nasıl mı oluyor? Bu bir deyimdir sayın Hukukçu55. Ne amaçla sordunuz bilemiyorum. Ama yine de anlatayım: Bir çok uluslararası YMM hizmeti sunan şirketler var Türkiye'de. Bunların herhangi bir YMM'ye nazaran tanınır olması, uluslararası kabul görüp Dünya çapındaki Mali Müşavirlik şirketlerinin Türkiye temsilcisi olarak anılmaları gibi sayın hukukçu55...
Old 09-01-2008, 20:22   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukukçu55
Ticaret şirketine yapılan GMSİ ödemesi stopaja tabi olmadığından(GVK 94) sözleşmedeki stopaja ilişkin madde malikin değişmesiyle yasa hükmü gereği otomatikman geçersiz hale gelmiştir.

Sayın Hukukçu55,

Çok afedersiniz konuya yabancı olduğum için sormak zorundayım. Belirttiğiniz GMSİ'nin açılımı nedir? Ayrıca burada belirttiğiniz, "sözleşmedeki stopaja ilişkin hüküm malikin değişmesiyle otomatikmen geçersiz hale gelmiştir." cümlesinden şunu mu anlamalıyız: "Evet stopaj ödenir ancak satış nedeniyle ilk sözleşmedeki stopaj yükümlülüğüne ilişkin kiracı yükümlülüğü sona erer..."

teşekkürler..
Old 09-01-2008, 20:24   #8
Hukukçu55

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Nasıl mı oluyor? Bir çok uluslararası YMM hizmeti sunan şirketler var Türkiye'de. Bunların herhangi bir YMM'ye nazaran tanınır olması, uluslararası kabul görüp Dünya çapındaki Mal Müşavirlik şirketlerinin Türkiye temsilcisi olarak anılmaları gibi sayın hukukçu55...
Uluslararası Şirketlerden ve temsilciliklerden değil YMM lerden bahsettiğiniz için sordum. Onlar bağımsız denetim kuruluşları. Onun mevzuatı ayrı.Fakat oralarda çalışanlar da yine YMM ruhsatına sahip meslek mensupları. İşin ilginci bu anlı şanlı meslek mensupları nasıl oldu da bu kadar basit bir konuyu çözemediler? Demek ki anlı şanlı olmak her zaman işe yaramıyor. Uluslararası hizmet veren bir büroda çalışan avukat sırf çalıştığı büro nedeniyle anlı şanlı avukat mı oluyor...
Old 09-01-2008, 20:32   #9
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Hukukçu55, Ben bir soru sormuştum, sağolun cevap yazmışsınız.

İlk olarak, "bu kadar basit" dediğiniz konuyu ne hikmetse herkes farklı bir şekilde yorumluyor. Sizden ricam, net olan soruma çok net ve benim gibi (Bu konuda hiç bilgisi olmayan sıradan) BİR AVUKATIN da anlayacağı şekilde cevap vermenizdir.

Net Kira bedeli+ KDV midir, yoksa Net Kira +stopaj + KDV midir? Buna cevap arıyorum.

Sayın Rahşan hanım benim anlayacağım şekilde cevaplamışlar. Ben sizin kadar konuyu bilmediğim için, bilmemin de mümkün olamayacağı cevaplarınızdan anlaşıldığı için, rica ediyorum. Sorunun özünde aranan husus, satışla, kira sözleşmesindeki stopaj yükümlülüğünün geçersiz olması değildir. Eğer bu sorunu çözüyorsa lütfen gerekçesini de alalım.
Old 09-01-2008, 20:34   #10
Hukukçu55

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Sayın Hukukçu55,

Çok afedersiniz konuya yabancı olduğum için sormak zorundayım. Belirttiğiniz GMSİ'nin açılımı nedir? Ayrıca burada belirttiğiniz, "sözleşmedeki stopaja ilişkin hüküm malikin değişmesiyle otomatikmen geçersiz hale gelmiştir." cümlesinden şunu mu anlamalıyız: "Evet stopaj ödenir ancak satış nedeniyle ilk sözleşmedeki stopaj yükümlülüğüne ilişkin kiracı yükümlülüğü sona erer..."

teşekkürler..
Gayrimenkul sermaye iradı.Ticaret şirketlerine yapılan kira ödemeleri stopaja tabi olmadığından stopaj kanun gereği yapılmayacak ve bu durumda stopaj ortadan kalktığından sözleşmenin stopaja ilişkin hükmü de yasa karşısında ortadan kalkacaktır.Yani kiracı stopaj ödemeyecektir.faturanın net kira üzerinden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.Saygılarımla...
Old 09-01-2008, 20:38   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukukçu55
Gayrimenkul sermaye iradı.Ticaret şirketlerine yapılan kira ödemeleri stopaja tabi olmadığından stopaj kanun gereği yapılmayacak ve bu durumda stopaj ortadan kalktığından sözleşmenin stopaja ilişkin hükmü de yasa karşısında ortadan kalkacaktır.Yani kiracı stopaj ödemeyecektir.faturanın net kira üzerinden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.Saygılarımla...

Benim aradığım cevap buydu. Teşekkür ederim.
Old 09-01-2008, 23:11   #12
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Yargıtay'ın şöyle bir kararı var.

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 2002/13932
Karar: 2002/2014
Karar Tarihi: 27.02.2002

ÖZET: Kiracının vergi sorumlusu olabilmesi için , kiralayan ile kiracıların anlaşmaları, kira sözleşmesine bu doğrultuda bir hüküm koymaları ile mümkündür. Taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinde katma değer vergisinin kiracı tarafından ödeneceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda katma değer vergisinden davacı/kiralayan sorumludur. Katma Değer Vergisi kira parasının içindedir. Mahkemece, Katma değer vergisine yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekir.

(3065 S. K. m. 1, 3/f, 8, 9) (193 S. K. m. 8/4, 9, 70)

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı idarenin kendisine ait fuar alanına deprem nedeniyle el koyduğunu, daha sonra aralarında kira sözleşmesi yapıldığını, 22.8.1999 ila 22.8.2000 kira parasının ödendiğini ancak Katma değer Vergisinin ödenmediğini ileri sürerek KDV tutarı 123.486.340.800.000 Tl.nın faizi ile ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, taraf sıfatı bulunmadığı KDV nin ayrıca istenemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-3065 sayılı Katma Değer Vergisi kanununun 1. maddesinin 3/f bendi ile Gelir Vergisi Kanununun 70. maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemleri katma değer vergisine tabi tutulmuş 8. maddesinin 4. bendi ile de kiraya verenler bu verginin mükellefi sayılmıştır. Yasanın 4008 sayılı yasa ile değişik "Vergi sorumlusu" başlığı altındaki 9. maddesinde de " mükellefin, Türkiye içinde ikametgahının işyerinin kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı Vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir" hükmüne yer verilmiştir. Yasadaki şu düzenlemeler karşısında, katma değer vergisine tabi kiralama işlemlerinde katma değer Vergisi mükellefinin kiralayanlar olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Kiracının vergi sorumlusu olabilmesi için ise kiralayan ile kiracıların anlaşmaları, kira sözleşmesine bu doğrultuda bir hüküm koymaları ile mümkün olabilecektir. Taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinde katma değer vergisinin kiracı tarafından ödeneceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda katma değer vergisinden davacı sorumludur. Katma Değer Vergisi kira parasının içindedir. Mahkemece, Katma değer vergisine yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda birinci bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hüküm davalı yararına BOZULMASINA, 27.2.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************

Saygılarımla.
Old 09-01-2008, 23:12   #13
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Sayın Saim,

Aslında işin doğrusu, siz daha iyi bilirsiniz ama, işyerini alan kiralayan ile, kiracı arasında (taraflar değiştiğinden) yeni yapılacak sözleşme ile durumun netleştirilmesi gerekir idi.

Şirketin aktifindeki bir gayrimenkulun kira geliri artık GMSİ olmaktan çıkmış, kurum kazancına dönüşmüştür. Bu neden ile gelir vergisi beyannamesi ver(e)meyecek bir şirketin, (gelir vergisine mahsuben) yapacağı (kesinti) stopajın yasal zemini ortadan kalkmış olur.

Öte yandan, kurum kazancına dönüşmüş bulunan şirket de elde ettiği kazanç için KDV tahsil ederek beyan etmesi gerekmektedir.

Eğer sorun taraflar arasında dava konusu olur ise, mevcut kontrata bakmak gerekir. Mevcut kontratta kira bedeli net mi, brüt mü yazıyor? Buna göre karar verilir.
Old 09-01-2008, 23:13   #14
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Sayın Yavuz ile aynı saniyelerde alıntısından haberim olmadan yazdım.
Old 09-01-2008, 23:16   #15
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Benim bir sorum olucak, son günlerin popüler sorusuyla, Yargıtay kararını esas alacak olursak KDV net kiraya mı, brüt kiraya mı dahildir ?

Saygılarımla.
Old 09-01-2008, 23:56   #16
Hukukçu55

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Ö.Erol Yavuz
Benim bir sorum olucak, son günlerin popüler sorusuyla, Yargıtay kararını esas alacak olursak KDV net kiraya mı, brüt kiraya mı dahildir ?

Saygılarımla.
KDV ticari şirket olması durumunda söz konusu olup,tişirkette de stopaj olmadığından net brüt kira söz konusu olmaz
Old 10-01-2008, 00:21   #17
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Somutlaştırayım; Sayın Saim'in sorusundaki kiracı,en son aylık 800 YTL net kira bedeli, 200 YTL stopaj kesintisi öderken, yeni malik gerçek kişi olmayıp sizin belirttiğiniz gibi şirket olduğundan ve Yargıtay kararında KDV'nin taraflar arasında anlaşma olmadığı takdirde kiraya dahil bulunduğu belirtildiğinden, kiracının ödemesi gereken KDV dahil kiranın miktarı sorulmaktadır.
Not : Lütfen taraflar arasında anlaşma olmadığını varsayınız. Tam olarak bilmiyoruz, ancak büyük bir ihtimalle sorudaki taraflar arasında da anlaşma yoktur.

Saygılarımla.
Old 10-01-2008, 00:53   #18
Hukukçu55

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Ö.Erol Yavuz
Somutlaştırayım; Sayın Saim'in sorusundaki kiracı,en son aylık 800 YTL net kira bedeli, 200 YTL stopaj kesintisi öderken, yeni malik gerçek kişi olmayıp sizin belirttiğiniz gibi şirket olduğundan ve Yargıtay kararında KDV'nin taraflar arasında anlaşma olmadığı takdirde kiraya dahil bulunduğu belirtildiğinden, kiracının ödemesi gereken KDV dahil kiranın miktarı sorulmaktadır.
Not : Lütfen taraflar arasında anlaşma olmadığını varsayınız. Tam olarak bilmiyoruz, ancak büyük bir ihtimalle sorudaki taraflar arasında da anlaşma yoktur.

Saygılarımla.
Kdv dahil 800ytl öder.
Old 10-01-2008, 08:09   #19
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Yani, kiracının ödemelerinde azalma olur ve kiralayanın şirket olmasından, stopaj kesintisi yapılmamasından kiracı yararlanır diyorsunuz.

Görüşünüzü tam olarak anlayabilmek için soruyorum. Kira bedelinin, brüt 1.000,00 YTL olarak ödenmesi kararlaştırılmış olsaydı, ( Gerçek kişiler arasındaki ilk kira sözleşmesini kastediyorum.) cevabınızda bir değişiklik olur muydu ?

Saygılarımla.
Old 10-01-2008, 09:26   #20
Hukukçu55

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Ö.Erol Yavuz
Yani, kiracının ödemelerinde azalma olur ve kiralayanın şirket olmasından, stopaj kesintisi yapılmamasından kiracı yararlanır diyorsunuz.

Görüşünüzü tam olarak anlayabilmek için soruyorum. Kira bedelinin, brüt 1.000,00 YTL olarak ödenmesi kararlaştırılmış olsaydı, ( Gerçek kişiler arasındaki ilk kira sözleşmesini kastediyorum.) cevabınızda bir değişiklik olur muydu ?

Saygılarımla.
Sayın Yavuz,
o zaman kira parası brüt 1000ytl olarak yeni malike geçecek kdv de bu tutarın içinde olacaktı.
Old 10-01-2008, 10:41   #21
Av. Rahşan KÜPELİ

 
Varsayılan

Günaydın,
bu konuda çok kesin bilgilere sahip değilim ama, bildiğim kadarı ile;
- kiralayan gerçek kişi ve kiralanan da işyeri ise, kira bedeli olarak brüt 1.000 YTL denmiş ise, stopaj bu miktarın içindedir. Kiracı net kirayı bulur onu kiralayana öder kalanı ise stopaj olarak vergi dairesine yatırır.
-kiralanan bir ticari işletmeye dahil ve kiralayan ticari kazanç elde ediyorsa bu durumda kiracı stopaj ödemeyecek ve kiralayana 1000 ytl ödeyecektir.
-KDV de bu tutarın içindedir.
-ancak her türlü durumda kiralayan vergi mükellefi değil ise KDV de ödemeyecektir, sadece GMSİ nedeniyle gelir vergisi ödeyecektir.
iyi çalışmalar
Old 10-01-2008, 14:18   #22
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Sayın Yavuz,

Kiralayanın, kira gelirinin vergilendirilmesi yönteminin değişmesinin, kiracının toplam kira giderlerinde bir değişikliğe yol açması, taraflar arasında haksız zenginleşmeye yol açmamalıdır.

Sorudaki gibi örnekleyecek olur isek:

Kiralayanın kiraya verdiği işyeri ticari varlığı değil de özel mülkü olduğunda; Kira bedeli taraflar arasında (genelde pratikte uygulandığı genel ve yaygın biçimiyle) net üzerinden 1.000,00 ytl. bedel ile anlaşmışlar ise, (GVK 94. maddesine göre) bugün için stopaj oranı % 20 olduğundan ve KDV uygulanmayacağından, brüt kira bedeli (diğer yönüyle kiracının toplam kira gideri) 1.250,00 ytl. olacaktır. Yani;

1.250,00 ytl. brüt kira bedeli
-250,00 ytl. %20 gv. stopaj kesintisi
1.000,00 ytl. net ödenecek kira bedelidir.
----------------------------
Diyelim ki aynı olayda kiralayan işyerini özel mülkü olmaktan çıkararak, ticari varlıkları arasına geçirsin. Veya sorudaki gibi yeni mal sahibi bir ticari şirket olsun. KDVK 8/1-h hükmünce genel oranda (%18) KDV'ye tabi olacaktır. Aktardığınız Yargıtay Kararına göre (ki bence farklı kararlar da çıkması mümkün olabilir veya var olabilir.) KDV dahil, 1.250,00 ytl. olacaktır. Bu durumda kesilecek faturada;

1.059,32 ytl. kira bedeli
+ 190,68 ytl. KDV bedeli
1.250,00 ytl. toplam olacaktır.
----------------------
Görüldüğü üzere farklı sonuçlar çıkacaktır. Bu durumu her iki tarafın hak ve çıkarlarındaki değişikliği tartışmak mümkün ve gereklidir.
Old 10-01-2008, 17:42   #23
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan YALÇIN ÖNDER
Aktardığınız Yargıtay Kararına göre (ki bence farklı kararlar da çıkması mümkün olabilir veya var olabilir.)

Sayın Yalçın Önder, değişik karar var zaten, Hukuk Genel Kurulunun aşağıdaki kararı, konuya başka bir bakış açısı getiriyor. Sizin vermiş olduğunuz örnekten daha değişik bir biçimde çözümlemişler. Teknik olarak, sizin yönteminizin, yani brüt kira parasına KDV dahil olmak üzere fatura kesilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Gerekçelerim de bir başka yazıya.

Saygılarımla.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2002/19-712
Karar: 2002/660
Karar Tarihi: 02.10.2002

ÖZET : Somut olayda, davacı kiracının, icra takibine ve görülmekte olan davaya konu 1998 ve 1999 yıllarında ödemesi gereken net kira bedelini doğru hesaplayıp davalıya ödediği, 1999 yılında yine doğru şekilde davalıya KDV ödemesi de yaptığı, ancak, 1998 yılında davalıya ödemesi gereken KDV tutarını ödemeyip, yanlışlıkla vergi dairesine yukarıda açıklanan şekilde davalı adına para yatırdığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, takibe ve davaya konu dönemlerin net kira bedellerinde davacının herhangi bir eksik ödemesi bulunmamaktadır. Eksik ödeme, sadece 1998 yılına ilişkin KDV tutarı olan 1.345.680.000 TL.den ibarettir.

Davacı vekili, ödemesi gereken bu KDV tutarından daha fazlasının davacı tarafından yanılma sonucu davalı adına vergi dairesine yatırıldığını, davalının bu parayı geri alma hakkına sahip bulunduğunu ileri sürmüş; davalı vekili ise, yasal düzenleme karşısında, bunun davalı tarafından geri istenilmesinin mümkün olmadığını, ilgili vergi dairesine bu yolda yapılan başvurunun da reddedildiğini savunmuş, ancak, böyle bir başvuruda bulunulduğuna ve bunun reddedildiğine ilişkin olarak herhangi bir belge sunmamıştır. Mahkemece de, bu paranın iadesinin hangi tarafça istenilebileceği konusunda herhangi bir araştırma yapılmamış, ilgili vergi dairesine yazı yazılmamış; 20.9.2000 tarihli bilirkişi raporundaki değerlendirme esas alınmak suretiyle, paranın davacı kiracı tarafından geri istenilmesi gerektiği benimsenmiştir. Oysa, anılan bilirkişi raporunda bu konuda yapılan açıklamalar ve varılan sonuç kendi içerisinde çelişkilidir. Zira, anılan bilirkişi raporunda, önce, stopaj suretiyle kesilen verginin sorumlu tarafından ilgili vergi dairesinden talep edilmesi gerektiği belirtilmiş, somut olayda sorumlunun davacı kiracı olduğu açıklanmış, daha sonra ise, bu açıklamayla çelişen bir biçimde, paranın iadesinin davalı kiralayan tarafından istenilmesi gerektiği bildirilmiştir. Açıklanan bu durum karşısında, davacı kiracının, takibe ve davaya konu yılların net kira bedelleri yönünden eksik ödemesinin bulunmadığı,ancak, 1998 yılında ödemesi gereken KDV'yi davalıya ödemediği sabittir. Davadaki iddia, bu eksikliğin, vergi dairesine yanlışlıkla yatırılan paranın davalı tarafından geri alınması suretiyle karşılanabileceği şeklindedir. O halde, mahkemece yapılması gereken iş, ilgili vergi dairesinden bu durumun sorulması, davalı adına yanlışlıkla yatırılan bu paranın hangi tarafça istenilmesi durumunda geri verileceğinin sağlıklı bir şekilde tespiti; sonuçta, eğer davalı kiralayanın geri istemesi gerektiği saptanırsa, KDV alacağını bu, paradan karşılaması mümkün olacağından, davacının davalıya hiçbir borcu bulunmadığı için davanın kabulüne; davacı kiracının geri istemesi gerektiği ortaya çıkıyorsa, icra takibindeki, bu miktara ilişkin asıl alacak ve bunun işlemiş faizine ilişkin talebin haklı olduğunun, dolayısıyla bu kaleme ilişkin menfi tespit isteminin yerinde bulunmadığının benimsenmesi, davanın bu çerçevede kısmen kabulüne karar verilmesidir. Eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

(2004 S. K. m. 72)

Dava: Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.11.2000 gün ve 2000/276-566 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin'10.12.2001 gün ve 2001/4188-8202 sayılı ilamı ile ( ...Davacı vekili, müvekkili bankanın 1/4/1997 tarihli kira sözleşmesine istinaden davalının kiracısı olduğunu, kira bedellerinin düzenli olarak ödenmesine rağmen davalı şirketin müvekkili aleyhine takip yaptığını, ödeme emrinin hukuk servisine geç intikal etmiş olması sebebiyle takibin kesinleştiğini belirterek takip nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının kira bedellerini eksik ödediğini müvekkilinin kurumlar vergisine tabi bir vergi mükellefi olup gayrimenkul sermaye iradından dolayı stopaj ve fon payı kesilmemesi gerektiğini, davacının sehven ödediğini kabul ettiği stopaj vergisini, yasal düzenlemelere göre, ancak kendisinin iadesini isteyebileceğini, davanın haksız ve dayanıksız olduğunu bildirerek davanın reddine ve % 40 tazminata karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne davacının yapılan takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, taraflar arasındaki ihtilafın kira sözleşmesinin yorumundan kaynaklanması sebebiyle davacının tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık kira artışının hangi bedel üzerinden yapılması gerektiği ve davacının davalı adına 1998 kira dönemi için vergi dairesine kira bedelinin %20'si stopaj ve bunun %10'nu SSDF olarak yatırdığı toplam 2.530.338.461.TL'nın vergi dairesinden iadesini davacının mı yoksa davalı malikin mi talep edeceği, geri ödemenin hangisine yapılabileceği hususlarında toplanmaktadır. Hükme dayanak yapılan bilirkişi, raporunda stopaj suretiyle yatırılan bu verginin düzeltilmesini ve iadesini ancak davalı şirketin talep edebileceği belirtilmiş ise de, bu rapora davalı şirket vekili itirazında ve yargılama sırasındaki savunmalarında vergi dairesinin müracaatlarını, iadenin ancak vergiyi yatıran davacıya yapılacağını bildirerek reddettiğini, bu verginin iadesini temin bakımından davacı bankadan vekaletname istenmiş ise de, bankanın vermediğini bu hususun vergi dairesinden sorulmasını savunmuştur.

Bu durumda mahkemece herşeyden önce kira artışlarının içerisinde %20 stopaj gelir ve SSDF bulunan brüt kira bedeli üzerinden mi yoksa bunları içermeyen net kira bedeli üzerinden İTO-TEFE değişim oranlarında zam yapılacağı hususunu karar yerinde tartışarak ve yatırılmış olan stopaj vergisinin kime iade edilebileceğini ilgili vergi dairesinden sorduktan sonra davalı alacağı var ise ne miktar olduğunun alınacak uzman bilirkişi, raporu ile saptanması ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir iken eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava,borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir.

Davacı kiracı vekili, davacının,dava dışı önceki malikle düzenlenen 1.4.1997 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi uyarınca, sonradan davalı tarafından satın alınan taşınmazda kiracı, olduğunu; kira bedellerinin sözleşmeye uygun şekilde ve düzenli olarak ödenmesine rağmen, davalının davacı hakkında eksik ödendiğini ileri sürdüğü kira paralarının ve işlemiş faizin tahsili istemiyle icra takibi yaptığını, gerçekte eksik ödeme bulunmadığını, dolayısıyla takibe konu borcun mevcut olmadığını ileri sürerek, borçsuzluğun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davacı kiracının kira bedellerini eksik ödediğini, 1998 yılında yanlışlıkla davalı adına vergi dairesine yatırılan paranın da ancak davacı tarafından geri istenebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Davacı kiracı ile, dava dışı önceki malik S.S. Ankara Demir İşleri Küçük Sanat Kooperatifi arasında düzenlenen, 1.4.1997 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesiyle, anılan kooperatife ait taşınmazın davacıya kiralandığı; birinci yıl kira bedelinin önceki malike ödendiği; davalı anonim şirketin kiralananı 30.12.1997 tarihinde satın aldığı ve böylece yeni malik sıfatıyla kiralayan durumuna geldiği, ikinci ve sonraki yıllarda kira ödemelerinin davalıya yapıldığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır.

Bu yönlerden taraflar arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.

Özel Daire bozma kararında da vurgulandığı üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlık iki noktada toplanmaktadır. Bunlardan ilki, beş yıllık kira süresinin ikinci ve sonraki yıllarına ait kira bedellerinin belirlenmesinde, bir önceki yılın net kira bedelinin mi, yoksa brüt miktarın mı esas alınması gerektiği; ikincisi ise, 1998 yılında davalı adına yanlışlıkla vergi dairesine yatırılan paranın iadesinin hangi tarafça İstenilmesi gerektiği noktasındadır.

Önceki malik ile davacı arasında düzenlenmiş kira sözleşmesinin hususi şartlar bölümünde yer alan 4. maddede, kira bedelinin birinci yılda aylık net 400.000.000 TL. olacağı, sonraki yılların kira bedelinin ise, İTO, TEFE oranı üzerinden yapılacak artışa göre belirleneceği hükme bağlanmıştır. Sözleşmenin bu hükmü üzerinde ve sonraki yıllarda uygulanacak İTO, TEFE oranları konusunda da, taraflar arasında uyuşmazlık yoktur.

Kira sözleşmesinin söz konusu hükmüne göre, birinci yılda ( 1.4.1997-31.3.1998 tarihleri arasındaki süre için ) davacı kiracı, kiralayana net aylık 400.000.000 TL. kira bedeli ödeyecektir. Sözleşmenin bu maddesinde kiralayana ödenecek miktarın açıkça "net" olarak kararlaştırılmış olması, bu ödeme tutarı üzerinden ( önceki malikin bir kooperatif olarak gelir vergisine tabi bulunması nedeniyle ) vergi dairesine ödenmesi gereken gelir vergisi ile onun üzerinden bulunacak %10 oranındaki SSDF'nin kiracı tarafından ödeneceğinin hüküm altına alındığını göstermektedir. Nitekim, dava konusu olmayan o dönemde, davacı kiracı, önceki malik kiralayana aylık 400.000.000 TL. üzerinden yıllık 4.800.000.000 TL. kira bedeli ödemiş, vergi dairesine de, 1.230.769.231 TL. gelir vergisi ile bunun %10'u oranında 123.076.923 TL. SSDF ( toplam 1.353.846.154 TL ) yatırmıştır. Böylece birinci kira yılında davacı kiracının, net kira bedeli, vergi ve SSDF olarak yaptığı ödemelerin toplamı, 6.153.846.154 TL.dir.

Bu noktada, gözden kaçırılmaması gereken husus şudur: Davacı kiracı, bu ödemeleri yaparken, önce, yıllık 4.800.000.000 TL. tutarındaki çekişmesiz yıllık net kira bedelinin, kendisince ödenmesi gereken gelir vergisi ve SSDF ile birlikte ulaşacağı toplam ( brüt ) tutarı ( 6.153.846.154 TL. olarak ) belirlemiş, eş söyleyişle, hangi brüt miktar üzerinden %20 oranında gelir vergisi ve onun %10'u oranında SSDF ödediği takdirde kiralayana yıllık 4.800.000.000 TL. net ödeme yapabileceğini bizzat hesaplamış; bunu doğru bir şekilde 6.153.846.154 TL olarak bulmuş; gerek kiralayana net kira bedelini ve gerekse vergi dairesine anılan vergi ile fon tutarlarını buna göre ödemiştir. Başka bir ifadeyle, yerel mahkeme kararında ve ona esas oluşturan bilirkişi raporunda açıklananın tersine, yıllık net kira bedeli 4.800.000.000 TL. üzerinden %20 oranında gelir vergisi, onun da %10'u oranında SSDF hesaplanıp, ödenmiş değildir. O halde, yapılması gereken ilk saptama, davacı kiracının, daha sözleşmenin birinci yılında, öncelikle, sorumlu olduğu brüt kira bedelini bizzat belirlemek ve o miktar üzerinden bulduğu net kira bedelini kiralayana; gelir vergisi ile SSDF tutarını da vergi dairesine ödemek yolunu seçtiğidir.

Hemen belirtilmelidir ki, davacı kiracı tarafından benimsenen bu yol, hem kira sözleşmesinin kira bedeline ve bunun ödenmesine ilişkin 4. maddesi hükmüne, hem de, önceki malikin kooperatif olması ve gelir vergisine tabi bulunması nedeniyle, yasal düzenlemeye uygundur.

Ne var ki, kiralananın mülkiyetini ikinci kira yılının başlamasından önce devralan davalı anonim şirket olarak, önceki malikten farklı olarak, gelir vergisine değil, kurumlar vergisine tabi bulunduğundan, artık davacı kiracının, ikinci ve sonraki yıllarda, 1997 yılında yaptığı gibi, önce sorumlu olduğu brüt kira miktarını belirleyip, onun üzerinden vergi dairesine gelir vergisi ve SSDF yatırması, net miktarı ise kiralayana ödemesi gerekmemektedir. Söz konusu yıllarda kiracının yapması gereken, kiralayanın hukuki statüsünde ortaya çıkan bu farklılığa uygun olarak, bir önceki yılın net kira bedeline, sözleşmedeki artış hükmü uyarınca İTO, TEFE oranını uygulamak suretiyle hesaplayacağı net kira bedelini ve onun KDV'sinin toplamını, doğrudan davalıya ödemektir.

Oysa, davacı kiracının, ikinci yılda ( 1.4.1998-31.3.1999 döneminde ) böyle yapmayıp, önceki yılın-net kira parası olan 4.800.000.000 TL. ye İTO, TEFE oranını ( %86.9 ) uygulamak suretiyle bulduğu tutarı ( 8.971.200.000 TL ) davalı kiralayana ödediği, ancak yanılma sonucu vergi dairesine de davalı adına stopaj ve SSDF olarak toplam 2.530.338.461.TL yatırdığı çekişmesizdir.

Başka bir ifadeyle, davacı kiracı, 1.4.1998 tarihinde başlayan ikinci kira yılında, davalı kiralayana 8.971.200.000 TL net kira bedeli, 1.345.680.000 TL de bunun %15'i oranında KDV olmak üzere toplam 10.316.8SO.OOO TL. ödemesi gerekirken, sadece anılan net kira tutarını ödemiş; yanılma sonucu da davalı adına, ödemekle yükümlü olduğu KDV miktarından daha fazla olarak, 2.530.338.461 TL yatırmıştır.

1.4.1999 tarihinde başlayan üçüncü kira yılında ise, davacı kiracının, bir önceki yılın net kira bedeline yine İTO, TEFE oranını ( 39.4 ) uygulayarak bulduğu 12.505.852,800 TL. net kira bedelini ve ayrıca bunun %15'i oranında 1.875.977.920 TL KDV olmak üzere toplam 14.381.730.720 TL yi davalıya ödemiş olduğu anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalara göre davacı kiracının, icra takibine ve görülmekte olan davaya konu 1998 ve 1999 yıllarında ödemesi gereken net kira bedelini doğru hesaplayıp davalıya ödediği, 1999 yılında yine doğru şekilde davalıya KDV ödemesi de yaptığı, ancak, 1998 yılında davalıya ödemesi gereken KDV tutarını ödemeyip, yanlışlıkla vergi dairesine yukarıda açıklanan şekilde davalı adına para yatırdığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, takibe ve davaya konu dönemlerin net kira bedellerinde davacının herhangi bir eksik ödemesi bulunmamaktadır. Eksik ödeme, sadece 1998 yılına ilişkin KDV tutarı olan 1.345.680.000 TL.den ibarettir.

Davacı vekili, ödemesi gereken bu KDV tutarından daha fazlasının davacı tarafından yanılma sonucu davalı adına vergi dairesine yatırıldığını, davalının bu parayı geri alma hakkına sahip bulunduğunu ileri sürmüş; davalı vekili ise, yasal düzenleme karşısında, bunun davalı tarafından geri istenilmesinin mümkün olmadığını, ilgili vergi dairesine bu yolda yapılan başvurunun da reddedildiğini savunmuş, ancak, böyle bir başvuruda bulunulduğuna ve bunun reddedildiğine ilişkin olarak herhangi bir belge sunmamıştır. Mahkemece de, bu paranın iadesinin hangi tarafça istenilebileceği konusunda herhangi bir araştırma yapılmamış, ilgili vergi dairesine yazı yazılmamış; 20.9.2000 tarihli bilirkişi raporundaki değerlendirme esas alınmak suretiyle, paranın davacı kiracı tarafından geri istenilmesi gerektiği benimsenmiştir. Oysa, anılan bilirkişi raporunda bu konuda yapılan açıklamalar ve varılan sonuç kendi içerisinde çelişkilidir. Zira, anılan bilirkişi raporunda, önce, stopaj suretiyle kesilen verginin sorumlu tarafından ilgili vergi dairesinden talep edilmesi gerektiği belirtilmiş, somut olayda sorumlunun davacı kiracı olduğu açıklanmış, daha sonra ise, bu açıklamayla çelişen bir biçimde, paranın iadesinin davalı kiralayan tarafından istenilmesi gerektiği bildirilmiştir. Açıklanan bu durum karşısında, davacı kiracının, takibe ve davaya konu yılların net kira bedelleri yönünden eksik ödemesinin bulunmadığı,ancak, 1998 yılında ödemesi gereken KDV'yi davalıya ödemediği sabittir. Davadaki iddia, bu eksikliğin, vergi dairesine yanlışlıkla yatırılan paranın davalı tarafından geri alınması suretiyle karşılanabileceği şeklindedir. O halde, mahkemece yapılması gereken iş, ilgili vergi dairesinden bu durumun sorulması, davalı adına yanlışlıkla yatırılan bu paranın hangi tarafça istenilmesi durumunda geri verileceğinin sağlıklı bir şekilde tespiti; sonuçta, eğer davalı kiralayanın geri istemesi gerektiği saptanırsa, KDV alacağını bu, paradan karşılaması mümkün olacağından, davacının davalıya hiçbir borcu bulunmadığı için davanın kabulüne; davacı kiracının geri istemesi gerektiği ortaya çıkıyorsa, icra takibindeki, bu miktara ilişkin asıl alacak ve bunun işlemiş faizine ilişkin talebin haklı olduğunun, dolayısıyla bu kaleme ilişkin menfi tespit isteminin yerinde bulunmadığının benimsenmesi, davanın bu çerçevede kısmen kabulüne karar verilmesidir.

Eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2.10.2002 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 11-01-2008, 20:29   #24
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Demek ki Yargıtay da mevzuatın nasıl incelenebileceğini çözemiyor. Kararlardaki sorunun çözümü aslında çok basit.

Stopaj denilen gelir vergisi kesintisi, adı üstünde, gelir vergisi mükellefi olan kiralayanın, kira geliri için ödeceği gelir vergisine mahsuben kesilen, kiracı tarafından sorumlu sıfatıyla, kiralayanın adına ve hesabına ödenen ön vergilendirme yöntemidir.

Konuya bu yönden bakıldığında, yanlışlıkla ödenen stopajın, hatayı kiracı yapmış olsa bile, vergi dairesinin mükellefi olan kiraya veren tarafından VUK'nun VERGİLENDİRME HATALARI başlıklı 118. maddesinin 3. fıkrası "Mevzuda hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmiyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır; " hükmünce düzeltme yoluyla red ve iadesini istemesi mümkündür. Çünkü, kiracı tarafından sorumlu sıfatıyla ödenen vergi aslında mükellef olarak kiraya verenin vergisidir. Dolayısıyla bu verginin üzerindeki her türlü tasarruf hakkı da, kiraya verene aittir.

Yoksa, kararlardaki gibi, kiracıya git yanlışlıkla ödediğin vergiyi vergi dairesinden geri iste, bir de faizi ile birlikte kiraya verene öde gibi bir hüküm hukuka aykırıdır.
----------
Sayın Yavuz,
Öte yandan uygulanacak hesaplama teknikleri taraflar arasında farklı sonuçlara yol açabilir. İl bakışta GV kesintisi oranı %20, KDV oranı %18 arasındaki fark da %2 gibi gözükebilir. Ama, bu ilk bakış yanıltıcıdır. Çünkü, yukarıda da belirttiğimiz üzere, % 20 kiralayanın kendi kazancından ödemesi gereken vergidir. Oysa KDV ise, kiracının kazancından ve kiracıdan emaneten aldığı ve vergi dairesine ödemek zorunda olduğu vergidir.
--------
Neyse şimdilik ben de daha fazla uzatarak, rakamlara boğarak, kafaların karışmasına neden olmak istemiyorum. Ancak, daha somut soru veya sorun gelirse, daha ayrıntılı olarak görüş belirtebilirim.
Old 12-01-2008, 15:33   #25
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Sayın Önder,

KDV konusunda yüzde ve iç yüzde hesaplama tekniklerine zorunlu olarak değinmemiz gerekir. Çünkü bu fark, konuyla ilgili belirleyici faktörlerden bir tanesidir. Ancak öncelikle uygulama konusundaki emsal nitelikte olabilecek kararların ne olduğunu tespit edelim.

Forum konusunu Yargıtay kararlarına boğmak istemiyorum. Fakat çok kolay bir konu değil ve konunun anlaşılması açısından aşağıdaki iki kararın da incelenmesinde fayda var. Özelikle, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2006/3-311 e. 2006/324 k. sayılı ve 31.05.2006 tarihli kararı, vergi, stopaj, kdv konularını izah etmesi bakımından oldukça tatmin edici, üstelik KDV'nin ayrıca ve açıkça kiracıya ait olması kararlaştırılan bir olay çözümlenmiş.

Saygılarımla.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2006/3-311
Karar: 2006/324
Karar Tarihi: 31.05.2006

ÖZET: Taraflar arasında kiranı tespiti konusunda husumet ortaya çıkmıştır. KDV’nin ödenmesinde ararlarındaki sözleşmeye göre sorumlu kiracıdır. mahkeme yasa hükümlerini dikkate alarak karar vermemiş, hukuka aykırı hüküm tesis etmiştir.

(213 S. K. m. 9) (193 S. K. m. 70) (3065 S. K. m. 1, 8, 9, 10)

Taraflar arasındaki <kira tespiti> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.12.2004 gün ve 2004/102-1474 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 29.03.2005 gün ve 2005/3015-3321 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili dava dilekçesinde, 01.01.2004 tarihinden itibaren aylık kiranın (5.535.000.000.- Lira çıplak kira ile 6.765.000.000.-Lira ortak gider olmak üzere) toplam 12300.000.000.- TL+KDV olarak tespit edilmesini talep etmiş, mahkemece; aylık 3.150.000.000.-TL kira+KDV ve 6.452.054.265.- TL işletme giderinin tespitine karar verilmiştir. Hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Gelir Vergisi Kanunu'nun 70. maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1/1-f, 8/1-h, 10/f maddelerine güre kira geliri elde eden bir kısım kiralayanların Katma Değer Vergisi mükel*lefi olması ve elde ettikleri kira gelirinin bir bölümünü Katma Değer Vergisi olarak vergi daire*lerine ödemeleri vergi yasalarınca düzenlenen bir konudur.

Mahkemece kira parasının içinde Katma Değer Vergisi'nin de olduğu göz önünde bulundurularak kira parasının KDV dahil olmak üzere tespitine karar verilmesi gerekirken, kira parasın*dan ayrı olarak Katma Değer Vergisi'nin de tespitine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı T.C.........Genel Müdürlüğü.

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kira tespiti istemine ilişkindir.

Davaya konu kiralanan, mülkiyeti T.C. Emekli Sandığı'na ait işleticisi ve kiralayanı davacı şirket olan Kavaklıdere.......Caddesi.......No da........Sitesi adlı binada faaliyet gösteren Ş. adlı tiyatro olup, mecur, tiyatro ve sanat faaliyetleri için kiracı/davalı...........Genel Müdürlüğü'ne kiralanmıştır.

Kiralayan/davacı..............İnşaat ve İşletme A.Ş. tarafından 21.01.2004 tarihinde açılan ki*ra tespiti istemli eldeki davada taşınmazın konumuna, emsale ve günün ekonomik koşullarına da*yanarak <bu mecurun aylık kirasının 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere çıplak kira 5.535.000.000.- TL. yakıt ve yönetim gideri 6.765.000.000.-TL olmak üzere toplam 12.300.000.000.- TL+KDV olarak tespitine> karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı............ Genel Müdürlüğü vekili: <Taraflar arasındaki uygulama gereği Devlet İhale Genelgesinde belirtilen oranda artış ile fatura edildiğinde aradaki farkın davalıya ödenmekte olduğunu, 452.000.000.- TL olan aylık kini bedelinin protokolün 2. maddesi gereği genelgede belirtilen oranda % 10 arttırılarak 497.200.000.- TL olması gerekirken, davacının es*ki kiracılık ilişkisini de gözetmeden yaklaşık 12 kat arttırarak aylık kira bedelinin 5.535.000.000.-TL olarak tespiti talebinin hak ve nesafete uygun olmadığını, talebin kabulü ha Ünde bir kamu kurumu olan müvekkili kurumun ödemede güçlük çekeceği ve dolayısıyla kamu hizmetinin aksamasına ve kamu yararının gerçekleşmesinde sıkıntılara ve davacının haksız ola*rak zenginleşmesine yol açacağını, ifadeyle, fahiş kira bedeli tespiti talebinin reddine, ortak giderlere katılım payı bedelinin arttırılması talebinde hukuki yarar ve niza bulunmadığından red*dine> karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemece, taraf delilleri toplanıp, bilirkişi incelemesi yapılmış ve 30.12.2004 tarihli karar*la rayiç bedele göre tespit edilen aylık kira bedelinden hak ve nesafete göre % 10 indirim yapılarak aylık kira bedelinin 3.150.000.000.- TL+KDV; işletme giderlerinin ise 6.452.054.265.- TL olarak tespitine karar verilmiştir. Taraf vekillerinin temyizi üzerine özel dairece <Mahkemece ki*ra parasının içinde Katma Değer Vergisi'nin de olduğu göz önünde bulundurularak kira parasının KDV dahil olmak üzere tespitine karar verilmesi gerekirken kira parasından ayrı olarak Katma Değer Vergisi'nin de tespitine karar verilmesi> doğru bulunmayarak hüküm bu noktadan bozul*muş; mahkemece önceki kararda direnmeye ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Bozma ve direnme kararlarının kapsamına göre, işletme giderleri yönünden büküm kesinleşmiş olup; direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kira parasının Kat*ma Değer Vergisi dahil mi, yoksa hariç tutularak ayrıca mı tespiti gerektiği noktasında toplan*maktadır.

Öncelikle, uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu yasal durum ve kavramlar hakkında genel bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.

Vergi, kamu giderlerini karşılamak amacıyla yasalarla gerçek ve tüzel kişilerden mali güçlerine göre istenen bir yükümlülüktür.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler, kişilerden kimi kamu hizmetleri karşılığında ya da bir hizmet karşılığı olmaksızın kamu gücüne dayanılarak alınan paralardır ve tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılım payını ifade eder.

Katma Değer Vergisi, mal ya da hizmetin üretiminden tüketiciye intikaline kadar her el değiştirme aşamasında alınan genel bir tüketim vergisidir Prof. Dr. Mehmet Ali Canoğlu - Doç. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu, Vergi Uygulamaları ve Muhasebesi, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul, 1990, sh: 425).

Katma Değer Vergisi de dahil vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ortak özellikleri kamu gücüne dayanılarak tek taraflı iradeyle ve gerektiğinde zorla alınmaları, bir yasayla konulmalarıdır.

T.C. Anayasasının 73. maddesi, <Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır> düzenlemesini içermektedir.

Buna göre vergi yükümlülüğünün konusu, yükümlüsü, matrahı ve oranı ile vergiden doğan ödev ve usul ilişkilerinin yasayla düzenlenmesi gerektiği kuşku ve duraksamadan uzaktır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 8. maddesi vergi yükümlüsünü (mükellefini) <Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişi>; vergi sorumlusunu ise, <verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi> şeklînde tanımlamış; kural olarak, vergi yükümlülüğüne ve sorumluluğuna ilişkin Özel sözleşmelerin, vergi dairelerini bağlamayacağı hükmünü getirmiştir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 70. maddesinde gayrimenkul sermaye iradının tarifi yapılmıştır. Bu maddede sayılan mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu maddenin ilk fıkrasında açıklanmış ve 1. bentte diğer unsurlar yanında bina da (döşeli olarak kiraya verilenlerde döşeme için alınan kira bedelleri dahildir) sayılmıştır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun;

<Verginin Konusunu Teşkil Eden işlemler> başlıklı 1. maddesinin (f) bendinde;

<Gelir Vergisi Kanunu'nun 70'inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemlerinin Katma Değer Vergisi'ne tabi olduğu>,

<Mükellef başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde ise;

<Gelir Vergisi Kanunu'nun 70. maddesinde belirtilen mal ve haklan kiraya verenlerin Katma Değer Vergisi'nin mükellefi olduğu>;

<Vergi Sorumlusu> başlıklı 9. maddesinde;

<Mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı'nın, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabileceği> belirtilmiştir.


Aynı kanunun <İstisnaların Sınırı> başlıklı 19. maddesinde de;

<Diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümleri bu vergi bakımından geçersizdir. Katma Değer Vergisi'ne istisna ve muafiyetler ancak bu kanuna hüküm eklenmek veya bu kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenir. Uluslararası anlaşma hükümleri saklıdır> hükmüne yer verilmiştir.


Bu yasal düzenlemelerin, somut olayda uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu kira bedelinin tespiti bakımından ortaya koyduğu sonuç şudur:

Türk vergi sistemi, Katma Değer Vergisi'nin kiralama işlemlerinde <kiraya veren> tarafından ödenmesini öngörmüştür.

Devlet, bu yasal düzenlemelerle, kiraya verene, Katma Değer Vergisi'ni yasal düzenlemelerin öngördüğü şekil ve zamanlarda kendisine (Maliyeye) ödemek yükümlülüğünü getirmiştir.


Hemen burada, uyuşmazlığa konu kira tespiti davalarının yasal dayanakları ve hukuksal özelliklerinin açıklanması da sorunun çözümünde yararlı olacaktır. Kira parası (bedeli) malın kullanılmasının karşılığı olan paradır.

Kira parasının tespiti davaları; Anayasa Mahkemesi’nin 6570 sayılı Gayrimenkul Kiralan Hakkında Kanun'un 2 ve 3. maddelerinin iptaline ilişkin kararının 26.09.1963 tarihinde yürürlü*ğe girmesi ile birlikte yasada doğan boşluğun doldurulması için Yargıtay içtihatları İle getiril*miştir.

Kira parasının tespiti davalarının konusunu 6570 Sayılı Kanun kapsamına giren taşınmaz mallar oluşturur ve bu dava 6570 Sayılı Kanunun uygulandığı yerler ve taşınmazlar için söz ko*nusudur. Kira parasının tespiti davaları kiralayan (kiraya veren) tarafından açılabileceği gibi ki*racı tarafından da açılabilir. Kira parasının tespiti davalarında hüküm bir kira yılına ait kira parasının ne olacağının belirlenmesine ilişkindir. Bu belirleme açık, net ve tam olmalıdır. Kira pa*rasının tespiti davalarına en çarpıcı özelliği kamu düzeni ile ilgili olmalarıdır. Bununla ilgili yöntemleri tarafların belirleyemeyeceği yargısal uygulamada kabul edilmiştir. Hakim, hu davalarda kanun, içtihadı birleştirme kararları ve Yargıtay içtihatları ile belli edilen yöntemlere uygun olarak kira parasının tespiti yolunu gitmek zorundadır. Kira parasının tespitinde belirlenen bu ilke dışına çıkılması eşit uygulama ilkesini bozduğu gibi kamu düzeni ile ilgili olan bu davanın yapısına da uygun düşmeyecektir.

Açıklanan yasal düzenlemeler ve kira parasının tespiti davasının özellikleri karşısında somut olaya bakıldığında;

Davaya konu kiralanan, işleticisi davacı şirket tarafından, tiyatro ve sanal faaliyetleri için kullanılmak üzere davalı tarafa kiralanmıştır.

Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 16.11.1987 başlangıç ve 31.12.1988 bitiş tarihli olup; hususi şartların 2. maddesinde <Katma Değer Vergisi kiracıya aittir> açıklaması yer almaktadır. Sözleşme eki özel şartlar ise 16 madde halinde düzenlenmiştir. Taraflar arasında düzenlenen esas sözleşmenin eki mahiyetinde olduğu giriş ve son bölümünde açıkça belirtilen ve 1. maddesinde <16.11.1987 başlangıç tarihli esas sözleşmenin bu protokolle değiştirilen hükümleri hariç, diğer hükümleri aynen yürürlüktedir> hükmüne yer verilen 01.01.1998 tarihli protokolün 2. maddesin*de <01.01.1998 tarihinden itibaren aylık kira parası 3 (üç) yıl süre ile 217.000.000.-TL+K.D.V. olarak tespit edilmiştir. 3 (üç) yılın sonunda aylık kira parası Devlet ihaleleri Genelgesi doğrultusunda arttırılacaktır> hükmüne yer verilmiştir.

14 Şubat 2004 tarihli 25373 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Devlet İhale Genelgesi'nde ise; <2003 ve daha önceki yıllarda kiralanmış olup, 2004 yılında da kiralanmasına devam edilecek gayrimenkuller için, 2004 yılındaki kira artış oranının % 10'u geçmeyecek şekilde uygulanacağı> belirtilmiştir.

Davacı/kiralayan tarafından, Ankara 14. Noterliği kanalıyla davalıya keşide olunan 11.12.2003 tarih ve 14217 yevmiye nolu ihtarname ile <01.01.2004 tarihinde başlayacak yeni kira dönemi için aylık kira parasının 5.535.000.000.-TL'na çıkartılması, bu kiraya KDV dahil olmadığı> bildirilmiştir. Davalı/kiracı ........ Genel Müdürlüğü vekilince davacı kuruma gönderilen 22.12.2003 tarihli 2306 sayılı cevabi yazıda: <...Kira sözleşmesine ek protokolün 2. maddesi uyarınca, kira bedelinin her yıl yayınlanacak Devlet ihaleleri Genelgeleri doğrultusunda arttırılacağı; buna göre 01.01.2004 - 31.12.2004 dönemine ait kira bedelinin. Ocak veya Şubat 2004 aylan içerisinde yayınlanacak Devlet İhaleleri Genelgesi’nde belirtilen oranda arttırılarak tahakkuk edecek farkın yatırılacağı> belirtilmiştir. Böylece kira parası 01.01.2004 tarihinde başlayan kira dönemi için taraflar arasında ihtilaflı hale gelmiştir.

Görülmektedir ki, taraflar arasındaki kira ilişkisi 16.11.1987-31.12.1988 tarihleri arasında belirlenen 13,5 ay süreyle kurulmuş ve takip eden yıllarda yenilenerek asıl sözleşmeye atıf yapan 01.01.1998 tarihli protokole kadar aynı koşullarla süregelmiştir. 01.01.1998 tarihli protokol ile taraflar sözleşme süresini 01.01.1998 tarihinden başlamak üzere 3 yıl, aylık kira parasını da 217.000.000.-TL+KDV olarak belirlemişler; 3 (üç) yılın sonunda aylık kira parasının Devlet ihaleleri Genelgesi doğrultusunda arttırılacağı hususunda anlaşmışlardır. Böylece 01.01.1998 -01.01.2001 arası kira dönemi ve takip eden 01.01.2001 - 01.01.2002 dönemi kira parası belirle*nen şekilde ödenmiş, kiralayan tarafından çekilen ihtar ve ardından 21.01.2004 tarihinde açılan eldeki dava ile 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere çıplak kiranın 5.535.000.000.-TL+KDV olmak üzere tespiti istenmiştir.

Kira ilişkisi devam ettiğine göre gerek asıl sözleşme, gerek buna atıf yapan protokol hükümlerinde yer alan süre bittikten sonra, ihtilaflı dönem için kira parasının ne şekilde tespit edileceği sorunu karşımıza çıkmaktadır.

Kira sözleşmesindeki bedel ile ilgili özel koşullar, 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun'un 9 ve 11. maddeleri uyarınca ancak, sözleşmede belirtilen sürenin bitiminden sonraki bir yıl için tarafları bağlamaktadır. Bu nedenle, davacı/kiralayan uzamış kira ilişkisinde tespit istemine konu 01.01.2004 tarihinden başlayan kira dönemi için protokolde belirlenen artış yöntemi ile bağlı olmayıp, kira parasının mahkemece yönetimince tespitini isteme olanağına sahiptir.

Diğer taraftan, kira sözleşmesinde yer alan <Katma Değer Vergisi'nin kiracıya ait olduğu> özel şartı yukarıda açıklanan kanun hükümlerine açıkça aykırı olup, kiraya verenin (kiralayan) Katma Değer Vergisi yükümlülüğünü ortadan kaldıramaz. Vergi idaresi açısından muhatap yasada açıkça düzenlendiği üzere kiraya veren (kiralayan)dır. Katma Değer Vergisi Kanunu bu kanunda yer almadıkça başka kanunlarda yer alan istisna ve muaflıkların bu kanun yönünden geçerli olmadığını kabul etmekle bunun sözleşme yoluyla değiştirilmesine de olanak bırakmamıştır.

Kira sözleşmeleri özel hukuk alanına tabi olmakla birlikte, kira tespit davaları kamu düzenine ilişkin olmakla, taraflar arasında bu yükümlülüğü değiştiren ve açıkça kanuna aykırı bulunan <Katma Değer Vergisi'nin kiracıya ait olduğu> na ilişkin hükmün mahkemece kira tespit yönteminde esas alınması olanaklı değildir. Bu hüküm mahkemeyi kira tespiti davası açısından bağlamayacaktır. Bu hükmün ancak taraflar arasındaki iç ilişki yönünden tarafları bağlayıcılığı ve kira tespiti dışında özel hukuk alanında yine taraflar arasındaki ayrı bir talebe konu edilmesi söz konusu olabilecektir.

Sonuç olarak; kira bedelinin tespitinin kamusal yönü nazara alındığında, kira bedeli tarafların belirlediği yöntemle bağlı kalınmaksızın mahkemece Katma Değer Vergisi dahil olarak tespit edilmelidir. Bu husus, kira bedelinin net, belirli ve yeni ihtilaflara yol açmayacak biçimde ve taraflarca ortaya konulan koşullara bağlı kalınmaksızın mahkemece kamu düzeni gözetilerek belirlenmesi gereğinin doğal bir sonucudur.

Nitekim, Hukuk Genel Kurulu'nun 09.03.1994 gün ve 1993/3-946 Esas ve 1994/130 Karar; 01.02.1995 gün ve 1994/3-790 Esas ve 1995/27 Karar sayılı ilamlarında da kira tespiti davalarında stopaj vergisi yönünden aynı ilkeler kabul edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle; Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 31.05.2005 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

T.C. YARGITAY
14.Hukuk Dairesi

Esas: 2007/426
Karar: 2007/1574
Karar Tarihi: 21.02.2007

ÖZET: Yapılan yorumla sözleşmedeki kira parası içine Katma Değer Vergisinin dahil olmadığı bunun kiracıdan ayrıca istenebileceği anlaşıldığından, mahkemenin <rüsum içinde> bütün vergilerin bulunduğu görüşü ile davayı yazılı olduğu şekilde kabul etmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.


(3065 S. K. m. 1, 8) (818 S. K. m. 2)

Dava: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.12.2003 gününde verilen dilekçe ile kira sözleşmesinin yorumlanması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.06.2006 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Dava, yanlar arasındaki 26.04.2001 günlü hasılat kira sözleşmesinin kira bedeline ilişkin 7. maddesinin yorumundan kaynaklanmıştır.

Davacı sözleşmenin 7. maddesinde kira bedeli olarak kararlaştırılan 96.000.000.000 TL içinde KDV vergisi de bulunduğunu, kiralayanın ayrıca KDV vergisi talep etmek suretiyle çıkardığı muarazanın giderilmesini istemiş,

Davalı ise, sözleşme hükmüne göre kiracı davacının ayrıca KDV vergisi ödemesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece dava kabul edilmiş, yıllık kira bedeli içinde KDV'nin dahil olduğu ve davacının bu bedeli ödemek zorunluluğu bulunmadığının tespitine karar verilmiştir.

Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Taraflar arasındaki 26.04.2001 günlü sözleşmenin kira bedeline ilişkin 7. maddesi aynen <yer teslimi tarihinden itibaren takvim yılını kapsayan 1. yıl kirası rüsum içinde 96.000.000.000 TL'dir> şeklindedir.

Sözleşmede geçen <rüsum> sözcüğünün ne olduğu Türk Hukuk Lugatının 288 ve 284 sahifelerinde <Devlet dairelerinde ve amme müesseselerinde görülen hizmet ve masrafların karşılığı olarak yalnız o işle alakası olan hakiki veya hükmü şahıslardan alınan varidata denir. Bu itibarla umumi Devlet hizmetlerinin ifası karşılığı olarak ve bu hizmetten bizzat istifade etsin, etmesin kanun hükümleri dairesinde herkesten alınan vergi mefhumundan farklıdır.> olarak tarif edilmiştir. Buna karşılık 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesi 3/f bendine göre <Gelir Vergisi Kanunun 70. maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemleri> Katma Değer Vergisi kapsamına dahildir. Görülüyor ki; rüsum sözcüğü ile ifade edilmek istenenle Katma Değer Vergisi Kanununun yukarıda anılan mal ve hakların kiralanması işlemleri ayrı ayrı yasalara tabi ayrı ayrı vergi kaynaklarıdır. Başka bir anlatımla rüsum sözcüğü yukarıda tarifi yapılanın dışında yasaların ayrıca vergilendirdiği diğer vergi dalını kapsamayan özel bir vergidir. Burada hemen belirtilmelidir ki, mahkemenin rüsum vergisinin KDV vergisini de içine aldığını kabul eden görüşünde isabet yoktur. Yine hemen belirtilmelidir ki, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 8. maddesi hükmüne göre de kira geliri elde eden kiralayanlar Katma Değer Vergisi mükellefidir. Kural olarak Katma Değer Vergisinin mükellefi ise de, kira akdinin tarafı olanlar sözleşmeyle Katma Değer Vergisinden kiracıyı sorumlu kılabilir.

Hiç kuşkusuz somut uyuşmazlıkta, tarafların sözleşmenin 7. maddesindeki hüküm ile Katma Değer Vergisinden kiracıyı sorumlu tutup tutmadıkları açıkça kararlaştırılmadığından, çekişme sözleşmenin yorumu suretiyle giderilebilecektir. Hukuk literatüründe yorumda başvurulacak yöntemle ilgili çeşitli teoriler geliştirilmişse de, hukukumuzda Borçlar Kanununun 18. maddesi gereğince sözleşmenin tarafların gerçek ve müşterek iradelerine ulaşılarak yorumlanacağı kabul edilmelidir.

Şayet taraflar sözleşmenin 7. maddesini sözleşmede yazılı olduğu gibi değil <yer teslim tarihinden itibaren takvim yılını kapsayan birinci yıl kirası …… 96.000.000.000 TL'dir.> şeklinde düzenleselerdi burada hiçbir tereddüt olmayacak kira parasının Katma Değer Vergisinden aksine sözleşmede hüküm bulunmadığından, kiralayan (davalı) sorumlu olacaktır. Tarafların sözleşme hükmüne <yer teslim tarihinden itibaren takvim yılını kapsayan birinci yıl kirası rüsum içinde; 96.000.000.000 TL'dir.> yazmalarının bir anlamı olması <rüsum içinde> sözcüğünün 7. maddenin bütününe bir anlam katması gerekir. Zira bazen tarafların sözleşme metnine açıkça yazdıklarına bakarak, sözleşme metnine açıkça yazmasalar da aynı zamanda neyi kararlaştırdıklarını anlamak mümkündür. Burada taraflar 96.000.000.000 TL olarak kararlaştırılan kira parasının içine sadece sözleşme konusunun özelliği nedeniyle davacının ödeyeceği rüsum vergisini dahil ederek bunun dışında kalan yıllık kira parasının net olarak davalıya ödenmesini amaçlamıştır. Aksinin düşünülmesi halinde sözleşmenin 7. maddesindeki <rüsum içinde> sözcüğü anlamsız kalır.

Hal böyle olunca; yapılan yorumla sözleşmedeki kira parası içine Katma Değer Vergisinin dahil olmadığı bunun kiracıdan ayrıca istenebileceği anlaşıldığından, mahkemenin <rüsum içinde> bütün vergilerin bulunduğu görüşü ile davayı yazılı olduğu şekilde kabul etmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

2- Kabule göre de; taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmenin 7. maddesinde kararlaştırılan yıllık kira parasından değil, yıllık kira parası Katma Değer Vergisinden kaynaklanıp müddeabih Katma Değer Vergisi tutarı ile sınırlı iken yılık kira parası da dava konusu edilmişçesine avukatlık ücreti ve harcın bu miktar üzerinden hesaplanıp yükletilmesi de yanlıştır.

Karar açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 1. bentteki bozma nedeninde oyçokluğu 2. bendeki bozmada oybirliği ile 21.02.2007 gününde karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Uyuşmazlık taraflar arasında düzenlenen 26.4.2001 tarihli hasılat kira sözleşmesinin 7. maddesinde kararlaştırılan birinci yıl kirası olan 96.000.000.000 TL. kira bedeline Katma Değer Vergisinin dahil olup olmadığı noktasındadır. 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun 1. maddesi 3/f bendi ile Gelir Vergisi Kanununun 70. maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemleri katma değer vergisine tabi tutulmuştur.

Aynı yasanın 8. maddesi hükmüne göre de kiraya verenler bu verginin mükellefi sayılmıştır. Kiracının vergi sorumlusu olabilmesi için kira sözleşmesinde bu konuda açık hüküm bulunması gerekir. Sözleşmede bu konuda açıklık yoktur. O halde aksi kararlaştırılmadığından Katma Değer Vergisinin yıllık kira bedelinin içinde olduğunun kabulü gerekir. Rüsum Devlet Dairelerinde ve Kamu Müesseselerinde görülen hizmet ve masraf karşılığı yalnız o işle alakası olan gerçek veya tüzel kişilerden alınan bir vergi türüdür. Kararlaştırılan kira bedeline rüsum'un dahil edilmesi, Katma Değer Vergisinden kiracının sorumlu olduğu anlamını taşımaz. Katma Değer Vergisinden kiracının sorumlu olacağına dair sözleşmede açık hüküm bulunmaması, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre mahkemenin kira bedeline Katma Değer Vergisinin dahil olduğu şeklindeki tesbiti doğru olup, bozma ilamının bir nolu bendinde açıklanan bu konudaki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.

MUHALEFET ŞERHİ

Taraflar arasındaki uyuşmazlık katma değer vergisinin yıllık kira bedeli içinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

3065 sayılı katma değer vergisi kanununun 8. maddesi hükmüne göre katma değer vergisinin mükellefi kira geliri elde eden kiralayandır. Kira akdinin tarafları sözleşmede bu durumun aksini kararlaştırmadıkça katma değer vergisinden kiracı sorumlu değildir. O halde, aksi kararlaştırılmadıkça katma değer vergisinin yıllık kira bedelinin içinde olduğunun kabulü gerekir.
Rüsum; genel ve katma bütçeli kamu kurumlarınca yapılan özel hizmet karşılığı alınan bir vergi türü olup, sözleşmeye bu verginin dahil edilmesi, katma değer vergisinin yıllık kira bedelinin dışında olduğu ve kiracı tarafından ödeneceği anlamına gelmez.

Bu nedenle; yüksek çoğunluğun katma değer vergisinin yıllık kira bedelinin dışında olduğu ve kiracı tarafından ödenmesi gerektiği yönündeki bozma düşüncesine katılamıyorum. Davalının bu bölüme yönelik temyiz itirazının reddi görüşündeyim. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
mesken kira kontratı için damga vergisi/pulu- icra takibi nakil Meslektaşların Soruları 18 01-07-2015 15:37
kira kontratında emlak vergisi kiracıya yükletilirse akdin feshi için geçerli neden o halenze Meslektaşların Soruları 6 17-03-2008 16:02
Kira sözleşmesi olmaması nhedeniyle kira tesp. davasında kira başlangıç tarihi sorunu Av. Mehmet Söylemez Meslektaşların Soruları 1 14-11-2007 12:12
Damga vergisi ödenmeyen kira sözleşmesinde ceza Av.Bülent Özkan Meslektaşların Soruları 5 07-08-2007 14:59
kira alacağı ve stopaj oranı Av.Demet Meslektaşların Soruları 2 09-02-2007 11:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08194304 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.